Loading AI tools
sözdebilimsel çalışma Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Türk Tarih Tezi, 1930'lu yıllarda, Mustafa Kemal Atatürk'ün teşvikiyle oluşturulan tarih yorumu. 1930 yılında yüz adet basılan Türk Tarihinin Ana Hatları isimli eser Türk Tarih Tezi'nin bildirgesi sayılır.[1] Bu eser doğrultusunda hazırlanan ve 1931-1941 yılları arasında liselerde okutulan dört ciltlik ders kitabı da Türk Tarih Tezi'nin temel metinlerindendir. İslam ve Hristiyan çatışmasına dayalı Osmanlı tarihi tezine ve Türkler aleyhinde yazılan Batılı tarih tezlerine tepki olarak ortaya konmuştur.[2][3][4][5] Bilimsel çevrelerde Türk Tarih Tezi, siyasi gayeler taşıdığı, hayalci veya romantik milliyetçi yönlerinin olduğu savlarıyla eleştirilmiştir.[6]
Bu maddenin tarafsızlığı konusunda kuşkular bulunmaktadır. (Ocak 2009) |
Mustafa Kemal, 1923 yılında İstanbul Üniversitesi Profesörler kuruluna "Ulusal bağımsızlığımızı bilim alanında da tamamlama" görevi verdi. Türk Tarih Tezi, Osmanlı tarih yazımının mirası olan İslam merkezli tarih yorumlarına ve Avrupa merkezli tarih yorumlarına karşı alternatif bir millî yorum geliştirilmesi amacıyla 1930'larda ortaya atılmıştır.[2][3][4] Atatürk Batılı tarih tezlerinin doğru kabul edilip okullarda okutulması yerine millî bir tarih yazılması gerektiğine inanıyordu. On beşinci yüzyıldan beri, Batılı tarih yazarları medeniyetin başlangıcı yeri olarak Yunan medeniyetini vermekteydi. Bu tarih görüşünde Türkler, Orta Asya'daki göçebe aşiretler olarak anlatılıyordu. Özellikle on dokuzuncu yüzyıldan itibaren bu tez ırkçı antropolojik yaklaşımlarla bir ırk aidiyetine (Sarı ırk, Brakifesal beyaz ırk vb.) oturtulmaya çalışılmıştı.[7][8][9] Bir Fransız okulunda öğrenci olan Afet İnan, Fransızca tarih kitaplarında Türklerin uygarlık yapıtlarına yer vermediğini ve Türklerden "ikinci dereceden sarı ırktan, istilacı barbar kavim" olarak söz edildiğini Atatürk'e anlatır. Bununla birlikte, Atatürk'ün okuduğu bilinen[10] iki önemli tarih kitabında Türklere ciddi şekilde yer verilir. İlki, Joseph de Guignes tarafından 1756'da Paris'te yayınlanan 5 ciltlik Histoire générale des Huns, des Turcs, des Mogols, et des autres Tartares occidentaux[11] eseridir. İkincisi 1920 yılında H. G. Wells tarafından yayınlanmaya başlanan 1208 sayfalık Outline of History[12] adlı eserdir. Yazarın Atatürk tarafından benimsenen "dünya barışının kalıcı olması için düşünceleri" Nutuk'ta[13] adıyla beraber tekrar edilmektedir.
1931-1941 yılları arasında liselerde okutulan dört ciltlik tarih kitabının ön sözünde çalışmanın amacı açıklanmıştı.
Türk Tarihinin Anahatları, Önsözünden, 1931
Cumhuriyet kurulana dek medreselerde Türk kimliği üzerinde durulmaksızın, sadece padişahların eski seferleri gerçeklerden uzak, abartılı bir hikâye biçiminde veriliyordu. 20. Yüzyıl başlarında dahi üniversitelerde modern ve bilimsel bir tarih öğretilmiyordu. Antropoloji, filoloji, arkeoloji ve benzeri bilimler tarih araştırmalarında kullanılmıyordu. 19. yüzyıl sonunda Orta Asya'da Orhun Yazıtları yabancı bilim adamları tarafından Türkçe olarak okunmuştu.[14][15]
Atatürk, Türk ulusunu odak alarak Türk tarihini araştırmak, bu şekilde Cumhuriyet'in temel amacı olan ulus-devlet yaratma sürecine tarihsel bir referans oluşturmak için tarih bilimcilerini teşvik etti. Türklerin dünya uygarlıklarının gelişimindeki yeri ile ilgili araştırmalar yapılmasını sağlamak istiyordu.[16]
Ülkenin eski uygarlıklarını ortaya çıkarmak, bugünkü Türk halkıyla Türk kavimlerinin ilişkisini araştırmak, genel Türk tarihinin bilimsel tutarlılık ile yazılmasını sağlamak amaçlardan bazılarıdır.[14]
Atatürk Tarih konusuna çok önem verdiği için Türk Tarih Kurulunun kurulmasına öncülük etmişti. 1930 yılında Afet İnan, Tevfik Bıyıklıoğlu, Samih Rıfat, Yusuf Akçura, Reşit Galip, Hasan Cemil Çambel, Sadri Maksudi Arsal, Şemsettin Günaltay, Vasıf Çınar ve Yusuf Ziya Özer "Batılı yazarlar tarafından yazılmamış" Türk tarihini araştırmak için çalışmalara başladılar. 1930 yılında Türk Tarihinin Ana Hatları adlı 606 sayfalık eseri hazırladılar. 606 sayfalık bu çalışma sadece bir ön derlemeydi. Sadece 100 adet bastırılarak ülke çapında bilim adamlarına dağıtılarak incelettirildi. İlk derleme kitabı ilim adamlarınca incelendi, tartışıldı ve değerlendirmeler ve düzeltmeler yapıldı. 1931 yılında 87 sayfalık ikinci kitap Türk Tarihinin Ana Çizgileri-Giriş Bölümü hazırlandı. 4 ciltlik bu çalışma bu sefer 30,000 adet bastırıldı.[14][17] 4 ciltlik eser 1931-1941 döneminde liselerde tarih derslerinde okutuldu. 1935 yılında Atatürk; Afet İnan ve Hasan Cemil Çambel'e yeni bir araştırma programı dikte etti. Tarih konularında araştırma yapacak bilim adamlarının yetiştirilmesi amacıyla, 1935 yılında, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi kuruldu. 1937 yılında İkinci Türk Tarih Kongresi toplandı. Bu kongreye yabancı bilim adamları da katıldılar.
Ön sözünden anlaşılacağı üzere dört ciltlik tarih, Türklerin uygarlığa katkılarını ortaya çıkarmayı açıklamak ister. Avrupa medeniyetinin göçler sonucu Asya'dan gelen insanlar tarafından oluşturulduğunu, Yunan bilim, sanat ve felsefesinin bütün pınarlarının da aslında Anadolu'da olduğunu savunur.[18]
Türk Tarih Tezi, beyaz ırkın kökeninin Orta Asya olduğu hipotezinden yola çıkmaktadır. Buna göre değişik çağlarda, çeşitli göç dalgaları halinde Orta Asya'dan dünyaya yayılan Türklerin de atası olan halklar, dünya medeniyetlerinin önemli bir kısmını kurmuştur.[18] Irklardan bahsederken belirli bir ırkın üstünlüğünü savunmaz. Göçler sonucu ırkların birbirlerine karıştığını anlatır.[19]
Türk Tarih Tezi'nde 19. yüzyıl sonunda ve 20. yüzyıl başlarında yapılmış araştırmalara dayanılarak millî bir tarih yorumu ortaya konmuştu. Tarihte yaşamış büyük medeniyetler kurmuş bazı kavimlerin Türk olduklarına dair kanıtlar ortaya sürülmüştü. Tarih öncesinde uygarlık izlerine rastlanmamış diyarlara medeniyetin, Türklerin de dünyaya yayılmış olduğu Orta Asya'dan yayıldığı fikri savunulmuştur.[18]
Türk Tarih Tezi'ne göre M.Ö. 3000 ile M.Ö. 1200 yılları arasında Orta Asya'dan yurtlarını terk edip Akdeniz havzasına yayılan brakisefaller Türklerin atalarıdır. Dünya medeniyetinin başlangıcını Yunan medeniyetine bağlamak yanlıştır. Etiler (Hititler) Anadolu'da yaşamış Yunan medeniyetinden daha eski bir medeniyettir. Etrüskler'in İtalya'ya Anadolu'dan gitmiş oldukları kesindir. Orta Asya'dan yayılan göç dalgaları Avrupa'ya da yayılmış ve vahşet ortamı süren kıtaya sırasıyla cilalı taş, bakır, tunç ve demir çağı sanatlarını götürmüşlerdi. Bir Asya kavmi olan Keltler, göç yollarında önemli eserler bırakmışlardı. Ligürler, Kimriler ise Keltlerden önce Avrupa kıtasında Kırım ve Danimarka'ya kadar gitmişlerdi. M.Ö. 2000 yılına kadar Avrupa'da bakır aletler dahi bulamamışken, bu tarihte bronz aletler birdenbire çoğaldığı kazılarda tespit edilmişti. Bronz madeninin kaynağı kalay madeni Asya'da bol miktarda bulunurken Avrupa'da sadece ince bir damar halinde Fransa'da bulunmaktaydı.[18]
Mustafa Kemal Atatürk 1928-1930 yılları arasında Türk Tarih Tezi'nin oluşturulmasında tarihçilere önderlik etmiştir. Atatürk'ün, "Anadolu 7000 yıllık Türk beşiğidir" sözü onun Anadolu'daki Türk varlığının Malazgirt Meydan Muharebesi'nden çok öncelere dayandığına olan inancını yansıtmaktadır.
Ortaya konulan bulgularda eski Orta Asya Türk tarzı yaşamın Anadolu'da da var olduğu ortaya çıkarılarak tarihi süreç içinde derinlemesine bir ortaklığa işaret ediliyor.[20]
Türk Tarih Tezi'ne göre tarihteki Türk devletleri şu şekildedir:[21]
Atatürk'ün hazırlanmasına öncülük ettiği Türk Tarihinin Ana Hatları kitabının yazarlarından olan Fuad Köprülü, 1940 yılında yazdığı bir yazıda kendisinin de katkıda bulunduğu eseri, Avrupa tarihçiliğinin Türkler aleyhinde yazılmış temelsiz ve olumsuz düşüncelerine karşı bir tepki olarak ortaya çıkan Romantik Nasyonalist bir tarih anlayışı olduğunu yazmıştır.[14]
Romantik milliyetçilik eleştirisi, Atatürk'ün yazılmasını teşvik ettiği tarih görüşünde, dünya uygarlık tarihinin kökenlerinin, sadece Hint-Avrupa lisanı konuşan topluluklara atfedilmesine Türkleri sarı ırk mensup barbarlar olarak gösterilmesine bir tepki olarak ortaya konmuştu. Dünyadaki bütün dillerin kökeninin Türk dilinin kökeni ile ortak olduğu görüşünde olduğu gibi Güneş Dil Teorisi'nde de dile getirilen, tepkisel ve romantik milliyetçi savları içinde barındırmaktaydı.
Türkçü bilim adamı Zeki Velidi Togan 1932 yılında, I. Türk Tarih Kongresinde, tıp doktoru Reşit Galip'in sunduğu bildirgeyi Orta Asya'nın tarihte bir iç deniz olduğu savı nedeniyle eleştirdi. Ardından Türkiye'yi terk ederek Almanya'ya gitti, 1939 yılında tekrar Türk Millî Eğitim Bakanı tarafından Türkiye'ye davet edilinceye kadar yurda dönmedi, akademik çalışmalarına Almanya ve Avusturya'da devam etti.
1990 yılları başında bazı yazarlar, Türk Tarih Tezi'nin, Türk tarihini yüceltmek amacıyla yazıldığını ve aşırılığa kaçıldığını, bilimsel tarafsızlıktan uzak resmî devlet ideolojisi olduğunu, Kürtleri görmezden geldiğini söyleyerek eleştirdiler.[22][23]
Turancı fikirlere sahip kişiler Türk Tarih Tezi'ni eleştirmiştir. Turancılara göre Türk Tarih Tezi gerçeklerden uzak ve gayri ilmidir. Çünkü Turancı görüşe göre Orta Asya, Türklerin anayurduydu. Orada yaşayan Türk halklarını esir ırkdaşları olarak kabul ettiler. Rıza Nur Türk Tarihi isimli eserinde Orta Asya'daki tutsak Türkleri kurtarma davasını anlatır. Rıza Nur'a göre Çin, İran ve Rusya'daki tutsak Türklerin kurtarılması gerekmekteydi. Turancılar o dönemde ırkların üstünde Türk ırkı kavramını benimsemişlerdi. Türklük kavramını savaş, savaşçı, alp kavramları üzerinde geliştirdiler. Türk Tarih Tezi'nde Turancı görüşün savunduğu değerlere itibar edilmez. Eski Anadolu medeniyetlerinin Türkler ile bağlarını araştırmaya çalışan romantik bir coşkunluk taşıyan Türk tarih savı, Turancılık akımının ileri gelenlerinden Nihal Atsız tarafından, ilmi gerçeklerden uzak olmakla eleştirilmiştir. Türk tarih savında Hititlerin, Sümerlerin, hatta Yunan medeniyetinin, Orta Asya'dan dünyaya yayılmış bir medeniyetin devamı olduğu izah edilmeye çalışılmıştı. Bu durumda doğal olarak dilleri de Türklerin eski dilleri ile ortak olmalıydı. Nihal Atsız, Türk tarih savını, gayri ilmi olması ve gerçeklerden uzak olması nedeniyle tenkit etmiştir, ona göre ve Türkler Orta Asyalı bir ırktır ve Anadolu medeniyetlerini Türkler ile bağdaştırma gayretleri yanlıştır.
Medeniyeti öne çıkaran Türk Tarih Tezi ırk temelini savunan Turancı görüşe ters düşmektedir. Türk Tarih Tezi'nde, millet tanımı, bir ırk aidiyetine dayandırılmaz, onun yerine medeniyetleri esas alır.[5][24] Atatürk Afet İnan'ın 1930 yılında hazırladığı Medeni Bilgiler isimli kitabındaki öne çıkan ırk aidiyetine olan atfı çıkararak millet tanımını bizzat Dil, kültür ve ülkü birliği ile birbirine bağlı vatandaşların siyasal ve toplumsal kuruluşu şeklinde düzeltir.
Türk Tarih Tezi'ne göre Anadolu, tarih boyunca göçler almış ancak hiç göç vermemiştir. Türkler de buraya gelen kavimlerdendir ve buradaki kültürler ve insan toplulukları ile karışmıştır. Aslında bu topraklarda geçmişte yaşamış kavimler, dünya medeniyetlerinin de membaıdır ve günümüz Anadolu Türk kültürü de antik medeniyetlerin bir devamıdır. Bu sebeple Türk ulusu Hititler, Urartular'ın eserlerinin doğal mirasçılarıdır.[14][25]
Kemalist Devrim'in tarih tezi içerisinde yer verilmemekle beraber Meksika büyükelçisi Tahsin Mayatepek'in Atatürk'e sunduğu Mayaların dili, kültürü ve tarihi ile ilgili raporların bazılarının bulunması üzerine, Atatürk'ün, Türk Tarih Tezi'nde dile getirilen göç hareketleri ve Kayıp Kıta Mu efsanesi arasında bir bağlantı olduğunu düşündüğü öne sürülmüştür.[26]
Türk Tarih Tezi'ne, ilmi dayanaktan yoksunluk ve milliyetçilik suçlamaları üzerine gelişen eleştirilerin abartılması, Türklerin tarihi ile ilgilenen araştırmacıların ilkel milliyetçilik ve kafatasçılık gibi suçlamaları göğüslemeyi göze almalarını gerektirmiştir.[27][17]
Bu çalışmanın, Türkiye'de tarih biliminin gelişimine katkıları da olmuştu. Anadolu medeniyetleri ile Türk tarihi arasında bağların araştırılmasını isteyen Atatürk'ün arkeolojik kazıları, tarihinin araştırılmasını teşvik etmesi, bu konuda bilim adamları yetiştirme gayretleri, tarih konusunda ciddi araştırmalar yapılmasına başlangıç dayanağı olmuştu.[16] Atatürk 1 Kasım 1936 yılında TBMM açılış konuşmasında Alacahöyük'te yapılan kazılarda bulunan eserlerin 5500 yıllık Türk tarihinin aydınlatılmasına ışık tutacağını açıklar. Bunun sonucunda Türk arkeologların yaptığı kazılardan elde edilen arkeolojik bulgular Hititler ile ilgili yeni bulguların ortaya çıkmasına, bilinenlerin yeniden yazılmasına neden oldu.[14] Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi kuruldu. Çivi yazısı okuyabilen bilim adamları yetişti. Binlerce Hitit tableti okundu. Arkeoloji müzeleri açıldı.[28] Atatürk'ün bilime ilgisini fark eden A. Einstein, Nazilerin kovduğu bilim adamlarını Türkiye'ye yönlendirmiştir. Bunun sonucunda buraya gelip yaşayan kütüphaneciden profesörlere yüzlerce kişi Türk üniversitelerinin geliştirilmesi sürecine büyük katkılarda bulunmuşlardır.[29]
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.