Loading AI tools
Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
1437-1444 Osmanlı-Macar Savaşı, 1437 ve 1444 arasında Osmanlı Devleti ile Macar Krallığı arasında süren ve 12 Haziran 1444 tarihinde Edirne-Segedin Antlaşması'nın imzalanmasıyla biten savaş.
Osmanlı-Macar Savaşı (1437-1444) | |||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Osmanlı-Macaristan Savaşları | |||||||||||
| |||||||||||
Taraflar | |||||||||||
Osmanlı İmparatorluğu |
Macaristan Krallığı Lehistan Krallığı Sırbistan Prensliği Eflak Prensliği Transilvanya Litvanya Büyük Dükalığı Papalık Devleti | ||||||||||
Komutanlar ve liderler | |||||||||||
II. Murad |
Sigismund II. Albert Ladislas Hunyadi Yanoş Cesarini Brankoviç II. Basarab | ||||||||||
Güçler | |||||||||||
40.000 | 40.000 |
Bu dönemde Macar Kralı Sigismund 1433'te Kutsal Roma İmparatorluğu tacını da elde ettiği gibi, 1419'da ele geçirdiği Bohemya Krallığı tahtındaki konumunu 1437'de kabul ettirebilmişti (Hussit savaşları). Bu mücadelelerini başarıyla sonuçlandıran Sigismund aynı yıl (1437) güneyindeki tehdit olan Osmanlı Devleti'yle mücadeleye karar verdi.
Macar Kralı Sigismund Leh (Polonyalı), Çek ve Macar askerlerinden oluşan bir orduyu Osmanlı topraklarına saldırı/yağma için gönderdi. 18 Haziran'da başlayan saldırıda Güvercinlik (Golubaç) yağmalandı. 22 Haziran'da Stalaç'taki Tuna ince filosunu yakan birlikler sınırdan 130 km içeri girerek 23 Haziran'da Alacahisar (Kruşevaç) ve çevresini yakıp yıktılar. Bölgeye takviye olarak gönderilen Evrenosoğlu Ali Bey'in birliklerini püskürterek Macar topraklarına döndüler.
Bu suretle, ateşkesin 1431'den beri yenilenmemesi sonrasında süregiden vekalet savaşı Osmanlı-Macar Savaşına dönüşmüş oldu. Macar ordusu Niğbolu Muharebesi'nden bu yana ilk kez Osmanlı topraklarına bu kadar geniş çaplı bir harekâtla tecavüz ederken, II. Murad da gerek sözkonusu saldırının karşılığını vermek, gerek (1437 yılında Macar ordusuna serbest geçiş sağlayan) Sırbistan Prensliği'ne son vererek topraklarını Osmanlı Devleti'ne katmak üzere sefer hazırlıklarına başladı.
II. Murad müteakip sefer mevsiminde (1438 ilkbahar-yaz) Macaristan Krallığı üzerine yürümeyi tasarlarken koşullar da Osmanlı Devleti'nin lehine gelişti. 50 yıldır Macar tahtındaki Kral Sigismund 9 Aralık 1437'de (69 yaşında) öldü. Tahta 18 Aralık 1437'de Sigismund'un kızı Elizabeth'le evli Avusturya Dükü (Habsburg Hanedanı'ndan) II. Albert geçti. Bununla birlikte Yeni Kral II. Albert tahta geçtikten sonra tüm dikkatini öncelikle Bohemya ve Polonya'daki gerginliklere yöneltmek zorunda kaldı.
Koşulların sefer için uygun olduğunu gören II. Murad yaklaşık 40.000 kişilik bir ordu hazırladı. Macar Kralı Sigismund ise Alacahisar baskınının intikamını II. Murad'ın şahsen almak isteyeceğini beklediğinden ordusunu büyük oranda seferber etmişti. Ancak, Türk ordusunun taarruzunun nereden geleceğini tahmin edemediği gibi, birliklerinin bir bölümünü Sırbistan Prensi Brankoviç'e takviye olarak göndermişti.
Edirne'den yola çıkan Türk ordusu ise Sofya-Vidin üzerinden geçip Tuna'yı aştı ve Eflak topraklarına girdi. Eflaklıların arkadan bir askerî harekâtlarına engel olmak amacıyla II. Murad, Eflak Voyvodası II. Vlad'ı beraberine kılavuz olarak almıştı. Eflak topraklarının batısında Tuna'nın kuzey kıyısını takip eden Türk ordusu Karansebeş'ten sonra Macaristan Krallığı'na bağlı Erdel topraklarına girdi. Erdel toprakları içinde ilerleyen Türk ordusu Hunedoara ve Sebeş'i zaptedip çevresini istila etti, ancak bölgenin merkezi Sibiu (Hermannstadt) kalesini sekiz gün kuşattıysa da alamadı. Daha kuzeydeki Mediaș ve Sighișoara (Schässburg) ve Braşov'a (Kronstadt) zaptedildikten sonra Türk ordusu tekrar Eflak üzerinden geçip Tuna'yı aşarak Osmanlı topraklarına döndü. II. Murad'ın 45 gün süren seferinin bitiminde istilaya uğrayan bölge yerlebir olmuş, Macar mukavemeti kırılmış ve yaklaşık 70.000 esir alınmıştı.
Seferin ardından Ağustos-Kasım döneminde yaklaşık 20.000 sipahi ve akıncıdan oluşan birliğin başında Evrenosoğlu Ali Bey Sekelistan'ı istila ettiği gibi, Ekim'de de Mediaș civarında karşılaştığı 12.000 kişilik Sekel birliğiyle giriştiği muharebede büyük bir zafer kazandı[1] ve 15 kontu da esir aldı.[2] İstila sonucunda Türk birlikleri yaklaşık ilave 30.000 esir almıştı.
II. Murad Macaristan seferinden sonraki yıl Sırbistan Prensliği'nin topraklarını hedefledi. Sırp Prensi Brankoviç 1437'deki Alacahisar Baskını için Macar birliklerine topraklarından serbest geçiş sağladığı gibi, (Eflak Prensi II. Vlad'ın aksine) II. Murad'ın davetine rağmen 1438'deki Macaristan seferine (kılavuz olarak) katılmamıştı. Seferden sonra ise 1438-39 kışında Brankoviç'in kızı Mara'yla evlenen II. Murad Brankoviç'i de Edirne Sarayı'na davet etti. Brankoviç ise, bunu bir tuzak olarak görüp, başkent Semendire'de oğlu Gregori'yi bırakarak diğer oğlu Lazar'la Macaristan'a kaçtı.
Brankoviç'in daveti bir tuzak olarak görmesi ise yersiz değildi, zira aynı şekilde Edirne'ye davet edilen Eflak Prensi II. Vlad önce derdest edilerek Gelibolu'da bir kuleye hapsedilmiş ve ancak iki oğlunu rehin bıraktıktan sonra serbest bırakılmış ve yeniden Eflak prensliğini almıştı.
Bu gelişmelerin ardından II. Murad ilkbaharda ordusunun başında Sırbistan'ın 1428 yılından beri elinde kalan ufak toprak parçası ve Semendire üzerine yürüdü. Yaklaşık üç aylık bir kuşatmadan ardından (hacdan dönen) İshak Bey'in komutasındaki takviye birliklerin de katılmasıyla taarruza geçen Türk ordusu 16 Ağustos'ta (bazı kaynaklara göre 27 Ağustos) kaleyi fethetti.
Aynı dönemde ise, Rumeli Beylerbeyi Şahabeddin Paşa Nobırda kalesini kuşartırken, 6 Ağustos'ta Evrenosoğlu İsa Bey (bazı kaynaklara göre İshak Bey) kaleyi kurtarmaya gelen Macar-Sırp ordusunu kale civarındaki muharebede imha etti.
Bu sefer sonucunda (1441'de fethedilecek Nobırda haricinde) Sırbistan Prensliği'nin tüm toprakları Osmanlı Devleti'ne katılmış oldu. Macar Kralı Albert ise Nisan aylarında Viyana'dayken, II. Murad'ın Semendire üzerine yürümesi üzerine o da ordusuyla Segedin'e indi. Ancak beklediği takviyeleri alamadığı gibi, Semendire'nin düşmesinden kısa bir süre önce de beraberindeki bazı kontlar birlikleriyle Kral Albert'in yanından ayrıldılar. Kral Albert de elindeki birliklerle Türk ordusuna karşı taarruz etmeye cesaret edemedi ve hareketsiz kaldı. Osmanlı Devleti'yle savaşabilmek için daha büyük ve merkezî bir orduya ihtiyaç olduğunu anlayan Kral Albert tüm soylulara 100 dinarlık vergi koydu ve elde edilecek gelirle daha geniş bir ordu kurmayı amaçladı. Bununla birlikte, bu girişiminin sonucunu göremeden Viyana'ya dönüş yolunda 27 Ekim 1439'da dizanteriden öldü.
Macaristan Krallığı 1440 yılına kral seçimleriyle meşgul bir şekilde girdi. Ocak ayında toplanan soylular 15 Mayıs'ta aynı zamanda Polonya Kralı olan Ladislas'ı tahta çıkardılar. Bu suretle Osmanlı Devleti'nin kuzeyindeki iki büyük devletin toprakları Yagelon Hanedanı bayrağı altında birleşmiş oldu. Bu sayede iki devletin kaynakları Osmanlı Devleti'yle sürmekte olan savaşa yönlendirilebilecekti.
Bununla birlikte Osmanlı birlikleri Macaristan'ı büyük bir baskı altında tutmaya da devam ediyordu. Haziran 1439-Mayıs 1440 arasında Macar topraklarına beş büyük akın gerçekleştiren Akıncılar, bu krallığın güneyine büyük yıkım getirmişler, büyük sayıda esir ve ganimetle dönmüşlerdi. Bu akınlar sonucunda 1438 başından bu yana yaklaşık 160.000 kişi esir edilmişti.[2]
II. Murad ise 1440 yıılında Macarların elinde bulunan Belgrad Kalesi'ni fethetmeyi hedefledi. Aynı dönemde Türk birlikleri Temmuz'da Sırpların elinde kalan diğer kale olan Nobırda'yı da sıkıştırmaya başladılar. Bir Türk birliği Gilan civarındaki Makreş'te meydana gelen muharebede bir Macar-Sırp birliğini büyük bir yenilgiye uğrattı. Bununla birlikte, müstahkem bir mevki olan Nobırda'nın alınabilmesi bir sonraki seneyi buldu.
II. Murad komutasında, Haziran sonunda Belgrad kalesini kuşatan Türk ordusu ise başarılı olamadı ve II. Murad Ekim'de kuşatmayı kaldırdı. İlk defa Türkler’e karşı kullanılan tüfek ateşi bu başarısızlığın âmillerinden biri gibi görünmektedir.[3] Bu başarısızlık, 1421-1440 arasında sürekli zaferler kazanmış II. Murad açısından bir dönüm noktası oldu. Zira, Fatih Sultan Mehmed dönemine kadar kazanılacak parlak zaferlere rağmen, Osmanlı Devleti'nin savunmaya geçmek zorunda kaldığı ve bizzat II. Murad'in iki kez tahttan feragat ettiği bir döneme girildi.
Belgrad Kuşatmasının başarısız olmasının ardından Osmanlılar Sırp Prensliği'nin elinde kalan son toprak olan Nobırda'ya yöneldiler. Rumeli Beylerbeyi Hadım Şehabettin Paşa komutasındaki Türk birlikleri 27 Haziran 1441'de kaleyi fethettiler.
Öte yandan, Kral Ladislas ülkesinde iç muhalefeti büyük oranda bastırmış ve kendini Macaristan'a da kral olarak benimsetmeyi başarmıştı. Hunyad kontu Hunyadi Yanoş'un Belgrad'a gelerek Osmanlı Devleti'ne karşı savunmada kalmak yerine savaşı Osmanlı topraklarına taşımaya yönelik stratejisi Kral Ladislas'ın fikirleriyle örtüştü.
Nobırda'nın fethinden kısa bir süre sonra Yanoş komutasındaki Macar birlikleri 9-12 Temmuz arasında Osmanlıların sınır bölgelerini yağmaladılar. Yağmacıları durdurmaya çalışan İshak Bey başarılı olamadı.
Macarların Osmanlı topraklarını yağmalamaları, aynı 1437'deki Alacahisar Baskını'nın ertesinde olduğu gibi Osmanlı Devleti'nin misillemesini tetikledi. İki kola ayrılan Türk birlikleri Slavonya'yı ve Eflak üzerinden Erdel'i hedeflediler. Slavonya'ya ayrılan kol başarılı bir harekât icra edip Srebrenik'i fethederken, bölgenin valisi Matko Talloci'nin kardeşi Frank Talloci'yi bölgedeki ufak çaplı çatışmada sonucunda esir aldı.
Mezid Bey komutasındaki yaklaşık 15.000 süvarilik akıncı kolu ise Alba Iulia'ya (Weissenburg) kadar ilerledi. 18 Mart 1442'deki Santimbru Muharebesi'nde Türk birlikleri Macar/Sekel birliklerine karşı zafer kazandılar. Ancak, Eflak yönünde dönerken 22 Mart'ta Sibiu'da Hunyadi Yanoş komutasındaki Macar birliklerinin baskınına uğradı ve Mezid Bey'in de öldüğü muharebede Türk birlikleri ağır kayıplar vererek yenildi.
Osmanlı topraklarına çekilen Türk birliklerinin takip ederek Eflak'a giren Hunyadi Yanoş, Türk yanlısı Voyvoda II. Mircea'yı tahttan indirerek II. Basarab'ı tahta çıkardı. Bu şekilde Eflak yeniden Macar etkisine girdi.
Yaz aylarına kadar Osmanlı Devleti ve Macaristan Krallığı arasında esir değişimini hedefleyen müzakereler yürütüldüyse de sonuçsuz kaldı. Bunun üzerine, gerek Türk akıncı birliklerinin 22 Mart'taki yenilgisinin intikamını almak gerek Eflak'ta Osmanlı nüfuzunu yeniden kurmak amacıyla Rumeli Beylerbeyi Hadım Şehabettin Paşa komutasındaki Rumeli ordusu Eflak'a doğru harekete geçti. Akıncılar ülkenin dört bir yanına dağılarak Eflak direnişini kırdılarsa da bu defa Şehabettin Paşa eksik ordusuyla Yanoş'un baskınına uğradı ve 2 Eylül 1442'deki Vazag Muharebesi'nde büyük bir yenilgi aldı.
Macar komutan Yanoş, geri çekilen Rumeli ordusunun yarattığı boşluktan istifade ederek Vidin'i yağmaladı. 1443'ün Mart ayında ise Macar birlikleri Sırbistan ve Bosna'daki Türk akıncı üslerine saldırdılar.
II. Murad ise 1442 yılında yaşanan iki yenilgiyi telafi etmek amacıyla ordusunun başında yeni bir Macaristan seferine hazırlandıysa da, Karamanoğulları'nın Anadolu'da çıkardığı huzursuzluklarla uğraşmak zorunda kaldığından Rumeli'ye geçemedi.
Hunyadi Yanoş ise bir yıl önce kazandığı iki zaferin verdiği özgüvenle savaşı tamamen Türk topraklarına taşıma fikrini harekete geçirdi.
Papalık ve Venedik'in desteğiyle Macar ordusu 1396 yılında hezimetle sonuçlanan (Niğbolu Muharebesi) seferden 47 yıl sonra Osmanlı topraklarına yönelik tam teşekküllü bir saldırı harekâtı başladı. Krallığın, Papalık teşvikiyle gelen paralı askerlerin de katılımıyla, yaklaşık 15.000 kişiye ulaşan ordusu 22 Temmuz 1443'te Buda'dan harekete geçti. Hunyadi Yanoş'un komutasındaki yaklaşık 15.000 asker, Sırp Prensi Brankoviç'e bağlı 8.000 süvari ve 2.000 Eflaklı süvarinin Belgrad'da bu orduya katılmasıyla 40.000'i aşkın askerden oluşan büyük bir Macar-Haçlı ordusu Osmanlı başkenti Edirne'yi hedefleyerek Ekim ayında Sırp Prensin kılavuzluğunda Tuna'yı geçti. Osmanlı birliklerinin bir bölümünün Anadolu'da bir bölümünün Mora'da olması, bir bölümünün de kış mevsimi nedeniyle sancaklarına dağılması nedeniyle Rumeli'de mevcut olan boşluktan yararlanan Macar-Haçlı ordusu Rumeli Beylerbeyi Kasım Paşa'nın küçük çaplı birliğini püskürttükten sonra Niş'i ele geçirdi. Kasım Paşa, Turahan Bey ve İshak Bey'in öncü birlikleriyle yapılan çatışmaları kazandıktan sonra, 3 Kasım'da Niş Muharebesi'nde bu komutanların birleşik ordularını mağlup etti. Bu muharebede Macarların başarıyla uyguladıkları tabur cengi taktikleri öne çıktı. Sırp Prensi Brankoviç'in seferin sonlandırılması fikrine karşın, Kral Ladislas ve Hunyadi Yanoş'un seferin sürdürülmesi fikriyle 9 Kasım'da ileri harekâtına devam eden Macar-Haçlı ordusu Pirot'a girdi, ardından da 1 Aralık'ta önceden tahliye edilmiş olan Sofya'yı işgal etti. II. Murad ise ordusuyla İzladi Derbendi geçidini takviye ederek Macar-Haçlı ordusunu karşılamak için hazırlandı. Soğuk geçen kışın etkisiyle erimeye başlayan Macar-Haçlı ordusu 10 Aralık'ta geçitlere dayanarak kamp kurdu. 12 Aralık'ta Kasım Paşa'nın taarruzuyla sarsılan Macar-Haçlı ordusu 13-15 Aralık'taki karşı taarruzlarında ağır kayıplara uğradı ve 16 Aralık'tan itibaren ağırlıklarını bırakarak çekilmeye başladı. 20 Aralık'ta Sofya'yı geride bırakan ordu takip eden Turahan Bey komutasındaki Türk birliklerini 2 Ocak 1444'te Kunoviçe Muharebesi'nde yenilgiye uğrattı.
II. Murad Karaman sorununa son vermek üzere Anadolu'ya dönmek için Macar Krallığı'na barış teklif etti. Teklifi reddeden Macar-Haçlı ordusu 25 Ocak'ta Belgrad'a ve 2 Şubat'ta Buda'ya muzaffer bir şekilde girdi. Muhtelif muharebelerde ele geçirilen Osmanlı sancaklarının ihtişamı İzladi Derbendi Muharebesi'nde uğranan yenilgiyi gizledi.
Bununla birlikte, Macar-Haçlı ordusunun sefer mevsimi olmayan bir dönemdeki kararlı taarruzu Osmanlı Devleti'ni sarsmıştı. Macarlar, Rumeli ordusu toparlanamadan saldırmanın avantajlarını görmüşlerdi. Buna karşılık, seferin nihai hedefi olan Edirne ele geçirilemediği gibi, bir donanmanın yokluğu Çanakkale Boğazı'nın abluka altına alınamamasına ve II. Murad komutasındaki birliklerin Anadolu'dan Rumeli'ye geçişinin engellenememesine neden olmuştu (Macarlar, Venediklilerin donanma hazırlama konusundaki isteksizliklerine tepki göstermişler, II. Murad'ın Rumeli'ye geçerek Edirne'yi kurtarması ve İzladi Derbendi'nde Macarlara ağır kayıplar verdirmesinin sorumluluğunu Venediklilerin tutumuna bağlamışlardı). Seferin Macarlar açısından en somut kazanımı, Osmanlı egemenliğine girmiş Sırp topraklarının geri alınması ve Prens Brankoviç'in tahtına iade edilmesi oldu.
Sırbistan Prensliği'nin yeniden kurulmasıyla eşzamanlı olarak, Macar-Haçlı ordusundan firar eden İskender Bey de Kroya ve Debre'yi ele geçirerek Arnavutluk'un bağımsızlığını ilan etti. Bu şekilde Sırbistan ve Eflak'tan sonra Arnavutluk'taki Türk egemenliği de sarsıldı.
1444 yılının ilk aylarında da Venedik, Papalığın girişimiyle bu defa bir donanma hazırlamaya, Macarlar da bu donanma eşliğinde yeni bir taarruz planlamaya başladılar. 1444 yılında Karamanlı İbrahim Bey Anadolu'da yeniden taarruza geçti. İki uzak cephede savaş tehlikesi, Arnavutluk ve Mora'daki kırılgan durum ve Venedik donanmasının olası bir ablukası sonucunda Rumeli'ye asker geçirememe tehlikesi karşısında II. Murad Macaristan'a kalıcı bir barış için yeniden yaklaştı. Müzakerelere aracılığı Sırp Prensi Brankoviç yaptı.
Macaristan'daki konumunu güçlendirerek savaşa devam etmek isteyen Kral Ladislas'a Tatar saldırıları ve büyük bir deprem sonucu sarsılan Polonyalılar muhalefet etti. Buna karşılık Papalık, Burgundiya, Venedik, (Osmanlı'ya bağlı) Dubrovnik ve (Osmanlı haraçgüzarı) Bizans; Macaristan Krallığı'nın Osmanlılara karşı yürüttüğü savaşı sürdürmesini arzu ediyordu.
6 Mart 1444'te ilk müzakereler başladı. Ardından 24 Nisan 1444'te Kral Ladislas II. Murad'a müzakereleri kabul ettiğini belirten bir mektupla birlikte elçisi Stojka Gisdaniç'i Edirne'ye gönderdi. Esirlerin teatisinde varılan uzlaşının ardından toprak meseleleri müzakere edildi. Osmanlılar, Macarların 1443-1444 seferinde kaybettikleri Güvercinlik (Golubaç) ve Semendire'nin iadesini temine çalıştılar. Ancak Karaman Beyi İbrahim'in Anadolu'daki saldırıları nedeniyle apar topar 12 Haziran'da mevcut koşullarda barışa razı oldular.
10 yıl süreli Antlaşma'ya göre, Sırbistan Despotluğu Osmanlı Devleti'ne bağlı bir devlet olarak yeniden kurulurken, Eflak'ın yükümlülükleri de haraç vermekle sınırlandırıldı. Osmanlı elçi heyetinin Segedin'e varışının ardından 15 Ağustos 1444'ta Hunyadi Yanoş; Kral Ladislas ve Prens Brankoviç adına da yemin ederek Antlaşmayı onayladı.
Antlaşma'nın onaylanmasının ardından, 22 Ağustos 1444'ta Brankoviç Sırp Despotluğunun başına geçti. Buna karşılık Macaristan Krallığı, Papalık temsilcisi Cesarini'nin kışkırtmalarıyla Antlaşmayı feshetme fikrine yöneldi.
Batı sınırlarında barış ve istikrarı sağlayan Osmanlı Devleti Karamanlılar üzerine sefer açtılar ve İbrahim Bey'le imzalanan Yenişehir Sevgendnamesi ile Anadolu'daki tehlikeyi de bertaraf ettiler. Her iki cephede de (önceden fethettiği toprakları eski sahiplerine iade etme pahasına da olsa) sükuneti sağladığına kâni olan II. Murad 1444 Ağustos'unda oğlu II. Mehmed lehine tahttan feragat etti.
Bu gelişmeler olurken Polonya-Macar Kralı Ladislas Edirne-Segedin Antlaşması'nı tanımadığını ilan ederek yeminini bozdu. Kral Ladislas komutasındaki Macar-Haçlı ordusu 1444 sonbaharında bu defa Tuna boyunca Osmanlı topraklarını istila etti ancak nihayetinde Varna Muharebesi'nde Türk ordusu tarafında büyük bir hezimete uğratıldı.
Böylelikle, Edirne-Segedin Antlaşması son derece kısa ömürlü oldu ve 1449'a kadar sürecek yeni bir Osmanlı-Macar Savaşı başladı.
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.