Loading AI tools
Birinci Dünya Savaşı'nın bir cephesi Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Suriye-Filistin (Suriye, Filistin, Sina-Filistin) Cephesi, I. Dünya Savaşı sırasında Almanya'nın isteği üzerine açılan bir cephedir. Osmanlı ordusu, 1915'te Birinci Kanal Harekâtı'nı, 1916'da İkinci Kanal Harekâtı'nı düzenledi. Amaç; Osmanlı İmparatorluğu'nun Süveyş Kanalı'nı ele geçirmesi ve Mısır'a yeniden sahip olmasıydı. Başarılı olunursa İngilizlerin Uzak Doğu'daki sömürgeleri ile bağlantısı kesilecekti. Gelibolu'daki başarısızlığın ardından geçen zamanda İngilizlerin gittikçe güçlerini artırmaları ve Osmanlı'nın kısıtlı kaynakları sonucu cephe Süveyş'ten Nablus'a kadar gerilemiş, savaşın son aylarındaki Nablus'taki son cephe savunmasındaysa çok kısıtlı olan kaynakların tükenmesine ek olarak Osmanlı'nın savaş süresince Arap halk üzerinde görece başarılı bir şekilde sürdürdüğü Panislamizm propagandasının Lawrence'ın organize ettiği Arap isyanının Hicaz'dan Filistin'e girmesi sonucu çökmesiyle Türk Ordusu Şam ve Halep üzerinden Anadoluya çekilmiş ve cephe bazı parlak muharebe zaferlerine rağmen Osmanlı için başarısızlık ve ağır kayıplarla sonuçlanmıştı.
Suriye-Filistin Cephesi | |||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|
I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı Cephesi | |||||||
Osmanlı topçuları 10,5cm FH 98/09 topu ile (Harcia, 1917) | |||||||
| |||||||
Taraflar | |||||||
Osmanlı İmparatorluğu Alman İmparatorluğu Avusturya-Macaristan İmparatorluğu |
Britanya İmparatorluğu Hicaz Fransa İtalya | ||||||
Komutanlar ve liderler | |||||||
Cemal Paşa Friedrich Kreß von Kressenstein (1916'dan 1917'ye kadar) Erich von Falkenhayn (1917'den 1918'e kadar) Otto Liman von Sanders (1918) Gustav von Oppen Mustafa Kemal Paşa (Ekim 1917'de istifa etti, Eylül 1918'de tayin edildi) Fevzi Paşa (Ekim 1917'den itibaren) İsmet Paşa Ali Fuat Cebesoy Refet Paşa Mersinli Cemal Paşa |
Sir John Maxwell (Mart 1916'ya kadar) Emir I. Faysal | ||||||
Çatışan birlikler | |||||||
Mısır'daki kuvvetler (Mart 1916'ya kadar) 4. Ordu |
Mısır Seferi Kuvvetleri
| ||||||
Güçler | |||||||
Mayıs 1917: ~121.000 toplam muharip asker[3] |
Ocak 1915:
Eylül 1918: | ||||||
Kayıplar | |||||||
19 Eylül - 26 Ekim 1918 arası: |
|
Mustafa Kemal Paşa daha işin başından beri Falkenhayn'ı açık bir şekilde eleştirmekte, Alman subaylarının önünde onun plânlarını tenkit etmekteydi. Bu hususta Cemal Paşa, M. Kemal Paşa'yı destekliyor ve Filistin cephesi komutanı olarak da, tıpkı onun gösterdiği sebeplerden dolayı Bağdat projesine şiddetle karşıydı. Eldeki kuvvetleri Halep ile Şam arasında toplamak ve duruma göre nereye kuvvet gerekli ise oraya sevketmek istiyordu. Neyse ki, Falkenhein kurmay subaylarından önemli bir kişilik sahibi olan Binbaşı Franz von Papen'in yerinde vermiş olduğu nasihatleri sayesinde, fikrini değiştirmeye başlamıştı. Filistin cephesinde von Papen'le yaptığı bir gezi sırasında tehlikeyi görebilmişti. İngilizler taarruza geçerse Osmanlı mevzilerini yarıp, Filistin ve Suriye'yi geçerek Bağdat'la bütün ulaşım yollarını kesebilirdi. Böylece von Falkenhein, ün peşinde koşmak yerine, tedbirli davranmayı daha münasip görerek, Bağdat seferini şimdilik tehir etmişti.
Böylece, 1917 yılının yaz ayları her iki taraf için de bir hazırlık devresiydi. Hazırlıklarını daha erken tamamlayan İngiliz Generali Allenby, 27 Ekim 1917 sabahı Gazze'nin bombardımanı ile taarruza geçti.
Bu taarruzda kara topçusuna, denizden de İngiliz ve Fransız gemileri yardım ediyordu. Aynı gün akşamı ise, Osmanlı cephesinin sol kanadını düşürmek için, Beer-Şeba üzerine hücum etti.
31 Ekim akşamı Albay İsmet bey (İnönü) yenilmiş ve Birüssebi İngilizlerin eline geçmişti. Böylelikle Osmanlı cephesi tehlikeli bir duruma girmişti. Bunun için 5 Kasım'da Gazze boşaltıldı ve 7 Kasım'da İngilizler Gazze'yi ele geçirdiler.
Bundan sonra ise, Osmanlı kuvvetleri çekilmeye, İngiliz kuvvetleri de ilerlemeye başlamıştı. İngilizler 15 Kasım'da Yafa'yı da ele geçirince, Osmanlı kuvvetleri de Kudüs'e doğru çekilmeye başlamışlardı. Kudüs'te kuvvetli bir savunma hattı meydana getiren Osmanlı kuvvetleri Allenby'in taarruzunu durdurmuşlardı. Bunun üzerine Allenby hareketini yavaşlatıp, malzemesini ve kuvvetlerini topladıktan sonra, 8 Aralık'ta Kudüs'e karşı taarruza geçti ve 9 Aralık 1917 günü Kudüs'ü düşürdü.
Böylece Ekim ayının son günlerinde 97.000 kişilik bir kuvvetle başlayan İngiliz taarruzu Kudüs'ün ve bütün Filistin'in kaybedilmesine neden olmuştu. Daha önce Lloyd George, Allenby'den İngilizlere Noel hediyesi olarak Kudüs'ü almasını istemiş ve o da almıştı. Diğer bir husus da, Allenby burayı almakla Osmanlıların maneviyatına acı bir darbe indirmiş oluyordu. Ayrıca Mekke ve Bağdat'tan sonra Kudüs, düşman eline geçen üçüncü mukaddes şehirdi.
Diğer taraftan General Allenby hazırlıklarını tamamladıktan sonra 1918 yılının Şubat'ından itibaren Filistin cephesinde tekrar faaliyete geçti. Böylelikle Lût gölünün kuzeyindeki Jericho'yu 21 Şubat 1918'de ele geçirdi. Bundan sonra ise, İngiliz cephesinin sağ yanı Şeria nehri vadisine dayanmış oluyordu. Bu durum, Hicâz'daki Osmanlı kuvvetlerinin tek ulaşım yolu olan Hicâz demiryolu için tehlikeliydi. Gerçekten Emir Faysal komutasındaki Arap kuvvetleri Akâbe körfezinden kuzeye doğru ilerleyerek, adı geçen demiryolunu ele geçirmek için çalışıyordu. Bundan dolayı, Allenby esas faaliyetini batıya yani Amman istikametine çevirip, Arap kuvvetleriyle birleşmeyi düşünüyordu.
Osmanlı komutanlığı bu tehlikeli durumun farkına varmış ve sert bir savunma yapmaya karar vermişti. Bu sırada, Kudüs yenilgisinden dört ay sonra, 25 Şubat 1918'de Falkenhein'ın görevine son verilerek, Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığına Otto Liman von Sanders atanmıştı. Bu göreve atanırken Liman von Sanders'in Enver Paşa'dan bazı istekleri olmuştu. Bu istekler, Irak'ta bulunan 6. Ordu'nun Yıldırım Orduları Grubu emrinden çıkarılması, ayrıca Kurmay Başkanı Kâzım Bey ile 5. Ordu Karargâhındaki bazı Osmanlı subaylarını da yanında götürmek istediğini bildirmiş ve bu istekler de Enver Paşa tarafından kabul edilmiştir. Alman İmparatoru'ndan henüz muvafakat cevabı gelmediği için Liman von Sanders Filistin'e hareketini birkaç gün geciktirmişti. Daha sonra durumun Sanders'e telgrafla bildirileceği haberi üzerine 24 Şubat akşamı İstanbul'dan ayrılarak, cepheye ancak 1 Mart günü ulaşabilmiştir. Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığına yeni atanan Sanders, birliklerini teftiş ederek, kendine göre yeni düzenlemeler yapar. 7. Ordu karargâhını Nablus'tan Amman'a nakledilmesine karşı çıkarak, tekrar karargâhını Nablus'a almak ister ve 7. Ordu komutanı Fevzi Paşa ile karargâhını da Nablus'a geri çağırır. 3. Kolordu Komutanı Albay İsmet Bey'in karargâhını da giderek, onunla da görüşür ve durumun hiç de iç açıcı olmadığını anlar.
Öte yandan hazırlıklarını tamamlayan Allenby, 8-12 Mart 1918 tarihlerinde Osmanlı cephesini yararak kuzeyde Nablus'a yürümek istediyse de, beklemediği kadar sert bir mukavemetle teşebbüsten vazgeçti. Bundan sonra ise Amman'a doğru gitmek isteyen Allenby, 21 Mart'ta Şeria nehrini geçerek, 26 Mart'ta ise Amman yakınında bulunan El-Salt'ı zaptetti. Bir hafta süren çetin muharebelere rağmen Amman'daki Osmanlı savunmasını kıramayınca, 1 Nisan'da çekilip tekrar Şeria nehrine geldi.
Bunların yanı sıra Emir Faysal birlikleri Nisan sonunda ancak 2.000 Osmanlı askerî tarafından savunulan, güneyde Hicâz demiryolu üzerindeki Maan'a saldırmış, fakat geri püskürtülmüştü. Bunun üzerine Allenby, 30 Nisan'da Amman'a karşı ikinci bir harekete geçmek istedi. El-Salt ve Tel-İmrin civarında yapılan dört günlük muharebelerde İngilizler ikinci defa geri püskürtülerek, tekrar Şeria nehrine çekildiler. Allenby'nin bu iki başarısızlığından da İngiliz kayıtlarında hiç bahsedilmemiştir.
Nisan (1918) ayındaki yenilgiler üzerine İngilizler, Mayıs ayından sonra Filistin cephesinde faaliyetlerini durdurmak zorunda kalmışlardı. İngiliz kuvvetlerinin 110.000 civarında, Osmanlı kuvvetlerinin ise 46.000 civarında olmasına rağmen Allenby gayet kuvvetli bir savunma karşısında kalmıştı. Bundan dolayı tekrar hazırlanmak gereği duydu. Diğer bir konu ise havaların ısınmasıydı.
Diğer taraftan Nisan ayı içerisinde Yıldırım Orduları İngilizlere karşı taarruza da geçmiş, fakat bu taarruzdan beklenilen bir netice alınamamıştı. Zaten T. E. Lawrence komutasındaki bir kısım Araplar cephe gerisinde İngilizlerin lehine çalışıyorlar, demiryolu köprülerini İngilizlerin verdikleri vasıtalarla tahrip ediyorlardı.
Bir süre sonra, Mehmet Reşat ölmüş ve yerine kardeşi Vahdettin padişah olmuştu (5 Temmuz 1918). Padişah Vahdettin, M. Kemal Paşa'yı İstanbul'a çağırmış ve memlekete dönen M. Kemal Paşa ikinci defa olarak 7. Ordu Komutanlığına tayin edilmişti.
Bu sırada Alman ordusunun Bahar Taarruzu neticesinde Britanya ordusu 418.000[19] asker kaybetmişti. Sadece Somme saldırısında bir günde Alman kuvvetleri 12 mil (19 km) ilerledi; İngilizler toplamda 1.000 top ve 160.000 asker kaybederek savaşın en kötü yenilgisini yaşadı. Böylece Filistin Cephesi ikinci plana düştü. İngiliz Savaş Kabinesi, Osmanlı İmparatorluğu'nun devrilmesinin en azından ertelenmesi gerektiğini hemen kabul etti.[20][21][22] Allenby, durumu şöyle ifade etti: "Bir gecede Filistin, İngiliz hükümetinin ilk önceliği olmaktan çıktı."
Bunun üzerine Allenby, Savaş Bakanlığından gelen emirler doğrultusunda Mayıs-Ağustos 1918 dönemi içinde, Batı cephesini takviye etmek amacıyla, 2 piyade tümeni (52 ve 74. Tümen) dışında 9 Yeomanry alayı, 23 İngiliz taburu (2 tümene eşdeğer bir kuvvet) ve 5 makineli tüfek bölüğü olmak üzere en seçkin birliklerinden toplam 60.000 askerini Fransa’ya göndermek zorunda kaldı.
Birliklerinin önemli bir kısmını Almanların başlattığı bahar taarruzu (Spring Offensive) nedeniyle batı cephesine gönderen General Edmund Allenby, bunların boşluğunu Hint taburları (3. Lahore Piyade Tümeni ve 7. Indian Piyade Tümeni) ile takviye edip yeniden düzenledi. Ayrıca Ermenilerin oluşturduğu 3 taburluk Fransız birliği de Allenby’nin kumandasına verilmişti. Son durumdaki birliklerin üçte biri hiç savaş tecrübesi olmayan askerlerdi.
Sir Edmund Allenby'nin 19 Eylül 1918 günü İngiliz ve Türk kuvvetlerinin karşılaştırmalı savaş güçleri şöyleydi:
İngilizler: 12,000 süvari, 57,000 piyade, 540 top.
Türkler: 3,000 süvari, 32,000 piyade, 402 top.
Mustafa Kemal paşa, daha önce 1913'te İngiliz Aubrey Herbert'in evinde tanıştığı Sir Allenby ile karşı karşıya gelmişti.[23] Muharebenin zorlu geçeceği muhakkaktı. Bundan sonra General Sir Allenby, 40.598[24] kişilik Osmanlı kuvvetlerini yenmek maksadıyla, bu defa 69.000 kişilik[25] taarruz kuvveti hazırlamıştı. General, Yafa'nın kuzeyinde ve kıyı bölgesinden yapılacak saldırı için, XXI. Kolordu ve Çöl Atlı Kolordusu'nu burada konuşlandırmıştı. Bunların muharip gücü toplam 35.000 piyade ve 383 top kadardı. Karşılarında ise 8.000 piyade ve 130 top kuvvetindeki Osmanlı 7. ve 20. piyade tümenleri bulunuyordu.[26] Osmanlı IV. ordusunun bulunduğu Es-Salt ve VII. ordunun bulunduğu Nablus dağlık arazi olduğudan İngilizler için doğrudan bir taarruza elverişli değildi. Ancak 8. ordunun bulunduğu kıyı kesimindeki Tul-Karm düz bir arazi olduğu için buraya yapılacak bir saldırının başarı ihtimali epey yüksekti. İngilizlerin Megiddo, Türklerin ise Nablus Muharebesi dedikleri savaşın ilk 36 saatinde, 19 Eylül 04:30 ile 20 Eylül 17:00 arasında, 8. Ordu yoğun İngiliz bombardımanına fazla dayanamadı ve Alman - Osmanlı cephesi İngilizlerin XXI. Kolordusu tarafından yarıldı. İngiliz XXI. Kolordusu Osmanlı cephesinin sağ kanadını tahrip ederek 7.000 esir ve 100 top ele geçirdi. Geri çekilen 8. Ordu'nun kalıntıları, ertesi gün Cenin'deki Çöl Atlı Kolordusu tarafından ele geçirildi. 19 ve 20 Eylül'de XXI. Kolordu, 446'sı ölü toplam 3.378 zayiata karşılık 12.000 esir, 149 top ve çok miktarda cephane ve nakliye aracı ele geçirmişlerdi. Asya Kolordusu haricinde, Sekizinci Ordu'nun çoğu yok edilmişti.[27]
Çöl Atlı Kolordusu süvarileri kıyı boyunca süratle geçip Afulah, Nasıra ve Bisan'a doğru hızla ilerlediler. İki Osmanlı ordusu etkili iletişimden mahrum kaldığı için, İngiliz İmparatorluğu piyadelerinin Judean Tepeleri'nde devam eden saldırılarına karşı herhangi bir ortak eylem organize edemediler. Yıldırım Ordu Grubu komutanı Otto Liman von Sanders temas hattından 80 km geride Nasıra'daki karargahında İngiliz süvarilerini bir anda karşısında görünce apar topar kaçmak zorunda kaldı. Daha sonra İngiliz 20. Kolordu birlikleri 7. ordunun bulunduğu Nablus'a doğru ilerlemeye başladılar. Birkaç çatışmadan sonra İngilizlerin kuşatma tehdidine karşı 20-21 Eylül gecesi [[Mustafa Kemal Pasa Komutasindaki ]] Yedinci Ordu Nablus'u tahliye etmeye başladı.[28] 21 Eylül'de, Yedinci Ordunun bir bölümü nehrin batısında bir uçak tarafından tespit edildi. RAF (Kraliyet Hava Kuvvetleri) geri çekilen birlikleri bombalamaya başladı ve tüm sütunu yok etti. Ortalama her üç dakikada bir bombardıman sonucu operasyonun beş saat sürmesi planlanmış olmasına rağmen, Yedinci Ordu 60 dakika içinde bozguna uğradı. Yıkılan sütunun enkazı 6 mil (9,7 km) boyunca uzanıyordu. İngiliz süvarileri daha sonra 87 top, 55 kamyonet, 4 motorlu araç, 75 araba, 837 dört tekerlekli vagon ve yolda yıkılmış veya terk edilmiş çok sayıda su arabası buldu.[29] Lawrence buna dair "RAF (Kraliyet Hava Kuvvetleri) dört askerini kaybetti. Türkler ise bir kolordu kaybettiler." diye yazdı.[30]
Diğer birliklerin bir kısmı, İngiliz süvarilerinin eline geçtiğinden habersiz olarak kuzeye Bisan'a doğru ilerlerken, bir kısmı da 4. ordunun bulunduğu doğuya Es-Salt istikametine yönelmişti. Bu birlikler Ürdün Nehri'ni aşmak için Jisr ed Damiye Köprüsü'nden geçmek zorundaydı. Bu sırada Osmanlı 4. ordusu karşısında mevzii almış olan Chaytor Kuvvetleri mümkün olan en kısa sürede Osmanlı Yedinci ve Sekizinci Orduları için ana geri çekilme hattını kesecek olan Jisr ed Damiye Köprüsü'nü ele geçirmek için kuzeye doğru ilerleyecekti. Bu aynı zamanda Ürdün Nehri'nin batısındaki iki ordu ile doğudaki Dördüncü Ordu arasındaki ana iletişim hattıydı. Çöl Atlı Kolordusu ve XXI. Kolordu hedeflerine ulaştıkça, XX. Kolordu birlikleri de ilerlemelerine devam ettiler. Nablus, 21 Eylül'de öğle saatlerinde 10. Tümen ve XXI. Kolordu'dan Avustralya 5. Hafif Süvari Tugayı tarafından ele geçirildi. İngiliz 53. Tümeni, geri çekilen Osmanlı askerlerinin hava saldırılarıyla etkili bir şekilde yok edildiği anlaşılınca, Wadi el Fara yoluna doğru ilerleyişini durdurdu. 22 Eylül'de Ürdün Nehri'nin batı yakasında ise, Osmanlı 53. Tümeni, Wadi el Fara yolu yakınındaki karargahında Meldrum birlikleri tarafından saldırıya uğradı. Meldrum, Jisr ed Damiye Köprüsü'nü ele geçirirken 53. Tümen komutanını, karargahını ve 600 esiri ele geçirdi.[31][32][33][34]
“ | Düşmanın direnişi 20 Eylül'de kırılmıştı. 21 Eylül'de Türk artçıları sabahın erken saatlerinde sürüldü. Tüm örgütlü direniş sona erdi.
Sabahın erken saatlerinden beri Türk tarafında büyük bir kafa karışıklığı hüküm sürdü. Kamplar ve hastaneler aceleyle boşaltılıyordu; bazıları alevler içindeydi. Nablus'tan Bisan'a ve Ürdün Vadisi'ne kuzeydoğu ve doğuya giden yollar ulaşım ve askerlerle tıkalıydı. Küçük asker grupları, vadi boyunca doğuya doğru ilerliyordu. Halihazırda var olan düzensizlik, Kraliyet Hava Kuvvetlerinin tekrarlayan saldırıları ile arttı; özellikle, Balata'dan kuzeye, Vadi Farah boyunca yolun Jisr ed Damiye Köprüsü'ne ayrıldığı bölümde. Vadi el Farah'dan dokuz mil uzakta, kuzeye Bisan'a giden bir yol ayrılıyor. Bu noktanın bir mil ötesinde Vadi Farah bir geçitten geçer. Geri çekilen Türkler bu noktada ağır bir şekilde bombalandı. Askerler panik içinde araçlarını bıraktı, vagonlar devrildi ve kısa sürede yol tamamen kapatıldı. Yedinci Türk Ordusu bu sırada tamamen dağınıktı ve Farah-Bisan yolu ile Ürdün arasındaki bölgeye dağıldı. Bu birliklerin artık toplanması gerekiyordu. 22 Eylül 01: 30'da Yeni Zelanda Atlı Süvari Tugayı ve Chaytor kuvvetlerinin Hint taburları Jisr ed Damiye'deki köprüyü ele geçirdiler. Düşman için bu yöndeki tüm kaçış umutları yok olmuştu. Sabahın erken saatlerinde, sayıları 50 ile 300 arasında değişen güçlü Türk birlikleri Bisan'a beyaz bayraklarla yaklaşmaya başladı.[35] |
” |
— Sir Edmund Allenby |
Sir Edmund Allenby, Aralık 1918'de hazırladığı ilerleme raporunda savaşı şöyle özetledi:
"Operasyonlar birbirini takip eden beş aşamadan oluşuyor.
İlk aşama kısa sürdü.
Otuz altı saatte, 19 Eylül 04:30 ile 20 Eylül 17:00 saatleri arasında 8.Türk Ordusu'nun büyük bir kısmı altüst olmuştu. 7. Ordunun birlikleri, çıkışları süvarilerimin elinde olan Samiriye tepelerinde tam olarak geri çekiliyorlardı.
İkinci aşamada bu başarının meyveleri toplandı.
Geri çekilen düşmanın arkasına acımasızca bastıran piyade, onu süvarilerimin kollarına itti ve sonuç olarak neredeyse 7. ve 8. Türk Ordusu'nun tamamı silahları ve nakliye araçlarıyla ele geçirildi. Bu aşama aynı zamanda Hayfa ve Akka'nın ele geçirilmesine ve Taberiye'nin ve Celile Denizi'nin güney ve batısındaki toprakların işgaline de sahne oldu. 7. ve 8. Orduların bozguna uğratılması sonucunda Ürdün'ün doğusundaki 4. Türk Ordusu geri çekildi ve Maan tahliye edildi.
Üçüncü aşama, Chaytor'un kuvvetleri tarafından 4. ordunun takibi ile başladı ve Amman'ın ele geçirilmesi ve teslim olan Maan garnizonunun geri çekilmesinin durdurulmasıyla sona erdi.
Dördüncü aşama, Çöl Atlı Kolordusunun Şam'a ilerlemesine, 4. Türk Ordusu'nun kalıntılarının ele geçirilmesine ve XXI. Kolordu'nun Hayfa'dan Beyrut'a kıyı boyunca ilerlemesine sahne oldu.
Beşinci aşamada birliklerim muhalefet görmeden Humus ve Trablusşam'a ulaştı. Süvarilerim daha sonra Halep'e doğru ilerledi ve 26 Ekim'de o şehri işgal etti."[36]
“ | Ürdün'ün doğusundaki Türkler kuzeye çekiliyor; ve Ürdün Vadisi'ndeki mevcut tüm birlikleri, Es Salt üzerinden arkalarından gönderiyorum. Bugün hastanelerde dolaşıyorum. Tüm hasta ve yaralılar çok neşeli ve memnunlar. Onlara 36 saat içinde iki Orduyu tamamen yok ederek savaştaki en büyük şeyi yaptıklarını söyledim! Artık var olmayan VII ve VIII Orduları, Türk İmparatorluğu'ndaki en iyi askerlerdi; ve Almanlar ve Avusturyalılar tarafından güçlü bir şekilde desteklendiler... Süvarilerimin bugün Hayfa ve Akka'yı ele geçirdiğini duydum. Hayfa'da biraz uğraştılar; ama henüz detaylı bilgim yok. Sanırım Ürdün birlikleri yarın Es Salt'a ulaşacak; ama orada çok Türk yakalayamayacaklar. Uçaklarım ise o bölgede geri çekilen Türkleri bombalıyor. | ” |
— Allenby, Lady Allenby'ye mektup 23 Eylül 1918[37] |
Osmanlı Dördüncü Ordusu 21 Eylül'e kadar mevzilerinde kalmıştı ve Ürdün'ün batısındaki Osmanlı ordularının onlara ulaşana kadar yok edildiğinden habersizdi. O gün Liman von Sanders, Dördüncü Ordu'ya yaklaşık 18 mil (29 km) kuzeye doğru Dera ve İrbid'e çekilme emri verdi. Dördüncü Ordu, 23 Eylül'de İngiliz ve Avustralya uçaklarının Es Salt ile Amman arasındaki yollarda geri çekilen birliklere ağır kayıplar vermesi nedeniyle artan düzensizlik içinde 22 Eylül'de Ürdün ve Amman'dan geri çekilmeye başladı. Aynı gün, Chaytor birlikleri, Es Salt'ı ele geçirmek için Ürdün Nehri boyunca ilerledi.[38][39]
25 Eylül'de Amman'dan trenle Mafrak'a ulaşan, ancak önündeki demiryolunun yıkılması nedeniyle daha fazla ilerleyemeyen Osmanlı birlikleri, çok sayıda zayiata ve kargaşaya neden olan ağır hava saldırısına uğradı. Pek çok Osmanlı askeri çöle kaçtı, ancak birkaç bin asker düzenini korudu ve tekerlekli taşımacılıktan vazgeçerek, sürekli hava saldırısı altında yaya veya at sırtında kuzeye Dera'ya doğru çekilmeye devam etti.[40]
Chaytor birlikleri 25 Eylül'de Amman'ı ele geçirdi. Yine kuzeye çekilmeye çalışan Maan'daki 8.000 - 10.000 civarı Osmanlı birlikleri, geri çekilme hattında Amman'ın güneyindeki El- Cize'de ele geçirildi ve Anzaklı askerlere teslim oldu.[41]
“ | Emrim altındaki birliklerin tüm subaylarına ve tüm birimlerine geçen haftaki büyük işlerinden ötürü hayranlığımı ve şükranlarımı, cesaret ve kararlılıklarından dolayı takdirlerimi iletmek arzusundayım. Bize muhalefet eden VII. ve VIII. Türk Ordularının tamamen yok edilmesiyle sonuçlanan, böylesine tam bir zafer, tüm savaş tarihinde nadiren bilinmektedir. | ” |
— E.H.Allenby EEF (Mısır Seferi Kuvvetleri) Başkomutanı 26 Eylül 1918[42] |
Allenby şimdi süvarilerine Dera ve Şam'ı ele geçirmek için Ürdün'ü geçmelerini emretti. Bu arada, 3. (Lahor) Tümen kıyı boyunca kuzeye, Beyrut 'a doğru ilerledi ve 7. Tümen, Beka Vadisi'nde ilerledi. 27 Eylül'de 4. Süvari Tümeni, Lawrence kumandasındaki Arap birliklerine terk edilmiş olan Dera'yı ele geçirdi. Beşinci Süvari Tümeni ve Avustralya Süvari Tümenleri doğrudan Golan Tepeleri üzerinden Şam'a doğru ilerledi. 29 Eylül'de Şam'ın kuzey ve kuzeybatı çıkışlarına ulaştılar.[43] Avustralyalılar 30 Eylül'de Barada geçidinden geri çekilmeye çalışırken Şam garnizonunu yakaladılar. Müttefiklerin 20.000 esiri ele geçirmesiyle Şam ertesi gün düştü.[44]
Mustafa Kemal paşa, 3 Ekim 1918’de Mareşal Liman von Sanders ile buluşarak, durum değerlendirmesi yaptı; “Elde kalan 7’nci Ordu bir enkazdan ibarettir. Bunlar, Halep’te Suriye’nin kuzeyinde toplanmalı, ardından yeni bir karar alınmalıdır.” Mareşal de buna karşılık; “Karar budur, fakat ben nihayet bir yabancıyım, bu kararı veremem. Bunu ancak, bu yurdun sahipleri verebilir.” dedi. Bunun üzerine Mustafa Kemal, geri çekilme kararının uygulanacağını belirtti.[45]
Genel olarak, Şam'ın düşüşüne yönelik harekât 75.000 Osmanlı askerinin esir olmasıyla sonuçlandı.[46] Şam'ın düşüşünden sonra, 5. Süvari Tümeni ve Kuzey Arap Ordusu'nun bazı müfrezeleri 26 Ekim'de Halep'i ele geçirerek Suriye üzerinden kuzeye ilerlediler.
İngilizler 26 Ekim'de Halep'i işgal ederek 38 günde 560 km ilerleme kaydettiler. Mustafa Kemal Paşa'nın çektiği telgraf üzerine 14 Ekim'de kurulan Sadrazam Ahmet İzzet Paşa kabinesi ve yeni Bahriye Nazırı Rauf Orbay 30 Ekim'de Mondros Ateşkes Anlaşması'nı imzaladı. Sadrazam Ahmet İzzet Paşa, 30 Ekim 1918'de Otto Liman von Sanders'e bir telgraf çekerek, Yıldırım Ordu Grubu Komutanlığını Mustafa Kemal Paşa'ya devretmesini istedi. Bunun üzerine 31 Ekim günü Yıldırım Ordu Grubu Komutanlığını Mustafa Kemal Paşa'ya bırakan von Sanders, 31 Ekim 1918 günü görevinden ayrıldı. Mustafa Kemal Paşa'nın 31 Ekim günü Adana'da devralmış olduğu Yıldırım Ordu Grubu Komutanlığı görevi 7 Kasım 1918 tarihine kadar 8 gün sürdü. Mütarekenin son derece ağır olduğunu gören VI. Mehmed Vahdettin, 14 Ekim'de kurulan Ahmet İzzet Paşa kabinesini 8 Kasım'da düşürdü.
Osmanlı Ordusu tarihçisi Edward Erickson daha sonra şunları yazdı:
Nablus Muharebesi, Ludendorff'un Alman Ordusu'nun Kara Günleri'nde Türk Genelkurmayı'nın gerçekleri görmesine neden oldu. Nablus mağlubiyeti sonucu Türklerin savaşta bittiği artık en cesur milliyetçiler dışında herkes için açıktı. Ermenistan'da ve Azerbaycan'da elde edilen büyük zaferlere rağmen, Türkiye artık savunulamaz bir durumdaydı ve bu durum eldeki kaynaklarla düzeltilemezdi. Bulgar Ordusu'nun Selanik'te dağılması ve Avusturya-Macaristan Ordusu'nun dağılması, İttifak Devletleri için felaket ve yenilgi anlamına da geliyordu. Bu andan itibaren Mütareke'ye kadar, Türk stratejisinin odak noktası olabildiğince çok Osmanlı topraklarını korumaktı.[47]
Osmanlı Devleti'ni işgal için savunmasız bir konuma getiren Bulgaristan'ın teslim olmasının ardından, Osmanlı hükûmeti 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi'ni imzalamak zorunda kaldı ve iki gün sonra doğrudan teslim oldu.
Savaşlara göre Türk kayıpları:
Savaşlara göre İngiliz kayıpları:
Osmanlı Ordusu Savaş Düzeni | İtilaf Kuvvetleri Savaş Düzeni |
---|---|
Yıldırım Orduları Grubu |
Allenby'nin kuvvetleri
|
|başlık=
(yardım)Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.