Loading AI tools
Bizans–Cermen çatışması (535–554) Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Gotlar Savaşı, 535'ten 554'e kadar Bizans İmparatorluğu ile Ostrogot Krallığı arasında yapılan ve İtalya ve Dalmaçya'da yer alan savaştır.
Gotlar Savaşı (535-554) | |||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Renovatio Imperii Romanorum | |||||||||
| |||||||||
Taraflar | |||||||||
Bizans İmparatorluğu Hunlar Heruliler Lombardlar Sclaveni |
Ostrogotlar Vizigotlar Franklar Alamanlar Burgundlar | ||||||||
Komutanlar ve liderler | |||||||||
Justinianus Belisarius Kalonimos Mundus (ölü) Johannes Narses Bessas Germanus Liberius Conon Artabazes Konstantinianus Vitalius Cyprian Bochas Şalazar Odolgan Uldach |
Theodahad Vitiges İldibad Erarik Totila (ölü) Teya (ölü) Uraias Uligisalus Asinarius Gundulf Scipuar Gibal Butilinus |
Tarihçiler bu savaşı iki safhada incelerler: Birinci safha 535-540 dönemindedir; bu safhada Bizanslı General Belisarius komutasındaki Bizanslılar, İtalya'yı tekrar Bizans hakimiyeti altına almayı başarmışlardır ve en sonunda Batı Roma İmparatorluğu son döneminde başkent olan Ravenna şehrinin ellerine geçmesi ile bu safha sona ermiştir. İkinci safhada yeni Ostrogot kralı Totila, yeni bir Ostrogot ordusu toplayıp, İtalyan şehirlerini tekrar işgal etmiştir. Ostrogotlar'ın direnişi uzun ve zorlu çabalar sonucunda Bizans generali Narses tarafından bastırılmıştır. Narses, bu safhada Frank ve Alaman kavimlerinin 554'te Kuzey İtalya'ya yaptıkları hücumları da geri püskürtmeyi başarmıştır. Aynı yıl, 554'te, Bizans İmparatoru I. Justinianus, "Pragmatik Sanction" adı verilen bir İmparatorluk buyruğu ile İtalya'nın Bizans yönetimi altında nasıl organize olacağını açıklamıştır. Bu galibiyetlere rağmen, Kuzey İtalya'da bulunan bazı şehirler Bizanslılar'a teslim olmayıp, 560'lı yılların ortalarına kadar bu direnişlere devam etmişlerdir.
Bu savaşın çıkmasının asıl nedeni, hukuken bütün Roma'nın İmparatoru olan I. Justinianus'un, Cermen baskılarına dayanamayıp yıkılan Batı Roma İmparatorluğu'nun topraklarını yeniden fethetmek istemeseydi; planı Roma'yı birleştirip, tek bir Roma İmparatorluğu çatısı altında işgalleri durdurmaktı. Gotlar Savaşı sonucunda, İtalya yeniden Bizanslılar'ın eline geçmiş ve genellikle askerî çatışmalar sona ermekle beraber; İtalyan şehirleri ve kırsal alanları büyük maddi zarar görmüş; neredeyse yok edilmiş ve büyük nüfus kaybına uğramıştır. Bu nedenle Bizanslılar galip gelmekle beraber bu yıkık ve işsiz yerleşkeleri ve arazileri yenileyecek, hatta aynı seviyede tutulmalarını sağlayacak kaynakları ellerinde toplamaya imkân bulamayıp; kazandıkları arazilerin çoğunu kuzeyden gelen yeni barbar kavim olan Lombardlar'a bırakmak zorunda kalacaktır.
476'da Batı Roma İmparatorluğu barbar kavmı asıllı Odoaker'in imparator Romulus Augustulus'u imparatorluk tahtından indirerek kendini Rex İtaliae ("İtalya Kralı") olarak İtalya hükümdarı olduğunu ilan ederek tarihten silinmiştir. Odoaker sadece ismen hala Doğu Roma İmparatorluğu'na da tabi olduğunu ilan etmekle ve Bizans İmparatoru olan Zeno'nun vasalı olduğunu açıklamakla beraber, İtalya'da hüküm sürme şekli; aldığı bağımsız politika tedbirleri ve gittikçe artan politik gücü onun Bizans İmparatorluğu'na büyük bir tehdit ortaya çıkarttığı Konstantinopolis'teki imparator ve imparatorluk yüksek yöneticileri tarafından kabul edilmekteydi. Bu çevreler Bizans İmparatorluğu'na büyük tehdit doğuran bu yeni rejimi gayet şüpheli bir görüşle izlemekteydiler
O dönemde Ostrogotlar kavimi kralı olan Teoderik hükümdarlığı altında, Doğu Roma İmparatorluğu'na bağlı Foederati statülü olarak batı Balkanlara yerleşmişlerdi. Bu kavim halkı ise yerleştirildikleri bölgeden hoşlanmamışlardı. Zaman zaman Balkanlarda akınlara çıkmakta ve Bizans arazilerindeki sulh ve sukuna engel olmaktaydılar. Ostrogotlar kendi hayat tarzlarına daha uygun yeni bir bölgede yerleşmek için çabalar göstermekte idiler.
İmparator Zeno kurnazca bir düşünce ile İmparatorluğun bu iki önemli sorununu bir hamlede çözümlemek için "iki kuşu bir taşla vuracak" şekilde bir uygulama düşündü. Bu çözüm Ostrogotlar kavminin İmparatorluk resmi izni ve temsilcisi olarak İtalya'ya göç etmesi ve bu göçten sonra da onların Odoaker'in İtalya Krallığı rejimini ortadan kaldırmaları idi. Büyük Teoderik ve Ostrogotlar İmparatorun bu düşüncesini gerçekleştirmeyi başardılar ve Teoderik komutasındaki Ostrogotlar ordusu ve onlarla birlikte göçen Ostrogotlar halkı İtalya'ya girmeye; oranın yöneticisi olan Odoaker'la savaşıp onu mağlup ederek onun "İtalya Krallığı" devletini ortadan kaldırmaya ve Ostrogotlar idaresinde çifte devlet statülü (biri Ostrogotlar Krallığı diğeri de Romalı vatandaşları için hukuken Bizans'a bağlı bir naiplikten oluşan) Bizans İmparatorluğu'na tabi olan bir yeni İtalya devleti kurmayı başardılar.
İtalya'da Ostrogotlar kavmi kralı Teoderik, Bizans imparatoru Zeno ve ondan sonra Bizans imparatoru olan I. Anastasius aralarında hukuken o zamana kadar görülmemiş statülü Ostrogot Krallığı adı verilen yeni bir devlet kurdular. Bu devletin arazileri ve halkı hukuken Bizans İmparatorluğu yüksek egemenliği altında idi. Ama aynı arazilerde yaşayan iki değişik statülü halk bulunmaktaydı. Roma vatandaşı olanlar İtalya'ya hüküm eden Büyük Teoderik'i bir imparatorluk taht naibi ve ordu komutanı (magister militum) olarak kabul etmeleri gerekmekteydi. Ostrogot kavimine dahil olan halk üzerinde ise Teoderik Ostrogotlar Kralı olarak hükümdarlık yapmaktaydı. Bu aynı arazi üstünde yaşayan iki değişik halkın birbirleriyle evlenmeleri yasaklanmıştı. Bu devletin yasama organı sadece eski usulde Doğu Roma İmparatorluğu idi; devlet yönetimi de yine antik Roma imparatorluğu esaslarına göre yapılmaktaydı ve devlet memurlarının hemen hemen hepsi Roma vatandaşları idi.[1] Böylece İtalya Ostrogotlar Krallığı, tek yöneticili (ya taht naibi ya da kral) ve iki değişik halktan oluşan bir devlet halinde idi. Ama bu devletin ordusu sadece Ostrogotlardan oluşmaktaydı ve bu ordunun kendi Ostrogotlar kullanışlarına uyan hukuku, kaideleri, organizasyonu ve subayları bulunmaktaydı.[2] Bu devletin halkı din bakımından da ikiye ayrılmıştı. Her iki halk da Hristiyan olmakla beraber Ostrogot halk genel olarak Aryanizm mezhebine inanmaktaydı; Roma vatandaşları ise Kalkedon İnancı'na uyan Katolik mezhepli idiler. Fakat ülkede genel olarak büyük bir dinsel tolerans atmosferi hakimdi. Bu kompleks dual devlet idare sistemi Büyük Teoderik'in yetenekli ve güçlü krallık idaresi döneminde gayet etkin olarak işledi. Teodorik kendi istediği tedbir ve politikaları Romalı vatandaşlarını hiç incitip gocutmadan ve böylece onlarda hiç ayrılık hıssi doğmasına neden olmadan uygulamayı gayet iyi başardı. Ancak hayatının sonuna doğru aldığı bazı politika tedbirleri iki halk arasında hafif sürtüşmelere yola açtı. Onu takip eden Ostrogotlar Kralları idaresi altında ise bu devlet idare sistemi gittikçe bozuk işlemeye başladı ve sonunda Gotlar Savaşı döneminde iyice laçka olup hiç işlemez hale girdi.
Bizans imparatorluğu tahtını imparator I. Justinus eline geçirdikten sonra Hristiyan kilisesi içindeki Accacian Ayrılığı sorunu çözüldü. Bu "Accacian Ayrılığı" Roma'daki papalık idaresindeki Hristiyanlar ile Konstantiopolis'te bulunan Patriklik idaresindeki Hristiyanlar arasında ortaya çıkan bir doktriner ikilikti. Papalık Hristiyanlarının, doğudaki Hristiyan kilisesi liderlerini monofizit görüşlere yaklaşma ile ithamından ortaya çıkmıştı. Bu iki grup dinsel hiyerarşinin birleşmek için attıkları ileri adımlar Ostrogotlar idaresinde yaşayan bazı Roma vatandaşları ve özellikle senato üyeliği yapmaya hak kazanmış yüksek sınıf Roma vatandaşlarının da Konstantinoplis idaresi ile daha yakın ilişkiler kurulmasını ve böylece devlette bulunan Ostorogot üstünlüğünün biraz daha zayıflaması için istek ve taleplerde bulunmalarına yol açtı. Bu gelişmeye bir gösterge olarak 524'te çok tanınmış bir yüksek devlet memuru, (magister officiorum), olan Boethius ve kayınpederinin görevlerinden atılıp idam edilmeleri verilmektedir. Bu gelişme Romalı vatandaşları, özellikle yüksek idareci tabakası, arasinda yavaş yavaş gittikçe Ostrogot devlet sisteminden yabancılaşma hislerinin gelişmesine işaret etmektedir.
Büyük Teodorik Ağustos 526'da öldükten sonra yerine Ostrogotlar Kralı olarak torunu Athalarik tahta geçirildi. Ama 10 yaşında olup daha yetişkin olmayan Athalarik için annesi Amalasuntha naip tayin edildi ve Büyük Teodorik'in kızı olan bu kadın İtalya'nın gerçek idarecisi oldu. Amalasuntha iyi bir yüksek Romalı eğitimi almıştı ve Konstantinopolis'te bulunan Bizans İmparatoru ve Bizans Senatosu ile daha yakınlaşma amaclı politika stratejisi uygulamaya koyuldu.[3] Fakat onun bu politika tutumu ve oğlu olan Athalarık'e iyi bir Romalı eğitimi vermek için yaptığı çabalar Ostrogotlar yüksek asiller sınıfının hoşuna gitmedi. Onu iktidardan indirmek için komplolar yapılmaya başlandı. Bu komploların oğlu ve kendinin hükûmet rejimine büyük bir tehdit oluşturduğuna karar veren taht naibi Amalasuntha bu soylu komplocuların üçünü idam ettirdi. Tam bu sırada kendini pek güvenlikli hissetmeyen Amalasuntha yeni Bizans İmparatoru olan I. Justinianus bir mektup göndererek Ostrogot asilleri tarafından iktidardan ve İtalya'dan uzaklaştırılırsa Konstantinopolis'e sığınma imkânı olup olmadığını sormuştu.[4] Gerçekte bu ihtimal ortaya çıkmadı ve 534'te oğlu kral Athalarik'ın ölümünden sonra Kraliçe-naip olarak Amalasuntha Ostrogot Krallığı'nı ve İtalya'yı idare etmeye devam etti. Fakat kendine destek sağlamak için bir ortak Ostrogotlar Kralı seçmeye karar verdi. Bunun için kuzeni olan Theodahad'ı seçti ve onu ortak Ostrogotlar Kralı olarak tahta geçirdi. Fakat bu doğru bir tedbir olmadı; çünkü iktidar gücü kazanan Theodahad ya kendi emri ile ya da diğer asillerin komplolarına müsaade ederek Amalasuntha'yı Kraliçelikten atarak Toskana'da Bolsena Gölü üzerinde bulunan "Martana" adasına sürgüne ve hapse gönderdi. 30 Nisan 534/535'te Amalasuntha sürgünde iken bu adada hamamda iken boğularak öldürüldü.[5]
Bizans İmparatoru olan I. Justinianus 533'te Kuzey Afrika'da eski antik Roma İmparatorluğu arazilerine göç edip orada kendilerine bir krallık kurmuş olan barbar Germen kavim olan Vandallar'ın krallık idaresine taht varislerı arasında çıkan bir taht kavgasını bahane ederek müdahale etmişti. Günün en yetenekli Bizans generali olan Belisarius komutasında bir Bizans ordusunu Kuzey Afrika'ya göndermiş ve bu arazileri tekrar Bizans İmparatorluğu idaresine almak amacı ile Vandallar Savaşı adı verilen bir savaş başlatmıştı. Bu Vandal Savaşı, I. Justinianus ve Bizans İmparatorluğu için hiç beklenmedik şekilde kısa ve gayet kararlı bir sonuçla sona ermişti. Kuzey Afrika Bizans İmparatorluğu'nun yeniden bir parçası olmuştu.
Büyük bir olasılıkla bu başarısından gayet memnun olan I. Justinianus benzer bir strateji kullanarak antik Roma devletinin kuruluş merkezi olan İtalya'nın da barbar kavimli yöneticisinin elinden alınıp tekrar antik Roma İmparatorluğu'nun bir devamı olan Doğu Roma İmparatorluğu'na katılmasının mümkün olabileceğini görmüştü. Bu büyük amacına erişmek için yine Vandal Savaşı galibi olan üstün yetenekli generali ile onun komutasındaki Bizans ordusunu kullandı. Önce Sicilya adası idaresine el konuldu. Sicilya Bizans'a tabi olan Ostrogotlar Krallığı idaresinde idi ve o dönemde taht naibi olan Amalasuntha'nın gerçek yönetimi altında bulunmaktaydı. Amalasuntha Bizans ordusunu getiren Bizans filosuna Sicilya limanlarını kullanmak için izin verdi. Bu limanlar İtalya'da anakarasında açılacak savaş için Bizanslılar ordusu için harekât ve ikmal merkezleri oldular. Fakat tam bu sırada Amalasuntha Ostrogotlar Krallığı tahtına ortak kral olarak geçirdiği kuzeni Theodahad tarafından iktidardan uzaklaştırıldı ve Toskana'da Bolsena Gölü'nde Martana adasında sürgüne gönderildi. Ajanları ile I. Justinianus Amalasuntha'yı ölümden kurtarmaya çalıştı ama bu başarısız kalıp Amalasuntha bu adada boğularak öldürüldü.[6] Amalasuntha'nın Ostrogotlar tarafından öldürülmesi I. Justinianus'a İtalya'yı fethetmek büyük amacı ile orada hüküm süren Ostrogotlar Krallığı'na karşı savaş başlatmak için casus belli olarak kullanıldı. Bu savaşın antik tarihini yazan Prokopius'a göre:[7]
İmparatorluk saltanatının dokuzuncu yılında, Amalasuntha'ya ne öldüğü haberini öğrenir öğrenmez, hemen savaş başlattı.
.
Belisarius İtalya'yı güneyden istila etmek hedefiyle ("strategos autokrator" unvanı ile) başkomutan olarak 7.000 kişilik bir ordunun başına geçirildi. Kuzey Balkanlar üzerinden Ostrogotlar Krallığı eyaleti olan Dalmaçya'yı ele geçirmek hedefiyle hücum etmesi için General Mundus ("magister militum per Illyricum" unvanı ile) yüksek askeri komutan tayin edildi. Belisarius'un emrine verilen ordunun gayet küçük olması dikkati çekmektedir. Vandal Savaşı için, Belisarius emrine verilen Bizans ordusu, Ostrogotlar ordusunun Vandallar ordusundan çok daha büyük olmasına rağmen, bu ordudan çok daha büyüktü. Bu harekât için hazırlıklar gayet büyük gizlilik içinde tamamlandı. I. Justinianus Franklar'in gelecek savaşta tarafsız olup tarafsızlıklarını korumak için onlara altın hediyeleri vererek sağlamaya çalıştı.[8]
Belisarius emri altındaki Bizans ordusu ile ilk defa Sicilya adasına çıktı. Bu ada yeniden Bizanslılar eline geçmiş olan Kuzey Afrika ile İtalya anakarası arasında stratejik bir mevkide idi. Sicilya halkı Bizans İmparatorluğu yönetimi altında yaşamaya taraftar idi. Adanın tümümün Bizanslılar eline geçmesi çok uzun sürmedi. Bizans ordusuna karşı tek direniş ancak "Panormus" (modern Palermo) şehrinde oldu ve bu direniş de Aralık sonunda kırıldı. Böylece Sicilya tümüyle Bizans İmparatorluğu yönetimi altına geçti.
Belisarius Messina Boğazı'nı geçip İtalya anakarasına çıkmaya hazırlıklara başladı. Bu sırada Ostrogotlar Kralı olan Theodahad, Bizans İmparatoruna, Konstantinopolis'e elçiler göndermişti. Bu elçiler Theodahad'ın Sicilya'yı Bizanslılara vereceğini; I. Justinianus'a tabi olarak onu üst-hükümdar olarak kabul edeceğini ve daha sonra da İtalya'nın tümünün egemenliğini Bizanslılara vereceğini teklif ettiğini bildirdiler.[9][10]
Bu sırada Kuzey Balkanlar'daki General Mundus komutasındaki Bizans ordusu Ostrogotlar'in Dalmaçya eyaleti üzerine yürümüştü. Ama bu ordunun aldığı sonuçlar pek iyi olmadi. Mundus önce Ostrogotlar Krallığı'na bağlı Dalmaçya eyaletinin tümünü eline geçirdi ve bu eyaletin başkenti olan Salona'ya girdi. Fakat Ostrogotlar bu eyaleti geri almak için büyük bir ordu gönderdiler. Bu ordu ile yapılan yan çarpışmaların birinde Bizans generali Mundus'un oğlu Mauricius öldü. Oğlunun kaybından çok etkilenen Mundus onun kaybının intikamını almak hedefiyle emrindeki Bizans ordusu ile yeni gelen Ostrogotlar ordusu üzerine saldırıya geçti. Onları gayet büyük bir hezimete uğrattı. Fakat kaçan Ostrogotlar ordusunu kovalamakta iken General Mundus ölümcül bir yara aldı ve öldü. Bunun üzerinde başkomutansız kalan Bizans Dalmaçya ordusu sadece bu eyalet başkenti Salona'ya çekilerek Dalmaçya eyaletinin tümünü Ostrogotlar idaresine terk etti. Bu gelişmelerin hepsi Mart 536'da oldu.[11]
Sonradan Dalmaçya eyaletinde Ostrogotlar ordusunun başarısını öğrenen Ostrogotlar Kralı Theodahad daha önce Bizanslılara gönderdiği barış tekliflerini müzakere etmek için gelmiş olan Bizans elçiler heyetini kabul etmedi ve heyet mensuplarını hapse attırdı. Böylece Bizans'ın İtalya'yı barışçıl şekilde eline geçirme fırsatı da ortadan kalkmış oldu.
Bizans imparatoru I. Justinianus bunu öğrenince önce Belisarius'a İtalyan anakarasına geçmek için emir verdi. Sonra Dalmaçya'daki sefer sorunlarına eğildi. Kuzey Balkanlarda ordusuna Magister Militum per Illyricum unvanını taşıyan General Constantianus'u komutan olarak gönderdi. Ona Dalmaçya eyaletini çabucak fethetme emrini verdi. Conatantianus gayet çabuk hareketle Ostrogotlar ordusuna karşı harekâta geçti. Ostrogotlar ordusu komutanı Gritas bu eyalet başkenti Salona'yı yeni eline geçirmişti. Bu şehrin surlarının gayet yıkık olması ve şehir halkının Ostrogotlara karşı hiçbir sevgi hisleri olmadığı nedenleri ile ordusu ile Salona'dan kuzeye doğru çekildi. Constantianus Bizans ordusu ile şehre girdi ve hemen şehir surlarını onartmaya koyuldu. Bir hafta geçmeden kuzeye çekilen Ostrogotlar ordusu eyaletin tümünü Bizanslılara bırakarak İtalya'ya geçti. Haziran sonlarında Dalmaçya eyaletinin tümü Bizanslılar eline geçmişti.[12]
526 ilkbaharının sonlarına doğru Belisarius ordusunun önünde Sicilya'dan İtalyan yarımadasına girdi ve Messina Boğazı üzerinde bulunan "Rheguim" (modern Reggio Calabria)'yi eline geçirdi. Doğu Romalılar ordusu kuzeye yürüyerek Kasım 536'da Napoli şehrini kuşatıp eline geçirdi ve şehir talan edildi. Aralık'ta ise hiç direniş görmeden Doğu Romalılar ordusu eline geçti. Belisarius'un Doğu Romalılar ordusunun bu kadar hızlı olarak güney İtalya'da ilerleyip bu arazileri eline geçirmesi Ostrogotları çok şaşırttı. Ostrogotların bu başarısızlığı bazı ileri gelenler tarafından Ostrogotlar Kralı Theodahad'in gayriaktif olmasına atfedildi. Bu kızgın Ostrogotlar ileri gelenleri Napoli'nin düşmesinden sonra bir hükûmet darbesi yaparak Theodahad'ı Ostrogotlar Krallığı tahtından indirdiler.
Yeni Ostrogotlar Kralı olarak general Vitiges'i tahta çıkarttılar. Vitiges krallık için daha meşruluk kazanmak için Ravenna'ya gitti ve orada Amalasutha'nın tek kızı olan Matasuntha ile bir evlilik yaptı. Burada ve İtalya'da Ostrogotlar savaşçılarına moral ve eğitim vererek istilacı Doğu Romalılara karşı duracak bir Ostrogotlar ordusu geliştirmek için çabalar yaptı. Vitiges takviyeli büyük bir Ostrogotlar ordusu ile Roma üzerine yürüdü. Belisarius, emri altında bir Doğu Romalı ordusunun Ostrogotlara karşı bir meydan savaşında Ostrogotlar ordusuyla savaşabilecek kadar büyük olmadığı için Roma'da yerleşip beklemekteydi. Vitiges Mart 537'den Mart 538'e kadar Roma'yı kuşattı. Bu Gotlar Savaşı içinde "Birinci Roma Kuşatması" olarak bilinmektedir. Bu kuşatmada birkaç defa iki tarafın büyük güçleri arasında yapılan büyük muharebeler yanında huruç hareketleri ve nispeten küçük çarpışmalar da yapıldı. Nisan 537'de Konstantinopolis'ten 16,000 kişilik Slav ve Hun asıllı paralı askerlerden oluşan bir Doğu Romalılar takviye birliği geldi. Kasım 537'de ise 5,000 kişilik bir diğer takviye birliği Roma'ya geldi.[13] Bunun üzerine Doğu Romalılar savunucu stratejilerini saldırıcı stratejiye değiştirdiler. Doğu Romalılar süvari birlikleri Ostrogotlar kuşatma ordusunun gerisine geçebilerek onların gerisinde bulunan bazı kasabaları eline geçirdi. Doğu Romalılar donanma filosu Ostrogotların denizden ikmal ve erzak getirmelerini önüne geçip kuşatmacı Ostrogotlar ordusunun ikmal ve tedarik yokluğu çekmesine neden olduğu gibi bu bölgede yaşayan sivil Ostrogotlar halkıni da açlık tehlikesi ile karşı karşıya getirdi.[14] En sonunda bir Doğu Romalı süvari birliği Revanna'nın bir günlük yürüyüş uzaklığında olan Ariminum (modern Rimini) şehrini eline geçirince Vitiges komutası altındaki Ostrogotlar ordusunun şehri kuşatmasını kaldırdı ve ordusunu geri çekti.[15]
Vitiges Roma kuşatmasını kaldırdıktan sonra kuzeydoğuya yöneldi. Bu yürüyüş güzergahında bulunan bazı kasabalardaki Ostrogotlar garnizonlarını ve kalelerini gerisini daha emniyetli kılmak için pekiştirdi. Sonra Ariminum (modern Rimini)'ye geçti. Bu kale Ostrogotların gerilerine sarkan 2.000 kadar mevcutlu bir Bizanslılar süvari birliği tarafından ele geçirilmişti. Belisarius emrinde olan ve Bizans süvari birlikleri arasından en seçkini olarak kabul ettiği bu süvari birliğinin yanında olmasını istedi. Onun için Arminium'daki süvari birliğini bir Bizanslı piyade birliği ile değiştirmeye karar verdi. Fakat bu Bizanslı süvari birliğinin komutanı olan General Johannes Belisarius'un bu emrini dinlemedi ve Arminium'daki süvari birliği orada kaldı.[16]
Bunun bir hatalı görüş olduğu Ostrogotlar ordusunun şehir surları önüne geldiği zaman anlaşıldı. Bizanslı süvari birliği Ostrogotlar ordusunun surlara ilk saldırısını geri püskürttü. Fakat Ostrogotlar ordusu şehri kuşatmaya aldı. Halkın açlığı yanında süvari atlarının açlığı şehri savunucularına fena tesir etti. Ostrogotlar ordusu Arminium yanında Ancona'yi da kuşatmaya almıştı. Ostrogotlar, Bizanslı savunucuları açık sahada yapılan ilk muharebede yenilgiye uğrattılar. Fakat Bizanslılar şehre geri çekilince Ostrogotlar ordusu Ancona'nın surlarına karşı pek başarı kazanamadılar ve bu önemli liman şehrini tekrar ellerine geçirmediler.
Tam bu sırada Justinianus'un asker toplamak için İllirya'ya gönderdiği saraykethüdası ve en yüksek devlet mali memuru olan hadım Narses feodariti statülü barbar kavmi olan Heruliler arasından topladığı 2.000 kadar askerle Picenum bölgesine ulaştı.[17] Belisarius Narses'i karşılamaya gitti ve o günkü durumu ona bildirdi. İki komutan nasıl bir strateji takip edecekleri üzerinde anlaşamadılar. Narses gayet bir cesur tavırla hemen bir kuşatmayı yarma harekâtı planlanıp uygulanması için eldeki bütün kaynakların bu yarmaya tahsis edilmesini istemekteydi; Belisarius ise daha temkinli davranmayı ve tüm kaynakları tek bir strateji uygulamaya bağlamamayı tercih etmekte idi. Fakat Arminium'da komutan olan General Johannes'ten gelen bir mektup awhei savunan Bizans süvari gücünün kuşatma ile kadar zorlandığını ve eğer kuşatmacılar daha büyük saldırıda bulunurlarsa bu düşük moralli ve aç atlar ve birliklerle şehri hemen teslim etmeleri gerektiğini bildirdi. Bu mektuptan sonra Bizanslılar Narses'in teklif ettiği stratejiyi uygulamaktan başka seçimlikleri kalmamıştı.[18]
Belisarius elindeki orduyu üç kısıma ayırdı. Birinci kısmi çok inandığı bir komutan olan İldiger'e verdi ve bu birlikler gemilere bindirilip liman şehri olan Arminium'u denizden takviye etmek için kullanılacaktı. İkinci kısım Bizans ordusu yine tecrübeli ve yetenekli general olan General Martin komutasında güneyden ilerleyecekti. Ana Bizans ordusu Narses ve Belisarius komutaları altında olacaktı ve Ostrogotlar ordusunun kuşatmasını kırmak için genel saldırıda bulunacaktı. Bu plan uygulamaya koyulmadan önce Ostrogotlar Kralı Vitiges kuşatmacı ordunun Ostrogotların etrafı çevirip onları çembere alınmasının mümkün olduğunu gördüğü için kuşatmasını kaldırdı ve gayet hızlı olarak Ravenna'ya geri çekildi.[19]
Ariminum'un savaş yapılmadan Bizanslılar eline geçmesi bu harekât planını teklif eden Narses'in Bizanslı generaller arasında ününü Belisarius aleyhinde büyüttü. Bazı generaller Bizans orduları komutanlığının Narses'e verilmesi üzerinde fikirler yürütmeye başladılar. Ariminum kuşatmasının kırılmasından sonra yapılan savaş meclisinde üst komutanlar arasındaki bir ayrılık olduğu açıkça anlaşıldı ve yeni bir strateji anlaşmazlığı olduğu da yüzeye çıktı. Belisarius Bizanslıların gerisinde kalmış olan Axinum (modern Osima) kalesinde bulunan güçlü Ostrogotlar ordusu garnizonun ortadan kaldırılmasını istemekteydi ve bunun Mediolanum'un Bizanslılar eline geçirilmesini kolaylaştıracağını iddia etmekteydi. Narses ise Bizans ordusunun daha kolay erişilebilir bir hedef olarak "Aemiligia" eyaletinde askeri kampanya yapmasını öngörmekteydi.[20] Belisarius bu iki değişik stratejinin ordusunu ikiye ayrılmasına neden olmasını önlemek için yeni bir taktik uyguladı. General Narses ve General Johannes'e bağlı birliklerle Urbinium üzerine yürüdü. Burada Belisarius ile Narses'e bağlı birlikler iki ayrı ordugah kurdular. Kısa bir müddet sonra Narses bu şehrin gayet iyi savunulduğu ve devamlı tedarik edilebildiği için Bizanslı ordusu tarafından alınamayacağını kendine inandırdı. Kendi ordugahından bulunan bütün askerler ile oradan ayrıldı ve Ariminum'a geri döndü. Burada iken General Johannes komutasındaki Bizanslı birlikleri Aemillia bölgesindeki önemli mevkiler üzerine gönderdi ve bu bölgede yaşayanlar çok geçmeden General Johannes'e temsilciler göndererek Bizanslılara bağlı olduklarını bildirdiler. Diğer taraftan Urbinium şehrini kuşatan Belisarius'unda şansı uygun gitti. Urbinium kalesi içindeki tek içme suyu sağlayan kaynak beklenmedik bir nedenle kurudu. İçme susuz kalan Urbanium halkı şehirlerini Bizanslılara teslim ettiler.[21]
Fakat bu gelişme, yani İtalya'da harekât yapmakta olan Bizanslılar ordusunun ikiye ayrılması, ileride gayet kötü netice verdi. Bu Bizans ordusundaki ikileşme Mediolanum'da Ostrogotlar tarafından kuşatılmış olan Bizans ordusunun kurtulması mümkün iken ikiye ayrılan Bizans ordusu tarafından kurtulamaması bu kale içinde yaşayan halkın trajik olarak katliama uğramalarına neden oldu.
Nisan 538'de İtalya'da Roma'dan sonra nüfusu ve zenginliği bakımdan ikinci şehri olan Mediolanum (modern Milano)'dan Beliarius önüne gelen temsilciler bu şehrin Bizanslılar idaresine verilip ve Bizans ordusu ile korunmasını istediler. Belisarus da bunu sağlamak için General Mundilas komutasında 1,000 kişilik bir Bizans ordusu birliğini Mediolanum'a gönderdi. Bu askerî birlik sadece Mediolanum'un Bizanslılara geçmesini sağlamadı ve Ticinum (modern Pavia) hariç bu şehir etrafında bulunan şehirleri gayet kolaylıkla Bizanslılar idaresi altına aldı.
Bu önemli şehri kaybetmek istemeyen ve bu şehri geri almak için Ostrogotlar Kralı Vitiges, Franklar Kralından askerî destek istedi. Uruias komutasındaki Ostrogotlar ordu birliği, beklenmedik şekilde Alpleri geçip gelen 10.000 kişilik Burgundili ordusu ile takviye edildi ve bu iki ordu Mediolanum'u kuşattı. Bu şehre gönderilen zaten küçük olan Bizanslı birliği bu şehre komşu olan şehirlerdeki garnizonlara ve kalelere dağıtılmış olduğu için esas Mediolanum'u savunan Bizanslılar birliğinin gayet küçük bir mevcudu kalmıştı.[22]
Belisarius hemen bu şehir kuşatmasını kırmak için bir Bizans ordusu birliği görevlendirdi. Fakat bu kuşatmayı kırmak için gönderilen birlik kuşatılan şehre hiçbir yardımda bulunamadı. Bu birliğin komutanları olan General Martin ve General Uliara şehre yardım edebilmek için birliğin takviye edilmesi gerektiğini Belisarius'a bildirdiler. General Johananes'in ordusu ile yakında bulunan Aemillia'da eyaletinde harekâtta bulunan "magister milium per Illyricum" olan General Justinus'un ordusunun kendilerini takviye için gönderilmesini talep ettiler. Bu sırada İtalya'da bulunan Bizanslı ordusunun komuta heyeti içinde bulunan ikileşme de durumu daha da güçleştirdi. Çünkü General Johannes ve General Justinus kendi birliklerinin Narses'e bağlı olduğunu ve onun emirleri olmadan birliklerini harekete getirmeyeceklerini açıkladılar. Bu halde bile General Justinus hasta oldu ve emrinde olan birliğin bütün hazırlıkları durduruldu.
Kuşatılmış olan şehre Bizanslılardan yardım gelmemesinde ortaya çıkan ve sırf komuta hata ve eksikliğinden doğan sonuç gayet ölümcül oldu. Şehir halkı kuşatma dolayisiyla büyük açlık çekmeye başladı. Ostrogotlar komutanı şehirdeki Bizanslılar birliği komutanı olan General Mundilas'a teslim/barış şartlar teklif etti. Bu teslim/barış şartları başında eğer şehri teslim ederlerse Bizans askerlerinin hayatlarının garanti edeceğini belirlenmekteydi. Ama Ostrogotlar şehir halkının hayatlarını garanti etmekten kaçındıkları için General Mundilas bu teslim/barış teklifini kabul etmedi. Fakat Mart 539'da General Mundilas'ın emrinde olan askerler isyan ederek ona zorla Ostrogotların teslim/barış şartlarını kabul ettirdiler. Şehirdeki Bizanslı garnizonu askerlerinin canları gerçekten bağışlandı. Fakat Ostrogotlar ordusu şehirde yaşayan sivil halk için bir katliam uyguladı. Şehir talan edildi. Şehrin surları ve şehirdeki binaların hepsi yıkılıp yerle bir edildi.[23] Günün tarihçisi olan Procopios biraz abartarak bu katliamda hayatlarını kaybeden alelade halktan erkekler sayısının 100,000 kişiye vardığını belirtmektedir. Fakat bu tahmin tarihin yazıldığı zaman bile gayet abartılı olduğu için tenkit edilmişti. Fakat onbinlerce kişinin öldürüldüğünü ve öldürülmeyenleri köle olarak İtalya esir pazarlarında satıldığı ve şehrin şehir olmaktan çıktığı gerçek olduğu kabul edilmektedir.
Bizanslılar ordusunun başına gelen bu felaketten sonra Narses geri çağrıldı ve Belisarius İtalya'da en yüksek yönetim yetkileri ile donatılmış başkomutan olarak kabul edildi. Bu arada Ostrogotlar Kralı olan Vitiges, Sassani İmparatoru olan I. Hüsrev'e bir mektup göndererek Sasanilerin Doğu Anadolu'da Bizanslılara karşı bir savaş açmasının İtalya için gayet iyi bir sonuç yaratacağını bildirmişti. Ortaya çıkacak Bizanslılar-Sassaniler savaşı, Bizans imparatoru I. Justinianus'un Bizanslılar ordularını, bu arada İtalya'daki Belisarius ordusunu, Doğu Anadolu'da teksif etmesine neden olacak ve bu da Bizanslılar tarafından devamlı tahrip edilen İtalya'ya ve buradaki yaşayanlara bir nefes sulh sükun getirebilecekti. Gerçekten bu Bizanslılar-Sassaniler savaşı çok geçmeden ortaya çıktı. Ama bu savaş çıktığı zaman Ostrogotlar Kralı Vitiges çoktan krallıktan uzaklaştırılıp Konstantinopolis'e götürülmüştü ve orada emekli patrici hayatı yaşamaktaydı.[24]
Belisarius ise eğer Ostrogotlar Krallığı başkenti olan Ravenna'yı eline geçirebilirse savaşın sona ereceğini düşünmekte ve buna göre planlar yapmakta idi. Ravenna'yı ele geçirmeden önce Ostrogotlar elinde bulunan iki önemli müstahkem mevkii, Auximum (modern Osima ve Faesulae (modern Fiesole'nin, Bizanslılar eline geçmesi gerekmekteydi. Bizanslı generaller Johannes ve Martin birlikelerine Uraias komutasında bulunan Ostrogotlar ordusunun Po Nehri'nin geçmesini önlemek veya hiç olmazsa geciktirmek emri verildi. General Justin komutasında bulanan bir Bizanslı ordusu kısmı ise Faesula'yı kuşatma altına aldı. Belisarius ise kendi ordusu ile Auximum kuşatmasını üstüne aldı. Bu kuşatmalar devam etmekte iken Franklar Kralı I. Theudebert Alplerden geçip güneye inerek kuzey İtalya'ya girdi ve Po Nehri'nin iki yakasında birbirine karşı mevzilenmiş olan kuzeyde Ostrogotlar ordusu ve güneyde Bizanslılar ordusu ile karşılaştı.
Ostrogotlar Franklarin ordusun kendilerine müttefik olduğunu düşünerek hiç savunma tedbirleri almışlardı. Franklar ordusu savunmayla tedbirsiz Ostrogotlar mevzilerine saldırıya geçerek çok çabuk Ostrogotlar ordusunu hezimete uğrattı. Bu gelişmeden aynı şekilde şaşırmış olan Bizanslılar ordusu da Franklarla muharebeye girişti; Bizanslılar yenildi ve güneye Toskana yönüne geri çekilmek zorunda kaldılar. Bu Franklar istilası İtalya'daki savaşın sonucunu dağıtabilirdi. Fakat Franklar ordusu içinde çok şiddetli bir dizanteri salgını çıktı ve bu çok sayıda Frank askeri öldürdü. Bu salgın ve zayiat Franklar ordusunun İtalya'dan kuzeye çekilip İtalya'da savaştan çekilmelerine neden oldu.
Belisarius ise Auximum ve Faesulae müstahkem mevkilerinin kuşatılmaları ile uğraşmaya devam etti. Her iki Ostrogot Krallığı müstahkem mevkilerinde ortaya çıkan açlık dolayısıyla bu mevkiler de Bizanslılar ordusuna teslim olmak zorunda kaldılar.[25]
Belisarius bu başarılarından sonra ve Dalmaçya'dan yeni gelen asker takviyeleri sonunda dikkatini Ravenna üzerine çekti. Po Nehri kuzeyinde Bizanslılar birlikleri şehir üzerine yöneltildiler. Bizanslılar donanma filosu Adriyatik Denizi sahillerinde Revanna limanını ablukaya aldı. Böylece şehre erzak ve ikmal tedarik kaynakları kesilmiş oldu. Kuşatma altında bulunan başkenti Ravenna'da bulunan Ostrogotlar Kralı Vitiges'e Franklar Kralı tarafından bir elçi gönderilmişti ve Franklar Ostrogotlarla müttefiklik anlaşması imzalamak istemekteydi. Fakat Kral Vitiges bir yıl önceki Frankların tutumunu unutmuş değildi; iki taraf arasında daha karşılıklı birbirine güvenme inancı yerleşmiş değildi. Vitiges müttefiklik anlaşması ile alakadar olmaz göründü.
Bundan çok geçmeden Konstantinopolis'ten Bizans İmparatoru I. Justinianus'tan Ravenna'da kuşatılmış olan Ostrogotlar Kralı Vitiges'e bir elçi geldi. Bu elçi Justinianus'un gayet Ostrogotlara elverişli bir barış teklifini Ravenna'ya getirmişti. İmparator Bizanslıların doğu sınırlarında Sasaniler ile yeni bir savaş çıkmasını beklemekteydi ve bu yeni savaş için Bizans ordularını teksif edebilmek için batıda İtalya'da bir barış yapılmasını arzu ediyordu. İmparator bu barış teklifinde İtalya'nın parçalanmasını; Po Nehri güneyinin Bizanslılara verilmesini ve Po Nehri kuzeyinin ise Ostrogotlar Krallığı'na bırakılmasını önermekte idi. Ostrogotlar bu barış teklifini hemen kabul edeceklerini bildirdiler. Fakat Bizanslılar başkomutanı olan Belisarius böyle bir barış antlaşmasını kabul edemeyeceğini bildirdi. İtalya'da bulunan Bizans generallerinin onu bu fikrinden caydırma için yaptıkları çabalar da boşa gitti ve imparatorun bu barış teklifi bir barış antlaşması olmadı.
Ravenna kuşatması devam etmekte idi. Ostrogotlar barış için son çare olarak yeni bir barış antlaşması teklifi yaptılar. Bu teklifte eski Batı Roma İmparatorluğu'nun İtalya topraklarında yeniden Ravenna başkentli olarak kurulması öngörülmekteydi. Bu yeni Batı Roma İmparatoru olarak da İtalya'da yaşayan herkes tarafından sayılan Belisarius'un tahta çıkarılması önerilmekteydi. Belisarius Ostrogotlarn bu barış teklifini kabul etmek niyetinde değildi. Doğu Roma İmparatoru I. Justinianus'un kendini kıskandığını ve kendine imparatorluk verilirse Justinianus'un kıskançlık hislerinin daha da şiddetleneceğini bilmekteydi. Fakat bu durumu Ravenna'yı eline geçirmek için bir fırsat olarak kullanmaya karar verdi. Bu teklifi kabul eder göründü ve yeni İmparatorluk teklifinin ayrıntılarını görüşmek için ordusu ile Ravenna'ya davet edilmesini istedi. Mayıs 540'ta Belisarius emrindeki Bizans ordusuyla Ravenna'ya girdi. Fakat hemen sonra bu barış teklifini uygulanmasının imkânsızlığı ilan edilip Ravenna'nın Bizans idaresi altına geçtiğini ilan etti.
Ravenna şehrini fetheden Bizans ordusu şehri talan etmedi. Şehirde yaşayan Ostrogotlara karşı gayet iyi davranıldı. Ostrogotlar taşınır ve taşınmaz mallarının sahipliliğini korudular. Ravenna'nın Bizans eline geçmesinden sonra PO Nehrinin kuzeyinde bulunan bazı şehirlerin Ostrogot garnizonları şehirlerini Bizanslılara teslim ettiler. Fakat diğer Po Nehri kuzeyindeki şehirler teslim olmadılar. Bunların başına Ostrogot Uraias'ın üssü olan Ticinium (modern Pavia) ve İldibad'in üssü olan Verona gelmekteydi. Belisarius I. Justinian tarafından İtalya Bizans orduları başkomutanlığından alındı. Buna neden olarak doğuda ortaya çıkan Bizans-Sassni savaşı için deneyimli bir askeri komutan istenmesi idi. Belisarius için antik Roma geleneklerini takip eden Konstantinopolis'te bir Zafer Alayı tertip edilmesi teklif edildi ama Belisarius bunu kabul etmedi. Bağımsız Ostrogotlar Kralı olan Vitiges bu krallık ortadan kalktığı için Konstantinopolis'e getirildi. Burada ona patrici unvanı verilip rahat bir emeklilik hayatı yaşaması sağlandı. Bu muharebeler sonunda Bizanslılara esir düşmüş olan birçok Ostrogotlar savaşçısı da Konstantinopolis'e getirildiler. Ama bunlar doğuda savaş için istenilen Bizans ordularına zorla asker olarak yazdırıldılar ve Doğu Anadolu'da savaşa gönderildiler.
"Eğer Belisarius başkente geri çağrılmasaydı, çok muhtemel olarak İtalya yarımadasının fethini birkaç ay içinde tamamlayabilecekti. Bu en uygun bir çözüm yolu olmakla beraber, İmparator Justinianus'un onun başarısını kıskanması bunun gerçekleşmesine engel oldu. İkinci iyi olabilecek bir çözüm şekli ise İmparator tarafından ortaya atılmış olan barış antlaşmasının yapılmasıydı. Ama bu sefer bu önerme generali Belisarius'un İmparatorun emirlerine uymaması nedeniyle gerçekleşmedi. İmparator ve Generali bundan sonra İtalya'nın on iki yıl daha savaş şartları altında yaşamasının vebalini taşımaktadırlar. |
John Bagnell Bury History of the Later Roman Empire, Cilt. II, Bol. XIX |
Belisarius İtalya'dan ayrıldığı zaman İtalya'nın büyük bir kısmı Bizanslılar idaresi altına geçmişti. Sadece Po Nehri'nin kuzeyi, Ticinum (Pavia) ve Verona Bizanslılar tarafından fethedilmemişlerdi. Belisarius'un Ostrogotlara karşı duyduğu inançsızlığın gerçeği aksettirdiği açıkça ortaya çıktı. Ostrogotlar, Uraias'ın tavsiyelerine uyarak İldibad'ı yeni Ostrogotlar Kralı olarak seçtiler. Belisarius İtalya'dan ayrıldıktan sonra imparator I. Justinianus onun yerine alacak yeni bir başkomutan seçmekten kaçındı. İtalya'da bulunan Bizans orduları ve ordu subayları disiplinli hareket etmesini unutur oldular. Ordu mensupları ve subaylar sıradan İtalya halkından kendilerini ayrı görüp halkı soymaya ve canları isteyince her şeyi talan etmeye başladılar. Yeniden kurulan Bizanslı İmparatorluk devleti sivil bürokrasisi toplamak istediği vergilerin çeşitliği ve yüksekliği nedeni ile halk kütleleri arasında hemen popülerliğini kaybedip istenmeyen kişiler haline geldiler.[26]
Ostrogotlar Kralı olan İldibad kendi devlet idaresini Venetia ve Ligurya bölgelerinde yeniden kurup pekiştirdi. İldibad, Ostrogotlar Krallığı arazilerine tecavüz eden Bizanslı generali Vitalius'u Treviso önünde kararlı bir şekilde mağlup etti. Fakat eşlerinin arası açık olup ve birbirleriyle kavgalı oldukları için Kral İldibad. Uraias'ı öldürttü. Bunun intikamını almak isteyen Uraias akraba ve yandaşları ise bir komplo tertip ederek Mayıs 541'de Ostrogotlar Kralı İldibad'a karşı bir suikast yaparak onu öldürdüler.
Bu sırada Odoaker'in ordusuna dahil olmuşken Odoaker ortadan kaldırıldıktan sonra İtalya'dan ayrılmamış olan Rugian kavimi mensupları kendi kavimlerinden olan Eraraik'i yeni Ostrogotlar Kralı ilan ettiler. Bu kendi kavimlerinden olmayan yeni kralı, belki de çok acayip olarak, Ostrogotlar da kabul ettiler.[27] Erarik kendine tabi olan Ostrogotları Bizans İmparatoru I. Justinianus'la barış müzakerelerine başlama fikrine inandırdı. Fakat bu sadece göstermelik idi; Erarik gizli olarak Bizanslılarla konuşup uzlaşmış ve üzerinde hükûmete sürdüğü arazileri Bizanslılar egemenliğine geçirmek üzerinde katı olarak anlaşmıştı. Erarik'ın hiçbir gayret göstermeden hiç yeni politika tedbirleri almadan hareketsiz olarak görülen tutumu bazı ileri gelen Ostrogotlar tarafından yeni kralın kendilerine ihanet etmeye hazırlanmakta olduğu olarak yorumlanmıştı ve gerçekte o zaman bilinmemekle beraber bu doğru bir yorumdu. Bunlar Bizanslılara karşı direniş yapabilecek tıynette yeni bir kral adayı aradılar ve Kral Erarik'in yeğeni olan Totila (yahut Baduila) adlı kişinin bu aktif Ostrogotlar Kralı olabileceğinde anlaştılar. Halbuki bu komplocu kişilerin düşündüklerinin aleyhine olarak Totila da gizli olarak Bizanslı ileri gelenlerle görüşüp Ostrogotlar Krallığı devletinin Bizanslılara verilmesi üzerinde müzakerelere başlamıştı. Fakat yeni kral arayan komplocular kendi ile konuşmaya başlayınca Totila onların kral olmak için bir komplo yapma tekliflerini kabul etti. Böylece 541'in sonbaharının başlarında Ostrogot Kralı Erarik hazırlanan bu komploya kurban gidip yapılan bir suikastla öldürüldü. Totila yeni kral olarak ilan edilip yeni Ostrogotlar kralı olarak tahta çıkartıldı.[28]
Totila'nın Bizanslılara karşı Ostrogotlar direnmesini yönetip Ostrogotlar Krallığı devletini İtalya'da yeniden canlandırmasına şu üç faktör büyük katkıda bulunmuştu;
Totila'nın ilk başarılı muharebesi 542 ilkbaharında Verona ve civarında yapıldı. Konstantinopolis'te bulunan Justinianus İtalya'da bulunan Bizans generallerini birlik ve beraberlik içinde harekât etmelerini devamlı emir etmekte idi. 541 yılı sonlarında İtalya'da bulunan Bizanslı generaller Ravenna'da toplanıp birlikte koordineli olarak harekât yapmaya karar verdiler. Bu karardan sonra ilk Bizans harekâtı kuzey İtalya'da Ostrogotlar elinde bulunan Verona kalesine karşı yapılan Bizans saldırısı şeklinde oldu. Bizanslı iki general olan Constantian ve Alexander komutaları altında bulunan 12.000 kadar kişilik Bizans güçlerini birleştirerek Verona üzerine yürüdüler. Şehir sur kapılarının birinin Ostrogot nöbetçisine verilen yüksekçe rüşvet sonunda Ostrogot şehir idarecilerine ihanet ederek belirli bir kale kapısını Bizanslılara açmaya razı oldu. Bizans komutanları Artabazes adlı bir Ermeni asıllı Bizans subayı emrine verilen küçük bir birlik ile bu açılan kapıdan surlara girip esas Bizanslı ordusu gelene kadar kapıyı savunma görevi verilip ana ordudan daha önce şehre gönderildi. Bu birlik kapıyı eline geçirmeyi başardı. Fakat bu kapı önüne ana Bizanslı birliklerini getiren bu iki general şehre girmeden şehirde ganimet olarak alınabilecek eşyaların nasıl iki ordu arasında bölüşüleceği hakkında gayet ciddi münakaşaya giriştiler. Bu münakaşa devem ederken şehir savunucuları surlardan niçin düşmanlarının şehir kapısı önünde münakaşa yaptığını görmek istediler. Kale kapısının açık olduğu anlaşılınca Ostrogotlar sur savunucuları Artabezes'in açık kapıyı tutan küçük Bizanslı birliğine saldırıp onlardan üstün gelerek hemen bu kapıyı tekrar ele geçirip kapatılmasını sağladılar. Artabezes'in birliği mensuplarının hemen hepsi (surlar eteğine düşüp de ölen birkaçı hariç) sur duvarlarından kale dışına atlayarak kaçmayı başardılar. Surlardan içeri giremeyen bu iki generalin birlikleri kamplarına çekilmeyi tercih ettiler.[29]
Totila bu Bizanslı birleşik ordugah kampının Faventia (modern Faenza) yakınında Lemone Irmağı kıyısında bulunduğunu öğrendi. Elinde bulunan 5,000 kişilik ordu ile bu ordugaha bir baskın düzenledi. Yapılan Faventia Muharebesi adı verilen askeri çatışmada Totila ve Ostrogotlar ordusu galip geldi. Ostrogotlar Bizanslı birliklerin sancaklarını ellerine geçirdiler ve Bizanslılar büyük zayiat verip dağıldılar.[29]
Totila sonra Bizanslılar elinde bulunan Toskana üzerine yürüdü ve Bizans generali Justinus tarafından savunulan Floransa'yı kuşatma altına aldı. Bu Ostrogotlar kuşatması devam ederken, kuşatmayı kırıp Justinus'un Bizanslı savunmacı güçlerini kurtarmak için Johannes, Bessa ve Cyprian adlı üç Bizanslı general güçlerini birleştirerek kuşatmacı Ostrogot ordusu üzerine yürüdüler.
Bu Bizanslı takviye gücünün gelmekte olduğunu öğrenen Totila ve Ostrogotlar savaşçıları kuşatmayı bozup düzenli şekilde Sieve Irmağı vadisinden geri çekilmeye başladılar. Bu kaçan Ostrogotlar ordusunu Bizans ordusu kovalamaya başladı. Kovalayan Bizans birliklerinin başında General Johannes ve kendi birlikleri bulunmaktaydı. General Bessas ve General Cyprian'ın orduları daha yavaş harekât ederek biraz uzaktan onu takip etmekteydiler. Fakat değişik birlikler dağınık ve koordinesiz diler. Bir müddet sonra disiplinli olarak kaçan Ostrogotlar ordusu Mucelium (veya Mugello) adı verilen bir mevkide bir tepeye çıktılar. Vadide ilerlemekte olan General Johannes'in Bizanslı birlikleri üzerine Ostrogotlar tepeden aşağıya şiddetli bir taarruza geçtiler. Bu saldırı ile General Johannes'in birliğini dağıttılar. Kaçan Bizanslı askerleri arkadan gelen iki değişik Bizanslı birliğine yetiştiler. Ama bunların arasında Ostrogotlar ordusunun çok büyük olduğu ve General Johannes'in öldürüldüğü hakkında bir gerçek olmayan söylentiler çıktı. Bu birlikler paniğe kapıldılar ve koordinesiz keşmekeş içinde tekrar düzene giremez şekilde geri çekildiler. Totila ve Ostrogotlar ordusu Mucellium Muharebesi veya Mugello Muharebesi adı verilen bu muharebede büyük bir galibiyeti kazandı. Bu yeni yenilgi karşısında Bizanslı generaller orduları ile kendilerinin barındığı şehirlere dağıldılar. General Johannes Roma; General Bessas Spoletium (modern Spoleto) ve General Cyprian Perusia şehirlerine çekildiler. Bizans komutanları bundan sonra koordineli saldırılardan vazgeçtiler.[30]
Mucellium Muharebesi'nden sonra Bizanslılar Toskana'da ayrılmadılar. General Justinus elinde Floransa emniyetli olarak kaldı. Totila Umbria'da bulunan Casena ve Petra Pertusa adlı bazı şehirleri aldı. Fakat Totila Merkezi İtalya'da bulunan Toskana'da kalıp askerî harekâta devam etmek istemedi. Emri altında bulunan Ostrogotlar ordusu mevcudu Toskana'da bulunan Bizanslılar ordusu mevcutlarından çok daha azdı. Eğer Ostrogotlar ordusu ile bir mağlubiyet geçirip büyük zayiat olursa, ordusunun Ostrogotlar asıllı askerlerle takviyesi olasılığı çok azdı. Halbuki Bizans İmparatorluğu'nun çok geniş bir alanında çok değişik asıllı paralı asker tutması ve yetiştirmesi nispeten daha kolaydı. Merkezi İtalya'da şehirler büyük ve aralarındaki mesafeler nispeten küçüktü. Bizanslı güçler bu şehirlerde bulunan ordugahlarda bulunmakta idiler. Eğer gerekirse değişik birlikler birleşip büyük mevcutlu savaş güçleri kurma imkânları büyüktü.
Bu nedenle Totila ordusu ile yine Bizanslılar elinde bulunan güney İtalya 'ya yöneldi. Genellikle bu bölgede yerleşkeler nispeten küçük ve aralarındaki mesafeler büyüktü. Bizans ordusu ordugahları ancak genellikle sahillerde bulunan büyükçe şehirlerde mevcut olup her şehir birliğinin asker sayısı nispeten küçüktü. Totila çoğunlukla büyük Bizanslı garnizonu bulunan büyük şehirlere girmek ve saldırmaktan kaçınma stratejisi uyguladı. Totila kırsal alanlarda ordusu ile hızla hareket etmeyi tercih etmekteydi. Napoli cihetine yürümekte iken Roma'ya girmeyip şehrin etrafından geçmeyi tercih etti. Beneventum şehrini kolayca eline geçirdi ve bu şehrin surların yıktırdı. Ama güney İtalya'daki büyük şehirlere girmese ve hatta bu şehir ve bölgeler Ostrogotlarin Napoli'ye gitme güzergahında olmasa bile, şehir ve bölge idarecilerine mesajlar gönderip Ostrogotlar Krallığı egemenliğini kabul etmelerini bildirmekte ve onları eğer bu teklifi kabul etmezlerse Ostrogotlar ordusunun saldırısına hedef olabilecekleri şeklinde tehdit etmekte idi. Lucania, Bruttii, Apulia ve Calabria eyalet bölgeleri Totila'nın Ostrogot Krallığı egemenliğini kabul ettiler ve buralarda toplanan vergiler Totila'nın hazinesi gönderildi. Bu saldırı tehdidi boş değildi; çünkü Ostrogotlar ordusu bazı surlu şehirlere bile saldırılar yapmıştı. Totila kendi eline geçen veys teslim olsn surlu şehirlerde surları yıktırıp yerle bir etme politikasını da uygulamaktaydı. Böylece savunma gücünü kaybeden şehirlerin askeri hücumlara uğramaları daha az olarak görülmekte idi.[31]
Totila 542-543'te Napoli kuşatmasına başladı. Bu şehri Bizanslı General Conon savunmaktaydı ve emrinde hepsi Toroslar civarında yaşayan İsauryalı kabilelere mensup askerlerden oluşan 3.000 askerlik garnizon vardı. Totila, Napoli ve civarındaki şehirlerden özellikle Cumea'da büyük ganimet topladı ve bu hazineyi Cumea'da muhafaza etmeye başladı.
Konstantinopolis'ta I. Justinianus'a Ostrogotların yeniden kendilerini toparlayıp Totila komutasında İtalya'yı geri almaya başladıkları haberleri düzenli olarak gelmekteydi. Totila'nın Napoli kuşatması haberi gelince I. Justinianus bu haberden kuşkulanıp özel tedbirler almaya başladı. İtalya'nın tümü için bir başkomutan seçmesi gerektiğini anladı. Ama bu göreve tecrübeli bir askeri seçeceğine İtalya'da "sivil vali (praefectus praetorio)" olan Maximin'i seçti. Maximin önce Epirus'a gemi ile gitti ve oradan hemen İtalya'ya geçmeyip orada epeyce oyalandı. Belasiarus'un emrinde generallik yapmış olan Demetrius Maximin'e bağlanıp Magister Militum unvanı verilmişti. Demetrius'un asker toplama için imkânı yoktu; fakat Sicilya'ya geçip oradan topladığı gemilerle kurduğu bir filo ile Napoli'ye ikmal ve erzak taşıyip bu kuşatma altindaki şehre destek verme planı yaptı. Fakat sonunda bu filo ile Napoli'ye gideceğine Roma'ya yöneldi. Roma ordugahından asker toplayıp Napoli'ye dönüp asker takviyesi yapmayı planladı. Fakat Roma'daki Bizanslı garnizonunun gayet morali bozulmuştu ve Napoli'ye gidip destek sağlamak istediği gönüllü orduyu Demetrius Roma'da kuramadı; sadece ikmal ve tedarik dolu gemilerl Napoli'ye döndü. Fakat Totila bunun haberini almıştı. Hazırlattığı harp gemileri ile tam karaya yaklaşmış olan bu nakliye gemilerine saldırdı. Bu gemilerin kaptan ve tayfalarını çoğu öldürüldü veya esir alındı; Demetrius kendini zor kurtardı. Bu sefer Maximin bir yeni Napoli'ye destek girişimine geçti. Epirus'tan Sicilya'da Siraküza'ya geçti. Demetrius bu limana gelmişti. Maximin'in toplayabildiği ordu burada toplanan ikinci bir deniz filosuna bindirildi. Bu filo Napoli Körfezi'ne sağ sağlam yetişti. Ama bu filo körfeze tam varmışken ortaya çıkan bir şiddetli fırtına bu filoyu sahillere vurup tahrip etti.[32]
Napolililer bu kuşatmada büyük açlık çekmeye başladılar. Kuşatmacı Totila eğer şehir teslim olursa gayet iyi şartlar sağlayacağını ilan etti. Şehir komutanı General Conon bu şartları 30 gün bekledikten sonra kabul edeceğini bildirdi. Totila kuşatmasının üç ay bile süreceğini verdiği şartları hiç değiştirmeyeceği cevap olarak iletti. Fakat Napoli'deki Bizanslı askerlerin direniş moralleri kırılmıştı. Mart/Nisan 543'te İsauryalı üç Bizans askeri şehrin kapılarını Totila'ya açtı.[33]
Totila Güney İtalya arazilerinde yaşayan kişilere ve esirlere karşı gayet açık bir şekilde gayet iyi muamele etmekle de isim yaptı. Esirlere yaptığı iyi muamele hakkındaki bilgiler yayılırsa paralı asker olan Bizanslı askerlerin savaşma gücünün ve moralinin kırıldığı gayet aşikardı. İyi muamele görmeyi bekleyen Bizanslı askerlerin sonuna kadar direnmekten çekinecekleri düşünülmekte idi. Totila'nın kırsal alanlarda harekâtı Bizanslıların imparatorluk merkezi mali idaresini gayet açık şekilde aksatmaktaydı. Toplanabilen vergilerin de Totila hazinesine aktarılması imkânı da artmaktaydı. Bizanslı mali otoriteler vergi gelirlerini toplamalarının gecikmesi hatta vergilerin hiç toplanamamasının paralı askerlerden oluşan Bizans ordusunun savaş gücüne doğrudan doğruya etki yapmakta idi. Paralı askere yapılan maaş ödemelerinde gecikmeler; eksiklikler ve hatta hiç ödeme yapmama Bizans askerlerinin moralini kırmakta idi.
Totila'nın alelade halka karşı gösterdiği iyi muamele 542-543 döneminde yaptığı Napoli Kuşatması'nın sonunda şehrin Ostrogotlara teslim edilmesi için hazırlanan antlaşmanın şartlarından gayet iyi anlaşılmaktadır. Totila kuşatma döneminde bu şehirde kalıp kuşatma sırasında açlıktan sağlıkları büyük zarar gören şehir yaşayanlarını beslenme istasyonlarda beslenip sağlıklarının iyileştirilmesinin sağlandığı bildirilmektedir. Bu şehri savunan Bizanslı askerlerin de şehirden emniyetli geçişle ayrılmalarının sağlanması onun insancıl tabiataina örnekler olarak sayılmıştır.[34]
İtalya'da bulunan Bizanslı ordusu Totila ve Ostrogotların bu başarıları karşısında hiç karşılık veremeden büyük şehirlerdeki ordugahlarda kalmakla yetinmekteydi. İtalya'daki Bizanslı generalden en önemli olan General Constantinia I. Justinianus'a bir mektup göndererek İtalya'da bulunan Bizans ordusunun Totila ve Ostrogot ordusu ile hiçbir zaman başa çıkamayacağını açıkça bildirdi.
İtalya'da Totila Roma'yı ele geçirmeyi planlamaktaydı. Roma'da bulunan İtalyan Senatosu'na Totila bir mektup göndererek İtalya'nın Büyük Teodorik dönemindeki hukuki statüsüne geçmesini hedef aldığını belirtti. Roma'da Bizans garnizon komutanı olan General Johannes senatörlere buna cevap vermelerini yasakladı. General şehirde bulunan Aryanizm mezhepli papazları Ostrogotların ajanları olmakla itham edip onları şehirden çıkarttı.
İlkbahar 544'te Totila bir Ostrogot ordusunun bir kısmını Otranto kalesi kuşatması için gönderdi ve Ostrogotplar ordusunu kalan kısmı ile Roma'ya yürüyüp şehri kuşatma altına aldı.
Bizans'ın Sassaniler İmparatorluğu ile yaptığı savaş sırasında beş yıl kadar süren bir ateşkes barışı ortaya çıkmıştı. Bu barışı fırsat bilen Bizans imparatoru I. Justinianus 544'te General Belisarius'u tekrar İtalya'ya başkomutan olarak göndermeye karar verdi. Ama imparator bu görevi sadece Belisarus'un İtalya'dan dönmeden önceki İtalya durumunun geri getirilmesi olarak görmekte idi. İmparator Belisarius'a çok az sayıda tecrübesiz askerden oluşan küçük bir ordu verdi. Belisarius'a yeni asker toplaması için hiç mali fon sağlamadı. İmparatorluk mali otoritelerine fon sağlamak için müracaat etmesini yasakladı. Bu yetişmezmiş gibi Belisarius'un gayet yüksek şahsi serveti üzerinde de İmparatoriçe Theodora'nın koydurduğu kullanma yasağı dolayısıyla Belisarius'un yeni askeri seferini kendi fonlarından finanse etmesi önlendi.
Trakya ve İlirya'ya giden Belisarius orada "Magister Militum in Illyricum" görevini taşıyan Vitalios'un desteği ile 4.000 kadar paralı asker toplayabildi. Bu ordu ile İtalya doğu sahilinden güneye indi. Belisarius İtalya'da askeri ve politik durumunun oradan ayrılmasında sonra çok büyük değişiklikler gösterdiğini gözlemledi.
İtalya'daki ilk yılında Ostrogotlarin kuşatmaya aldığı Otranto ve Osimo kalelerinin kuşatmadan kurtulmasını sağladı. O yıl Pesaro şehrin surlarını pekiştirdi ve bu surlar sonradan Ostrogot saldırılara başarılı olarak direndi. Fakat harekât merkezi olarak Ravenna'yı seçmesi bu şehrin çok sapa olması dolayısıyla Bizans ordusunun harekât gücünü zorlaştırdığı tenkit edilmektedir.
Belisarius İtalya'da iyi komutanlarından olan General Johannes'i Konstantinopolis'e takviye ordu birlikleri bulmak için Mayıs 545'te gönderdi. General Johannes orada İmparator'un kuzeninin kızı ile evlendiği için, İtalya'ya beklenmesinden çok geç olarak geldi. Belisarius onu İtalya'nın karşısında olan Dyrrachium (modern Draç) limanında karşıladı. General Johannes paralı askerlerden oluşan yeni bir orduyu takviye olarak getirmişti. İmparator onunla General İssacs'ı da İtalya'ya göndermişti.
Fakat Totila bu dönemde merkezi İtalya'daki şehir ve bölgeleri eline geçirmeye başladı. Picenum ve Toskana eyaletlerinde bulunan şehir ve kasabalar birer birer Ostrogot Krallığı egemenliğini kabul ettiler. Önemli şehirler olan Formo, Asvcolim, Speleto ve Assisi Ostrogotlara teslim oldular. Bizanslı general Cyprian Peruisia'iyi teslim etmedi ve hizmetçilerinin kendine hazırladıkları suikasttan şans eseri kurtuldu. Ostrogotlar Via Flamani antik yolu güzergâhı uzerindeki yerleşkelerin tümünü ellerine geçirdiler. Ravenna'dan kara üzerinden Roma'ya Bizans ordusu gönderme ihmali kalmamıştı. Mayıs 545'te Totila Po Nehrini Via Aemeilian yolu üzerindeki Po Nehri geçişinde bulunan Placentia kalesini kuşattı ve bu kale halkı açlıktan kırıldıktan sonra bu kale ve yol da Ostrogotlar eline geçti.
Bundan sonra Belisarius Totila'nın Roma kuşatması sorunları ile ilgilen meye başladı. Roma'yı savunan Bizans ordusunu geleceği çok kötü görünmekteydi. Totila Roma ile Tiber Nehri ağzında olan limanlar arasını tümüyle kontrolü altına almıştı. Tiber Nehri ağzında bulunan ve Roma'nın asırlardır limanları olan Ostia Ostrogotlar elinde, Portus limanı ise Bizanslılar elinde idi. Fakat Tiber Nehri ve Roma şehrine giden kanallar üzerinde Bizanslılar gemilerinin geçmemesi için Totila tarafından gayet güçlü savunma tedbirleri alınmıştı. Bunlar arasında Tiber Nehri üzerinde çekilmiş bir büyük zincir ve gayet iyi savunma için silahlanmış bir mevzi gibi tahkim edilmiş bir köprü bulunmaktaydı.
Roma'da Bizanslı savunmacı ordusu komutanı General Bessas idi. Bu general Ostrogot asıllı idi ve gayet para canlısı idi. Kuşatma başlamadan önce erzak ve ikmal yığılımı yapmak için hiçbir ilgi ve özen göstermemişti. Kuşatma başlayıp erzak ve ikmal malları tedarik sıkıntısı başladıktan sonra şehirde bulunan halkın yaşaması için yeterli olmayacağı gayet açık olmakla beraber şehirde elde bulunan yetersiz stokları en yüksek fiyat verenlere açık artırma usulü ile satmıştı. Bu satışlardan elde edilen meblağları şahsi servet olarak saklamaya başlamıştı. Papalık merkezi olmakla beraber Papa Vigilius Sicilya'da tutuklanmış olarak bulunmakta idi. Kuşatma altında bulunan şehirde en tanınmış din adamı birçok ahali tarafından çok sevilen ve bir yaşayan aziz sayılan Pelagius idi. Pelagius Totila huzuruna ile bir barış anlaşması için müzakerelere gitti. Fakat Totila ona iyi davranmakla beraber bu müzakereler neticesiz kaldı.
Bellisarius böylece 546'da Totila'nın Ostrogot Krallığı ordusu ile Roma Kuşatması yapmasını ve bu kuşatma sonunda Roma'yı eline geçirmesini önleyemedi. Totila Roma'ya girip o şehri tümüyle talan attı.
Fakat Belisarius 547 yılında Roma'yı tekrar Ostrogot yöneticilerinden geri almayı başardı.
Belisarius'un ikinci defa İtalya'ya gönderilip askerî harekât girişimi pek başarılı olmadı. Günün tarihçisi Prokopius'a göre buna başlıca sebep generali kıskanan Bizans İmparatoru I. Justinianus'un Belisarus ordusunu yeni askerlerle takviye etmemesi; bu orduya ekstra mali imkânlar tanımaması ve ordunun ikmal ve tedarikini devamlı olarak kısık tutması gelmektedir.
Bizanslılar eline geçmiş olan Roma Totila tarafından 549-550'de üçüncü bir defa kuşatmaya uğramıştır.
İmparator I. Justinianus Totila'nın İtalya'da büyük başarıları karşısında buna bir karşıt vermek gerektiğini anlamıştı. 549'da tüm İtalya'da sadece 4 büyük şehir (Ravenna, Ancona, Otranto ve Cretone) Bizanslılar kontrolü altında kalmıştı.[35]
Bunun için 549'da İtalya'ya yeni bir askeri sefer için büyük bir Bizans ordusu göndermeye karar verdi. Bu yeni sefer komutanı olarak önce deneyimli bir general olan yeğeni Germanus Justinus'u tayin etti. Fakat sonra imparator kararını değiştirip komutan olarak patrici statülü Liberius'u tayin etti. Fakat çok geçmeden imparator yine fikrini değiştirip bu sefer planını tamamen iptal etti.
Bizans imparatoru I. Justinianus 550'de tekrar bir yeni İtalya seferi başlatmaya karar verdi. Bu yeni Bizans kampanya ordusunun komutanlığına yine İmparator I. Justinianus'un yeğeni olan ama deneyimli bir Bizans generali olan Germanus Justinus geçirildi. Bu general bu kampanya için harekât üssünü Serdica (modern Sofya) kurup asker toplayıp bunları eğitmek suretiyle kampanya hazırlıklarına başladı. Kendini Ostrogotlar arasında tanıtmak için, Konstantinopolis'e getirilmiş ve orada ölmüş olan Ostrogotlar Kralı Vitiges'in dul karısı olan ve aynı zamanda Büyük Teoderik'in torunu olan Matasuntha ile bir evlilik de yaptı. Fakat Bizans ordusu harekâta başlamasından birkaç gün önce 550 yılı sonbaharı başlarında Germanus Justinus beklenmedik bir şekilde bir hastalık geçirdi ve bu hastalıktan öldü.[36]
Justinianus İtalya'yı Totila'ya bırakıp Bizans askerlerini geri çekmekten sakındı. Yeni askeri kampanya komutanı olarak o zaman yetmiş yaşını geçmiş olan hadım Narses'i tekrar Bizans komutanlığına geri getirdi. Narses önce yeni bir ordu toplayıp eğitmeye başladı. Bu ordu 35.000 kişi kadar olup askerlerin çoğu Barbar kavimler asıllı idi. Bunlar arasında Lombardlar, Gepidler, Herullar, Hunlar ve doğuda Sasaniler ile savaşta esir alınıp Konstantinopolis'e getirilmiş olan İranlılar bulunmaktaydı. Narses Konstantinopolis'ten 551 ilkbaharında ayrıldı. O yılın geri kalan kısmını Trakya'da ve İlirya'da geçirdi ve bu bölgelerde askeri garnizonları ziyaret ederek İtalya kampanyası için asker toplamaya devam etti.
Narses 552'nin yaz başında İtalya yarımadası arazisine kara üzerinden ordusu ile yürüyerek gelip ayak bastı. Sonra yürüyüşle Ravenna'ya geldi ve burada bulunan askerlere uzun zamandır ödenmemiş olan maaşlarını verdi. Bu şehirde 9 gün kalan Narses ordusuyla Apeninlere yönelip; onları geçip antik Via Flamina yolu ile güney İtalya'ya yöneldi. Totila'da aynı Via Flamina yolu üzerinde Narses ordusunu yolunu kesmek hedefiyle kuzeye ilerlemeye başladı.[35]
30 Haziran 552'de Bizanslı ve Ostrogot orduları Taginea adı verilen bir mevkide (günümüzde Scahegga ve Gualdo Tadino adlı kasabalar arasında) karşılaştılar. Burada yapılan Taginea Muharabesi tüm Gotlar Savaşı içinde en karar verici sonucu olan muharebe oldu.[35]
Prokopius'un anlattığına göre Totila önce Narses'i kandırmak için muharebenin bir hafta ertelenmesini talep etti. Bunun Totila'nın bir aldatmacası olup kabul edilirse ertesi gün Totila'nın saldırıya başlayacağını sezen Narses bu teklifi kabul etmedi. Ertesi gün Totila kendine 2,000 kişilik bir Ostrogot birliğinin takviye olarak yolda olduğunu öğrenmişti. Bunun için muharebenin başlamasını geciktirmek için iki ordu karşı karşıya dizilmişken çeşitli askeri ve atçılık gösterileri ile muharebenin başlamasını geciktirmeye çalıştı. En sonunda iki ordu birbirlerine girişmiş iken Ostrogot ordusunun gittikçe kanatlardan gelen baskı ile kıstırıldığı ve Narses'in ordusunu yetenekli savaş gücü ile yenilmekte olduğu görüldü. Güneş batmaya başlayınca Ostrogot ordusu dağıldı ve askerler panikle ve düzensiz olarak kaçamaya başladılar. Totila bu savaşta bir ölümcül bir yara almıştı ve askerleri ile birlikte kaçmaya başlamıştı. Birkaç saat sonra Caprea (modern Caprra) köyünde aldığı yaradan öldü.[35]
Ostrogot ordusu kaçmakla beraber teslim olmadı. Totila'nın en iyi generallerinden olan Teya toplanan tüm Ostrogot askerlerinin verdikleri alkışla Ostrogotlar Kralı ve ordu komutanı seçildi ve Bizanslılara karşı mücadeleye devam etmeye yemin etti.
Teya İtalya'nın Po Nehri'nin kuzeyini elinde bulunduran Franklar kralı Theudibald'den müttefiklik ve askeri destek istemek üzere ona kıymetli hediyelerle birlikte bir elçi gönderdi. Fakat Franklar kralı hediyeleri alıp onlar için teşekkürlerini belirtip ama tarafsız olmayı tercih ettiğini cevap olarak verdi.[35]
Narses bu muharebeden sonra güneye doğru yürüyüşe devam etti. Yol boyunda bulunan şehirlere ve hatta daha uzakta olan şehirlere temsilciler göndererek Bizanslılara bağlılıklarını ifade ettiler. Yol boyundaki şehirler kapılarını Narses'in ordusuna açtılar. Narses Roma önüne geldiğinde kısa bir kuşatma sonunda Roma'nın Ostrogot taraftarı idarecileri kaçtılar ve şehir teslim oldu. Bu, savaşta Roma'nın 5. ve sonuncu defa bir kuşatmadan sonra el değiştirmesi oldu.[35]
Narses Totila'nın Ostrogotların topladığı ganimetlerden oluşan bir hazineyi Napoli Körfezi'nin kuzeyinde bulunan Cumea'da bir Ostrogot birliği koruması altında bıraktığını öğrenmişti. Hedefini bu hazineyi Bizanslılar adına almak için Cumea yönüne yöneldi. Narses Cumea'ya varınca bu şehri kuşatma altına aldı. Yeni Ostrogotlar Kralı ve ordu komutanı Teya'da Narses'in bu hazineyi almasını önlemek için aynı mevkiye yöneldi. Ostrogot ordusu Ekim 532'de dağlardan çıktığı zaman Napoli Körfezi'nin güneyine Nocera mevkiinde deniz kenarına gelindiği anlaşıldı. Bu mevki Vezüv Dağı'nın güney-doğusuna Sarno Nehri vadisinde idi. Narses'in Bizanslılar ordusu burada Teya komutasındaki Ostrogot ordusunu pusuya düşürdü. Ortaya çıkan muharebeye Mons Lactarius Muharebesi adı verildi ve bu iki gün sürdü. İlk gün yeni Ostrogotlar Kralı Teya bir mızrak darbesi alarak öldü. Kesilen kafası Bizanslılar tarafından bir mızrağa takılarak gösterilmeye başlandı. Ama Ostrogotlar savaşmaya devam ettiler. Ancak ikinci günün sonunda çok az sayıda kalmış olan Ostrogotlar bir barış müzakeresine giriştiler.[35]
Bu antlaşmaya göre Ostrogot savaşçılar İtalya'yı terk edecekler; bir daha Bizanslılarla savaş yapmayacaklarına yemin edecekler ve bunu yaparlarsa taşınabilir eşyalarını yanlarında götürebileceklerdi. Bu muharebeden sonra bazı ufak Ostrogot direniş noktaları kaldı. Bunlar arasında kuşatmaya direnen Cumea da bulunmaktaydı. Sonunda İtalya Ostrogot savaşçıları ordularından temizlenmiş oldu.[35]
Ostrogotlar böylece İtalya'dan atılmış olmakla beraber Narses ve Bizans ordusu Kuzey İtalya ve Güney Galya arasındaki sınırdan güneye İtalya'ya saldırıya hazır diğer barbar kavimler orduları ile karşı karşıya kaldı. 554'te yaklaşık 300.000 kadar kişilik bir birleşik Frank ve Alman kavimler ordusu güneye yürüyerek Kuzey İtalya'yı istilaya başladı. Bu istilacı barbar ordusunu Narses Volturnus Nehri sahillerinde karşıladı. Bizans ve müttefikleri ordusunun merkezindeki Bizans Romalı lejyonları Narses komutası altında idi; sol ve sağ kanatlar Bizans müttefiki kavim olan Heruli kavminden olan para ile tutulmuş savaşçılardan oluşmakta idi. 554'te yapılan Volturnus Muharebesi'nde Narses komutasındaki Bizans ve müttefikleri paralı askerlerden oluşan ordu Franklar ve Alamanlar istilacı ordusunu büyük bir mağlubiyete uğrattı. Mağlup kalan ve gayet büyük zayiat veren istilacılardan geride kalanlar hemen Kuzey İtalya'dan çekildiler.
Gotlar Savaşı Bizans İmparatorluğu için Pirus zaferi olarak nitelendirilebilir. Bu savaşta Batı'da kullanılan ve israf edilen askeri kaynaklar Bizans için daha büyük tehlike ve tehdit arz eden Doğu'da kullanabilirdi. İtalya'da bu savaş gayet iyi organize edilmiş bir kırsal sektör tarafından etkin olarak ikmal edilen ve desteklenen gayet ileri medeni bir şehirleşmiş ekonomiyi ve cemiyeti tamamıyla yıkıp tahrip etme ile sonuçlanmıştır. İtalya'da Roma İmparatorluğu içinde büyük önemli şehirler bu savaşta sonra yıkılıp ve kendi hallerine terk edilip yıllarca süren uzun bir dönem süren çökme süreci içine girmişlerdir. İtalya'nın bu fakirleşmesi süreci dolayısıyla bu bölgeler Bizans İmparatorluğuna büyük mali ve askeri külfetler yükledikleri için Bizanslılar da, İtalya'yı bu savaşla kazanmış olmakla beraber, bu arazilerde tutunmaları imkânı bulunmayıp çok geçmeden bu bölgelerin çoğunluğundan çekilmek zorunda kalmışlardır.
İmparator Justinianus'un ölümünden sadece üç yıl sonra İtalya yarımadası üzerindeki arazilerin çoğunluğu Germen asıllı bir kavim olan Lombardlar eline geçmiştir. Böylece Bizans İmparatorluğu elinde sadece Ravenna Eksarhlığı, Tiren Denizi sahillerinde merkezi İtalya'dan Napoli'nin güneyine kadar uzanan bir sahil şeridi parçası ve güney İtalya'nın bazı parçaları kalmıştır. Justinianus en bu savaş sırasında Güney Hispania (yani İberik yarımadasının güneyinde) büyükçe bir araziyi de Bizans İmparatorluğu'na katmıştı. Bu araziler de 10-20 yıl sonra buralara göç eden kavimler (Vandallar, Vizigotlar) eline geçmiştir.
Gotlar Savaşı'ndan sonra Bizans İmparatorluğu yöneticilerinin Batı Roma arazilerini ciddi olarak ele geçirme tutkusu kalmamıştır. Roma şehri Bizans İmparatorluğu'na bağlı kalmıştı. 751'de Ravenna Eksarhlığı'nı Lombardlar Bizans'tan aldıkları dönemde Roma, antik başkent de, Lombardlar eline geçmiştir. Güney İtalya'da bazı sahil bölgeleri doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak 11. yüzyıl sonlarına kadar Bizanslılara bağlı kalmışlardı. İtalya'nın geri kalan kısımları başkentlerine atıfla Beneventu Düklüğü ve sonra Salerno Düklüğü ve Capua Düklüğü adı verilen Lombard Düklükleri tarafından yönetilmişlerdir.
11. yüzyılda ise güney İtalya'da bulunan Bizanslılara bağlı araziler ve aynı bölgedeki Lombardlar idaresi altında olan arazilerin hepsi Normanlar yönetimine geçmişlerdir.
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.