Loading AI tools
Konya kent merkezinde yer alan tarihi ve turistik bir tepe Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Alâeddin Tepesi, Türkiye'nin Konya ili kent merkezinde, üzerinde Alâeddin Camii ve avlusunda sekiz Anadolu Selçuklu Sultanı'nın mezarı da dahil olmak üzere önemli tarihî yapılar bulunduran tepe.
Konya ovasının batı kenarındaki dağların son yamaçlarına yakın bir mevkide yer alan,[1] 450 x 350 metre boyunda, 20 metre yüksekliğinde oval planlı bir höyüktür. Şehrin tarihi boyunca gelişimi bu tepenin etrafında şekillenmiştir. Frig döneminden Cumhuriyet dönemine kadar mimari ve arkeolojik mirası katmanlar halinde bünyesinde barındıran tepe, adını üzerindeki Orta Çağ Konyası'nın ulu camisi olarak inşa edilen Alâeddin Camii’nden ve Konya Köşkü olarak da bilinen Alaeddin Köşkü'nden alır.[2] Günümüzde bir mesire yeridir. Çevresini bir tramvay hattı dolaşır.
1941 yılında Türk Tarih Kurumu'nun yaptığı kazılar sonucunda, Alâeddin Tepesi üzerindeki ilk yerleşimlerin MÖ 3000'li yıllarda, Erken Tunç Çağında yapıldığı bilinir. Tepe, sonraları Hititlere ev sahipliği yaptı. Hitit Krallığı'nın MÖ 1190'da yıkılmasının ardından Friglerin egemenliğine girdi.[3] Bu dönemde tepeye "Kawania" ismi verilmişti.[3] Friglerin ardından bölge Lidyalıların eline geçti.[3] MÖ 547 yılında Lidya Krallığı'nı yıkan Ahameniş İmparatorluğu döneminde ise Kapadokya satraplığına bağlı bir kent haline geldi.[3]
Kawania, eski Yunancada "Kaoania" olarak telaffuz edilmekteydi.[3] Bu dönemde kentin adını, ses benzerliğinden ötürü Yunancada "tasvir" anlamına gelen "İkonion"a bıraktığı tahmin edilmektedir.[3] Doğu Roma İmparatorluğu'nun hüküm sürdüğü dönemde İkonion, çevresindeki geniş bir bölgenin idari merkezi konumundaydı.[3] Bu dönemde tepeyi çevreleyen surlar yenilenirken, sur dışına da bazı yapılar inşa edildi.
11. yüzyılın sonlarında Anadolu Selçuklu Devleti'nin başkenti olan Konya'nın ulu camisi ve Selçuklu sarayı Alaeddin Tepesinin kuzeyine inşa edildi. Caminin avlusuna II. Kılıç Arslan ve I. İzzeddin Keykavus tarafından birer türbe inşa edildi. II. Kılıçarslan'ın türbesi, kendisinden sonraki yedi sultanın daha gömüldü.[4]
Anadolu Selçuklu Devleti 1308’de yıkıldı. Karamanoğulları yönetimine giren kent, 1468’de nihai olarak Osmanlı İmparatorluğu'na katıldı. Alaeddin Tepesi üzerindeki Selçuklu sarayı, 17. yüzyıla kadar Beylerbeylik yerleşkesi olarak kullanıldı.[5] 17. yüzyılda terk edildi ve harap hale geldi.
Tepe, 19. yüzyıl sonunda hızla meskenlerden arındırıldı. 20. yüzyıl başında Rum Mektebi ve bir tiyatro binası inşa edildi, daha sonra orduevi, düğün salonu gibi yapılar yapıldı. Çıplak bir tepe olan Alaaeddin Tepesi, 1910'lardan sonra ağaçlandırıldı ve ağaç dikilen yerleri piknik yeri olarak kullanılmaya başlandı.[1] Tepeye yeni bina yapılmaması, mevcutların kaldırılması, ağaçlandrılıp ağaçlandırılmaması konuları zaman zaman basında tartışıldı.[6]
Tepe, 13 Kasım 1982'de Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun kararı ile "Arkeolojik, Tarihi ve Doğal Sit Alanı” olarak tescil edildi. Çevre ve Şehircilik Bakanlık Makamının 10 Mayıs 2019 tarihli "olur"u ile “Doğal Sit – Nitelikli Doğal Koruma Alanı” olarak belirlendi.[7]
Tepede yer alan ve günümüze kadar ulaşan en önemli yapı, tepenin kuzeyindeki Alâeddin Camii ve kümbetleridir.[8] Yapımı 1220 yılında tamamlanan cami, adını Selçuklu sultanı I. Alaeddin Keykubad'tan alır. II. Kılıç Arslan tarafından yaptırılan avludaki büyük türbe, ongen planıyla devrin diğer mezar yapılarından farklıdır. Bu yapıda II. Kılıç Arslan dahil sekiz sultanın mezarı bulunmaktadır.[4] Sultanlar Türbesinin yanında I. İzzettin Keykavus'un yaptırdığı ancak yarım kalan bir türbe daha mevcuttur. Türbelerin her ikisi de kümbet tipindedir, çokgen gövdeli üzeri külahla örtülü yapılardır.
Alaeddin tepesinde, II. Abdülhamid devrinde vali Avlonyalı Ferid Paşa'nın yaptırdığı su haznesi bulunur. Valiliği döneminde yaşanan su sıkıntısı nedeniyle bir su komisyonu kuran ve halktan 16bin altın lira toplayan Ferid Paşa, Konya’nın 23 km güneybatısında Çayırbağı köyündeki kaynak suyu Alâeddin Tepesi’nde yapılan depoya getirilmiştir.[9] Depo girişinin iki yanına yuvarlak kemerli çeşmeler yapıldı. Moloz taş ve kesme taştan yapılan 500 metreküp hacmindeki depo, 1902'de halkı katıldığı büyük bir törenle açıldı.[10] Depo, 1954 yılında kullanım dışı kaldı.[9]
Tepenin Mevlâna Külliyesi'ne bakan kısmında, 1936 yılında Ulusal Mimarlık Akımı tarzında inşa edilen Şehitler Anıtı yer almaktadır.[3]
1954 yılında Belediye tarafından Alâeddin Gazinosu olarak inşa edilmiştir.[6] 1958'de ABD’nin Kaliforniya eyaletinin Torrance şehri ile Konya’nın kardeş şehir olmasının hatırasına ismi, Torrance Gazinosu olarak değiştirildi. Daha sonra Alâeddin Keykubat Düğün Salonu olarak işlev gören yapının konservatuvar binası olarak yeni bir işlev kazanmasına 2022'de onaylanmıştır.[7]
Kilise sokağı üstünde1960 yılında inşa edilmiş Orduevi binası bulunur. Aynı yerde daha önce ordu adına Askeri Kütüphane olarak 1927'de inşa edilmiş bir bina bulunuyordu. Bu bina orduevi binası olarak kullanılmış, 1960 yılında yıkılarak yeni orduevi binası inşa edilmiştir.[6]
Selçuklular döneminde tepenin kuzeyine Selçukluların merkezi olan bir saray yaptırılmıştı.[5] Bu sarayın bir parçası olarak tepenin eteğinde, bir burç yapısının üzerinde III. Kılıçarslan devrinde yapılan köşk, Alâeddin Keykubad devrinde tamir edilince Alêedin Köşkü olarak anılır oldu. İki katlı köşkün duvarları çini ve yazı bordürleri ile süslü idi.[11] Üst katında üç yanı konsollar üzerine oturan balkonlarla çevrilmiş kare planlı bir salon vardı. İran’daki benzerleri, örneğin Âli Kapı Köşkü gibi etrafı seyretmek üzere inşa edilmişti.[12] Yapı, Bursa, Edirne ve Topkapı Saraylarına ve bilhassa Adalet Kulelerine ilham kaynağı olan çok önemli bir Selçuklu saray yapısı olarak kabul edilir.[11]
Köşk, Anadolu Selçuklu Devleti yıkıldıktan sonra önce Karamanoğulları'na, sonra Osmanlılar'a geçti. 17. yüzyıla kadar Osmanlı Devleti tarafından beylerbeyi yerleşkesi olarak kullanıldı. Sultan Cem, 1474-1481 yılları arasında burada sancak beyi sıfatıyla oturdu.[5] Saray, 17. yüzyılda terkedilip harap oldu. 1905-1908 yılları arasında, Konya Valisi Cevad Bey’in emri ile yıktırıldı.[13]
Kalıntıların büyük kısmı kaybolmuştur; yalnız sur hattındaki kerpiç beden duvarları ile köşkü taşıyan iki konsol varlığını sürdürür. Geriye kalanların üstü 1961’de mimar İhsan Kıygı tarafından geliştirilen bir koruma çatısı ile koruma altına alınmıştır. Bu betonarme kabuk çatı, Türkiye’nin arkeolojik alanda ikinci koruma çatısı uygulaması idi (İlki, Karatepe-Aslantaş arkeolojik alanında Turgut Cansever tarafından tasarlanan koruma çatısı idi).[14] Koruma çatısı 2016-2017 yılında taşıyıcı sisteminin yıprandığı gerekçesiyle yıkılarak ortadan kaldırıldı.
Geçmişte höyüğün üstünde, kayıtlara "Amphilokios Kilisesi", "Eflatun'un Rasathanesi", "Saat Kulesi" gibi adlarla geçen bir Bizans kilisesi de bulunmaktaydı. Caminin güneyinde, kıble duvarının hemen yanında bulunan ve 10. veya 11. yüzyıllarda tepede inşa edilen kiliseden günümüze hiçbir iz gelmemiştir. 13. yüzyılda yazılan bazı kaynaklara göre bu kilisenin içinde İlkçağ'ın tanınmış filozofu Eflatun'un mezarı bulunmaktadır.[15] 1465-1466 yıllarında bölgeden geçen Vasilij adındaki bir Rus tüccar, kilisenin Türkler'in "Eflatun Kilisesi", Hristiyan halkın ise "Amfilokios Kilisesi" dediğini aktarmıştır.[15] Mezar, Eflatun'a değil, 4. yüzyılda yaşamış Amfilokios adlı din adamına aittir. Yapıya verilen "Eflatun" adının, Amfilokios adından halk ağzından bozularak meydana geldiği ya da binanın Ankaralı Aziz Hagios Platon'a ifade edilmiş olabileceği şeklinde görüşler mevcuttur.[15] Konya'da Osmanlı devri başladığında Eflatun Mescidi adıyla ibadete açık olan bu yapı; 1872 yılında artık cemaati kalmadığından saat kulesine dönüştürüldü.[15] I. Dünya Savaşı sırasında cephanelik olarak kullanılmasının ardından 1920'lerde ortadan kaldırıldı.[15] Günümüzde ise yerlerinde orduevi durmaktadır.[16]
Tepenin güneyinde ise 20. yüzyıla kadar Rum ve Ermeni toplulukların yaşadığı bir mahalle yer almaktaydı. Bu toplulukların birbirine bitişik kiliseleri, 1920'lerde ortadan kalkmıştır.
Tepe, 19. yüzyıl sonuda süratle meskenlerden arındırılmıştı. 20. yüzyıl başında tepenin çıplak bir hale geldiği dönemde Eski Kilise Sokağı üzerinde Rum Mektebi ve Tiyatro binası inşa edildi. Rum Tatbikat Mektebi, 1933 yılında Cumhuriyet Fırkası Genel Merkezi’nin talebi üzerine, 500 lira bedelle Cumhuriyet Fırkasına verilmiş ve Halkevi binası olarak kullanılmıştır. Rum Tiyatro Binası ise 1960 yılında yanıncaya kadar, Belediye Sinema binası olarak kullanılmıştır.[6]
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.