Loading AI tools
Yahudiliğin ve Hristiyanlığın kutsal metinlerini oluşturan kitapların kanonik bir koleksiyonu Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Kitâb-ı Mukaddes, Mukaddes Kitap veya Kutsal Kitap,[Not 1] Eski Ahit ve Yeni Ahit'i kapsayan, Hristiyan inanışının temelini oluşturan ve Hristiyanlarca kutsal sayılan kitaptır.
Kitab-ı Mukaddes yaygın olarak tüm zamanların en çok satan kitabı olarak kabul edilir, 100 milyon kopya yıllık satış tahmini olup özellikle ilk kitlesel basılı kitap oluşu Batı'da, edebiyat ve tarih üzerinde büyük bir etki yaratmıştır.[1][2][3]
2021'in başından itibaren Kutsal Kitap'ın veya bazı bölümlerinin çevrildiği toplam 3.435 dil vardır: 704 dilde Kutsal Kitap'ın tam çevirisi, 1.571 dilde Yeni Ahit'in tam çevirisi ve 1.160 dilde kısmi olacak şekilde çeviriler mevcuttur.[4]
Bibel / Bible adları
Dünyanın çeşitli yerlerinde Kutsal Kitap için yaygın olarak Yunanca "biblia" sözcüğünden türetilen bir isim kullanılır (örneğin: 'Bibel' [Almanca], 'Bible' [İngilizce], 'Biblia' [İspanyolca], 'Biblija' [Hırvatça] ve 'Bibbia' [İtalyanca]).
“Küçük kitaplar” anlamına gelen biblia, papirüs bitkisinin iç kısmı için kullanılan "biblos"tan gelir. Eski çağlarda papirüs bitkisi yazı yazmak için “kâğıt” üretiminde kullanılırdı. Mısır'dan ithal edilen papirüs, bir Fenike limanı olan Gebal üzerinden geldiği ve Yunanlar da Gebal kentine 'Byblos' dedikleri için bu adı almıştır. Zamanla, papirüs üzerine yazılan çeşitli belgeler için genel olarak biblia ifadesi kullanılmaya başlandı. Böylece, 'biblia' sözcüğü her tür yazı, tomar, kitap, belge, hatta küçük kitaplardan oluşan koleksiyonlar için kullanılır oldu.
İlginç olarak, günümüzde bu sözcük Kutsal Yazıların neredeyse hiçbir dildeki çevirisinde geçmez. Ancak, M.Ö. ikinci yüzyılda İbranice Kutsal Yazılardaki kitapların bütününe Yunancada ta biblia deniyordu. Daniel 9:2'de şöyle yazar: “Ben Daniel, kitaplardan ... fark ettim.” Septuagint çevirisinde bu ayette, biblos sözcüğünün çoğulu ve yönelme hali olan biblois geçer.
Elçi Pavlus'te şöyle yazdı: „Gelirken, Troas’ta Karpos’un yanında bıraktığım kaftanı, tomarları [Yunanca: biblia], özellikle de parşömenleri getir.“ (2. Timoteos 4:13) Yunanca Kutsal Yazılarda farklı gramer yapılarıyla 40'tan fazla kez geçen biblion ve biblos sözcükleri, genellikle “tomar(lar)” ya da “kitap(lar)” olarak tercüme edilmiştir.
Hristiyanlar Biblia kelimesini daha sonra Latincede tekil bir sözcük olarak kullanmaya başladı ve bu dilden başka dillere geçti.
"Testament" ve Ahit / Antlaşma
Bu kavramlar 2. Korintoslular 3:14'te bulunan Yunanca bir ifadenin tercümesidir.
2. Korintoslular 3:14'teki Yunanca ifade "diathḗké"dir. Tertullianus M.S. 200 civarında ilk olarak Yunanca diathḗké Latince "testamentum" ile çevirdi. Bugün Avrupa'daki dillerde kullanılan „Testament“ (=vasiyetname) kavramı Latince testamentum ve Yunanca διαϑήκης (diathḗké) sözcüğünün hatalı bir tercümesidir.
Latince "testamentum" sözçüğünün anlamı hakkında Essays in Biblical Greek eserinde şunu okuyabiliriz: "Umumi Latincenin filolojisi tanınmadığı için eskiden testamentum kelimesinin testament (vasiyetname) ya da son istek anlamına geldiği düşünüldü; halbuki yalnız ahit anlamına gelir."[5]
2. Korintoslular 3:14'teki diathḗké sözcüğü aslında ahit yani antlaşma demektir.
Temel bir eser olan Theologische Realenzyklopädie 2. Korintoslular 3:14 hakkında; eski "diathḗké"de okumanın, gelecek ayette belirtildiği gibi Musa'yı okumakla bir olduğunu yazar. Devamen, eski "diathḗké" Musa'nın kanununu, olsa olsa Pentatök'ü (Musa'nın beş kitabı) kastettiğini anlatır.[6]
Yunanca "diathḗké" sözcüğü kesinlikle İbranicede yazılan 39 (Başlangıç'tan Malaki'ye kadar) kitabı kastetmez. Pavlus, 2. Korintoslular 3:14'teki sözleriyle bu 39 kitabın küçük bir kısmına değinir. O, Musa'dan Pentatök içinde kaydedilen Kanun Ahdinden (Kanun Antlaşmasından) söz etti. Kanun Ahdi Sina Dağında Tanrı ile İsrailoğulları arasında yapılan bir antlaşmadır. Tanrı'nın bu ahitte dile getirdiği iradesi havra (Yunanca: synagōgē) ibadetlerinde okundu. Pavlus, Eski Ahdin İsa tarafından yerine getirildiğini ve böylece inananların zihinlerinden simgesel bir peçe kaldırıldığını açıkladı. Bu, "diathḗké"nin asıl anlamıyla uyum içindedir.
Hristiyanlık-Yahudilik karşıtlığında, ahit kelimesinden önce kullanılan 'eski' niteliği eskimiş, iptal edilmiş ve geçerli olmayan olarak yorumlandı. Bu yorum Yahudiliğin değerden düşürülmesine hizmet etti. Fakat İsa Mesih ve takipçileri Kutsal Kitabın bir kısmının güncelliğini kaybettiğini ya da eski olduğunu ima etmektense, bu kayıtlardan “Kutsal Yazılar” olarak söz ettiler (Matta 21:42; Romalılar 1:2). Onlar o zamanki Yahudilik gibi aynı ya da benzeyen kavramlar kullandılar.
O nedenle Eski Ahitten yani Eski Antlaşmadan İbranice Kutsal Yazılar ya da İbranice Kutsal Kitap olarak söz etmek daha uygundur; çünkü Kutsal Kitap'ın bu kısmının büyük bir bölümünün orijinal hali İbranice yazılmıştır. Benzer şekilde Yeni Ahit yani Yeni Antlaşma denilen kısımdan da Yunanca Kutsal Yazılar ya da Yunanca Kutsal Kitap olarak söz etmek daha uygundur; çünkü Kutsal Kitap'ın bu kısmını yazmak üzere Yunanca kullanıldı.
İslam dininden etkilenmiş olan dillerde Kur'an'dan önceki üç kutsal kitap Tevrat, Zebur ve İncil olarak adlandırılmaktadır.
Bir görüşe göre Tevrat adı İbranice torah kelimesinden Arapçaya geçmiştir[7] ve Musa'nın beş kitabı için kullanılır. Fakat gelenekte Tevrat denilince İbranice (ve Aramca) yazılmış olan tüm 39 kitabı da kapsayan İbranice Kutsal Yazılar anlaşılır. Bu iki farklı anlayışın sebebi, Kur'an'da Tevrat'ın hangi peygambere verildiğinin açıkça belirtilmemesidir. Ayetlerde Musa'ya Kitap'ın verildiği, Tevrat'ın bir hidayet ve nur olarak İsrailoğullarının elinde olduğu ve peygamberlerin onunla hükmettikleri belirtilmekte ama Musa'ya verilen kitabın Tevrat olduğuna dair açık bir ifade bulunmamaktadır.
Bununla birlikte Kur'an bilginleri 'Musa'ya verilen kitabın Tevrat olduğu'nda fikir birliği etmişlerdir. Onlardan hiçbiri İncil'in İsa, Zebur'un Davud'la birlikte zikredilmesine rağmen Tevrat'ın Musa ile zikredilmemesinin üzerinde durmamışlardır.[8]
İslam inancında Zebur'un Tevrat'tan ayrı bir kitap olduğu kabul edilir. Çünkü Kur'an'da Tevrat, Zebur ve İncil'in isimleri ayrı ayrı zikredilmektedir. Fakat Zebur Kutsal Kitap içinde Tevrat'tan ayrı bir kitap değil Tevrat'ın 39 bölümünden biridir. Orada Mezmurlar adıyla geçer (İbranice: Mizmor, çoğulu: Mizmorim [ilahi şarkı], Arapça: Mezmur/mizmar, çoğulu: Mezamir [çalgı, kaval], Yunanca: Psalmoi [arp eşliğinde söylenen şarkı]). Bazı dil bilimcilere göre zebûr kelimesinin kökeni yazmak anlamındaki zebr masdarıdır (Lisânü'l- Arab, Tâcü'l-ʿarûs).[9]
Zeccac'a göre ise Zebur kelimesinin kökü menetmek anlamına gelen zebrdir. İşte Davud'a verilen Zebur da içinde kötülüklerden sakındıran nasihatler ve vaazlar bulunduğu için bu isimle anılmıştır.[10]
İncil adı Yunanca euaggélion kelimesinden türemiştir ve "iyi haber" anlamına gelir.[11] İsa'nın hayatını anlatan dört rapor (Matta, Markos, Luka ve Yuhanna) için kullanılır. Fakat Türk kültüründe İncil adı daha geniş bir anlamda Yunancada yazılmış olan tüm 27 kitabı da (Yunanca Kutsal Yazılar) kasteder.
Yahudiler Kutsal Kitap'ın İbranicede yazılmış olan kısmına inanmaktadırlar. O, Tanah olarak adlandırılır.
Üç kısımdan oluşur: 1. Tora (Yasa/Öğreti) 2. Nev'im (Peygamberler) ve 3. Ketuvim (Kitaplar).
Tanah kavramı (İbranice: תנ״ך TNK; not: İbranicede K harfi ortada ve sonda kullanıldığı zaman H olur) bu üç kısmın ilk harflerini içeriyor: T (=Tora), N (=Nev'im) ve K (=Ketuvim).[12]
Kutsal yazıların çoğu İbranice yazılmıştır - toplam 39 kitap (malzemenin birçok çeviriye bölünmesine göre), bu kısım tüm Kutsal Kitap'ın toplam içeriğinin yaklaşık dörtte üçünü oluşturur. Ancak bu kitapların küçük kısımları Aramice yazılmıştır. İbranice Kutsal Yazılar, "Yahudilerin dili" (2. Krallar 18:26, 28), "Yahudice" (Nehemya 13:24) ve M.Ö. 8. yüzyılda öncelikle İbranice olan "Kenan dili"nden (İşaya 19:18) bahseder. Yunanca Kutsal Yazılarda "İbranice" terimi genellikle Yahudilerin diline uygulanır.
Dünya tarihi, İbrani dilinin kökenine, daha doğrusu Sümerce, Akadca (Asur-Babilce), Aramice ve Mısırca gibi bilinen en eski dillerden herhangi birinin kökenine hiçbir şekilde ışık tutmamaktadır. Bulunan en eski yazılı belgelerde bu diller tamamen geliştirilmiş görünmektedir.
İbranicenin Aramice veya Kenan lehçesinden türediği iddiası gibi, bilginlerin İbranice dilinin kökeni ve gelişimi hakkında ileri sürdükleri çeşitli görüşler, varsayıma dayanmaktadır. Aynı şey, İbranice Kutsal Yazılarda geçen çeşitli kelimelerin kökenlerini açıklamaya çalışmak için de söylenebilir. Bilim adamları bu kelimelerin çoğunu Akad veya Aramice bir köke bağlarlar. Dr. Edward Horowitz, "Etimolojide [kelimelerin kökenleri ve anlamları bilimi] konusunda bilginler arasında, hatta en seçkinleri arasında bile büyük bir anlaşmazlık vardır" diye açıklıyor. Daha sonra tanınmış etimologların belirli İbranice kelimeleri nasıl açıkladığına dair örnekler verir ve diğer tanınmış bilim adamlarının farklı bir açıklama ileri sürdüklerine işaret eder. Sonra şunu ekliyor: "Dolayısıyla eşit derecede saygı duyulan yetkililer arasındaki bu fikir ayrılıklarıyla sürekli karşı karşıyayız."[13]
Kutsal Kitap, İbranice olarak bildiğimiz dilin kökeni hakkında güvenilir bilgiler veren tek tarihsel kaynaktır. O, Nuh'un oğlu Sam'ın (Başlangıç 11:10-26) soyundan gelen "İbrani olan Abram"ın (Başlangıç 14:13) İsrailli soyundan konuşuluyordu. Tanrı'nın Sam'a peygamberlik yoluyla bahşettiği kutsama (Başlangıç 9:26) göz önüne alındığında, Tanrı'nın Babil'in mahkum halkının dilini karıştırdığı zaman Sam'ın dilinin etkilenmediğini varsaymak mantıklıdır (Başlangıç 11:5-9). Buna göre Sam'ın dili, yani Adem'den itibaren konuşulan dil aynı kaldı. Bu, İbranice olarak anılan dilin insanlığın orijinal dili olduğu anlamına gelir.
Aramca, başlangıçta Aramiler tarafından konuşulan İbranice'ye yakın olan eski bir Sami dildir. Ancak zamanla, farklı lehçelerden (bazıları ayrı diller olarak kabul edildi) oluştu ve özellikle Güneybatı Asya'da yaygındı. Bu eski Aramice özellikle M.Ö. 2. binyıldan itibaren popüler hale geldi ve M.S. 500 civarına kadar konuşuldu. Kutsal Kitap'ın orijinal olarak yazıldığı üç dilden biridir. İbranice ʼAramith kelimesi beş kez geçer ve “Suriye dilinde” veya “Aramicede” olarak çevrilir (2. Krallar 18:26; İşaya 36:11; Daniel 2: 4; Ezra 4: 7 [iki kez]).
Eskiden Kildani olarak bilinen Kutsal Kitap'taki Aramice, Ezra 4:8 - 6:18 ve 7:12-26, Yeremya 10:11 ve Daniel 2:4b - 7:28'de bulunur. Aramice ifadeler Kutsal Kitap'ın diğer bölümlerinde de geçmektedir, ancak bilginlerin Aramice'den İbranice sözcükler türetme girişimlerinin çoğu varsayım olmuştur. Arada sırada Aramice ifadelerin kullanılması şaşırtıcı değildir, çünkü İbraniler Aramilerle ve onların dilleriyle uzun süre yakın temas halindeydiler. Aramice Targumlar, İbranice Kutsal Yazıların başka bir dildeki ilk kopyaları arasındaydı. Ancak onlar, Septuagint tercümesinden (M.Ö. 280) sonra yazılmıştır.
Hem Aramice hem de İbranice, Kuzeybatı Sami dil ailesinde sınıflandırılır. Aramice, İbraniceden çok farklıdır, ancak İbranice ile alfabede aynı harflere sahip olan bir dildir. İbranice gibi, sağdan sola yazılır ve orijinal olarak ünsüz bir yazıdır. Ancak Kutsal Kitap'ta kullanılan Aramiceye daha sonra, İbranice metinde olduğu gibi Masoretler tarafından sesli harfler verildi. Aramice, diğer dillerle temastan etkilenmiştir. Kutsal Kitap'ın Aramice'sinde sadece çeşitli İbranice, Akadca ve Farsça yer adları ve kişisel isimler bulunmaz, aynı zamanda dini terimlerde İbranice etkisi, özellikle siyasi terimler ve finansal dil ifadelerinde Akad etkisi ve siyasi ve yasal alanda Fars etkisi gösterir.
Aramice İbranice ile aynı alfabeyi paylaşmakla kalmaz, aynı zamanda fiillerin, isimlerin ve zamirlerin çekimleri açısından da ona benzer.
Grekçe Hint-Avrupa dil ailesine ait bir dildir. Hristiyan Kutsal Yazıları orijinal olarak Yunanca yazılmıştır (ilk olarak İbranice yazılmış olan Matta İncili hariç). İbranice Kutsal Yazıların ilk tam çevirisi olan Septuagint, aynı dilde çıktı.
M.Ö. 300'den beri M.S. yaklaşık 500'e kadar, Attika'nın en etkili olduğu çeşitli Yunan lehçelerinin bir karışımı olan Koine çağıydı. Koine bir dünya dili oldu. Neredeyse tüm dünyada anlaşılmış olması, o günlerin diğer dillerine göre belirleyici bir avantaja sahipti.
Koine ortak bir dil olarak kabul edildi, yani ortak ya da genel bir dil veya herkes için ortak bir lehçe olarak görüldü. Koine'nin ne kadar yaygın olduğu, imparatorluk valilerinin ve Roma senatosunun kararnamelerinin Roma İmparatorluğunda yayınlanmadan önce koine'ye çevrilmiş olmasından anlaşılabilir. Bu nedenle, İsa Mesih direğe çakıldığında, başının üzerindeki yazı sadece resmi Latince ve İbranice değil, aynı zamanda Yunanca (koine) idi (Matta 27:37; Yuhanna 19:19, 20).
Bir bilim insanı, İsrail Topraklarında Yunan dilinin kullanımı hakkında şunları yazdı: “Yahudi halkının kitlesi Helenizmi ve onun tezahürlerini reddetmesine rağmen, Yunanlarla etkileşim ve Yunan dilini kullanma konusunda hiçbir endişe yoktu. . . . Filistinli öğretmenler Kutsal Yazıların Yunanca tercümesine çok değer verdiler ve onda hakikati Yahudi olmayanlara getirmenin bir yolunu gördüler ”.[14] Her şeyden önce, elbette, Septuagint Yahudiler için, özellikle diasporada yaşayanlar ve artık saf İbranice konuşmayan, ancak Yunancayı daha iyi bilenler için yaratıldı. Yahudilerin ibadetinde kullanılan eski İbranice terimler, sonunda Yunan kökenli terimlerle değiştirildi. "Toplanmak" anlamına gelen synagōgḗ kelimesi, Yahudilerin Yunanca kelimeleri benimsemesine bir örnektir.
Hristiyan Kutsal Yazılarının yazarları, iletmek istedikleri mesajın herkes tarafından anlaşılabilir olmasına özen gösterdikleri için, klasik Yunancada değil Koine'de yazdılar. Bütün yazarlar Yahudiydi. Semitler olmalarına rağmen, Semitik kültürü yaymakla ilgilenmiyorlardı. Bunun yerine, katıksız Hristiyan hakikati yaymakla ilgilendiler ve Yunan dilinin yardımıyla daha fazla insana ulaşıp 'tüm milletlerden insanları öğrencisi yapma' görevlerini daha iyi yerine getirebildiler (Matta 28:19, 20). Ayrıca, başkalarına iletmek istedikleri derin düşünceleri ifade etmenin mükemmel bir yolunu koine'de gördüler.
Bu alt başlığın genişletilmesi gerekiyor. Sayfayı düzenleyerek yardımcı olabilirsiniz. |
Anlatılan olayları tarihlendirmek için Kutsal Kitap'ın kendi kronolojisi vardır. Kutsal Yazıların değişik kitapların yazılışının tamamlanışını saptamak için burada Kutsal Kitap'ın kendi tarihlendirmesi kullanılır. Kutsal Kitap bilginlerinin görüşleri her kitabın kendi sayfasında bulunmaktadır.
Kutsal Kitap'ta sözü edilen dönemlerin uzunluğunu hesaplarken sayma sayılarıyla sıra sayıları arasında bir fark olduğunu aklımızda tutmalıyız. Örneğin, “Yahuda kralı, Amon oğlu Yoşiya’nın saltanatının on üçüncü yılında Yeremya’ya Yehova’nın sözü geldi” ifadesinde geçen “on üçüncü” terimi bir sıra sayısıdır. Burada 12 tam yıl ve sonra ne kadar zaman geçmişse o kadar gün, hafta veya ay kastedilir (Yeremya 1:2).
Kutsal Kitap bilginlerinin çoğu, yazılı Tevrat'ın daha önceki yazılı veya sözlü geleneklere dayanarak Babil esaretinin (yaklaşık MÖ 6. yüzyıl) bir ürünü olarak ortaya çıktığına ve Sürgün sonrası dönemde (yaklaşık MÖ 5. yy) son revizyonlarla tamamlandığına inanırlar.[15][16][17] 1870'lerde geliştirilen Belgesel hipotez[18] Yahvist, Elohist, Tesniyeci ve Ruhbani kaynak olarak sınıflandırılan Kutsal Kitap yazarlarının, çok tanrılı dinlerden gelen hikâyeleri düzenlemekten sorumlu olduğunu ifade eder ve metinlerdeki monoteist-politeist tutarsızlıkları bu durumun yansımaları olarak değerlendirir. (bkz. Yahudiliğin kökenleri)
Musa İsraillilerle birlikte Mısır'dan çıktıktan sonra Sina çölünde bulunduğu zaman Pentatök'ü kaleme aldı.
İsrail'in Mısır'dan çıkış tarihini tespit etmek için, Pers kralı Büyük Kyros'un Babil'i fethettiği zamanda başlayarak geriye hesaplanması gerekir. Bu olay, hem İbranice Kutsal Yazılarda hem de dindışı tarihte iyi bilinen bir olaydır ve tarihi tartışılmaz. Tarihçiler, Koreş'in komutasındaki Med ve Pers kuvvetlerinin Babil şehrini ele geçirmesi M.Ö. 539 yılında olduğunu kabul ederler.
Bu olay Daniel 5:30'da kayıtlıdır. Çeşitli eski tarihçiler (Diodoros, Africanus, Eusebios, Batlamyus ve Babil tabletleri) Kyros'un Babil'i M.Ö. 539'da ele geçirdiği konusunda hemfikirdir. Nabonidus Kroniği şehrin düşüşünün yılını belirtmediği halde ay ve gününü bildirir. Böylece Babil'in düşüşü Jülyen takvime göre M.Ö. 11 Ekim 539'a veya Gregoryen takvime göre M.Ö. 5 Ekim 539'a tarihlendirilir.[19]* Eski tarihsel kaynaklar: Diodoros Sikeliotes (M.Ö. y. 80-20), “Elli beşinci Olimpiyatların başladığı yıl” Kyros'un (Koreş) Pers kralı olduğunu yazar.[20] Bu M.Ö. 560 yılıydı. Eski Yunan tarihçi Herodotos (M.Ö. y. 485-425) Kyros'un “yirmi dokuz yıl hüküm sürdükten sonra” öldürüldüğünü belirtir; dolayısıyla Kyros'un, saltanatının 30. yılında, yani M.Ö. 530'da öldüğü anlaşılıyor.[21] Çiviyazılı tabletler de Kyros'un ölümünden önce Babil'de dokuz yıl hüküm sürdüğünü gösterir. Böylece, Kyros'un ölüm yılı olan M.Ö. 530'dan dokuz yıl geriye gittiğimizde, Babil'i fethettiği tarih olarak M.Ö. 539'a varırız.
Kyros'un, saltanatının ilk yılında, yani M.Ö. 537'nin ilkbaharından önce çıkardığı bir fermanla Yahudiler serbest bırakıldılar. Ezra 3:1'de, İsrailoğullarının yedinci ay olan tişri'de (Eylül-Ekim) Yeruşalim'e dönmüş olduğu kayıtlıdır. O halde, Yahudilerin Yeruşalim'de tekrar oturmaya başladıkları tarih M.Ö. 537'nin sonbaharıdır.
Bu tarih önceden bildirilen bir dönemin sonuna işaret eder. M.Ö. 537, Vaat Edilmiş Toprakların ‘viraneye döneceği yetmiş yıllık’ dönemin sonuydu (Yeremya 25:11, 12; 29:10). Bu sözleri çok iyi bilen Daniel, ‘yetmiş yıllık’ dönemin sonu yaklaşırken Tanrı'ya yönelip yardım diledi (Daniel 9:1-3). “Yetmiş yıl” M.Ö. 537 sonbaharında sona erdiğine göre, M.Ö. 607 sonbaharında başlamış olmalıdır.
Birinci ve İkinci Krallar kitaplarında İsrail ve Yahuda krallarının saltanat süreleri kayıtlıdır. Bu sürelerin toplanması birleşik İsrail krallığın ikiye bölündüğü zamandan beri Yeruşalim'in yıkılışına kadar 390 yıl geçtiğini gösterir. M.Ö. 607'den geri sayarsak, 390 yıllık dönemin M.Ö. 997'de başladığını görürüz. O yıl Yeroboam, Süleyman'ın ölümünden sonra, Davut'un krallığıyla bağlarını koparıp Tanrı'nın „yolundan ayırdı ve onları büyük bir günaha sürükledi” (2. Krallar 17:21).
Süleyman'ın 40 yıl süren saltanatı M.Ö. 997'nin ilkbaharında bitti. Bunun için ilk saltanat yılı M.Ö. 1037'nin ilkbaharında başlamış olmalıdır (1. Krallar 11:42). 1. Krallar 6:1 ayeti, Süleyman'ın, saltanatının dördüncü yılının ikinci ayında Tanrı'nın tapınağını Yeruşalim'de inşa etmeye başladığını söyler. Bu, mabedin yapımının başladığı güne kadar Süleyman'ın resmen kral olmasının üzerinden üç tam yıl ve bir ay geçtiği anlamına gelir. Dolayısıyla, Süleyman M.Ö. 1034 yılında (Nisan-Mayıs) tapınağı inşa etmeye başladı. Bununla birlikte, aynı ayet (1. Krallar 6:1), mabedin yapımının ‘İsrailoğullarının Mısır diyarından çıkışının dört yüz sekseninci yılında’ başladığını da söylüyor. Bu ayette geçen “dört yüz sekseninci” sayısı yine bir sıra sayısıdır ve bununla 479 tam yıl kastedilir. Böylece, M.Ö. 1034 yılından 479 yıl geri hesaplayarak İsrailoğullarının Mısır'dan çıkış yılı olarak M.Ö. 1513'ü buluruz. Musa Mısır'dan çıktıktan sonra çöldeyken Başlangıç kitabını yazmaya başladı.
İbranice Kutsal Yazıların yazılış zamanı açısından son kitabı Malaki kitabıdır. Kayda göre o sırada bir vali diyarı yönetiyordu (Malaki 1:8). Bu ayrıntı, Yahuda'nın 70 yıl ıssız kalışının ardından Yeruşalim'in yeniden inşa edildiği döneme işaret eder. Kayıtta sadece orada sunulan hizmetlerden bahsettiği için Yeruşalim'deki tapınağının inşası bitirilmiş idi. Bunun için Malaki kitabında anlatılan dönem, mabet tamamlandığı sırada görevde olan birinci Vali Zerubbabel'den (Haggay 2:21) sonrası olmalıdır.
İbranice Kutsal Yazılar o dönemde sadece bir validen daha söz eder, bu Nehemya'dır (Nehemya 5:14). Kaydın Nehemya'nın valilik döneminin ilk zamanlarında yazılmadığı anlaşılıyor, çünkü Malaki Yeruşalim ile surlarının inşasına dair hiçbir şey söylemedi. Malaki, görevini kötüye kullanan kâhinler hakkında birçok ayrıntı verir. Dolayısıyla kitabını Nehemya'nın Yeruşalim'e ikinci kez geldiğinde yazdığı anlaşılır. Nehemya Artakserkses'in saltanatının 32. yılında, yani M.Ö. 443'te, kralın emri üzerine Babil'e geri çağrılmış, fakat sonra tekrar Yeruşalim'e dönmüştü (Nehemya 13:6; Malaki 2:1). Malaki ve Nehemya kitaplarında bulunan birbirlerine benzeyen bazı pasajlar bu iki kaydın aynı dönemde yazıldığına işaretler (Malaki 2:4-8, 11, 12—Nehemya 13:11, 15, 23-26; Malaki 3:8-10—Nehemya 13:10-12).
Buna göre İbranice Kutsal Yazılar (Eski Ahit) M.Ö. 1513'ten M.Ö. 443'e kadar yazıldı.
Matta, incili ilk incil olarak yazdığına dair eski Hrıstiyan çevirmen Hieronymus (M.S. 347-420) şöyle der: “Vergi tahsildarıyken elçi seçilen, diğer adı da Levi olan Matta, Mesih hakkındaki incili ilk olarak İbrani dili ve yazı karakteriyle, iman etmiş sünnetliler için Yahudiye’de kaleme almıştır”[22] M.S. onuncu yüzyıl sonrasına ait olan bazı el yazmalarının sonunda bulunan notlarda tarih olarak M.S. 41 yılı verilmektedir.[23] Bu notlara göre Matta'nın raporu İsa'nın göğe gittiğinden 8 yıl sonra yazıldı.
Yunanca Kutsal Yazıların son olarak yazılmış olan kitabına gelince genellikle, Yuhanna'nın, Patmos adasındaki sürgünden döndükten sonra, incilini M.S. 98 civarında yazdığı zaman Efesos'ta veya yakınında olduğuna inanılır. Roma İmparatoru Nerva (M.S. 96-98), selefi Domitianus'un saltanatının sonunda sürgün edilen birçok kişiyi hatırladı. Yuhanna onlardan biri olabilirdi.
Buna göre Yunanca Kutsal Yazılar (Yeni Ahit) M.S. 41'den M.S. 98'e kadar yazıldı.
Kitab-ı Mukaddes'in ilk kısmı İbranice Kutsal Yazılar, Eski Ahit ya da Eski Antlaşma olarak adlandırılır. 39 bölümden oluşur. Tevrat ve Zebur'u içerisinde barındırır.
Yahudilerin kutsal kitaplarından Tanah ile bölüm adları ve sınıflandırmalar hariç hemen hemen aynıdır. Eski Ahit, İsa'nın doğumundan önceki çok uzun bir zaman diliminde Yahudi peygamberleri, din adamları ve alimleri tarafından yazılmıştır. Sayısız peygamberliklerde Mesih'in gelişi önceden bildirildi.
Hristiyan mezheplerin çoğu İbranice Kutsal Yazıların (Tanah) Eski Ahit olarak adlandırılmasının nedeni, Sina Dağı'nda Musa aracılığıyla İsrailoğulları ile yapılan antlaşmanın Pentatök'te (Musa'nın beş kitabı) kayıtlı olmasıdır (Çıkış 20-40; Levioğullarının ekseriyeti; Sayılar 19; Kanunun Tekrarı'nın ekseriyeti). Yahudiler Tanah'ın Eski Antlaşma olarak anılmasını uygun bulmazlar.
Hristiyanlık | Yahudilik |
---|---|
1. Başlangıç / Tekvin / Yaratılış (Genesis)(1) | 1. Bereşit(2) [„Başlangıçta“] - (Başlangıç) |
2. Çıkış / Mısır'dan Çıkış (Exodus) | 2. Şemot [„Adlar“] - (Çıkış) |
3. Levioğulları / Levililer (Levitikus) | 3. Vayikra [„Ve çağırdı“] - (Levioğulları) |
4. Sayılar / Çölde Sayım (Numeri) | 4. Bamidbar [„Çölde“] - (Sayılar) |
5. Kanunun Tekrarı / Yasa'nın Tekrarı (Deuteronomium) | 5. Devarim [„Sözler“] - (Tekrar) |
6. Yeşu | 6. Yeoşua |
7. Hakimler | 7. Şofetim (Hakimler) |
8. Rut | 18. Rut |
9. 1. Samuel | 8. Şemu'el (1.+2. Samuel [bir kitap]) |
10. 2. Samuel | |
11. 1. Krallar | 9. Melahim (1.+2. Krallar [bir kitap]) |
12. 2. Krallar | |
13. 1. Tarihler | 24. Divre Ayamim (1.+2. Tarihler [bir kitap]) |
14. 2. Tarihler | |
15. 1. Esdras | |
16. 2. Esdras - (Ezra, Nehemya) | 23. Ezra (+ Nehemya) [bir kitap]) |
17. Tobit | |
18. Yudit | |
19. Ester | 21. Ester |
20. 1. Makabeler | |
21. 2. Makabeler | |
22. 3. Makabeler | |
23. Mezmurlar (Zebur) | 14. Teilim (Mezmurlar) |
24. 151. Mezmur | |
25. Manaşşe'nin Duası | |
26. Eyüp | 16. İyov (Eyüp) |
27. Süleyman'ın Özdeyişleri / Süleyman'ın Meselleri | 15. Mişle (Özdeyişler) |
28. Vaiz | 20. Kohelet (Vaiz) |
29. Ezgiler Ezgisi | 17. Şir Aşirim (Ezgiler Ezgisi) |
30. Bilgelik | |
31. Sirak | |
32. Hoşea | Oşea |
33. Amos | Amos |
34. Mika | Miha |
35. Yoel | Yoel |
36. Ovadya | Ovadya |
37. Yunus | Yona |
38. Nahum | Nahum |
39. Habakkuk | Habakuk |
40. Sefanya | Tsefanya |
41. Haggay | Hagay |
42. Zekeriya | Zeharya |
43. Malaki | Malahi |
44. Yeşaya / İşaya | 10. Yeşayau (İşaya) |
45. Yeremya | 11. Yirmeyau (Yeremya) |
46. Baruk | |
47. Ağıtlar / Yeremya'nın Mersiyeleri | 19. Eha (Ağıtlar) |
48. Yeremya'nın Mektubu | |
49. Hezekiel | 12. Yehezkel (Hezekiel) |
50. Daniel | 22. Daniel |
51. 4. Makabeler | |
13. Tre Asar (Onikiler) [bir kitap]: |
(1)Parantez içinde olan (No. 1-5) isimler kitapların Latince adlarıdır.
(2)Kitapların (No. 1-5) Yahudice isimleri metinlerin ilk sözleridir.
Yahudilikte 24 kitap sayılır çünkü bazı kitaplar birleştirilmiştir (örneğin: 12 peygamber = bir kitap). Birkaç Yahudi bilgin Rut ve Hakimler kitapları ile Yeremya ve Ağıtlar kitaplarını da birlikte kabul etmişlerdir. Bu şekilde İbranice alfabenin harflerinin sayısına denk gelen 22 kitabı elde etmiş oluyorlar.[25]
Kitab-ı Mukaddes'in ikinci bölümünü oluşturan Yunanca Kutsal Yazılar (Yeni Ahit) ise, İsa'nın ölümünden sonra elçileri Havariler ve iş arkadaşları tarafından yazılmıştır. 27 bölümden oluşur. Hristiyan alimlerince kanonik kabul edilen Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncilleri Yeni Ahit'in ilk dört bölümünü oluşturur.
Hristiyanlar Tanrı'nın Musa ile yaptığı antlaşmadan yüzlerce yıl sonra, İsa aracılığıyla yeni bir antlaşma yaptığına inanırlar. Bu nedenle Hristiyanların ekseriyeti Kitab-ı Mukaddes'in İsa'dan bahseden ikinci bölümünü Yeni Ahit olarak adlandırırlar. Bununla birlikte Yahudiler ikinci bir antlaşmayı kabul etmez.
İsim | İsim |
---|---|
4 İncil | 14. 2. Selanikliler |
1. Matta | 15. 1. Timoteos |
2. Markos | 16. 2. Timoteos |
3. Luka | 17. Titus |
4. Yuhanna | 18. Filimon |
İlk Hristiyanların tarihi | 19. İbraniler |
5. Elçilerin İşleri | Genel (katolik) mektuplar |
Elçi Pavlus'un mektupları | 20. Yakup |
6. Romalılar | 21. 1. Petrus |
7. 1. Korintoslular | 22. 2. Petrus |
8. 2. Korintoslular | 23. 1. Yuhanna |
9. Galatyalılar | 24. 2. Yuhanna |
10. Efesoslular | 25. 3. Yuhanna |
11. Filipililer | 26. Yahuda |
12. Koloseliler | Peygamberlikler içeren kitap |
13. 1. Selanikliler | 27. Vahiy |
Davut'un evi
Davut'tun adı Kutsal Kitap'ta 1.138 kez geçer ve genellikle yönetici aileye atıfta bulunmak için kullanılan "Davud'un evi" ifadesi 25 kez geçer (1. Samuel 16:13; 20:16). Ancak yakın zamana kadar, David'in gerçekten yaşadığına dair Kutsal Kitap dışında bir kanıt yoktu.
Profesör Avraham Biran liderliğindeki bir grup arkeolog, 1993 yılında İsrail'in kuzey kesiminde Tel Dan adı verilen eski bir moloz yığını üzerinde bir bazalt bloğu ortaya çıkardılar. Bu taşa “Davut Evi” ve “İsrail Kralı” kelimeleri oyulmuştur.[26] M.Ö. 9. yüzyıla tarihlenen yazıt İsrail'in düşmanı olan ve İsrail'in doğusunda yaşayan Aramiler tarafından dikilmiş bir zafer anıtının parçası olduğuna inanılıyor.
Profesör Biran ve meslektaşı Profesör Joseph Naveh'in bir raporuna dayanarak şunları söyledi: "Bu, David adının İncil dışı antik bir yazıtta ilk kez bulunmasıdır."[27] Ayrıca başka bir ayrıntı daha dikkat çekicidir. "Davud'un Evi" ifadesi tek kelime olarak görünüyor. Dilbilimci Profesör Anson Rainey, “bir kısa çizgi . . . özellikle iyi bilinen bir özel isim ise, genellikle dışarıda bırakılır. 'Davut Evi' M.Ö. 9. yüzyılın ortalarında şüphesiz böyle bir siyasi ve coğrafi özel isimdi.”[28] Böylece, Kral Davud ve ardılları, antik dünyada iyi biliniyorlardı.
Ninive (Ninova)
19. yüzyılın sonlarında bazı Kutsal Kitap eleştirmenleri, Kutsal Kitap'ta adı geçen Asur şehri Ninive'nin varlığını sorguladı. Ancak 1849'da Sir Austen Henry Layard, Kral Sanherib'in Kujundşik'teki sarayının kalıntılarını ortaya çıkardı. Anlaşıldığı üzere, o yer eski Nineve'e aitti. Bu yüzden eleştirmenler bu konuda susturuldu.
İyi korunmuş bir odanın duvarlarında, sağlam bir şekilde tahkim edilmiş bir şehrin nasıl ele geçirildiği ve esirlerin fatihlerin kralının önüne nasıl getirildiği gösterildi. Kralın üzerinde şu yazı vardır: “Dünyanın Kralı, Asur Kralı Sanherib, tahtına oturdu ve Lachis'ten gelen ganimeti inceledi”.[29] Yazıtlı bu duvar kabartması British Museum'da görülebilir. Bu, 2. Krallar 18:13, 14'te sözü edilen, Yahuda kenti Lakiş'in Sanherib tarafından ele geçirilmesine ilişkin Kutsal Kitap'taki rapora uyum içindedir. Layard, keşfin önemi hakkında şunları yazdı: “Bu keşiflerden önce, Kutsal Kitap kaydını her ayrıntısıyla doğrulayan, ... Hizkiya [Yahuda Kralı] ile Sanherib arasındaki savaş hikayesini toprak ve moloz yığını altında bulmanın muhtemel veya mümkün olduğunu kim düşünebilirdi?”[30]
Arkeologlar, pek çok başka eseri ortaya çıkardılar: çanak çömlek, bina molozları, kil tabletler, madeni paralar, belgeler, anıtlar ve yazıtlar. Kazıcılar, İbrahim'in yaşadığı, ticari bir metropol ve dini bir merkez olan Kildani şehri Ur'u ortaya çıkardılar (Başlangıç 11:27-31).[31]
19. yüzyılda keşfedilen Nabonidus Kroniği, Babil'in M.Ö. 539'da Büyük Cyrus tarafından devrilmesini anlatıyor. Bu olay Daniel 5'te de anlatılır.[32]
Eski Selanik'te bir şehir kapısı üzerinde (parçaları British Museum'da saklanmaktadır) "politarchlar" olarak adlandırılan şehir liderlerinin isimleriyle bir yazıt bulunmuştur. Klasik Yunan edebiyatında “politarch” kavramı geçmez, ancak İncil yazarı Luka tarafından kullanılmıştır (Elçilerin İşleri 17:6).[33] Diğer birçok ayrıntıda olduğu gibi, Luka bu noktada son derece kesindi.
Eski Ahit, Tanrı ile İsrail halkı arasında yapılan bir antlaşmadır. Peygamber Musa bu ahdin aracısı olarak Tanrı'dan gelen kanunları kaleme aldığı için Kanun Ahdi ya da sadece Kanun da adlandırılır (İbraniler 7:19). Sina dağında yapılan bu ahit 10 emirle birlikte aşağı yukarı 600 başka kanunlar da içeriyordu.
Musa, ahit kitabına yazılmış olan kanunları İsrail halkının önünde okuduktan sonra onlar emirleri tutmak istediklerini dile getirdiler (Çıkış 24:7). Kurbanlar kesildikten sonra Eski Ahit yürürlüğe konuldu (Çıkış 24:8). Hayat ve tapınma için verilen kanunların yanında kurbanlar hakkındaki yönergeler büyük bir rol oynadı. Bu kişisel ve umumi kurbanlar günahları silip temizlemek (İbranice kafarʹ sözcüğünün birinci anlamı “örtmek” ya da “silip temizlemek”ti, fakat “kefaret” olarak da tercüme edilmişti) amacıyla kesildi.
Elçi Pavlus „boğaların ve keçilerin kanının günahları ortadan kaldırması olanaksız“ olduğunu yazdı. (İbraniler 10:4) Bu kurbanlar sayesinde „günahlar hatırlatılmış oluyordu.“ (İbraniler 10:3) Bu şekilde eski ahit „Mesih’e götüren“ bir „eğitici“ oldu (Galatyalılar 3:24), çünkü İsa'nın fidye niteliğinde (Matta 20:28) olan ölümü „günahlar için kalıcı değerde tek bir kurban“ olarak hizmet eder (İbraniler 10:12) ve insanların günahlarının bağışlanmasına yol açar (Koloseliler 1:14).
Bunun için Tanrı Eski Ahit yürürlükteyken Yeremya peygamber aracılığıyla “yeni bir ahit” yapacağını bildirmişti (Yeremya 31:31-33). Böylece Eski Ahit Yeni Ahit'e sevkeden bir „eğitici“ (Galatyalılar 3:24) ve bir öngörüydü (İbraniler 10:1).
Yeni Ahit ya da Yeni Anlaşma ifadesi, İsa Mesih'in ölmeden önce elçileriyle Akşam Yemeği olarak adlandırılan kutlamadaki sözlerinde yer alır (Matta 26:27, 28; Luka 22:20).
Eski Ahit (Musa aracılığıyla İsrail'e verilen kanun) yürürlükteyken Tanrı Yeremya peygamber aracılığıyla İsrail milletiyle “yeni bir ahit” yapacağını bildirmişti (Yeremya 31:31-33). Bu ahit Kanun ahdinden farklı olacaktı, çünkü kurbanlara gerek duyulmadan günahların bağışlanmasını mümkün kılacaktı (İbraniler 10:11, 12).
Kanun Ahdi Tanrı ve İsrailoğulları arasında (Çıkış 24:7, 8), yeni ahit ise Tanrı ve ruhi İsrail (Gal. 6:16) arasındadır. Önceki ahdin aracısı Musa'yken (Levioğulları 26:46) yeni olanın aracısı İsa’dır (İbraniler 8:6). Kanun Ahdi hayvanların kanıyla geçerli kılınmış (Çıkış 24:3-6), yeni ahit ise İsa’nın kanıyla geçerli kılınmıştır (İbraniler 9:11, 12). Kanun ahdi altındaki İsrail milletinin önderi Musa’yken, yeni ahitte yer alan kişilerin önderi İsa’dır. Hristiyan inanışına göre Yeni Ahit, Tanrı'nın Sina dağında İsrail ile yaptığı antlaşmanın yerini alır (İbraniler 8:13).
Eski ve yeni ahitlerTanrı'nın İbrahim peygambere olan vaadiyle başlar. Tanrı İbrahim peygambere oğlu İshak'ı kurban etmesini istedi. İbrahim oğlunu öldürecekken son anda Tanrı İbrahim peygamberi durdurur. Tanrı İbrahim'i imanından dolayı şu sözlerle bereketledi: „Varlığım üzerine yemin ederim ki, bunu yaptığın, oğlunu, biricik evladını esirgemediğin için, sana nimetler vereceğim ve soyunu göğün yıldızları, deniz kıyısındaki kum taneleri kadar çoğaltacağım. Senin soyun düşmanlarının kapısını ele geçirecek.“ (Başlangıç 22:16, 17)
Bu sözler İbrahim'in torunu Yakup'un soyu olan İsrail milletiyle gerçekleşti. Fakat İsrail milleti Tanrı'nın sonraki sözlerini yerine getirmedi: „Senin soyun aracılığıyla yeryüzündeki tüm milletler nimetler elde edecek, çünkü sözümü dinledin.” (Başlangıç 22:18).
Elçi Pavlus bu ayeti açıkladı. Şunu yazdı: „Amaç, İbrahim’e vadedilen nimetlerin İsa Mesih aracılığıyla bütün milletlere ulaşmasıydı ... Vaatler İbrahim’e ve onun soyundan olana verildi. Birçok kişiden söz ediyormuş gibi “soyundan olanlara” demiyor. Tek kişiden söz ederek, “senin soyundan olana” diyor; o da Mesih'tir.“ (Galatyalılar 3:14, 16)
Pavlus'un yazdığı gibi, İbrahim'in bir tek soyu aracılığıyla „tüm milletler nimetler elde edecek“. İbrahim'in bu soyu İsa'ydı (Matta 1:1). Böylece Tanrı'nın İbrahim'le yaptığı ahit İsa vasıtasıyla ya da Yeni Ahit aracılığıyla gerçekleşecekti. Pavlus Eski Ahdin görevini şu sözlerle açıkladı: „Üstelik, dört yüz otuz yıl sonra gelen Kanun, Tanrı’nın daha önce yürürlüğe koyduğu ahdi geçersiz kılmaz ve vaadi iptal etmez. ... Öyleyse Kanun neden verildi? Kanun, İbrahim’in soyundan vaadi alan kişi gelene kadar suçları ortaya çıkarmak üzere sonradan eklendi. ... Böylece Kanun, imanla aklanabilelim diye bizi Mesih’e götüren eğiticimiz oldu.“ (Galatyalılar 3:17, 19, 24)
İsa'nın fidye niteliğinde (Matta 20:28) olan ölümü insanların günahlarının bağışlanmasına yol açar (Koloseliler 1:14) ve bu şekilde „tüm milletler nimetler elde edecek.“ (Başlangıç 22:18) Musa'nın kanunundaki (Eski Ahit) hayvan kurbanları „günahları ortadan kaldır“amadılar, fakat, „bu kurbanlarla her yıl günahlar hatırlatılmış oluyordu.“ (İbraniler 10:3, 4) Böylece Eski Ahit Yeni Ahit için bir eğitici olarak hizmet etti.
Samiriye Pentatökü
Samiriye Pentatökü eski tarihli bir tercümedir ve İbranice Kutsal Yazıların (Eski Ahit) ilk beş kitabını içerir. Bu çeviri bir transliterasyondur. Samiriye yazısı eski İbranice yazısından türediğinden dolayı Musa'nın beş kitabının İbranice metni Samiriyelilerin kullandıkları harflere çevrildi.
M.Ö. 740'ta on kabilelik İsrail krallığı Asur imparatorluğu tarafından yıkıldı (2. Krallar 15:29). Üst tabakalı İsrailliler Asur'a sürgün edildikten sonra başka halklardan insanlar Samiriye yöresine getirildiler (2. Krallar 17:24). Samiriye bölgesinde kalmış olan İsarailoğullarının tapınması oraya yerleştirilen insanların kendi put tanrılarına sundukları tapınmayla birleştirildi. Samiriyeliler yalnız Musa'nın beş kitabını kutsal olarak saydıkları için Samiriye Pentatökü adlandırılan çevirisi yapıldı.
Bilginler yazılış tarihi konusunda hemfikir değildir. Bazıları M.Ö. ikinci yüzyılı öne sürer, başkaları ise tercümenin M.Ö. dördüncü yüzyılda yapıldığını düşünür. Samiriye Pentatökü ile İbranice metin arasında yaklaşık 6.000 fark bulunur, fakat bunlar ekseriyetle anlamını değiştirmeyen önemsiz ayrıntılardır. Bu tercümenin bugün mevcut olan en eski elyazmaları M.S. 12./13. yüzyıldandır.
Aramca Targumlar
Aramca kavram Targum “çeviri” ya da “yorumlama” anlamına gelir. Babil'e sürgün edilen Yahudiler Pers İmparatorluğu altında yaşadıkları zaman Aramca aralarında yaygın bir dil oldu. Bu sebepten dolayı Tanah ancak Aramca tercümeleriyle birlikte okunduğunda anlaşılabiliyordu.
Targum adlandırılan bu tercümelerin M.S. beşinci yüzyıldan sonra yapıldıkları düşünülüyor. Aramca Targumlar orijinal metne bağlı kalan tercümeler değil, anlamı farklı şekilde ifade eden serbest çevirilerdir.
Yunanca Septuagint
Yunanca Septuagint (“Yetmiş”) çevirisi M.Ö. 280 yıllarında İbraniceden yapılan ilk ve en önemli çeviridir. Yahudi geleneğe göre İbranice Kutsal Yazılar İskenderiye'de (Mısır) 72 Yahudi bilgin tarafından Yunancaya çevrildi. Sonra bu çevirinin 70 kişi tarafından yapıldığı söylenmeye başladı. Böylece bu tercüme Septuagint adını aldı. O zamanki Yunan kültürünün etkisi altında yaşayan Yahudiler böyle bir çeviriye gereksinim duyuyordu.
Septuagint'in çok sayıda papirüs fragmanı var. En eski fragmanlardan biri M.Ö. birinci yüzyıla ait olan Fouad 266 Papirüsüdür. Bu papirüs Başlangıç ve Kanunun Tekrarı kitaplarından bölümler içerir. Bu papirüs fragmanı Tanrı'nın isminin Yunanca metin içinde klasik İbrani alfabesine ait karakterlerle yazıldığını gösterir.
İbranice Kutsal Yazıların tümünü içeren diğer papirüsler M.S. dördüncü ile dokuzuncu yüzyıl arasında hazırlanmıştır. Bunlar birbirinden ayrı büyük harflerle yazıldığından onsiyaller olarak adlandırılır. Diğer el yazmaları minüsküller olarak bilinir; çünkü daha küçük ve el yazısı tarzında yazılmıştır. Minüskül harflerle bitişik yazılmış el yazmaları dokuzuncu yüzyıldan matbaanın icadına dek kullanılıyordu.
Yunanca Septuagint metninin önemli onsiyal el yazmaları Sina Yazması, 1209 numaralı Vatikan Yazması ve İskenderiye Yazması'dır.
Vulgata çevirisi
Bu çeviri, çok sayıda Katolik tercümanın Kutsal Kitap'ı Hristiyanlığın batı dünyasının birçok diline çevirmesinde kaynak metin olarak kullanıldı. Latince vulgatus kelimesi "yaygın, popüler" anlamına gelir. Vulgata, Batı Roma İmparatorluğu'ndaki sıradan insanlar tarafından kolayca anlaşılabilmesi için orijinal olarak o günün yaygın bilinen veya popüler Latince'siyle yazılmıştır. Bu çeviriyi yapan bilgin ve kilise atası Hieronymus (Jerome), Eski Latince Mezmurlar'ın gözden geçirilmiş iki baskısını Yunanca Septuagint ile karşılaştırmalı olarak hazırlamıştı. Bununla birlikte, Vulgata Kutsal Kitap'iyle ilgili çalışmasında, doğrudan orijinal dillerden, İbranice ve Yunancadan tercüme etti ve bu nedenle Vulgata bir tercümenin çevirisi değildi. Hieronymus, yaklaşık M.S. 390-405 yılları arasında İbraniceden Latince tercümesi üzerinde çalıştı.Tamamlanan çalışma, bu sıralarda Septuagint'in kopyalarında bulunan apokrif kitapları içeriyordu, ancak Hieronymus, kanonik ve kanonik olmayan Kitaplar arasında net bir ayrım yaptı.
Başka meşhur çeviriler
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.