Loading AI tools
Türkiye'de 12 Eylül Darbesi'nden sonra yürürlüğe giren yönetmeliklerce kamu kurum ve kuruluşlarında türbanın yasaklanması Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Türkiye'de başörtüsü yasağı veya kılık kıyafeti düzenleyen kararlar, başta üniversite öğrencilerine yönelik olmak üzere bütün kamu ve bazı özel kurumlarda kadın çalışanlara uygulanan başörtü yasağı ile bu yasağın sosyal ve siyasal etkileri etrafında yaşanan tartışmalar. Siyasal İslam'ın simgesi olduğu iddia edilen başörtüsünü kamusal alanda yasakladığı iddia edilen mahkeme kararları bu sorunun ön ayağını oluşturmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti 1923 yılında kurulduğunda laik bir cumhuriyet tanımı yoktur, hatta dönemin anayasasında devletin dininin İslam olduğu ibaresi mevcuttur.[1] 1928 yılında devletin dininin İslam olduğu ibaresi kaldırıldı[2] ancak laiklik ibaresine yer verilmedi. 1924 Anayasası'nın 2. maddesinde devletin dininin İslam olduğu belirtildi: "Türkiye Devletinin dini, din-i İslam'dır, resmi lisanı Türkçedir." Hilafetin Anayasa'dan önce kaldırılmış bulunmasına, Anayasa'nın kendisinin de laik olmasına karşın, koşullar böyle bir kuralın Anayasa'da yer almasını gerektirdi. Kuralın Anayasa'nın 2. maddesinden çıkartılması ancak 10 Nisan 1928'de yapılan Anayasa değişikliği ile gerçekleştirilebildi. 5 Şubat 1937'de yapılan değişiklikle, 2. maddeye, devletin temel nitelikleri "Türkiye Cumhuriyeti Cumhuriyetçi, Halkçı, Devletçi, Laik ve İnkılapçıdır" biçiminde girdi.[3] 1961 Anayasası'nın 2. maddesinde şu tanım yer aldı: "Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve 'Başlangıç'ta belirtilen temel ilkelere dayanan, milli, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir."[4]
Cumhuriyet döneminde başörtüsü hiçbir zaman tamamen yasaklanmadı. 1960'ların sonu ve 1970'lerin başında, başörtüsü giyen üniversite öğrencisi sayısında önemli ölçüde artma oldu.[5] 1984 yılına kadar seyrek olaylar yaşansa da başörtüsü konusunda genel bir kısıtlama olmadı. 1984 yılında, çeşitli üniversitelerde kılık kıyafeti düzenleyen uygulamalar yürürlüğe girdi ama 1980'ler ve 1990'lar boyunca, düzenlemeler yaygın değildi ve çok sayıda öğrenci mezun oldu.[5]
12 Eylül 1980 Darbesi sonrasında çıkarılan ve yaklaşık 31 yıl yürürlükte kalmış olan "Kamuda Kılık Kıyafet Yönetmeliği" nedeniyle kadınlar bazı kamu kurumlarında başörtüleriyle çalışamadı.[6][7]
Başörtüsü yasağı, çeşitli ilk ve ortaöğretim okullarında[8] ve çeşitli üniversitelerde herkes için geçerliydi.[9] Mahkemeler, devlet daireleri ve diğer resmî kurumlarda öğrenciler, işçiler ve kamu görevlileri için geçerliydi. Ancak ilk ve ortaöğretim okullarında ve bazı üniversitelerde okula ziyaretçi ya da veli olarak gelenler için sorun yoktu.
Kamu kurumlarında ise çalışanlara uygulanan bu düzenlemeler hizmet alanlar için geçerli değildi. Benzer şekilde mahkemelerde yasak sadece yargıçlar, avukatlar, hukukçular ve diğer işçileri kapsamaktaydı. Askerî kurumlarda ise bu yasak en geniş şekliyle uygulandı.
Kimlik, sürücü belgesi ve pasaport gibi resmî belgeler üzerinde başörtülü ve türbanlı fotoğraf serbestti. Ancak çeşitli üniversitelerin uygulamalarında kayıt belgeleri gibi resmî belgeleri üzerinde başörtülü ve türbanlı fotoğraflar yasaktı.
1997 yılında Bursa Üniversitesi Tıp Fakültesi 4. sınıf öğrencisi Leyla Şahin, İstanbul Üniversitesi'ne geçiş yaptı. Bursa Üniversitesinde başörtüsü ile okuyan ve sınavlara giren Şahin, İstanbul Üniversitesi kurallarınca başörtüsü kullanımı yasak olduğu için derslere ve sınavlara kabul edilmedi. Bu gerekçeyle Türkiye'de eğitimini yarıda bırakan Leyla Şahin, 1999 yılından itibaren Viyana Üniversitesine gitti. 2004 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurdu. AİHM, radikal dinci tehlikenin potansiyel olarak mevcut olduğu ülkelerde üniversite yönetimin laik hayat tarzını korumak amacıyla başörtüsü yasağı gibi din özgürlüğünü kısıtlayıcı kararların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini ihlal etmediği yönünde 16'ya 1 oyla karar verdi.[10]
Benzer tarihlerde dönemin AKP'li Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül, 1998 yılında Ankara Üniversitesi'nin DTCF Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne kayıt yaptırmak istediği sırada türbanlı olduğu gerekçesiyle reddedildiği için AİHM başvurusu yaptı. Gül, daha sonra başvurusunu "yargı kararlarının tartışılmasına fırsat vermemek, güven ve saygıyı sağlamak'' gerekçesiyle geri çekti.[11]
Türkiye'de bu yasakların özellikle bazı üniversitelerde öğrencilere yönelik uygulanması çok yoğun ve tartışmalı olmuştur. Başörtüsü yasağı, 1990'lı yıllardan itibaren Türkiye'deki feministler arasında da hem bir mücadele hem de çatışma ve tartışma konusu olmuş; kimi feministler ergin kadınların ifade özgürlüğü ve özneleşmesi kapsamında başörtüsü yasağına karşı çıkarken bazı feministler başörtüsü yasağını yerinde bulmuşlardır.[12][13][14][15]
Anadolu'da başörtüsünün yemeni, eşarp, tülbent, yazma, çarşaf ve türban gibi çeşitleri bazı kadınlar tarafından kullanılmaktadır. Bu örtüler birbirinden kullanılan kumaşın şekli, deseni, boyutu ve bağlama biçimi gibi çeşitli açılardan ayrılır. Bu yöresel farklılıklar Türkiye'de başörtüsü maddesinde daha ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir.
Bir kadın giysisi olarak türban ise ince kumaştan yapılmış, başı sıkıca kavrayan özel bir tür başörtüsüdür.[16] Genellikle renkli desenli ve ipek kumaştan yapılan türban, eşarba göre biraz daha büyük boyutludur ve şeffaf değildir. Türban saçın görünmesini engelleyecek şekilde takılan pamuklu kumaştan bir bonenin üzerinden bağlanır. Geleneksel başörtüsünden farklı olarak türban, çok sayıda toplu iğne ile sabitlenir. Türbanın bağlanma şeklinin geleneksel başörtüsünden ayrılan en önemli özelliği, "saçın tek bir telinin bile gözükmemesine" dikkat edilmesidir.
1960'lı yıllardan itibaren kullanılmaya başlanan, 1980'li ve 1990'lı yıllarda ise yaygınlaşan, genellikle renkli, ipek ve geleneksel başörtüsünden farklı olarak kendine özgü bağlama şekli olan başörtüsüne "türban" denmekte ve bazı kesimler tarafından siyasi giyim tarzının bir öğesi olarak kabul edilmektedir.
1984'te YÖK yükseköğrenim kurumlarında "başörtüsü" kullanımını yasaklarken, "modern bir şekilde, türban" kullanılmasına izin vermiştir. (Bu izin Danıştay 8. Dairesi'nin 1984'te verdiği karar ile iptal edilmiştir.)[17] Bu izin ve karar "türban" ile "başörtüsü" kavram tartışmasını da başlatmıştır.
Taraf gazetesi yazarı Ayşe Hür, Kemalist kesimin türbanı kavramsal olarak geleneksel başörtüsünden ayırmak suretiyle genel olarak örtünmeye karşı verdikleri mücadelede hedef daralttıklarını ve sert politikaları için meşruiyet sağladıklarını iddia etmişti.[17]
İstanbul Bilgi Üniversitesi'nden Murat Aksoy ise, "Başörtüsü-türban: Batılılaşma-modernleşme, laiklik ve örtünme" adlı tezinde bu kavram tartışmasına şu şekilde değinmektedir: "Laiklik duyarlılığı" olanlar açısından tartışma "türban" adıyla sürdürülmekte, türbanın "siyasî simge" olduğu ve bunu takanların "laik cumhuriyet rejimini" değiştirmeyi hedefledikleri ifade edilmektedir. İkinci pozisyonu temsil eden "İslamî" kesimde ise tartışma unsuruna "başörtüsü" adı verilmekte, bunun "dinî bir vecibe" olduğu ve başörtüsü kullanmanın "din ve vicdan özgürlüğü" ile yasal güvenceye alındığı ifade edilmektedir. Bu iki pozisyon birbiriyle üç başlıkta karşılaştırılabilir:[5]
Düzenlemeyi savunanlar | Düzenlemeyi reddedenler | |
---|---|---|
Tartışmanın adı | Türban sorunu | Başörtüsü sorunu |
Neden takıldığı | Siyasî simge | Dinî bir vecibe |
İfadesi/Yasal savunması | Laikliğe aykırı | Din ve vicdan özgürlüğü |
Yukarıdaki sınıflamaya aykırı olarak Zaman gazetesi yazarı Mustafa Ünal 9 Şubat 2005 tarihinde "Türbana özgürlük"[18] adlı bir yazı kaleme almıştır. Ancak okuyucularından gelen tepkiler üzerine bir sonraki yazısında şöyle bir not düşmüştür: "Bazı okuyucular türban kelimesini kullanmama tepki gösteriyor. Türban veya başörtüsü, murad edilen aynı değil mi? Kelime tercihi önemsiz."[19]
Bu maddedeki bilgilerin doğrulanabilmesi için ek kaynaklar gerekli. (Mayıs 2023) |
59 ve 60. Hükümet dönemlerinde, bu konuda açıklamalar oldu. Dönemin başbakanı Erdoğan, daha önce pek çok kez dile getirdiği siyâsî simge kabul edilse bile bu yasağın kaldırılmasını isteğini, 2008'in Ocak ayında İspanya'ya yaptığı ziyarette belirtti.[24] Daha sonrasında Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi yetkili kurulları Anayasa değişikliği tasarısı hazırladı. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde Şubat ayının başında görüşülen bu değişiklik kabul edildi ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün önüne geldi.[25]
Anayasa'nın 10. maddesinin son fıkrasına "... ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında" ibaresini, 42. maddesine de "Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yüksek öğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın kullanımının sınırları kanunla belirlenir" fıkrasını ekleyen değişikliğin Cumhurbaşkanı tarafından yayımlanması üzerine, bazı milletvekilleri Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi'ne, anayasa değişikliğinin "iptali veya yok hükmünde kabul edilmesi ve yürürlüğünün durdurulması" için başvurdu.
Davayı kabul eden Anayasa Mahkemesi, 5 Haziran 2008 tarihinde, yapılan anayasa değişikliği için iptal ve yürürlüğünün durdurulması kararını verdi. Anayasa Mahkemesi "9 Şubat 2008 günlü 5735 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına dair Kanun'un 1. ve 2. maddeleri, Anayasa'nın 2., 4. ve 148. maddeleri gözetilerek iptal edilmiştir. Ayrıca yürürlüğü de durdurulmuştur." açıklamasını yaparak, kararında Anayasa'nın değiştirilemez maddelerine ve Anayasa Mahkemesi'nin görev ve yetkilerine atıfta bulundu.[25]
Üniversitelerde öğrencilerin genel görünüş, giyiniş ve davranışlarını belirleyen aşağıdaki maddelerden bazılarının başörtüsü yasağının da yasal dayanağını oluşturduğu iddia edilmektedir.[27]
AİHM, konuya ilişkin üç karar vermiştir. Bunlar Karaduman, Bulut ve Şahin kararları olmuş, mahkeme Türkiye'de başörtüsü ve kılık kıyafeti düzenleyen uygulamalar hakkında Türk makamlarının daha doğru bir değerlendirmede bulunacağını hükmetmiştir. AİHM'nin davalara ilişkin karar ve yorumları, dönemin Türk makamlarının karar ve yorumlarıyla paralel olmuş, kılık kıyafeti düzenleyen kararlar AİHM kararlarında inanç özgürlüğüne aykırı bulunmamıştır.[28][29]
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.