İslam'da dinden çıkma
İslamî görüşlere göre dinden çıkmanın hükmü / From Wikipedia, the free encyclopedia
İslam'dan çıkış (Arapça: ارتداد, irtidād veya ridde) genellikle bir Müslüman tarafından düşünce, söz veya fiil yoluyla İslam'ın terkidir. İslam'dan dönene mürted denir.[1][2][3][4][5] Tanıma sadece başka bir dine dönen[1] veya dini tamamen terk edenler[1][6][7] değil küfür, sapkınlık[8] veya inançsızlığı ima eden herhangi bir eylem veya söz yoluyla, İslam'ın "temel bir inanç veya akidesini" inkâr edenler de dahildir.[9]
Klasik fıkıh, tövbe etmeyi reddedenlerin ölüm cezasına çarptırılmasını talep eder.[10] Yine de bu fiilin tanımı ve cezalandırılıp cezalandırılmayacağı konusu da İslam alimleri arasında tartışmalıdır.[7][11][12] Cezalandırmaya Müslüman ve Gayrimüslim inanç özgürlüğüne ilişkin evrensel insan hakları destekçileri tarafından şiddetle karşı çıkılmaktadır.[13][14]
2014 itibarıyla, İslam'dan dönmenin ölümle cezalandırıldığı ve hapis, para cezası veya çocuk velayetini kaybetme gibi cezai veya hukuki cezaların verildiği on üç Müslüman çoğunluklu ülke vardı.[15][16][17][18]
1985'ten 2006'ya kadar, hükûmetler tarafından İslam'dan irtidat ile ilgili suçlar nedeniyle resmi olarak dört kişi idam edildi, ancak mürtedler hapis, evliliklerinin iptali, miras hakları ve çocukları üzerinde velayetin kaybedilmesi vb yasal cezaların[18][19] yanı sıra kendilerine yetkisizler tarafından yargı dışı cezalardan da acı çektiler: Can kayıpları esas olarak "tekfirci" (El-Kaide, IŞİD, the GIA ve Taliban) gibi örgütler tarafından işlenen cinayetlerden kaynaklanıyor.[20][21][22][23]
19. yüzyılın sonlarına kadar, Sünni ve Şii hukukçuların çoğunluğu, yetişkin erkekler için İslam'dan dönmenin günah olduğu kadar mürtedin tövbe etmesi ve İslam'a dönmesi için tanınan bir bekleme süresinden sonra[24][25] ölüm cezasıyla cezalandırılabilecek bir suç[7] ve ihanet eylemi olduğundan[26][27] emindiler. Fakat başlangıçta İslam'ı kabul etmeye zorlananlara veya korkudan irtidat edenlere veya (Hanefi, Maliki, Şafii mezheplerine göre) tövbe edenlere muafiyet tanındı.[28][29] Buna ek olarak, erken dönem İslam hukukçuları, dini bir toplumda vatana ihanete benzeyen sert, bir tür siyasi[30] cezanın verilmesini sınırlandırmak için yasal standartlar da geliştirdiler.[31][32]
Klasik İslam hukukuna göre, bir mürted ancak iki adil Müslüman görgü tanığı varsa veya mürted kendisi itiraf ederse öldürülebilirdi. Hukukçular ölüm cezasının uygulanmasında hâkimlerin irtidat kanununu farklı şekillerde yorumlamalarına izin vermişler,[31] hakimler bazen onu yumuşak, bazen de katı bir şekilde yorumlamışlardır.[33] 19. yüzyılın sonlarında, irtidata dönük yasal cezalar kullanım dışı kaldı.[7]
Ulemanın çoğunluğu irtidatı ölümle cezalandırılması gereken bir suç olarak görmeye devam etmekle birlikte günümüz Müslüman dünyasında, idam cezasına verilen kamu desteği Afganistan'da %78'den Kazakistan'da %1'den azına kadar değişmektedir.[24]
Katılmayanlar cezanın ölümden az olması,[7][11][34] Allah'a bırakılması[13][35][36][37] ya da ya da sadece irtidat aleni itaatsizlik ve fitne mekanizması haline gelirse uygulanması[38][39] gerektiği görüşlerini ifade ederler. İslam'ın laik eleştirmenleri irtidat için ölüm veya öngörülen diğer cezaların bir inanç ve vicdan özgürlüğü meselesi ve evrensel insan haklarının ihlali olduğunu savunuyorlar.[13][14][40][41]