Son Eseri
Halide Edib Adıvar'ın yazdığı ve 1913 yılında tefrika edilen bir aşk romanı / From Wikipedia, the free encyclopedia
Son Eseri, Halide Edib Adıvar'ın yazdığı ve1913 yılında tefrika edilen bir aşk romanıdır.
Ressam bir kadın sanatçı ile bir yazar arasında yaşanan yasak aşkı anlatır. Adıvar eseri 1912 yılında Balkan Savaşları esnasında hastabakıcılık yaparken yazmış ve genç yaşta ölen arkadaşı ressam Müfide Kadri’ye ithaf edilmiştir. Roman, 13 Eylül – 12 Aralık 1913 tarihlerinde Tanin gazetesinde tefrika edildi ve 1919’da kitap olarak basıldı.[1][2]
Eserde, romancı Feridun Hikmet'le genç kadın ressam Kâmuran arasındaki ümitsiz aşkını anlatılırken, aydın erkeğin kadına bakışı konusu üstünde durulur; kadın ve erkeğin evlendikten sonra birbirlerine bakışı gibi çeşitli sorunlar göz önüne serilmiştir.[3] Eserin kurmaca kişisi Kâmuran, büyük oranda ressam Müfide Kadri’den esinlenerek yaratılmıştır. Türk sanat tarihi içerisinde Batı tarzı resim yapan ilk kadın ressam olan Müfide Kadri'nin gerçek biyografisi hakkında sanat tarihi kitaplarında çok az bilgi bulunduğundan bu roman, biyografik nitelikleri nedeniyle önem kazanır.[4] Müfide Kadri’nin biyografisini çeşitli bakış açılarından yansıtmak isteyen yazar, günlük, anı, mektup, makale gibi farklı anlatı türlerini içeren bir roman kaleme almıştır.[4] Halide Edip, romanında Kâmuran’ı, sonsuz aşkla bağlanılan ve erişilemeyen bir kadın olarak çizmiştir.
Kitap, Halide Edib’in yazdığı Mukaddime’nin hemen ardından “Romancı Niçin Yazar?” adlı bölümle başlar. Eserin romancı kahramanı ve anlatıcısı olan Feridun Hikmet’in ağzından yazılan bölümün ilk cümlesi “Otuz yedi yaşındayım ve romancıyım”dır[2] Hikâye her ne kadar erkek bir anlatıcının ağzından dile getiriliyor olsa da asıl hikâyesi anlatılmak istenen kadın kahramandır.[3]
Romanın 1939‟daki baskısında yazar, bazı değişiklikler yapmış; romanı neredeyse yeniden kalem almıştır.[4] Bu değişikliklerden biri de romana eklediği son bölümdür. Edib, ikinci baskıya “Saadet Köşkü” başlıklı bir bölüm eklemiştir. Bu bölüm, Kâmuran öldükten sonra Ahmet Şerif adlı bir gazetecinin Asım Bey‟le yaptığı söyleşi ve resimleri üzerine yaptıkları yorumlardan oluşur.