Loading AI tools
Günümüzdeki İzmir, Bergama ilçe merkezinin yerinde kurulmuş, UNESCO dünya mirası listesinde yer alan antik kent. (Pergamon) Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Pergamon (Grekçe: Πέργαμον), günümüzde İzmir iline bağlı Bergama ilçesinin merkezinin yerinde kurulu antik kentin adıdır. Pergamon, eski çağlarda Misya bölgesinin önemli merkezlerinden biriydi. MÖ 282-133 arasında da Pergamon Krallığı'nın başkentiydi. Pergamon adı, bir söylence kahramanı olan Pergamos'tan gelir. Pergamos'un, Teuthrania kralını öldürdükten sonra kenti ele geçirdiği ve kendi adını verdiği sanılır. Başka bir söylenceye göre de Teuthrania Kralı Grynos savaşta Pergamos'tan yardım istemiş, zaferden sonra iki kent kurdurarak birine onun onuruna Pergamon, ötekine de Gryneion adını vermiştir.[1]
UNESCO Dünya Mirası | |
---|---|
Konum | Türkiye |
Kriter | Kültürel: i, ii, iii, iv, vi |
Referans | 1457 |
Tescil | 2014 (38. oturum) |
Bölge | Avrupa ve Kuzey Amerika |
Koordinatlar | 39°7′33″K 27°10′48″D |
Yazılı belgelerde Pergamon'dan ilk kez MÖ 4. yüzyılın başlarında söz edilir. Kent daha sonra Pergamon Krallığı'nın başkenti oldu. Bu dönemde saray, tapınak, tiyatro gibi yapılarla yapıldı, kent kule ve surlarla çevrildi. Pergamon, krallığın Roma'ya bağlanmasından sonra da Batı Anadolu'nun sayılı kentlerinden biri olarak kaldı.[2]
Eski kentin kalıntılarını, 1870'lerde Batı Anadolu'da demiryolu döşenmesinde çalışan Alman mühendis Carl Humann buldu. Pergamon'da ilk araştırma ve kazı çalışmalarına da 1878'de başlandı. Kazılar ve onarım çalışmaları günümüzde de sürmektedir.
2011'de UNESCO tarafından Dünya Mirası Geçici Listesi'ne dahil edilen[3] Pergamon, 2014'te ise Dünya Mirası olarak tescil edildi.[4][5]
Pergamon bir tepe yerleşimidir. Kentteki şehircilik anlayışı, büyük ölçüde topografik zorunluluktan kaynaklanan bir kent düzeninin form ve planlama bakımından eşsiz bir örneğini oluşturmaktadır.[6] Pergamon'da doğal bir düzlüğün olmaması yerleşimin en erken evresinden itibaren arazi teraslaması yapılmak suretiyle yer kazanılmasını gerekli kılmıştır.[7][8][9]
Pergamon, İzmir'in kuzeyinde, Bakırçay (Kaikos) Vadisi'nde yer alır.Kent günümüzde denizden 30 km içerdedir ve Bergama olarak adlandırılmaktadır. Modern kentin kuzeyinde, akropol veya sitadelin bulunduğu 335 m yüksekliğinde bir dağ üzerindedir.[10]
Pergamon Teuthrania denen verimli Kaikos Vadisi'nde, bu ırmak ve kolları Kestel (Keteios) Çayı ile Bergama (Selinus) Çayı'nın birleştiği yerde konumlanmıştır.[10]
Makedon kralı Büyük İskender M.Ö. 334 yılında kenti ele geçirdikten sonra kent idaresini oğlu ve karısına bırakır. Büyük İskender ölümünden sonra antik kent bölge yöneticisine kalır. Onun ölümüyle beraber yanında çalışan Attalos Hanedanı'nın kurucusu Filetairos (Philetairos) burada yeni bir krallık kurar. Ölümüyle beraber başa yeğeni olan 1. Eumenes geçer. Döneminde kent sakin bir yaşam sürer. Sonrasında idareyi kuzeni 1. Attalos'a ele alır. 1. Attalos döneminde gelişen ve gücünü Anadolu'ya kabullendiren Pergamon, resmen kurulmuş sayılır.[11] M.Ö. 241 de Pergamon, korunaklı yer, kale anlamına gelir. Krallığını oğlu olarak Attalos Hanedanı'nın dördüncü üyesi olan 2. Eumanes'e bırakır. Şehir en geniş sınırlarına kral 2. Eumenes M.Ö. 197- 159 zamanında ulaşır. Kent'e 200.000 kitaptan oluşan bir kitaplık yaptırır. Kuzu ve keçi derilerinden yapılan parşomen kağıdının geliştirilmesini ve yaygınlaştırılmasını sağlar. Ardından gelen Kral 2. Attalos (M.Ö. 160–M.Ö. 138) ülkenin gelişimini sürdürür. Kral 2. Attalos ölümüyle tahta geçen 3. Attalos dengesiz davranışlarıyla nam salar. Öldüğünde bir varisi olmadığı için şehri Roma İmparatorluğu'na vasiyet eder. M.Ö. 129 yılında şehir Romalıların eline geçerek Pergamon'daki varlığını Roma İmparatorluğu'nun bir parçası olarak sürdürür. Bu süreçte Pergamon Roma İmparatoluğu'nun Asya Eyaleti'nin bir başkenti olmuştur. Romalılar kente Neocore (Mabetler Muhafızı) adını veriler.[10] Pergamon, eski çağlarda Misya bölgesinin önemli merkezlerinden biridir. M.Ö. 282-133 arasında da Pergamon Krallığı'nın başkenti olmuştur. Pergamon adı, bir söylence kahramanı olan Pergamos'tan gelir. Pergamos'un, Teuthrania kralını öldürdükten sonra kenti ele geçirdiği ve kendi adını verdiği sanılır. Başka bir söylenceye göre de Teuthrania Kralı Grynos savaşta Pergamos'tan yardım istemiş ve zaferden sonra iki kent kurdurarak birine, onun onuruna Pergamon, ötekine de Gryneion adını vermiştir. Yazılı belgelerde Pergamon'dan ilk kez M.Ö. 4. yüzyılın başlarında söz edilmektedir. Antik Kent daha sonra Pergamon Krallığı'nın başkenti olmuş ve bu dönemde saray, tapınak, tiyatro gibi yapılar antik kent'e imar edilmiştir. Antik kent kule ve surlarla çevrilidir. Pergamon, krallığın Roma'ya bağlanmasından sonra da Batı Anadolu'nun sayılı kentlerinden biri olarak anılmıştır.[10]
Pergamon kentinin Akropol'ü (kentin yukarı bölümü), Bakırçayı'nın suladığı ovaya egemen bir tepenin üzerinde yer alır. Büyük bir kale görünümündeki Akropol'ün ana kapısına varmadan solda Heroon'un kalıntıları vardır. Heroon, Antik Yunanistan'da bir kahraman ya da yarı tanrı adına yapılmış ve çevresi sütunlu bir galeriyle çevrili kutsal yerlerin adıydı. Heroon'da, dinsel törenin yapıldığı oda (kült odası) geniş bir ön galerinin arkasındaydı. Heroon'un kuzeyinde Helenistik dönemden kalma bir dizi dükkândan oluşan uzun bir yapı bulunuyordu.
Ayrıca Kentin koruyucusu sayılan akıl ve savaş tanrıçası Athena adına yapılan Athena Tapınağı, antik kent Akropol'ün en önemli mekânıydı. Tiyatro terasının üzerinde bulunan bu tapınak, Dor düzeninde yapılmıştır. Bilimsel araştırma kazılarda gün yüzüne çıkarılan Athena Tapınağı'nın birçok parçası Berlin'e götürülerek aslına uygun biçimde orada yeniden kurulmuştur. Pergamon'da ise yalnızca temelleri kalmıştır.
Athena Tapınağı'nın kuzeyinde dört salonlu bir kütüphane vardı. Burası Helenistik dönemin en büyük kitaplıklarından biriydi. Kütüphanede "Pergamon derisi" olarak adlandırılan parşömen üstüne yazılmış 200 bin kitap bulunduğu bilinmektedir. Romalı asker ve devlet adamı Marcus Antonius, MÖ 41'de kitapların tümünü Mısır Kraliçesi Kleopatra'ya armağan etmiştir.
Antik kent'in önemli yapılarından biri olan Athena Tapınağı'nın güneyindeki bir terasta Zeus Sunağı yer alıyordu. Zeus Sunağı da Athena tapınağı gbi Berlin'e götürülmüş ve onarılarak oradaki Pergamon Müzesi'ne (Pergamon Museum) koyulmuştur. Helenistik dönemi mimarisinin en güzel örneği olan sunağın Pergamon'da yalnızca temelleri kalmıştır. Zeus Sunağı'nın güneyinde kent yapılarından Yukarı Agora bulunur. Agora, güney ve kuzeydoğudan Dor düzeninde sütunlu galerilerle çevriliydi. Agora'da toplanan halk, siyaset ve ticaretle ilgili konuları yönetimle görüşüp konuşuyordu. Agora'nın kuzeybatısında Agora Tapınağı bulunuyordu. Akropol'ün en yüksek yerinde Pergamon krallarının sarayları yükseliyordu. Günümüze bu sarayların yalnızca zemini ve temellerine ulaşılmıştır. Sade görünümlü bu yapılarda odalar sütunlu bir avlu çevresine sıralanıyordu.
Athena Tapınağı'nın batısındaki dik yamaçta, yaklaşık 10 bin kişilik bir tiyatro yer alır. Helenistik dönemde yapılan tiyatronun uçuruma bakan ön tarafı setlerle sağlamlaştırılmıştı. Tiyatronun ahşap bir sahnesi vardı ve bu sahne sökülüp takılabilecek biçimde yapılmıştı.
Akropol'ün bir başka tapınağı olan Dionysos Tapınağı, tiyatro terasının kuzeyindeydi. 25 basamakla çıkılan bir podyum üzerinde bulunan tapınağın yalnız ön yüzünde sütunlar vardı.
Bugün Orta Kent denilen yerleşme, eski Pergamon kentinin bir başka bölümüydü. Kentin yukarı bölümü Akropol'de, daha çok kral ailesi ile yöneticiler, aydınlar ve komutanlar oturuyordu. Orta Kent ise halkın rahatlıkla girip çıktığı yerdi. Burada doğrudan devlet yönetimiyle ilgili olmayan yapılar, gençler için spor alanları, halka açık tapınaklar bulunuyordu.
Orta Kent'in önemli alanlarından biri Demeter Kutsal Alanı'ydı. Bu alan dikdörtgen bir platformda yer alıyordu. Bugün Yukarı Gymnasion'dan gelindiğinde, eskiden bir çeşme ile kurban çukurunun bulunduğu alana girilir. Buradan beş basamakla çıkılan iki sütunlu anıtsal girişe (propylaia) ulaşılır. Kutsal alana buradan inilir. Alanın solunda tapınak, ortasında ise sunak vardı. Sağ yandaki 10 sıralı oturma alanında, Demeter ve Kore dinsel törenlerini 600 kişi izleyebiliyordu.
Gymnasion Orta Kent'in en büyük yapı kompleksiydi. Burada çeşitli spor dallarında çalışmalar ve yarışmalar yapılırdı. Gymnasion, yukarıya doğru genişleyen üç teras üzerine kuruluydu ve bir bakıma üç ayrı Gymnasion biçiminde inşa edilmişti. Üst terası yetişkinlere, orta terası gençlere, alt terası ise çocuklara ayrılmıştı. Orta bölümünde galerilerle çevrili alanda güreş, disk atma, uzun atlama gibi spor çalışmaları yapılırdı. Kuzeydeki galerinin arka bölümündeki salonlarda çeşitli konularda dersler verilirdi. Bu salonlardan biri 1.000 kişi alabilecek büyüklükteydi. Güney galerisinin altında bulunan üstü kapalı koşu yolu 212 metre uzunluğundaydı.
Orta Gymnasion'un batısında gençlerin eğitim gördüğü yapılar vardı. Uzun koşu yolu doğuda Herakles ve Hermes'e adanmış tapınağa açılıyordu. Yarışmalarda başarılı olan gençlerin adları tapınağın duvarlarına yazılırdı. Küçük çocukların eğitimine ayrılan Aşağı Gymnasion 80 metre uzunluğunda bir terasa kurulmuş yapılardan oluşuyordu.
Yukarı Gymnasion'un batısında yer alan Asklepios Tapınağı'nın günümüze yalnızca temelleri ulaşmıştır. Hekimlik tanrısı Asklepios adına yapılan tapınak dinsel özelliklerinin yanı sıra tıp alanında araştırma ve deneylerin gerçekleştirildiği bir okuldu. Hastalar, bitkilerden elde edilen ilaçlar, ameliyat, su ve çamur banyolarının yanı sıra, spor, müzik, eğlence ve telkin yoluyla tedavi edilirdi.
Pergamon'un Aşağı Kent olarak adlandırılan aşağı bölümünde, iki sütunlu galerilerle çevrili Aşağı Agora ile heykel okulu ve evler vardı. Evler içinde en dikkat çekeni, sütunlu galerileri olan iki katlı Attalos Evi'dir. Buranın güneydoğuya açılan odası, kışın bile güneşle ısıtılıyordu. MÖ 2. yüzyılda surlarla çevrilen kente güneydeki Eumenes Kapısı yapılmıştı. Bugün bu kapıdan girenler, ince yapılı bir sütun sırası ile karşılaşırlar. Mısır tanrısı Serapis'e adanmış tapınak, eski Pergamon'un en büyük yapısıdır. Kırmızı tuğladan yapıldığı için Kızıl Avlu olarak da adlandırılır.
Pergamon kentinin kuzeybatısı ile Bergama Çayı arasında Roma dönemi yerleşmesi bulunur. Burada 50 bin kişilik amfitiyatro ile 30 bin kişilik tiyatro vardı. Günümüzde Viran Kapı denilen kalıntılar tiyatronun ayakta kalan kemeridir.
Zeus sunağı Hellenistik dönemin en güzel eserlerinden biri olan Zeus Sunağı da Athena Tapınağı gibi Almanya ya kaçırılmış ve Berlin deki Pergamon Müzesi nde birleştirerek sergilenmeye başlanmıştır. Akropol de sunağın yalnızca temelleri görülebilir. M.Ö. yıllarında yapılmıştır. 2. Eumenes in Galatlara karşı kazandığı zaferi simgeleyen kabartmalarla süslüdür. Bu kabartmalarda Bergamalıları Yunan tanrıları temsil eder. Kabartmaların boyu 2,5 uzunluğu ise 120 m yi bulmaktadır.[5] toplam 118 figür sunağı çevreler. Sunağın yüksekliği 12 metredir. Sunak tek bir ustanın değil onlarca Bergamalı ustanın elinden çıkmıştır. Bergamalıların Sunağı adadıkları tanrı Zeus yunan mitolojisindeki en büyük tanrıdır. Bütün tanrıların ve insanların babası olarak kabul edilir. Diğer tanrıların birçoğu da Zeus'un çocuklarıdır. Kütüphane Parşomen kağıtlarına yazılmış adet el yazması eserden oluşur. Hellenistik dönemin en büyük kütüphanesidir. Ülkenin en güçlü kralı 2. Eumanes tarafından yaptırılmıştır. 4 büyük salondan oluşur. Dönemin diğer büyük kütüphanesi İskenderiye ile ciddi bir rekabet içerisindedir.[12] İskenderiye giderek büyüyen ve kendisine rakip olmaya başlayan Bergama kütüphanesine kağıt desteği (papirüs) sağlamayı bırakır. Bunun üzerine bölge insanı hayvan derisinden yapılma parşömeni icat eder. Kütüphane, M.Ö. 41 yılında Roma İmparatorluğu döneminde İmparator Markus Antonyus tarafından Mısır Kraliçesi Kleopatra ya armağan edilmiştir. Parşomen Bergama kağıdı anlamına gelen Latince Pergamena kelimesinden türetilmiştir.[5]
Zeus Sunağı Bergama'nın en parlak çağı olan 2. Eumenes M.Ö. 197-159 döneminde inşa edilmiştir. Sunak Pergamon krallığının Galatlar'a karşı kazandığı zaferi simgeler. Sunağın iki yanındaki kabartmalarda Tanrılarla devlerin savaşı ve Bergama'nın efsanevi kuruluşu resmedilmektedir. Bergama‟da ilk kazılar 1874'te Alman yol mühendisi Carl Human tarafından başlamıştır. Kültür Bakanlığı tarafından Ümit Yaşar Gözüm'ün yayın yönetmenliğinde hazırlanan “Yitik Mirasın Dönüş Öyküsü”nde Zeus Sunağı'nın Almanya'ya götürülüşü şöyle aktarılmaktadır:[1][13][14] “ 1878 yılında kazı izni verildikten sonra, Bergama‟da yapılan kazıların ilk üç yılında çıkarılan eserlerin, devlete ait üçte birlik kısmı takdir edilen meblağü karşılığında Almanlara verilmiştir. Bu kazıların dördüncü ve beşinci yıllarında çıkarılan eserlerin bir kısmının Almanya ile yapılmış anlaşma uyarınca, daha önce çıkarılıp Almanya‟ya taşınmış olan eserlerin devamı oldukları için, bir kısmının da Padişah izin verdiği için Almanlara bırakıldığı görülmektedir.” Günümüzde Pergamon antik kent içerisindeki görkemli yapılardan biri olan Zeus Sunağı'nın sadece antik temelleri bulunmaktadır.[13][15][16]
Orta Kent'in en büyük yapı kompleksiydi. Burada çeşitli spor dallarında çalışmalar ve yarışmalar yapıldığı görülmektedir. Gymnasion, yukarıya doğru genişleyen üç teras üzerine kuruluydu ve bir bakıma üç ayrı Gymnasion biçiminde inşa edilmiştir. Üst terası yetişkinlere, orta terası gençlere, alt terası ise çocuklara ayrılmıştır. Orta bölümünde galerilerle çevrili alanda güreş, disk atma, uzun atlama gibi spor çalışmaları yapılmaktadır. Kuzeydeki galerinin arka bölümündeki salonlarda çeşitli konularda dersler verilir ve bu salonlardan biri 1.000 kişi alabilecek büyüklükte inşa edildiği görülmekte. Antik kentin güney galerisinin altında bulunan üstü kapalı koşu yolu 212 metre uzunluğundadır. Orta Gymnasion'un batısında gençlerin eğitim gördüğü yapılar vardır. Uzun koşu yolu doğuda Herakles ve Hermes'e adanmış tapınağa açılmaktadır. Yarışmalarda başarılı olan gençlerin adları tapınağın duvarlarına yazılırdı. Küçük çocukların eğitimine ayrılan Aşağı Gymnasion 80 metre uzunluğunda bir terasa kurulmuş yapılardan oluşmaktadır. Yukarı Gymnasion'un batısında yer alan Asklepios Tapınağı'nın günümüze yalnızca temelleri ulaşmıştır.Hekimlik tanrısı Asklepios adına yapılan tapınak dinsel özelliklerinin yanı sıra tıp alanında araştırma ve deneylerin gerçekleştirildiği bir okul olduğu bilinmektedir. Hastalar, bitkilerden elde edilen ilaçlar, ameliyat, su ve çamur banyolarının yanı sıra, spor, müzik, eğlence ve telkin yoluyla tedavi edildiği görülmektedir.[13]
Demeter Tapınağı Mysia Bölgesi'nin güneybatısında, Keteios (Kestel) ve Selinus (Bergama) Çayı'nın birleştiği noktasında yer alan Hellenistik ve Roma Dönemi'nin önemli kentleri arasındaki Pergamon Antik Kenti'nde bulunmaktadır.[17] Tapınak ilk olarak yer altıyla ilgili çizgileri olan kutsal bir yer olarak, kültüne bağlı olarak kent surlarının önünde bulunmaktaydı. Kutsal alan ancak yapımından 100 sene sonra II. Eumenes'in kenti genişletme çabalarıyla surlu kent alanının içine alınmıştır. Günümüzde gymnasionun batısında yüksek bir şekilde yapılmış 100x50 m. ölçülerindeki teras üzerinde yer almaktadır. Tapınak, kültüne bağlı kalarak çekirdek bir yapıdan dönemler içinde son formuna evrilmiştir. Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından yürütülen Pergamon kazısının başkanı Prof.Dr.Wolfgang Von Radt'ın belirttiği şekliyle MÖ 4. yüzyıl.da 2 nolu yapı evresindeki eklemeler ve genişlemelerle birlikte kült yeri tapınak halini almıştır.[18] Tapınak ilk anıtsal formuna ise (MÖ 281-263) Attaloslar Hanedanı'nın kurucusu olan Philetairos zamanında kavuşmuştur. Kutsal alan ve kült merkezi olan tapınağın batısında arkasında odalar olan bir galeri ve doğusunda merdiven gibi düzenlemiş 10 sıra halinde oturma basamaklarından oluşan bir seyir merdiveni bulunuyordu.[19] Burası 800 kişinin oturabileceği 42 m. uzunlukta bir yapı olup, Thesmophoria'da yani tohum atma şenliklerinde kadınlardan oluşan kült cemaatinin toplandığı yer olarak düşünülür. Bu kutsal alanın güney bölgesinde ise tapınak ve önünde bulunan sunaklar yer almaktadır. Tapınak 3. yapı evresinde özgün bir düzene sahipti ve antelerin arasında Aiol başlıklı fasatlı sütunlar yer almaktaydı. Bu başlık düzeni iki kuşak sonra Demeter Alanı'nın propylonu için de kullanılmıştır. Demeter Tapınağı'nın bugünkü ve en son boyutlarına architravındaki yazıtlardan I.Attalos'un (MÖ 241-197) eşi Apollonis'in bağışları ile ulaştığı görülür. İkinci Roma inŞaat evresinde MS 2. yüzyıl'ın ikinci yarısında Demeter Tapınağı'nın cephesi tamamen yenilenmiş ve dönemin mimari görselliğine uyarlanmıştır.[20] Demeter Tapınağı ilk etapta ante arasında iki sütunlu küçük bir ante-tapınak olarak görülürken tapınağın önüne eklenen sütun dizisi ile birlikte daha derin bir ön avluya sahip Korinth Düzeninde prostylos planlı bir yapı elde edilmiştir. Ayrıca buna bağlı olarak, uzayan yapı ile altar arasındaki mesafede küçülmüştür. Altar ile Demeter Tapınağı'nın arasındaki mesafe 9.50 m.dir ve tapınağın cephesine göre ortalanmıştır, kutsal alanın çoğu dolgu topraktan ibaret iken altarla tapınak arasının andezit taşından döşeme ile kaplandığı görülür.[21] Propylondan temenosa (kutsal alan) geçilen merdivenler 10 basamaktan oluşmaktadır. Bu alanda altar şeklinde dört adet sunak ve kurban çukurları yer almaktaydı. Bu bölümden sonra hemen sonra 2.30x7.00 m. ölçülerindeki iki yanı volüt süslemelere sahip altarı görülür. Yapı temelde 14.14x7.975 m. şeklinde ölçülmüştür. Sunak düzenlemesindeki gibi krepidoması da iki basamaklı olup, İon geleneğinde yapılmıştır. Ön cephedeki sütunların başlıkları bulunamamıştır. Sütun kaideleri attik-ion tarzda olup direk stylobat düzlemine oturmaktadır.[17]
Antik kent Pergamon üzerinde İlk çalışmalar, 1878-86 yılları arasında C. Human, A. Conze ve R. Bohn tarafından yapılmış ve Yukarı Kent ortaya çıkarılmıştır. Orta ve Aşağı Kent'in ortaya çıkarıldığı ikinci dönem kazıları 1900-13 yılları asrasında W. Dörpfeld, H. Hepding ve P. Schatzmann tarafından gerçekleştirilmiştir. Üçüncü dönem kazıları 1927-36 yılları arasında Th. Wiegand tarafından yapılmış ve bu çalışmalar sonucunda Heroon, Kızıl Avlu ve Akslepieion ortaya çıkarılmıştır. 1957-72 yıllarında dördüncü kazı dönemi E. Boehringer tarafından yapılmıştır. Daha sonra W. Radt'ın devraldığı kazılar 2004 yılına kadar sürdürülmüştür. Kazılar 2005 yılından beri F. Pirson tarafından yürütülmektedir.[13]
Pergamon, yapılan düzenli kazılarla büyük bölümü ortaya çıkarılmış bir ilkçağ kentidir. Burada kurulan Bergama Müzesi, Türkiye'nin ilk arkeoloji müzesidir. Pergamon buluntularının birçoğu burada sergilenmektedir.
Pergamon Antik Kenti'nin yalnızca dağın en yüksek noktasındaki bir kaleden ibaret olmadığı, erken dönemlerde de surla çevrili bir Arkaik Dönem kenti olduğu anlaşılmıştır.Gymnasion terasının hemen yukarısında bulunan, ilkel teknikte yapılmış duvar, Arkaik Dönem'e tarihlenen bir kent sura aittir. Bu surun izlerine dağ yamacının başka yerlerinde de rastlanmıştır. Ancak, kesinlikle olarak Arkaik Dönem'e tarihlenebilecek ve kalenin iç mimarisine ait herhangi bir duvar kalıntısı ele geçmemiştir. Pergamon'da ortaya çıkarılan tümülüs mezarlar, kaya mezarlar, lahit mezarlar, sıra onur mezarların büyük çoğunluğu Hellenistik ve Roma dönemlerine aittir. Pergamon'un Arkaik sur duvarı 1990 yılında bütün genişliğini kapsayacak şekilde açığa çıkarılmıştır. Kazı sonunda, arka arkaya kademelenmiş üç duvar sırasının oluşturduğu hat ortaya çıkmıştır. Sondajlardan elde edilen malzemeler bu duvarın Arkaik Dönem'e ait olduğunu açıkça göstermiştir.[13]
Arkaik Dönem'e ait mimari kalıntılar bulunamamışsa da, dağın tepesinde M.Ö. 7-6. yüzyıllara tarihlenen çok miktarda Arkaik Dönem seramiği ve bezemeli çatı kiremitleri ele geçmiştir. Bunların, kalede yapılan pek çok değişiklik sırasında tamamen ortadan kaldırılmış yapılara ait olduğu düşünülmektedir. Asklepion'a giden yolun yan tarafında en erkeni M.Ö. 4. yüzyıla ait mermerden mezar anıtı parçaları, rölyefler bulunmuştur. Bunlardan biri yüksek kaideli bir mezar rölyefidir.[13]
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.