Loading AI tools
Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Ayrım Duvarı, İsrail Batı Şeria bariyeri veya daha çok bilinen ismi ile İsrail Duvarı, Batı Şeria'daki Yeşil Hat üzerinde yer alan bir bariyerdir. İsrail, bariyeri teröre karşı bir güvenlik unsuru olarak kabul ederken, Filistinliler bariyeri ırksal ayrımcı veya apartheid olarak tanımlamaktadır.[1][2][3] Toplam 708 kilometre (440 mi) uzunluğundaki bariyer, Yeşil Hat'tın uzunluğunun iki katından fazladır ve %15'i İsrail içinden veya üzerinden geçerken, geri kalan % 85'i bazı bölgelerde 18 kilometre (11 mi) kadar içe girecek şekilde Batı Şeria'dan geçmektedir. Bu durum Batı Şeria bölgesinin yaklaşık % 9'unu izole ederek, bu bölgelerde yaşayan 25.000 Filistinliyi Batı Şeria'nın diğer bölgelerinden izole etmektedir.[4]
Bu bariyer, Eylül 2000'de başlayan İkinci İntifada'da inşa edildi ve İsrail hükûmeti tarafından isyanın getirdiği şiddet dalgasını durdurmak için gerektiği savunuldu.[5] İsrail hükûmeti, Batı Şeria'dan yapılan intihar bombalamalarının sayısının, duvarın inşası öncesini kapsayan 2000-2003 periyodundaki 73'ten, çeşitli bölümlerinin tamamlanmış olduğu 2003-2006 yılları arasında 12'ye düşmüş olmasından ötürü bariyerin etkili olduğunu söylemiştir.[6][7] Bariyer, zamanında artmış gerginlik için geçici bir güvenlik önlemi olarak sunulmuş olsa da, İsrail ile Filistin arasındaki gelecekteki siyasi sınırla hızla ilişkilendirilmiştir.[8]
Bariyerin muhalifleri, güvenlik adı altında İsrail'in Filistin topraklarını ele geçirmeye çalıştığını ve tek taraflı olarak yeni sınırlar kurarak barış müzakerelerini baltaladığını savunmaktadır.[9][10] Muhalifler, bazı yerlerde doğuya doğru Yeşil Hat'tan sapan, birçok Filistinlinin seyahatini ciddi şekilde kısıtlayan ve Batı Şeria'ya veya İsrail'e iş için gidip gelmelerini engelleyen bir duvara karşı çıkmaktadırlar.[11][12] Uluslararası Adalet Divanı, bariyerin uluslararası hukuka aykırı olduğunu belirten bir danışma kararı verdi.[13][14] 2003 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, duvarın uluslararası hukuka aykırı olduğunu ve kaldırılması gerektiğini belirten bir karar aldı. Oylama, 12 çekimser oyla 144 destekleyen, 4'te karşı çıkan oy ile kabul edildi.[15]
İbranice isimler arasında, “ayrım duvarı” (חומת ההפרדה, Ḥomat HaHafrada) ve “güvenlik parmaklığı” (גדר הביטחון, Geder HaBitaḥon) vardır.[16][17]
Arapça’da, Güney Afrika’daki apartheid dönemine atıfta bulunan “apartheid duvarı” (جدار الفصل العنصري, jidar al-fasl al-'unsuri) ismi kullanılır. İngilizce’de BBC, The Economist[18] PBS,[19] PBS(20) ve The New York Times[20] duvarı “bariyer” (bazen ayırma bariyeri ya da Batı Şeria Bariyeri) [21] olarak adlandırmaktadır. İsrail Dışişleri Bakanlığı İngilizce'de “güvenlik parmaklığı” ifadesini kullanır.[22] Uluslararası Adalet Divanı, fiziki açıdan kullanılan diğer terimlerin çok doğru olmadığını belirterek “duvar” terimini kullanmıştır.[23] “Apartheid Duvarı” ve ya “Apartheid Parmaklığı” ifadeleri de aşağılayıcı nitelikte kullanılır[24][25][26].
Duvarın 90-95% lik kısmı çok katmanlı parmaklık sistemi olarak inşa edilmiştir.[27] İsrail Güvenlik Güçleri'nin tercihiyle dış taraftaki iki parmaklık, piramit şekliyle yerleştirilmiş dikenli tel yığınlarından oluşurken ortada, daha hafif, ihlal tespit ekipmanına sahip bir parmaklık vardır. Ayrıca orta kısımda araçları engelleyen bir hendek yapı, orta parmaklığın her iki tarafında devriye yolları ve ihlalleri takip etmek için tasarlanmış küçük çapta pürüzsüz bir kum hattı da vardır.[28] Bariyerin ortalama 60 metre genişliğinde bir dışta tutma bölgesi vardır[29] Bazı bölümler topoğrafik nedenlerden dolayı 100 metreye çıkacak şekilde daha geniştir [30]. Bazı bölümlerin genişliği (bariyerin 6% sı) 3 metredir ve 8 metre yüksekliğe sahiptir. Bu bölümler incedir, daha az alan ister ve sniperlara karşı daha fazla güvenlik sağlar. Duvarların inşaası Qalgilyah ve Kudüs gibi kentsel yerlerde ve 6 nolu otoyol gibi insanların sniplerla öldürüldüğü yerlerde daha çok ve belirgindir.[31]
Duvar kısmen 1949 Ürdün-İsrail ateşkes hattının (Yeşil Hat) yanından ve ya yakınından geçer. Bazı yerlerde duvar, Yeşil hattın doğusunda bulunan Batı Şeria içine doğru 20 km kadar girer ve böylece duvarın İsrail tarafına, Batı Şeria'da bulunan Yahudi yerleşimcilerin yoğun olduğu alanları da ekler. Bu yerleşim birimlerinin arasında Doğu Kudüs, Ariel Bloğu (Ariel, Karnei Shomron, Kedumim, Immanuel etc.),[32] Gush Etzion, Oranit ve Maale Adumim vardır[33][34].
Duvar bazı Filistinli kasabaları neredeyse tamamen çevreler, sadece 20% si ateşkes hattına bağlıdır[35] ve Batı Şeria’nın 13.5%ini (Doğu Kudüs’te dahil olmak üzere) batısında(İsrail tarafında) tutar.[36] 2006 Nisanında İsrailli insan hakları örgütü B’Tselem’in yaptığı bir çalışmaya göre, duvar tamamlandığında Batı Şeria’nın 8.5%i İsrail tarafında kalacaktı ve doğu tarafındaki 3.4%ü tamamen ya da kısmen çevrelenecekti.[37] 27.520 ile 31.000 arasında Filistinli İsrail tarafında kalacaktı[37][38]. Diğer taraftan 124.000 kişi, kontrol altında kalacak ya da izole edilmiş olacaktı. Kudüs’teki 230.000 Filistinli Batı Şeria tarafına yerleştirilecekti [39].
Duvarın çoğu Batı Şeria’nın kuzey ve batı uçlarında, genelde Yeşil Hat’tın ilerisine inşa edilmiştir ve 9 yerleşim alanını 39.000 hektarlık bir alanın üzerinde oluşturmuştur. yaklaşık 10 kilometrelik ek bir duvar, Ramallah’ın güneyinde inşa edilmiştir.[40]
İsrail’e göre topografik koşullar bazı yerlerde Yeşil Hattı takip etmeye elverişli değildi. Filistin tarafındaki bazı tepeler ve uzun yapılar, duvarı terörizme karşı etkisiz kılacaktı.[41] Uluslararası Adalet Divanı’na göre, böyle şartlarda yapı yasal olarak, sadece İsrail içine doğru yapılmalıydı.
Duvarın güzergâhı birçok kez mahkemeye verildi ve değiştirildi. Mahkemeye sunulan gerekçelere göre 1949 ateşkes hattı “gelecekteki sınırsal değişimlerden ve sınır çizgilerinden etkilenmeyecek” şekilde müzakere edilmişti(Madde VI.9).[41]
1992 yılında, İsrailli ve Filistinli nüfuslar arasında fiziksel bir duvar inşa etme fikri, o dönemde Başbakan olan İzak Rabin tarafından Kudüs'te İsrailli bir genç kızın öldürülmesinden sonra öne sürülmüştü. Rabin, İsrail'in “Gazze’yi Tel Aviv’den ayırması gerektiğini” ve böylece insanlar arasındaki sürtüşmeyi durdurabileceklerini söyledi.[42][43]
Ekim 1994'te başlayan şiddet olaylarından sonra, Rabin, “Ayrılmayla ilgili kararımızı genel felsefe olarak benimsemeliyiz. Ortada belirgin bir sınır olmalı. Sınırları çizmeden 1.8 milyon Arabı içinde bulundurmak isteyen her kimse Hamas’a daha fazla destek oluşturmaktadır” dedi.[42][43] Netanya yakınlarındaki HaSharon kavşağı saldırısından sonra, Rabin amacını daha belirginleştirdi: “Bu yol ayrılmaya gitmeli ama oluşacak sınırlar 1967 öncesi sınırlarına göre olmamalı. Amacımız onlarla aramızı ayırmaktır. Birleşik Kudüs ile 98%i Yahudi olan egemen İsrail devleti nüfusunun daima terörizm tehdidine maruz kalmasını istemiyoruz”.[43][44]
1994 yılında, duvarın ilk kısmı (bir birine bitişik beton lehvalar şeklinde) inşa edildi. Bölüm Bat Hefer ve Tulkarm toplumlarının arasındaki sınırı oluşturdu.[45] 1995 yılında, İzak Rabin İsrailli ve Filistinlileri ayıracak bir bariyerin nasıl uygulanabileceğini konusunda tartışmayı yürütmesi için Shahal komisyonunu oluşturdu. İsrail Başbakanı Ehud Olmert, Yaser Arafat'la gerçekleştireceği 2000 Camp David Zirvesi'nden önce, bir bariyer inşa edileceği sözünü verdi ve bunun Filistinliler için, milli kimliklerini oluşturup, İsrail'e bağımlı kalmamaları için önemli olduğunu paylaştı.[42] Kasım 2000'de Washington'da gerçekleştirilen İsrail-Filistin barış müzakereleri esnasında, Başbakan Ehud Barak, Ara Vadisi ve Latrun arasında 74 kilometrelik bir bariyerin inşaasını finanse etmeyi olnayladı[30].[46] 14 Nisan 2002 tarihine kadar plan uygulanmadı ama Ariel Şaron'un kabinesi, 23 Haziran 2002 tarihinde prensip olarak planı kesinlikle onayladı[30][46] ve bariyerle ilgili çalışmalar başladı.
2002 yılı sonunda, hükûmetin durgunluğundan dolayı, sınırın olmamasından en çok zarar gören birçok bölge kendi finansmanını kullanarak, Yeşil Hat üzerinde bir bariyer oluşturmaya başladı.[47]
2003 yılına doğru, 180 kilometrelik bariyer inşa edilmişti ve 2004 yılında ise İsrail bariyerin güveniyini inşa etmeye başladı[48].
Şubat 2004'te İsrail Hükûmeti, ABD ve Filistinli endişeleri göz önünde bulundurarak inşa edilen bu ayrım duvarının güzergâhını gözden geçireceğini belirtti. Özellikle İsrailli kabine üyeleri, Filistinlilerin geçmek zorunda olduğu kontrol noktalarını azaltmaya ve Qalqilyah gibi çevresi sarılan şehirlerdeki Filistinlilerin yaşadıkları zorlukları düzeltmeye yönelik değişikliklerin yapılması gerektiğini paylaştılar. 20 Şubat 2005 tarihinde, İsrail kabinesi, Gazze Şeridi'nden çekilme planının uygulanmasını onayladığı aynı günde, duvarın güzergâhını onayladı[49][50].
Güzergâhın uzunluğu 670 kilometre artırıldı (Yeşil Hat’tın neredeyse iki katı) ve Batı Şeria’nın 10%unu, Doğu Kudüs’ü ve 50.000 Filistinliyi İsrail tarafında bıraktı[34]. Ayrıca geniş bir yerleşim birimi olan Maale Adumim ve Gush Etzion bloğunu da etkin şekilde İsrail tarafında bıraktı[49][50].[51] Nihai güzergâh tamamen bittiğinde Maale Adumim ve Doğu Kudüs’ü Batı Şeria’dan ayırmış olacaktı. Önceleri duvarın güzergâhı belirlenmemişti ve karşıtları tarafından öne sürülen iddialara göre, duvar Samarya dağlık bölgesinin etrafını sararak Ürdün Vadisi’nden ayıracaktı. Haziran 2004’te Finans Bakanı Binyamin Netanyahu’nun Gazze Şeridi’nden çekilme planına desteğini kazanmak için, Başbakan Ariel Şaron duvarın Ariel yerleşim birinin doğusuna ulaşacak şekilde uzatılacağı yeminini verdi. Bu ekin inşaası Gazze Şeridi’nden çekilme bitmeden tamamlanacaktı. Uluslararası Adalet Divanı’nın Yeşil Hat’tı geçen duvarın kısımlarının yasadışı olduğu kararına rağmen, [[]Ariel Şaron]] 8 Eylül 2004 tarihinde Ariel, Ma’aleh Adumim ve Gush Etzion’un İsrail tarafında kalacağını tekrar dile getirdi. Ayrıca duvarın Ariel’in doğusuna ulaşacağı ama ana bariyerle birleşmesinin erteleneceği kararını aldı.[52] İsrail Filistinlilerin özel toprakları üzerine inşaat yapmayı uygun hale getirdi ve Batı Şeria içine en derin şekilde uzanan, Yeşil Hat’tın 22 kilometre uzağına varan, 3.5 kilometre uzunluğunda ve 100 metre genişliğindeki duvar kısmının inşaasını başlattı[53].
2005 yılında, İsrail Yüksek Mahkemesi duvarın yapılmasındaki nedenlere ve tarihe referans verdi. Mahkeme, İkinci İntifada ile yaşanan şiddet tarihini ve İsrail tarafında yitirilen yaşamları dile getirdi. Mahkemenin kararında İsrail’in vatandaşlarını korumak için attığı adımlarda belirtildi. Bunların arasında, “terrorist saldırılar sonucunda İsrail’in gerçekleştirdiği askeri operasyonlar” vardı ama bu girişimlerin, “birçok şiddetli terör saldırısını durdurmakta yeterli olmadığı” ortadaydı. “Alınan tedbirlere ve yapılan operasyonlara ragmen, saldırılar bitmedi. Suçsuz insanlar hayatları ve uzuvlarıyla ödedi. Bu da ayırma bariyerinin inşaasındaki kararın arkasında yatan nedendi”.[29] Şubat 2005'e gelindiğinde duvarın 209 kilometresi tamamlanmıştı[34].[54]
2006 yılında, duvarın 362 kilometresi tamamlandı, 88 kilometresi inşa ediliyordu ve 253 kilometresinin inşaatına ise başlanmamıştı [38]. 30 Nisan 2006 tarihinde, duvarın güzergâhı Tel Aviv'de gerçekleşen bir bombalı intihar saldırısından sonra bir kabine kararıyla değiştirildi.[55][56] Ariel bölgesindeki yeni güzergâh, daha önce binlerce Filistinliyi İsrail tarafında bırakan anomaliyi çözdü. Alfei Menashe yerleşim bloğu alan olarak küçüldü ve yeni plan üç Filistinli ev grubunu Filistin tarafında bıraktı. Duvarın Kudüs'teki kısmı Beit Iksa'yı Filistin tarafında ve Filistin tarafına geçiş noktası Tzurif'te olacak şekilde Jaba'yı da İsrail tarafında bıraktı. Eshkolot ve Metzadot etrafındaki güzergâhta çeşitli değişiklikler yapıldı ve Metzadot'ten Har Choled'e uzanan güzergâh ise onaylandı.[57][58] 2012 yılında, duvarın 440 kilometresi (62%) tamamlandı, 57 kilometresi (8%) inşaat altındaydı. Duvarın 212 kilometresi henüz inşa edilmemişti [59] ve 2014 yılına kadar çok az gelişme oldu.[60]
Eylül 2014'te, duvarın Gush Etzion'u çevreleyecek 45 kilometrelik uzatmasına verilyen onaydan 8 yıl sonra, herhangi bir gelişme olmamıştı ve İsrail bu konuda yeniden tartışmaya başladı. Duvar Nahal Rafaim vadisi milli parkı ve Battir adlı Filistinli köyden geçecekti. Gva'ot'ta el konulan İsrail toprağı duvarın Filistin tarafında kalacaktı.[60] 21 Eylül 2014 tarihinde hükûmet Gush Etzion bölgesindeki duvar için tekrar yetki vermemeye yönelik karar aldı.[61]
Duvarın inşa edilmesinden sonra bombalı intihar saldırıları azaldı.[7][62][63] El-Aksa Şehitleri Tugayları, Hamas ve Filistin İslami Cihat Örgütü’nün İsrail’de düzenlediği saldırılar azaldı ve duvarın tamamlandığı bölgelerde düzenledikleri eylemler de oldukça azaldı.[64][65]
İsrail dışişleri bakanlığı ve İsrail güvenlik ajansı 2002 yılında bir rapor yayınladı ve bu rapora göre 452 kişi terör saldırılarından dolayı can vermişti. Duvarın ilk parçası tamamlanmadan önce (Temmuz 2003), İkinci İntifada’nın başından itibaren Batı Şeria’da 74 Filistinli bombalı saldırı gerçekleşti. Bu saldırılarda 293 İsrailli öldü ve 1900 İsrailli ise yaralandı. Birinci kısmın 2006’nın sonlarına doğru tamamlanmasından sonra, Batı Şeria’dan gelen 12 adet saldırı vardı ve bu saldırılarda 64 kişi öldü ve 445 kişi yaralandı.[6] Terör saldırıları 2007,[6] 2008[66] ve 2010 (9 ölü) yıllarında[67] azaldı.
İsrail dışişleri bakanlığı, duvarın tamamlanmasının terör saldırılarını durdurmaya devam edeceğini belirtti[68] çünkü “Batı Şeria’da duvarın tamamlandığı yerlerde terörist aktiviteler durmuştu”.[64]
Maariv gazetesinde yer verilen İsrailli yetkililere (içlerinde Şin Bet’in başının da olduğu) göre duvarın tamamlandığı yerlerde İsrail’e yönelik terör girişimleri sıfıra inmişti. Maariv içlerinde Filistin İslami Cihat Örgütü’nün kıdemli liderlerinden birinin de olduğu Filistinli militanların, duvarla birlikte İsrail’e saldırmanın zorlaştığını belirttiğini paylaştı. Tulkarm ve Qalgiyah bölgelerinde 2003 yılında tamamlanan duvardan sonra o bölgelerde hiç başarılı saldırı olmamıştı. Bütün saldırılar yakanlandı ve intihar saldırısı düzenleyenler de, hedeflerine ulaşmadan erken bir şekilde patladılar.[42] 23 Mart 2008 tarihli bir röportajda İslam Cihad lideri Ramadan Shalah, Katarlı Al-Sharq gazetesine yakındı ve ayırma duvarının, Filistinli direnişin İsrail derinlerine inmesine ve bombalı saldırı yapmasına engel olduğunu ama buna rağmen direnişin teslim olmadığını ve farklı yollar bularak İntifada’nın her evresinde direnişe devam edeceğini paylaştı.[69]
Saldırıların azalmasına neden olarak başka faktörler de göz önüne getirildi. Haaretz’e göre, Şin Bet’in 2006 yılında paylaştığı bir raporda, “duvarın terörü zorlaştırdığı” sonucuna varıldığı ama 2005'te saldırıların azalmasındaki nedenler arasında, İsrail Ordusu ve istihbaratının Filistinli militanları ele geçirmedeki artan başarıları, Hamas’ın artan siyasi etkinliği ve Filistin sınırlarındaki Filistinli silahlı grupların barışması gibi nedenlerinde olduğu paylaşıldı. Haaretz’e göre, “artık güvenlik duvarı bombalı saldırıları durdurmakta yararlı olan faktörler arasında görülmüyordu çünkü teröristler duvarı baypas edecek yöntemler bulmuşlardı[70]” Eski İsrail Savunma Bakanı Moşe Arens'e göre Filistinli şiddettin azalmasındaki neden, İsrail Ordusu'nun 2002 yılında Batı Şeria’ya girmesiydi.[71]
Duvarın Filistinliler üzerine azalan özgürlükler, İsrail Ordusu’nun geçişi sağlayan kontrol noktalarının azalması, yol kapamaları, toprak kaybı, İsrail’deki tıp ve eğitim hizmetlerine ulaşmayla ilgili artan zorluklar,[72][73] su kaynaklarına ulaşmada sıkıntılar ve ekonomik problemler gibi birçok negatif etkisi bulunmaktadır.[74]
2005 yılındaki bir raporda, Birleşmiş Milletler şunları paylaştı:
Duvarın güzergâhı, Batı Şeria’daki toplumları ayırmakla birlikte, insanların hizmetlere, geçim kaynaklarına, dini ve kültürel alanlara ulaşmasını zorlaştırmaktadır. Buna ek olarak, duvarın asıl güzergâhı ve geçiş noktaları bazen inşaatın başladığı güne kadar tamamen açıklanmamaktadır. Bu Filistinler için büyük bir stress kaynağı haline gelmiştir çünkü geleceklerinin nasıl etkileneceği konusunda endişeye kapılmaktadırlar…Duvar ve Yeşil Hat arasındaki bazı yerler oldukça verimli tarım alanlarına sahiptir ve 49.400 Batı Şeria’lı Filistinli buradaki 38 köy ve kasabada yaşamaktadır.[75]
Duvarın etkileriyle ilgili sıkça dile getirilen örneklerden biri Qalqilyah adlı Filistinli şehirdir. İçinde 45.000 kişinin bulunduğu şehrin neredeyse tamamı duvarla çevrilidir. Duvarın 8 metre yükseklikteki beton bir kısmı şehir ve İsrail otobanının arasında, Yeşil Hat sınırını takip ederek inşa edilmiştir [76]. BBC bu kısım için “Anti-Pusucu(Sniper) Duvarı” adlandırmasını kullandı. Bu kısım otobanı kullanan İsrail motorcularının keskin nişancılar tarafından öldürülmesine engel olunması için inşa edilmişti.[29]
Şehire doğusundaki bir askeri geçiş noktasından girilebilmektedir ve şehir Eylül 2004'te inşa edilen güneydeki bir tünel aracılığıyla bitişikteki Habla köyüne köyüne bağlanmıştır. 2005 yılında İsrail Yüksek Mahkemesi, duvarın bu bölgedeki güzergâhının değişmesini ve Qalqilyah ile etrafındaki diğer beş köyün arasında Filistinlilerin rahatça hareket etmelerinin sağlanmasını istedi. Aynı kararda, mahkeme duvarın Yeşil Hat üzerinde inşa edilmesi argümanına karşı çıktı. Kararda bu karşı çıkışla ilgili arazinin topoğrafik özelliklerine, güvenlik endişelerine, 1907 Lahey Düzenlemelerinin 43. ve 52. Maddelerine ve Dördüncü Cenevre Sözleşmesi’nin 53. Maddesine yer verildi.[37]
Ekim 2003 başlarında, İsrail Ordusu Ana Komutası, duvarın Batı Şeria’daki kuzey kısmı ve Yeşil Hat arasındaki kısmını süresiz bir şekilde kapalı askeri alan olarak ilan etti. Yeni direktiflere göre, bu alanda yaşayan 12 yaşını geçmiş herkes evlerinde yaşamaya devam etmek için “daimi oturma izni” almalıydı. Bu alanda toplamda 27.250 kişi yaşamaktaydı. Batı Şeria’nın diğer yerleşimcileri bu alana girmek için özel izin almalıydılar.[37]
Haziran 2004’te The Washington Times,[77] İsrail ordusunun Cenin, Filistin’e karşı sürdürdüğü müdahaleleri durdurması, zarar görmüş sokak ve binaların yeniden inşaasına yönelttirdi. Böylece kademeli bir şekilde normale benzer bir hale dönülecekti. 25 Ekim 2004 tarihli bir mektupta[78] dated October 25, 2004, from th, İsrail hükümetini temsil eden bir İsrail heyeti Kofi Annan’a duvarın doğusundaki bazı kısıtlamaların hafifletildiğini yazdı. Bu kısıtlamaların arasında kontrol noktalarının 71’den 47’ye ve yol engellerinin ise 197’den 111’e indirilmesi vardı. The Jerusalem Post’a göre, İsrailli-Arap şehirlerden biri olan Umm El-Fahm’da(42.000’lik nüfuslu) yaşayan ve İsrail vatandaşı olan bazı Filistinlilerin duvardan memnun olduğunu ve duvarın “hayatlarını belirgin bir şekilde iyileştirdiğini” yazdı. Bunun nedeni olarak da hırsızlık yapanların ve bazı militanların yaşadıkları yerlere artık gelememelerini ve sağlanan güvenlikten dolayı İsrail'in birçok yerinden gelen ve Batı Şeria’daki Filistinli işletmelere müşteri olan kişilerin sayısının artmasını verdi. Bu durum bölgede bir ekonomik canlanmaya sebep olmuştu. Rapora göre, duvarın kötü yanı aileleri bölmesi ve İsrailli Araplarla Yeşil Hat’tın diğer tarafında olan Filistinlilerin dayanışmalarını yok etmesiydi.[79] Ağustos 2005’te Birleşmiş Milletler’in yayınladığı bir rapora göre duvarın olması, “kapatmaları sona erdirdi. Duvarın inşa edildiği yerlerde Batı Şeria içindeki hareketleri daha serbestleştirdi. Duvarın inşa edilmekte olduğu Ramallah ve Al-Bireh ve Kudüs Valiliklerindeki fiziki engeller kaldırıldı.” Rapora göre, kırsal kesimde hareket özgürlüğünün artması Filistinlilerin hastane ve okul gibi hizmetlere ulaşmasını kolaylaştırmıştı ama şehir merkezlerindeki nüfusun hareketleri üzerine konulan engellerde elle tutulur değişiklikler olmamıştı[80].
Duvarın bir kısmı Filistinlilerden alınmış topraklar üzerinde[76][81] ya da Filistinlilerle toprakları arasında kuruldu.[82] 2009 yılındaki bir raporda Birleşmiş Milletler, yakın dönemde inşa edilen duvar kısımlarının güzergâhı, eski tasarlanan duvar güzergâhına nazaran daha fazla Yeşil Hat ’a uyar durumdaydı. Buna rağmen, duvar Batı Şeria’nın 9.5%lik kısmını ele geçirip İsrail tarafında bıraktı.[83]
2003 yılı başlarında Yeşil Hat üzerinde bulunan 63 dükkân İsrail ordusu tarafından, Nazlat Issa köyündeki duvar inşaası için yıkıldı[84][85]. Ağustos 2003’te 115 ek dükkân ve tezgah (birçok yerel insan için önemli geçim kaynağıdır) ve ayrıca 5 ile 7 arasında ev yıkıldı.[86][87]
Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’na göre 15 toplum doğru yoldan etkinledi. Bu 13.450 mültecinin (67.250 kişi) içinde bulunduğu 138.593 Filistinli anlamına geliyordu. Toprak kaybına ek olarak, Qalqilyah şehrindeki su kuyularının üçte biri duvarın diğer tarafında kaldı. İsrail Yüksek Mahkemesi, İsrail hükümetinin bu kuyuları de facto işgal etmesiyle ilgili, “duvarın inşa edilmesi geçici su anlaşmalarının uygulanmasına engel değil” diye belirtti.[29]
Birleşmiş Milletler Batı Asya Ekonomik ve Sosyal Komisyonu(ESCWA), Batı Şeria’nın kuzeyindeki Filistinlilerin 80%i duvarın diğer tarafında topraklara sahipti ve ilgili İsrail yönetiminden izin almadıklarından topraklarını hasat edemiyorlardı.[88] İsrail, Ürdün sınırı yakınlarındaki Ürdün Vadisi’nde duvar inşa etti. Batı Şeria ve Ürdün Vadisi arasında planlanan diğer bir duvardan, uluslararası kınamalardan dolayı vazgeçildi ve bunun yerine Filistinlilere karşı kısıtlayıcı bir izin rejimi uygulanmaya konuldu.[89] Buna rağmen, güzergâhı değiştirerek yerleşimcilere parsel parsel toprakları ele geçirmelerine neden oldu.[90]
Şu anki duvar güzergâhı Batı Şeria’daki Filistinli çiftçilerin Ürdün Nehri’ne ulaşmaları engellemektedir.[91] İsrailli yerleşim birimleri konseyleri an itibarıyla Ürdün Vadisi’nin ve Ölü Deniz’in 86%ını de facto kontrol etmektedir.[92] Bunun nedeni bu bölgelerdeki yerleşimcilerin sayısının durmadan artmasıdır.[93] 2013 yılında, dönemin Savunma Bakanı Ehud Barak, İsrail’in tek taraflı Batı Şeria’dan çekilmesini ve ayrım duvarının ötesindeki yerleşim birimlerini boşaltmasını ama Ürdün Vadisi’nde, Batı Şeria ve Ürdün sınırı boyunca asker bulundurmasını önerdi.[94]
Dünya’nın Doktorları, Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Hareketi ve İsrail İnsan Hakları Hekimleri duvarın “Batı Şeria’nın sağlığına zarar verdiğini” belirtti[95]. Bazı kuruluşlar, inşaat tamamlandığında 130.000 Filistinli çocuğun aşılanamayacağı ve 100.000 üzerinde hamile kadının (ki 17.640 hamilelik yüksek risk altındadır) İsrail'deki sağlık hizmetlerinden yararlanamayacağı öngörülerinde bulundular. Buna ek olarak, Batı Şeria köylerinin üçte biri tıp hizmetinden marum kalacak. Duvar tamamlandığında birçok yerleşik halk, akşamları acil bakımdan hiçbir şekilde yararlanamayacaklar. An itibarıyla Kudüs yakınındaki kasabalarda (Abu Dis ve al-Eizariya), en yakın hastaneye ambulansla gitmek 10 dakikadan 110 dakikaya çıktı[96]. İsrail İnsan Hakları Hekimleri'nden bir rapora göre duvar, hastaneleri hizmet vermeleri gereken “kişilerden tamamen ayırıyordu” [97]. Rapor aynı zamanda, Kudüs'ün Filistinli kliniklerine gidenlerin sayısının 2002'den 2003 yılına kadar yarıya indiğini belirtti.
2013 yılında Dünya Bankası, duvarın “kontrol noktaları ve hareket izinleriyle birlikte” Batı Şeria ekonomisine yarattığı masrafın 185 milyon USD ve 229 milyon USD arasında olduğu tahminini açıkladı.[98] Dışişleri katılımcısı David Makovsky, 2004 yılında İsrail tarafında yaşayan Filistinli oranının “yüzde birden daha az” olduğunu belirtti ve daha büyük rakamların Qalqiliya gibi yakınlardaki kapanan alanlardakilerin oldukça kötü şekilde etkilendiklerini açıkladı.[99] İsrail İnsan Hakları organizasyonu B'Tselem, “binlerce Filistinlinin arazilerine gitmekte zorlandıklarını ve ürünlerini Batı Şeria’nın diğer alanlarında satamadıklarını” belirtti. Duvarın güzergâhındaki Filistinlilerin ana geçim kaynağı tarımdır. Bu alan Batı Şeria'daki en verimli arazileri oluşturmaktadır. Tarım sektörü üzerindeki ağır zarar, halihazırda kötü durumda olan Filistinli toplumun durumunu daha kötü yapmakta ve birçok aileyi fakirliğe itmektedir[100][101].
Ekim 2003'te Duvarın Yeşil Hat'tan saptığı her noktanın yasadışı sayılması ve o kısımların yıkılması üzerine bir Birleşmiş Milletler çözüm önergesi, BM Güvenlik Konseyi'nde ABD tarafından veto edildi.[102] 19 Mayıs 2004 tarihinde, Birleşmiş Milletler, 1544 numaralı Güvenlik Konseyi Çözüm Önergesini geçirdi ve İsrail'e sorumluluklarını hatırlatarak, Dördüncü Cenevre Sözleşmesinin gereği olan yasal sorumluluk ve görevlerine bağlı kalması çağrısını bir kere daha tekrarladı. Ayrıca BM, İsrail'in uluslararası kanun çerçevesinde güvenlik problemlerine çözüm bulma çağrısını da yaptı. Genel Kurul'un özel bir toplantısında, BM, Uluslararası Adalet Divanına (ICJ) duvarın yasallığını incelemesi çağrısını yaptı. İsrail ICJ'nin kararını kabul etmemeyi seçti ve yorum bile yapmadı. Ama 246 sayfalık yazılı bir açıklamayla İsrail hükûmetinin kararlarını ve bu kararların diğer mahkemelerinkinden daha çok büyük önceliğe sahip olduğunu paylaştı.[103]
2004 yılında, Uluslararası Adalet Divanı, öneri niteliğinde görüşünü açıkladı,”İsrail Nefsi Müdafayı kullanarak duvarın inşaasındaki yanlışı kapatamaz” dedi. Mahkeme “duvarın inşaasının ve inşaatı gerçekleştiren rejimin uluslararası hukuka aykırı olduğu” iddiasında bulundu.[23][104]
9 Temmuz 2004 tarihli ICJ görüşünü duvarın aleyhine paylaştı ve duvarın uluslararası hukuka ters olduğunu, kaldırılması gerektiğini, Arap yerleşimcilere zararlardan dolayı tazminat verilmesini ve İsrail'in Dördüncü Cenevre Sözleşmesine uyması için diğer ülkeleri göreve çağırdı. ICJ işgalci bir kuvvetin, yasal yerleşimcileri, işgal edilmiş bir alanda tehdit olarak göstermesinin BM'in 51. Maddesini sağlamayacağını belirtti. Ayrıca Uluslararası Hukuk'ta bir ülke için tehdit unsurunun oluşmasında o ülkenin de etkisi varsa gereklilik savunmasının etkisiz kalacağını belirtti.
Mahkemeye göre İsrail, Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin etme haklarına müdahale ediyordu. Topraklara el koyarak, evleri yıkarak, kasabaların etrafını kapatarak, insanların hareketlerini engelleyerek, su, yiyecek, eğitim, sağlık, iş ve elverişli bir yaşama ulaşmalarını zorlaştırarak uluslararası kanunlarla üzerine düşen zorunlukları yerine getirmiyordu. Mahkeme ayrıca İsrailli yerleşim birimlerinin kurulduğunu ve bununla birlikte Filistinlilerin yerlerinden edilerek, Dördüncü Cenevre Sözleşmesinin 49. Maddesindeki 6. Paragrafın ihlal edildiğini belirtti.[105] ICJ'nin talebiyle Filistin bayağı dolu bir ifadeyi ibraz etti(106). Bunun üzerine BM Hakikat Soruşturma Misyonu ve BM Raportörleri, hareket ve ulaşabilme politikalarında, ırk ve ya milli kökene dayalı ayrımcılık olduğunu paylaştı.[106]
Duvarın İsrailli savunucuları mahkemenin yakınlarındaki meydana, ellerinde 927 terör kurbanının portreleriyle gelip beklediler. İsrail yanlısı Hristiyanlar örgütü ise, içinde 11 sivilin öldürüldüğü 19 numaralı otobüsü getirdiler.[107]
Nisan 2003'te B'Tselem, “İsrail müstehzi şekilde güvenlik iddialarını kullanarak, işgal edilmiş bölgelerde büyük çapta insan hakları ihlallerini haklı çıkarmaya çalışıyor…Diğer birçok şeyin yanı sıra duvarın güzergâhı siyasi amaçlardan doğmuştur. Yerleşim birilerinin duvarın batı tarafında bırakılması ve dini alanlara ulaşım yollarının korunması gibi bazı şeyler kesinlikle askeri değerlendirmeler sonucunda doğmamıştır ve bu da ayrım duvarı projesini uluslararası hukuka göre yasadışı yapmaktadır[108]” diye belirtti.
30 Haziran 2004 tarihinde İsrail Yüksek Mahkemesi, duvarın Kudüs'ün batısındaki bir kısmının Filistinlilerin haklarını ihlal ettiği kararını aldı ve inşa edilmiş 30 kilometrelik kısmının tekrar planlanıp inşa edilmesi emrini verdi. Buna rağmen, duvarın presip olarak yasal olduğu ve İsrail hükûmetinin güvenlik nedenlerinin geçerli olduğu kararını da aldı. 15 Eylül 2005 tarihinde, İsrail Yüksek Mahkemesi, İsrail hükûmetinin duvarın güzergâhını değiştirmesi ve böylece Filistinliler üzerindeki negatif etkilerinin orantılı ve minimalize hale getirilmesini istedi.[109]
Aralık 2003'te, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu acil bir özel oturumda ES-10/14 nolu çözüm önergesini geçirdi[110]. Oylamada 90 ülke evet, 8 ülke hayır ve 74 ülke ise çekimser oy verdi[110]. Çözüm önergesi Uluslararası Adalet Divanı’ndan acil bir şekilde aşağıdaki soruyla ilgili öneri niteliğinde görüşünü paylaşmasını istedi[110]
“Bir işgalci güç olarak, içinde Doğu Kudüs’ün de bulunduğu işgal edilmiş Filistin sınırları içinde duvar inşa eden İsrail için, Dördüncü Cenevre Sözleşmesi, BM Güvenlik Konseyi ve Genel Kurul çözüm önergeleri gibi uluslararası hukuk prensipleri göz önünde bulundurulduğunda doğan yasal sonuçlar nelerdir?” [110]
Mahkeme duvarın uluslararası hukuku ihlal ettiği sonucuna vardı[48]. 20 Temmuz 2004 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu duvarı kınayan ES-10/15 nolu çözüm önergesini geçirdi. Oylamada 150 ülke evet ve 10 ülke çekimser oy verdi[111].[112] 6 ülke hayır oyu verdi: İsrail, ABD, Avustralya, Mikronezya, Marshall Adaları ve Palau. ABD ve İsrail kararı ve çözüm önergesini reddetti.[113] Avrupa Birliği’nin 25 üyesi, önergeye İsrail ve Filistinlileri barış planı yol haritası için çağrıda bulunulması eki yapıldıktan sonra, evet oyu verdi.[114]
Tel Aviv Üniversitesi’nin araştırma kuruluşu olan Tami Steinmetz Barış Araştırmaları Merkezi’nin gerçekleştirdiği ankete göre, İsrail’in Yahudi popülasyonu duvarı oldukça çok destekliyorlardı. Oran olarak 2004’ün Mart ayında 84% iken Haziran ayında 78% idi.[115]
Bazı İsrailliler duvara karşı çıkmaktadır. İsrailli Şimdi Barış hareketi, 1949 Ateşkes Hattı’nda bir duvarı desteklediklerini ama “günümüzdeki duvarın, gelecekte Filistinlilerle gerçekleşebilecek her türlü barış anlaşmasını yok etmeye ve Batı Şeria’dan oldukça fazla toprak işgal etmeye yönelik olduğunu” belirtti. Ayrıca duvarın “her iki tarafta dökülen kanı artıracağını ve yerleşim birimleri için İsrailli ve Filistinli hayatları kurban etmeye devam ettireceğini” de iletti.[116] Duvar Karşıtı Anarşistler ve Gush Shalom gibi bazı İsrail solundan aktivistler, duvara karşı protestolarda, özellikle Batı Şeria'nın Bil'in ve Jayyous kasabalarında oldukça aktiftirler.[117][118]
Barış ve Güvenlik Konseyi'nin kıdemli üyelerinden ve Cenevra Girişimi'nin mimarlarından biri olan Shaul Arieli, Mart 2009'da Haaretz’te “duvarın güvenlik nedenlerinden dolayı bitirilmesinin” önemiyle ilgili yazı yazdı. Arieli duvarı Filistinli terörizm ve şiddetten dolayı duvarı meşru görürken, dönemin İsrail hükûmetini bütçe ve siyasi nedenlerden dolayı duvarın inşaasını ihmal etmekle eleştirdi. Halka “yeni hükümetten duvarı çabuk bir şekilde mantıklı bir güzergâh üzerinde tamamlamasını” istemeleri çağrısında bulundu.[119] İsrail'in ABD elçisi Daniel Ayalon, saldırı gerçekleştirmelerini engelleme “siyasi süreci kurtarabilirdi”, çünkü duvar, militan grupların siyasi süreci bu tür saldırılarla rehin tutmasının önüne geçebilirdi.[120]
İmar ve İskan Bakanı Natan Sharansky, o dönemde güvenlik duvarını İsrail'in kendisini koruması için geçerli bir opsiyon olarak gördü, çünkü Filistin Yönetimi, imzaladığı anlaşmalarla sorumlu olduğu şekilde, teröre karşı çıkmakta başarılı bir partner değildi.[121] İftira ve İnkarla Mücadele Birliği, Uluslararası Adalet Divanı’nın Batı Şeria duvarını kınayan kararını ağır bir şekilde eleştirdi ve kararın, başvurudaki önyargılı dilden dolayı İsrail karşıtı bir şekilde hazır olduğunu belirtti. Birlik, İsrail’in sistematik bir şekilde mahkemenin nasıl kurulduğundan uzak tutulduğunu ve Genel Kurul’da çoğu zaman “İsrail’i şeytanlaştıran” İsrail karşıtı bir yaklaşım olduğunu bildirdi. Yine birliğe göre sürecin siyasileşmesi mahkemenin güvenilirliğini tehlikeye atmaktaydı ve bölgedeki barışa yönelik yapıcı girişimleri kötü etkilemekteydi.[122]
Filistinli nüfus ve liderleri genelde duvara karşı hemfikirlerdir. Filistinlilerin büyük bir bölümü kendi tarım topraklarından, okullarından ve işlerinden koparıldılar duvar nedeniyle. Bir o kadar Filistinli de Kudüs yakınlarındaki duvarın tamamlanmasıyla ayrı kalacaktı. Buna ek olarak İsrail'in planladığı güzergâha bakıldığında, duvarın, Filistinli popülasyonu belirli bir bölgeye kapatmak için inşa edildiği düşüncesi hakimdi.[123][124] Aynı zamanda Abu Dis'teki Filistinli kurumların, Doğu Kudüs’ün ücra köşelerine hizmet götüremediği ve normalde 10 dakikalık yürüyüş, bir kapıya ulaşmak için 3 saatlik araçla sürüşe dönüştüğü ortadaydı. Kapıya ulaşıldığında ise oradaki kalabalık askeri kontrol noktasından geçmek ve diğer taraftaki istenilen yere gitmek oldukça zorlaşmıştı.[125]
Daha geniş bağlamda, İsrail solu ve diğer örgütler tarafından desteklenen Filistinli sözcüler, duvarın doğurduğu zorlukların daha fazla hoşnutsuzluğa neden olacağını ve güvenlik problemlerine yenilerini ekleyeceğini paylaşmaktaydı.
Kasım 2006’da Filistinli İslami Cihad lideri Ramazan Salah duvarın büyük bir engel olduğunu ve olmaması durumunda durumun tamamen farklı olacağını belirtti.[126]
Filistin Ulusal Yönetimi, Amerika Birleşik Devletlerini duvarın inşaasını ödüllendirmekle suçladı ve, “ABD Filistinli halkın ve Arap dünyasının pahasına, meşru Filistinli yönetimin haberi olmadan güvenceler veriyor. Yasadışı bir işgali, yerleşim birimlerini ve bu apartheid duvarını ödüllendiriyor” diye belirtti.[127]
2005 ve 2010 yılları arasında, yüzlerce Filistinli ve İsrailli activist, her hafta Bil'in şehrinde toplanıp duvarı protesto etti.[128] Bir kısım Filistinli, protestolar esnasında İsrail ordusu tarafından öldürüldü.[129] Söylentilere göre, İsrail hükûmetinden gönderilen gizli görevliler protestocuların arasına karışıp İsrail askerlerinin bulunduğu yönlere taş atıyordu ve böylece protestocuları tutuklamak için sebep oluşturuyorlardı.[130] Protestocular “Avatar” filmindeki kurgu ırk “Na’vi” lere benzetiyorlardı kendilerini. Filmin gösterime girmesiyle birlikte, protestocular kendi çabalarını filmdeki Na'vi halkının yabancı işgalcilere karşı evlerini savunmalarına benzetiyolardı.[131]
23 Aralık 2013 ve 5 Ocak 2014 tarihleri arasında, Londra'daki St. James's Church, Piccadilly alanında duvara karşı büyük bir gösteri düzenlendi. Gösterinin adı “Açılan Beytüllahim” idi ve gösteride duvarın geniş kısmını temsilen üzerinde grafitilerin bulunduğu büyük bir maket duvar vardı. Geçenlere duvarı anlatmaları için protestoculardan görevliler yerleştirildi. Duvarın protesto edildiğini anlatan büyük pankartlar vardı. Uluslararası Adalet Divanı’nın 9 Temmuz 2004 tarihli, duvarın uluslararası hukuka aykırı olduğunu belirten karar, protestolarda özellikle ön plandaydı.
Gösteri Nelson Mandela’nın ölümünden birkaç gün sonra gerçekleşti ve bu nedenle panolarda Mandela’nın şu sözlerine yer verildi, “BM apartheid rejimine Güçlü bir şekilde karşı çıktı… Filistinliler özgürleşmeden özgürlüğümüzün tam olmayacağını çok iyi biliyoruz[132]”. 8 metre uzuluğundaki replika duvar, Justin Butcher, Geof Thompson ve Dean Willars tarafından bir sanat enstalasyonu şeklinde inşa edildi ve bu mimarlar ziyaretçilerden özellikle barış için dua içeren grafitiler yapmalarını istedi.[133] Bulunduğu alanda protestolara ve inşa edilen replika duvarla etrafının tamamen kapatılmasına izin veren St. James Kilisesi, bir duyuru yayınlayarak İsrail'in sınırlarını korumasıyla ilgili desteklerini paylaştı ama Filistinlilerin hayatlarını çok kötü etkileyen duvarı da kınadı.[134] Kilisenin duyurusu Dünya Kiliseler Birliği’nin bütün Hristiyanlardan duvara karşı çıkmaları çağrısını hatırlattı.[135]
Kızılay, duvarın Cenevre Sözleşmesini ihlal ettiğini bildirdi. 18 Şubat 2004 tarihinde, Uluslararası Kızılhaç Komitesi İsrail duvarının “ciddi insani ve yasal problemler doğurduğunu” ve “bir işgalci kuvvet için kabul edilebilirden fazlası” anlamına geldiğini belirtti.[136]
Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü ve diğer insan hakları grupları, hem duvarın güzergâhını hem de duvarın inşa edilmesi için gereken toprakların nasıl alındığını protesto ettiler.[137] Machsom(Kontrol Noktası) İzleme grubundan İsrailli kadınlar düzenli bir şekilde kontrol noktalarını gözlemleyip bulduklarını raporladılar. Uluslararası Af Örgütü’nün 2004 yılındaki bir raporunda, “Şimdiki haliyle bu duvar, İsrail’in uluslararası hukukla ilgili zorunluluklarını yerine getirmediğini göstermektedir” diye belirtti.[138] Devamında:
2002 yılının yazında, İsrail ordusu Filistin’in tarımsal topraklarının büyük kısmını ve diğer özelliklerini Batı Şeria’daki duvar için yol açmak adına yok ediyordu. Verimli Filistinli toprakların büyük bir kısmının yok edilmesinin yanı sıra, diğer geniş bölgeler Batı Şeria’nın kalanından bu duvarla ayrılmıştı.
Duvar İsrail ve işgal edilen topraklar arasında değil, çoğu zaman (90% a yakın) Batı Şeria içinde inşa ediliyordu ve Filistinli kasabalarla köyleri izole edilmiş toprak parçaları haline getiriyordu. Böylece toplulukları ve aileleri birbirlerinden, çiftçileri topraklarından ve Filistinlileri iş, eğitim ve sağlık hizmetlerinden ayırıyordu. Bu İsrail ile Batı Şeria içindeki hukuk dışı bir şekilde kurulmuş 50 üzerindeki yerleşim birimleriyle İsrail arasında geçiş kurmak için yapılıyordu.[138]
20 Şubat 2004 tarihinde, Dünya Kiliseler Konseyi İsrail'den duvarın inşaasını durdurup kurulan yerleri yıkmasını istedi ve duvarın inşaasından dolayı ortaya çıkan “İnsan hakları ihlalleriyle insani sonuçları” kınadı. İsrail’in güvenlik endişelerini meşru görürken, duvarı kendi sınırları içinde inşa etmesinin uluslararası hukuka aykırı olmayacağını da belirtti. Konseyin bildirisi “üye kiliseleri, Kiliseler Ekümenik Konseylerini, Hristiyan Dünyası Cemaatlerini ve Kilise papazlıklarını, duvarı yasadışı bir işgal olarak kınamaya” çağırdı.[135]
2003 yılında, Bush yönetimi İsrail'e verdiği borç garantilerini azaltmayı düşündü. Amacı duvarı inşa etmelerinden soğutmaktı. Devlet Dışişlari Bakanı Colin Powell duvar projesine karşı eleştirisini şu şekilde dile getirdi, “Bir millet kendisini korumak için gerekli görüyorsa, sınırlarına duvar örebilir. Buna rağmen, İsrail’in durumunda sorunumuz İsrail’in duvarı başka bir ülkenin sınırında inşa etmesidir”.[139] Kongredeki İsrail yanlısı vekiller, borç yardımlarının azaltılmasını eleştirdi. Örneğin, Senatör Joe Lieberman (demokrat) şunları söyledi, “Hükümetin İsrail’i borçları kesmekle tehdit etmesi beceriksiz bir takdirdir.” Lieberman bu tehdidin müttefikler arasında uygunsuz olduğunu belirtirken, “İsrail halkının kendisini terörizmden korumaya hakkı vardır ve duvarın inşa edilmesi bunun için gereklidir” diye ekledi.[139]
14 Nisan 2004 tarihinde, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı George W. Bush, “Zemindeki yeni gerçeklikler göz önünde bulundurulduğunda, ki bunun içinde halihazırda bulunan geniş İsrailli nüfus merkezleri var, 1949 ateşkes sınırlarına nihai sonuç olarak dönmek gerçekçi görülmemektedir ve iki-devlet çözümü müzakereleri için sarf edilen eforlar da aynı sonuca ulaşmıştır” dedi.[140]
25 Mayıs 2005 tarihinde Bush, “Duvarın bir problem olduğunu düşünüyorum ve bunu Ariel Şaron’la tartıştım. İsrailliler ve Filistinliler arasında güven oluşturmak, Batı Şeria içinde kıvrılıp dolaşan bir duvarla çok zor olacaktır” dedi[141]. Bir sonraki yıl, duvarın gelecekteki sınır olmasıyla ilgili, Ariel Şaron’a yazdığı bir mektupta Bush, “duvar siyasi bir sınır yerine bir güvenlik sınırı olmalıdır, kalıcı olmak yerine geçici olmalıdır ve nihai bir sonuç için herhangi bir önyargı teşkil etmemelidir. Amacı güvenlik gereksinimlerini karşılamak olmalıdır ama teröre karışmayan Filistinlilerin hayatları üzerine etkileri de göz önünde bulundurulmalıdır” diye yazdı[76]. Başkan Bush bu duruşunu 26 Mayıs 2005 tarihindeki Filistinli lider Mahmud Abbas’la gerçekleştirdiği ortak konferansta tekrar dile getirdi[142].
2005 yılında, dönemin New York senatörü Hillary Clinton, İsrail’in Batı Şeria uçlarında bir ayrım duvarı inşa etmesini destekliyordu ve Filistin Ulusal Yönetimi’ni terörizmle savaşmakla sorumlu olarak görüyordu. Kudüs etrafında inşa edilen duvarın bir kısmını ziyaret ederken, “Bu Filistinlilere karşı bir şey değildir. Bu duvar teröristlere karşıdır. Filistin halkı terörü engellemeye yardım etmelidir ve teröre karşı tutumlarını değiştirmelidirler” dedi.[143]
2007 yılında, senator Charles Schumer, “Filistinli halk insanları havaya uçurmak için okullara ve gece kulüplerine terrorist gönderdikçe, İsrail’in bir güvenlik duvarı inşa etmekten başka bir seçeneği yoktur” dedi.[144]
Avrupa Birliği dış politika şefi Catherine Ashton, “AB duvarı, Filistinli topraklar üzerinde inşa edildiği sürece yasa dışı görecektir” diye bildirdi.[145]
Kanada hükûmeti İsrail'in kendisini ve halkını terrorist saldırılardan korumasını bir hak olarak görmektedir. Buna aynı zamanda, İsrail'in kendi sınırları içine giriş çıkışların engellemesi ve ya kısıtlaması da dahildir. Buna rağmen, duvarın işgal edilmiş toprakların içine girmesine karşıdır. Batı Şeria’yı (bunun içine Doğu Kudüs de dahildir) işgal edilmiş bir alan olarak gördüğü için, Kanada hükümeti, duvarı uluslararası hukuka aykırı bulmaktadır. Bu görüşünü Dördüncü Cenevre Sözleşmesine dayamaktadır. Duvara ve yapımı esnasında evlerin ve ekonomik binaların yıkılmasına genel olarak karşıdır(147).
Duvarın Filistin kaynaklı saldırılara karşı geçici güvenlik tedbiri olduğu söylense de, çoğu insan için gelecekteki nihai sınır müzakerelerinde İsrail’in sınırlarla ilgili talepleri duvarla belirli olacaktır[49]. Bazı insanlar bu çıkarımı duvarın Yeşil Hat üzerinde değil de Batı Şeria’nın içlerine girecek şekilde inşa edilmiş olmasından dolayı yapmaktadır. Onlara göre bunun amacı daha fazla toprak ele geçirmektir.[9] Duvarı İsrail Devleti’nin de facto sınırı olarak gören insanlar oldukça fazladır. Arap Amerikan Enstitüsü başkanı James Zogby, duvarın “tek taraflı bir şekilde gelecekte İsrail’in Batı Şeria’daki yerleşim birimlerini kontrol altında tutması ve geniş topraklara el koyması için sınırları çizdiğini” dile getirmiştir.[146] B'Tselem'e göre, “Birçok yönüyle ayrım duvarı ve güzergâhının belirlenmesiyle ilgili süreçte, İsrail’in güvenlik argünmanlarını tek taraflı bir şekilde zeminde gerçeklere dönüştürmesi etkili olmuştur…”.[100] The Guardian yazarı Chris McGreal duvarın “İsrail’in sınırlarını yeniden çizmeyi amaçladığını”[147] yazmıştır.
Bazı eleştirmenler duvarın gelecekteki sınır müzakerelerine duvarın İsrail lehine olacağını belirttiler[147][148]. The New Republic (Yeni Cumhuriyet) yazarı Yossi Klein Halevi, “Yeşil Hat üzerinde duvar inşa etmek, Filistinlilere her uzlaşma girişimine karşı çıktıklarında (1937, 1947 ya da 2000’deki gibi) Filistin haritasının küçüldüğünü hatırlatmalıdır…Duvar bir uyarıdır: Eğer Filistinliler terörizmi durdurmazlarsa ve İsrail’i yok etme hayallerinden vazgeçmezlerse, İsrail kendi haritasını empoze edebilir… ve Filistin’in restore edilmiyor, aksine ilk defa kuruluyor bu nedenle sınırları müzakereye açıktır[149]” diye yazdı. İsrail Savunma Bakanı Yardımcısı, 2000 yılında, duvarın muhakkak bir şekilde kurulacak Filistin Devleti'nin sınırlarını çizmediğini belirtti.[46]
The New York Times, 9 Mart 2006 tarihinde Ehud Olmert’in, partisi Kadima’nın seçimleri kazanması durumunda, 2010 yılına kadar İsrail’in kalıcı sınırlarının oluşturalacağını belirten açıklamasını yayınladı. Sınır duvara yakın bir yer boyunca uzanacaktı [150].
2012 yılında, İsrail sınırları çizmek için prensiplerini açıkladı. Bunların en başında şimdiki duvarın gelecekteki Filistin Devleti’nin sınırı olması vardı.[151]
İslam İşbirliği Teşkilatı gözlemcilerinden Ahmad Hajihosseini, duvarın inşaasını, ayakta tutulmasını, Batı Şeria’da Filistinlilerin izole edilmesini ve İsrail’in yerleşim birimleriyle Filistinin işgalini pekiştirmesini apartheid suçu olarak adlandırdı [152]. Güney Afrika’daki apartheida karşı çalışan ve Kudüs’teki Uluslararası Hristiyan Elçiliği’nin yetkili müdürü olan Malcolm Hedding, Batı Şeria’daki duvarın apartheidla hiçbir alakasının olmadığını ve duvarın sadece İsrail’in kendisini korumasıyla ilgili olduğunu açıkladı. Ayrıca İsrail’in Filistinlilerle bir anlaşmaya istekli olduğunu ve liberal demokratik yollarla kendi Arap vatandaşlarına haklar sunduğunu, buna karşı Filistinlilerin ise hala İsrail’in yok olmasını istediklerini de ekledi. Güney Afrika’daki durumda bir küçük zümre gücü elinde tutuyordu ve demokrasi geldiğinde, büyük kitleleri domine eden Milli Parti’nin yok olmuştu.[153][154][155]
Duvar birçok resim ve yazı için tuval olarak kullanıldı. “Dünya’nın en büyük protesto grafitisi” olarak anlandırıldığı da oldu.[156] Duvarın üzerindeki bazı grafitileri İsrailliler bazılarını da Filistin tarafındaki Filistinliler sildi.
Duvarın Filistin tarafındaki grafitiler, duvarın varoluşunu protesto eden birçok formdan biri olmuştur. Bazıları duvarın yıkılmasını isterken diğerleri inşa edenleri ve varoluşlarını eleştirmiştir (“Abu-Dis Gettosuna Hoşgeldiniz”[157] ve “Kutsanası Arabulucular”[158]). Ağustos 2005'te, İngiliz graffiti sanatçısı Banksy, Duvarın Filistin tarafında dokuz tane çizim yaptı.[159] Kendisi duvar için “Grafiti yazanlar için mükemmel bir tatil durağı” dedi ve Aralık 2007'de Betyüllahim'deki “Santa’nın Gettosu”na yeni çizimler için geri döndü.[160]
“Santa’nın Beytüllahim’deki Gettosu 2007” sergisi,[161] Banksy ve bir grup sanatçı tarafından Batı Şeria’daki fakirliğe ışık tutmak ve turizmi desteklemek için organize edildi.[162] Duvarın üzerinde, diğer çizimlerle birlikte üzerine silah tutulan kurşun geçirmez bir yelek giymiş barış güvercini,[163] bir askeri elle arayan bir kız,[164] bir asker tarafından belgeleri kontrol edilen eşşek ve Banksy’nin sık sık görülen sapanlı resimleri bulunmaktadır[164] as well as a rat, one of Banksy's recurring themes, with a slingshot.[165][166] Amerikalı sanatçı Ron English, Filistinli gibi giyinmis Mickey Mouse’ın “Artık Disneyland’de Değilsiniz” sloganıyla bir grafitisini yapmıştır.[165][166]
Birçok sanatçı pozitif ilgi ve değerlendirmeyle karşılaşırken, bazı Filistinliler sanatçıların yarattığı bu hareket hakkında negatif düşüncülere sahiptiler. New York’lu sokak sanatçısı, Swoon, Beytüllahim’deki güvenlik kulelerinin üzerinde iki çalışma yaptı. Bazı Filistinlilerin eserlerine bu kadar karşı olacağını beklemiyordu. Swoon, Aida mülteci kampındaki birçok çocuğun yeni grafitilere karşı büyük ilgi gösterdiklerini belirtirken yetişkinlerin ise tam tersine, çocukların bu sanat eserleriyle yanlış yönlendirilip duvarı sevmeye başlayacakları düşüncesinde olduğunu paylaştı. Mülteci kampındaki yetişkinlerden biri, “çocukların bu bölgeleri pozitif görmelerini istemiyorlar ve bu nedenle çalışmaları güzel görseler de güzelliğin olmaması gereken yerde olduğunu bilsinler” (Parry, 10). Çoğu uluslararası sanatçı, “duvarın arkasına hapsedilmiş insanlar için bir şeyler yarattıklarını ve dünyanın her yerinde gösterilebilecek uluslararası bir sembol oluşturduklarını hissediyordu. Şikayet eden yetişkin bu uluslararası sembollerden değil de 25 metrelik duvarın gölgesinde yaşamaktan şikayetçiydi” (Parry, 10). Grafiti sanatçıları dünyanın her yerinden getirdikleri sanatlarıyla Filistinlilere yardım edecek ifadeler yarattıkları düşünürken, çok sayıdaki Filistinli duvarı güzel bir şeye çevirdikleri hissindeydi. Duvarın üzerinde resimler yaparak, duvarı bir sanat eserine çevirdiklerini düşünüyorlardı”(Parry, 10). Tabii ki duvarı pozitif bir şeye çevirmek sanatçıların niyeti değildi. Sanat eserlerinin, baskıcılığı ve duvardan etkilenen insanların duygusal tepkilerini açığa vurmaktı amaçları.[167]
21 Haziran 2006 tarihinde, İsrail'e konsere giden Pink Floyd’dan Rogar Waters, duvarın üzerine “duvarı yıkın” yazdı. Bu Pink Floyd’un The Wall (Duvar) albümünden bir sözdü.[168] 2007 yılında “Yüz yüze” (Face2Face) projeleriyle,[169] Fransız sanatçılar JR ve “Marco” o zamana kadar (en azından 2010'a kadar) yapılan en büyük yasadışı fotoğraf sergisini düzenlediler.[170] Devasa boyutlarda, İsrailli ve Filistinli benzer işlerde çalışan kişilerin portreleri ve özgeçmişleri duvar üzerinde yan yana sergilendi. Fikirin arkasında, insanlar arasındaki farktan çok benzerliklere dikkat çekmek vardı. Proje Beytüllahim, Eriha, Ramallah ve Kudüs’ün de içinde olduğu sekiz şehirdeki duvarın her iki tarafına yayıldı.[171] Proje daha sonra dünyanın birçok yerindeki sergilere taşındı. Bu sergilerin arasında İtalya’daki Biennale di Venezia (Venedik Bienali),[172] Foam-Amsterdam Fotoğraf Müzesi,[173] “Recontres d’Arles” Arles'deki yaz fotoğraf festivali[174] Berlin’deki Artitud,[175] Fransa Paris’teki Artcurial[176] ve İsviçre’nin Cenevre şehrindeki Rath Müzesi[177] vardı. JR’ın içinde “Yüz yüze”nin de bulunduğu çalışmaları şu an Tokyo’daki Watari-Um Müzesi’nde sergilenmektedir.[178]
Filistinli activist Faris Arourj’un liderliğinde, Hollanda ve Filistinli bir işbirliğinin parçası olarak, internet kullanıcılarından 80 karakterlik bir mesaj paylaşmaları istendi. 30 Avro karşılığında mesajlarının duvara işleneceği söylendi. İçinde ırkçılık, nefret, şiddet ve ya pornografi olan mesajlar reddedildi.[179][180] Toplanan paranın üçte ikisi sosyal, kültürel ve eğitimsel tabana ait projelerde kullanıldı. Bunların arasında, Bir Zeit’teki Gençlik Merkezi’nin renovasyonu vardı. Proje bittiğinde, 550,000,000 kişiye ulaşıldığı görüldü ve duvarın üzerine 1,498 mesaj işlendi.[180][181][182] “Mesaj gönder” organizatörlerinden Hollanda tiyatrosu direktörü Justus van Oel, Güney Afrikalı apartheid karşıtı teolog Farid Esack'tan 2009 yılında, duvarın üzerine yazmak için bir mektup yazmasını istedi. Sonucu 1,998 kelimelik İngilizce bir mektuptu ve Ramallah şehri yakınlarında 2.6 kilometre uzunluğunda bir satır şeklinde duvara yazıldı. İçeriği Filistindeki durumu Güney Afrika'daki apartheid dönemine benzetti.[179]
İngiliz foto muhabiri William Parry, yakın zamanda “Duvara Karşıt” isimli kitabını yayınladı. Duvar ayrıca İngiliz oyun yazarı David Hare’in dramatik Duvar monoluğunun odak noktasıydı ve bu monolog daha sonra 2014 yılında Kanada Milli Sinema Kurulu tarafından uzun metrajlı bir anime belgesel haline getirildi.[183][184]
Duvar aynı zamanda 2011 yılındaki 5 Kırık Kamera adlı belgesele konu oldu. Belgesel, Filistinli çiftçi Emad Burnat ‘ın kamerasıyla oğlunun çocukluğuyla ilgili videolar kaydetmek isterken, köyünün içinden geçen duvara karşı yürütelen direnişi çekmesiyle ilgiliydi.[185] Bu ödül kazanan film, barış içinde şiddetten uzak kalarak protesto eden köy sakinlerinin ve onlara katılan uluslararası ve İsrailli aktivistlerin hikâyesini anlattı. Çekimi esnasında vurulan ve parçalanan kameralar belgesele adını verdi.[185][186]
İsrail tarafından inşa edilen Gazze Şeridi duvarı ve günümüzde Mısır’ın kontrolünde olan 7-9 metrelik, Gazze ile Mısır’ı ayıran duvar da oldukça tartışmalıdır[187].
Şubat 2004’te The Guardian, Yemen’deki muhaliflerin Suudi Arabistan’ın inşa ettiği duvarı, İsrail’in Batı Şeria’da inşa ettiği duvara benzettiğini yazdı.[188] The Independent, “İsrail’in inşa ettiği güvenlik duvarına Arap ülkeleri arasında en çok ses çıkaran Suudi Arabistan, sessizce Yemen’le arasındaki sınıra duvar inşa etmekte”[189] adlı bir yazı yayınladı.
Suudi Arabistan'ın sınır güvenliği başkanı Talal Anqawi, yapılan bu karşılaştırmaya karşı çıktı. Suudi Arabistan'ın sadece sınır ihlallerini ve kaçakçılığı engellemek için bir koruma tabakası kurduğunu ve bunun da duvara hiçbir şekilde benzemediğini belirtti.[188]
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.