Eski Adıge geleneklerine ve yaşamına ilişkin bazı bilgiler
- Adıgeler "demokratik" ve "aristokratik" topluluklar biçiminde nitelendirilebilecek iki gruba ayrılıyordu.
Bu iki grup ve alt grupları arasında, ortak özellikler yanında farklılıklar da vardı.
Bu nedenle, her konuyu kapsayan ortak bir Adıge (Çerkes) özellik ya da karakterinin bulunduğu söylenemez.
Birbirine benzeyen özellikler, genellikle büyüğe ve yaşlılara saygı, kız erkek görüşmesinin nişanlılık öncesinde serbest olması, kızın kaçarak da evlenebilmesi, gelinin kocası ve diğer erkeklerle bir süre konuşmaması, kocasıyla birlikte görünmemesi, kadının kocası ve erkeklerle birlikte yemek yememesi, kocası gelmeden yatmaması, kendinden büyük aile bireyleri yanında oturmaması, vb.Demokratik topluluklrda kadınlar daha özgürdü.
- Sınıfsal olarak, derebeyi topluluklarında,sözgelişi K'emguylarda,sıkı bir kaynana (guaşe/гуащэ) otoritesi vardır, gelin kaynanasından izinsiz bahçe kapısı dışına adım bile atamazdı. Bu sıkı disiplin ve gelenek farklılıkları nedeniyle, demokratik ve derebeyi toplulukları arasındaki evlenmeler de sınırlı düzeydeydi.
- Değişik özellikler, daha çok, iş yaşamı ve konuk ağırlama alanlarında görülür.Aristokratik ya da derebeyi topluluklarında köle kadınlar tarlada çalıştırılırken, özgür kadınlar, ev işleri dışında çalıştırılmazlardı,insanı aşağılama ve ayıp olarak görülürdü.
Aynı biçimde soylu sınıfı da kol gücü gerektiren işlerde çalışmazdı, soylular için çalışmak, kendileri açısından bir aşağılanma ve ayıp uğraş sayılırdı.
Ama demokratik topluluklarda aksine bir görüş vardı, kadın-erkek herkes, en zengin ve üst yönetici/yargıç/din adamı konumunda olanlar dahil, herkes tarlalarda çalışabilirdi.
Şapsığlarda konukluk süresinin bir hafta olduğu, ardından konuğun ev halkı ile birlikte çalışması gerektiği gibisine bir anlayış da vardı.
Demokratik topluluklarda çalışmamak ve tembellik ayıp sayılır, kınanırdı.
İlkbahar aylarında,1950'lere değin, nakaratlar biçiminde iş türküleri (of veredh'er/Ӏоф орэдхэр) söyleyerek, tarlalarda imece usulü (hafı/хьафы) ya da ödünç gün karşılığı mısır çapalayan kalabalık Şapsığ,Ubıh (Wubıh) ve Abadzeh toplulukları ile sık sık karşılaşılabilirdi (Düzce, Sakarya, Samsun, Sinop, Balıkesir, vb birçok yerde).O dönemler, serpme usulü mısır ekiliyor, daha ileri bir teknik olan çizi (sıra) usulü mısır ekimi,Türkiye Türk ya da Adıge köylüleri tarafından henüz bilinmiyor,çapa işi için çok kişinin birlikte kol gücü gerekiyordu.
- 18.yüzyıl sonlarında, belki de 1789 Fransız ihtilalinin bir yansıması olarak, Adıgey/Çerkesya'da da hareketlenmeler oldu ve son feodal kalıntılar da tasfiye edildiler.Feodalizm, yarı feodal ilişkiler biçiminde Rus egemenliği altındaki Kabardey bölgelerinde ve bazı diğer küçük yörelerde tutunabildi.Egemenlik,ülke bütününde "Khase" (Xase) adı verilen seçilmiş üyelerden oluşan yöresel halk meclislerinin ya da köylü (fekol') sınıfının eline geçti.Bu meclisler kendi yörelerini ilgilendiren konularda kararlar alır ve bunları yine kendi seçtikleri organlar eliyle uygular ve kendi yörelerini yönetirlerdi.İlkçağlardan gelen bu gelenek,İsviçre'deki kanton ve Gemeinde (Bucak) meclis ve yönetimlerine benzemektedir.Yöre meclislerinin üzerinde "Zefes" (Зэфэс) adı verilen bir Ülke Ulusal Meclisi bulunuyordu."Khabze" (Ха6зэ) adı verilen geleneksel yasalar/geleneksel kurallar,yöresel düzeyde khase'ler,ülkeyi kapsayacak düzeyde de Zefes tarafından kabul edilir ve yürürlüğe sokulurdu.
Adıgelerde meclislerin toplandığı belli yerler, binalar olmaz, toplantılar uygun yerlerde ve hava muhalefeti olmadığında açık havada yapılırdı.Toplantı için uygun bir düzlükte, orta yere bir bayrak dikilir;halk/erkekler, halka biçiminde ve meclis üyeleri ile birlikte, bayrağın etrafında sessizce toplanır, meclis üyeleri daire oluşturacak biçimde yere serilen minderlere otururlardı."Khase",Çerkesçe olarak, meclis anlamı dışında, bir de 'yere çakmak/yere -bayrak- dikme' gibisine anlamlar da içerir.Khase/meclis toplantıları halka açık yapılırdı,ancak khase üyesi (yani 'vekil') olmayanlar oturmaz, toplantıyı ayakta ve sessizce izlerlerdi.Zefes (Büyük Ulusal Meclis) de açık havada ve gerekli görülen yerlerde toplanırdı.1861'de kurulan ve 12 yöreden seçilmiş birer üyeden oluşan 12 üyeli son Adıge Ulusal Zefes'i (resmi adı-'Büyük Bağımsızlık [Özgürlük] Meclisi) ise, modern anlamda bir ulusal parlamento konumunda idi, parlamento binası da şimdiki Ş'açe/Soçi yakınlarında bir yerde idi.Rus istilasına karşı son Çerkes direnişi de bu Meclis/Zefes eliyle yürütülmüştü.Adıgey'deki siyasi devlet yapılanması da konfederasyon türü bir yapılanma idi (Bkz."Thakuşine Aslan’ın Avrupa Parlamentosu ‘Çerkes Günü’ Katılımcılarına Mesajı",Cherkessia.net, Haberler Bölümü,27.11.2010).
- Adıge yargısı (adalet sistemi),binlerce yıllık geçmişi olan bir geleneğe, khaseler ve Zefes tarafından alınmış olan kararlara/yasalara göre yürüyen ve bağımsız olan bir erk idi.Adıgey'de hareketli/dinamik, koşullara göre kendisini yenileyen ve gelişen bir yargı sistemi vardı.Yargıçlar khaseler (halk meclisleri),üst yargıçlar da Zefes (Ulusal Meclis) tarafından seçilip görevlendiriliyorlardı.
Yargılamalar halka açık, savunma hakkına özen gösterilerek yapılırdı.
Nezaket kuralları ve onur anlayışı
- Özellikle demokratik topluluklarda kadına çok değer verilir,sözgelişi yük taşıyan kadının yükü hemen alınıp taşınır, kavga eden iki erkek, araya bir kadının girmesiyle kavgayı bırakırdı,vb.Bir atlı yolda giden bir yaşlıya yetiştiğinde ya da karşılaştığında, atından iner, yaşlıya atına binmesini teklif eder, sol tarafından ve daha geriden atı elinde yaya olarak yürür, yaşlının yinelenen teşekkür ve ricaları üzerine onu geçer ve bir süre, daha hızlı tempoda ve yaya olarak yoluna devam edip uzaklaştıktan sonra atına binerdi.Yaya giden genç de benzeri kurallara uyar, yaşlıyı izinsiz geçmezdi.Damat, karısının köyüne yaklaştığında atından iner, atı elinde yürüyerek köye girerdi.Yeni damat, ilk ziyaretinde,eşinin ailesinden olan ve evde bulunan küçüklerin bile elini öper,büyüklerin karşısında asla oturmaz ve konuşmazdı,damada refakat eden arkadaşı konuşur, ama büyüklerin karşısında asla oturmazdı.Böylece karısına, onun yakınlarına ve köylülerine duyduğu saygıyı göstermiş olurdu.Evlenmeler, genellikle karşılıklı anlaşmaya dayanırdı,kural (khabze) dışı olduğundan, asla akraba evliliği yapılmazdı.Akrabalar birbirlerini geniş bir ailenin üyeleri, yani kardeş görürlerdi.Bu nedenle akraba evliliğinden kaynaklanma sakatlıklar ve delilik Adıgelerde yok denecek kadar azdır.
- Köyün saygın gençleri birbirleriyle ve köyün kızları ile kardeş sayılırdı.Bu gençler köyün kızlarını at sırtında ve beraberlerinde başka köylerdeki düğün ve eğlentilere götürebilirlerdi.En ufak bir sorunla karşılaşılmazdı,aksi takdirde kişinin hayatı söner, soyu da lekelenmiş olurdu.Demokratik topluluklarda bir kız istemediği ile evlendirilmezdi.Yeni gelin büyükleri karşısında oturmaz, konuşmaz, yemek yemez, elleri üst üste ve sessizce kapı kenarında hizmete hazır bekler,sırtını büyüklerine çevirmez, geri geri çekilip odadan çıkardı,o denli de saygı ve sevgi görür, kendisine asla iş buyurulmaz, ezilmez ve azarlanmazdı.Ancak, yine de, saatlerce ayakta bekleme nedeniyle düşüp bayılma durumlarıyla sık sık karşılaşılırdı,ayrıca köle soylu gelinler aşağılanır, kolay kolay da benimsenmezdi (bk.Tembot K'eraş,"Mutluluk Yolu","Gelin" bölümü;Circassiancanada, internet).Gelin sonraları da çocuğunu gezdirmez ve yaşlı erkekler karşısında çocuğuyla birlikte görünmezdi;ayrıca kadınlar evin erkekleri ile birlikte yemek yemezlerdi.Çoğunca çocuk nine ya da evin başka kadınları tarafından gezdirilirdi.Eskiden bir ailede 10-20 birey olabilir, ev oda oda yan yana bitişik uzatılırdı,"vıne" (унэ) denilen evin önünde güneşe bakan bir veranda (haşpak,dıbzık'e/dıbzıkve/дыбзык1э) bulunurdu.Bu en son Adıge ev tipi idi.Gelinin kocası,herkes uyuduktan sonra odasına, karısının yanına sessizce ve görünmeden girer,gün ağarmadan aynı biçimde, gerekirse pencereden dışarı çıkardı.Bu durum, fazla sürmezdi.Kadın da kocası ile birlikte kalkar, akşamdan kalmış işleri sessizce bitirmeye çalışırdı.Bahçeyi dolaşır, kalmış çöpler varsa, belli etmeden eğilip kaldırırdı.Yeni gelin,çocuklar ve çıktığı aile ya da köy erkekleri dışında hiçbir erkekle konuşmazdı.Kaynana ya da evin büyük gelinlerinin sözleri dışına çıkamazdı.Son derece temizlik ve nezaket kuralları geçerliydi.Karı koca,çoğunca çocukları oluncaya dek konuşmazlardı.Gelin odasına leğune (лэгъунэ) denir, buraya kocası,gelinin kadın yakınları,evin çocukları dışında kimse girmezdi.Gelin odasında, ateş yakılan ve su ısıtılan bacalı bir ocak, ocağın yanında gece banyo alınan,gündüz yatak ve yorganların konduğu bir yüklük (пӀо дэлъхьапӀо) bulunurdu.Gelin odasında baca yoksa, gelin, kendisi için ayrılan bahçedeki kuytu bir köşede ya da oda içinde,çok erkenden su ısıtır, kocasının ve kendisinin banyo ve abdest almasını sağlardı.Bu iş gün ışımadan, herkes uyurken bitirilirdi.
- Gelin belli bir süre sonra baba evini ziyaret eder, hediyeler götürürdü,buna baba evinden gitmiş olmanın karşılığı bir "Ayıbı sona erdirme bedeli" (Uıkvıtapçve/УкӀытапкӀэ) denirdi.Kız böylece kendisini, terk ettiği ailesine bağışlatmış sayılırdı.Baba tarafının uyarılarına karşın, istenmeyen bir erkeğe kaçan kız ise,özellikle Ubıhlarda ölünceye değin bağışlanmayabilirdi.Bu durum daha çok düşük statüdeki (köle, yalancı,korkak,içinden hırsız, tecavüzcü,müptezel kadın/"шъуз таукэ" çıkmış,vb aile mensubu) ya da yoksul (tembel ve istenmeyen) gençlere kaçma durumlarında görülürdü.
- Hiç kimse kendisini övmez,övmeyi başkalarına bırakır, kendilerini övenler de gizlice alaykonusu olur, itibar aşınımına uğrarlardı.Bunun gibi adeta sayısız görgü kuralı vardı ve bu kuralları çiğneyenler saygınlıklarını yitirirlerdi.Saygın ya da kişilikli olana büyük bir değer verilirdi.Soylu ya da değil, kişinin saygınlığını yitirmesi,özellikle yüz kızartıcı bir suç işlemesi, silinmez bir leke oluşturur, dahası şarkılara da konu olabilir,'ünü' bütün Adıge ülkelerine yayılabilirdi.Bir yönüyle, Adıge olmak, zor bir şeydi.
- Bir Adıge için aşağılanmak en onur kırıcı şeydi.Geleneklere saygısızlık göstermek, yalancılık, korkaklık ve özellikle savaştan kaçmak, en onur kırıcı davranışlardandı.Mihail Yuryeviç Lermontov'un korkarak savaş alanından kaçan bir Çerkes gencini konu edinen "Savaş Kaçağı" ya da "Harun" öyküsündeki tiplemesi bu aşağılanmayı ve sonucunu çarpıcı bir biçimde sergilemektedir.Harun, en sevdiklerinin aşağılamaları sonucu kendini öldürür, ama bu bile kendisine olan nefreti yok etmez (bk.Harun,"Kafkasya Kül.Der.",sayı 22,Ankara,1969).
- Abadzeh ve Şapsığ gibi topluluklarda ve batılı diğer Çerkes topluluklarında, karşılaşılan kişiler, gelenek ve nezaket kuralları gereği, selamlaşmadan hemen sonra,"Buyur" (Къеблагъ) denilerek,özellikle Abadzehlerde, konuk olması için eve davet edilirlerdi.Yaşlılar bir başına yemek yemeyi sevmez,çoğunca bir başkası ya da komşu bir yaşıtı çağırılıp onunla yerdi.Her varlıklı evin "haç'eş" (xьак1эщ) denilen bir konuk odası ya da ayrı bir küçük evi olurdu.Bir aile bütün bir servetini bir konuk ziyafetinde harcayabilirdi, bu denli bir cömertlik anlayışı vardı, konuğa, saygınlığı ölçüsüne göre,o denli büyük bir önem verilirdi.Toplum içi yardımlaşma ve paylaşmanın yaygın ve gelişmiş olması nedeniyle,çok yoksul ve düşkün insanlarla,özellikle dilencilerle hiç karşılaşılmazdı.
Adıgeler boza (шъуатэ,макъсымэ) ve balsuyu içer, alkollü içkileri içmezlerdi.İçki, Rus istilası sonrasında Rus,Türk, Tatar, gibi yabancı toplumlarla olan birliktelikler sonucu yayılmıştır.Rus işgalini ya da yönetimini yaşamamış,Ruslarla ilişki kurmamış olarak Türkiye'ye sürülmüş olan Adıgeler arasında içki içme geleneği yoktu ve içki içmek çok kötü karşılanırdı;sonraları da,özellikle 1970'li yıllara (asimilasyonun hızlandırıldığı döneme) değin içki, pek kullanılmıyordu.Ancak, Ubıh zenginleri,1864 yılı öncesinde de, Abhazlar ve Türklerle ilişkiler sonucu içki içiyor ve içki kullanmayı sürdürüyorlardı.Türkiye'deki Şapsığ,Abadzeh ve Ubıh karma nüfuslu köylerde,görünür biçimde içki içilmez,içki içmek kötü-yakışıksız bir şey olarak karşılanırdı.Günümüzde ise, az içki kullanan Kafkasya dışındaki Adıge/Çerkeslere karşın, Kafkasya'daki Adıge erkekleri arasında,özellikle Sovyet döneminden beri,içki kullanımı yaygınlaşmıştır.Kafkasya'da içki yüzünden kızların ürkütüldüğü,kız ailelerinin Adıge erkeklerine olan eski güvenlerini yitirdikleri, bu yüzden geleneksel halk danslarına kadın katılımının iyice azaldığı,folklor ekibi gösterileri dışında geleneksel halk oyunlarının (джэгу),eskiden seferlerde ve köleler arasında görüldüğü gibi,"Hugegu" (Хъуджэгу;erkek erkeğe dans) biçimine dönüştüğü,geleneksel anlamdaki kız ve erkek yakınlığının kalktığı görülmektedir.
- Her ikisi de demokratik toplum üyesi olmakla birlikte,sözgelişi bir Abadzeh ile Şapsığ arasında da farklılıklar vardı.Örneğin, bekar bir Abadzeh delikanlısının bir bebeği kucağına alıp gezdirmesi,"çocuk bakıcısı oldu" biçiminde alay konusu olabilirken,Şapsığ ve Ubıhlarda tam tersi geçerliydi, yeğenler, akraba ya da tanıdık çocukları kucakta gezdirilebilirdi.Abadzeh ketum ve kendi çevresi dışındakilere karşı mesafeli durur ve kendi topluluğu içinde bile farklılıklar göterirken,Şapsığlar daha açık fikirli ve sakin insanlar olarak tanınıyorlardı.Şapsığlar kendi halinde, tarım, hayvancılık ve balıkçılıkla geçinen, aile ve akrabaları çerçevesinde kalan, politikayla pek ilgilenmeyen kimseler iken, Ubıh ve Kabartayların içinden politikacılar ve usta diplomatlar yetişmiştir.
Köleler her yerde aşağılanırken,örneğin Şapsığlar arasında kölelik kurumu yoktu, vb (Ayrıca bk.Jebağı Baj,"Çerkesya'da Sosyal Yaşayış-Adetler",Ankara,1969;"Kafkasya Kül.Der.",sayı 39-42,Ankara, 1973).
- Demokratik topluluklar barışçıydılar,ırk ve din ayırımını pek bilmeyen ve yaşamayan, hoşgörülü ve herkesi kendileri gibi dürüst sanan temiz kimseler idiler.Bu temizlikleri ve saflıkları,bazı güç odaklarınca zaman zaman, olumsuz anlamda kullanılabilmiştir:1840'ta Osmanlı ve İngiliz ajanlarına, vb kanıp yardım geleceği düşüncesiyle ve hesapsızca Rus müstahkem hatlarına,bazıları 10-15 bin kişiyi bulan kalabalıklar biçiminde genel bir saldırı yapmaları ve karşılığında büyük bir zayiat vermeleri,büyük bir moral çöküşü;isyanlarla hırpalanan ve Çerkeslerin Balkanlar'dan çıkarılmasının gündemde olduğu bir dönemde,1878 öncesinde,çökmekte olan Osmanlı yönetimi adına Balkanlar'da Sırp ve Bulgar ayaklanmacılara karşı gönüllü milis gücü yazılmaları,bunun da katkısıyla Balkanlar'daki Hristiyan toplulukların, Rus ve Avrupa'nın düşmanlığını Çerkes toplumu üzerine çekmeleri;1920'de,güçlenen TBMM yönetimi karşıtı ve Saray yanlısı Biga, Adapazarı,Düzce ve Yozgat ayaklanmalarına katılmaları,tam tersine, BMM ve Başkanı Mustafa Kemal Paşa tarafından Çerkes Ethem'in önce kullanılması,daha sonra da aşağılanarak tasfiye edilmesi, vb.Ancak, yine de, kirli ve yüz kızartıcı (fuhuş ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi) işleri benimsemez, genellikle insana insan olduğu için değer verir,işkenceden ve insanı aşağılamaktan kaçınır;özsavunma dışında da hiç kimseye saldırmazlardı: Örneğin,1838'de Tuapse'ye çıkartma yapan Ruslarla Şapsığların çarpışmalarını bir köşede resmeden ve daha sonra Osmanlı Saray ressamı da olan silahsız Rus ressamı İvan Ayvazovski'ye (1817-1900) dokunmamış,tabloya bakmakla yetinmişlerdi (bk.Şapsugiya gazetesi, No.1).