Loading AI tools
Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Terör sosyolojisi, terörizmi sosyal bir fenomen olarak anlamaya çalışan sosyolojinin bir alandır. Alan, terörizmi tanımlar, niçin gerçekleştiğini araştırır ve toplum üzerindeki etkisini değerlendirir. Terörizm sosyolojisi, siyaset bilimi, tarih, ekonomi ve psikoloji alanlarından meydana gelmektedir. Terörizm sosyolojisi, terörizmi meydana getiren sosyal koşullara vurgu yapması ile önemli terörizm araştırmalarından farklılık göstermektedir. Terörizm sosyolojisi ayrıca devletlerin böyle olaylara nasıl tepki gösterdiğini araştırır.
Terör sosyolojisi alanı, terörizmi bir "sosyal yapı" olarak görmektedir.[1] Terörizmi tanımlamak olayları yorumlamayı ve sebepleri tespit etmeyi içerir. Bu tanım süreci ve kamuya sonuç sunumu, kamusal algıları manipüle edebilir ve bazı çıkarları arttırabilir.[1] Alan, insanların, siyasi sebepler için kolektif şiddet eylemlerine nasıl motive olduğunu analiz eder.[2][3] Sosyal bir davranış olarak alan, bu şiddetin iletişim, paylaşılan ve rekabet içindeki norm ve değerlerin ve sosyal ve öz-kısıtlama düzeylerine bağlar.[4] Teröristlerin, radikal norm ve değerlerin daha etkili olduğu kanıtlanmış toplumlardan ortaya çıktığı görülmüştür.[4] Bu meselelerin sosyolojik araştırması, teorik, metodolojik ve tematik açı temelli yaklaşımı olarak yapılır.[5]
11 Eylül saldırılarından sonra, araştırmacılar, örneğin -ahlaki panik, organize cevap, medya kapsamı ve terörle mücadele gibi- terörizme ilişkin, çeşitli sosyolojik geleneklere daha fazla ilgi duymaya başladı.
Weinberg, Pedahzur ve Hirsch-Hoefler (2004) 55 makaleden 73 terörizm tanımını inceleyerek terörün “tanıtım arayışı önemli bir rol oynadığı, ülkede güç veya şiddet tehdidini veya kullanımını içeren siyasi güdümlü bir taktik olduğu” sonucu ile terörizmin en kapsamlı tanımını yapmıştır.[6] Ancak Weinberg ve diğerleri, terörizm tanımlarının genellikle terörizmin sembolik yönlerini görmezden geldiğine işaret etmiştir. Sosyoloji, sembolizme odaklanması nedeniyle terörü değerlendirmek için benzersiz bir bakış açısına sahiptir.
11 Eylül saldırılarından bu yana, Mathieu Deflem (Güney Karolina Üniversitesi), S.E. Costanza (Central Connecticut Eyalet Üniversitesi) ve John C. Kilburn Jr. (Texas A&M Uluslararası Üniversitesi) sosyolojide terörizm ile ilgili bir alt alanın geliştirilmesi çağrısında bulunan sosyologlar arasında yer alıyor. Terörizm sosyolojisindeki araştırmanın parçası olan ortak konular şunlardır: askeri harcamalar, terörle mücadele, göç, mahremiyet sorunları ve bu bağlamlar içinde güç sorularının, terörizmin tanımı, propaganda, milliyeti, medya ve benzerinin bahsedildiği İsrail-Filistin çatışması. Ayrıca, din ve terörizm arasında varsayılan bir bağlantı, sosyologlar ve sosyal psikologlar arasında bir başka sıcak gündem maddesi haline geldi.[7]
Araştırmacılar, terörizmin sosyolojik çalışmasına rehberlik etmek için farklı odak alanları önerdiler. Çoğu terörizm araştırması, terör olaylarını önlemeye ve bunlara tepki vermeye yoğunlaşır. Turk ve Tosini, terörizmi tanımlamanın önemini vurgulamaktadır.[8] Turk, tarafların terörizmi nasıl tanımladığının, halkın terörizm anlayışını etkilediğini açıklamaktadır.[8] Bir hükûmet bir grubu terörist grup olarak adlandırmayı seçtiğinde, bu kasıtlı bir seçimdir. Terörizmi kimin tanımladığı ve nasıl tanımladığı terör sosyolojisinin temel odak alanlarından biridir.
Araştırmacılar terörizmi, iletişim ve sosyalizasyon bakımından da inceleyebilirler. İletişim olarak terörizm, bir gösterge olarak teröre odaklanır. Bir grup veya birey, politika veya toplumun bir yönü ile hayal kırıklığını iletmektedir.[8] Diğer araştırmacılar, teröristlerin nasıl sosyalleştiğine odaklanmaktadır. Araştırmacılar, insanları terör eylemlerini tercih etmeye yönlendiren koşulları anlamaya çalışıyor.[8]
Araştırmada terörizmin bağımsız mı yoksa bağımlı değişken mi olduğu çalışmayı etkilemektedir. Terörizm genellikle hipotezlerde bağımlı bir değişkendir. Araştırmacılar teröre neyin sebep olduğunu bulmaya çalışmaktadır. Young ve Gurr, terörizmi bağımsız değişken yapmanın faydalı olduğunu savunmaktalar.[8][9] Bağımsız bir değişken olarak terörizm, terörizmin varlığının ve eylemlerinin toplumu nasıl etkilediğine odaklanır.
Toplumun terörizme nasıl tepki verdiği ve terörizmi nasıl anladığı, terörizm sosyolojisinde temel bir araştırma sorusudur. Huff ve Kertzer, Halkın Terörizmi Nasıl Tanımladığı başlıklı makalelerinde, bir bireyin bir olayı terörizm olarak tanımlamasını neyin etkilediğini anlamak için ortak bir deney yaptılar. Eylem türünün (yani ateş etme, bomba), zayiatların ve oyuncu hakkındaki arka plan bilgilerinin önemli bir etkisi olduğunu buldular.[10] Arka plan bilgileri arasında din, milliyet veya siyaset ve eylemin motivasyonu yer aldı. Huff ve Kertzer, medyanın ve halk figürlerinin halka sağlanan arka plan bilgilerinin türünü kontrol ettiğini savunuyor.[10] Bu "medya ve elit çerçeveleme etkisi ", kamuoyunun terörizm algısını etkileyebilir.[10]
11 Eylül saldırılarından sonraki ilk bağımsız-değerlendirilmiş literatür, 11 Eylül saldırıları sırasında polis teşkilatının ve vatandaşların teröre verdiği tepkileri inceledi.[11] Ayrıca ilk müdahale ekipleri (polis, kurtarma ekipleri vb.) ve topluluklar arasındaki etkileşimleri de inceledi. Ramirez, Hoopes ve Quinlan (2003) haklı olarak, 11 Eylül saldırılarından sonra polis teşkilatlarının insanları profilleme[12] konusundaki yöntemlerini temelden değiştireceğini ve polis teşkilatlarının görev açıklamalarını değiştireceğini öngördü. En küçük yerel polis teşkilatlarının bile terör sorunuyla başa çıkmak için bir tür baskı hissetmeye meyilli olduğuna inanmak için güçlü nedenler mevcuttur.[13]
Bazı sosyologlar ve hukukçular, sosyal adalet meselesi olarak sosyologların büyük ilgisini çeken insan hakları üzerinde olumsuz etkileri olabilecek, terör tehditlerinin agresif (veya militarist) polisliğinin potansiyel sonuçlarını düşünmüşlerdir. Örneğin, Çökmüş kaplan mı yoksa hayalet ejderha mı? adlı bağımsız-değerlendirilmiş bir makalede Helms, Costanza ve Johnson (2011) , küresel siber terör söylemini inceleyerek, ulusal düzeydeki medya tepkisinin gereksiz ve sistemik bir siber terörizm arayışına yol açmasının mümkün olup olmadığını soruyorlar. Böyle bir aşırı tepkinin, federal hükûmete internet üzerinde nihai gücü verebilecek bir "öldürme anahtarı " politikasına yol açabileceği konusunda uyarıyorlar.
Terör sosyolojisi alanındaki daha yakın tarihli çalışmalar, felsefi ve yansıtıcıdır; 11 Eylül saldırılarından sonra ahlaki panik ve aşırı harcama gibi konulara odaklanmıştır. Costanza ve Kilburn (2005), Symbolic Security, Moral Panic and Public Sentiment: Toward a Sosyology of Counterterrorism başlıklı bir makalede, sembolizm konusunun terörle mücadeleyi anlamak için çok önemli olduğunu savundu.[14] Klasik bir sembolik etkileşimci bakış açısı kullanarak, anayurt güvenliği sorununa ilişkin güçlü kamu duyarlılığının, politikayı gerçek ve somut tehditlerden çok yüzeysel tehditlere yönelttiğini savunuyorlar. Diğerleri, sembolizmin, temsilciliğe, vekalet karar verme sürecinde maliyetli ve test edilemez bir “aşırı uyanıklık ” politikasına yol açtığını iddia etmektedir.
Modern sosyolojinin nicel yalınlığına rağmen; Kilburn, Costanza, Borgeson ve Metchik (2011), iç güvenlik önlemlerinin etkisini etkili ve bilimsel olarak değerlendirmek için birkaç metodolojik diken olduğuna dikkat çekiyor.[15] Geleneksel kriminolojide, herhangi bir polislik stratejisinin (mahalle bekçiliği, silah kontrolü, yaya devriyeleri, vb.) etkinliğini ölçmek için niceliksel olarak en uygun başlangıç noktası, toplam finansal maliyetleri temizleme oranlarına veya tutuklama oranlarına göre değerlendirmektir. Terörizm çok nadir görülen bir olay olgusu olduğundan, tutuklamaları ölçmek, politika etkinliğini test etmenin naif bir yolu olacaktır.
Terör sosyolojisinin bir alt alan olarak geliştirilmesindeki diğer bir metodolojik sorun, iç güvenlik çalışmasında anahtar kavramlar için operasyonel ölçütler bulmaktır.[16] Hem terörizm hem de iç güvenlik, sosyal bilimciler için nispeten yeni kavramlardır ve akademisyenler, bu fikirlerin doğru bir şekilde nasıl kavramsallaştırılacağı konusunda henüz anlaşmaya varmamışlardır.
İşlevselcilik, “toplumdaki çeşitli sosyal kurumların ve süreçlerin, toplumu ayakta tutmak için bazı önemli (veya gerekli) işlevlere hizmet etmek için var olduğu" teorisidir. Bu sosyolojik bakış açısı, Émile Durkheim gibi sosyologların çalışmalarından yararlanır ve adını toplumu incelemenin en iyi yolunun, toplumun farklı yönlerinin oynadığı rolleri belirlemek olduğu fikrinden alır.[17] Gevşek bir şekilde anlaşılan sosyal sapma, herhangi bir "toplumsal olarak yerleşik normların ihlali" anlamına gelebilir. Bu, reşit olmayan bir kişinin yüzüne kapı çarpmasından büyük kapsamlı bir terör eylemine kadar değişebilir. Bu sebeple, terörizm sapkın bir davranıştır.[18] İşlevselcilik, bir suç biçimi olan terörizmi, toplumun normal gidişatından geçici bir sapma olarak görür ve bir bakıma toplum için işlevseldir.[19]
Yapısal işlevselciliği kullanan bir sosyolog, herhangi bir sosyal olgunun varlığını, o olgunun gerçekleştirdiği işlev ile açıklayacaktır. Dolayısıyla terör, bireyleri karşıtlık içinde bir araya getirmesi ve kendisine karşı çıkan gruba aidiyet duygusu getirmesi nedeniyle işlevseldir. Bu grup dayanışması duygusu, insanların toplumda hayatta kalabilmek için toplumun herhangi bir değerini takip etmesine gerek duymadığı aşama olan anomi durumunu önlemeye yardımcı olacaktır.
Ayrıca Talcott Parsons'un teorileri, yapısal işlevsellik içinde düşünme tarzını da şekillendirmiştir. N. Luhmanns adlı öğrencisinin durumu böyledir. Örneğin, Luhmanns'ın Sosyal Sistem teorisinde, modern toplum, birçok farklı alt sistemi olan - önceki tarihsel daha az farklılaşmış toplumlara (Avcılık ve Toplayıcılık, Tarım, Bahçıvanlık, Pastoral Toplumlar vb.) kıyasla işlevsel olarak evrimleşmiş, işlevsel olarak farklılaştırılmış bir toplumun ders kitabı örneğidir. Emile Durkheim'a göre ise genellikle çok daha küçük ve daha geleneksel temelli ya da mekanik toplumsal dayanışma biçimleri altında işletilir. Luhmann, bu sistem farklılaşmasının evrimini, üç farklı farklılaştırmayı içeren yayımlanmış makalelerinden birinde özenli bir şekilde tarif eder. (1)Bölümlenme("eşit-alt sistemler"e dayanır ve çevresel koşulların kendilerinin eşitsizliğin kaynağı olduğu, ancak henüz toplumun bütün yapısının olmadığı bir köy veya yerleşim biçimine benzer.) Bir başka açıdan, (2)Tabakalaşma, seviye veya tabakalaşmış hiyerarşik sistemdeki durum temelli "eşit olmayan alt-sistem" ya da eşitsizliktir. Tabakalı sistem'in iyi bir örneği, Orta Çağ Avrupa'sındaki feodal toplumdur. Diğer bir taraftan, (3)İşlevsel farklılaştırma, en çok farklılaşmış ve en çok gelişmişidir. Burada örnek, sosyal karmaşıklığa ve hala çoklu hem tabakalı hem de parçalı toplumların sahip olduğu kapasitelere kıyasla genişleyen sayısız alt-sisteme ulaşan modern gelişmiş endüstriyel toplumlardır.[20]
İşlevsel analizin daha önceki bir başka klasik kullanımı, Emile Durkheims'in klasik kitabı olan The Division of Labor'da uygulanırken de bulunabilir. İçinde, en eski ve basitleştirilmiş toplumlar, mekanik dayanışmaya ve atfedilen statü yönelimine dayalı olarak karakterize edilirken, modern toplumlar organik dayanışmaya temelliydi ve statü yönelimi elde ediyordu. Mekanik dayanışmadan organik dayanışmaya bu hızlı geçiş, genellikle, atfedilen bir yönelimi (din, sınıf, ırk, cinsiyet ayrımı) elde edilmiş bir statüye (birey, liyakat, performans) tercih eden organik dayanışmaya dayalı toplum odaklı ve daha geleneksel/ köktenci alt gruplar arasında olumsuz bir şey olarak görülür. Kısacası, örnekler köktendinciliğin biçimleri ve şiddet içeren terör gruplarının ortaya çıkışı olabilir. Örneğin Boko Haram ve IŞİD, anti-modern karşı hareketlerin daha fazla sosyal karmaşıklık getiren bu işlevsel olarak farklılaşmış topluma sekülerleşmenin ve bireyselleşmenin uyum sağlayamamasının örnekleridir. Ek olarak, Nijerya'da bulunan ve Boko Haram olarak bilinen terörist örgüt, kızların okula gitmesine izin verilmemesi ve herkesin aynı okul ve eğitim fırsatına sahip olduğu açık/elde edilmiş statü odaklı bir toplum yerine sabit bir duruma zorlanmaları gerektiğine inanmakta ve cinsiyetleri ne olursa olsun başarıya ulaşmasını beklemektedir.
Modern terörizmin sosyal fenomenini açıklamak için işlevselci veya Durkheimcı bir yaklaşım kullanmanın bir örneği, bazen Durkheims'in Fransa'daki orijinal intihar çalışmasına geri dönerek ve farklı intihar türlerini (Egoist, Fedakar, Anomik) benzer biçimlere uygulayarak yapılır.[21] Durheimcı düşüncenin bu teorik uygulamasının daha çağdaş bir örneği, bu intihar türlerini egoist, özgecil veya anomik olsun intihar amaçlı cinayetlere ve bunların hem batı hem de batı dışı ülkelerdeki görünür sıklıklarına uygulayan Sosyolog Mahmoud Sadri tarafından yazılmış bir kitap bölümünde görülebilir.[22] Mahmud Sadri tarafından yazılan bölüme göre, batılı ve batılı olmayan kültürlerde, egoist intihar cinayetleri genellikle intihar anlaşmalarına veya basit cinayet intiharlarına benzerken, batılı ve batılı olmayan kültürlerde bulunan özgecil intihar cinayetleri intihar misyonlarından veya terörizm eylemleri, ideolojik intiharlardan oluşabilir. (Ör: Kamikaze saldırıları). Son olarak, anomik intihar amaçlı cinayetler hem batılı hem de batılı olmayan kültürlerde sıklıkla terör eylemlerine sonuç olur ve muhtemelen toplu intihar anlaşmalarını veya toplu cinayet intiharlarını içerir (Örn: Batı kültürlerinde, örneğin, Columbine Katliamı, Heaven's Gate, Jonestown veya Branch Davidian kitlesel intiharları, batılı olmayan kültürlerde iken, örneğin Pakistan'ın ISI'sı; PKK veya PMO tarafından onaylanan faaliyetler).[22]
Bu nedenle, teröristler, diğer suçlular gibi, referans noktası olarak bilinen şey haline gelirler; bireyler, değerlendirme için standart olarak bir referans noktası kullanır. Toplumun normları ve kuralları terörizme kıyasla daha netleşir ve gerekli görülür. Statükoyu korumak için toplum, terörizmi, sosyal normların bireylerin yaşamlarındaki önemini yeniden vurgulamanın bir yolu olarak kullanır. Böylece bireyler, terörizmi sosyal dengeye ve işleyen bir toplumdaki yaşamlarına yönelik bir tehdit olarak görmektedir.[19] İşlevselciler, sağlıklı bir toplumu korumak için sosyal değişimin gerekli olduğuna inanırlar. Yavaş, iyi planlanmış ve evrimsel yöntem türleri, sağlıklı bir toplumu sosyal olarak değiştirir. Bu sosyal değişiklikler genellikle şiddetli bir değişim ihtiyacından kaynaklanır ve öncesinde bir sosyal şok meydana gelir. Terörizm, toplumu, kendisini korumak için yeni yollar bulmasını sağlayan bir yön değişikliğine doğru hareket ettiren bir sosyal şok meydana getirmek olarak görülebilir, ancak bu fikir kusurludur, çünkü terörizm, gelişme veya istikrar gösteren ilerlemeci olmaktan çok korku ve gerilemeye ilham verir.
Çatışma teorisi, “çıkar anlaşmazlığı arasındaki çatışmanın, sosyal değişimin ve genel olarak toplumun temel, canlandırıcı gücü olduğu fikridir.”[23] Bir çatışma teorisyeni, genellikle, çatışmanın kontrolünün, bir grubun karşı olduğu grubu bastırma yeteneğine eşit olduğunu ve medeni hukukun, bazılarının yararına olan diğerlerinin pahasına bir sosyal düzeni tanımlama ve sürdürme tekniği olduğunu görür.
Çatışma teorisyenleri, terörizmi, muhtemelen yanlış yönlendirme, cehalet veya mantıklı olmayan amaçlar nedeniyle teröristlerin kafasında yaratılan ve terör örgütleri tarafından ifade edilen şiddet davranışlarının bireysel hayal kırıklığı, agresiflik veya hazır olma durumunun sonucu olduğu adaletsizliğe bir tepki olarak görürler. Terör eylemlerinin çoğunluğu dindar insanlar tarafından yapılmaktadır. 1980 ve 2003 yılları arasında dünya çapındaki intihar saldırganlarının %83'ünde, %43'ü dindardı.[24][25]
Teröristler şiddete başvururlar çünkü eğer şiddet kullanmazlar ise güç çekişmesini kaybederler ki bu birçok çatışma teorisyeninin zayıfın silahı olarak görmesine yol açacaktır. Irak'ta, Mart 2003 - Şubat 2006 tarihleri arasında %71'i El-Kaide'ye ait olmak üzere 443 intihar saldırısı gerçekleşti. Irak'ın şiileşmesi ile dini ilkeleri terk ettiğini öne sürerek eylemlerini dini perspektiften meşrulaştırırlar. Pakistan'ın terör örgütleri, başlangıcından beri devlet tarafından resmi olarak kullanılmaktadır. Bu, terörizmin, uluslararası terörizm aktivizminde bu tür grupları finanse eden ve destekleyen bizzat devletin kendisi olduğu için, bir devletten belirli hakları ifade etmeye veya onlardan kazanmaya çalışan yönünü şaşırmış gruplar olarak basitçe açıklanamayacağının bir örneğidir. Irak rejimi ve onun Amerikan ve İngiliz destekçilerine karşı intihar saldırıları, bunu başarmak için bir amaç olarak görülüyordu. İntihar saldırılarının artması belirli siyasi koşullar altında gerçekleşti. İlk koşul, Amerikan ve İngiliz ordularının karşı direnişiyle ilgili olmasıydı. İkincisi, Şii hakimiyetinin, Irak'ta daha istikrarlı hale gelmesine stratejik bir yanıttır.[24][25] Bir savaş gerçekleştirmek için teröristlerin parası veya siyasi gücü yoktur, bu yüzden terörizmi kendi siyasi hedeflerine ulaşmak için amaç değil hükûmeti yıpratmak için bir araç olarak görürler. Bir terör eylemi gerçekleştirmeden önce, terörist, her zaman eylemlerinin diğerlerine olan bedelini ve yararların dikkate almaz fakat ahirette veya yaşadıkları toplumda kendileri için yararını ararlar.[24][25]
Sembolik etkileşimcilik, ortak değerler, kökenler ve insanların eylemlerinin temel motivasyonlarını biçimlendiren varsayımlarda oluşan mikro-seviye teorisidir.[26] Sembolik etkileşimcilik'te, yüz-yüze etkileşim, sosyal dünyayı yaratır. Bireyler, kendi kendini oluşturan algılanan anlamlar üzerine davranırlar.[27] Grup üyeliği, bireyin -sembolik etkileşimi suçu açıklamak için kullanılan ki böylece terörizmi de açıklayan- gerçeği yorumlamasında büyük bir göstergelerden biridir.[19] Sosyalizasyon süreci olarak özellikle terörist kimliği oluşumu, sıklıkla sosyal kimlik teorisi, kimlik teorisi ve kişisel kimlik teorisi perspektifinden incelenir.[28]
Terörizmin altına düştüğü sapma, teori etiketleme ile açıklanabilir. Etiketleme teorisi, “bireylerin başkalarının onları nasıl gördüğünü veya etiketlediğini bilinçaltında fark ettiğine ve bu etiketlere tepkilerinin zaman içinde kendi benliklerinin temelini oluşturduğuna olan inancıdır”[29] Sosyal gruplar, toplumdaki insanlar için kabul edilebilir davranışların ne olduğu hakkında kurallar oluşturur. Bir kural ihlal edildiğinde, eylemin sapkın olup olmadığına toplum karar verir. Bir kişi ancak işlenen bir eyleme karşı sosyal bir tepki sapkın olarak etiketlendikten ve bu orijinal eyleme birincil sapma olarak atıfta bulunulduktan sonra sapkın olabilir.[30] Sapkın olarak etiketlenmek, bir kişinin kendisini sapkın olarak görmesine neden olur, bu da söz konusu kişinin daha fazla sapkın eylemler gerçekleştirmesine yol açar ve her bir eylem ikincil sapma olarak adlandırılır.[31] İkincil sapma, sembolik etkileşimciliğe göre insanların birini görme şeklini ve bireylerin kendilerini nasıl gördüklerini değiştiren bir etiket olan bir damgaya göre terörizm öğrenilmiş davranışlar olarak ele alınır. Her insan, teröristlerle etkileşim yoluyla nasıl terör yapılacağını öğrenir. Gruba katılım, öğrenme sürecinde önemlidir ve üyeler, katıldıklarında grubun gerçeklik anlayışı ile yeniden sosyalleşirler. Bunu sağlamanın en iyi yolu yeni üyeleri terör eylemlerine dahil etmektir ki bu da terör örgütünü üyeleri için tek referans noktası haline getirir.[19]
Terörist davranışlarının sosyalleşmesinde, sosyal öğrenme teorisi, rol oynar. Öğrenme teorisi, bir kişinin, bu tür davranışlara elverişsiz tanımlara karşı sapkın davranışı destekleyen tanımların bolluğu nedeniyle sapkın hale geldiğini belirtir. Bu teori dört öğrenme mekanizmasına bölünmüştür: diferansiyel ilişkilendirme, tanımlar, diferansiyel pekiştirme ve taklit.
İlk öğrenme mekanizması, "belirli türden davranışlarda bulunan veya bu tür davranışları destekleyen normları, değerleri ve tutumları ifade eden diğerleriyle doğrudan ilişki ve etkileşimin yanı sıra daha uzak referans gruplarıyla dolaylı ilişkilendirme ve özdeşleşme" anlamına gelen diferansiyel ilişkilendirmedir. " Bir bireyin farklı şekilde ilişkili olduğu gruplar, sosyal öğrenmenin yürütüldüğü bağlamı sağlar. Diferansiyel ilişkinin önceliği, yoğunluğu, süresi ve sıklığı ne kadar büyük olursa, davranış üzerindeki etkisi de o kadar büyük olur. Dolayısıyla, terörizmle ilgili teori, bir kişinin terör örgütüyle bağlantısı ne kadar güçlüyse, o kişinin terörist davranışlar sergileme şansının o kadar yüksek olduğudur.
İkinci öğrenme mekanizması tanımlardır. Tanımlar, bir "bireyin neyin kabul edilebilir neyin kabul edilemez olduğuna dair kendi değer ve inanç sistemine" atıfta bulunur. Bu değerler, farklı çağrışımlar yoluyla öğrenilir ve pekiştirilir. Genel tanım ve özel tanım olmak üzere iki tür tanım vardır. Genel tanımlar, geleneksel yollardan etkilenen ve genellikle dini veya ahlaki değerlerden etkilenen, uygunluğa ilişkin geniş inançları içerir. Belirli tanımlar, bir kişiyi belirli suç eylemleriyle aynı hizaya getiren tanımlar olarak görülür. Tanımların sayısı ne kadar fazlaysa, bir kişinin suç davranışına girme olasılığı o kadar yüksektir. Dolayısıyla, bir kişi ne kadar çok terörist davranışı destekleyen tanımlara sahipse, o kişinin terör eylemi gerçekleştirme şansı o kadar artar.
Üçüncü öğrenme mekanizması kademeli pekiştirmedir . Kademeli pekiştirme "davranışı takip eden beklenen veya gerçek ödül ve cezaların dengesini ifade eder." Bir kişinin suç işlemekten kaçınması, eylemleri için geçmiş, şimdi ve gelecekte beklenen ödül veya ceza dengesine bağlıdır. Terörle ilgili olarak, bir kişinin terörizme karşı ne kadar doğrudan veya dolaylı sosyal etkileşimi olursa, terör eylemi gerçekleştirme olasılığı o kadar artar.
Dördüncü ve son öğrenme mekanizması taklittir . "Taklit, bireylerin daha önce başkalarının yaptıklarına tanık oldukları davranışlarda bulunmaları kavramıdır." Gözlenen karakterler, tanık olunan davranışlar ve bu davranışların sonuçları, bireyin bir davranışı ne kadar taklit ettiğini belirler. Bir kişinin bir teröristi taklit etmesi için tüm bunların yerine oturması gerekir.[32]
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.