Loading AI tools
3. Suudi Arabistan kralı Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Faysal bin Abdülaziz Âl-i Suud (Arapça: فيصل بن عبدالعزيز آل سعود; 14 Nisan 1906 – 25 Mart 1975), Suudi Arabistanlı devlet adamı ve diplomat olup 2 Kasım 1964'ten 1975'teki suikastına kadar Suudi Arabistan kralı olarak görev yapmıştır. Tahta çıkmadan önce 9 Kasım 1953'ten 2 Kasım 1964'e kadar Suudi Arabistan veliaht prensi olarak görev yapmış ve 1964'te kısa bir süre üvey kardeşi Kral Suud'un naipliğini üstlenmiştir. Faysal, modern Suudi Arabistan'ın kurucusu olan Kral Abdülaziz'in üçüncü oğluydu.
Faysal bin Abdülaziz Âl-i Suud فيصل بن عبدالعزيز آل سعود | |
---|---|
3. Suudi Arabistan kralı | |
Hüküm süresi | 2 Kasım 1964 – 25 Mart 1975 |
Taç giymesi | 2 Kasım 1964 |
Önce gelen | Suud |
Sonra gelen | Halid |
Suudi Arabistan Naibi | |
Hüküm süresi | 4 Mart 1964 – 2 Kasım 1964 |
Suudi Arabistan Veliaht Prensi | |
Hüküm süresi | 9 Kasım 1953 – 2 Kasım 1964 |
Önce gelen | Suud bin Abdülaziz |
Sonra gelen | Halid bin Abdülaziz |
Doğum | 14 Nisan 1906 Riyad, Necid ve Ahsa Emirliği |
Ölüm | 25 Mart 1975 (68 yaşında) Riyad, Suudi Arabistan |
Eş(ler)i | Liste
|
Çocuk(lar)ı | Liste
|
Hanedan | Suud Ailesi |
Babası | İbn Suud |
Annesi | Tarfa bint Abdullah El Şeyh |
Dini | İslam |
İmza |
Faysal'ın doğumu sırasında babası Necid Emiri olarak hüküm sürmekteydi ve annesi birçok önde gelen Suudi dini lider yetiştirmiş olan Alü'ş-Şeyh ailesindendi. Faysal, babasının hükümdarlığı sırasında etkili bir kraliyet mensubu olarak öne çıktı. 1926'dan 1932'ye kadar Hicaz valisi olarak görev yaptı. 1930'dan itibaren Suudi dışişleri bakanı, 1954'ten ölümüne kadar da 1960-1962 yılları arası hariç başbakan olarak görev yaptı. Babası 1953 yılında öldükten ve üvey kardeşi Suud kral olduktan sonra Faysal veliaht prens oldu. Görevi sırasında Suudi Arabistan'da köleliği yasakladı. Kraliyet ailesinin diğer üyelerinin ve anne tarafından kuzeni olan Suudi Arabistan baş müftüsü Muhammed bin İbrahim El eş-Şeyh'in yardımıyla 1964 yılında Kral Suud'u kendi lehine tahttan çekilmeye ikna etti.
Faysal hükümdarlığı boyunca modernleşme ve reform politikası uyguladı. Başlıca dış politika temaları Pan-İslamizm, antikomünizm ve Filistincilik'ti. İslami din görevlilerinin gücünü sınırlamaya çalıştı. İsrail'in Batı'dan aldığı desteği protesto ederek 1973 Petrol Krizi'ne neden olan petrol ambargosuna öncülük etti. Faysal, Krallığın bürokrasisini başarılı bir şekilde istikrara kavuşturdu. Reformları bazı tartışmalara yol açsa da hükümdarlığı Suudi Arabistanlılar arasında önemli bir popülariteye sahipti. Yeğeni Faysal bin Müsaid el-Suud tarafından 1975 yılında öldürülmesinin ardından yerine üvey kardeşi Halid geçti.
Faysal bin Abdülaziz 14 Nisan 1906 tarihinde Riyad'da doğdu.[1][2] O zamanlar Necid emiri olan Abdülaziz bin Abdülrahman'ın üçüncü, Riyad'da doğan ilk oğluydu.[3][4] Annesi, Abdülaziz'in 1902 yılında Riyad'ı ele geçirdikten sonra evlendiği Tarfa bint Abdullah El Şeyh'ti.[5] Tarfa, dini lider Muhammed bin Abdülvehhâb'ın soyundan geliyordu.[6] Faysal'ın anne tarafından dedesi Abdullah bin Abdüllatif El Şeyh, Abdülaziz'in başlıca dini hocalarından ve danışmanlarından biriydi.[7][8] Faysal'ın, babası Abdülaziz'in üvey kardeşi Muhammed bin Abdurrahman'ın oğlu olan kuzeni Halid bin Muhammed ile evlenen Noura adında bir ablası vardı.[9]
Annesi Tarfa bint Abdullah 1906 yılında Faysal altı aylıkken öldü.[7] Daha sonra torunlarını eğiten anne tarafından dedesi Abdullah bin Abdüllatif ve Haya bint Abdurrahman El Mükbel'in yanında yaşamaya başladı.[7][10] Faysal, dedesinin gözetimi altında Kur'an, İslam hukuku ve doktrinleri üzerine eğitim çalışmalarını dokuz yaşında tamamladı.[11] Ayrıca ata binmeyi ve siyasetin temellerini de babasından öğrendi. Babası onu askeri ve siyasi açıdan etkiledi ve Faysal genç yaşta babasını uluslararası toplantılarda temsil etmek üzere seçildi.[11]
Helen Chapin Metz'e göre Faysal ve onun kuşağının çoğu, cesaretin son derece önemsendiği ve pekiştirildiği bir ortamda yetişti.[12] 1916'dan itibaren, daha sonra çeşitli devlet görevlerinde bulunmuş olan Hafız Vehbe tarafından eğitildi.[13][14]
Abdülaziz'in en büyük oğullarından biri olan Faysal'a çok sayıda sorumluluk verildi. 1919'da İngiliz hükûmeti Abdülaziz'i Londra'ya davet etti.[15] Abdülaziz gidemedi ama büyük oğlu Türki'yi temsilcisi olarak atadı.[15] Ancak Prens Türki ziyaretten önce İspanyol gribi nedeniyle hayatını kaybetti.[15] Akabinde Faysal, İngiltere'yi ziyaret eden ilk Suudi Arabistan kraliyet mensubu olarak Londra'ya gönderildi.[15] Ziyareti beş ay sürdü ve birçok İngiliz yetkiliyle bir araya geldi.[16] Aynı dönemde Fransa'yı da ziyaret etmiş ve bu ülkeye resmi ziyarette bulunan ilk Suudi Arabistan kraliyet mensubu olmuştur.[17]
Abdülaziz, Arabistan üzerindeki otoritesini pekiştirmek için oğlu Faysal'a birçok askeri görev verdi. Hail'in ele geçirilmesinden ve 1922'de Asir'in ilk kez kontrol altına alınmasından sonra Faysal yaklaşık altı bin askerle bu vilayetlere gönderildi. Faysal aynı yılın sonunda Asir üzerinde tam kontrol sağladı.[18]
Prens Faysal, babasının bölgeyi ele geçirmesinin ardından 9 Şubat 1926'da Hicaz valisi olarak atandı.[19][20][21] Görev süresi boyunca sık sık yerel liderlerle istişarelerde bulundu.[22] Aralık 1931'de Vekiller Meclisi'nin anayasasının ilan edilmesinin ardından dört üyeli meclisin başkanı ve dışişleri bakanı oldu.[23] Krallığı döneminde bile, 1960-1962 yılları hariç ölümüne kadar Suudi dış politikasını bakan sıfatıyla yönetmeye devam edecekti.
Faysal bu dönemde Mayıs 1932'de İran, 1932'de Polonya ve 1933'te Rusya dahil olmak üzere birçok ülkeyi ziyaret etti.[24][25][26] 8-23 Haziran 1932 tarihleri arasında İstanbul ve Ankara'yı ziyaret etti, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk ile görüştü.[27][28] Faysal, 23 Eylül 1932'de Mekke'deki El Hamidiye Sarayı'nda Hicaz ve Necid Krallığı'nın adını Suudi Arabistan Krallığı olarak değiştiren kraliyet kararnamesini okuyarak babası adına Suudi Arabistan'ın kuruluşunu resmen ilan etti.[29][30] Faysal, 1934 yılında Suudi-Yemen Savaşı sırasında Suudi zaferiyle sonuçlanan bir sefere komuta etti.[20] Üvey kardeşi Halid ile birlikte Başkan Franklin D. Roosevelt'in daveti üzerine Ekim 1943'te ABD'yi ziyaret etti.[31] Bu ziyaret, Suudi Arabistan ile ABD arasındaki ilk temaslardan biridir.[31]
Kral Abdülaziz ömrünün sonuna yaklaşırken, Faysal'ın geniş bilgi birikimi ve tecrübesi nedeniyle, yaşayan en büyük oğlu Veliaht Prens Suud yerine olası bir halef olarak Faysal'ı tercih etti. Faysal'ın çocukluğundan beri Abdülaziz, onu oğulları arasında en zekisi olarak görmüş ve sık sık ona savaş ve diplomasi alanlarında sorumluluklar vermişti. Ayrıca Faysal'ın sade bir bedevi yaşam tarzını benimsediği bilinmekteydi. Abdülaziz bir keresinde yerine kimin geçeceğini tartışırken "Keşke üç Faysal'ım olsaydı" demiştir.[32] Ancak Abdülaziz, istikrarın azalacağı endişesiyle oğlu Suud'un veliaht prensliğini devam ettirme kararı aldı.[33]
Kral Abdülaziz 9 Kasım 1953'te öldü. Prens Faysal, ölümü sırasında babasının yanı başındaydı.[2][34][35] Faysal'ın büyük üvey kardeşi Suud kral oldu. Faysal daha sonra veliaht prens olarak atandı. 16 Ağustos 1954'te başbakan oldu.[36]
Suud, başkent Riyad'ın yakınlarında devasa bir kraliyet konutunun inşasını da içeren bir harcama programına başladı. Ayrıca Cemal Abdünnâsır'ın 1952'de monarşiyi devirdiği komşu ülke Mısır'ın baskısıyla da karşı karşıya kaldı. Nasır, Mısır'a iltica eden Prens Talal bin Abdülaziz liderliğindeki bir grup muhalif prensi kendi tarafına çekmeyi başardı. Suud'un mali politikalarının devleti çöküşün eşiğine getirmesi ve dış ilişkileri beceriksizce idare etmesinden korkan kraliyet ailesinin kıdemli üyeleri ve ulema, Suud'a Faysal'ı 1958'de başbakanlığa ataması ve Faysal'a geniş yürütme yetkileri vermesi için baskı yaptı.[37]
Çok geçmeden Suud ve Faysal arasında bir iktidar mücadelesi başladı. 18 Aralık 1960'ta Faysal, Suud'un mali reformlarını engellediğini ileri sürerek protesto amacıyla başbakanlıktan istifa etti. Suud yürütme yetkilerini Faysal'dan geri aldı ve Prens Talal'ın Mısır'dan dönmesini sağlayarak Temmuz 1958'de onu maliye bakanı olarak atadı.[38][39] Ancak 1962'de Faysal, kraliyet ailesi içinde yeterli desteği toplayarak kendisini ikinci kez başbakan olarak atadı.[37] Yaşanan bu olaydan bir aydan az bir süre önce Faysal, 4 Ekim 1962'de Washington'da ABD Başkanı John F. Kennedy ile gizli bir görüşme yaptı.[40] Aynı yıl Faysal, Suudi Arabistan'ın ekonomik, mali, siyasi ve hukuki ilkeleri uygulayarak sanayileşmiş bir ulus olma yolunun ana hatlarını çizen On Maddelik Programı açıkladı. Bunlar arasında öne çıkanlar şunlardı:
Faysal, 1958 yılında Ekonomik Kalkınma Komitesi'ni kurdu.[42] 1961 yılında Medine İslam Üniversitesi'nin kurulmasına öncülük etti. 1962 yılında, Suudi kraliyet ailesinin o zamandan beri bir milyar dolardan fazla bağış yaptığı bildirilen dünya çapında bir hayır kurumu olan Dünya İslam Birliği'nin kurulmasına yardımcı oldu.[43] 1963 yılında ülkenin ilk televizyon kanalı olan Es-Suudiyye'yi kurduttu, ancak gerçek yayınlar iki yıl sonra başlayacaktı.[44]
Bu dönemde Kral Suud ile mücadele arka planda devam etti. Kraliyet prensleri toplanarak Faysal'dan kontrolü devralmasını istedi. Suud, ülkeyi ciddi bir borç batağına sürüklemiş ve Birleşik Arap Cumhuriyeti başkanı Cemal Abdünnâsır'a yönelik suikast planına karışarak kraliyet ailesini utandırmıştı.[45]
Faysal, Suudi Arabistan'ın siyasi ve ekonomik koşulları kötüleşirken, Suud'un 1963 başlarında sağlık sorunları nedeniyle ülkeden uzak kalmasından yararlanarak kendine daha fazla güç topladı. Suud'a sadık birçok kişiyi görevlerinden aldı ve 1962'de Ulusal Muhafızlar'ın komutasını verdiği üvey kardeşi Prens Abdullah gibi kendisiyle aynı düşünen prensleri önemli askeri ve güvenlik pozisyonlarına atadı.[46][47] Suud ülkeye döndüğünde Faysal'ın yeni düzenlemelerini kabul etmedi ve tüm yetkilerinin kendisine geri verilmesini talep etti.[45]
Bunun üzerine Faysal, Suud hariç kraliyet ailesinin tüm üst düzey üyelerinin yanı sıra ulema ve aile ileri gelenlerini toplantıya çağırdı. Faysal aile reislerini Suud'un tüm yetkilerinin geri verilmesi talebine yanıt olarak toplamıştı.[45] Sonuç olarak, kurul Faysal'ı destekledi ve Suud'un tahttan indirilerek Faysal'ın kral ilan edilmesini önerdi. Faysal'ın anne tarafından kuzeni olan Suudi Arabistan baş müftüsü Muhammed bin İbrahim El eş-Şeyh, Kral Suud'u kardeşinin taleplerini kabul etmeye çağıran bir fetva yayınladı.[45] Öte yandan Faysal, Suud'un kraliyet ünvanını korumasını istedi. Suud'u kral olarak tanıyacağına dair babasına verdiği yemine bağlı olduğunu düşündüğü söyleniyordu. Faysal'ın istediği tek şey, Suud'un iktidarı kendisine bırakması ve kamusal hayattan uzak durmasıydı.[46]
Suud, yürütme yetkilerini geri almak için son çare olarak Kraliyet Muhafızları'nın Nasriye Sarayı'na konuşlandırılmasını emretti.[45] Fakat bu hareket Faysal'ın Ulusal Muhafızlar'a Suud'un sarayını kuşatmaları emrini vermesine yol açtı. Faysal'a sadık olanlar sayıca ve silahça üstün gelince Suud yumuşadı ve 4 Mart 1964'te Faysal naip olarak atandı. Aynı yılın ilerleyen günlerinde kraliyet ailesinin ileri gelenleri ve ulema bir araya geldi ve baş müftü ikinci bir fetva yayınlayarak Suud'u kardeşi lehine tahttan feragat etmeye çağırdı. Kraliyet ailesi fetvayı destekledi ve kararlarını hemen Suud'a bildirdi. Artık tüm yetkileri elinden alınmış olan Suud da bu kararı kabul etti ve Faysal 2 Kasım 1964'te kral ilan edildi.[37][47] Suud sürgüne giderek önce Mısır'a sığındı, daha sonra Yunanistan'a yerleşti.[48]
Suudi Arabistan'da kölelik, Faysal 1962 yılında köleliğin tamamen kaldırılmasına yönelik bir kararname yayınlayana kadar yürürlükteydi. BBC sunucusu Peter Hobday, o dönemde yaklaşık 1.682 kölenin, her birinin devlete maliyeti 2.000 dolar olmak üzere serbest bırakıldığını belirtti.[49] Siyasi analist Bruce Riedel, ABD'nin kölelik konusunu Kral Abdülaziz ile ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt'in 1945'teki görüşmesinden sonra gündeme getirmeye başladığını ve John F. Kennedy'nin nihayet 1962'de Suud Hanedanını köleliği kaldırmaya ikna ettiğini ileri sürdü.[50]
Faysal, kral olduktan kısa bir süre sonra yaptığı bir konuşmada şöyle demiştir:
Kardeşlerim, beni hem kardeş hem de hizmetkâr olarak görmenizi rica ediyorum. 'Hükümranlık' sadece Allah'a mahsustur ve 'taht' göklerin ve yerin tahtıdır.[51]
Faysal'ın kral olarak attığı ilk adımlardan biri, gelecekteki veraset sorunlarıyla ilgilenmek üzere bir konsey kurmak oldu.[52] Konsey üyeleri amcaları Abdullah ve Musaid ile üvey kardeşleri Halid, Fehd, Abdullah, Sultan ve Nevvaf'tan oluşuyordu.[52] 1967 yılında Faysal ikinci başbakanlık makamını kurdu ve bu göreve Prens Fehd'i atadı. Yeni kurulan bu organın nedeni Prens Halid'in isteği ve önerisiydi.[53] Suudi Arabistan bayrağı 1902'den beri kullanılmasına rağmen 15 Mart 1973'te kendisi tarafından resmîleştirilmiştir.[54]
Faysal'ın hükümdarlığı sırasında en kıdemli danışmanı, babasının özel doktoru Reşad Firavun'du. Bir diğer danışman ise kralın Arap dünyasındaki siyasi rolünün şekillenmesinde etkili olan baş müftü Muhammed bin İbrahim El eş-Şeyh'ti.
Faysal iktidarının ilk yıllarında tüm Suudi prenslerin çocuklarını yurtdışına göndermek yerine ülke içinde okutmaları gerektiğine dair bir ferman yayınladı. Bu karar üst sınıf ailelerin oğullarını krallıkta okumaları için geri getirmelerini neden oldu.[55] Ayrıca ülkenin günümüzde de mevcut olan idari bölgeler sistemini getirdi. Modern bir refah sisteminin temellerini attı. 1970 yılında Adalet Bakanlığı'nı kurdu ve ülkenin ekonomik kalkınması için ilk "beş yıllık plan"ı başlattı.[56]
Faysal'ın modernleşme girişimlerinden biri de medya, yayıncılık ve arşivcilikle ilgili yeni yasalar ve yirminci yüzyıl ortası Arabistanı'yla ilgili kayıtları tutan yabancı ve kurumsal arşivlerle yapılan ikili kültürel işbirliği protokolleriydi.[40] Ülkede televizyon yayınları resmî olarak 1965 yılında başladı. Aynı yıl Faysal'ın bir yeğeni Suudi televizyonunun yeni kurulan merkezine saldırdı, ancak güvenlik personeli tarafından öldürüldü. Saldırgan, Faysal'ın gelecekteki suikastçısının kardeşiydi ve bu olay kral cinayetinin en yaygın kabul gören nedeni olarak görüldü.[57] Gerçekleştirdiği sosyal değişimlerden hoşnutsuzluk duyulsa da, Suudi Arabistan'ı modernleştiren politikaları, kutsal şehirler Mekke ile Medine'yi yönetmesi, Siyonizm'in sağlam bir muhalifi olarak tanınması ve ülkenin hızla yükselen mali gücü nedeniyle Arap dünyası Faysal'a saygı duymaya başladı.[58]
Faysal petrol gelirlerinin kullanımını en üst düzeye çıkaracak stratejiler izledi. Aramco ile yapılan ve adaletsiz olduğunu düşündüğü kâr paylaşımı anlaşmasının kapsamlı bir değerlendirmesini başlatarak revize edilmesini talep etti. Buna ek olarak, hükûmet petrol rezervuarı işletme anlaşmaları yapmaktan vazgeçerek sadece devlet kurumlarına petrol yatırım imtiyazları vermeye başladı.[59] Devlet hazinesinin iflasının ilan edilmesinin ardından Faysal, endüstriyel, tarımsal, finansal ve ekonomik girişimleri yeniden canlandırmaya odaklandı. Krallığın ekonomik ve idari olarak gençleştirilmesindeki etkin rolüyle tanındı.[60]
Faysal, ülkenin beş yıllık planlarını formüle etme görevini üstlendi ve idari bölgelerin yapısını oluşturmaya başladı. Devlet hizmet kurumlarının kapasitelerini güçlendirmek için yabancı danışmanlık firmalarından yardım aldı. Ayrıca, sanayi, tarım, proje girişimleri, arazi yatırımları, doğal kaynakların ve içme suyu kaynaklarının araştırılmasına aktif olarak katıldı. Faysal, Petromin şirketinin kurulmasında önemli bir rol oynadı ve kapsamlı bir enerji santralleri ağının temelini attı. Ayrıca petrokimya, demir, çelik, çimento ve madencilik gibi temel endüstrilerin kurulmasına öncülük etti. Beceri geliştirmenin öneminin farkında olan Faysal, öğrencilerin eğitim için Batı ülkelerine gönderilmesini savundu ve böylece endüstriyel girişimlerin büyümesine katkıda bulundu. Krallık 1969 yılında ilk kalkınma stratejisini başlattı.[61] Faysal 1966 yılında ABD Başkanı Lyndon B. Johnson ile bir görüşme gerçekleştirerek Krallığın gelişmesi için ortak çabalara odaklanan bir Suudi-Amerikan ittifakı kurdu. Ardından 1971 yılında, Washington'da Başkan Richard Nixon ile bir görüşme gerçekleştirdi. 1973'te Suudi-Amerikan Ortak Ekonomik Komitesi kuruldu. Nixon'ın Suudi Arabistan'ı ziyaret eden ilk ABD başkanı olmasıyla 1974 yılında iki ülke ilişkilerinde bir dönüm noktası yaşandı.[62][63]
1965 yılında Tarım Bakanlığı, çok uluslu danışmanlık firmalarıyla işbirliği yaparak kapsamlı bir su arama programı oluşturdu. Bu girişim, su kaynaklarının sistematik bir şekilde araştırılarak çıkarılmasını amaçlıyordu. Bakanlık, tarımsal uygulamaları geliştirmek, hayvancılık ve balıkçılığı teşvik etmek, bitki türlerini korumak, çölleşmeyle mücadele etmek ve hurma üretimini geliştirmek için çiftçilere rehberlik sağlamak için çaba sarf etti.[59] Ayrıca, ticari sektörü ülkenin önemli ticari kalemlerinden olan hurmanın paketlenmesi ve korunması için yatırım yapmaya aktif olarak teşvik etti. Bu dönemde, 1970 yılında yabancı şirketlerin yardımıyla tamamlanan Cizan Barajı'nın inşası da dahil olmak üzere birçok önemli proje başarıyla gerçekleştirildi.[59] El-Ahsa'da, bir sulama ve drenaj projesi aracılığıyla su tasarrufu girişimi uygulanarak kaynak ve kuyulardan gelen suyun korunması ve ihtiyaç fazlasının etkin bir şekilde kullanılması amaçlandı. Abha, El-Mecma ve Riyad yakınlarındaki Hanife Vadisi boyunca yağmur suyunu toplamak için barajlar inşa edildi. Ayrıca, Tebük, Cevf, Sirhan Vadisi, El-Kasım ve Necran'da tarımsal girişimler başlatıldı.[59] Bakanlık ayrıca Tarım Bankası'na, çiftçilere ve balıkçılara, faizsiz ve uzun vadeli taksitlerle geri ödenmesi koşuluyla, temel ekipmanların tedariki için kredi sunması talimatını verdi.[59]
Faysal liderliğinde, Krallık genelinde modern yol ağlarının kapsamlı bir şekilde genişletildi. Bu projelerin hayata geçirilmesi için uluslararası şirketlerin uzmanlığından yararlanıldı. Bu gelişmeler Ürdün, Suriye, Irak ve Kuveyt gibi komşu ülkelerle bağlantıları kolaylaştırdı.[59] Ayrıca tarımsal yolların geliştirilmesine öncelik vererek köylerin ve çiftçilerin ürünlerini verimli bir şekilde pazara ulaştırmaları sağlandı. Havacılık alanında da yatırımlar yapılarak havaalanları genişletildi ve iyileştirildi. Saudia Havayolları ise hizmetlerini geliştirmek için jet uçakları satın aldı.[59] Özellikle Cidde'de sivil havacılık eğitimi için bir enstitü kuruldu. Ayrıca Cidde Limanı'nın genişletilmesi ve Yenbu ve Cizan'da da yeni limanların kurulmasıyla gemi trafiğinde önemli bir büyüme yaşandı.[59]
Faysal döneminde eğitime büyük önem verildi ve kayda değer gelişmeler yaşandı. Yabancı eğitim misyonlarındaki artışla birlikte müfredatta reformlar yapıldı. Çocuklarını eğitmek için yeterli kaynağa sahip olmayan aileleri mali olarak desteklemek için özel hükümler getirildi. Hem kız hem de erkek öğrenciler için fırsat eşitliği vurgulandı. Ders kitapları ücretsiz olarak dağıtıldı ve herhangi bir ücret talep edilmedi. Faysal 1974 yılında Riyad'da İmam Muhammed bin Suud İslam Üniversitesi'nin kurulmasını da sağladı.[64] Ayrıca 1967 yılında Cidde'de Kral Abdülaziz Üniversitesi'ni kurdu. 1974'te Bakanlar Kuruluna üniversiteyi bir devlet üniversitesine dönüştürme ve Suudi öğrencilere ücretsiz eğitim sunma talimatı verdi.[65] 1975 yılında Zahran'daki Petrol ve Mineraller Koleji, Kral Fehd Petrol ve Mineral Üniversitesi'ne dönüştürüldü.[66] Benzer şekilde, Kral Faysal Üniversitesi de 1975 yılında El-Ahsa'da kuruldu, ancak açılışı 1977 yılında kardeşi Halid döneminde yapıldı.[67]
Faysal, veliaht prens olduğu dönemden başlayarak Suudi Arabistan'da kadınların eğitimine yaptığı önemli katkılarla tanınmaktadır. 1956 yılında Dar Al Hanan adıyla bilinen, ülkedeki ilk düzenli kız devlet okulunu kurdu. Bu okul eşi İffet'in himayesi altında kuruldu. Önemli bir dönüm noktası ise 1960 yılında Kral Suud döneminde çıkarılan bir kraliyet emriyle Kızların Eğitimi Genel Başkanlığı'nın kurulması oldu. Bu, Suudi Arabistan'da kızların eğitiminin resmî başlangıcı oldu ve kızlara eğitim fırsatlarına daha geniş erişim imkanı sağladı.[68]
Kral Faysal'ın önderliğinde dünyanın çeşitli ülkelerinden doktorlar ve hemşireler de dahil olmak üzere sağlık çalışanları işe alındı. Sağlık hizmetlerinin öneminin farkına varan Kral Faysal, bağışladığı arazi üzerinde Riyad'da 1975 yılında faaliyete geçen Kral Faysal Uzman Hastanesi'nin kurulması için emir verdi. Hükûmet sağlık programlarının geliştirilmesi için Dünya Sağlık Örgütü ile işbirliği geliştirildi.[69] Özellikle, sağlık sisteminin temel bileşenlerini geliştirmeyi amaçlayan ve bütçenin %3,4'üne ulaşan fonlarla sağlık sektörüne önemli yatırımlar yapıldı. Sadece 1973 yılında kamu sağlığı ve sosyal işler için ayrılan bütçe 591 milyon riyale ulaşmıştı. Krallık 1970'ten 1975'e kadar beş yıllık plan dahilinde stratejik bir planlama sistemi uyguladı. Doktor sayısı 1.020'ye, sağlık asistanı sayısı 3.750'ye, hastane yatak sayısı %30, dispanser sayısı %60 arrtırıldı. Sağlık merkezi sayısı ise 200'e yükselerek Krallığın sağlık hizmetlerini geliştirme konusundaki kararlılığını yansıttı.[70]
Faysal, tahta çıktıktan sonra Suudi Arabistan Hava Kuvvetleri için dönemin ihtiyaç ve talepleriyle uyumlu kapsamlı bir strateji geliştirdi. Önemli sayıda Suudi öğrenciyi barındırabilecek ve onlara üst düzey eğitim verebilecek seçkin bir kurumun gerekliliğini kabul ederek, uygun bir üniversite oluşturmaya karar verdi. Nihayetinde, Kral Faysal Hava Akademisi'nin kuruluşuna ilişkin duyuru 1967 yılında yapıldı ve akademi üç yıl sonra, yani 1970 yılında resmen faaliyetlerine başladı.[71]
Aralık 1965'te, kırk adet Lightning savaş uçağını da içeren gelişmiş silah ve teçhizat alımını başlattı. Bu alım 34 adet tek kişilik ve 6 adet iki kişilik uçaktan oluşuyordu. Bu uçakların teslimatı 1 Temmuz 1968'de Wharton'dan havalanan ve Cidde'ye ulaşan iki uçakla (F.Mk 53) başladı. Teslimat süreci Eylül 1969'da tamamlandı ve üretilen son uçak (53-700) seri numarasıyla 29 Haziran 1972'de teslim alındı. Lightning savaş uçakları Ocak 1986'ya kadar aktif hizmette kaldı.
Faysal 1972 yılında Fransa'dan da 39 adet Mirage 5 saldırı uçağı siparişi verdi. Ancak Faysal, uçaklar 1974'te Krallığa ulaştığında ve Suudi Hava Kuvvetleri bunları kullanamadan, uçakları Mısır'a bağışlamaya karar verdi. Faysal bu destek jestini Mısır'ın hava kuvelletini güçlendirmesine yardımcı olmak için yapmıştı.[72]
1950'ler ve 1960'lar Orta Doğu'da çok sayıda hükûmet darbesine sahne olmuştu. Muammer Kaddafi'nin 1969'da petrol zengini Libya'da monarşiyi deviren darbesi, iki az nüfuslu çöl ülkesi arasındaki benzerlik nedeniyle Suudi Arabistan için tehlike arz ediyordu.[73] Sonuç olarak Faysal, sofistike bir güvenlik önlemi alarak muhalefeti sert bir şekilde bastırdı. Her konuda olduğu gibi bu politikalarını da İslami terimlerle gerekçelendirdi. Saltanatının başlarında, ülke için yazılı bir anayasa talepleriyle karşılaştığında, Faysal "anayasamız Kur'an'dır" diye yanıt verdi.[74] 1969 yazında aralarında bazı generallerin de bulunduğu yüzlerce subayın tutuklanmasını emretti ve kendisine karşı bir darbe planlandığını iddia etti.[75] Darbe esas olarak hava kuvvetleri subayları tarafından planlanmıştı ve monarşiyi devirip ülkede Nâsırcı bir rejim kurmayı amaçlıyordu.[76] Kral Faysal, Cemal Abdünnâsır'ın yetkililerinden Sami Şeref'in komplonun planlayıcısı olduğunu iddia etti.[77]
Faysal çoğulcu görüşü benimsemiş, halkın kapsayıcı reform taleplerinin sınırlı ve ihtiyatlı bir şekilde karşılanmasından yana görünmüştü. 1965'ten 1975'e kadar geçici olarak başarılı olan ulusal entegrasyon politikasını hatırlatarak siyasi temsili genişletmek için defalarca girişimde bulunmuştu. Kral, ülkeinin doğusunda ağırlıklı olarak Şii olan El-Ahsa'yı; güneybatıda, özellikle Necran ve Cizan'daki İsmaili kabileleri arasında Yemen'le kabile bağları olan Asir'i; ve başkenti Mekke olan Hicaz Krallığı'nı içeren ülkesinin dini ve kültürel çeşitliliğini tasdik etti. Suudi hükûmetine Mekke ve Cidde'den Vahhabi olmayan, kozmopolit Sünni Hicazlıları dahil etti.[78] Faysal hakkında Muhammad bin 'Alevi el-Maliki'nin babası Sünni alim el-Seyyid 'Alevi bin 'Abbas el-Maliki el-Hasani'nin görüşlerine başvurmadan Mekke ile ilgili herhangi bir karar almayacağı söyleniyordu.[79] Benzer şekilde 1962'de, pan-İslamizmin daha geniş ve mezhepçi olmayan bir biçimini teşvik etmek amacıyla, Ticâniyye tarikatı alimi İbrahim Niass'ın da davet edildiği Dünya İslam Birliği'ni kurdu.[80] Aryıca Suudi din adamlarına "Mısır'dan, Hindistan'dan vs. gelen tüm Müslümanlar sizin kardeşinizdir" diyerek önceki bazı Suudi yöneticilerin bakış açısına karşı çıktı.[81]
Faysal'ın 1964'te kral olmasından sonra, onun tahta çıkmasına yardım etmiş olsalar da, din adamlarının rolü ve otoritesi azaldı. Dindarlığına, annesi tarafından El eş-Şeyh ailesiyle olan biyolojik bağına ve pan-Arabizme karşı mücadelesinde pan-İslamizm harekete verdiği desteğe rağmen, ulemanın gücünü ve etkisini azalttı.[82] Halefi Halid'in aksine, radikal din adamlarının Suudi Arabistan'daki en yüksek dini kurum olan Kıdemli Ulema Konseyi gibi dini kurumları kontrol etmesini veya İslam hukukunu korumaktan sorumlu baş müftü gibi dini makamları ele geçirmesini engellemeye çalıştı. Ancak danışmanları, dini bağnazların bir kez harekete geçmelerinin felaketle sonuçlanacağı konusunda uyarıda bulundu.[43]
Dindar bir Müslüman olması nedeniyle Faysal, kadınların eğitimi gibi hassas sosyal reformları hayata geçirebildi. Buna rağmen dindar muhafazakârlar büyük protesto gösterileri düzenledi. Muhafazakârlarla görüşmeler yaparak, onları kendi mantıklarını kullanarak gelecek yıllarda ilerlemenin önemi konusunda ikna etmeyi başardı.[82][83]
Kraliyet ailesindeki yolsuzluk, İslami ilahiyat fakültelerindeki din adamları tarafından çok ciddiye alındı. Suudi rejimi tarafından benimsenen bazı kabul görmüş teolojik yorumlara meydan okudular. Bu etkili isimlerden biri de o dönemde Medine İlahiyat Fakültesi'nin rektörü olan Şeyh Abdülaziz bin Baz'dı (daha sonra ülkenin baş müftüsü olarak görev yapacaktı). Faysal onun eleştirilerine tahammül edemedi ve görevinden aldırdı. Ancak bin Baz'ın öğretileri, aralarında Cüheyman el-Uteybi'nin de bulunduğu bazı öğrencilerini çoktan radikalleştirmişti.[49]
Faysal'ın veliahtlığı döneminde Saudi Binladin Group, Mescid-i Haram'ı genişletmekle görevlendirilmişti. Bu, bin yıl sonra Haram'da yapılacak ilk önemli genişletme çalışması olacaktı. Bu devasa proje 1955 yılında Kral Suud döneminde başladı ve Kral Faysal ile Kral Halid dönemlerinde yirmi yıl boyunca devam etti. 1967 yılında Mekke'de düzenlenen bir konferans, olası tasarım alternatiflerini tartışmak üzere önemli sayıda Müslüman mimarı bir araya getirdi. Faysal, konferansın Osmanlı yapısının önemli bir kısmının yıkılması yönündeki tavsiyesine itiraz ederek, Osmanlı yapısının korunması ve en iyi tasarım benzeşme yöntemleri kullanılarak yeni mimari tasarımların oluşturulması gerektiğini savundu. İnşaatın yeni aşaması 1969 yılında iki yeni kanadın eklenmesi ve ibadet yerinin mevcut yapısının onarılmasıyla başladı. Bu aşamada, çevredeki yollar geliştirildi ve meydanlar oluşturuldu. O dönemde proje yaklaşık 800 milyon Suudi riyaline mal olmuştu. 1962'de Mısır ile Suudi Arabistan arasındaki siyasi gerginlikler nedeniyle Mekke'deki Kâbe Örtüsü Fabrikası'nın yeniden açılması talimatını verdi.[84]
Dünya İslam Birliği 1965 yılında Makam-ı İbrahim'i yenilemeyi ve makamı gümüş kapaklı kristal bir sütunun içine yerleştirmeyi planladı. Faysal bu talebi kabul etti ve planın uygulanması için bir emir yayınladı. Tavaf ritüellerini kolaylaştırmak için binalar yıkıldı. 1967 yılına gelindiğinde Makam-ı İbrahim'in etrafındaki alan büyümüş ve ziyaretçiler tavaflarını daha rahat ve kolay bir şekilde gerçekleştirebilir hale gelmişti.[85]
Faysal Mescid-i Nebevî için ise, 1955 yılındaki ilk Suudi genişletmesinin tamamlanmasının ardından ve hacı sayısındaki artış nedeniyle mescidin batısına ibadet alanları inşa edilmesi emrini verdi. İbadet alanı 1973 yılında inşa edildi ve ikinci Suudi genişlemesine kadar ayakta kaldı. Saudi Binladin Group ayrıca 1964 yılında Kubbetü's-Sahre'de restorasyon çalışmaları yapmak üzere Doğu Kudüs'e gönderildi.[86]
Kral olarak Faysal, İslam'ı Suudi Arabistan'ın dış politika araçlarından biri olarak kullandı ve bu kendisini Kral Abdülaziz ve Kral Suud'dan farklılaştırdı.[87] Bununla birlikte, Kral Abdülaziz tarafından başlatılan ABD ile yakın ittifakı sürdürdü ve ordunun silahlandırılması ve eğitimi için büyük ölçüde ABD'ye güvendi. Faysal'ın kral sıfatıyla ABD'ye ilk resmi ziyareti Haziran 1966'da gerçekleşti.[31]
Faysal anti-komünistti. Komünizm ve İslam arasında tam bir uyumsuzluk gördüğünü iddia ederek Sovyetler Birliği ve diğer Komünist blok ülkeleriyle herhangi bir siyasi bağ kurmayı reddetti.[88] Mısır'ın El-Ezher Büyük İmamı Abdülhalim Mahmud ile 1971 yılında Enver Sedat'ın cumhurbaşkanlığı döneminde komünizmle mücadele için bir anlaşma imzaladı.[89] Anlaşmanın 40 milyon sterlinlik bir bütçesi vardı.[89]
Faysal'ın bir yazışmada İran Şahı Muhammed Rızâ Pehlevî'ye kendisinin "Fransa'nın Şahı" olmadığını ve İran'ın çoğunluğu Müslüman olan bir ülke olduğunu unutmaması gerektiğini hatırlattığı söylenir. Bu, Muhammed Rızâ'nın Faysal'dan Suudi Arabistan'ı modernleştirmesini, kadınların mini etek giymesine izin vermesini ve diğer şeylerin yanı sıra diskoya izin vermesini isteyen kışkırtıcı bir mektubuna yanıttı. Şah, aksi takdirde Kral'ın tahtta kalacağını garanti edemeyeceğini düşünüyordu.[90]
Prens Faysal, dışişleri bakanı olduktan sonra Filistin davasına verdiği destekle tanındı. Filistin davasıyla ilgisi 1938'de Londra Konferansı'nda babasını temsil etmesiyle başladı ve burada bölünme planına karşı çıkan önemli bir konuşma yaptı. 1948'de Suudi halkına Filistin mücadelesini ve Filistin halkının çektiği acıları ele aldığı bir mesaj yazdı.[91]
İngiltere'nin çağrısıyla düzenlenen ve Filistin Arapları, komşu Arap devletleri ve Yahudi Ajansı temsilcilerini Filistin'in bölünmesi konusunda İngiliz hükûmetiyle görüşmeye davet eden 1939 Londra Konferansı'nda Suudi heyetine kardeşi Halid ile birlikte liderlik etti.[92] Konferans 7 Şubat 1939'da başladı ve 17 Mart 1939'da Londra'daki St. James Sarayı'nda sona erdi. Woodhead Komisyonu'nun raporu ışığında, hem Araplar hem de İngiliz hükûmeti bölünme planını pratik olmadığı gerekçesiyle reddetti. İngiliz hükûmeti, "siyasi, idari ve mali zorluklar" nedeniyle bölünmenin uygulanamaz olduğunu belirten bir bildiri yayınladı.[93] Konferans, Nazi Almanyası'nın Çekoslovakya'nın tamamını ilhak etmesinin ardından daha da yaygınlaşan Filistin'e Yahudi göçü meselesini de çözüme kavuşturamadı.[94][95]
Faysal, 1963 yılında Birleşmiş Milletler'de yaptığı ve Filistin'in bölünmesine ilişkin BM kararından bu yana Arap barışını bozan tek şeyin Filistin krizi olduğunu iddia ettiği konuşmasında da görüldüğü üzere, Filistinlilerin haklarının sıkı bir savunucusuydu. Bu konudaki politikalarından biri İsrail'i tanımayı reddetmek, farklılıkları bir kenara bırakarak Arapları birleştirmek, para bağışında bulunmak ve savaşmak, Filistinlileri temsil eden bir organ kurmak ve Müslümanları davanın savunulmasına dahil etmekti.[96]
Faysal, 22 Eylül 1947 tarihinde Birleşmiş Milletler'de yaptığı konuşmada şunları söylemiştir:
Ancak bugün Araplar siyasi bir azınlık grubunun, yani Siyonistlerin saldırganlığını püskürtmek istiyor. Bu grup dünya Yahudilerini temsil etmeyen bir gruptur. Dini olmaktan çok siyasi olan, yol ve yöntemleri Nazilerinkinden farklı olmayan bir gruptur.[96]
Faysal, 23-25 Eylül 1969 tarihleri arasında bir ay önce Mescid-i Aksa'ya yapılan kundaklama saldırısını görüşmek üzere Fas'ın başkenti Rabat'ta bir konferans düzenledi. Konferansa 25 Müslüman devletin liderleri katıldı ve konferansta İsrail'e 1967'de fethettiği topraklardan vazgeçmesi çağrısında bulunuldu. Konferansta ayrıca İslam İşbirliği Teşkilatı kuruldu ve Filistinlilere destek sözü verildi.[97]
Kuzey Yemen İç Savaşı, 1962'den 1970'e kadar Yemen Mütevekkilî Krallığı yanlıları ile Yemen Arap Cumhuriyeti yanlıları arasında sürmüştür. Yemen Cumhuriyeti, Abdullah es-Sallal komutasındaki ordu tarafından yönetilen devrimci cumhuriyetçilerin İmam Muhammed el-Bedir'e karşı bir darbe düzenlemesinin ardından kuruldu. Bunun sonucunda İmam Suudi Arabistan-Yemen sınırına kaçtı ve burada kuzeyli Şii kabilelerin desteğini aldı. Kontrolü yeniden ele geçirerek tam teşekküllü bir iç savaşın ateşini yaktı. Suudi Arabistan el-Bedir ve kralcı yandaşlarını desteklerken, Mısır da Yemenli cumhuriyetçileri destekledi. Sonuç olarak Suudi Arabistan ve Mısır ilişkileri gerildi.[98]
Eylül 1964'te Nâsır ve Faysal, Mısır'ın İskenderiye kentindeki Arap zirvesinde bir araya geldi. O sırada Mısır'ın Yemen'de 40.000 askeri vardı ve 10.000 sivil öldürülmüştü. İki lider resmi deklarasyonlarında Yemen'deki farklı gruplar arasındaki mevcut anlaşmazlıkların çözümünde tam bir işbirliği yapmayı, Yemen'de silahlı çatışmaların önlenmesinde ortak hareket etmeyi ve barışçıl bir sonuca ulaşmayı taahhüt ettiler. Deklarasyon Arap dünyasında geniş yankı buldu. Washington bu hamleyi "devlet adamına yakışır bir eylem" ve "uzun süren iç savaşın nihai barışçıl çözümüne yönelik önemli bir adım" olarak övdü. İskenderiye Havaalimanı'nda Nâsır ve Faysal birbirlerini samimi bir şekilde kucakladılar ve birbirlerine "kardeşim" diye hitap ettiler. Faysal, Mısır'dan "kalbim Başkan Nâsır'a olan sevgimle dolup taşarak" ayrıldığını söyledi.[99]
Cemal Abdünnâsır Ağustos 1965'te gemiyle Cidde'ye gitti ve 1954'te hacca gitmesinden bu yana Suudi Arabistan'a ilk ziyaretini gerçekleştirdi. Faysal, Nâsır'ı vardığında sıcak bir şekilde karşıladı.[100] Aralarındaki farklılıklara rağmen iki ülke ilişkileri yeniden tesis edildi. Her iki taraf da 48 saat içinde aşağıdaki konularda (Cidde Anlaşması olarak bilinen) bir anlaşmaya vardı:
Mısırlı yetkili Sami Şeref, Yemenli her iki tarafça reddedildiği için anlaşmanın uygulanmasının zor olacağını kabul etti. Cumhuriyetçi başkan Abdullah es-Sallal, "Anlaşma, Yemen Arap Cumhuriyeti'nin bağımsızlığına açık bir müdahale ve tüm uluslararası yasalara göre egemenliğimize açık bir saldırıdır" dedi. Kraliyet yanlıları ise cumhuriyetçilerle savaşı sonlandırmaya yönelik her türlü girişimi reddetmeden önce anlaşmayı destekledi.[100]
23 Kasım 1965'te Mısır ve Suudi Arabistan'ın himayesinde, Yemen'deki çatışmanın iki tarafı arasında Suudi-Mısır deklarasyonunu yürürlüğe koymak üzere Haras Konferansı gerçekleştirildi.[101] Abdurrahman el-İryani cumhuriyetçi heyete, kraliyetçilerin dışişleri bakanı Ahmed Muhammed eş-Şami ise kraliyet heyetine liderlik etti. Ancak taraflar bir uzlaşmaya varamadı ve bu anlaşmazlık cumhuriyetçiler ile kralcılar arasında daha fazla kan dökülmesine neden oldu.[102]
Mısır, Ağustos 1967 tarihli Hartum Kararı'nın bir parçası olarak Yemen'deki savaşı durdurmaya istekli olduğunu belirtti. Mısır dışişleri bakanı Mahmud Riyad, Mısır ve Suudi Arabistan'ın 1965 tarihli Cidde Anlaşması'nı yenilemelerini önerdi. Faysal Nâsır'ın teklifinden memnun kaldı ve İmam el-Bedir, Nâsır'ın sözünü tutması halinde birliklerini Mısır'ın yanında İsrail'e karşı savaşmak üzere konuşlandırmaya söz verdi.[103] Nâsır ve Faysal, Nasır'ın 20.000 askerini Yemen'den çekmeyi, Faysal'ın el-Bedir'e silah sevkiyatını durdurmayı ve üç tarafsız Arap devletinin de gözlemci göndermeyi kabul ettiği bir anlaşma imzaladı. es-Sallal ise Nâsır'ın kendisine ihanet ettiğini düşünüyordu.[104] Nâsır Mısır'daki yaklaşık 100 milyon dolarlık Suudi varlığını serbest bıraktı ve Faysal o yılın başlarında devraldığı Mısır'a ait iki bankayı özelleştirdi.[105] Suudi Arabistan, Libya ve Kuveyt Mısır'a yıllık 266 milyon dolar sübvansiyon vermeyi kabul etti ve Suudi Arabistan 154 milyon dolar katkıda bulundu.[106]
Faysal, 1967'deki Altı Gün Savaşı sırasında Suudi Arabistan Silahlı Kuvvetleri'nin alarma geçmesini, tüm tatillerin iptal edilmesini ve Krallığın kuzeyindeki güçlerin harekete geçirilmesini emretti. Bunu takiben, 20.000 Suudi askerinden oluşan bir gücün Arap güçlerinin yanında yer almak üzere Ürdün'e gitmesi için emir verildi. Savaştan sonra, on yıl boyunca gerektiğinde destek ve yardım sağlamak üzere Ürdün topraklarında bir Suudi kuvvetinin konuşlandırılması talimatını verdi.
Ayrıca Hartum Konferansı'nda Suudi Arabistan, Libya ve Kuveyt, 1967 Savaşı'ndan etkilenen ülkeler arasında dağıtılmak üzere 378 milyon dolar değerinde bir fon oluşturmayı kabul etti. Suudi Arabistan 140 milyon dolarlık katkıda bulunacaktı.[107] Ancak Faysal, savaşa dâhil olan Arap ülkelerinin Suudi Arabistan'ın mali yardımının artırılmasına ilişkin taleplerinden uzak durmak için 1969 yılına kadar Arap Birliği zirvelerine bizzat katılmamış, temsilci de göndermemiştir.[108]
Faysal'ın torunu Prens Amr bin Muhammed el-Faysal, Kral Faysal'ın bu dönemdeki ruh haliyle alakalı olarak "Akrabalarım ve diğer yakınlarım bana 1967'den ve Kudüs'ün İsraillilerin eline geçmesinden sonra Kral Faysal'ın hayatında bir dönüm noktası olduğunu söylediler. Onlara göre kral bir daha asla gülümsemedi. Ben de onu gülümserken pek görmedim. Çok sessiz ve düşünceli biri haline geldi. Genellikle konuşmak yerine dinlemeyi tercih ederdi." şeklinde açıklama yapmıştır.[109]
Mısır devlet başkanı Nâsır'ın 1970 yılında ölmesinin ardından Faysal, Sovyetler Birliği'nden kopmayı ve Amerikan yanlısı tarafa geçmeyi planlayan Nâsır'ın halefi Enver Sedat'a yakınlaştı. Kral Faysal, Sedat'ın 1973 Arap-İsrail Savaşı'nı başlatmasının ardından, çatışma sırasında Batı'nın İsrail'e verdiği desteği protesto etmek için Suudi petrolünü dünya pazarlarından çekti ve 1973 Petrol Krizinin arkasındaki başlıca güç oldu. Ambargo başlangıçta Kanada, Japonya, Hollanda, Birleşik Krallık ve ABD'ye uygulanmış, ancak daha sonra Portekiz, Rodezya ve Güney Afrika'ya da genişletilmiştir.[110] Mart 1974'te ambargonun sona ermesiyle petrol fiyatı yaklaşık yüzde 300 artmış,[111] dünya genelinde varil başına 3 ABD dolarından (19 $/m3) yaklaşık 12 ABD dolarına (75 $/m3) yükselmiştir. ABD fiyatları ise çok daha yüksektir. Ambargo, dünya siyaseti ve ekonomisi üzerinde kısa ve uzun vadeli pek çok etkisi olan bir petrol krizini ya da "şokunu" tetikledi. Bu hamle, Faysal'ın kariyerinin belirleyici bir eylemi olarak kabul edildi ve kendisine dünya çapında birçok Arap ve Müslüman arasında kalıcı bir prestij kazandırdı.
1974 yılında Time dergisi tarafından Yılın Kişisi seçilen Faysal'ın ölümünden sonra Suudi Arabistan'da yaşanan ekonomik patlamayı, krizin yarattığı beklenmedik gelir körükledi. Yeni petrol geliri Faysal'ın 1967'deki Altı Gün Savaşı'nın ardından Mısır, Suriye ve Filistin Kurtuluş Örgütü'ne başlattığı yardım ve sübvansiyonları büyük ölçüde arttırmasını da sağladı.[112]
Suudi Arabistan ve Arap dünyasında Faysal'ın petrol ambargosu nedeniyle bir Batı komplosuyla öldürüldüğüne dair yaygın bir inanış vardır.[113][114]
Faysal eş zamanlı olarak birçok kez evlendi.[10] Eşleri el-Kabir, es-Sudeyri, el-Ciluvi ve es-Süneyyan gibi ülkenin önemli ailelerden geliyordu.[115] Eşleri şunlardı:
Faysal'ın çocukları iyi bir eğitim aldı. Kızları yurtdışında eğitim görmüş ve dünyanın dört bir yanındaki çeşitli okul ve üniversitelerden mezun olmuşlardır.[128][129] Oğulları da aynı şekilde yurtdışında eğitim görmüştür.[130] Buna kıyasla, selefi Kral Suud'un 108 çocuğundan sadece altısı liseden mezun olmuştur.[128][129] Faysal'ın oğlu Türki New Jersey'deki prestijli okullarda örgün eğitim aldı ve daha sonra Georgetown Üniversitesi'ne devam etti.[131] Bir diğer oğlu Suud ise Princeton Üniversitesi mezunuydu. Faysal'ın oğulları Suudi hükûmetinde önemli görevlerde bulundular. En büyük oğlu Abdullah bir süre hükûmette görev aldı. Faysal'ın oğlu Halid, 2007 yılında Mekke valisi olmadan önce otuz yıldan fazla bir süre Suudi Arabistan'ın güneybatısındaki Asir Bölgesi'nin valiliğini yaptı. Prens Suud 1975-2015 yılları arasında Suudi dışişleri bakanı olarak görev yaptı. Prens Türki, Suudi istihbaratının başı, Birleşik Krallık büyükelçisi ve daha sonra da ABD büyükelçisi olarak görev yaptı.[132] Faysal'ın oğullarından biri olan Abdurrahman Sandhurst Kraliyet Askeri Akademisi mezunuydu. Bir diğer oğlu Muhammed ise iş adamıydı.[133] Faysal'ın kızları da Suudi toplumunda önemli roller üstlendi. Kızı Sara 2013-2016 yılları arasında Şûra Meclisi'nde görev yaptı.[134]
Üvey kardeşlerinin çoğunun aksine Faysal, akıcı bir şekilde İngilizce ve Fransızca konuşabiliyordu. Ancak Arapça konuşmayı tercih ederdi. Çevirmenleri hata yaptığında, Faysal onları düzeltirdi.[135]
Kral Faysal dürüstlüğü, aşırı alçakgönüllülüğü, nezaketi ile tanınırdı. Sadece bir hayat yaşayıp savurganlık ve lüksten kaçınırdı. Birçok hobisi vardı; bunlardan bazıları şahincilik, avcılık, edebiyat ve şiirdi. Ayrıca her yıl düzenlenen Necdi festivallerinin ve kutlamalarının büyük bir hayranıydı.[136] Faysal iktidara geldikten ve devlet işleriyle meşgul olmaya başladıktan sonra uzun saatler çalışmaya başladı ve bazı ilgi alanlarını bir kenara bırakmayı tercih etti.[137]
Faysal 1964 yılında iktidara geldikten sonra kısa sürede uluslararası kamuoyunun dikkatini çekti. The New York Times, Faysal'ın "Rudyard Kipling'in bir şiirinden ya da Hollywood'daki bir oyuncu ajansından çıkmış birine" benzediğini belirtmiştir.[135] Yaklaşık 1.82 metre boyundaydı, ancak babası Abdülaziz ve kardeşi Suud kadar uzun değildi.[138][139] Hemen hemen sadece Avrupa tarzı kıyafetler giyen İran Şahı Muhammed Rızâ Pehlevî gibi diğer Müslüman liderlerle kıyaslandığında Faysal'ın mütevazı giyindiği, yabancı devlet adamlarının huzurunda bile geleneksel Suudi kandurasını giyerken görüldüğü bilinmektedir.[135]
Kral Faysal 25 Mart 1975'te, üvey kardeşi Müsaid bin Abdülaziz'in oğlu Faysal bin Müsaid tarafından yakın mesafeden vurularak öldürüldü. Faysal Amerika Birleşik Devletleri'nden yeni dönmüştü. Cinayet, kralın sarayını vatandaşların kendisine dilekçe vermesi için açtığı bir etkinlik olan mecliste meydana geldi.[140]
Prens Faysal bekleme odasında kralla görüşmek için bekleyen Kuveytli temsilcilerle konuştu. Prens kralı kucaklamaya yanaştığında, Kral Faysal Suudi geleneklerine uygun olarak yeğenini öpmek için eğildi. O anda Prens Faysal tabancasını çıkardı ve krala ateş etti. İlk kurşun kralın çenesine isabet etti, ikincisi ise kulağından girdi. Kralın korumalarından biri Prens Faysal'a kılıçla saldırdı. Petrol Bakanı Ahmed Zeki Yamani prensi öldürmemeleri için korumalara defalarca bağırdı.[141]
Kral Faysal hemen Riyad'daki Merkez Hastanesi'ne götürüldü. Doktorlar kalbine masaj ve kan nakli yaparken kral hâlâ hayattaydı. Fakat doktorların çabaları başarısız oldu ve Kral Faysal kısa bir süre sonra öldü. Saldırıdan önce ve sonra suikastçının sakin olduğu bildirildi. Cinayetin ardından Riyad'da üç gün yas ilan edildi ve bu süre zarfında tüm hükûmet faaliyetleri askıya alındı.[141] Kral Faysal için düzenlenen cenaze töreni Riyad'daki 'Id Camii'nde yapıldı[142] ve 26 Mart 1976'da Ud Mezarlığı'na defnedildi.[143][144] Cenaze töreni sırasında yeni tahta çıkan Kral Halid ağabeyinin başında gözyaşı döktü.[145]
Kralın öldürülmesine ilişkin teorilerden biri, Prens Faysal bin Müsaid'in kardeşi Prens Halid bin Müsaid'in intikamını almaktı. Kral Faysal, şiddetli protestolara neden olan ülkedeki ilk televizyonun kurulmasına da yol açan bazı reformlar başlatmıştı. Prens Halid 1966 yılında televizyon kanalına yönelik düzenlenen saldırıya öncülük etmiş ve saldırı sırasında bir polis tarafından vurularak öldürülmüştü.[146]
Prens Faysal bin Müsaid saldırıdan hemen sonra yakalandı. İlk başta akıl sağlığının yerinde olmadığı söylendi. Ancak yargılamanın ardından sağlık uzmanlarından oluşan bir heyet, prensin kralı vurduğunda akli dengesinin yerinde olduğuna karar verdi. Ülkenin yüksek dini mahkemesi prensi kral katili olarak mahkûm etti ve idamına karar verdi. Prens Faysal, suikasttan yaklaşık üç ay sonra 18 Haziran 1975'te Riyad'daki Deera Meydanı'nda halka açık bir şekilde başı kesilerek infaz edildi.[141]
Faysal'ın ölümünden sonra oğulları onun anısına Kral Faysal Vakfı adında uluslararası bir hayırseverlik kuruluşu kurdular.[147] Grateful Dead'in 1975 tarihli Blues for Allah albümünün adı kralın ölümünden sonra söz yazarı Robert Hunter tarafından verildi.[148]
Gerald de Gaury, kralın Faysal: Suudi Arabistan kralı isimli bir biyografisini yayınladı.[149] 2013 yılında Aleksey Vasilyev, Suudi Arabistan kralı Faysal: Kişilik, İnanç ve Zaman adlı bir başka biyografi yayınladı. Agustí Villaronga'nın 2019 yılında yönettiği Born a King adlı film, Faysal'ın 1919 yılında on üç yaşındayken Londra'ya yaptığı ziyareti konu aldı.[150]
Ekim 1976'da Kral Halid, Pakistan'ın İslamabad şehrinde ağabeyinin adını alan Faysal Camii'nin inşasını başlattı.[151] Pakistan'ın üçüncü büyük şehri olan Lyallpur'un adı 1979 yılında Faysal'ın onuruna Faysalabad olarak değiştirildi.[152][153] Ayrıca Karaçi'deki iki büyük Pakistan Hava Kuvvetleri üssünden birine "Faysal PAF Üssü" adı verildi.[153]
Faysal Filistin yanlısı görüşlere sahipti. Hükümdarlığı boyunca Filistin davasını destekledi ve İsrail'e yönelik sert eleştirileriyle dikkat çekti. Aynı zamanda anti-komünistti ve onun yönetiminde Suudi Arabistan Sovyetler Birliği'ne karşı ABD ile müttefik olmaya devam etti.[88] Faysal ayrıca pan-İslamizmi destekledi ve Müslümanlar arasında birlik kurmaya çalıştı. Bununla birlikte, krallığı sırasında İslami din adamlarının gücünü azalttı.[82]
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.