Danıştay Saldırısı, 17 Mayıs 2006 tarihinde Danıştay 2. dairesine Alparslan Arslan adlı saldırganın gerçekleştirdiği silahlı eylemdir. Saldırı sonrasında, Danıştay İkinci Daire üyesi Mustafa Yücel Özbilgin ölmüş, aralarında daire başkanı Mustafa Birden'in de yer aldığı dört üye ise yaralanmıştır. Arslan, saldırı sonrasında kaçmaya çalışırken Danıştay'da görevli polis memurları tarafından yakalanmıştır.
Danıştay Saldırısı | |
---|---|
Bölge | Danıştay 2. Dairesi |
Tarih | 17 Mayıs 2006 9.45 |
Saldırı türü | Silahlı saldırı |
Silahlar | 1 adet Glock |
Ölü | 1 |
Yaralı | 4 |
İşleyenler | Alparslan Arslan (Azmettiren bilinmiyor) |
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde 1. Ergenekon davası kapsamında yargılanması devam eden davanın iddianamesinde saldırının "Ergenekon Terör Örgütü'nün istediği gibi kaos ve kargaşa ortamı yaratmak" amaçlı yapıldığı iddia edilmiştir.[1]
Saldırı
Saldırı, 17 Mayıs 2006 sabahı saat 9.45 civarında gerçekleşti. Arabasını Necatibey Caddesi'nde park ettikten sonra Danıştay'a gelen Alparslan Arslan adlı avukat, sahip olduğu avukat kimliği sayesinde güvenlikten silahıyla birlikte geçmeyi başardı. Danıştay 2. Dairesi'nin bulunduğu kata geldikten sonra daire başkanı Mustafa Birden'in odasına yöneldi. Kapıda sekreter Aynur Taslı tarafından durdurulan, fakat çay servisi yapılmakta olduğu için açık olan kapıdan içeri giren Arslan, içeride toplantı yapan daire üyelerine elindeki Glock marka silahla 11 el ateş etti. Saldırı sırasında odada bulunmayan dönemin Danıştay Başkan Vekili Tansel Çölaşan'ın saldırganın "Allah'ın askeriyim, Allahü ekber" diyerek ateş ettiğini ileri sürmesine rağmen, bu iddia bizzat saldırıya uğrayan ve odada bulunan üyeler tarafından yalanlanmıştır.[2][3]
Arslan'ın silahından çıkan kurşunlar, daire üyelerinden Mustafa Birden, Yücel Özbilgin, Ayla Gönenç, Ayfer Özdemir ve Ahmet Çobanoğlu'na isabet etti. Üye Kamuran Erbuğa, saldırı sırasında masanın altına girerek yara almadan kurtuldu. Odadaki çaycı da yaralanmadı. Odadan çıkarken bağıran Taslı'ya susması için silahını doğrultan Arslan, koridorda havaya bir el ateş ettikten sonra merdivenlere yöneldi. Kaçmaya çalışırken yolu polisler tarafından kesilen Arslan etkisiz hale getirilip yakalandı.
Saldırı'nın ardından Hacettepe Üniversitesi Hastanesi'ne kaldırılan yaralı üyelerden Mustafa Yücel Özbilgin aynı gün içinde ölmüş, diğer üyeler ise ilerleyen haftalarda iyileşip taburcu olmuşlardır.
Tepkiler
Türkiye'de, saldırıya tepki çok büyük oldu. Saldırının ertesi günü, saldırıyı protesto etmek için Ankara'da toplanan kalabalık bir grup Anıtkabir'i ziyaret etti ve sonrasında Yücel Özbilgin'in cenazesine katıldı. Bu kalabalık içinde Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay, Sayıştay, Askerî Yargıtay ve Askerî Yüksek İdare Mahkemesi üyeleri ile Türkiye Barolar Birliği temsilcileri, 30 kadar ilin baro başkanları, savcılar, rektörler, öğretim üyeleri vardı. Anıtkabir'de yapılan Yargıtay ve Danıştay imzalı açıklamada saldırının gerçekleşmesinde Tayyip Erdoğan hükûmetinin ve Vakit Gazetesi'nin sorumlu olduğu iddia edildi.[4] Anıtkabir'e yürüyüş ve Yücel Özbilgin'in cenazesi sırasında "Türkiye laiktir, laik kalacak" şeklinde sloganlar atıldı.[5] Bunun yanı sıra bazı protestocularca, AK Parti hükûmeti aleyhine de sloganlar atılmış, Hükûmeti temsilen cenazeye katılan bakanlar "katiller dışarı" ve "mollalar İran'a" şeklinde protestoyla karşılanmıştır.[6] Cenazeye gelen yargı ve YÖK üyeleriyle Cumhurbaşkanı ve askerler ise, göstericiler tarafından alkışlandı. Askerlerin karşılanması sırasında, "Atatürk’ün ordusu, şeriatın korkusu" sloganı atıldı.[6] Protestocular arasından bir kadın elindeki "Uyanın" yazılı bir pankartla Abdullah Gül’e vurdu ve bir başka kadın da Gül’e yumruk atmak istedi.[6] Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 17 Mayıs 2006'da yaptığı açıklamada saldırının sadece Danıştay'a değil, laik devlete de yöneltilmiş olduğunu söyledi.[2]
Vakit gazetesi 13 Şubat 2006 tarihli haberinde Danıştay 2. Dairesi'nin bir öğretmenin dışarıda başörtüsü taktığı için müdür olmasını uygun bulmaması kararından sonra "İşte o üyeler" şeklinde bir başlık atıp daire üyelerinin resimlerini basmıştı. Bu gazete nüshasının saldırganın aracından çıkması üzerine, saldırganın bu haberle motive olduğu iddiaları ortaya atıldı.[7] Bunun üzerine Gazete hakkında "hedef göstermek" suçundan dava açıldı. Yargılama sonucu Danıştay üyelerini terör örgütlerine hedef gösterdiği gerekçesiyle gazetenin sahibi Nuri Aykon 100 bin YTL, sorumlu yazı işleri müdürü Harun Aksoy ise 11 bin 572 YTL para cezasına çarptırıldı.[8][9]
Saldırı, hükûmetin tüm üyeleri tarafından kınanmıştır. Ancak hükûmet saldırının irticai bir saldırı olduğunu reddetmiş ve hükûmeti devirmek amaçlı bir komplonun parçası olduğunu savunmuştur. Protesto gösterilerinin ardından hükûmet adına açıklama yapan devlet bakanı Mehmet Ali Şahin, "saldırganların saldırıyla değil, hükumete yönelik protestolarla amaçlarına ulaştıklarını" söylemiş ve saldırının "başörtüsü kararı ile ilgili olmayıp Türkiye'deki istikrar ortamını yok etme amacında olduğunu" savunmuştur. Takip eden günler içinde hükûmetin diğer üyelerinden de bu saldırının Türkiye'deki istikrarı yok etmeye yönelik bir komplo olduğu fikrini destekleyen açıklamalar gelmiştir. Hatta dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, muhalefet lideri Deniz Baykal'ı bu komplonun bir parçası olmakla suçlamıştır.[10]
Ankara'daki soruşturma ve dava
Saldırıdan iki gün sonra dönemin Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül Alparslan Aslan'ı yönlendiren çetenin elebaşısının emekli yüzbaşı Muzaffer Tekin olduğunu açıkladı ve Tekin'in, olay öncesinde Arslan ile sık sık telefonla görüşmesi yaptığını belirtti. İkamet ettiği apartmanın yöneticisi ve komşularının, "milli duyguları sağlam, ama dini bütün değildir" diye nitelendirdikleri Muzaffer Tekin, saldırının gerçekleştiği gün saat 12.00 sıralarında eşi Müge'yle birlikte binadan çıkmış ve kendisinden bir daha haber alınamamıştır.[11] Muzaffer Tekin Danıştay Saldırısından üç gün sonra bıçakla intihara teşebbüs etmiş şekilde yakalandı. Tekin, yaralı halde götürüldüğü Acıbadem Hastanesi'nde polis tarafından gözaltına alındı.[12] Tekin'in Danıştay Saldırısı'nı hemen ardından teknik takibe alındığı ve evini terk ettikten sonra emekli albay Mehmet Zekeriya Öztürk'e telefon ederek "Birkaç gün ortadan kaybolmam lazım bana yardımcı ol" dediği öğrenildi.[13]
Hürriyet gazetesi 24 Mayıs 2006 günü Muzaffer Tekin tutuklu olduğu sırada emekli yüzbaşının içinde olduğu ilişkiler ağının polise göre, 'Ergenekon örgütü yapılanmasında yer alan kişileri işaret ettiğini duyurdu. Ancak; Arslan ve Tekin'in Veli Küçük, Sedat Peker, Kemal Kerinçsiz, Sevgi Erenerol gibi kişiler uzanan önemli bir ilişki yumağının mevcut olduğu tespit eden polis ciddi bir delile ulaşamadığı için Muzaffer Tekin'i serbest bıraktı.[14] Saldırı ile ilgili hazırlanan iddianamede Muzaffer Tekin, Mehmet Zekeriya Öztürk gibi sanıklar yer almadı. Sanıkların laik düzeni değiştirmeye teşebbüs ve saldırının Danıştay 2. dairesinin başörtüsü hakkında aldığı kararlara tepki olarak gerçekleştirildiği savunuldu.
11 Ağustos 2006'da saldırgan Alparslan Arslan ve saldırıya karışmış diğer kişilerin davasının ilk duruşması, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başladı. Alparslan Arslan'ın da aralarında bulunduğu yedi sanık tutuklu ve diğer sanıklar "anayasal düzeni cebren değiştirmeye teşebbüs" ve "silahlı örgüt kurma" suçlarından yargılanmıştır. İlk duruşmada kendine yöneltilen suçlamaları kabul eden Alparslan Arslan; başörtüsü konulu kararı nedeniyle Danıştay'a, başörtüsü takanları domuza benzeten karikatüre yer verdikleri için ise Cumhuriyet Gazetesi'ne saldırdığını söylemiştir.[15]
13 Şubat 2008'de, mahkeme sanıkları cezalandırmış ve gerekçeli kararda, cinayetin başörtüsü düzenlemesi sebebiyle gerçekleştirildiği söylenmiştir. Ayrıca, kararda, "Ergenekon terör örgütüyle, Danıştay saldırısı arasında bir bağlantının bulunmadığı" savunuldu.
Ergenekon soruşturması
12 Haziran 2007'de Ümraniye'de bulunan, emekli astsubay Oktay Yıldırım'a ait olduğu ileri sürülen el bombaları ve 26 Haziran 2007'de Eskişehir'de emekli binbaşı Fikret Emek'e ait el bombalarının, 2006 Mayıs'ın Cumhuriyet gazetesine yönelik eylemde kullanılan üç el bombası ile olan benzerliği sonucu Cumhuriyet ve Danıştay Saldırıları dosyası İstanbul savcısı Zekeriya Öz tarafından tekrar incelemeye alınmıştır. Daha sonra Ergenekon örgütü soruşturmasına dönüşen bu soruşturma da 21 Ocak 2008'de emekli tuğgeneral Veli Küçük de tutuklandı.
Davanın iddianamesi 25 Temmuz 2008'de kabul edildi. İddianamede; 5, 10 ve 11 Mayıs 2006 tarihlerindeki Şişli'de bulunan Cumhuriyet gazetesi merkezine el bombası atılması, 17 Mayıs 2006 günü Danıştay 2. Dairesine yönelik gerçekleştirilen silahlı saldırı sonucu Danıştay üyesi Mustafa Yücel Özbilgin'in öldürülmesi ve 4 üyenin yaralanması eylemlerini Ergenekon örgütünce azmettirildiği ifade edilmektedir. İddianamede tetikçi Alparslan Arslan'a bu iki saldırının emrinin, Zafer kod adlı emekli yüzbaşı Muzaffer Tekin ve emekli Tuğgenenal Veli Küçük tarafından verildiği öne sürüldü. Cumhuriyet gazetesi'ne atılan 3 el bombasının da Eskişehir'de Binbaşı Fikret Emek’ten ele geçirilen bombalardan olduğu, ancak Ümraniye’de yakalanan bombaların nerelerde kullanılacağının belirlenemediği belirtildi.[16] Danıştay cinayeti nedeniyle mahkûm olan Osman Yıldırım alınan ifadesinde 3 adet el bombasının Muzaffer Tekin'in verdiğini iddia etti.[17][18][19]
Alparslan Arslan'ın Ergenekon sanıklarıyla telefon trafiği
Danıştay saldırganı Alparslan Arslan'ın saldırı öncesi Ergenekon sanıklarıyla telefon trafiği de iddianamede yer aldı. Arslan'ın Muzaffer Tekin ve Ertuğrul Yılmaz ile irtibatlı olduğu bilinen Ayhan Parlak’la 108 kez, Sedat Peker’in liderliğini yaptığı suç örgütü üyesi olduğu iddia edilen ‘Kelebek İbrahim’ lakaplı İbrahim Cingi'yle 94 kez, Muzaffer Tekin ile 35 kez görüştüğü belirlenmiştir.[20]
Davaların birleştirilmesi
Danıştay saldırısı hakkındaki dava Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmüş ve saldırının Ergenekon ile bağlantısı olmadığına karar vermişti. 7 Ekim 2008'de, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, mahkemenin kararına itiraz etmiş ve Ergenekon davasına ait tüm belge ve beyanların getirtilerek yeniden bir karar verilmesini istemiştir.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Aralık 2008'de Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararını bozarak davanın Ergenekon davası ile birleştirilmesi gerektiğine karar vermiştir. Yargıtay kararında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne açılan Ergenekon davası ile bu dava arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğunun iddia edilmiş olması karşısında öncelikle davaların birleştirilmesinde zorunluluk bulunduğunu ifade etmiştir.[21]
20 Nisan 2009'da, yeniden görülmeye başlanan Danıştay davasının ikinci duruşmasında, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, ilk kararında ısrar etmeyerek, Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin verdiği bozma kararına uydu. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi de 8 Mayıs 2009 tarihinde Danıştay davası ile bu davanın birleştirilmesi yönünde görüşünü açıkladı.[22]
3 Ağustos 2009'da, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada mahkeme heyeti, 1 .Ergenekon davası ile Danıştay üyeleri ve Cumhuriyet Gazetesine yönelik saldırı davalarının birleştiğini açıkladı.[23]
Danıştay kamera kayıtlarının silinmesi raporu
21 Nisan 2010'da mahkemenin TÜBİTAK'tan istediği, "03 Mayıs 2006 ile 17 Mayıs 2006 tarihleri arasında Danıştay binasının güvenliği ile ilgili kameraların arıza nedenlerinin, hangi tarihlerde OYAK Savunma ve Güvenlik şirketine bildirildiğinin ayrıca bu tarihler dışında kameraların arıza yapıp yapmadığına" ilişkin talebine gelen cevabı okundu. Bu raporda, "kamera kayıtlarının yapıldığı sabit disklerde arıza olmadığı, kayıtlardaki akşam saatlerini içeren görüntülerin bir kısmının sonradan ismi değiştirilerek silindiği" ifade edilmiştir.[24]
TÜBİTAK'tan gelen rapor doğrultusunda Danıştay'ın güvenliğini sağlamakla görevli eski OYAK Savunma ve Güvenlik şirketi Genel Müdürü Orhan Çoban'ın da bulunduğu 6'sı tutuklu 10 sanık hakkında cinayete yardım etmekten dava açıldı. Davanın iddianamesinde; sanıkların OYAK Güvenlik şirketi tarafından Danıştay binasına kurulan ve olay tarihinde sökülen kayıt cihazına müdahale ederek, görüntüleri geri getirilemeyecek şekilde sildikleri, saldırı öncesi sökülen cihaz yerine yeni bir cihaz taktırmayarak saldırı günü görüntülerin kaydedilmesini engelledikleri belirtildi. Sanıklar, saldırıdan sonra, delilleri karartmaya yönelik toplantılara da iştirak etmişlerdi.
İddianamede yer alan 17136 No'lu iletişim tespit tutanağında, iki sanık arasındaki bir konuşmanın kaydında; sanıklardan birinin Danıştay'a saldırı gününe ait kamera kayıtlarını kastederek "Siz ne yaptınız?" sorusuna diğer sanığın: "Uğraşıyoruz, biz de şimdi imajları alıyoruz, ondan sonra işte uçurup, biçirip, kaçırıp, göçüreceğiz, test edeceğiz." şeklinde cevap verdiği tespit edilmiştir.
Karar
Danıştaya saldırı davası halen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından birinci Ergenekon davası ve Cumhuriyet Gazetesine yönelik saldırı davaları ile birlikte görülmektedir. 5 Ağustos 2013'te sonuçlanan Ergenekon davası ile Arslan'a iki kez ağırlaştırılmış müebbetin yanı sıra 90 yıl 3 ay hapis cezası verilmiştir. Yargıtay 16. Ceza Dairesi 25 Kasım 2020 tarihinde Danıştay saldırısı davasında temyiz incelemesini tamamlayan Daire, Alparslan Arslan'a verilen cezayı onadı. Sanıklardan Mahmut Güzel'e "silah ticareti yapmak" suçundan verilen 5 yıl hapis cezası ile 375 lira adli para cezası ve aynı suçtan yargılanan sanık Erkan Ayyıldız'a verilen 4 yıl 7 ay hapis ile 375 lira adli para cezasının da onanmasına hükmedildi. Davanın diğer sanıkları, Osman Yıldırım, Erhan Timuroğlu ve İsmail Sağır hakkında "kasten adam öldürmeye yardım" suçundan 14 yıl ikişer ay, 4 kişinin "öldürülmesine teşebbüse yardım" suçundan da 25'şer yıl olmak üzere toplam 39 yıl ikişer ay verilen hapis cezaları da onandı.[25]
Kaynakça
Dış bağlantılar
Wikiwand in your browser!
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.