en yaygın ikinci İslam mezhebi Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Şiilik veya Şia (Arapça:اَلشِّيعَةeş-Şîâ, Farsça:شِیعَهŞîa), Muhammed'den sonra devlet yönetiminin Ali'ye ve onun soyundan gelenlere ait olduğu fikrini savunan; Ali ile birlikte onun soyundan gelen imamların günahsızlığına, yanılmazlığına ve bizzat Allah tarafından imam olarak seçildiklerine dair inanışların ortak adıdır.[1][2] İslam dünyası içerisinde Müslüman nüfusun yüzde 10-15'lik kısmını oluşturur.[3] Siyasi saiklerle ortaya çıkan bu ayrılık, zaman içinde fıkhi ve itikadi bir alt yapı kazanarak mezhepleşmiştir.
Bu maddedeki bilgilerin doğrulanabilmesi için ek kaynaklar gerekli. (Şubat 2024)
Bu maddenin içeriğinin Türkçeleştirilmesi veya Türkçe dilbilgisi ve kuralları doğrultusunda düzeltilmesi gerekmektedir. Bu maddedeki yazım ve noktalama yanlışları ya da anlatım bozuklukları giderilmelidir. (Yabancı sözcükler yerine Türkçe karşılıklarının kullanılması, karakter hatalarının düzeltilmesi, dilbilgisi hatalarının düzeltilmesi vs.) Düzenleme yapıldıktan sonra bu şablon kaldırılmalıdır.
Şia terimi, takipçiler anlamına gelen Arapça "şiâ" kelimesinden gelmektedir. Tarihteki kullanım Şiât-u Ali, yani Ali'nin takipçileri anlamına gelen ifadenin kısaltılmış hâlidir. Sünni kaynaklar, bu terimin Muhammed'in ölümünü takip eden yıllarda kullanılmaya başlandığına, Şiiler ise daha önce de kullanıldığına inanırlar.
Şii İslam inancında Ali'nin çok özel bir yeri vardır. Şii amentüsünde bulunan imamet anlayışına göre İslam peygamberi Muhammed öldükten sonra onun yerine imam/halife olması gereken kişi Ali'dir ve imamet Ali'nin soyundan devam eder.
Şiilik akımı değişik fikirler barındırmaktadır. Ortak noktaları, Muhammed'in ölümünün sonrasında imamet veya hilafet makamının Ali ile başlamak üzere onun soyundan gelen insanlara ait olduğunu kabul etmektir.
Şiiler arasında imamet hakkında farklı görüşler var olduğundan Şiilik genel olarak üç kategoriye ayrılmaktadır:
Zeyd’îyye (Beşçiler)
Zeydîler, Muhammed'den sonra imamların sıralamasının şu şekilde olduğuna inanırlar: Ali el-Mûrtezâ, Hasan bin Ali, Hüseyin bin Ali, Ali bin Hüseyin (Ali Zeyn el-Âb’ı-Dîn), Zeyd bin Ali.
Daylam ve Taberistan bölgesinde 864 yılından 928 yılına kadar hüküm süren Alavîler adındaki devlet, tarihte kurulmuş olan ilk Zeydî devletidir. Tarihte değişik Zeydî inançları ortaya çıkmıştır. Günümüzde Zeydîler en yoğun olarak Yemen'de yaşamaktadırlar.
İsmâ‘il’îyye (Yediciler)
İsmaililer'e göre, imamet sıralaması şöyledir: Ali el-Mûrtezâ, Hasan bin Ali (Nizariler'e göre imam değildir), Hüseyin bin Ali, Ali bin Hüseyin (Ali Zeyn el-Âbidîn), Muhammed el-Bakır, Cafer es-Sadık, İsmâil bin Câ'fer el-Mûbarek, Muhammed bin İsmâ‘îl eş-Şâkir.
Onikiciler'e göre imamet sıralaması şöyledir: Ali el-Mûrtezâ, Hasan bin Ali, Hüseyin bin Ali, Ali bin Hüseyin (Ali Zeyn el-Âb’ı-Dîn), Muhammed el-Bakır, Cafer es-Sadık, Musa el-Kâzım, Ali er-Rıza, Muhammed el-Cevâd, Ali Naki, Hasan el-Askerî, Muhammed Mehdi.
Onikiciler, Safeviler döneminden beri Şiiler arasında çoğunluktadırlar. Onikici olan birçok inanç bulunmaktadır. Bunların en yaygını Caferilik mezhebidir. Bunun dışında Nusayrîlik, Anadolu Aleviliği, Bektaşilik, Ehl-i Hak, Malang, Nurbahşîye tarikatı gibi inanışlar da Onikicidir. Ama Caferiler, Caferilik mezhebinden başka hiçbir mezhebin Şii olduğunu kabul etmez. Diğer on ikici inanışların ve yedici inanışların İslam dışı olduğuna inanır. Şii mezhebi olan Zeydî mezhebini Müslüman saymakla beraber "hak" bir mezhep olmadığına inanırlar.
On İki İmam
Ali bin Ebu Tâlib (600–661), "Emir ül-Mü'minin" olarak da bilinir
Hasan bin Ali (625–669), Hasan al Mücteba olarak da bilinir.
Hüseyin bin Ali (626–680), Husayn al Şehid, Şah Hüseyin veya Husayn al Şaheda olarak da bilinir.
Ali bin Hüseyin (658–713), Ali Zeynel Âbidin olarak da bilinir.
Muhammed bin Ali (676–743), Muhammed el-Bakır olarak da bilinir.
Cafer bin Muhammed (703–765), Cafer-i Sadık olarak da bilinir.
Musa bin Cafer (745–799), Musa el-Kâzım olarak da bilinir.
Ali bin Musa (765–818), Ali er-Rıza olarak da bilinir.
Muhammed bin Ali (810–835), Muhammad el-Cevad veya Takî olarak da bilinir.
Ali bin Muhammed (827–868), Ali Naki veya El-Hâdî olarak da bilinir.
Hasan bin Ali (846–874), Hasan el-Askerî olarak da bilinir.
Muhammed bin Hasan, Muhammed Mehdî olarak da bilinir. Şiî inancına göre çocuk yaşından beri hâlen kayıp olup (gaiba) Kıyamet yaklaşınca ortaya çıkacaktır.
Şiiler, diğer dinî konularda ve hadis konusunda zengin kaynaklara sahiptirler. Fakat bunların çoğu diğer mezheplerce çok fazla dikkate alınmazlar.
Sünni ve Şii ayrımı peygamber Muhammed'in 632 tarihinde vefatıyla birlikte başlamıştır. Yaşadığı sürece dinî rehberliğin yanı sıra siyasi önder vasfını da kendisinde bulunduran Muhammed’in artık hayatta olmayışı, Müslüman cemiyeti yeni önderin kim olacağı sorusuyla karşı karşıya bırakmıştı. Sakife denilen yerde toplanan bir grup Müslüman, hilafete Ebu Bekir'i seçmiş, daha sonra “Şiat‘ü Ali” olarak adlandırılacak olan Ali taraftarı bir grup Müslüman da Muhammed'in damadı olan Ali'nin bu göreve daha layık olduğunu ve Ebu Bekir'i seçen grubun hak yoldan saptığını düşünmüştür. Dahası Ebu Bekir'in halifeliği Ali'nin elinden Fatıma'nın evinin basılması ve yakılması ile zorla aldığını iddia ederler.
Peygamberin ölümü üzerinden yaklaşık otuz yıl geçtikten sonra İslam toplumu ilk iç savaşı yaşamıştır. Bu savaş, Müslümanların Emevi taraftarları, Ali taraftarları ve Haricîler olarak bölünmesine yol açmıştır.
Şiilik ile Sünnilik arasındaki anlayış ve uygulama farkları
Şiiler, Muhammed'den sonra halifeliğin Ali ve soyuna ait olduğunu savunur. İlk üç halifenin hilafeti Ali'den gasp ettiklerine inanırlar. Sünniler bunu reddederler ve Ebu Bekir'in halife olması gerektiğine dair Muhammed'in hastayken imamlığı Ebu Bekir'e bırakması[4] ve Ebu Bekir'in Kur'an'da gıyaben geçmesinin diğerlerine nazaran üstünlük sayılması gibi örnekler[5] gösterirler.
Siyasi iktidar ve emir sahiplerine itaat: Sünnilere göre iktidar bir soy meselesi değil, ümmetin kendi içinde istişare ile çözeceği siyasi bir konudur. "Ûl-ül Emre itaat"e uyulur. Sünnilere göre Peygamber ve akabinden gelen Hulefâ-î Râşidîn, hem devlet başkanı hem de imam yani yönetici idiler. Onlardan sonra bu görevlerin ayrıldığından söz edilebilir. Şiilerde ise iktidar, inanç meselesidir ve meşru siyasi lider aynı zamanda ruhani liderliği de elinde bulunduran Ali ve soyundan gelen imamlara aittir. Caferiler'e ise, kıyamete kadar gizli kalacak olan Mehdi dâhil on iki imamın günahsız olduğuna, vahiy alma hariç masumiyet ve benzeri konularda peygamberlere benzediğine inanılır.
Küçük yaşta gaip olan on ikinci imamın ölmediğine ve hâlen hayatta olup Mehdi olarak tekrar geri döneceğine inanırlar.
Şiiler, tehlike anında inancı gizlemenin, saklamanın caiz olduğuna inanırlar.
Muta nikâhının (belirli bir süreyle sınırlandırılmış evlilik) Sünnilerin kabullenmemesinin aksine dinen uygun (caiz) olduğuna inanırlar. Şiilere göre bunun Muhammed zamanında yapılması uygun görülmüş, Kur'an'da da onaylanmıştır.
Dörtçüler
Keysanîlik(Dörtçüler): Mehdi kavramını ortaya atarak ilk defa imam ünvanını kullanan; Ali bin Ebu Tâlib'den sonra sırası ile Hasan bin Ali, Hüseyin bin Ali ve dördüncü İmâm olarak da Ali bin Hüseyin (Zeyn el-Âb-ı Dîn)’in yerine Ali bin Ebu Tâlib’in Bânû Hânife Kâbilesi mensûbu Havlet bint Câ'fer’den olan oğlu Muhammed bin el-Hânifîyye'nin imamlık ve Mehdîliğini kabullenen; temelleri El-Mukhtar bin Ebû ʿUbeydullah el-Tâifî tarafından atılan ve daha sonra da kendi içlerinden Abbâsîler Hâlifeliği’ni çıkaran gulat fırka.
Berberîcilik: Muhammed bin el-Hânifîyye’yi tanrısallaştıran ve Hamza ibn ʿUmara el-Berberî'nin Peygamber olduğuna inananlardan müteşekkil fırka.
Hâşimîlik (Dörtçüler): Muhammed bin el-Hânifîyye’nin ölümünü kabullenerek en büyük oğlu Ebu Hâşim'i halef olarak kabul edenlerden oluşan fırka.
Karibîlik / Kuraybîlik (Dörtçüler): Adını imâm Ebu Karib/Kurayb el-Darir’den alan, Muhammed bin el-Hânifîyye’nin ölmediği, ama saklandığı ve bir gün adalet dağıtmak üzere yeryüzüne Mehdî olarak döneceğine inanılan fırka.
Sarrajcılık (Dörtçüler): Muhammed bin el-Hânifîyye’nin ölümünü kabullenen, fakat ileride bir gün adalet dağıtmak üzere yeryüzüne Mehdî olarak döneceğine inanılan Hayyan el-Sarraj tarafından kurulan fırka.
Dukeynîlik: Muhammed'in haleflerinin Ali bin Ebu Tâlib'in tarafını tutmamalarından dolayı imânlarını kaybettiğine inananların mezhebi;
Halefîlik: Zeyd bin Ali'nin haleflerinin Abd el-Samed adlı bir şahıs ve onun neslinden devam ettiğine inananların mezhebi;
Heşebîlik / Sûrhabîlik: İmâmlığın, imâmın bilgisiz ve ahlâksız olması dahil her hâlükârda Hasan bin Ali ile Hüseyin bin Ali'nin soyundan gelenlerde kalması gerektiğine inananların mezhebi;
Yarûdîlik: Adını Ebû’l Jarûd Ziyad bin Ebû Ziyad’dan alan, Ebu Bekir, Ömer bin Hattâb ve Osman bin Affan'ın her üçünün Ali bin Ebu Tâlib'i halife seçmemekle büyük bir günah işlemiş olmamakla beraber hatalı bir davranışta bulunmuş olduklarına ve bu nedenle de onların Ashâb'tan sayılamayacağını beyân etmekle beraber alenen suçlamaktan da kaçınan, diğer taraftan Talha bin Ubeydullah ile Zübeyr bin Avvâm'ı Ali bin Ebu Tâlib'e başkaldırmış olmalarından ötürü şiddetle kınayanların mezhebi;
Süleymânîlik: Adını Süleyman bin Jarîr’den alan, halifeliğin kime gideceğinin istişareler neticesinde karara varılması gereken bir husus olduğuna ve Ebu Bekir ile Ömer bin Hattâb'ın Ali bin Ebu Tâlib'i halife seçmemekle hata işlediğine, fakat günaha girmediğine inananların mezhebi;
Butrîlik / Tâbîrîlik: Kathir en-Nevva El-Ebter tarafından kurulan, inançları hemen hemen Süleymânîlik ile aynı olmakla birlikte Ebu Bekir, Ömer bin Hattâb ve Osman bin Affan'ın Ali bin Ebu Tâlib'i halife seçmemekle hatalı olduğuna, fakat günaha girmemiş olduklarına inananların mezhebi;
Sâlihîlik: Hasan bin Sâlih tarafından kurulan, inançları hemen hemen Süleymânîlik ile aynı olmakla birlikte Ebu Bekir, Ömer ve Osman'ın Ali'yi halife seçmemekle hatalı olduğuna, fakat günaha girmemiş olduklarına inananların mezhebi;
Câferîlik: On iki İmam'a Muhammed'in hak vâsî ve halifeleri ve Allah'ın mâsum evliyâ ve hûccetleri olarak inanan, en yaygın grup
Haydarîlik: Kutb'ûd-Dîn Haydar tarafından kurulan, 12. yüzyıldan itibaren Kalenderîliğin en yaygın ve fa'al kolunu oluşturan, kendilerini hakir görmek ve aşağılamak suretiyle vücutlarına demirden halkalar takarak yalın ayak dolaşan, keçe ve çuhadan yapılma elbiseler giyerek zillet içerisinde bekâr kalmak suretiyle yaşayanların oluşturduğu grup[9]
Yâresânîlik:[13]Ali’ye ulûhîyet isnâd eden gulat fırka.[14](Bektâşîlik'te olduğu gibi Barak Baba'nın fikirlerinin etkisiyle ortaya çıkmış olmakla beraber On İki İmamcı olmayıp İslâmiyet'e Bahailik'ten de uzak kalan inançlar kapsamında mutalâa edilir.)[15]
Nusayrîlik; Ali’ye ulûhîyet isnâd eden gulât fırka.
Hurûfîlik(Onbircidir; FazlʿAllâh Esterâbâdî-Nâimî’ye ulûhîyet isnâd eden ghulât (köktendinci) fırka.):Tanrı'nın her peygamberde aşamalı olarak kendisini açtığına, en son olarak da yedinci Şiî imamı Musa el-Kâzım’ın soyundan gelen ve Hurûfîlik inancının kurucusu olan "Feyzl’ul-Lâh Ester-Âbâdî"’nin bedeninde vücûd bulduğuna ve ("Feyzl’ul-Lâh Ester-Âbâdî") Nâimî’nin "Câvidân el-Kebir" (Câvid-Nâme)’sinin Kur'an-ı Kerîm’i ilgâ ettiğine inanan grup;
Nûktâvîyye: Muhammed’in daha yüksek seviyede reenkarnasyonu olduğu iddiasıyla 1397 yılında kendisini Mehdî ilân eden "Mahmud Pasîkhânî" tarafından İsmâilîyye-Nizârîlik mezhebi ile tanınan İsfahan Eyaleti'nin Kaşan şehri yakınlarında Anjudan köyünde Hurûfîlik’nin bir yan kolu olarak kurulan ve Pasîkhânî’nin ölümünden sonra da Şah Tahmasb’ı Mehdî ilân etmeğe kalkışan grup.
Bektaşîlik: Adını 13. yüzyılda Anadolu'nun İslâmlaşması sürecinde etkin olarak faaliyet gösteren ve Horasan Melametîliğinin önde gelen temsilcilerinden Yusuf Hemedânî'nin öğrencisi Hoca Ahmed Yesevî'nin öğretilerinin Anadolu'daki uygulayıcısı olan büyük Türk mutasavvıfı Hacı Bektaş-ı Velî'den alan tarikat.
Safeviyye: Safevîler'in son dönemlerinde Ahbârîlik itikâdî ekolü tarafından biçimlendirilen tarikat.
Celâlîlik: Kendini mehdî ilân eden Bozoklu Şeyh Celâl taraftarlarının oluşturduğu grup
Nimetullahîlik: Altıncı İmâm Câfer-i Sâdık soyundan gelen, Kadirîliğe mensup Abdullah b. Es‘ad el-Yâfiî'nin müridi olan Nimetullah-ı Velî tarafından kurulan tarikat
Nurbahşîlik: Cevad Nurbahş tarafından 20. yüzyılda yeniden yapılandırılan tasavvufî Yeni-Nimetullahîlik yolu.
Sınıflandırılamayanlar
Eftahîlik / Fethîlik: Adını "geniş" mânâsına gelen "eftâh" kelimesinden alan ve altıncı imam Câfer-i Sâdık'ın oğlu Abdullah el-Eftâh'ın yedinci imam olduğuna inanan grup
Muhammedîlik: Hasan El Askerî'nin değil de Ali Naki'nin oğlu Muhammed bin Ali el-Hâdi'nin on birinci imam olduğuna inanan grup
Tavûssîlik (Altıcılar): İmam Câfer-i Sâdık'ın Mehdî olduğuna ve ölmediğine inanan grup
Vâkıfîlik: İmam Musa el-Kâzım'ın son imam olduğuna inananlardan oluşan grup
Şiiler, İslam dinine mensup 1,5 milyar müslümanın,[16] yaklaşık olarak 200 milyonunu temsil ederek, İslam âleminin %16'sını oluşturmaktadırlar.[kaynak belirtilmeli]İran, Azerbaycan, Bahreyn, Irak ve bir olasılıkla Yemen'de nüfusun çoğunluğunu, ayrıca Lübnan'ın da önemli bir kısmını oluşturmaktadırlar.[kaynak belirtilmeli]
"Mapping the Global Muslim Population". 7 Ekim 2009. 14 Aralık 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Ocak 2021. The Pew Forum's estimate of the Shia population (10–13%) is in keeping with previous estimates, which generally have been in the range of 10–15%.
W. Madelung, "Khurrammiya" in Encyclopaedia of Islam. Edited by: P. Bearman, Th. Bianquis, C.E. Bosworth, E. van Donzel and W.P. Heinrichs. Brill, 2009. Brill Online.
Ahmet Yaşar Ocak, Anadolu Türk SûfîliğindeAhmed-i Yesevî Geleneğinin Teşekkülü Milletlerarası Ahmed Yesevi Sempozyumu Bildirileri (26-27 Eylül 1991), Ankara 1992, Kültür Bakanlığı Yayınları, s.79-80
'Religion: Virtually the entire population is Muslim. Between 80 and 85 percent of Muslims are Sunni and 15 to 19 percent, Shia.'"Shia women too can initiate divorce"(PDF). Library of Congress Country Studies on Afghanistan. Ağustos 2008. 14 Temmuz 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi(PDF). Erişim tarihi: 27 Ağustos 2010.
Muhammed Ebû Zehra: Mezhepler Tarihi, Sayfa 225, Düşün Yayıncılık, İstanbul, 2011. (Câ’bir, i’tikad ve imân esasları konusunda Câ’fer-i Sâdık’tan ders almış ve onun i’tikadını benimsemiştir. Câ’bir bin Hayyân, Câf’er-i Sadık’ın îlmini topladığı beşyüz risâlesini bir araya getirerek tek bir kitâp halinde yayınlamıştır. Câ’bir bu risâlelerin, kendisinin Câf’er-i Sadık’tan edindiği feyz ve ilhâmlar sayesinde teşekkül ettiğini belirtmiştir.)
Muhammed Ebû Zehra, Mezhepler Tarihi, Sayfa 225, Düşün Yayıncılık, İstanbul, 2011. (İmâm Câ’fer’in Allah’ın mevcûdiyetini bilme gayesi için Kozmoloji ilmiyle uğraştığını bildiren deliller vardır. Elde ettiği bilgileri Allah’ın vahdaniyetini ispat etmek amacıyla kullanmıştır. Bu konuda, İmâm Câ’fer-i Sadık, Kur'an’in evren ve tabiât hakkında bilgiler vererek insanları düşündürme methodunu uygulamıştır. Mufaddal bin Amra’ya yazdırdığı “Risalet-ût Tevhîd” adlı kitabında tabiât olaylarının insanın hizmetine sunulmuş olduğunu öne sürerek, hepsinin bir yaratıcının eseri olması gerekliliği hakkında yürüttüğü fikirlerini savunmuştur.)