Loading AI tools
Osmanlı Devleti'nde ikinci anayasal monarşi dönemi (1908–1920) Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
İkinci Meşrutiyet (Osmanlıca: ايکنجى مشروطيت), Osmanlı Anayasası'nın, 30 yıl askıda kaldıktan sonra, 23 Temmuz 1908'de yeniden ilan edilmesiyle başlayan ve Mebuslar Meclisinin Sultan Vahdettin tarafından 11 Nisan 1920'de tasfiyesi ile sona eren dönemdir. Bu dönemde parlamenter demokrasi, seçim, siyasi parti, askerî darbe ve diktatörlük olgularıyla tanışılmış, iki büyük savaş (Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı) yaşanmış ve imparatorluğun dağılmasına tanık olunmuştur.
Birinci Meşrutiyet resmen sona ermemiş ve yeni bir anayasa yapılmayıp, eski anayasa hükümleri üzerinde değişiklik yapıldığı için bazı tarihçiler tarafından, tek bir Meşrutiyet döneminin ikinci faslı olarak da değerlendirilir.
İkinci Meşrutiyet'in ilanından sonra derhal seçimlere gidildi. Seçimlerin başlıca 2 partisi İttihat ve Terakki Fırkası ile liberal görüşlü Ahrar Fırkası'ydı. Seçimleri ittihatçılar kazandı. Seçimlerin ardından oluşan yeni Meclis-i Mebusan 17 Aralık 1908'de çalışmalarına başladı.
Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemine damgasını vuran başlıca unsurlardan olan İkinci Meşrutiyet, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarına da büyük etkiler yapmıştır.[1][2]
Bunu izleyen dönemde, ülkeyi perde arkasından yöneten İttihat ve Terakki yönetimine karşı bazı çevrelerde gitgide artan bir hoşnutsuzluk görüldü. 6 Nisan 1909 günü muhalif gazeteci Hasan Fehmi Bey'in bir İttihat ve Terakki fedâisi tarafından öldürülmesi, İstanbul'da büyük bir protesto gösterisine yol açtı. Ve sonunda 13 Nisan 1909'da bazı askerî birliklerin ve medrese öğrencilerinin katıldığı bir ayaklanma başladı; bazı subaylar ve bazı milletvekilleri linç edildi ve İttihatçı olarak bilinen gazeteler yağmalandı. Eski takvimle yeni takvim arasındaki 13 günlük farktan dolayı 31 Mart Vakası olarak anılan bu ayaklanma, Selanik'ten gelen Hareket Ordusu tarafından 24 Nisan'da bastırıldı. 27 Nisan'da yeniden toplanan meclis, II. Abdülhamid'i bu ayaklanmadan sorumlu tutarak tahttan indirilmesine ve yaşlı şehzade Mehmed Reşâd Efendi'nin V. Mehmed adıyla yerine geçirilmesine karar verdi.
8 Ağustos 1909'da Kanûn-î Esasî üzerinde yapılan bir dizi radikal değişiklikle padişahın yetkileri "sembolik" bir düzeye indirildi. Artık vekiller heyeti (bakanlar kurulu) meclise karşı sorumluydu. Meclisten güvenoyu alamayan vekillerin ve hükûmetin görevi sona eriyordu. Meclis başkanını padişah değil, meclis kendi seçiyordu. Padişaha meclisi kapatma yetkisi tanınmakla birlikte, bu yetki koşullara bağlamış ve üç ay içinde yeni seçimlerin yapılması zorunlu hale getirilmişti. Bu değişikliklerle ilk defa parlamenter sistem uygulanmaya başlanmıştır. Ayrıca toplantı özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlüklerden bazıları anayasaya eklendi.
Ancak gerek Meşrutiyeti sahiplenen halk kitleleri ve gerekse ordu içindeki subaylar tarafından Abdülhamid tahttan indirilmiştir. Bundan sonraki süreçte Osmanlı Devletinde padişahlık sadece sembolik düzeyde kalmıştır.[3]
Hüseyin Hilmi Paşa (Mayıs 1909 - Ocak 1910), İbrahim Hakkı Paşa (Ocak - Eylül 1910) ve Mehmed Said Paşa (Eylül 1910 - Temmuz 1912) kabineleri döneminde İttihat ve Terakki Cemiyeti, resmen görev almamakla birlikte, fiilen ülke siyasetinin yönlendirici gücü oldu.
1912 seçimleri İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin iktidarı altında gerçekleşti. Temmuz ayında Arnavut isyanının başlaması ve Balkanlardaki siyasi durumun kötüleşmesi üzerine ortaya çıkan Halâskâr Zâbitân, 16 Temmuz'da bir muhtıra ile İttihat ve Terakki yanlısı Mehmed Said Paşa hükûmetini istifaya zorladı. Ahmet Muhtar Paşa başkanlığında partilerüstü hükûmet kuruldu. Milletvekili seçimleri geçersiz sayılarak seçim yenilendi. Bir süre sonra Ahmet Muhtar Paşa'nın istifasıyla, açıkça İttihat-karşıtı olan Kâmil Paşa hükûmeti kuruldu.
8 Ekim 1912'de başlayan Balkan Savaşı kısa sürede bir felakete dönüştü. Savaşın sonunda Arnavutluk, Makedonya, Selanik ve Batı Trakya kaybedildi.
23 Ocak 1913'te Enver Paşa önderliğinde bir grup İttihat ve Terakki fedaisi, Bâb-ı Âli'de bulunan Bakanlar Kurulunu toplantı halindeyken bastı. Tarihte Bâb-ı Âli Baskını adıyla anılan bu askeri darbede Harbiye Nazırı Nazım Paşa çıkan arbedede öldürüldü, başbakan Kâmil Paşa silah tehdidi altında istifa ettirildi. Erkân-ı Harbiye Reisi (genelkurmay başkanı) Mahmut Şevket Paşa sadrazam ilân edildi.
Bâb-ı Âli Baskınının kamuoyuna sunulan gerekçesi, Bulgar kuşatması altında bulunan Edirne'nin kurtarılması idi. Buna rağmen 30 Mayıs'ta imzalanan Londra Antlaşması ile Edirne Bulgaristan'a bırakıldı. Ancak Balkan devletleri kendi içinde anlaşamadılar ve bunu fırsat bilen yönetim Edirne'yi geri aldı ve yeni sınır Meriç nehri olarak belirlendi.
11 Haziran'da Sadrazam Mahmut Şevket Paşa makam arabasının içinde uğradığı bir suikast sonunda hayatını kaybetti. Bu olay üzerine alınan baskı tedbirleriyle ülke yönetimi oldukça baskıcı bir sürece girdi. Mahmut Şevket Paşa cinayetiyle ilgili 15 kişi idam edildi, çok sayıda yazar ve aydın Sinop Kalesine sürgün edildi. Sait Halim Paşa'nın sadrazamlığı altında, ülke Mehmed Talat Paşa, Enver Paşa ve Cemal Paşa'lardan oluşan üçlü tarafından yönetildi. Osmanlı Devleti Almanya'nın yanında I. Dünya Savaşı'na katıldı. İttihat ve Terakki yönetimi bu dönemde birçok cephede kaybedilen toprakların geri alınması için mücadele etmiş olsa da Osmanlı Devleti, savaştan mağlup ayrılmıştır.
I. Dünya Savaşı'ndaki yenilgiden sonra, İkinci Meşrutiyet'in dört yıl sürmüş olan üçüncü Meclis-i Mebûsan'ı 21 Aralık 1918'de feshedildi.
Ülkenin içinde bulunduğu işgal koşullarından ötürü Anayasa'nın emrettiği yeni seçim yaklaşık bir yıl süreyle yapılamadı. Arap vilayetlerinin katılmadığı bir seçim, toprak kaybının resmen kabulü anlamına gelecekti. Ayrıca yeni meclise İttihat ve Terakki yanlıların girmesinden korkuldu. Ancak zaten parti kendini feshetmiş ve İngiliz baskısıyla üst yönetim kadrosu ülkeyi terk etmişlerdi.
Sivas Kongresi'nin seçim yapılmasında ısrarı üzerine istifa eden Damat Ferit Paşa kabinesi yerine 2 Ekim 1919'da kurulan Sadrazam Düztaban Ali Rıza Paşa hükûmeti aynı gün seçim kararı aldı. Bu seçimler Anadolu'da başlayan bağımsızlık hareketi, İstanbul yönetimi ve işgal devletleri tarafından isteniyordu. İşgal devletleri istediği kararları aldırabilmek, İstanbul yönetimi yaptıklarına meşrûluk kazandırmak, Anadolu hareketi ise millî mücadele için daha fazla güç bulabilmek için seçimleri istiyordu. Aralık ayında yapılan seçimlere İstanbul dışında her yerden sadece Müdafaa-i Hukuk yanlısı mebuslar seçildi. Mustafa Kemal Paşa iki ayrı ilden seçildiği halde, İstanbul'da toplanan meclise güvenlik gerekçesiyle katılmadı.
12 Ocak 1920'de toplanan Meclis, Anadolu hareketinden yana tavır aldı. 16 Şubat'ta Misak-ı Milli beyannamesi'ni oybirliği ile kabul etti. 16 Mart'ta müttefik devletler İstanbul'u geçici askerî işgal altına alarak Meclis başkanı Rauf Bey'i ve bazı mebusları tutukladı. 18 Mart'ta toplanan Meclis kendini süresiz olarak tatil etti. Mebusların birçoğu Ankara'ya geçerek, 23 Nisan'da toplanan Büyük Millet Meclisi'ne katıldılar.
İtilaf Devletleri'in İstanbul'un İşgali ve Meclis-i Mebûsan basması üzerine 11 Nisan'da padişah Mehmet Vahdettin meclisi resmen feshetti ve anayasayı askıya aldı. Meclis-i Mebûsan 'ın feshedilmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılmasına önayak oldu. Bu tarihten sonra İstanbul Hükûmeti ve Ankara'daki meclis olmak üzere ikibaşlılık oluştu. Büyük Millet Meclisi fiilen ülkeyi yönetirken İstanbul Hükûmeti gerek iç gerek ise dış politikada bir varlık gösteremedi.
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.