Remove ads
Yunan mitolojisinde bir kral Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Pelias, Yunan mitolojisinde, Teselya'nın Magnesia yöresindeki Iolkos kentinin kralıydı. Üvey kardeşi Aeson'un oğlu İason'un krallıkta hak iddia etmesini önlemek için öleceği beklentisiyle onu tehlikelerle dolu bir deniz yolculuğuna sürükleyen kişidir. Bu deniz yolculuğunun öyküsünü Rodoslu Apollonios, Argonautika isimli kitabında anlatır.
Pelias, deniz tanrısı Poseidon'un oğluydu. Enipeos ırmağının tanrısına âşık olan annesi Tyro ırmakta yıkanırken Enipeos yerine onun biçimine bürünen Poseidon'un kucağına düşmüş ve ondan ikiz oğlan sahibi olmuştu: Pelias ile Neleus. Anne Tyro'nun, daha sonra evlendiği, Iolkos kentinin kurucusu Cretheus'tan da Aeson, Pheres ve Amythaon adlarında üç oğlu olmuştu. Pelias bu çocuklardan daha yaşlıydı; kral Cretheus Tyro'nun saraya gelin gelirken yanında getirdiği Pelias'ı evlat edinmişti.
Aeson kralla olan kan bağından ötürü tahtın yasal varisiydi, fakat Pelias hem ondan daha yaşlı olduğunu, hem de tanrı soyundan geldiğini, dolayısıyla krallık için daha uygun olduğunu ileri sürerken zorbalığa da başvurarak tahtı ele geçirdi. Aeson'u öldürmeyi de düşündü ama anneleri Tyro'nun hatırına onu ve eşini sarayın zindanlarında hapsetmekle yetindi.
Pelias tahtı ele geçirmişti ama tahtın yasal varisini saf dışı etmekle krallığın öz babadan oğula geçmesi gibi önemli bir kuralını çiğnemiş olmanın yanı sıra sıkça başvurduğu bilicilerden dinlediği kehanetlerden dolayı tedirgindi. Biliciler ölümünün kendi soyundan gelen bir erkeğin elinden olacağı öngörüsünde bulunmuşlardı. Dediklerine göre bu erkek sandaletlerinden birinden yoksun olarak kente ayak basacaktı. Bu öngörülerin verdiği huzursuzluk içinde Pelias en başta Aeson'u hedef alarak kentte gözetimi sıkılaştırdı. Onun bir oğlu olduğunu haber alır almaz, kehaneti boşa çıkarmak için çocuğu ortadan kaldırmak istedi. Fakat Pelias'ın adamları Aeson'la eşinin hapis yaşadığı saray dairesine gittiklerinde bebekle değil, bebek için düzenlenen yas töreniyle karşılaştılar. Hizmetçilerin söylediğine göre bebek ölü doğmuştu. Pelias daha fazla kurcalamadan bu durumu kehanetin boşa çıktığına verdi.
Aslında boşa çıkan Pelias'ın cinayet planıydı. Aeson olacakları tahmin ederek bebeği sadık bir kölesiyle yörenin ünlü Pelion Dağı’na kaçırmış ve onu orada yaşayan eski bir dostunun gözetimine teslim etmişti. Bu dost soylu kahramanların eğitmeni, tanrısal varlık bilge kentauros (at-adam) Kheiron idi. Aeson’un kölesi olanları anlatıp bebeği teslim ederken çocuğun adının Diomedes olduğunu söylemişti ama Kheiron ona İason adını verdi, onu dağdaki barınağına götürdü; keçi sütüyle, balla ve meyveyle besleyerek büyüttü. Ok, mızrak ve kılıç kullanmayı, ata binmeyi öğretti; bilgelik sırlarını paylaştı. İason ergenliğe eriştiğinde geçmişini anlatıp geleceğini yönlendirecek bilgiler eşliğinde Iolkos’a yolcu etti onu.
İason kent yolunda suları kabarmış bir ırmakla karşılaştı. Hızla akan azgın suyu geçmeğe çalışan insanlar arasında yardım bekleyen yaşlı bir kadını sırtına alıp suya girdi. Bu yaşlı kadın bebekliğinden bu yana İason’u kollayan tanrıça Hera’dan başkası değildi. İason karşı kıyıya ayak bastığında sağ ayağının çıplak olduğunu fark etti; sandaletlerinden biri suya kapılıp gitmişti.
Kente girdiğinde bir hareketlilik gören İason, kral Pelias’ın Poseidon onuruna bir sunu töreni düzenlediğini öğrenince hemen sunağa yöneldi. Pelias gencin ayaklarından birinin çıplak olduğunu görünce yıllardır unutmaya çalıştığı kehaneti anımsadı. Delikanlıyı yanına çağırdı ve kim olduğunu sordu. İason hiç çekinmeden kimliğini açık ettiği gibi babasından çaldığı tahtı geri almaya geldiğini söyledi. Bunun üzerine Pelias “Biliciler sana günün birinde yurttaşlarından biri seni öldürecek deseydi ne yapardın?” diye sordu ona. İason hiç düşünmeden dilinin ucuna gelenleri söyleyiverdi: Onu Kolkhis’e gönderip altın tüylü koçun postunu getirmesini isterdim.” Bunları ona söyleten Hera'ydı aslında. Çünkü Hera'nın Pelias'la görülecek bir hesabı vardı. [not 1]
Pelias İason'un yanıtını kendi çıkarına kullanmayı, uzun ve tehlikeli bir yolculuktan sağ dönmeyeceğinden emin olduğu delikanlıyı böylece ortadan kaldırabileceğini düşündü. İason'un önerdiği dileği yine kendisine yöneltti. İkna edici tavır ve sözlerle yaptı bunu. Altın tüylü koçun ve onunla birlikte Kolhis diyarına giden Phriksos’un ruhunun yıllardır düşlerine girdiğini, koçun postu buraya, yani ait olduğu yere getirilmediği sürece ülkenin huzur bulmayacağını, İason’un postu getirmesi halinde tahtı seve seve ona bırakacağını, zaten kendisinin yaşlandığını söyledi. Gençliğinin verdiği serüven tutkusuna kapılan İason bu görevi kabul etti. Böylece antik dünyanın Argonautika diye anılan, zamanın önde gelen yiğitlerin katıldığı, yarattıkları destanın adı bindikleri 50 kürekli, Argo isimli gemiden gelen Argo Gemicilerinin (Argonaut’ların) yolculuğu için hazırlıklar başladı.
Argo Gemicileri’nin tehlikelerle dolu gidiş ve dönüş yolculuğunu ayrıntılı bir biçimde anlatan Argonautika, Argo’nun Iolkos’a yakın Pagasae limanına varmasıyla son bulur. Karaya ayak basanlar arasında Kolkhis diyarından beri İason’a eşlik eden, Yunan’ların kendilerinden saymayıp ‘barbar’ diye niteledikleri türden bir kadın vardır: İason'un dönüş yolculuğunda evlendiği, Kolkhis kralı Aietes'in kızı büyücü Medea. İason'un Medea ile birlikte baba ocağına ayak basmasından sonra yaşadıkları, başka yazar ve ozanların birbirinden farklı öykülerinden ve en son olarak Euripides’in Medea isimli oyunundan öğrenilir.
İason anne ve babasının kral Pelias tarafından öldürüldüğünü (veya intihara zorlandıklarını) öğrenince öfke ve öç duyguları içinde hemen saraya saldırmak istedi. Argonotlardan biri ve Pelias’ın oğlu olan Akastos buna karşı çıktı. Akastos babasının onayını almaksızın serüven tutkusuyla sefere katılmıştı. Babasına saldıranların arasında olamazdı. Diğerleri de kralın askerleri karşısında kendi güçlerinin zayıf olduğunu ileri sürerek çatışmadan çekindiler. Bu arada Medea öne çıktı ve Pelias’ı cezalandırma işini üstlendi. Kurnaz bir planla şehir kapılarına vardığında Medea kendini yaşlı bir Artemis rahibesi görünümüne büründürdü. Ona eşlik eden, yolculuk sırasında Phaiak Adası’nda yanına verilen köle kızlar tahtadan, içi oyuk bir Artemis heykeli taşıyorlardı. Hep birlikte Tanrıça’yı öven ezgiler söyleyerek ilerleyen bu gösterişli kadın grubunu nöbetçiler durdurmaya cesaret edemediler. Merak içinde kalan Pelias dört kızıyla birlikte grubu karşılayıp “Artemis benden ne istiyor?” diye sorunca Medea “Seni terkeden oğlun Akastos Libya kıyılarında bir deniz kazasında öldü” dedi. “Artemis sana acıdı ve hayırsız Akastos yerine tahtına yeni bir erkek çocuk getiresin diye seni gençleştirmek istedi; onun için buradayım.” Pelias’ın inanmaz tavrını görünce Medea kendine özgü bir oyunla birden yaşlı görünümünden çıkıp önceki genç ve çekici haline döndü. “İşte böyle” diye haykırdı; “Artemis’in gücünü gör.” Göz boyacılığını pekiştirmek için bir hamle daha yaptı. “İnanmıyorsan yaşlı bir koç ile bir kazan getirsinler, koçu kuzu yapayım." Getirilen koçu parçalara ayırıp kaynayan kazana attı; gizemli tavırlarla Kolhis dilinde dualar mırıldanıp birtakım otlarla kazanı karıştırırken bir kuzu fırladı ortaya. Bu kuzu tahta Artemis heykelindeki oyuğa gizlediği ve işareti üzerine yanındaki kızların salıverdiği kuzuydu. Pelias inanmış ve gençlik özlemiyle kendinden geçmişti. Kendini Medea'nın ellerine bıraktığında sonu yaşlı koçunki gibi oldu. Fakat Pelias'ın bedenini parçalayan Medea olmadı. Medea gizemli tavırları, baskın kişiliği ve çoğu anlaşılmayan büyücülük sözleriyle Pelias'ın kızlarını etkileyerek bu işi onlara yaptırdı.
Pelias'ın ölümünden sonra oğlu Akastos kral oldu. Iolkos'dan sürülen İason ile Medea Korinth'e gittiler, orada kral Kreon'un konuğu olarak yaşamaya başladılar.
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.