Remove ads
Amerikalı rock müzik grubu Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Bon Jovi, 1983 yılında ABD'nin New Jersey eyaletinde vokalde Jon Bon Jovi gitarda Richie Sambora, davulda Tico Torres, klavyede David Bryan, bas gitarda Alec John Such'dan oluşan klasik kadrosu ile Jon Bon Jovi tarafından kurulan Amerikalı rock grubu. Grubun ilk bas gitaristi Alec John Such'ın 1994 yılında, 30 yıl boyunca grubun gitaristi ve şarkı yazımında Jon Bon Jovi'nin en önemli partneri olan Richie Sambora'nın ise 2013 yılında gruptan ayrılmasından sonra 1995 yılından beri basta Hugh McDonald 2013'ten beri gitarda ise Phil X yer almaktadır.
Bon Jovi | |
---|---|
Genel bilgiler | |
Başladığı yer | New Jersey, ABD |
Etkin yıllar | 1983'ten günümüze |
Resmî site | www.bonjovi.com |
Üyeler | Jon Bon Jovi Tico Torres David Bryan Phil X Hugh McDonald |
Eski üyeler | Alec John Such Richie Sambora |
Jon Bon Jovi'nin 1982 yılında kaydettiği Runaway adındaki şarkısının New York ve çevresindeki radyo istasyonlarında en çok çalınan şarkılardan biri olmasının ardından Mercury Records ile 1983 yılında yapılan albüm anlaşmasını takiben kurulan grubun kendi adını taşıyan ilk albümü 1984 yılında yayınlandı. Grup asıl büyük çıkışını 1986 yılında yayınlanan üçüncü albümü Slippery When Wet ile gerçekleştirdi. Albümde yer alan You Give Love a Bad Name, Livin' on a Prayer ve Wanted Dead Or Alive şarkılarıyla birlikte grup dünya çapında büyük bir üne erişti. 1988 yılında yayınlanan New Jersey albümü de benzer bir başarı yakaladı.[1] Grup, New Jersey albümünün ardından çıkılan dünya turnesinin sonunda, yedi yıldır aralıksız albüm çalışmaları ve arka arkaya uzun turnelerin grup üyelerinde yarattığı tahribat neticesinde bir süre ara verdi. Bu arada Jon Bon Jovi ve Richie Sambora kendi solo albümlerini yayınladılar. Grubun dağılacağı söylentilerine rağmen dört senelik bir aradan sonra 1992 yılında yayınlanan Keep The Faith albümü ile grup müzik dünyasına geri döndü. 90'lı yıllarda da büyük kitlelere ulaşmaya devam eden grubun 1994 yılında yayınlanan best of albümü Cross Road içerisinde yer alan iki yeni şarkıdan biri olan Always, Amerikan müzik listeleri'nin ilk onunda altı ay boyunca yer alarak Bon Jovi kariyerinin en başarılı single çalışması oldu. 1995 yılında Bon Jovi'nin kariyerinin en karanlık ve en olgun albümü olarak nitelendirilen These Days yayınlandı. Albüm için çıktıkları büyük dünya turnesinin ardından bir kez daha ara verme kararı alan grup, solo projelerle geçen beş senelik aradan sonra 2000 yılında yayınlanan Crush ve albümde yer alan It's My Life şarkısı ile büyük bir geri dönüş gerçekleştirerek genç ve yeni bir hayran kitlesi edindi. Grup, 2005 yılında yayınlanan Have A Nice Day albümünde yer alan Who Says You Can't Go Home şarkısının Country müzik dünyasındaki başarısından sonra 2007 yılında baştan sona Country etkileşimli Lost Highway albümünü yayınladı. 2009 yılında ise "Lost Highway" albümünün ardından grubun rock & roll'a geri dönüş olarak nitelendirdikleri 11. stüdyo albümü The Circle yayınlandı. 2013 yılında turne esnasında grubun 30 yıllık gitaristi Richie Sambora'nın beklenmedik ayrılışından sonra grup turneyi Kanadalı gitarist Phil X ile tamamladı. Richie Sambora'nın yer almadığı ilk Bon Jovi albümü This House Is Not For Sale 2016 yılında yayınlandı. Grubun on altıncı ve son stüdyo albümü Forever ise 2024 yılının Haziran ayında yayınlandı.
Heavy Metal ile rock ve pop arasındaki boşluğu köprü görevi görerek doldurmasıyla bilinen Bon Jovi[2], 90'larda MTV'nin gerçekleştirdiği MTV Unplugged serisine ilham kaynağı oldu.[3] Bon Jovi, kariyeri boyunca on altı stüdyo albümü, iki derleme albüm, bir akustik albüm ve bir de konser albümü yayınladı. Tüm dünyada günümüze dek 130 milyonluk[4][5] albüm satışı yakalayan grup, Kuzey Amerika, Güney Amerika, Avrupa, Asya, Afrika ve Avustralya'da çeşitli şehirlerde toplam 50 ülkede 3000 konser verdi ve 35 milyon kişi canlı performanslarını izleme şansı buldu.[6] 2018 yılında Rock and Roll Hall of Fame tarafından onurlandırılan Bon Jovi,[7] 2006 yılında İngiltere'de UK Music Hall of Fame tarafından onurlandırıldı[7] ve İngiliz Q dergisinin 2004 yılında hazırladığı Tüm Zamanların En Büyük Elli Grubu sıralamasında 14. sırada yer aldı.[8] 2004 yılında Amerikan Müzik Ödüllerinde Yaşam Boyu Onur ödülü,[9] 2005 yılında ise Dünya Müzik Ödülleri'nde tüm dünyada 100 milyonu aşan albüm satışları nedeniyle Elmas Ödülü ile onurlandırıldı.[10]
Müzik yapıp sahne almaya 1975 yılında ilk grubu "Raze"'i kurarak ve okulundaki bir yetenek yarışmasına katılarak başlayan Jon Bon Jovi, 1978'de liseden arkadaşı ve ileride Bon Jovi grubunun klavyecisi olacak olan David Bryan ile birlikte rythm & blues şarkıları çaldıkları "Atlantic City Expressway"'i kurdu. Okul danslarında ve bazı yerel barlarda sahne almaya başladılar. Kısa sürede New Jersey'deki kulüplere itibar kazandılar. David Bryan 1979'un sonunda müzik eğitimi almak üzere New York'taki ünlü müzik okulu Juilliard'a girerken, Jon Bon Jovi ise "The Rest" adlı guruba katıldı. The Rest ile çalışması, ona şarkı yapısı ve müziğin nasıl kaydedileceği konusunda daha fazla şey öğrenme fırsatı sağladı ve ona daha çok hard rock odaklı kendi şarkılarını yazma ve icra etme fırsatı verdi. Ortağı ve grup lideri Jack Ponti ile birlikte yazdığı bu şarkılardan biri olan "Shot Through The Heart", Bon Jovi'nin ilk albümünde yer alacaktı. The Rest'in en büyük başarısı, New Jersey'deki Hall & Oates'in 20.000 kişilik bir kalabalık önünde açılış grubu olmasıydı. Ancak plak şirketlerinin ilgisizliği nedeniyle hayal kırıklığına uğrayan Jack Ponti, grubu dağıtmaya karar verdi.
1980 yılının sonbaharında liseyi bitiren Jon Bon Jovi, ses teknisyeni ve prodüktör olan kuzeni Tony Bongiovi'nin New York'ta sahibi olduğu Power Station stüdyolarında çalışmaya başladı. Haftalık 50 dolar kazanan Jon Bon Jovi, stüdyoda müzisyen veya teknisyen olarak çalışmıyordu, stüdyonun temizliğinden, getir götür işlerinden ve kahve servisinden sorumluydu. Bu durumdan şikayetçi olmamakla beraber çeşitli müzisyenleri izleyip bazen onlara eşlik ediyordu. Boş zamanlarda ise şarkılar besteliyor ve kiraladığı ucuz müzisyenlerle kayıtlar yapıyordu. Jon Bon Jovi ilk kayıt deneyimini 19 yaşındayken yaşadı. Bir gün Disco yapımcısı Meco stüdyoda Star Wars'un christmas albümünü kaydederken Jon Bon Jovi yerleri süpürüyordu. Meco, şarkı için doğru vokalisti bulmakta zorlanıyordu ve Jon'a, kendisinin ilk profesyonel kaydı olan (John Bongiovi adıyla anılan) "R2-D2 We Wish You a Merry Christmas" şarkısını söylemesini önerdi. John Williams'ın yazıp bestelediği, yapımcılığını Tony Bongiovi'nin üstlendiği şarkı Christmas with the Stars albümünde yer aldı.[11] Stüdyodaki çalışmaları esnasında, gitarist Aldo Nova ve Aerosmith vokalisti Steven Tyler gibi çok sayıda müzisyenle kişisel olarak tanışma fırsatı yakaladı. Queen, The Rolling Stones ve David Bowie gibi sanatçıları stüdyoda kayıt esnasında görme fırsatı buldu. Big Apple'da kaldığı süre boyunca bölgedeki barlarda çeşitli gruplar için çalarak ekstra para kazandı ve daha sonra David Bryan ile birlikte "John Bongiovi And The Wild Ones"'ı kurdu. David Bryan daha sonra Juilliard Konservatuvarı'ndaki eğitimini bırakıp kalıcı olarak Jon Bon Jovi'ye katıldı. Jon Bon Jovi boş zamanını kuzeninin stüdyo boşken kaydetmesine izin verdiği bazı şarkıları yazmak için değerlendirdi; bunlardan biri Billy Squier'la, diğeri ise Southside Johnny ile kaydedildi. Southside Johnny, Jon Bon Jovi'den o kadar etkilendi ki, "Jon Bongiovi And The Wild Ones"'ı bazı yerel gösterilerinin açılışını yapmaya davet etti. Jon Bon Jovi, 1982 yılında davulda E Street Band'den Roy Bittan, gitarda Tim Pierce, davulda Frankie LaRocka ve bass gitarda Hugh McDonald'ın da aralarında bulunduğu profesyonel müzisyenlerden oluşan bir kadroyu bir araya getirerek farklı plak şirketlerine gönderdiği dört demo kaydetti, ancak plak şirketlerinin dikkatini çekmeyi başaramadı. 1982 yılının Haziran ayında bir yaz gecesi kaydettiği "Runaway"'i New York'ta yerel bir radyo olan WAPP 103.5 FM deki bir DJ'e dinletti. Şarkıyı çok beğenen Chip Hobart ismindeki DJ, şarkıyı radyonun hazırlayacağı amatör şarkıcıların şarkılarının yer aldığı derleme albüme koymaya karar verdi. Şarkı albüme girdi, Runaway kısa sürede sadece New York ve çevresinde değil Detroit, Denver, Tampa ve Minneapolis radyolarında en çok çalınan şarkılardan biri oldu.
Plak şirketleri vakit kaybetmeden grubu olmadan menajeri olmadan ve bir plak şirketi ile anlaşması olmadan tek başına Runaway gibi bir hiti yaratan bu gencin peşine düştü. Jon Bon Jovi, 1983 yılının Mart ayında Polygram/Mercury Records ile kontrat imzaladı. Fakat bir grubu yoktu. Runaway, Power Station stüdyolarında çeşitli müzisyenlerle beraber kaydedilmişti. Jon Bon Jovi, ilk olarak lise arkadaşı olan ve o sırada Rutgers Üniversitesi'nde 4.0 genel not ortalaması ile Tıp'a hazırlık okuyan David Bryan'ı grupta çalması için ikna etti. Ardından New Jersey'deki gruplarda bas gitar çalan Alec John Such ile tanıştı. Alec John Such'ın vasıtasıyla Franke & The Knockouts isimli grupta davul çalan Tico Torres'i grupta çalmaya ikna ettiler. Alec John Such ve Tico Torres daha önce New Jersey'de efsanevi bir yerel grup olan "Phantom's Opera"'da beraber çalmışlardı. Jon Bon Jovi'nin arkadaşı ve komşusu Dave Sabo ("The Snake"), "Runaway"i destekleyen kısa bir turne için gitar çalmak üzere seçildi, ancak gruba resmi olarak hiç katılmadı.[12] Dave Sabo ve Jon Bon Jovi birbirlerine, ilk başaranın diğerine yardım edeceğine dair söz verdiler. Dave Sabo daha sonra Skid Row grubunu kuracak ve Jon Bon Jovi onu menajarleriyle tanıştırarak albüm anlaşması yapmasını sağlayacaktı. Grup, küçük topluluklar önünde kulüp konserleri vermeye başladı. Alec John Such o dönemde başka bir grupta beraber çaldığı gitarist Richie Sambora'yı gruba katılmaya ikna etmek için bu konserlerden birine davet etti. O sıralar bir plak şirketi ile anlaşması olan fakat albümleri hiçbir zaman çıkmayacak olan "Message" isimli grupta çalan ve Kiss için seçmelere katılan Richie Sambora izlediği konserden sonra Jon Bon Jovi'nin yanına giderek birlikte çalmayı teklifi etti. Jon Bon Jovi' de deneyimli bir gitarist arıyordu ve birkaç gün sonra Richie Sambora'yı arayıp beraber çalmayı önerdi. Richie Sambora ilk çalışmada grup üyelerini etkilemeyi başarmıştı. Böylece gelecekte grubun Jon Bon Jovi'den sonraki en popüler elemanı olacak olan gitarist Richie Sambora gruba katılmış oldu.[13] 1983 yılının Eylül ayında New York Madison Squere Garden'da gerçekleşen ZZ Top konserinde alt grup olarak çıktılar. Burada Alec John Such sahneye silahla çıktı ve onu seyircilere doğrulttu. Gösterinin sonunda polis onu tutukladı ama sonunda her şey para cezası ve bir daha yapmama sözüyle sona erdi. Grubun menajerliğin, o yıllarda Mötley Crüe''nun menajerliğini yürüten Doc McGhee üstlenmişti. Doc McGhee, Bon Jovi ile anlaştıktan sonra tüm enerjisini Bon Jovi'yi dünyanın en büyük gruplardan biri yapmaya adadı. Jon Bon Jovi bir grup adı istiyordu. Richard Fischer'in arkadaşı ve Doc McGhee'nin bir çalışanı olan Pamela Maher, Van Halen gibi diğer ünlü iki kelimeli grupları örnek alarak kendilerine Bon Jovi adını vermelerini önerdi. Grubun ismi olarak ise Bon Jovi'de karar kılındı. Grup albüm öncesinde ABD'nin doğu yakasını dolaştıkları kısa bir bar turnesine çıktı. Böylece canlı şov deneyimleri artıyor kayıt için malzeme hazırlıyorlardı.
Bon Jovi'nin kendi adını taşıyan ilk albümü 21 Ocak 1984'te yayınlandı. Single olarak yayınlanan Runaway, Amerikan müzik listelerinde Top 40'a girerek Bon Jovi'ye kariyerinin ilk hitini kazandırdı. Grup ABD'de Scorpions'ın alt grubu olarak sahneye çıktı. 11 Ağustos 1984 tarihinde MSG, Whitesnake ve Scorpions ile birlikte Japonya'da "Super Rock Festivali"ne katıldılar. Bon Jovi'nin festival kapsamında verdiği konserler beklenmedik derecede büyük ilgi gördü. Albüm Japonya'da altın plak ile ödüllendirdi Bon Jovi ise Japonya'da yılın grubu seçildi. Avrupa'da ise Kiss'in alt grubu olarak sahne aldılar. Grup, albüm için oldukça olumlu eleştirilerde bulunan İngiliz rock müzik dergisi Kerrang! tarafından yılın en iyi yeni grubu seçildi. 1984 yılının Kasım ayında turne sona erdikten sonra grup hemen yeni albüm çalışmalarına başladı.
Grup ikinci albümü Philadelphia'da altı haftada kaydetti. 1985'in Mart ayında grubun ikinci albümü 7800° Fahrenheit yayınlandı. Albümden yayınlanan iki single Only Lonely ve In And Out Of Love ABD'de Billboard Hot 100 listesine girdi ve albüm gruba ABD'deki ilk altın plağını kazandırdı. Albümün yapım aşaması esnasında Tico Torres ve Alec John Such'ın eşlerinden boşanması, ilk albüm yayımlanmadan önce Jon Bon Jovi'nin bugünkü eşi, o zamanki sevgilisi Dorethea Hurley'den ayrılması gibi sebeplerin de etkisi ile albümdeki şarkıların büyük bir kısmı ayrılık acısından bahsetmekteydi. Kayıt aşamasının tüm Bon Jovi albümleri içerisinde en sıkıntılı olan albüm olduğunu belirten Jon Bon Jovi albümün hazırlanış süreci ile ilgili şu yorumu yapmıştı;
İlk albümü yapmak için tüm hayatım boyunca uğraşmıştım ikincisini yapmamız için ise sadece 6 haftamız vardı. Bu albümü yaptığımızda beşimiz de bir dairenin içinde iki odada beraber uyuyorduk. Albüm çıktığında iyi hissediyorduk ve albümü sevmiştik fakat daha iyi bir albüm olabilirdi. Çok deneyimsizdik ve hala büyüme çağındaydık.
Albümün yayınlanmasını takiben grup turneye ilk albümleri ile birlikte büyük bir dinleyici kitlesi edindikleri Japonya'dan başladı. Japonya ve Avrupa'da ana grup olarak sahne aldılar ve ilk kez İngiltere'de düzenlenen Donnington Monsters of Rock festivaline katıldılar. Grup ABD'de dönemin popüler gruplarından Ratt ile birlikte 6 aylık bir turne gerçekleştirdi. Grup o sene Texas Jam Festivali ve 22 Eylül 1985 tarihinde Illinois Memorial Stadyumunda Amerikalı çiftçiler yararına düzenlenen Farm Aid konserine de katıldı. Jon Bon Jovi ve Richie Sambora Farm Aid için Heart Of America şarkısını besteledi ve sahnede bu şarkıyı seslendirdiler.
Grup 1985 yılının Aralık ayında turne biter bitmez üçüncü albümlerinin hazırlıklarına başladı. İki orta derecede başarılı albümden sonra grup elde edecekleri büyük başarının üçüncü albümlerine bağlı olduğunu ve bu albümün ya tamam ya devam albümü olduğunu düşünüyordu. Bunun için Loverboy ile yaptığı çalışmalarla ünlü olan Kanadalı prodüktör Bruce Fairbairn ile anlaştılar ve ilk defa profesyonel bir şarkı yazarı olan Desmond Child ile beraber çalıştılar. Grup albümü Kanada'nın Vancouver şehrinde kaydetti. 18 Ağustos 1986'da Slippery When Wet adı altında yayınlanan grubun üçüncü albümü, Bon Jovi'nin kariyeri için bir dönüm noktasıydı. Slippery When Wet Bon Jovi'yi zirveye taşıyan albüm oldu. ABD'de Billboard 200 albüm satış listesinde sekiz hafta 1 numarada yer alan albümden yayınlanan You Give Love a Bad Name ve Livin' on a Prayer singleları da Billboard Hot 100 single listesinde 1 numaraya kadar yükselirken üçüncü single Wanted Dead Or Alive ise ilk ona girmeyi başardı.[14] Albümün başarısı birçok ödülü de beraberinde getirdi. Slippery When Wet, 1987'de Billboard dergisi tarafından yılın en çok satan albümü olarak belirlenirken,[15] Livin' On A Prayer, Jukebox Association Of America tarafından yılın en çok çalınan şarkısı olarak belirlendi. Bon Jovi ise Amerikan Müzik Ödülleri'nde de Yılın Grubu ödülünü kazanırken[16] MTV Video Müzik Ödülleri'nde Livin' on a Prayer ile En İyi Sahne Performansı Videosu ödülünü kazandılar,[17] People's Choice Ödülleri'nde ise Yılın En İyi Rock Grubu olarak seçildiler.[18]
Grup, 1986 yılının Ağustos ayında Japonya'dan başladıkları ve 15 ay süren turne boyunca 220 konser verdi. 1987 yılının Ağustos ayında İngiltere'de düzenlenen Donnington-Monsters of Rock'a ana grup olarak katıldılar. Grubun biste söylediği We Are an American Band şarkısına Kiss grubunundan Gene Simmons ile Paul Stanley, Twisted Sister grubundan Dee Snider ve Iron Maiden grubundan Bruce Dickinson eşlik etti. Konser, 70.000 kişinin katılımıyla o güne kadarki en fazla katılımın gerçekleştiği Donnington-Monsters of Rock festivaliydi. Turne, Eylül ve Ekim ayı içerisinde gerçekleşen Avustralya, Yeni Zelanda ve Japonya konserlerinin ardından 1987 yılının Ekim ayında Hawai'de sona erdi.[19] Albüm yılın en çok satan albümü turne ise yılın en başarılı turnesi idi. Daha fazla kanıtlayacak bir şey olmadığını düşünen grup bir an önce geldikleri yerin tesadüf olmadığını ve Slippery When Wet'in rastlantılarla gelen bir başarı olmadığını ispat etmek için hiç dinlenmeden yeniden stüdyoya girdi.
Dördüncü albümlerinin besteleri için tekrardan Desmond Child, prodüksyon için ise yine Bruce Fairbairn ve Bob Rock'la işbirliği yaptılar. Başlangıçta "Sons of Beaches" adını alacak iddialı otuz dört yeni şarkıyla yeni albümü ikili albüm olarak yapmayı planladılar. Ancak plak şirketinin bu fikre sıcak bakmaması nedeniyle albümü kaydettikleri Vancouver'daki şarkıları dinlettikleri elli gencin geri bildirimlerinden sonra grup, albümü on iki şarkıyla sınırladı. Bon Jovi, doğup büyüdükleri yerden ilham alarak New Jersey adını verdikleri dördüncü albümünün yayınlanmasından önce bir parti ve basın toplantısı düzenledi. Etkinlik, albümün halka sunulmasından bir ay önce New York'taki Roseland Balo Salonu'nda gerçekleşti ve ABD'de uydu aracılığıyla canlı olarak yayınlandı. Albüm 19 Eylül 1988 tarihinde tüm dünyada aynı anda satışa sunuldu. New Jersey, Bon Jovi'nin İngiltere'deki ilk 1 numara albümü olarak İngiltere albüm satış listelerine 1 numaradan giriş yaptı ve 2 hafta 1 numarada yer aldı.[20] ABD'de 4 hafta 1 numarada yer alan albümden[21] iki tane bir numara single çıktı. Bad Medicine ve I'll Be There for You.[22] Albümden yayımlanan diğer üç single Born to Be My Baby, Lay Your Hands on Me ve Living in Sin'in de ilk ona girmesi[22] ile albüm rock müzik adına bir rekor olan Billboard Hot 100 listesinde beş tane ilk ona giren single içeren ilk ve tek hard rock albümü unvanını ele geçirdi. Bu rekor hala herhangi bir rock grubu tarafından ele geçirilememiştir. Erotik sahneler içeren "Living in Sin" video klibi MTV sansürüne takılsa da daha sonra yeniden kurgulanan klip sıkça müzik kanalında gösterildi.
Bon Jovi, Ağustos 1989'da 160.000 kişinin katılımı ile gerçekleşen Moscow Music Peace Festival'da ana grup olarak sahne aldı. Lenin Olimpiyat Stadı'nda yapılan etkinliğin iki amacı vardı; Rus gençleri arasında hızla artış gösteren alkol ve uyuşturucu bağımlılığına dikkat çekmek ve yıllarca kapılarını Amerikan tarzı hayata kapatan Rusya'nın kapılarını Amerikan tarzı rock n roll'a açmaktı. Nitekim Rus hükûmetinin Rusya'da konser vermesi için izin verdiği ilk batılı grup Bon Jovi oldu. New Jersey albümü ise Sovyet Rusya'da devlete bağlı bir şirketten yayımlanan ilk yabancı albüm oldu; daha önce ne Beatles'ın ne de Rolling Stones'un albümleri Rusya'da yayınlanmamıştı. İki gün süren etkinlik yaklaşık 100.000 kişinin katılımıyla gerçekleşti ve 59 ülkede canlı olarak yayınlandı.
Aynı yıl Jon Bon Jovi ve Richie Sambora MTV Video Müzik Ödülleri'nde sahne alarak Livin' on a Prayer ve Wanted Dead or Alive şarkılarını sadece iki akustik gitar ile çaldılar. Büyük etki yaratan performans MTV'nin düzenleyeceği MTV Unplugged serisine ilham kaynağı olmuştur. Jon Bon Jovi'ye göre ise bu çok büyük bir mesele değildi şarkılarını zaten akustik gitarla yazıyorlardı bu yüzden doğallıklarını bozmadan şarkılarını akustik şekilde çalabilirlerdi. Bu performansın Unplugged serisinin başlangıcına yapmış olduğu etki kadar akustik şarkıların artışının da esas kaynağı olarak gösterilmektedir.[23]
1988 yılının Ekim ayında İrlanda'nın Dublin şehrinde başladıkları dünya turu 1990 yılının Şubat ayında Meksika'nın Guadalajara şehrinde aynı gün içerisinde verdikleri iki stadyum konseri ile sona erdi. Turne boyunca 240 konser veren grubun büyük başarılara imza attığı bir buçuk yıl süren uzun dünya turnesi sonunda grup üyeleri hem bedenen, hem zihnen, hem de duygusal olarak iflasın eşiğine gelmişlerdi. Turne esnasında sık sık kavga etmişler ve kopma noktasına gelmişlerdi. Turne bittiğinde grubun geleceği belirsizdi. Grup üyeleri birbirine hoşça kal bile demeden beşi de farklı uçaklara binip kendi yollarına gittiler.
Richie Sambora, ilerleyen yıllarda yaptığı bir demeçte grubun New Jersey turnesinin sonundaki halini şöyle anlatmıştır;
Geriye dönüp o zamanlara baktığımda çok kötü olayların olduğunu hatırlıyorum. Turne bittiğinde hepimiz birer yaşayan ölüye dönmüştük. Turne bittiğinde birbirimize hoşça kal bile demedik. Hepimiz farklı uçaklara bindik. Kimse umursamıyordu.
New Jersey turnesinin ardından grup ilk defa yeni albüm çalışmaları için stüdyoya girmeyip ara vermeyi uygun gördü. 1990 yılı başında turneyi tamamlamak üzereyken bazı İngiliz dergileri beşlinin sözde ayrılığıyla ilgili yalan haberler yaymaya başladı. Kerrang! dergisi Tico Torres'in gruptan ayrıldığını yazdı ve The Sun, Richie Sambora'nın paradan kendisine düşen paydan memnun olmadığı için ayrılmak istediğini ve Cher ile çalışacağını belirtti, ancak grup daha sonra bunları yalanladı. Bu arada Jon Bon Jovi hiç hesapta yokken Young Guns II filminin müziklerini hazırlamaya başladı. Young Guns II filminin müziklerini içeren Jon Bon Jovi'nin ilk solo albümü Blaze of Glory, 1990 yılının Temmuz ayında yayımlandı. Albümden yayınlanan ilk single Blaze of Glory, Amerikan müzik listelerinde bir numaraya kadar yükseldi.[24] Jon Bon Jovi, Blaze of Glory ile en iyi film müziği dalında Altın Küre Ödülü'nü,[25] Amerikan Müzik Ödülleri'nde ise En iyi Pop/Rock Şarkısı ödülünü kazandı[26] ve Grammy ile Oscar'a aday oldu. 1991 yılında David Bryan "Netherworld" filminin müziklerini hazırladı. Richie Sambora ise ilk solo albümü Stranger in This Town'ı yayınladı. Blues etkilerinin oldukça fazla hissedildiği albümde davul ve klavyede Richie Sambora'nın Bon Jovi'den grup arkadaşları olan Tico Torres ve David Bryan da yer alırken Mr. Bluesman şarkısında ise en büyük idolü Eric Clapton çaldı. Sambora, 1991 yılının sonunda albümü desteklemek için kısa bir Amerika turnesine çıktı. Jon Bon Jovi'nin grubu olmadan da büyük başarılara imza atması ve grup elemanlarının solo çalışmaları grubun dağıldığı söylentilerine sebep olmuş ve grubun geleceği hakkında soru işaretleri uyandırmıştı. Jon Bon Jovi başarılı bir solo albüm ve gelen ödüllere rağmen mutlu değildi, depresyona girmişti. Ünlü olmanın hayal ettiği gibi bir şey olmadığını ve rock'n'roll yaşam tarzının kendisine zarar verecek bir yönü olduğunu anlamaya başladı. Gruptan ayrı kaldığı süre boyunca fiziksel ve duygusal olarak kendini onarmaya çalışan Jon Bon Jovi kafasını dinlemek için 1991 yazında tüm ABD'yi kapsayan bir motosiklet turuna çıktı. Daha önce gitmediği yerlere giderek değişik insanlarla tanışarak yapacağı yeni besteler için değişik ilham kaynakları aradı. Bu gezi onun içinde bulunduğu karanlık dönemden çıkmasında büyük rol oynadı.
Jon Bon Jovi kritik bir kararla 1991 yılı sonunda grubun başarısında büyük rol oynamış olan ve grubun sekiz yıldır menajerliğini sürdüren Doc McGhee'nin işine son verdi. Grubun McGhee Entertaintment ile olan bağlarını tamamen kopardı. Bon Jovi'nin müziğine, kararlarına, imajına karşmayacak ve Jon Bon Jovi'den habersiz kararlar almayacak olan "Bon Jovi Manegement"ı kurdu. Bu tarihten itibaren kendi menajerlik sistemi ile yola devam eden Jon Bon Jovi, daha etkin bir rol oynama kararı aldı. Kariyerine solo olarak devam etmesi ya da Hollywood'a giderek şansını oyunculukta denemesi gerektiği yönündeki baskılara aldırış etmeyerek grubu yeniden bir araya getirme kararı aldı. Grubun yüzleşip aralarındaki sorunları çözmesi ve kötü anıları silmesi tam üç ay aldı. Richie Sambora, ilerleyen yıllarda verdiği bir demeçte o günler ile ilgili olarak şu yorumda bulunmuştur;
New Jersey turnesinin ardından tükenmiştik. Müzik dünyasından da bir birimizden de bezmiştik ama hiçbir zaman bir birimiz için senden nefret ediyorum kelimesini kullanmadık. Hep neden sorusunu sorarak işleri yoluna koymak için çaba sarf ettik. Bu şekilde bitmeyeceğini biliyordum nasıl ve ne zaman olacağını bilmiyordum ama yeniden bir araya geleceğimiz biliyordum
Son albümlerinin üzerinden dört sene geçmiş olan Bon Jovi'nin müzik dünyasından uzak kaldığı dönemde müzikal trendler radikal bir şekilde değişmişti. Alternatif Rock ve Grunge müziğin yükselişiyle birlikte bu tarz gruplar 80lerin abartılı görsel tarzını tamamen reddedip çok daha sade bir imaj sunuyorlardı. MTV ve radyoların ilgisini yeni tarza doğru kaydırdığı bu günlerde yeni albümleri için stüdyoya girmeye hazırlanan grup 1992 yılının Ocak ayında yeni albümün hazırlıklarına başladı. Prodüktörlüğünü Bob Rock'ın üstlendiği yeni albüm de önceki iki albümlerinde olduğu gibi Kanada'nın Vancouver şehrinde Little Mountain Stüdyoları'nda kaydedildi.
Grup, albümü kaydettikten sonra 1992 yılının Ekim ayında albümün promosyonu için hem de köklere geri dönüş olması amacıyla ABD'de küçük kulüpleri kapsayan kısa bir bar turnesine çıktı. Son turnelerinin üzerinden yaklaşık üç sene geçtiği için biraz da ısınmak adına bu kısa turneyi gerçekleştirdi. Albümün yayınlanmasından on gün önce, 23 Ekim 1992'de Bon Jovi, MTV için New York'taki Astoria Stüdyolarında An Evening with: Bon Jovi adlı bir performans sergiledi. Konser MTV ve ABD'deki 130 radyo tarafından aynı anda canlı olarak yayınlandı. Orada yeni albümden bazı şarkıları, eski şarkıları ve cover şarkıları içeren hem elektro hem akustik şarkılar seslendirdiler. Bu konser 1993 yılının başında Keep the Faith: An Evening with Bon Jovi adında bir video kaset olarak yayınlandı. Bon Jovi'nin beşinci albümü "Keep the Faith" 3 Kasım 1992'de satışa sunuldu. Albümün yayınlanmasıyla birlikte grubun geçirmiş olduğu değişim şaşkınlıkla karşılandı. Jon Bon Jovi saçlarını kısaltıp yeni bir görünüm edinmişti. Grup 80'lerdeki gösterişli imajından uzaklaşırken genel olarak müzikleri daha sofistike ve çağdaş rock'a doğru evriliyordu. Şarkıların sözlerinde de daha yetişkin ve bilinçli bir bakış açısına doğru bir değişim yaşandı ve bu da Keep The Faith'in o güne kadar yaptıkları en derin ve en olgun albüm olmasına yol açtı.[27] Müzik medyası grubun müzikal açıdan değişimini ön plana çıkarırken magazin basını Jon Bon Jovi'nin saçlarını manşetlere taşıdı. Dünyaca ünlü haber kanalı CNN Jon Bon Jovi'nin saçlarını kestirmesini ana haber bültenine taşıdı.[28]
Jon Bon Jovi, o dönemde grubun yeni müzikal yönelimi hakkında şunları söylemiştir;
Birileri vay be bu adamlar yeni bir şeyler deniyor diyeceklerini düşünmüştüm ama eski şarkıları çaldıktan sonra yeni şarkılara insanların tepkisiz kalması alışık olduğum bir şey değildi. Bu yüzden her gece sahneye çıkıp Keep The Faith'in iyi bir şarkı olduğunu kanıtlamaya çalıştım. Bundan beş sene önce kesinlikle Bed Of Roses ve Dry County gibi şarkılar yazamazdım bunda olgunlaşmanın etkisi büyük. Sözler bence önceki albümlerimize oranla daha iyi, hatta en iyileri. Çünkü ruhsal bir temizlenme söz konusu. Bu albümden önceki son iki buçuk yılı, kim olduğumu, içinde bulunduğum durumu düşünerek geçirdim.
Grubun, 80'li yıllarda kendilerini karakterize eden tarzı terk etmesi, bazı hayranlarının çok sayıda eleştirisine neden oldu ancak uzun vadede bu reddedilmenin ticari düzeyde önemli bir etkisi olmadı. Grunge'ın yükselişi nedeniyle pek çok kişi albümün başarısız olacağını öngördü ancak albüm ticari açıdan iyi bir ilgi gördü. 32 ülkede altın ve platin albüm ile ödüllendirildi ve dünya çapında on milyon kopya sattı. Bon Jovi, Keep The Faith turnesi ile birlikte daha önce hiç çalmadıkları ülkelerde de konserler verdi. Grup, Keep The Faith turnesi kapsamında Tayvan, Hong Kong, Tayland, Filipinler, Singapur, Guatemala, Venezuela ve Kosta Rika'da kariyerinde ilk kez sahne alırken 13 Eylül 1993 tarihinde BJK İnönü Stadyumu'nda gerçekleşen konserle de Türkiye'deki ilk konserini gerçekleştirdi. Grup New Jersey turnesinde yaşadığı sorunları bu turnede yaşamamak için her ayakta en az 10 gün ara verip evlerine dönüp aileleriyle ve arkadaşlarıyla vakit geçirmeye özen gösterdi. Bu onların hem zihin olarak hem de ruhsal olarak zinde kalmalarına yardımcı oldu. Grup 2,5 milyon biletin satıldığı Keep the Faith turnesi boyunca 37 ülkede 180 konser verdi.
1994 yılının Ekim ayında grubun en büyük hitlerinin yer aldığı best of albümü Cross Road yayınlandı. Albümde yer alan iki yeni şarkı Always ve Someday I'll Be Saturday Night büyük ilgi topladı. Amerikan müzik listeleri'nin ilk onunda 6 ay boyunca yer alan Always, Bon Jovi'nin kariyerinin en başarılı single'ı olmayı başardı. İngiltere'de 1994 yılının en çok satan albümü olan Cross Road, dünya genelinde de büyük satış rakamlarına ulaşarak Bon Jovi'ye o sene Dünya Müzik Ödülleri'nde yılın en çok satan rock grubu ödülünü kazandırdı.
Cross Road albümünün yayınlanışından kısa bir süre sonra Bon Jovi'nin 11 yıllık bas gitaristi Alec John Such gruptan ayrıldı. Alec John Such'ın ayrılışı ile ilgili olarak, Jon Bon Jovi'nin onun bas çalışını sürekli eleştirmesinden şikayetçi olduğu ve Jon Bon Jovi'nin onun bas çalışını eleştirdiği gibi medyaya yansıyan olumsuz haberlerle ilgili Jon Bon Jovi şu yorumu yaptı;
Medyaya yansıyan haberleri görünce üzüldüm çünkü biz bu tarz bir grup değiliz. Tabii ki acıtıyor. Ama bunu kabul etmeyi ve saygı duymayı öğrendim. Bir işkolik olmam gerçeği, stüdyodayım, stüdyo dışındayım, sahneye çıkıyorum, sahneden iniyorum, gece gündüz müzikle uğraşmak herkesin bu tempoya uyum sağlaması gerektiği anlamına gelmiyor. Alec bir süredir bu tempoyu bırakmak istiyordu, dolayısıyla bu pek de sürpriz olmadı.[29]
Gruptan ayrılma nedenini diğer grup üyeleriyle arasındaki yaş farkından kaynaklandığını söyleyen Alec John Such ise ayrılışı ile ilgili bir röportajda şunları söyledi;
Gruba katıldığımda 31 yaşındaydım. Grubun geri kalanından 10 yaş daha yaşlıydım. 43 yaşıma gelmiştim ve artık tükenmeye başladım. Bu yaptığımız şeyi iş gibi hissetmeye başladım ve artık çalışmak istemedim. Başlangıçta bir gruba girmemin nedeni zaten çalışmak istemememdi.
Hugh McDonald, resmi olmayan bir şekilde Alec John Such'ın yerini aldı. McDonald, Jon Bon Jovi'nin "Runaway" şarkısı için orijinal ilk demosunu kaydeden stüdyo müzisyenlerinden biriydi. Ancak 2016 yılına kadar Bon Jovi'nin resmi üyesi değildi. Çoğu tanıtım çekiminin ve albüm kapağının dışında bırakıldı ancak grubun bazı tanıtım videolarında yer aldı. Grup üyeleri Alec John Such'ın yerine birinin resmi olarak geçmesini asla kabul etmediklerini söyledi.
1995 yılının Haziran ayında iyimser dünya görüşlerini geride bırakarak toplumsal konulara değinen, daha olgun bir sound ve sözlere sahip altıncı albümleri These Days'i yayınladılar. Keep The Faith'te yaptıkları gibi, alternatif rock'ın hakim olduğu yeni panoramaya daha iyi uyum sağlayacak şekilde içinde blues etkilerinin yoğun bir şekilde hissedildiği çok sayıda balladın ve aynı zamanda hard rock havası taşıyan bazı şarkıların da yer aldığı çağdaş bir pop rock albümü yapmayı seçtiler. Albüm şarkı sözleri açısından grubun en karanlık albümüydü. Albüm Billboard 200'de ilk ona girerek bir milyon kopya sattığı Amerika Birleşik Devletleri'nde platin albüm ile ödüllendirildi ve İngiltere listelerine 1 numaradan giriş yaptı[30][30][31]
Bu dönemde kariyerinin en başarılı turnelerinden birini gerçekleştiren Bon Jovi, 1995 yılının Nisan ayında Asya'dan başladıkları turnenin Avrupa ayağında 23, 24 ve 25 Haziran 1995 tarihlerinde Londra'da Wembley Stadyumu'nda üç gece üst üste kapalı gişe konser vererek bu stadyumda üç gece üst üste kapalı gişe konser veren ilk grup olarak tarihe geçti. Wembley konserlerinin biletleri beş ay önceden tükenmişti ve toplamda 216 bin bilet satılmıştı. Grubun kariyerinin zirve noktalarından olan bu Wembley konserleri filme çekildi ve "Live From London" adı altında VHS ve daha sonra DVD olarak satışa sunuldu. Grup o sene MTV Avrupa Müzik Ödüllerinde "En İyi Rock Grubu", BRIT Ödüllerinde ise "En İyi Uluslararası Grup", ödüllerini kazandı.
Grubun 43 ülkede 136 konser verdiği These Days albümünün turnesi 1996 yılının Temmuz ayında sona erdikten sonra grup bir kez daha ara verme kararı aldı. Grup üyelerinin çoğu evli ya da çocuk sahibi olduğundan, aile yükümlülükleri ve üst üste iki uzun turne yapmaları neticesinde yaşanan yorgunluk da eklenince, süresiz olarak yeni bir ara verme kararı aldılar. Her elemanın kendi solo projelerine ağırlık vereceği bir döneme girildi. Bu dönemde oyunculuk kariyerine ağırlık veren Jon Bon Jovi 1996 yılında İngiliz yapımı The Leading Man filmi ile ilk kez başrolde yer alıp bir oyuncuyu canlandırırken[32] 17 Haziran 1997'de yılında yayınlanan ikinci solo albümü Destination Anywhere'in promosyonu için çevrilen Destination Anywhere: The Film adındaki 45 dakikalık filmde Demi Moore ile başrolü paylaştı.[33] Sex and the City dizisinde bir bölüm konuk oyuncu olarak yer aldı ve [34] çeşitli filmlerde rol aldı. 1998'de Richie Sambora da ikinci solo albümü Undiscovered Soul'u yayınladı. Undiscovered Soul'u desteklemek için Sambora, 1998 yazında Japonya, Avustralya ve Avrupa'yı kapsayan bir turne gerçekleştirdi. 1996 yılında Çek model Eva Herzigová ile iki sene sürecek bir evlilik gerçekleştiren Tico Torres ise müzik dışı hobilerinde ciddi bir aşama kaydederek sanat çevrelerinde saygıdeğer bir ressam/heykeltıraş olarak boy gösterdi. David Bryan'ın 1999 yılında evinde geçirdiği bir testere kazası sonucu neredeyse parmakları parçalanıyordu. Bir yıl süren terapi ve rahabilitasyonun ardından parmaklarını hareket ettirme yetisini geri kazandı klavyesine geri döndü. David Bryan bu dönemde grubun Ed Tv filminin soundtrack çalışması olan grubun Real Life şarkısının kaydında ve klibinde yer alamamıştır. David Bryan 2000 yılında ikinci solo albümü "Lunar Eclipse"'i yayımladı.
Grup, beş sene aradan sonra çıkacak ilk albümleri için 1999 yılında stüdyoya girdi. Önceki aradan sonra olduğu gibi, grubun geri dönüşü konusunda bazı şüpheler vardı. 13 Haziran 2000'de grubun yedinci stüdyo albümü Crush yayınlandı ve önceki on yılda olduğu gibi, bir kez daha imajlarını yenilediler ve müziklerini modernleştirdiler. Artık Hip-hop ve nu-metal listelerde yüksek sıralardaydı ancak albüm dünya çapında sekiz milyon kopya sattı ve yirmi beş ülkede platin plak elde ederek iyi bir ticari başarı yakalayıp Bon Jovi'ye bu dönemde genç ve yeni bir hayran kitlesi kazandırdı. Bu hayran kitlesi ilerleyen yıllarda "Crush Generation" (Crush Nesli) olarak adlandırılmıştır. Bu başarıda dokuz ülkede listelerde bir numaraya yükselerek Bon Jovi'nin kariyerinin en başarılı single'larından biri olmayı başaran "It's My Life"'ın payı büyüktü. It's My Life ile grup VH1 Ödüllerinde yılın videosu ödülünü kazanırken grup "En İyi Rock Albümü" ve "En İyi Rock Şarkısı" dallarındaki kariyerinin ilk Grammy adaylıklarını elde etti.
Grup albüm sonrası çıktığı dünya turnesi esnasında Londra'nın tarihi stadı Wembley'de iki kapalı gişe konser verdi. Bu konserlerin önemi Wembley Stadyumu yıkılmadan önceki yapılan son etkinlik ve konserler olmasıydı. Grup turnedeyken İsviçre'nin Zürih kentinde verdikleri konser The Crush Tour adında DVD olarak yayımlandı. 2001 yılının mayıs ayında 1985'ten bu yana verdiği konserlerin kayıtlarının derlendiği ve grubun kariyerinin ilk konser albümü olan One Wild Night Live 1985-2001, yayınlandı. Turne, New Jersey'de Giants Stadyumu'nda verilen iki kapalı gişe konserle sona erdi. VH1 bu konserleri "One Last Wild Night" adıyla canlı yayınladı ve o gece ABD genelinde en çok izlenen ikinci program olarak izlenme rekorları kırdı.
2001 yılının Eylül ayında grubun yeni albümleri için çalışmak üzere stüdyoya kapandığı sırada patlak veren 11 Eylül Olayları'ndan sonra Jon Bon Jovi ve Richie Sambora daha çok 11 Eylül trajedisini anlatan ve yaraları sarmak amacı taşıyan şarkılar bestelediler. Grubun sekizinci stüdyo albümü Bounce 23 Eylül 2002'de yayınlandı. Bir önceki albüm Crush'ın sıcak ve melodik sound'unu kıran, Richie Sambora'nın daha agresif bir gitar soundu benimsediği şarkıların yanı sıra melankolik baladlardan oluşan çok çeşitli müzikle karıştırılan albüm hem ABD hem de İngiltere listelerine 2 numaradan giriş yaptı. New Mexico'da oldukça olumsuz hava şartlarında çekilen video klibiyle dikkat çeken ilk single "Everyday", "It's My Life"'ın başarısını tekrar etmekten uzak olsa da Kanada'da 1 numaraya kadar yükseldi. İngiltere ile Avusturalya'da ise ilk beşe girdi. Grup, Bounce albümü için gerçekleştirdikleri oldukça başarılı geçen büyük dünya turnesi esnasında Barcelona ve Sidney gibi birçok şehirde konser öncesinde ücretsiz akustik performans sergiledi. Londra Hyde Park'ta 92.000 kişi önünde verdikleri tarihi konser turnenin önemli anlarındandı.
Bounce turnesi esnasında 2003 yılının Ocak ayında Japonya'nın Yokohama kentinde verdikleri akustik konserin kaydedilip hem DVD hem de canlı albüm olarak yayınlaması planlanmıştı. Konser kaydedilmiş olmasına rağmen grup bu fikirden vazgeçti ve Bounce albümü için çıktıkları turnenin sona ermesinden hemen sonra 2003'ün Kasım ayında grubun eski hitlerinin farklı düzenlemelerini içeren This Left Feels Right albümünü yayınlandı. Birçok eleştirmen grubu "greatest hits" albümü çıkarmayıp daha yaratıcı bir işle uğraştıklarından dolayı takdir etse de albüm hayranlar tarafından hem iyi hem kötü eleştirilere maruz kaldı. Albüm 2004 yılında yayınlanan This Left Feels Right Live isimli bir DVD ile desteklendi.
2004 yılının Kasım ayında grubun yirminci yılını kutlamak adına dört CD ve bir DVD'den oluşan 100,000,000 Bon Jovi Fans Can't Be Wrong adında daha önceki albümlerde kullanmadıkları şarkılardan oluşan bir box set yayınlandı ve "Yaşam Boyu Onur" ödülüne layık görüldükleri Amerikan Müzik Ödülleri'nde sahne aldılar.
2005 Temmuzunda politikacıların dikkatini Afrika'daki yokluğa çekmek ve büyük bir bağış toplamak için düzenlenen Live 8'de Ağustos ayında ise 100 milyonun üzerinde albüm satanlara verilen bir ödül olan "Diamond Award" ödülüne layık görüldükleri Dünya Müzik Ödülleri'nde sahne alarak yeni yayınlanacak albümlerinin ilk single'ı "Have A Nice Day"'i ilk kez canlı olarak çaldılar. Grubun dokuzuncu stüdyo albümü Have a Nice Day 19 Eylül 2005'te yayınlandı. Have A Nice Day ABD ve İngiltere'de listelere 2 numaradan giriş yaptı. Albüm, Japonya, Almanya, Avustralya ve Kanada başta olmak üzere toplam 15 ülkede listelere 1 numaradan giriş yaparken 30 ülkede ilk onda yer aldı. Albümden yayınlanan ikinci single Who Says You Can't Go Home, grubu Amerikan Country müzik endüstrisinin en önemli ödülleri olan CMT Ödülleri ve CMA Ödülleri sahnelerine taşıyıp gruba Grammy Ödülleri'nde En İyi Country İşbirliği ödülünü kazandırdı. Kasım 2005-Ağustos 2006 arası süren iki milyon biletin satıldığı "Have a Nice Day Turnesi" toplamda 153 milyon dolar hasılat yaparak Rolling Stones'un A Bigger Bang ve Madonna'nın Confessions Tour turnelerinin ardından 2006 yılın en çok hasılat yapan üçüncü turnesi olmayı başardı. Grup, 14 Kasım 2006'da daha önce Beatles, Rolling Stones, U2, Madonna ve Elvis Presley gibi efsane isimlerin yer aldığı UK Music Hall of Fame tarafından onurlandırıldı.
Bon Jovi, Have a Nice Day albümünde yer alan Who Says You Can't Go Home şarkısının country müzik dünyasındaki başarısından sonra baştan sona country etkileşimli bir Bon Jovi albümü yapmaya karar verdi. Jon Bon Jovi ve Richie Sambora Amerikan country müzik endüstirisinin kalbi olan Nashville'e gittiler ve bu tarz şarkılar bestelediler. (You Want to) Make a Memory'nin ilk single olarak yayımlandığı, grubun onuncu stüdyo albümü Lost Highway 19 Haziran 2007'de yayınlandı. Lost Highway ABD'de ilk haftasında 292 bin satarak Bon Jovi'ni kariyerinin en iyi ilk hafta satışını gerçekleştirerek Billboard 200 albüm satış listesine 1 numaradan giriş yaptı. Japonya'da grubun dördüncü 1 numara albümü olarak The Beatles'ın Batılı bir grup olarak ülkede üç bir numaralı albüme sahip olma rekorunu kırdı. Kanada ve Almanya'da listelere 1 numaradan giren albüm İngiltere, Avusturalya ve Yeni Zelanda'da ise 2 numaran giriş yaptı ve 23 ülkede ilk onda yer aldı. Grup, Lost Highway albümü için turneye çıkmayı planlamamıştı. 2008'de bir greatest hits albümü yayınlayıp ardından dünya turnesine çıkmayı planlamışlardı. Ancak Lost Highway beklenenden daha iyi performans gösterdikten sonra "Have a Nice Day" turnesinin üzerinden bir yıl geçmiş olmasına rağmen yeniden turneye çıktılar. Grubun bu turne esnasında konser verdiği Londra'da yeni inşa edilen O2 Arena'nın açılış konserinin biletleri 30 dakika içinde tükendi. 2007 Ekim ve Kasım ayları içerisinde New Jersey, Newark'ta açılan Prudential Center'da verdikleri 10 konser 2007 yılının en çok hasılat yapan olayı olurken ABD tarihinin en çok hasılat yapan altıncı etkinliği olmayı başardı. Grup Lost Highway turnesi esnasında These Days turnesinden bu yana Yeni Zelanda'daki ilk stadyum konserlerini verirken yine 1995 yılından beri ilk kez Avustralya turnesi gerçekleştirdi. 2007 yılının Kasım ayı ile 2008 yılının Temmuz ayı arasında gerçekleşen ve grubun 2.157.675 hayranıyla buluştuğu Lost Highway turnesi 210.6 milyon dolarlık kazançla 2008 yılının en çok hasılat yapan turnesi olmayı başardı.[35][36] Grubun 15 Temmuz 2008 tarihinde New York Madison Square Garden'da verdiği Lost Highway turnesinin son konseri 20 Kasım 2009'da hem DVD hem de Blu-ray olarak yayınlandı.
Jon Bon Jovi ve Richie Sambora 2009 yılının Haziran ayında şarkı sözü yazarları ve bestecilerin onurlandırıldığı Songwriters Hall Of Fame tarafından ödüllendirildiler.[37] Grubun, 25. yılına ithafen hazırlanan When We Were Beautiful isimli belgesel ve 197 sayfalık kitap ile birlikte country denemesi Lost Highway albümünün ardından grubun rock & roll'a geri dönüş olarak nitelendirdikleri 11. stüdyo albümü The Circle Kasım ayı içerisinde yayınlandı ve ABD'de Billboard 200 albüm satış listesine 1 numaradan giriş yaptı. The Circle albümü için çıktıkları 146 konserlik dünya turnesi ile grup 1995 These Days turnesinden beri kariyerinin en geniş kapsamlı dünya turnesini gerçekleştirdi. Grup turne esnasında Londra'da O2 Arenada 12 gece kapalı gişe konser verirken New Jersey'de yeni inşa edilen MetLife Stadyumunun açılışını verdiği 4 konserle gerçekleştirdi. 2010 yılının Ekim ayında The Circle Tour: Live From New Jersey adı altında grubun New Jersey'de MetLife Stadyumu'nda verdiği konser ABD'de sinemalarda gösterime girdi. The Circle turnesi $146.507.388 hasılat ve toplam 1.591.154 bilet satışı ile 2010 yılının en çok hasılat yapan turnesi oldu ve böylece grup 2008 yılının bir numaralı turnesi Lost Highway turnesinin ardından üç sene içinde iki kez yılın en büyük turnesini gerçekleştirerek, tarihte[38] Rolling Stones ve Gretaful Dead ile bu başarıyı elde eden üçüncü grup olmayı başardı.
İki cd'den oluşan ve grubun kariyerinin en büyük hitlerinin yanı sıra bu albüm için yazılmış dört yeni şarkıyı içeren Greatest Hits albümü 2010 yılının Ekim ayında yayınlandı. Grup Kasım ayı içinde MTV Avrupa Müzik Ödülleri tarafından "Global Icon" ödülü ile onurlandırıldı. Bon Jovi, 2011 Avrupa turu kapsamında 8 Temmuz 2011'de Türk Telekom Stadyumu'nda gerçekleşen ilk büyük konser etkinliği ile 40 bin kişiye unutulmaz bir konser verdi. Konserde, Bon Jovi'ye ön grup olarak Redd eşlik etti. Grup 2011 turnesi ile 68 kapalı gişe konser, 1.851.385 bilet satışı ve 192.947.951 hasılat ile 2011 yılının en çok hasılat yapan ikinci turnesinin sahibi olmayı başardı. Grup 2010-2011 yıllarını kapsayan tüm turne boyunca 146 konser verdi ve toplamda 3.705.757 bilet satılıp 375.138.461 milyon dolar hasılat elde edildi.
Greatest Hits turnesinin ardından grup, yeni bir albüm için 2012 yazından itibaren stüdyoya girdi. California ve New Jersey'deki kayıt sürecinin ardından What About Now 11 Mart 2013'te Island Records tarafından satışa sunuldu. Albüm ABD'de Billboard 200 albüm satış listesine 1 numaradan giriş yaptı. Grup albümden yayınlanan ilk single olan Because We Can'in adını taşıyan ve 101 konserden oluşan Because We Can Turnesi için 2013 yılının Şubat ayında Kuzey Amerika'dan turneye başladı. Ancak Richie Sambora henüz turnenin başında Nisan ayında yirminci konserde Kanada'nın Calgary şehrinde haber vermeden sahneye çıkmadı. Kişisel sorunları nedeni ile ve kızına daha fazla vakit ayırabilme gerekçesi ile turnenin geri kalan konserlerine katılmayacağını açıkladı. Richie Sambora'nın kovulduğuna dair söylentilerin ortasında turun geri kalanında durum ile ilgili tatmin edici bir açıklama gerek Richie Sambora gerek Jon Bon Jovi tarafından yapılmadı. Daha sonra hem Sambora hem de Jon Bon Jovi kovulma iddiasını yalanladı. Grubun son albümü "What About Now"'da prodüktör John Shanks'ın önemli miktarda gitar çaldığı ve Richie Sambora'nın bu durumdan rahatsız olduğu da söylentiler arasındaydı.[39] Richie Sambora, ilerleyen yıllarda verdiği bir röpörtajda o günler ile ilgili olarak şu yorumda bulunmuştur;
Biraz ara vermek istediğimi söyledim. Bir turneyi daha yeni bitirmiştik, kötü bir alışkanlıktan yeni kurtulmuştum ve kızımla vakit geçirmenin tadını çıkarıyordum. O anda başka önceliklerle dolu bir yıl hayal ettim. Kendi müziğimi yapmak, daha çok evde olmak ve kendi grubumla konserler vermek istiyordum. Bu kesinlikle kabul edilmedi. Bana bir seçenek sundular: Geri dön ya da git. Otuz yıllık sevinçleri ve üzüntüleri paylaştığınızda bu çok zor."
— Richie Sambora
Turnenin geri kalan kısmında Richie Sambora yerine sahnede gitarda gruba Phil X eşlik etti. Turne esnasında Richie Sambora'nın yokluğunun yanı sıra Tico Torres acil safra kesesi ameliyatı nedeniyle Güney Amerika konserlerine katılamadı ve kısa süreliğine 20 Eylül'den 6 Ekim'e kadar yerini Rich Scannella'ya bıraktı.[40] Richie Sambora'nın turnenin büyük bir kısmında olmamasına rağmen grubun 102 konser verdiği "Because We Can" turnesi büyük bir ticari başarı elde ederek 259 milyon dolar hasılat ille 2013 yılının en çok hasılat yapan turnesi olmayı başardı.
31 Ağustos 2015 tarihinde Burning Bridges albümü yayınlandı. Burning Bridges, Mercury Records aracılığıyla piyasaya sürülen son Bon Jovi albümü olup Bon Jovi'nin 32 yılık plak şirketi Mercury Records ile olan sözleşmelerini yerine getirmek için tasarlandı; çünkü grup ve plak şirketi, yeni bir sözleşme için ayarlanmış koşullar üzerinde anlaşamadı. Grubun son dönem albümlerinde yer vermedikleri ve tamamlanmamış bazı şarkıları tamamlayarak minimalist bir kapak fotoğrafı ile yayınladığı Burning Bridges Jon Bon Jovi'ye bir "hayran albümü" görevi görüyordu.[41] Albüm için turneye çıkmamakla birlikte albümden herhangi bir şarkı için de video klip çekilmedi.
Richie Sambora'nın ayrılışından sonra tamamen yeni şarkılardan oluşan esas Bon Jovi albümü This House Is Not For Sale Kasım 2016'da yayınlandı. Albümde gitar kayıtları, Richie Sambora'nın ayrılışından itibaren konserlerde grupla beraber çalan Kanadalı gitarist Phil X tarafından çalındı. Albüm aynı zamanda Hugh McDonald ve Phil X'in resmi üye olarak yer aldıkları ilk Bon Jovi albümüydü.[42] Hugh Mc Donald 1995 tarihinde yayınlanan These Days albümünden beri Bon Jovi albümlerinde bass gitarları çalmaktaydı ancak ilk defa bu albümde resmi bir grup üyesi olarak yer aldı. This House Is Not For Sale, ABD'de Billboard 200 listesine 1 numaradan giriş yaptı. 16 Aralık 2016'da yeni albümü baştan sona canlı olarak çaldıkları "This House Is Not for Sale – Live from the London Palladium" yayınlandı. Kasım 2016'da Island Records ve Universal Music, Bon Jovi'nin tüm stüdyo albümlerini plak formatında yeniden yayınladı; bu albümler grubun, ilk albüm Bon Jovi'den (1984) What About Now'a (2013) kadar olan 32 yıllık kariyerlerini kapsıyordu. 10 Şubat 2017'de ise "Bon Jovi: The Albums" adlı 25 LP'lik bir kutu seti yayınlandı. Bu sette Bon Jovi'nin 13 stüdyo albümü, Burning Bridges (2015) derlemesi, iki Jon Bon Jovi solo albümü (Blaze of Glory ve Destination Anywhere) de plak formatında yer almaktaydı.[43][44]
13 Aralık 2017'de, hayran oylamasını 1,1 milyondan fazla oyla kazandıktan sonra Bon Jovi'nin 2018'de Rock and Roll Hall Of Fame'e alınacağı açıklandı. Jon Bon Jovi, grubun eski üyeleri Richie Sambora ve Alec John Such'ı da Rock and Roll Hall of Fame törenine grupla birlikte katılmaya davet etti.[45][46]
9 Mart 2019'da Jon Bon Jovi, sosyal medya aracılığıyla grubun 2020'nin başlarında piyasaya sürülecek olan on beşinci stüdyo albümünü kaydetmek için stüdyoya geri döndüğünü duyurdu. Ağustos 2019'da albümün adının 2020 olacağını duyurdu. Çıkış tarihi 15 Mayıs 2020 olarak planlandı. Bon Jovi: 2020 Turu, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki arenalardaki tarihlerle birlikte 15 Ocak 2020'de resmi olarak duyuruldu. Biletler 14 Ocak 2020 saat 10.00'da halka satışa sunuldu. Satılan her bilette Bon Jovi 2020 albümünün bir kopyası vardı. Ancak Jon Bon Jovi, 20 Nisan 2020'de Howard Stern ile yaptığı röportajda albümün çıkış tarihinin ve turnenin COVID-19 salgını nedeniyle ertelendiğini duyurdu. Bilet sahiplerine para iadesi yapıldı. COVID-19 salgını ve George Floyd protestolarından ilham alan şarkılar içeren albüm ise Ekim ayında piyasaya sürüldü.[47]
2022'de Rusya'nın Ukrayna'yı işgali sırasında, Ukrayna'nın Odesa kentinde yaşayan bir davulcunun Bon Jovi'nin "It's My Life" şarkısını çalarken Rus saldırısına hazırlandığı viral bir video ortaya çıktı. Jon Bon Jovi bu videoyu destekledi ve "Bu, direnenler için... Odessa, Ukrayna. #SlavaUkraini" yorumuyla takipçileriyle paylaştı. 5 Haziran 2022'de grubun kurucu üyelerinden Alec John Such'un ölümü Jon Bon Jovi tarafından duyuruldu. Daha sonra Alec John Such'ın kalp krizinden öldüğü ortaya çıktı.[48] Şubat 2023'te eski gitarist Richie Sambora, gruba potansiyel olarak yeniden katılma konusunda görüşmelerde bulunduğunu belirtti.[49]
Ekim 2023'te gitarist Phil X, bir röportajda grubun yepyeni bir albüm kaydetmek için bir aylığına Nashville'e gideceğini açıkladı.[50] Grup, 7 Haziran 2024'te çıkan 16. albümleri Forever'ın ilk singleı "Legendary"yi 14 Mart 2024'te yayınladı.[51] Albümün ikinci single'ı "Living Proof" 17 Mayıs'ta yayınlandı.[52] 26 Nisan Nisan 2024'te grup hakkında dört bölümlük bir belgesel dizisi olan Thank You Goodnight: Bon Jovi Story, Hulu ve Disney+'da gösterime girdi. Gotham Chopra'nın yönettiği dizi, Jon Bon Jovi, Richie Sambora, David Bryan ve Tico Torres ile yapılan röportajlarla grubun tüm geçmişini anlatıyor ve grubun "geleceklerini planlarken" 2022 turnesindeki mevcut kadrosunu takip ediyor.[53]
Grubun kurucusu ve solisti Jon Bon Jovi'nin en büyük iki idolü kendisi gibi New Jersey'li olan Bruce Springsteen ve Southside Johnny dir. Bunların dışında Bob Dylan, Frank Sinatra, Elvis Presley, Beatles, Rolling Stones, The Animals, Aerosmith ve Thin Lizzy gençliğinde etkilendiği ve müzikal gelişiminin oluşmasında rol oynayan şarkıcılar ve gruplardır.[54]
Jon Bon Jovi, gençlik yıllarındaki müzikal etkileşimleri ile ilgili şöyle bir beyanatta bulunmuştur;
Hiçbir zaman Led Zeppelin ya da Kiss gibi olmak istemedim çünkü onlar çok büyüktü. Asbury Park bizim arka bahçemize çok yakındı. Ben de 13 veya 14 yaşlarındaydım. Orada çalınan, oradan çıkıp dünyayı etkileyen adamların müziğine karşı koyamazdınız. Bir zamanlar Seattle neyse, o zamanlar Asbury Park oydu.
Asbury Park, Buruce Springsteen'in "Greetings From The Asbury Park" albümüne ve Southside Johnny'nin "Southside Johnny & The Asbury Jukes" grubuna ilham kaynağı olmuş ve daha birçok ismi ortaya çıkartan New Jersey'de efsanevi bir gece kulübüdür.
Grupta yapılan bestelerde ve şarkı sözü yazımında Jon Bon Jovi ile birlikte ağırlığı en fazla olan Richie Sambora'nın ise en büyük idolü Eric Clapton'dır. Eric Clapton, Led Zeppelin ve Aerosmith şarkları ile gitar çalmayı öğrendiğini belirten Richie Sambora'nın en büyük ilham kaynakları arasında Jimmy Page ve Brian May de yer almaktadır.
Grup üyelerinin doğup büyüdüğü ve yaşadığı şehir olan New Jersey, işçi sınıfının yaşadığı bir sanayi şehri idi. Bon Jovi'nin şarkı sözlerinde de tıpkı Bruce Springsteen'in şarkı sözlerin de olduğu gibi işçi sınıfı ile ilgili ya da hikâye anlatımlı sözlerden farklı ve uzak olduğu görülmez. İşsiz kaldığı için gitarını satmak zorunda kalan Tommy ve onun için restoranda çalışan Gina'nın hayata tutunma hikâyelerini anlatan "Livin On A Prayer" ile yine iki sevgilinin hayat mücadelesini anlatan "Born To Be My Baby" ve üç arkadaşın maceralarını anlatan "Blood On Blood" şarkılarının sözleri bu ekolü yansıtmaktadır.[55]
New Jersey rock n roll'u ile Hard Rock elementlerini birleştiren, rock n roll, blues, country ve pop öğelerini bir arada barındıran grubun, müzikal tarzlarının katagorize edilmesinden hoşlanmadıklarını belirten Jon Bon Jovi "biz sadece rock n roll yapıyoruz ne yazarsam yazayım bu sounda bağlıyım" diyerek yanıt vermiştir.
|
|
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.