Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu ideolojisi Vikisöz'den, özgür alıntılar derlemesinden
Kemalizm | |
---|---|
![]() Topkapı Müzesi'ndeki Türk oklarından ilham alınarak tasarlanan Altı Ok simgeli CHF bayrağı.[1] | |
Vikipedi maddesi Vikiveri öğesi |
Kemalizm, 1935'ten 1937'ye kadar Kamâlizm veya Atatürk'ün ölümü sonrası yaygınlaşan bir diğer adıyla Atatürkçülük; Türkiye Cumhuriyeti'nin, Atatürk İlkeleri'ni esas alan kurucu ideolojisidir.
1911'de Vardar'da alay komutanı Andertin, bardağını "Arnavutluk ayaklanmasını bastıran Osmanlı ordusu onuruna" kaldırır. Bunun üzerine Mustafa Kemal söze girerek şöyle der:
Bu sözler, Atatürk'ün ordunun işleviyle ilgili genel yaklaşımını yansıtır. Ama Kemalizm açısından asıl önemli olan, Atatürk'ün kafasındaki "ordu-siyaset" ilişkisidir. 1924'te TBMM açış konuşmasında şu tümceler vardır:
Atatürk daha ileri yıllardaki bir konuşmasında da şöyle demiştir:
Atatürk konuyla ilgili hemen tüm konuşmalarında, orduyu ulusun üzerinde değil "ulusun emrinde" bir güç olarak tanımlamaya özen göstermiştir. Ordunun "ilerici" yönünü vurgulamıştır. "Ordu-siyaset" ilişkisiyle ilgili tutumunu ise, daha genç bir subayken İttihat ve Terakki'nin 1909 Selanik Kongresi'nde ortaya koymuştur:
Atatürk 30 Ağustos 1924'te Dumlupınar'da şöyle sesleniyordu gençliğe:
Atatürk gençlere güveniyor ve onlara "sürekli savaşım" öneriyordu:
Atatürk, Türk kadınını yeniden topluma kazandırmakta kararlıydı. Şöyle diyordu:
Atatürk, kadınların toplum yaşamında erkekler kadar başarılı olacaklarına inanıyordu:
Atatürk, kadınların giyimleri konusunda ise ölçülülüğü savunmaktaydı:
Atatürk yine 1923'te bir yazısında şöyle der:
Kemalizm düşüncesinin gelişmesinde büyük katkıları olmuş Hakimiyet-i Milliye gazetesinde Hüseyin Ragıp imzalı 6-8 Mart 1921 imzalı makale devlet sosyalizmi konusuna açıklık getiriyor:
Şüphe yok, insanlığın düşünüş tarzı, çok derin ve esaslı bir inkılap devresindedir. Bir taraftan krallar, imparatorlar, sağ kanatta merkez partileri ve mutlakiyet parlamentoları zayıflıyor. Diğer taraftan sosyalistler, hak taraftarları, halkçılar kuvvet kazanıyor. Bu değişim karşısında Türkiye ne tarafa dönecek?
Üretim ve üretim vasıtaları bireysel vasfı kaybederek ortak olmaktadır. Fakat onların mülkiyeti bu gelişmeye tabi olarak ortak olamamış, bireysel ve kişisel kalmıştır. Cihan inkılabı işte bu son gayri tabiilikten çıktı. Bu ihtilalin müdafaa ettiği dava şudur: "Üretim ve üretim vasıtalarını gelişme ortak bir hale getirdi bu ortak mesai ve teşkilatın menfaati de ortak olmalı, şahsi olmamalıdır. Hiç şüphe yok ki bu dava haklıdır. Çünkü üretim müesseselerinin şahıslar elinde kalması, makineler sayesinde çoğalması lazım gelen refahı akamete uğratıyor. Fabrikatörler çoğunlukla insanlara faydalı olan şeyleri değil, çok para eden maddeleri üretmeye çalışıyor. Tacirler, stoklarını memleketin muhtaç bölgelerine değil, çok para eden bölgelerine taşıyorlar. Bankalar sermayeleri, insanları sefaletten kurtaracak zeminlerde, insanların hayrı için değil vurgunculuğun çok olduğu yerlerde sarrafların menfaatleri için işletiyorlar.[5]
Atatürk Hakimiyet-i Milliye gazetesinde 24 Ekim 1920 tarihli yazısında şunları söylüyor:
Mesleki Temsil demek, Türkiye’de mesleki teşkilatı süratle vücuda getirmekten ibaret geçici bir tedbirdir. Esası, memleket işlerinde hakiki, milli ve bilhassa salim bir tarzda "emek" düsturunu hakim kılmaktan ibaret olan sosyalizm, yani komünizmdir.
Memlekette her şeyden evvel emeği hakim kılmak, zararlı mücadeleleri ve bilhassa bürokrasi tahakkümünden ibaret olan hükûmet kuvvetlerini ortadan kaldırarak, bütün kudret ve salahiyeti halkın çalışan kısmına vermek lazımdır. Ancak emek erbabı, yeni tabiriyle emekçiler, genel hizmetler meselelerinde cahil bulunmaları hasebiyle iyi kullanamayacakları için süreç gerekmektedir. Mesleki Temsilin düzenli uygulanması durumunda sosyalizm kaidelerinin bütün esaslarının, memlekette kolaylıkla ve verimli bir surette tatbiki mümkün olacaktır.
Mesleki Temsil, zaruri olarak tamamen komünist bir programın parçasıdır. Bunu müdafaa edenler, memleketin ancak sosyalist-komünist bir programla idare edilebileceğine kanidirler.
Mesleki Temsilin başlı başına bir program ve bir hükûmet tarzı değil, beklide aslında genel manadan bağımsız bir alet ve vasıta olduğunun en büyük bir delili de, bunun en komünist bir tarz için bir alet olduğu kadar, aristokrat temsil tarzı için de bile alet olabileceği hakikatidir. Biz bu usulün, yahut daha doğru bir tabir ile bu aletin, memlekette tamamen "komünist" bir idare için kullanılmasını istiyoruz ve tamamen kani buluyoruz ki, bu alet bizi istediğimiz gayeye götürecektir.[6]
Mustafa Kemal 24 Nisan 1920'de yaptığı gizli oturum konuşmasında:
Kişiler | Atasözleri | Konular | Kitaplar | Hayali karakterler | Filmler | Diyaloglar | Belgeler | Duvar yazıları | Mesajlar | Gaflar | Sloganlar
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.