Remove ads
gevşek ayarlı enstrümanlar ve alışılmadık tonalite (anahtar) ve zaman işareti (metre) değişiklikleri ile karakterize edilen rock müzik türü Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Heavy metal (veya kısaca metal), 1960'lı yılların sonlarında 1970'li yılların başlarında İngiltere ve ABD'de gelişen bir rock müzik türüdür.[1][2] Kökenleri blues rock, psikedelik rock ve acid rock'a dayanan heavy metal grupları; kalın ve ağır bir ses, distortion, uzun gitar soloları ve yüksek ses gibi kendine özgü elementler geliştirmiştir.[3]
Bu maddenin tarafsızlığı konusunda kuşkular bulunmaktadır. (Temmuz 2010) |
Vikipedi'nin kalite standartlarına ulaşabilmesi için, bu maddenin veya bir bölümündeki ansiklopedik olmayan içeriğin temizlenmesi gerekmektedir. Görüşlerinizi lütfen tartışma sayfasında belirtiniz. (Temmuz 2010) |
Heavy metal | |
---|---|
Müzikal kökenleri | Psychedelic rock, blues rock, klasik müzik, acid rock |
Kültürel kökenleri | 1960'larda İngiltere ve ABD |
Önemli çalgılar | |
Popülerlik | Dünya çapında, 1960'lardan günümüze |
Alt tarzlar | |
Karışım tarzları | |
Bölgesel tarzlar | |
| |
Diğer konular | |
|
Türün öncüleri olan Led Zeppelin, Black Sabbath ve Deep Purple 1968'de kurulmuştur. İlk etapta müzik eleştirmenlerince hor görülseler de geniş kitlelere hitap etmeyi başarmışlardır. Led Zeppelin ve Black Sabbath'ın izinden giden bazı Amerikan grupları, 1970'li yıllarda heavy metali modifiye ederek daha erişilebilir bir hale getirmiştir. Judas Priest, Heavy metali Blues türünün etkisinden kurtararak bu türün gelişimini tetiklemiş,[4] bir başka grup olan Motörhead ise türe sertlik ve hız katarak Heavy metalin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Iron Maiden gibi New Wave of British Heavy Metal akımından etkilenen gruplar da bu gelişmeyi devam ettirmiş ve 1970'li yılların sonunda heavy metal dünya çapında hayran kitlesine ulaşmış, türün hayranlarına İngilizcede "metalhead" ve "headbanger" denmeye başlamıştır.
1980'li yıllarda Glam metal türünü benimseyen Mötley Crüe ve Poison gibi gruplar daha aşırı ve agresif tarzda müzik yaparken, bir yandan da Metallica, Megadeth, Slayer ve Anthrax gibi gruplar thrash metal'in yükselişini sağlamışlardır. 1980'lerin sonlarında ise Morbid Angel ve Death gibi gruplar death metal'i, Beherit ve Mayhem gibi gruplar ise black metal'i thrash metal akımından etkilenerek ortaya çıkarmışlardır.
Heavy metal geleneksel olarak yüksek distorsiyon, vurgulu nota, yoğun bas ve davul sesi ile birlikte güçlü bir vokal kullanmaktır. Bu tarzın alt türleri genellikle bu unsurların bir veya birkaçını vurgulamaktadır, değiştirmektedir ya da ihmal etmektedir. New York Times eleştirmeni Jon Pareles bu konuda "Popüler müziğin sınıflandırılmasında Heavy metal; hard rock'ın birçok alttürünü daha az ritim değişimi, daha az blues, daha fazla şovmenlik ve kaba kuvvet ile birlikte bulunduruyor." demiştir."[5] Tipik bir heavy metal grubu davulcu, basçı, ritim gitarist, ana gitarist ve enstrüman çalan veya çalmayan bir şarkıcıdan oluşmaktadır. Bazı gruplarda sesin dolgunluğunu arttırmak için klavye enstrümanı da kullanılmaktadır.[6]
Elektro gitarın amplifikatör ile kullanılması heavy metal tarihinin temelini oluşturmaktadır.[7] Sık sık ana gitarist ile klasik vokalist rolleri birbiri ile çakışmaktadır. Bu durum müzikal bir heyecan yaratmakla birlikte sahne mücadelesi ruhu oluşturmaktadır.[6] Metal müziğin temelini yansıtan 60'ların karşıt kültürü için duyguların açık sözlülükle ifade edilmesi, gerçeğe işaret edildiğinin gösterilebilmesi için gerekli olmuştur.[8] Eleştirmen Simon Frith metal şarkıcılarının ses tonunun sözlerden daha önemli olduğunu söylemiştir.[9] Metal müzik vokalistliği çok çeşitlidir. Judas Priest'ten Rob Halford ve Iron Maiden'den Bruce Dickinson'un sesi yüksek oktavlı iken, Motörhead'dan Lemmy Kilmister ve Metallica'dan James Hetfield'in sesi daha serttir.
Metal müzikte bas anahtar unsurlardandır ve gitar ile bas arasındaki ilişki müziğin temel elementidir. Bas gitar düşük-uç sesin "ağır" olmasında kritik rol oynar.[10] Metalin bas aralığı komplekslik açısından geniş aralığa sahiptir. Cliff Burton'un 1980'lerdeki popülerliğinden etkilenen bazı gruplar bası ana enstrüman olarak da kullanmıştır.[11]
Metalde davulun ana görevi yüksek ses, yüksek hız, güç ve kesinlik ile birlikte değişmeyen ritim sağlamaktır.[12] Metal davulculuğu yüksek miktarda dayanıklılık gerektirmektedir. Ayrıca davulcular müziğin karmaşık yapısına ayak uydurabilmek için hız, koordinasyon ve ustalık becerilerini geliştirmek zorundadırlar.[13] Metal davulcularının karakteristik tekniği zil boğmadır. Bu teknikte zile vuran davulcu vurduktan hemen sonra zili eliyle tutarak susturmaktadır.[10]
Canlı performanslarda yüksek ve saldırgan ses tonu sosyolog Deena Weinstein tarafından öldürücü olarak değerlendirilmiştir.[7] Metalheads adlı kitabında psikolog Jeffrey Arnett metal müzik konserlerinin savaş duygusunu ön plana çıkardığını yazmıştır.[14] Blue Cheer gibi erken dönem heavy metal temsilcileri olan Jimi Hendrix, Cream ve The Who ses konusuna yeni kriterler getirmiştir. Blue Cheer'den Dick Peterson bu konuda "Tek bildiğimiz daha fazla güç istediğimiz." demiştir. Pop müziğin temelinin melodi, house müziğin temelinin ritim olması gibi tını ve yüksek ses de metalin temelidir. Yüksek ses seyirciyi etki altına almaktadır.[7]
Black Sabbath'ın 1970 yılında yayımlanan ikinci albümü Paranoid'i örnek olarak gösteren bilim insanı David Hatch ve Stephen Millward "Black Sabbath ve birçok metal müzik grubu şarkılarında hiçbir popüler müzik türünde görülmediği kadar çok karanlık ve depresif konulardan ilham almışlardır." demiştir. Albümde Paranoid şarkısı kişisel travmaları, 'Fairies Wear Boots' şarkısı ise uyuşturucu kullanımının kötü yan etkilerini anlatmaktadır. 'War Pigs' ve 'Hand of Doom şarkıları ise savaş konusuna değinmektedir.[15] Nükleer savaş konusu da sonraki dönemlerde şarkı sözlerinde yerini almıştır. Iron Maiden'in "2 Minutes to Midnight", Ozzy Osbourne'nin "Killer of Giants", Megadeth'in "Rust In Peace... Polaris" ve Metallica'nın "Fight Fire With Fire" şarkıları bu tema üzerine yazılmıştır. Metal müzikte en ağır basan tema ölümdür. Şarkılarında bu temayı en çok Slayer ve W.A.S.P. kullanmıştır. Death metal ve grindcore ise bu konuyu daha agresif ve ürpertici şekilde kullanmaktadır.
Metal müzik, blues kökenli olduğu için seks konusuna da yer verilmiştir. Glam ile Led Zeppelin'in bazı şarkıları bu konuyu işlemiştir.[16] Heavy metalde gerçek dışı ve hayali konulara da yer verilmiştir. Iron Maiden'in şarkılarının çoğunluğu mitoloji, kurgu ve şiir konularından ilham almıştır. Iron Maiden'ın "The Rime of the Ancient Mariner" şarkısı Samuel Taylor Coleridge'in şiiri temel alınarak yazılmıştır. Led Zeppelin'in "The Battle of Evermore", "Immigrant Song", "Ramble On", "No Quarter" ve "Achilles Last Stand" şarkılarında da Yüzüklerin Efendisi gibi mitolojik ve folklorik eserlerin etkileri görülmektedir. Black Sabbath'ın "The Wizard," Megadeth'in "The Conjuring" ve "Five Magics", Judas Priest'ın "Dreamer Deceiver" şarkılarında da benzer durum mevcuttur. 1980'li yıllarda thrash metalin yükselişiyle sosyopolitik yorumlar Metallica'nın "...And Justice for All" ve Megadeth'in "Peace Sells" şarkılarında yer almıştır.
Heavy metalin en çok eleştirilen yönlerinden biri şarkı sözleridir. Müzik eleştirmenleri genellikle şarkı sözlerinde kadın düşmanlığı olduğunu söylemiş ve eleştirmişlerdir. 1980'li yıllarda Parents Music Resource Center ABD Kongre Meclisi'ne sakıncalı olarak değerlendirilen şarkı sözlerin özellikle heavy metalde bulunduğunu bildiren ve popüler müzik endüstrisinin düzenlenmesi gerektiğini anlatan bir dilekçe yazmıştır. 1990'lı yıllarda 5 yıl önce iki gencin Judas Priest şarkısında geçen "yap şunu" subliminal mesajını dinledikten sonra kendini vurduğu gerekçesiyle Judas Priest'a dava açılmıştır.[17][18] Fas, Mısır, Lübnan ve Malezya'da heavy metal grupları ve hayranları tutuklanmış ve bazıları hapise gönderilmiştir.[19]
Robert Walser, blues ve R&B’nin yanında klasik müziğin Heavy Metale de ilk günlerinden itibaren ilham kaynağı olduğunu savunmaktadır. Walser’a göre türün en etkili gitaristleri klasik müzik eğitimi almış olanlardır. Bu gitaristlerin klasik modelleri benimseyip yeni bir gitar virtüözü geliştirmeleri Heavy metalin harmonik ve melodik yapısını değiştirmiştir.[20] Walser, Grove Online Music için yazdığı bir makalesinde 18. yüzyıl klasik müzik sanatçılarından Bach, Richard Wagner ve Vivaldi gibi isimlerin akor ilerlemeleri ve virtüöz çalışmaları konusunda Eddie Van Halen, Randy Rhoads ve Yngwie Malmsteen gibi gitaristlere ilham kaynağı olduklarını belirtmiştir.[21] Believer grubundan Kurt Bachmann “Eğer doğru yapılırsa metal ve klasik müzik birbiriyle uyumlu olur. Metal ve klasik müzik his, doku ve yaratıcılık konusunda her halde en çok ortak yanı bulunan iki türdür.” demiştir.[22] Klasik müziğin sanat müziği kategorisinde, Metal müziğin ise popüler müzik kategorisinde yer almasına rağmen birçok metal müzisyeni ilham kaynağı olarak klasik müzik bestecilerini göstermiştir. Müzikolog Nicolas Cook ve Nicola Dibben’a göre “Popüler müziğin analizi zaman zaman ilham kaynağının sanat müziği olduğunu göstermektedir. Walser’ın Heavy metal ile ideolojiler arasındaki bağlantısı ve 19. yüzyıl romantizmine dayanan gösteri pratikleri buna örnek olarak gösterilebilir. Ancak Blues, Rock, Heavy metal, rap veya dans müziğinin ilk olarak sanat müziğinden ortaya çıktığını iddia etmek yanlış olur.”[23]
Görsellik heavy metalde büyük önem taşımaktadır. Grubun dış görünüşü şarkı sözlerini ve müzik tarzını yansıtması dışında albüm kapağını, logosunu, sahne düzenini, giyimini ve müzik videolarını da etkilemektedir.[24] Alice Cooper, Kiss, Lordi, Slipknot ve Gwar gibi gruplar müzikleri dışında görünüşleri ve sahne performansları ile de ünlüdürler.
Geriye ve aşağıya doğru uzun saçlar, Weinstein'a göre metal müziğin en ayırt edici özelliğidir.[25] Orijinalinde hippi altkültüründe bulunan uzun saç modası, gazeteci Nader Rahman'a göre 1980'li ve 1990'lı yıllarda metal müzikte nefret, kızgınlık ve hayal kırıklığının sembolü olmuştur. Uzun saç metal müzik hayranlarına isyankar olma konusunda güç vermiştir.[26]
Metal müzik hayranlarının klasik giyim tarzı blue jean, siyah t-shirt, bot ve siyah deri ya da mavi kot cekettir. T-shirtlerin üzerinde genellikle sevilen grubun logosu ya da resmi bulunur.[27] Zincir, kuru kafa gibi aksesuarlar da yaygın olarak kullanılmaktadır. 1980'li yıllardan punk ve goth müzik dışında korku filmleri de bu modadan etkilenmişlerdir.[28] 1970'li ve 1980'li yıllarda birçok metal müzik grubu sahne görünüşlerini daha etkili kılmak için özel şekilli ve parlak renklere boyanmış enstrümanlar kullanmışlardır. Moda ve tarz özellikle glam metal türünde ön plana çıkmıştır. Sanatçılar sahneye uzun ve boyalı saçlar ile genellikle dudak boyası ve göz kaleminden oluşan makyaj ile çıkmışlardır. Ayrıca parlak elbiseler, tayt, kafa bandı ve mücevherler de sahne gösterisinin birer parçası olmuşlardır.[29] 1980'lerde visual kei adı verilen akımın içinde bulunan X Japan grubu sahnede kostüm, saç ve makyaj kullanımına öncülük etmiştir.[30]
Metal müzikte şarkının ritmine göre kafanın sallanmasıyla yapılan headbang çok popülerdir. Ronnie James Dio tarafından popülerleştirilen devil horns ise müziğin popüler işaretidir.[31]
Deena Weinstein metal müzik konserlerindeki dans şeklinin fiziksel güç gerektirmesinin dinleyici kitlesinin çoğunluğunun erkek olmasından ve aşırı heteroseksüelist ideolojiden kaynaklandığını söyleyip eleştirmiştir. Weinstein metal müzik konserlerinde yapılan headbang ve itme danslarının teşekkür ve ritmik jest işareti olduğunu ifade etmiştir.[32] Hava gitarı hem konserde bulunan hem de evde müzik dinleyen hayranlar arasında popülerdir.[33] Headbang ve devil horns dışındaki konser aktiviteleri genel olarak sahneden dalış, kalabalık sörfü ve ölüm duvarıdır.
Deena Weinstein, heavy metalin yoğun, dışlayıcı, güçlü ve erkeksi altkültürü nedeniyle diğer rock müzik türlerine göre daha uzun süre popüler kaldığını savunmaktadır.[34] Altkültürü sadece konserler ve giyim tarzları güçlendirmedi. Metal dergileri ve daha yakın zamanda ortaya çıkan internet siteleri de alkültürün gelişmesinde yararlı oldu.
Heavy metal teriminin müzikal anlamda kökeni belirsizdir. Kimya ve metalürji alanında ise yüzlerce yıldır kullanılan bir terimdir. Modern popüler kültürdeki en erken kullanımı ise karşıt kültür yazarı William S. Burroughs'ın The Soft Machine adlı romanında görülmektedir. 1962 yılında yayımlanan romanda Uranian Willy karakterinden Heavy metal çocuk diye bahsedilmektedir. Bir sonraki romanı olan Nova Express (1964) romanında ise heavy metal teriminden uyuşturucu konusunda mecaz yapmak için yararlanmıştır.[35]
Metal müzik tarihçisi Ian Christie “heavy metal” kelimesinin hippi konuşmasındaki kökeni üzerinde durmuştur. Hippiler arasında “heavy” terimi “güçlü” veya “şiddetli anlamına gelmektedir. “Metal” ise ağır bir ruh halini belirtmektedir. Bu anlamda “heavy” terimi 1960'lı yıllarda genel olarak kullanılmaya başlanmıştır. İngiliz psychedelic sanat grubu Hapshash and the Coloured Coat, 1967 yılında Featuring the Human Host and the Heavy Metal Kids adıyla bir parça yayımlamışlardır. 1968 yılında ise Iron Butterfly, Heavy adında bir albüm çıkarmıştır. “Heavy metal” terimi Steppenwolf’un Born to Be Wild şarkısında motorsikleti çağrıştırmak amacıyla kullanılmıştır.[36]”Dumanı ve yıldırımları severim/ Heavy Metal gürlemesini/ Rüzgârla yarışmayı/ Ve dipte olduğumu hissetmeyi.” Jimi Hendrix Experience’in eski menajeri Chas Chandler, PBS’in Rock’n Roll adlı programında heavy metal teriminin kökeninin New York Times’da Jimi Hendrix ile yapılan röportajda geçen “heavy metal” kelimelerine dayandığını iddia etmektedir fakat iddiası kanıtlanamamıştır.
Heavy metal teriminin bir rock müzik türünü belirtir şekilde ilk kullanımı 11 Mayıs 1968’de Rolling Stone’un Barry Gifford ile yaptığı röportajda gerçekleşmiştir. 1970 yılının ocak ayında ise Lucian Truscott, Led Zeppelin’in müziğini, “heavy” olarak tanımlamış, Blue Cheer ve Vanilla Fudge ile kıyaslamıştır.[37] 12 Kasım 1970'te Mike Saunders, Humble Pie grubunu eleştirirlen “heavy metal” teriminden yararlanmıştır. "[38] Saunders, 1971 yılında Creem dergisinde yazdığı Sir Lord Baltimore’un Kingdom Come albümünün eleştirisinde de yine “heavy metal” terimini kullanmıştır. "[39] Creem dergisinde eleştirmenlik yapan Lester Bangs terimin popülerliğinin artmasında Led Zeppelin ve Black Sabbath’ın payı olduğunu söylemiştir.[40] 1979 yılında New York Times’da müzik eleştirmenliği yapan John Rockwell, heavy metali “genellikle uyuşturucudan kafası bulanmış kişilerin çaldığı acımasızca agresif müzik” olarak tanımlamıştır."[41]
Black Sabbath’ın davulcusu Bill Ward’ın bulduğu “”downer rock” terimi bu türü tanımlamak için kullanılan ilk terimlerdendir. Classic Rock dergisi “downer rock” kültürünün Quaaludes kullanmak ve içki içmek üzerine olduğunu söylemiştir.[42] Daha sonra bu terim “heavy metal” ile yer değiştirmiştir.."[43]
Heavy metal ve hard rock terimleri özellikle 1970'li yıllarda birbirlerinin yerine çok kullanılmıştır.[44] Bu durum Rolling Stone’un o dönemde yayımlanan sayılarında görülebilir."[45]
Heavy Metal’in gitar tarzının kökeni 1950'li yıllarda Amerikalı Link Wray’e dayanır.[46] Asıl kökeni ise 1960'lı yıllarda blues müziğinden etkilenip, klasik blues şarkılarını tempolarını arttırarak yorumlayan ve blues rock türünü ortaya çıkaran The Rolling Stones ve The Yardbirds gibi İngiliz gruplardır. Blues üzerinde yaptıkları denemeler ile heavy metalin ayırt edici özelliği olan yüksek sesli ve distortion içeren gitar sesini ortaya çıkarmışlardır.[47] Özellikle The Kinks 1964 yılında yayımladıkları "You Really Got Me" şarkısı ile bu gitar sesinin popüler olmasında büyük rol oynamıştır.[48] Diğer ilk etkiler arasında Link Wray'in 1950'lerin sonundaki enstrümantalleri, özellikle "Rumble" (1958);[46] "Let's Go Trippin'" (1961) ve "Misirlou" (1962) dahil olmak üzere Dick Dale'in 1960'ların başlarındaki sörf rock'ı; ve The Kingsmen'in garaj rock standardı haline gelen "Louie Louie" (1963) versiyonu.[49]
The Kinks grubunun gitaristi Dave Davies’e ek olarak The Who’nun gitaristi Pete Townshend ve The Yardbirds’ün gitaristi Jeff Beck de gitar sesi konusunda denemeler yapmışlardır.[50][51] Blues rock gruplarının davulcuları ilk başta küçük davul setleri ve basit ritimler kullanırken zamanla daha güçlü ve karmaşık davul setleri kullanmış ve güçlü gitar sesi karşısında davulun sesi de ön plana çıkmıştır.[52] Vokalistler de tarzlarını ve tekniklerini geliştirmiş ve amfilere olan bağımlılıklarını arttırarak daha dramatik olmuşlardır. The Who’nun canlı performanslarında kullandığı Marshall amfi yığınları bir dönüm noktası olmuştur.[53]
Blues rock ile psychedelic rock türünün birleşimi heavy metalin birçok temel noktasını oluşturmuştur.[54] Bu birleşmede Cream grubundan Eric Clapton’ın gitar tarzı, Jack Bruce’un basçılığı ve Ginger Baker’ın çift bass davulculuğu büyük rol oynamıştır.[55] Cream’in ilk iki uzunçaları olan Fresh Cream (1966) ve Disraeli Gears (1967) gelecekte ortaya çıkacak olan tarzın ilk prototipi olarak kabul edilmiştir. Jimi Hendrix Experience’ın ilk albümü olan Are You Experienced (1967) da bu konuda etkili olmuştur. Hendrix’in gitar teknikleri pek çok gitarist tarafından taklit edilmeye çalışılmış ve albümün en başarılı teklisi olan "Purple Haze" heavy metalin ilk başarılı şarkısı olarak kabul edilmiştir.[47] 1960'lı yılların sonlarına doğru psychedelic tarzdaki Arthur Brown gibi şarkıcılar egzotik, tiyatral ve çoğunlukla ürkütücü performanslar sergilemeye başladı. Bu tarz daha sonra metal müzik için esin kaynağı olmuştur.[56][57][58]
1968 yılı heavy metal olarak tanınan sesin birleşmeye başladığı yıl olarak bilinir. Ocak ayında San Fracisco’lu grup Blue Cheer, Eddie Cochran’ın klasik şarkısı "Summertime Blues"’u ilk albümleri olan ve ilk heavy metal albüm kaydı olarak kabul edilen Vincebus Eruptum için yorumladılar.[59] Aynı ay içinde Steppenwolf grubu, grubun adını taşıyan ve ‘’heavy metal fırtınası’’ terimini motorsikleti tanımlamak için kullandıkları "Born to Be Wild" şarkısını da içeren ilk albümlerini yayımladılar. Temmuz ayında iki yeni kayıt piyasaya çıktı: Jimmy Page’in gitar performansıyla The Yardbirds’ün "Think About It" şarkısı ve Iron Butterfly’ın 17 dakika süren In-A-Gadda-Da-Vida şarkısının da içinde bulunduğu In-A-Gadda-Da-Vida albümü.
Jeff Beck Group aynı ay içerisinde ilk albümleri olan Truth’u yayımladılar.[60] Ekim ayında Page’in yeni grubu Led Zeppelin ilk canlı performansını sergiledi. The Beatles’ın ‘’Beyaz Albüm’’ olarak da bilinen ve grubun adını taşıyan The Beatles albümü de ekim ayında piyasaya çıktı. Albüm "Birthday" ve "Helter Skelter" gibi heavy unsuru barındıran şarkıları da içeriyordu.[61] The Pretty Things'in rock opera tarzındaki ve "Old Man Going" ile "I See You" gibi "proto heavy metal" şarkılarını da içeren S.F. Sorrow uzunçaları, Aralık ayında yayımlandı.[62][63] Bu dönemde MC5, "I Wanna Be Your Dog" gibi ezici ve distortionlı ağır gitar riffleri içeren şarkıları ile daha sonraları heavy metali ve punk müziği etkileyen gitar tarzını geliştirmişlerdir.[64] Pink Floyd yayımladıkları en ağır şarkılardan olan "Ibiza Bar" ve"The Nile Song" şarkılarını bu dönemde piyasaya çıkarmışlardır.[65][66] 1969’un Ocak ayında Led Zeppelin’in grubun adını taşıyan Led Zeppelin albümü yayımlandı ve Billboard albüm sıralamasında onuncu sıraya yükseldi. Temmuz ayında Zeppelin ve Cream’den etkilenen fakat daha ham bir sese sahip olan Grand Funk Railroad, Atlanta Pop Festivali’nde sahneye çıktılar. Aynı ay Leslie West, ağır blues rock gitar sesi ve gürültülü vokal içeren Mountain albümünü yayımladı. Ağustos ayında Mountain grubu Woodstock Festival’da bir saatlik konser verdi.[67] Grand Funk’ın ilk albümü On Time da aynı ay içerisinde yayımlandı. Sonbaharda Led Zeppelin II bir numaraya ulaştı ve albümün teklisi "Whole Lotta Love", Billboard listesinde dört numaraya kadar yükseldi.
Led Zeppelin, Page’in yüksek miktarda distortion sahibi gitar tarzı ve Robert Plant’in dramatik, hüzünlü vokali ile yeni gelişmeye başlayan türe yön verdi.[69] Ağır ve saf metal ses tarzına sahip olan diğer gruplarda bu türün oluşmasında eşit derecede öneme sahiptirler. 1970 yılında Black Sabbath’ın grubun adını taşıyan (Black Sabbath ve Paranoid) albümleri ile Deep Purple grubunun (In Rock) albümü bu konuda önemli yere sahiptir.[52] Tony Iommi’nin geçirdiği iş kazası Black Sabbath’ın ağır sesini kendine özgü kılmıştır. Sağ elini kullanan Iomi’nin geçirdiği kaza sonucu sol eliyle gitar çalmaya başlaması kendine özgü teknikler geliştirmesine neden olmuştur.[70] Deep Purple grubu ilk yıllarında da türe damgasını vurmuştur fakat 1969 yılında vokalist Ian Gillan ve gitarist Ritchie Blackmore, gelişen heavy metal türünde grubu daha da yukarılara taşımıştır.[71] 1970 yılında Black Sabbath ve Deep Purple "Paranoid" ve "Black Night" ile İngiltere müzik listelerinde önemli konumlarda yer almışlardır.[72][73] Aynı yıl Uriah Heep grubu ilk albümü olanVery 'Eavy... Very 'Umble’ı ve UFO grubu ilk albümü olan UFO 1 albümünü yayımladılar. Bloodrock grubu da kendi adlarını taşıyan ve ağır gitar rifflerine, hırçın vokal tarzına ve sadistik, ürkütücü sözlere sahip olan Bloodrock albümünü piyasaya sürdü.[74] Budgie power trio kavramına yeni bir ses kattı.[75] Black Sabbath ve Uriah Heep yazdıkları okült sözlerde 1971 yılında yayımlanan Led Zeppelin’in dördüncü albümü Led Zeppelin IV’den etkilenmişlerdir.[76]
Atlantik Okyanusu’nun diğer tarafında gidişatı belirleyen grup Grand Funk Railroad’dur. 1970'ten 1976’ya kadar aktif olan grup en başarılı Amerikalı heavy metal grubudur. Başarılarını ise sürekli konser turlarında bulunmaya borçludurlar.[77] Amerikada bu dönemde bulunan diğer metal grupları ise Blue Öyster Cult (1972), Aerosmith (1973) ve Kiss (1974)’dir. Almanya’da Scorpions grubu 1972 yılında ilk albümleri olan Lonesome Crow’u yayımlamışlardır. Deep Purple’ın Machine Head (1972) albümünde virtüöz solistlik yapmış olan Blackmore, 1975 yılında Rainbow grubunu oluşturmak için Deep Purple’dan ayrılmıştır. Bu dönemde gruplar sürekli konserler ve ayrıntılı sahne gösterileri ile birçok hayran kazanmıştır.[52] Erken dönem gruplarının “heavy metal” veya “hard rock” türünde çalışıp çalışmadıklarına dair tartışmalar bulunmaktadır. Müziğin blues köklerini daha yakın olan ve melodiye vurgu yapan tür günümüzde “hard rock”dır. High Voltage albümü ile çıkış yapan AC/DC bu duruma örnektir. 1983 yılında Rolling Stone ansiklopedisinde AC/DC’den “avustralyalı heavy metal grubu”[78] olarak bahsedilmiştir. Rock tarihçisi Clinton Walker bu konuda “ AC/DC’yi 80'li yıllarda heavy metal grubu olarak tanıtmak o günlerde yanlış olduğu kadar bugün de yanlıştır. Onlar metal müzik kadar ağır olan rock 'n' roll grubudur.” demiştir.[79] Tanımların karıştırılması dışında kesin ayrımlar ve seyircinin tanımları da Ian Christie’ye göre birçok hard rock hayranını heavy metalin içine çekmiştir.[80]
Bazı konularda biraz uzlaşma vardır. Black Sabbath’dan sonra Britanya’da en önemli grup sayılabilecek olan ve 1974 yılında Rocka Rolla ile çıkış yapan Judas Priest grubu hakkında Ian Christie şöyle demiştir:
"1970'li yılların ortalarında heavy metal estetiği anlaşılmazdır, mitolojik bir varlık gibidir. Thin Lizzy’nin karamsar gitarı ve karmaşık ikili gitarlarındadır, Alice Cooper’ın sahne tekniklerindedir, Queen’in cızıtılı gitarı ve gösterişli vokalindedir ve Rainbow’un gürültü ortaçağ sorunlarındadır.... Judas Priest, hard rock’ın çeşitli ses paletini birleştirmek ve genişletmek için gelmiştir. İlk kez heavy metal kendi başına bir müzik türü olmuştur."[81]
1980'li yıllara kadar Judas Priest albümleri listelerde ilk 40'ta yer almamıştır. Birçok kişi için hızlı tempolu ve blues bulunmayan, daha temiz metalik sese sahip Sabbat sonrası heavy metal grubu olmuştur.[82] Heavy metalin yükselişe geçtiği dönemde birçok eleştirmen bu müzik türüne ilgi duymamıştır. Metalin görsel bir şov ve ticari bir sanat haline gelmesine itirazlar olmuştur[83] ama asıl tepki müzik ve söz tarzına karşı olmuştur. 1970'li yıllarda Black Sabbath’ın albümünü eleştiren Robert Christgau bu tür hakkında “donuk ve yozlaşmış... geri zekalı, ahlaksız sömürü.” demiştir.[84]
1970'li yılların ortalarında Punk rock, yaygınlaşan rock müzik türlerine ve o günün sosyal şartlarına bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Punk rock akımı, diğer rock türleri ve disco müzik tarzı nedeniyle 1970'lerin sonlarında heavy metal satışları düşüşe geçmiştir.[83] Aynı dönemde yeni kurulan British heavy metal grupları bu türün agresif ve yüksek enerjili yapısı ile "lo-fi" ve do it yourself fikirlerinden etkilenmişlerdir. Yeraltı olarak tanımlanabilecek metal grupları kendi kayıtlarını yapmaya ve küçük gruplara dağıtmaya bu dönemde başlamışlardır.[85] 1975 yılında kurulan Motörhead metal ve punk ayrımını derinleştiren ilk gruptur. 1977 yılında punk müziğin patlama yapmasıyla NWOBHM akımı da yükselişe geçmiştir. NME ve Sounds dergileri "New Wave of British Heavy Metal" akımını ön plana çıkartmaya çalışmıştır.[86] Iron Maiden, Saxon ve Def Leppard gibi NWOBHM grupları heavy metal türüne yeni bir enerji katmışlardır. Judas Priest ve Motörhead gibi gruplar sesin sertliğini arttırıp blues etkisini azaltmakla birlikte tempoyu da yükseltmişlerdir.[87] 1980 yılına gelindiğinde Iron Maiden, Saxon ve Motörhead albümleri İngiltere listelerinde ilk 10 sırada yer almaya başladılar. Daha az ticari başarı sağlayan Venom ve Diamond Head gibi gruplar da metal müziğin gelişmesine katkıda bulundular.[88] 1981 yılında Motörhead No Sleep 'til Hammersmith ile İngiltere listelerinde ilk konuma gelerek bu pozisyona kendi türünde yükselebilen ilk grup oldu.
1975 yılında Blackmore’un ayrılışıyla Deep Purple, 1980 yılında John Bonham’ın hayatını kaybetmesiyle de Led Zeppelin dağılmıştır. Aynı dönemde Black Sabbath konserlerinde ön grup olarak yer alan Van Halen grubunun gitaristi Eddie Van Halen’ın grubun adını taşıyan 1978 tarihli albümlerinin "Eruption" şarkısında çaldığı solo bir dönüm noktası olarak adlandırılmaktadır.[89][90] Yine bu dönemde Randy Rhoads ve Yngwie Malmsteen’in virtüözlüğü daha sonra neo-classical metal olarak adlandırılacak tarzı oluşturmuştur. Metal müziğe klasik müzik elementlerinin karışması Blackmore ve Uli Jon Roth ile gerçekleşmiştir.
Van Halen’in başarısından sonra metal müzik Güney California’da 1970'lerin sonunda gelişmeye başladı. Quiet Riot, Ratt, Mötley Crüe ve W.A.S.P. gibi gruplar bu dönemde klasik heavy metalden[91] ve sahne gösterilerinde glam rock türünden etkilendiler.[92] Glam metal türünün sözleri hedonizmden ve vahşi davranışlardan oluşuyordu. Glam metal hareketi benzer tarzı benimseyen Twisted Sister gibi gruplarla metal müziğin önemli türleri arasında yer almayı başarmıştır.
New Wave of British Heavy Metal’ın doğumu ve Judas Priest’ın 1980 yılında British Steel albümünü yayımlaması gibi olaylar heavy metalin popüleritesini çok hızlı bir biçimde 1980’lerin sonlarına doğru arttırmıştır. 1981 yılında kurulan MTV, grupların videolarını televizyonda yayımlamış ve satışların artmasını sağlamıştır.[93] Def Leppard’ın Pyromania için çektiği videolarla popüleritesini arttırmış ve Quiet Riot 1983 yılında Metal Health şarkısı ile Billboard listesinde ilk sıraya yükselmiştir. Heavy metalim yükselişini hızlandıran bir başka faktör de 1983 yılında US festival’da Heavy Metal Günü başlığında Ozzy Osbourne, Van Halen, Scorpions, Mötley Crüe ve Judas Priest gruplarının konser vermeleridir.[94] 1983 ile 1984 yılları arasında heavy metal satışları ABD’de tüm müzik türleri arasında %8 paya sahipken %20’lere kadar ulaşmıştır.[95] 1981 yılında Kerrang! dergisi ve 1984 yılında Metal Hammer dergisi yayın hayatına başlamıştır. 1985 yılında Billboard dergisi yaptığı açıklamada “Metal müzik dinleyici kitlesini oldukça genişletti. Artık genç erkeklerin baskınlığı yok. Metal dineyici kitlesi yaşlılardan, gençlerden ve daha çok kadından oluşuyor.” demiştir.[96]
1980'li yılların ortalarında glam metal ABD listelerinde, müzik televizyonlarında ve konserlerde daha çok yer alıyordu. Warrant, Poison ve Cinderella gibi yeni kurulan gruplar Mötley Crüe ve Ratt yanında popülerliklerini arttırmaya başlamıştı. Bu dönemde glam metal ile hard rock arasındaki tarz boşluğunu dolduran Bon Jovi, üçüncü albümü Slippery When Wet ile büyük başarı kazanmıştı. Aynı tarza sahip İsveçli grup Europe aynı yıl yayımladıkları (1986) The Final Countdown albümünün adını taşıyan şarkıları ile 25 ülkenin listelerinde birinci sırada yer aldılar.[97] 1987 yılında MTV sadece metal müziğe özgü olan Headbanger's Ball programını yayımlamaya başladı. Bir yandan ise heavy metal dinleyicisi yeraltı grupları ve popüler grupları dinleyenler olarak gruplaşmaya başladı.
Geniş bir dinleyici kitlesine hitap eden gruplardan biri de Guns N' Roses’dır. Los Angeles’taki diğer glam metal gruplarına göre daha vahşi ve tehlikeli bir tarz benimsemişlerdir. 1987 yılında Appetite for Destruction ‘ı yayımlamalarıyla birlikte Sunset Strip tarzını birkaç yıl tek başlarına devam ettirmişlerdir.[98] Ertesi yıl aynı L.A. hard-rock kulüp kültüründen beslenen Jane's Addiction grubu Nothing's Shocking ile çıkış yapmıştır. Albüm eleştirisinde Rolling Stone, Jane's Addiction grubunun Led Zeppelin’in gerçek mirasçısı olduğunu söylemiştir.[99] Grup, gelecek on yıl içerisinde popüler olacak "alternative metal" türünün ilk örneklerinden biri olarak tanımlanmıştır. Bunun yanında Winger ve Skid Row gibi gruplar glam metal türünün popülerliğini devam ettirmişlerdir.[100]
Heavy metal alttürleri’nin birçoğu ticari patlamanın yaşanmadığı 1980’ler öncesinde oluşmaya başlamıştır.[101]
Thrash metal türü 1980’lerin başında hardcore punk ve New Wave of British Heavy Metal’dan etkilenerek oluşmaya başlamıştır.[102] Şarkıların hızı bakımından speed metal ile benzerlik göstermektedir. Thrash metal türü ABD’de Bay Area thrash metalin ön plana çıkmasıyla popülerlik kazanmaya başlamıştır. Ürettikleri şarkılar glam metal ve diğer metal türlerine göre daha hızlı ve daha agresiftir.[102] Gitarda shredding tekniği önplana çıkartılmış ve sözlerde ürkütücü bir dille nihilist düşünceler ya da sosyal konular işlenmiştir. Thrash metali “rap müziğin uzaktan kuzeni” olarak tanımlayanlar da olmuştur.[103]
Thrash’in Büyük Dörtlüsü olarak anılan Metallica, Anthrax, Megadeth ve Slayer ile bu tür popülerliğini oldukça arttırmıştır.[104] Avrupa’ya ise bu tarzı üçü de Almanya’da kurulan Kreator, Sodom ve Destruction taşımıştır. San Francisco Bay Area'dan Testament ve Exodus, New Jersey'den Overkill ve Brezilya’dan Sepultura da bu türün gelişmesine katkıda bulunmuştur. Oluşumundan itibaren 10 yıl içerisinde hayran kitlesini oluşturan Thrash metal, Metallica’nın Master of Puppets ve ...And Justice for All albümleri başta olmak üzere Megadeth ve Anthrax’ın kayıtları ile Billboard listelerinde ilk 40 pozisyonda yer almıştır.[105]
Slayer, Big Four içerisinde daha az ticari başarı gösterse de Kerrang! tarafından tüm zamanların en heavy albümü olarak adlandırılan Reign in Blood adlı albüme sahiptir.[106] 20 yıl sonra Metal Hammer aynı albümü son yirmi yılın en iyi albümü olarak adlandırmıştır.[107] Slayer, şiddet ve nazizm gibi konuları işlediğinden neo-nazi ve skinhead benzeri oluşumlar da hayran kitleleri içerisinde yer almıştır.[108] 1990'lı yıllara gelindiğinde thrash metal en başarılı dönemine ulaşmıştır.[109] Metallica’nın 1991 yılında yayımladığı ve grubun adını taşıyan albümleri Billboard listelerinde ilk sıraya,[110] Megadeth’in 1992 yılında yayımladığı Countdown to Extinction albümü ikinci sıraya,[111] Anthtax ve Slayer ilk ona,[112] Testament ve Sepultura ise ilk 100’e kadar yükselmiştir.[113]
Thrash, gelişmesini devam ettirirken daha aşırı türlere ayrılmıştır. MTV News’e göre Slayer’ın müziği death metalin ortaya çıkmasını sağlamıştır.[115] NWOBHM gruplarından biri olan Venom da bu türün ortaya çıkmasına katkıda bulunmuştur. Hem Kuzey Amerika’da hem de Avrupa’da gelişmeye başlayan death metal hareketinin en önemli figürleri küfür ve satanizm olmuştur. Florida'da kurulan Death ve Bay Area'da kurulan Possessed bu türün bilinen gruplarındandır. Metalin bu alt türü ismini Possessed grubunun 1985 yılında yayımladığı Seven Churches albümünün “Death Metal” adlı şarkısından almaktadır.
Death metal, thrash ve hardcore’un hızı ile agresifliğini şiddet ve satanizm ile birleştirmiştir.[116] Death metal vokal olarak brutal vokal ve yüksek tondan çığlıkları barındırmaktadır.[117] Vokalin yanında derin, agresif, düşük tonlu ve yüksek distortion sahibi gitar[116] ile çok hızlı vuruşlardan oluşan davul ritimleri bulunur. Müziğin temposu çok sık değişmektedir.
Death metal grupları da thrash metal gibi gelişen tiyatral özellikleri reddetmiş ve gösterilerinde özel bir kostüm kullanmayıp günlük kıyafetler seçmiştir.[118] Bu konunun tek istisnası Deicide grubundan Glen Benton’dır. Sahne gösterilerine alnına ters haç damgalayarak ve zırh giyerek çıkmıştır. Morbid Angel grubu neofaşizm imgelerini kullanmıştır.[118] Bu iki grup ile Death ve Obituary grupları 1980'li yıllarda Florida’da gelişmeye başlayan death metal kültürünün öncüleridir. İngiltere’de gelişen ve benzer bir tarz olan grindcore’un öncü grupları Napalm Death ve Extreme Noise Terror grupları anarcho-punk akımından etkilenmişlerdir.[116]
Black metalin ilk akımı 1980'li yılların ortalarında Britanya’dan Venom, Danimarka’dan Mercyful Fate, İsviçre’den Hellhammer ve Celtic Frost ile İsveç’ten Bathory önderliğinde başladı. 1980’lerin sonlarına doğru Norveç’ten Mayhem ve Burzum gibi gruplar ikinci akıma önderlik etti.[119] Black metal tarz ve prodüksiyon olarak değişkenlik göstermektedir. Ancak genel olarak aşırı tondaki vokaller, yüksek distortion sahibi aynı tonda devam eden gitar sesleri ve karanlık atmosfer kullanılır.[117] Ayrıca kasıtlı olarak lo-fi prodüksiyona ve dış seslere de yer verilir.[120] Çoğu black metal grubu ilhamını paganizmden almaktadır ve Hristiyanlık öncesi dönemi vurgulamaktadır. Satanist temalar da ayrıca yaygındır.[121] Birçok black metal grubu metal, folk, klasik müzik, electronica ve avant-garde türlerinin sesleri ile de denemeler yapmaktadır. Darkthrone grubunun davulcusu Fenriz bu durum hakkında “ Prodüksiyon, sözler giyiniş tarzları ve çirhin, ham ve korkunç şeyler için bir şeyler yapmaları gerekiyordu. Genel bir ses yoktu.” demiştir.[122]
1990’larda Mayhem corpsepaint makyajıyla sahneye çıkıyordu ve bu makyaj türünü diğer black metal grupları da benimsemişlerdi. Bathory, Viking metal ve folk metal hareketinden etkilenmiş ve Immortal bu türe hız kazandırmıştır. 1990’ların başında İskandinavyalı black metal gruplarının adları şiddet olayları ile birlikte anılmaya başlamış ve Burzum ile Mayhem grupları kilise yakma olayları ile ilişkilendirilmiştir.[123] Death metalin artan ticari başarısı karşısında özellikle Norveç’teki yeraltı metal grupları black metal hareketini desteklemeye başlamışlardır.[124] Gorgoroth grubunun eski vokalisti Gaahl, "Black Metal hiçbir zaman dinleyiciye ulaşmak için değildi.... Bizim ortak düşmanımız vardı: Hristiyanlık, sosyalizm ve demokrasiyi ayakta tutan her şey." demiştir.[122]
1992 yılına gelindiğinde black metal İskandinavya dışında Almanya, Fransa ve Polonya’da da gelişmeye başladı.[125] 1993 yılında Burzum’dan Varg Vikernes’in Mayhem grubundan Euronymous’u öldürmesiyle medyanın ilgisi bu türe yöneldi.[122] 1996 yılında diğer türler durgunlaşmaya başladığında[126] Burzum ve Finlandiyalı grup Beherit karanlık atmosferi sürdürmeye devam etti. Aynı yıl İsveçli Tiamat ve İsviçreli Samael grupları önderliğinde senfonik black metal türü oluşmaya başladı.[127] 2000'li yılların başlarına gelindiğinde Metal Hammer dergisinin Iron Maiden’dan sonra en başarılı metal grubu olarak nitelendirdiği Cradle of Filth gibi Norveçli grup Dimmu Borgir black metal türünü genele daha da yaklaştırdı.[128][129]
1980'li yılların sonlarında death ve black metal türlerinin sertliğine bir tepki olarak ortaya çıkmıştır.[130] Kuzey Amerika’da nispeten yeraltı bir tarza sahip olmasına karşın Avrupa’da, Japonya’da ve Güney Amerika’da oldukça geniş hayran kitlesine ulaşmıştır. Power metal daha çok canlı, epic melodiler ile cesaret ve hoşnutluğu ön plana çıkaran temalar ortaya koymuştur.[131] Sahip olduğu ses 1980'li yılların ortalarında Alman Helloween grubu tarafından güçlü riffler, melodik yaklaşım ve Judas Priest ile Iron Maiden’a benzer olarak yüksek perdeli temiz vokal tarzıyla thrash metalin hızı ve enerjisinin birleştirilmesiyle oluşturulmuştur.[132]
İsveç’den HammerFall, İngiltere’den DragonForce ve Florida’dan Iced Earth gibi geleneksel power metal grupları sahip oldukları sesleri klasik NWOBHM tarzına borçludurlar.[133] Florida'dan Kamelot, Finlandiya’dan Nightwish, İtalya’dan Rhapsody of Fire, New York'tan Manowar ve Rusya’dan Catharsis gibi pek çok power metal grubu klavye tabanlı "senfonik" seslere ve bazen orkestra ya da opera sanatçılarına yer verirler. Power metal, Brezilya’dan Angra ve Arjantin’den Rata Blanca gibi grupların popular olduğu Japonya ve Güney Amerika’da geniş hayran kitlesine sahiptir.
Power metal, Rush ve King Crimson gibi kompleks bestelere sahip progressive metal ile yakın ilişkilere sahiptir. Progressive metal, ABD’de Queensrÿche, Fates Warning ve Dream Theater gibi yenilikçi gruplarla 1980'li yılların ortalarında ortaya çıkmıştır. Progressive metal ile power metalin seslerinin birleşimi New Jersey’den Symphony X grubunın gitaristi Michael Romeo ile gerçekleşmiştir.[134]
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.