Loading AI tools
Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Tevfik Nevzat (1865, İzmir – 1905, Adana), Osmanlı şairi, bürokratı, eğitimcisi, yayımcısı, gazetecisi.
Tevfik Nevzat Bey | |
---|---|
Doğum | 1865 İzmir |
Ölüm | 1905 Adana |
Meslek | Şair, bürokrat, eğitimci ,yayıncı |
Evlilik | Cemile Hanım |
Çocuk(lar) | Benal, Menije ve Mutahhare |
Tanzimat yazarlarını takip eden "Ara Nesil" denilen nesle mensup bir şair ve yazardır. Edebi yönünden çok siyasi yönü ile hatırlanır. Osmanlı basınında öldürülen ilk gazeteci olduğuna inanılmaktadır. Sultan II. Abdülhamit karşıtı fikirleri ve yazıları nedeniyle birkaç kez soruşturma geçirip serbest kaldıktan sonra 1903 yılında yargılanıp kalebendliğe mahkûm edilmiş ve cezasını çektiği Adana'da intihar ettiği açıklanmıştır. İntihar iddiasını şüpheli bulan dönemin muhalif çevrelerinde Tevfik Nevzat'ın cinayete kurban gittiği ifade edilmiştir.
1865 yılında İzmir'de doğdu. İzmir Rüştiyesi'nden mezun oldu.[1] İbn-i Melek Medresesi'nde Yozgatlı Mustafa Keşfi Efendi'den din, edebiyat, felsefe dersi aldı. Arapça, Farsça, Fransızca öğrendi. İlk şiirleri İzmir'de ilk Rumca gazeteyi yayımlamak istemesiyle tanınan, daha sonra İzmir gazetesini kuran Bıçakçızade Hakkı Bey tarafından yayımlandı.
1881 yılında İzmir'de Rüsumat ve Tahrifrat Kalemi'nde ariza ve istida yazıcısı olarak çalıştığı dönemde edebiyatçı Halit Ziya'yla tanışması düşünce dünyasını derinden etkiledi. Avrupa edebiyatını incelemeye yöneldi. İlk şiirleri 1883'ten itibaren Ahmet Mithat'ın Tercüman-ı Hakikat gazetesinde yayımlandı.[2]
1884'te Halit Ziya ve Bıçakçızade Hakkı Bey ile İzmir'in ilk edebiyat dergisi Nevruz'u kurdu. Dergi ancak 10 sayı yayımlanabildi.[3] Uşaklıgil, “40 Yıl” başlıklı anı kitabında bu değişimden şöyle söz etmiştir:
“ | “Hakkı Efendi'nin Doğu'suna ne kadar eğilmiş idiyse benim Batı'ma da aynı kendini bırakışla eğilirdi. Onunla ikimiz el ele tutuşarak Batı'dan Doğu'ya, Doğu'dan Batı'ya dolaşmalarda o her zaman biraz daha Doğu'dan uzaklaşmış olarak çıkardı.''[4] | ” |
İzmir İdadi Mektebi'nde Osmanlıca dersleri veren Tevfik Nevzat, 13 Kasım 1886'da Halit Ziya ile Hizmet gazetesini yayımlamaya başladı. Nevruz ve Hizmet'te şiir, mensur şiir ve Fransızcadan çevirileri yayımlandı. Şiirlerini 1899'da Aheng-i Şebab adlı kitabında topladı.[2] Hizmet gazetesini çıkardığı dönemde açılan sınavı kazanıp avukatlık hakkını kazandı.
Halit Ziya'nın İstanbul'a yerleşmesiyle Tevfik Nevzat'ın çevresi genişledi. Bu vesileyle tanıştığı Maarif Nazırı Emrullah Efendi, Meşrutiyet'in ilanında Paris'e kaçmaya karar verince ona katıldı. Jöntürkler ile yakın ilişkisi doğrultusunda Cenevre'ye geçip Hizmet gazetesini orada yayımladı. Yurdundan, eşinden, kızından uzakta kalmaktan pişman olduğunu ifade eden şiirleri İstanbul'a kadar ulaştı.
Padişahın kendisini ve arkadaşlarını affettiğini öğrenince İzmir'e döndü. Sürekli denetim altında bulunmasına karşın 1896'da Ahenk gazetesini yayımladı. Aynı dönemde İzmir gazetesini yayımlayan Bıçakçızade Hakkı Efendi'yle giriştiği tartışma hayatının yönünü bir kez daha değiştirdi. Gazetede dinsizlikle suçlandı, iktidara ihbar edildi. 1897'de Abdülhamit'e ihbar edilen beş İzmirli muhalifle Bitlis'e sürgün edildi.
Bir yıl sonra İzmir'e dönüşünde Ahenk'in yayınını sürdürdü. Servet-i Fünun hareketinden uzaklaşıp Türkçü-Türkçeci şiire yöneldi. Ömer Seyfettin'in 1915'te Turan gazetesinde yayımlanan yazısında aktardığına göre, şiirlerini pek eğitimli olmayan annesine okuyor, anlamadığı kelimeleri değiştiriyor, cümleleri baştan yazıyordu.
Tevfik Nevzat, Sultan II. Abdülhamit'in istibdat rejimi tarafından yakından izlenmekteydi. İhbarların ve sansürün yoğunlaştığı dönemde, 1903 yılında, bir kez daha baskı rejiminin kurbanı oldu. “Fesat” suçlamasıyla tutuklanıp İstanbul'a götürüldü. 1904'te yayımlanan Deccal adlı kitabında anlattığına göre 10 gün İzmir'de karakolda tutulmuş, vapurla gönderildiği başkentte de hakim karşısına çıkmak için uzun süre ışıksız zindanda beklemesi gerekmişti. Eskişehirli tanımadığı bir kişi tarafından gönderilen ihbar doğrultusunda sorgulanıp üç yıl kalebentliğe mahkûm edildi. 10 Aralık 1903'te cezaevinin Mehterhane bölümüne, ardından Adana'daki Piyaz Kalesi'ne gönderildi.
Ailesine yazdığı mektuplarda durumunun iyi olmadığını bildiriyordu. Ancak mücadelesini sürdürdüğü anlaşılmaktaydı. 22 Mayıs 1905'te ailesine çekilen telgrafta Tevfik Nevzat'ın kuyuya atlayarak intihar ettiği bildirildi.
İbnülemin Mahmut Kemal İnal, Son Asrın Türk Şairleri adlı kitabında, İzmir'den kendisine iletilen bilgiye göre, Tevfik Nevzat'ın kalebentliğe mahkûm edilip kürek cezasına tabi tutulduğunu, tahliyesinden üç ay önce Adana Hapisanesi'nde öldürülüp intihar süsü verildiğini yazdı.[5]
Bezmi Nusret Kaygusuz ise Bir Roman Gibi başlıklı anılarında Adana Valisi Bahri Paşa'nın saraydan aldığı emir doğrultusunda Tevfik Nevzat'ın gardiyanlar tarafından oda kapısına asıldığını, daha sonra ölümüne intihar süsü verildiğini belirtti.[6]
Arkadaşı Halit Ziya Uşaklıgil de anılarında yaşama direncini ve sevincini hiçbir koşulda kaybetmeyen Tevfik Nevzat'ın cesedinin kuyuda bulunması senaryosuna inanmadığını belirtmiştir:
“ | Bedensel gücü bitip tükenip sona erdikten sonra ruhsal gücü de tükenmiş de bu sonuç o yüzden mi meydana gelmişti? Yoksa ruhsal gücünün bir türlü öldürülemeyeceği kanısında varılarak, sonunda onu bir kuyu dibinde söndürmek mi istemişlerdi?”[7] | ” |
Mezarı, Adana Asri Mezarlığı'ndadır.
Cemile Hanım ile evliliğinden Benal, Menije ve Mutahhare adında üç kızı oldu. Ölümünden sonra çocukları Cemile Hanım yetiştirdi. Kızlarından 1903 doğumlu Benal Nevzat Hanım, Türkiye’nin ilk kadın milletvekillerindendir. Soyadı Kanunu 'ndan sonra "İştar" adını soyadı olarak almış; ancak babasının adı olan Nevzat ismini de ondan bir hatıra olarak kullandığından V. dönem TBMM kayıtlarında adı "Benal Nevzat İştar" adıyla yer almıştır.
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.