Loading AI tools
Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Sunrise (Gün doğumu) Harekâtı veya Bern Olayı, Şubat-Mayıs 1945 döneminde İkinci Dünya Savaşı sürmekteyken İtalya'nın kuzeyinde bulunan Nazi Almanyasına bağlı birliklerin bölgedeki Batılı Müttefik Devletlere teslim olması üzerine yürütülen gizli görüşmeleri anlatır. Görüşmelerin çoğu İsviçre'nin Bern kentinde, Waffen-SS komutanı Karl Wolff ile ABD ajanı Allen Dulles arasında gerçekleşmiştir. Görüşmelerin ortaya çıkması Müttefikler arasında özellikle Sovyetler Birliği'nde ABD'nin Nazilerle ayrı bir barış antlaşması imzalayacağı kaygısını yaratmıştır. İlerleyen dönemde başlayacak olan Soğuk Savaş'ın ilk işareti olarak görülen olay sırasında Sovyet lideri Joseph Stalin ile ABD Devlet Başkanı Franklin Roosevelt arasında hararetli yazışmalar gerçekleşmiştir.
İkinci Dünya Savaşı sırasında CIA'nin öncülü olan Office of Strategic Services mensubu olan Allen Dulles 1942 Kasım ayından sonra İsviçre'nin Bern kentindeki ABD Büyükelçiliği bünyesinde istihbarat faaliyetleri yürütmekteydi. Diplomatik bir görev süsü olsa da gerçek faaliyetinin ajanlık olduğu biliniyordu.[1] OSS kurumunun savaşın ardından devam edip etmeyeceği belli olmadığı için kurumun başındaki William Donovan ajanlarına baskı yaparak kurumun önemini yetkililere ispatlama peşindeydi. Dulles açısından bakıldığında Bern'de geçirdiği üç yıl verimsiz olmuş, OSS'in devam etmesini gerektiren bir başarı kazanamamış durumdaydı.
1943 yılı Temmuz ayında, Müttefik Devletlerin başarılı Husky Harekâtıyla Sicilya'yı işgal etmesi üzerine Benito Mussolini, kral III. Vittorio Emanuele İtalyan İç Savaşı patlak vermiştir. İtalya Yarımadasının dışında İtalyan egemenliğindeki topraklar Nazilerin denetimine geçmiş, İtalya da 3 Eylül 1943 tarihinde imzaladığı antlaşmayla Müttefiklere teslim olmuştur. Bu sürecin devamında özellikle kuzey İtalya'nın Nazi işgaline maruz kalması şiddetli bir iç savaş başlatmıştır. Kralın özellikle sorumluluk almaması, halkını Nazi işgali karşısında yüzüstü bırakarak Roma'ya kaçması özellikle kuzey bölgelerinde monarşinin şiddetli şekilde popülerliğini yitirmesine ve sonunda İtalya'nın cumhuriyet rejimini seçmesinde etkili olur. Zorlu savaş koşullarının yanı sıra bir de Nazi işgaline maruz kalmak emekçilerde büyük tepki alırken, endüstriyel kuzey bölgelerindeki işçi sınıfı arasında geleneksel olarak güçlü örgütlenmesi olan İtalyan Komünist Partisi partizanlar eliyle silahlı direniş başlatmıştır.
1944 yılı sonundan başlayarak Doğu Cephesinde Sovyet Kızıl Ordu birlikleri Tuna Nehri vadisi boyunca ilerlemiştir. İlerleme sonucunda Budapeşte 13 Şubat 1945 tarihinde Nazi işgalinden kurtarılmıştır. Bu harekâtın ardından Sovyet birlikleri Viyana yönüne doğru harekete geçmiştir. Po Vadisi boyunca Nazi birlikleri de direnişlerini sürdürmekteydi. Bu aşamada Karl Wolff, komutası altındaki 800 bin mevcutlu Waffen-SS birliklerinin kuzey İtalya bölgesini boşaltarak Viyana'nın Sovyet ilerleyişine karşı savunulması için Brenner Geçidinden geçişine İngiliz-Amerikan birliklerinin izin vermesi konusunun konuşulmasını İsviçre'deki aracılar sayesinde gündem etmeyi başarmıştı.[2]
İtalya bölgesindeki en yetkili SS subayı konumundaki Karl Wolff, görev süresi boyunca İtalya'daki partizanlara karşı verdiği savaş sırasında çok çeşitli insan hakları suçları işlemişti. 1945 yılı başlarında savaşın gitmekte olduğu yön ortaya çıkınca hem kendisi hem de İtalya'daki diğer SS subayları için işlenen suçların af kapsamına alınmasını istemekteydi. Wolff,, bu suçların dışında Yahudilerin toptan yok edilmelerini amaçlayan Nihai Çözüm kapsamında oldukça aktif görev alıyordu. Berlin'deki bir dostuna yazdığı 1942 tarihli mektubunda her gün 5 bin Yahudiyi Treblinka'ya göndermekten ne kadar memnuniyet duyduğunu ifade ediyordu.[3]
Dulles ve ABD'nin konuya bakış açısı ise farklıydı. Onlar İtalya'nın kuzeyinde Nazilerin ardından ortaya çıkacak iktidar boşluğunu çoğunluğu İtalyan Komünist Partisi üyesi olan partizanların değil İngiliz ve Amerikan Ordularının doldurmasını amaçlıyordu. Dulles, görüşmeler sırasında Wolff'un bahsettiği Ordular Grubu C'nin Avusturya'ya geçişine izin verilme talebini reddederek, bu silahlı birliğin gerillalar yerine Müttefiklere teslim olmalarını istemiş, teslim olma sürecini izleyen geçiş süresi boyunca silahlarını teslim etmemelerinin sağlanacağını belirtmiştir. Wehrmacht komutanları sadece Avusturya'ya geçiş sağlayabilmek için Dulles ile görüştükleri için bu yönde bir cevap alınca konuyla ilgili girişim çabaları azalmıştır. Nazi komuta heyeti Führer hayattayken böylesi bir teslim olma gündeminin olası olmadığını bildirmişlerdir.
12 Mart günü Moskova'daki ABD Büyükelçisi Averell Harriman Sovyet Dışişleri Bakanı Vyaçeslav Molotov'a Wolff'un görüşmeler için Lugano'ya gelme olasılığının bulunduğunu iletmiş, Molotov da Sovyet askeri heyetinin de dahil olması kaydıyla görüşmenin yapılabileceğini bildirmiştir. Ancak Batılı Müttefikler Doğu Cephesinde Sovyetler Birliğinin benzer görüşmelere kendilerini davet etmemelerinden hareketle bunu kabul etmemiştir.[4] 15-19 Mart tarihleri arasında Wolff ile ABD Generali Lyman Lemnitzer ve İngiliz General Terence Airey arasında görüşmeler gerçekleştirilmiştir.
Amerika Birleşik Devletleri başkanı Franklin D. Roosevelt İsviçre'de teslim olma görüşmeleri yapıldığını inkâr eder. Ancak buna rağmen Dulles, SS Generali Wolff'a görüşmeler sırasında savaş sonrası yargılamalardan muaf tutulacağına dair söz vermiştir. İsviçre istihbaratçısı Max Husmann sayesinde gerçekleşen görüşmelerden İngiliz Başbakanı Winston Churchill de haberdardır. 1943 yılında düzenlenen Kazablanka Konferansı uyarınca Müttefikler, birbirlerinden habersiz Nazi Almanyasıyla teslim şartları görüşmeyeceklerdi. Ancak Dulles buna rağmen görüşmelere devam ederek Trieste komünistler tarafından kurtarılmadan teslim anlaşmasını tamamlamak istemekteydi. 22 Mart günü Harriman'a mektup yazan Molotov, Sovyet temsilcisi olmadan iki hafta boyunca Nazilerle yürütülen görüşmelerin kabul edilemeyeceğini bildirir. Bunun üzerine Roosevelt (24 Mart 1945 tarihli yazışma[5]) ve Stalin (29 Mart 1945 tarihli yazışma[6]) arasında hararetli yazışmalar gerçekleşir. Roosevelt konuyu geçiştirmeye çalışmış, sonrasında ise 12 Nisan günü vefat edince konu gündemden düşmüştür.
Roosevelt'in ölümüyle göreve gelen Harry Truman İsviçre'de yürütülen görüşmelerin durdurulması komutunu vermiş, izleyen süreçte de tüm İtalya'daki Nazi teslim sürecinin yürütüldüğü Caserta görüşmelerine bir Sovyet askeri temsilcisinin dahil olmasını sağlamıştır. Ancak buna rağmen Batılı Müttefiklerin İsviçre görüşmeleri sırasında takındıkları tutum Sovyetler Birliği tarafından sonraki süreçte önemli bir veri olarak değerlendirilmiştir. Bu dönemde özellikle Winston Churchill tarafından hazırlatılan Unthinkable Harekâtı planlarına göre savaşın bitmesiyle beraber Batılı Müttefikler Sovyet birliklerine saldıracak ve "işgal ettikleri" bölgelerden atılmasını sağlayacaktır. 1998 yılına kadar resmî olarak kabul edilmeyen bu planların savaşın son döneminde sadece siyasetçiler tarafından değil ünlü ABD'li komutan General George S. Patton gibi askerler tarafından da gündeme getirildiği bilinmektedir.
Truman'ın müdahalesiyle anlaşma rafa kalksa da Dulles'ın bölgedeki faaliyeti sürmüştür. Yaklaşık 300 bin Yahudinin ölümünden sorumlu olan Wolff 26 Nisan günü İtalyan partizanları tarafından ele geçirilmiş ancak Dulles'ın emrindeki OSS birlikleri ve İsviçre istihbaratı sayesinde kurtarılmıştır. 29 Nisan günü Caserta Mütarekesini imzalamıştır. Tutsak Nazilerin partizanların eline geçmesi ABD birlikleri tarafından sistematik olarak engellenmiştir.
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.