Johann Wolfgang Von Goethe (28 Ağustos 1749, Frankfurt – 22 Mart 1832, Weimar), Alman hezarfen; edebiyatçı, siyasetçi, ressam ve doğa bilimci. Aynı zamanda çeşitli doğa bilimleri alanlarında araştırmalar yapmış ve yayınlar çıkarmıştır. 1776 yılından itibaren, Weimar dukalığının bakanı olarak çeşitli idari ve siyasi görevlerde bulunmuştur.
Açlık nasıl en iyi baharatsa, yorgunluk da en mükemmel uyku hapıdır.[1]
Aşağı düzeydeki yaratıkların zekâsını yalnız açlık keskinleştirir. Tok bir hayvan korkunç aptaldır.
Anlamayacaklara anlatma sakın bilebileceğin en güzel şeyleri.
Ancak az şey bildiğimiz zaman bilgimizden emin olabiliriz. Kuşku, bilgi arttıkça artar.
Ana-baba iyi terbiye almışlarsa çocuklar da terbiyeli olur.
Ahlaka aykırı unsurlar, hislerimizi rahatsız etmeyecek şekilde dile getirildikleri zaman bunları gülünç buluruz.
Aşkım için her şeyden vazgeçerim; fakat özgürlüğüm için aşkımdan da vazgeçerim.
Açlık, en akıllı balıkları bile oltaya getirir.
Akılsızlar hırsızların en zararlılarıdır. Zamanınızı ve neşenizi çalarlar.
Akılsızlar hiçbir zaman huzursuzluk duymaz.
Aşk imkânsız olan birçok şeyi mümkün kılar.
Adettir, babanın topladığını oğlu saçar.
Almanların teker teker saygıya değer insanlar oldukları; ama bir araya geldiklerinde kötüleştikleri aklıma geldikçe derin bir acı duyarım.
Az şey bilirsek bildiğimizin doğru olduğuna emin olabiliriz.
Baskı ve şiddet yalnızlıktan doğar, karakter dünyanın fırtınaları ve dalgaları arasında şekil alır.
Başkalarına kendimizden söz etmek gayet doğaldır; başkalarının kendileri hakkında söylediği şeyleri, onların kast ettiği biçimde anlamaksa bir kültür meselesidir.
Biz, hiçbirimiz asla kandırılmadık. Bizler kendimizi kandırdık.
Bize teşekkür borcu olan biriyle karşılaştığımızda hemen bunu düşünürüz. Teşekkür borçlu olduğumuz ve bunu hiç aklımıza getirmediğimiz kişilerle ise ne kadar sık karşılaşırız?
Bizi kimse aldatamaz; kendi kendimizi aldatırız.
Buradaki insanların neye benzediklerini öğrenmek istiyorsan eğer, "Her yerde olduğu gibiler." diye yanıtlamalıyım.
Genç Werther’in Acıları, 17 Mayıs (1774–1787)
Bütün dikkatiniz kendinizdeyse mutluluğu garanti ettiniz demektir.
Büyük tutkular umutsuz birer hastalıktır. Onları tedavi edebilecek olan şey, onları gerçekten tehlikeli hale de sokabilir.
Büyük insanlar dağa benzerler; yaklaştıkça onların büyüklüğü ve önemi ortaya çıkar. Küçük insanlarsa serap gibidirler; yaklaştıkça ne kadar değersiz ve sahte oldukları ortaya çıkar.
Büyük düşünceler ve temiz bir kalptir, Tanrı’dan istememiz gereken.
Cahilliğin eyleme geçişinden daha korkunç bir şey yoktur.
Cahillerle tartışırken bilgeler bile cehalete kapılır.
Çözümde görev almayanlar problemin bir parçası olurlar.
Çelişki ve dalkavukluk; ikisi de sohbetin değerini düşürür.
Çiçeğin dikeni var diye üzüleceğimize, dikenin çiçeği var diye sevinelim.
Davranış, herkesin kendi yüzünü gösterdiği bir aynadır.[3]
Dünya o kadar büyük ve zengin ki, yaşam da öylesine çeşitli ki insan her zaman bunlardan şiir çıkarma fırsatını bulabilir. Ama her şiirin bir durumdan doğması gerekir, yani şiirin maddesi gerçek olmalıdır. Hiçbir şey üzerine dayanmayan bir şiirin iyi olacağını sanmıyorum.
Dünyayı dolaştıkça görürüz ki insan kölelik için doğmuştur.
Düşünmek kolaydır, yapmak zordur. Dünyada en güç olan şey de düşünüleni yapmaktır.
Duyduğumuz şeyleri başkalarına anlatırken onları tahrif etmemizin nedeni zaten başta tam anlayamamış oluşumuzdur.
Dünya güzeldir, ama bir şairin gözüyle daha da güzel olur.
Dünyada anlamsız hiçbir şey yok. Hepsi senin onlara bakış biçimine bağlı.
Dehanın ilk ve en büyük şartı gerçeği sevmektir.
Deliler ve akıllılar aynı derecede zararsızdırlar. Yalnız yarı delilerle yarı akıllılar çok tehlikelidir.
Değerli kişileri etrafına toplamayan bir hükümdar bence ordusuz bir komutan gibidir.
Dünyada hiçbir şey, bir kişinin kendisini yalanlar ve masallar üzerine kurmasından daha fazla utanç verici değildir.
Dünyanın en tehlikeli hali, cehaletin örgütlü eyleme geçme halidir.
Dünyanın bütün işleri sonuçta aşağılıktır; başkalarının sözüyle, hiçbir tutkusu ya da bir gereksinimi olmaksızın; para, şan, şeref ya da bilmem ne uğruna didinen biri, her zaman bir budaladır.
Düşünmek bilmekten daha fazla; bakmaktan daha az ilginçtir.
Doğada her şey bir değişimdir, fakat bu değişimin arkasında sonsuzluk yatar.
Doğru olanı ancak akıllı insan yakalar.
En iyi devlet nedir? Bize kendimizi yönetmemizi öğretendir.
En yüksek saadete erenler bile, başka arzular peşinde deli gibi koşarlar.
En huzurlu toplumlar, üyeleri arasında karşılıklı güler yüz ve saygının eksik olmadığı toplumlardır.
En boş insanlar kendilerine çok önem verirler. Mükemmeller güvensizdir. Kusurlu insan küstahtır. İyi adamsa ürkektir.
En iyi yönetim kendi kendimizi yönetmeyi bize öğretebilecek yönetimdir.
Eğer Tanrı benim başka bir biçimde olmamı isteseydi beni öyle yaratırdı.
Eğer bir insan kendi karakterine aykırı davranırsa ‘Fazla zamanı kalmadı’ diye yorumlarız bunu.
Eğer Tanrı başka türlü olmamı isteseydi, beni başka türlü yaratırdı.
Erkeklerin aklı, ev kadını arar, ama kalbi ve hayalgücü başka özellikler peşindedir.[4]
Eyleme geçmiş cehaletten daha korkunç Bir şey yoktur.
Göğün her yerde mavi olduğunu anlamak için dünyayı dolaşmanız gerekmez.
Görülmesi en güç olan şey gözümüzün önünde duran şeydir.
Halk ve hizmetçi ve ermiş kişi, Her zaman kabul ederler ki, Yeryüzü çocuklarının yüce mutluluğu Sadece insanın kendisindedir.[6]
Doğu Batı Divanı
Her zaman güvensizlik göstermek, her zaman güvenmek kadar büyük bir yanlışlıktır.
Hatalarımızın yüzümüze vurulmasından , bunlardan ötürü cezalandırılmaktan rahatsız olmayız, sabırla bunların acısını çekeriz; ama kendimizi bu hatalardan arındırmamız gerektiğinde sabrımız ortadan kalkar.
Hayattan keyif almak için beklemeye gerek yok, bulunduğumuz her anın tadını çıkarmak yeterlidir.
Hayatta insanın başına gelebilecek en kötü şey, yapayalnız hissetmesine neden olan insanlarla yaşamasıdır.
Hangi kusurlarımızı muhafaza edip, kendi içimizde dizginleyebiliriz? Diğerlerine zarar vermektense, onların hoşuna gidenleri.
Hastalıklı bir topluma uyum sağlamak demek, sağlıklı olmak demek değildir.
Hedefe yaklaştıkça, zorluklar artacaktır.
Her dedikodu, orada olmayan biri hakkında yapılıyorsa, inanılmayacak kadar tatlı değil midir?
Herkes kendi işini görse, toplumun bütün işleri düzgün gider.
Her şey daha önce düşünülmüştür,fakat asıl sorun bunu tekrar düşünebilmektir.
Hiçbir gerçek, onu görmemeye çalışmaktan daha acı verici değildir.
Hiçbir kimse kendini özgür sananlardan daha fazla köleleştirilmemiştir.
Hiçbir kimse toplumda çok fazla konuşmazdı, eğer diğerlerinin onu ne kadar sıklıkla yanlış anladığını bilseydi.
Gönül Yakınlıkları, Kitap. II, Bl. 4
Hiçbir şey bilgisizliği hareket halinde görmekten daha dehşet verici değildir.
Hiçbir şey bir kişinin neye güldüğündün daha fazla onun karakteri hakkında belirti vermez.
Hiçbir şey, zevkten yoksun bir hayal gücünden daha korkunç değildir.
Hile dünyada öyle çok şey elde etmiştir ki!
Hür olmadığı halde kendisini hür sananlar kadar köle yoktur.
İnsan, gençlikte dilediğine ihtiyarlıkta bol bol sahiptir.[7]
İnsan özgür olmak için kendine hakim olmayı bilmelidir.
Kendi acımız bize, başkalarınkini bölüşmeyi öğretir.[9]
Kesin bilgi ancak çok az bildiğimiz zaman mümkündür. Bilgi miktarımız arttığında şüphemiz de artar.
Konuşmak ihtiyaç olabilir ama susmak bir sanattır.
Kötü hayat şartları hiç kimse için istenecek şey değildir; ama rastlantı sonucu içine düşenler için karakterin ve insanın ne yapabildiğinin mihenk taşıdır.[10]
Kardeşlerimi tanrı yarattı ama dostlarımı ben buldum.
Kaybedecek bir şeyi olmayan insandan korkulur.
Kalabalık bir toplantıda olup da, bunca insanı bir araya getiren şansın kendi dostlarımızı da bir araya getirmesi gerektiğini düşünmeden edemeyiz.
Kavrayışlı bir insan küçük de olsa hatalar yapmaz.
Kendine hükmetmeyen uşak kalır.
Kendini pek bir şey sanmayan, sandığından daha fazlasıdır.
Kişi bir şeye kendini tamamen adadığında Tanrı da harekete geçer.
Kimse özgür olduğunu sanan köleler kadar ümitsizce köleleştirilmemiştir.
Ne kadar yalıtılmış bir yaşam sürerseniz sürün, haberiniz bile olmadan ya borçlu ya da alacaklı olursunuz...
Özgür olmadıkları halde, kendilerini özgür sananlar kadar hiç kimse tutsak olamaz.
Özgürlüğüm için aşkımdan vazgeçerim.
Pusulanın sana doğru yol göstermesini mi istiyorsun , öyleyse onu yanındaki mıknatıslardan koru.
Paranı yitirdin, hiçbir şey yitirmedin. Çalışır kazanırsın. Onurunu yitirdin, çok şey yitirdin. Ama onu da çalışıp kazanabilirsin. Fakat umudunu yitirirsen, hayattaki her şeyini yitirirsin.
Sadece sana acı çektirmiş olanları tanırsın.
Sağduyu, insanlığın dehasıdır.
Sağduyulu bir insan hemen hemen her şeyi gülünç bulur; bilge insansa hemen hemen hiçbir şeyi.
Saldırganca aptallık kadar kötü bir şey yoktur.
Samimi olmayı vaadedebilirim, tarafsız olmayı asla.
Sanatçılar ve zanaatkarlar, bir insanın, tamamen kendine mahsus olan şeyleri bile kendine mal edemediğinin en açık kanıtını sunarlar. Sanatçının çıkardığı işler, doğduğu yuvayı terk eden kuşlar gibi elinden kaçıp giderler.
Sanatın kendi içinden asaleti vardır; işte budur ki sanatçı alışılmış olan korkuyu hissetmez. Bu, gerçekte, ele aldığında zaten sanatçıyı asilleştirmiştir.
Söylediklerinde inat eden insan, bizi sadece o görüşten vazgeçemeyeceğine ikna edebilir.
Sözleriniz yürekten gelmedikçe, hiçbir zaman iki kişiyi birleştiremezsiniz.
Söyleyecek çok şeyi olmasa da yaşlının sözü dinlenir.[12]
Terbiyeli olmaya zaman ayırın, İNSAN olabilmenin SEMBOLÜ budur!
Tüm erdemlerin temel özelliği, yükselme yolunda sürekli bir çaba, bizzat kendinle cenkleşme, daha büyük ve derin bir saflığa, bilgeliğe, iyilik ve sevgiye yönelik doymak bilmez bir istek.
Tutkular itiraf edildiklerinde hem şiddetleri artar, hem de yatışırlar. Sevdiklerimize söylediklerimiz ve söylemediklerimiz arasında bulunacak bir orta yol, belki de başka hiçbir alanda bu kadar arzu edilir bir şey değildir.
Tutkularımız; ya birer kusur ya da birer erdemin daha şiddetli halleridir.
Tutkularımız gerçek anka kuşlarıdır. Eskisinin küllerinden bir yenisi doğar.
Tanrılar bir şarkı için biz o şarkıya dönüşünceye kadar, bizden ne çok bedel alırlar!
Uşağım bile olsa, yanlışlarımı düzelten efendim olur.
Uzun süre konuşup da dinleyicilerine yaltaklanmayan kişi, hoşnutsuzluk uyandırır.
Üç bin yılın hesabını görmeyen karanlıkta yolunu bulamaz, körü körüne yaşar ancak!
Üstümüzdeki gök kubbeleşmiyor mu? Altımızdaki yer sapasağlam durmuyor mu? Yıldızlar bize dostça bakarak yükselmiyor mu? Ben, kendi gözümle senin gözüne bakmıyor muyum? Evrendeki her şey insanın kafasına ve kalbine etki etmiyor mu? Ve her şey sonsuz bir ilahi sır halinde yakamızda dolaşıp durmuyor mu? Eğer kalbini tüm bu saydıklarımla samimi olarak doldurup bu duygularla mutlu olabiliyorsan, bunun adına ister şans, ister gönül, ister aşk, istersen tanrı de, ne fark eder? Hepsi aynı şey değil mi? Ben ona bir isim bulamıyorum. Bence duygu her şeydir. İsim ise boş bir gürültü ve göğün güzelliğini ve ışığını sislendiren basit bir dumandır.
Yaşamda önemli olan şey yaşamın kendisidir; sonuçları değil.
Yaşlı bir adam hala genç kadınlarla ilgilendiği için kınanınca şöyle demişti: ‘ Bir insanın kendini gençleştirmesinin tek yolu budur ve bunu yapmayı herkes ister.’
Yüz çeşit şeyi yarım bilmektense bir şeyi tam bilip uygulamak insanı daha iyi yetiştirir.
Yaşamak, kendi kendini adam etmektir. Zeka ve bilgiyi kullanarak etinden kemiğinden kendi heykelini yapmaktır.