Şeriat
İslamî hukuk / From Wikipedia, the free encyclopedia
Şeriat (Arapça: شَرِيعَة, şarīʿa), Kur'an âyetleri ile Muhammed'in söz ve fiillerinden oluşan naslardan alimler sınıfının (Fukaha) çıkarımları (istinbat) ile oluşturulan dinî kanunlar toplamıdır. İslam'da ibadetler (farz-vacip kabul edilen), muameleler ve cezalarla ilgili tüm kavram ve kuralları kapsar. Tarihsel seyir içerisinde kanun ve kuralların teorik (usul) ve pratik uygulama (füru/fetva) çalışmaları ile ilgilenen ve isimleri öne çıkan kişiler adına belirli toplum ve devlet yönetimlerinin de tercihlerini yansıtan fıkıh mezhepleri ortaya çıkmış, ancak şeriat hiçbir zaman tek başına geçerli bir hukuk sistemi olmamış, Ömer[1] veya Emevilerden itibaren "örfi hukuk" ile birlikte kullanılmıştır.[2][3] Şeriat’ın "insanlar arası ilişkiler bölümü” 1850’lerden itibaren “İslam hukuku” olarak yeni bir isimle sunulmaya başlanır.[4] İslam hukukunda yer yer modern hukukla benzer argümanlar kullanılmasına rağmen aralarında bir takım temel farklar vardır. İslam'da hukuki argümantasyon olarak -insanların birbirlerinin maddi ve manevi alanlarına girmelerini yasaklayan- hak (kul hakkı) ve -üst makamın alt grup insanlara dengeli davranmasını içeren- adalet kavramları ön plana çıkarılır.[5] Buna göre amirler emirleri altında bulunan insanların gözetimi[6] ve onlara karşı adaletli olmakla, yönetilenler ise onlara itaatle yükümlüdürler. Adaletten sapan amire itaat edilip edilmeyeceği tartışmalıdır.[7] Ayrıca bu anlayışta insanlar Allah'ın kulları (İbadullah) olmakta, şeriat onlara karşı adaletli davranmayı gerektirse bile (erkek-kadın, köle-efendi ayrımı gibi) eşit davranmayı gerektirmemektedir. Şeriat ile modern hukuk arasındaki farklardan belki de en önemlisi, insanların eşit ve özgür bireyler oldukları temelinde geliştirilen modern hukuktaki insan hakları kavramına karşılık, şeriat anlayışında bireysel özgürlük kavramı bulunmamasıdır.[8] Dinî edebiyat ve söylemlerde sıkça kullanılan özgür irade kavramı günlük yaşam tarzını seçebilmesinde değil, kader karşısında insanın uhrevi sorumluluğu bağlamındaki felsefi tartışmalarda görülür. Kur'an'da 30 ayette tekrarlanan[9] ve İslamcılığın temel motivasyonlarından birisi olan “şeriatta kötü olarak tanımlanan durumlar için güç kullanımı kişilerin ev, elbise, beden ve ibadet–inanç gibi özel alanlarına girmeyi gerektirse bile bu kişilerin (kul) hakkına tecavüz olarak değerlendirilmez.[10][11][12][13]
Bu maddede yeterince bilgilendirici olmayan ve bağlantı ölümüne karşı savunmasız olan yalın URL'ler kullanılmıştır. (Ekim 2023) |
Kur'an'da kademe içermeyen birkaç suçtan söz edilir ve bunlar kısas veya kademelendirilmemiş[14] tek bir bedensel ceza ile karşılanır. Şeriatın dinî bir argüman veya inanç olarak tamamıyla Allah’ın emir ve yasakları ile ilgili veya bu çerçevede yürütüldüğü kanaati de yanlıştır. Hudud olarak isimlendirilen az sayıda suçun dışında kalan tazir cezaları, bir kısım fakihler tarafından Kur'an'a aykırı kabul edilen recm,[15] ve hür kadınlarla cariyeler arasında kadın giyiminde getirilen keskin ayrım gibi birçok düzenleme bu kapsamda sayılabilir. İslam tarihinde kendilerinin geliştirdikleri argümanlarla şeriatın katı zahirî yorumlarına ilk karşı çıkanlar mutezile, felsefeciler ve batıni gruplar oldu. Modern çağda köktendinci terör örgütleri ve modernist İslamcılar, şeriatın kendilerince benimsenen farklı yorumlarını dinî-siyasi-terörist örgütlenmeler ve farklı propaganda yöntemleri kullanarak gündeme getirip uygulanmasını savunurlarken İslami modernizm şeriatı insan hakları ve Batı değerleri ile uzlaştırmaya çalışmış, Fazlurrahman Malik ve Mustafa Öztürk gibi ilahiyatçı düşünürler ise şeriat hükümlerinin tarihsel özellikler taşıdığı[16][17] ve artık terk edilmesi gerektiği şeklinde özetlenebilecek görüşleriyle bu tartışmaya katılmışlardır.[18]
Şeriat uygulayan ülkeler uluslararası örgütlerden insan hakları, eşitlikler, kadın hakları, çocukların korunması, bireysel tercihler ve kişi hak ve özgürlüklerinin korunmaması gibi konularda şiddetli eleştirilerle karşılaşmaktadırlar.[19] Klasik şeriat uygulamalarından bir kısmı; temel insan hakları, cinsiyet eşitliği ve ifade özgürlüğüne karşı ciddi ihlaller içermektedir.[20][21][22] Kadınların tesettür/hicap emri gereğince evlerinden (izinsiz veya beraberinde eşi veya mahrem erkek olmadan) dışarıya çıkışlarının yasaklanması vb. bu kapsamda ele alınabilir.[23] Köktendinci yapılanmalar tarafından diğer dinî gruplar ve gayrimüslimlere yönelik olarak gerçekleştirilen din savaşları ve savaş sonucunda da tarihsel uygulamada savaş ganimeti olarak değerlendirilen sivillerin (köle ve cinsel cariye olarak[24][25] kullanılması -ki bu klasik anlayışta doğal bir hak görülürdü)[26] birer savaş suçu, sistematik olarak uygulandıklarında da insanlığa karşı suçlar kapsamında değerlendirilmesi mümkündür.[27][28][29]