Loading AI tools
çağlar Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Kaba Taş Devri, Yontma Taş Devri veya bilimsel adıyla Paleolitik Çağ olarak tanımlanan Eski Taş Çağı günümüzden yaklaşık 2 milyon yıl önce başlamış ve 12.000 yıl önce son bulmuştur. Ancak verilen bu tarihlerin dünya geneli içinde geçerli olduğunu ve yerel olarak değişmeye açık bulunduğunu da belirtmek gerekir. İnsanlık tarihinin %99'u gibi çok büyük bir bölümünü kapsayan bu çağ, aynı zamanda ilk insan atalarının ortaya çıkışı ve ilk aletlerin üretimi yoluyla insanın kavrama yeteneği ve temsil etmesiyle de söz konusu tarihin gelişimi içinde çok önemli bir yer tutmaktadır.
Doğanın sınırlayıcı ve belirleyici baskısı altında yaşayan paleolitik çağ insanları ekonomik açıdan, avcı ve toplayıcı toplulukları temsil ederler. Besin üretmeyi bilmeyen bu insanlar, yalnızca yaşadıkları ortamda bulunan yabani sebze, meyve ve kökler ile avlandıkları hayvanları yiyerek beslendiler. İklim ve çevre koşullarının değişkenliği nedeniyle, yeni besin kaynakları aramak ve av hayvanlarını izleyerek, küçük gruplar halinde konar-göçer tarzda yaşamışlardır. Kaya sığınaklarının bulunduğu yerlerde mağara ve kayaaltı sığınaklarında barınmışlar, kaya sığınaklarının bulunmadığı yerlerde ise açık havada kurdukları sığınaklarda yaşamışlardır.
Paleolitik Çağ, karakteristik çizgileri ve kültürleriyle Alt, Orta ve Üst olmak üzere 3 evreye ayrılır. Alt Paleolitik devrin insanları, beyin kapasiteleriyle orantılı olarak kendilerini vahşi hayvanlardan korumak, beslenmek, avlanmak için ve zaman zaman da kendi aralarındaki mücadelelerde kullanmak üzere birtakım basit taş aletler yapmaya başlamışlardır. Genellikle doğanın kendilerine sunduğu taşları, ya daha sert olan başka taşlarla yontarak işlemişler ya da doğal halde çevrelerinde bulunan ve çok az bir rötuşla alet haline gelebilen parçaları kullanmışlardır. Alt Paleolitik süresince oldukça ılımlı geçen iklimin Orta Paleolitik'de kurumaya, sertleşmeye ve giderek bol kar yağışıyla belirgin yeni bir buzullaşmaya dönmesi, insanın yaşayışı ve teknolojisinde bir dizi değişiklikler meydana getirmiştir. Bu teknolojik değişikliğin en belirgin yanı, yonga endüstrisinde kendini gösterir. Alt Paleolitik'in kaba taş alet (2 yüzeyli)yongalarının yerini oldukça düzenli bir şekilde yontulmuş kenarlarda yapılan düzeltilerle (rötuş) uç kazıyıcı haline sokulmuş işlenik yonga aletler alır. Bu dönemin insanları olan Homo neanderthalensis'lerin, eldeki kısıtlı alet teknolojisi ile mamut, gergedan, geyik gibi büyük hayvanları avlayabilmeleri bu insanların avcılıkta ne kadar ustalaştıklarını ve hayvanları avlayabilmek için birtakım av teknik ve yöntemlerini geliştirdiklerinin bir kanıtıdır.
Ayrıca bu evrede, inançlarla ilgili birtakım belirtilerin ortaya çıktığı görülüyor. Örneğin tek ya da çift çukurlar şeklindeki mezarlar ve bunların yanındaki -belki de besin depoları olarak yorumlanabilecek- eklentiler, Neanderthal'lerin ölü gömme eylemleri hakkında bilgi veren izlerdir. İklimin tekrar hissedilir derecede soğuduğu ve kuru hale geldiği Üst Paleolitik Çağ'da, Homo Neanderthal'lerin yerini modern insanın atası sayılan Homo sapiens'ler alır. Homo sapiensler becerili ve aktüel insana daha yakın olan insanlardır. Üst Paleolitik'te yontma teknolojisindeki gelişme dikkat çekecek bir düzeyde olup, taş işçiliği en büyük gelişmesine ulaşmıştır. Alt Paleolitik'te kısmen de olsa Orta Paleolitik'de görülen klasik 2 yüzeylilerin (el baltası) yerini çakmak taşı yonga ve dilgilerin üzerine yapılmış, çeşitli tipteki aletler almıştır. Ön kazıyıcılar taş delgiler, taş kalemler, yaprak biçimli uçlar, mekik aletler bunlardan bazılarıdır. Üst Paleolitik'in son evrelerinde ise sırtı devrik dilgiciklerin ortaya çıktığı görülüyor. Taş aletlerin yanı sıra kemik ve boynuzdan yapılmış aletlerde de büyük bir artış gözlenmektedir. Esasen bu evrede taş aletler, büyük çoğunlukla kemik aletleri şekillendirmek için yapılmışlardır. Bu ise Üst Paleolitik'te artık alet yapan aletlerin üretildiğini göstermektedir.
Üst Paleolitik Çağ'ın önemli gelişmelerinden biri de insanların entelektüel hayatlarıyla ilgili birtakım sanat eserlerini yapmaya başlamalarıdır. Mağara duvarlarına ve çeşitli objeler üzerine yapılan boyalı resim, gravür, alçak kabartmalar ile heykelcikler, Paleolitik sanatın, sanat tarihi içinde oynadığı rolü ortaya koyar. Üst Paleolitik'te süslenme merakı da açıkça görülür. Balık kemiği, kavkı, çeşitli hayvan kemiği, diş ve kabuklarından yapılan süs eşyalarının Üst Paleolitik'te insanlar tarafından kullanıldığı bilinmektedir. Ayrıca bu devirde artık insanlar ölülerini sistemli bir biçimde gömmeye başlamışlardır. Anadolu Paleolitik'ine günümüze değin yapılan kazı ve yüzey araştırmalarının ışığında bakıldığında, yeterince araştırılmamış olmasına karşın, Alt, Orta, Üst Paleolitik dönemlere ait taş ve kemik endüstri, fauna, flora ve insan kalıntıları ile sanat yapıtlarının ele geçmiş olması, Anadolu'nun ne denli yoğun bir biçimde iskan edildiğini açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Bugünkü bilgilerin ışığında, Anadolu Paleolitik Çağ'ın tüm evrelerini, stratigrafik süreklilik içinde veren tek mağara Karain'dir. Antalya'nın 30 km kuzeybatısında yer alan bu merkez; Alt, Orta ve Üst Paleolitik evrelere ilişkin çeşitli "oturma tabanları" vermektedir. Sözü edilen evrelere ait çok sayıda yontma taş ve kemik aletin yanı sıra, taşınabilir sanat eserleri, Homo Neanderthal ve Homo sapiens'lere ait diş ve kemik kalıntıları, yine çok sayıda yanmış ve yanmamış kemik kalıntıları da vermiştir.
Karain Mağarası, buluntularıyla, yalnız Anadolu'da değil, aynı zamanda Yakın Doğu Paleolitiği için de büyük önem taşımaktadır. Anadolu Paleolitik'indeki en büyük boşluk, salt yaşlandırmanın henüz yapılamamış olmasından kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte, son yıllarda Aşağı Fırat Havzasında yapılmış olan kazı ve sistemli yüzey araştırmaları ile Karain ve Yarımburgaz mağaralarında yeniden başlatılan kazılarda elde edilen buluntular üzerinde sürdürülmekte olan incelemeler, Anadolu Paleolitik'inin henüz çözümlenmemiş olan stratigrafik ve kronolojik sorunlarına çözüm aramaya yöneltilmiş bulunmaktadır. Yontma Taş Çağı eserlerinin en güzel örnekleri Güney Anadolu sahillerinde, Antalya civarında yer alan Karain Mağarası buluntularıdır. Burada yaklaşık 10,5 metre kalınlığındaki dolgu malzemesi içinde Yontma Taş Çağı'nın bütün evrelerine ait kültür tabakaları ortaya çıkarılmıştır. Bu tabakalar içerisinde çeşitli taşlardan yapılmış aletler arasında el baltaları, kazıyıcılar, uçlar ele geçirilmiştir. Kemikten yapılmış aletlerden cımbızlar, iğneler, süs eşyası gibi kalıntılar da bulunan eserler arasındadır. İstanbul'un 22 km batısında yer alan Yarımburgaz mağaralarında elde edilen veriler ise, burada büyük bir olasılıkla Homo erectusların yaşamış olduğunu ve burasını bir barınak olarak kullandıklarını kanıtlamaktadır. Elde edilen Alt Paleolitik Çağ taş endüstrisi çakmak taşı, kuartz ve kuartzitten oluşur; yonga türü aletler belirgin bir şekilde egemendir. Geriye kalan az sayıdaki çekirdek aletleri ile satır, kıyıcı satır örnekleri oluşturur.[1]
Paleolitik dönem Pleistosen jeolojik dönemiyle aynı zamana denk gelmiştir. Her ne kadar Pleistosen 2,6 milyon yıl önce, yani Paleolitik dönemin başlangıcından 700.000 yıl sonra başlamış olsa da, her ikisi de 12.000 yıl önce sona ermiştir. Pleistosen, insan toplumları üzerinde etkisi olan coğrafya ve iklimde önemli değişikliklere tanıklık etmiştir.
Pliyosen'in başlarında kıtalar yer değiştirmeye devam etmiş, bugünkü konumlarından 250 kilometre uzaklıktan sadece 70 kilometre uzaklığa kadar hareket etmişlerdir. Güney Amerika, Panama Kıstağı aracılığıyla Kuzey Amerika'ya bağlandı ve Güney Amerika'nın eşsiz keseli yaban hayatının azalmasına yol açtı. Bu olayın ayrıca, sıcak ekvator okyanus akıntılarını bozması ve daha soğuk Arktik ve Antarktika sularını izole edilmiş Atlantik Okyanusu'na sokması nedeniyle küresel sıcaklıklar üzerinde geniş kapsamlı etkileri olmuştur.
Orta Amerika'nın büyük bir kısmı Pliyosen'de oluşarak Kuzey ve Güney Amerika'yı birbirine bağladı ve faunanın yeni bölgelere göç etmesine ve kolonileşmesine olanak sağladı. Afrika'nın Asya ile çarpışması Akdeniz'i doğurdu ve Tethys Okyanusu'nun kalıntılarını kapattı. Pleistosen'e gelindiğinde kıtalar, üzerinde durdukları tektonik plakalar arasında minimum hareketle esasen bugünkü konumlarına ulaşmışlardı.
Pliyosen dönemindeki iklim değişiklikleri daha serin, daha kuru koşulları ve günümüze benzer mevsimsel örüntüleri içeriyordu. Antarktika'da buz tabakaları genişledi ve yaklaşık 3 milyon yıl önce Arktik buz örtüsünün oluşumuna işaret etti. Bu değişiklikler muhtemelen ormanların ortadan kalkmasına ve otlaklar ile savanların yayılmasına yol açmıştır.
Pleistosen'e tekrarlanan buzul döngüleri damgasını vurmuş, kıtasal buzullar bazı yerlerde 40. paralele kadar uzanmıştır. Buzullar arası dönemlerle ayrılan dört büyük buzul olayı meydana gelmiştir. Buzullar küçük ilerlemeler ve buzulların geri çekilmesini içerirken, stadyumlar küçük gezintilerdi ve interstadyumlar aradaki zamanlardı. Bu buzul ilerlemeleri deniz seviyelerinde önemli düşüşlere yol açmıştır.
Buzullaşmanın küresel etkileri büyük olmuştur. Antarktika Pleistosen ve öncesindeki Pliyosen boyunca buzullarla kaplı kaldı ve dünyanın çeşitli yerlerinde buzullar oluştu. Kuzey yarımkürede çok sayıda buzul birleşerek geniş alanları kaplamıştır. Üst Paleolitik Çağ'ın sonlarında Beringia kara köprüsü buzlar tarafından kapatılmış ve muhtemelen ilk insanların Amerika kıtasına geçmesi engellenmiştir.
Pleistosen'in iklimi, güney Pasifik'te zayıflayan ticaret rüzgarları ve çeşitli El Niño işaretleri ile sürekli bir El Niño modeli olarak nitelendirilebilir.
Paleolitik dönemin genellikle Pleistosen'in sonunda sona erdiği ve daha sıcak bir Dünya'yı başlattığı düşünülür. Bu iklimsel değişim, hastalık ve insanlar tarafından aşırı avlanma gibi faktörlerle birlikte Pleistosen megafaunasının yok olmasında rol oynamış olabilir. Yeni araştırmalar, yünlü mamutların yok oluşunun iklim değişikliği ve insan avcılığının bir kombinasyonundan kaynaklanmış olabileceğini öne sürüyor. Pleistosen sona erip Holosen başladığında, küresel ısınma daha önce donmuş olan mamut habitatlarını insanlar için daha erişilebilir hale getirmiş olabilir. Yünlü mamutların küçük popülasyonları yakın zamana kadar izole Arktik adalarında varlığını sürdürmüştür.[2][3][4]
Paleolitik insanlar ve yaşam biçimleri hakkındaki bilgilerimizin neredeyse tamamı arkeolojiden ve Paleolitik seleflerine benzer şekilde yaşayan Kung San gibi modern avcı-toplayıcı kültürlerle yapılan etnografik karşılaştırmalardan gelmektedir. Tipik bir Paleolitik toplumun ekonomisi avcı-toplayıcı bir ekonomiydi. İnsanlar et için vahşi hayvanları avlıyor ve yiyecek, yakacak odun ve aletleri, giysileri ya da barınakları için malzeme topluyordu.
Nüfus yoğunluğu çok düşüktü, kilometre kare (1/sq mi) başına sadece 0,4 kişi düşüyordu. Bunun nedeni büyük olasılıkla düşük vücut yağı, bebek öldürme, kadınlar arasında yüksek düzeyde fiziksel aktivite, bebeklerin geç sütten kesilmesi ve göçebe yaşam tarzıydı. Buna ek olarak, geniş bir arazi alanı bile aktif olarak tarım yapılmadan çok sayıda insanı destekleyemezdi - yiyecek bulmak zordu ve bu nedenle grupların çok fazla büyümesi toplayabildikleri yiyecek miktarıyla engelleniyordu. Günümüz avcı toplayıcıları gibi Paleolitik insanlar da hem Neolitik tarım toplumlarında hem de modern sanayi toplumlarında benzeri olmayan bir boş zaman bolluğuna sahipti. Paleolitik dönemin sonunda, özellikle de Orta veya Üst Paleolitik dönemde, insanlar mağara resimleri, kaya sanatı ve takılar gibi sanat eserleri üretmeye ve ölü gömme ve ritüeller gibi dini davranışlarda bulunmaya başlamıştır.[5][6]
Paleolitik Çağ'ın başlangıcında homininler öncelikle Afrika'nın doğusunda, Büyük Rift Vadisi'nin doğusunda bulunmuştur. Günümüzden bir milyon yıl öncesine ait bilinen hominin fosillerinin çoğu bu bölgede, özellikle de Kenya, Tanzanya ve Etiyopya'da bulunmaktadır.
Milattan önce 2.000.000 - 1.500.000 yılları arasında hominin grupları Afrika'yı terk ederek güney Avrupa ve Asya'ya yerleşmeye başlamıştır. Güney Kafkasya yaklaşık 1.700.000 MÖ'de işgal edilmiş ve kuzey Çin'e yaklaşık 1.660.000 MÖ'de ulaşılmıştır. Alt Paleolitik dönemin sonuna gelindiğinde hominin ailesinin üyeleri bugünkü Çin'de, Endonezya'nın batısında ve Avrupa'da Akdeniz çevresinde ve İngiltere, Fransa, Güney Almanya ve Bulgaristan'a kadar kuzeyde yaşıyordu. Kuzeye doğru yayılmaları ateşin kontrol edilememesi nedeniyle sınırlı kalmış olabilir: Avrupa'daki mağara yerleşimleri üzerinde yapılan çalışmalar, milattan önce 400.000 - 300.000 yıllarından önce ateşin düzenli olarak kullanılmadığını göstermektedir.[7]
Bu döneme ait Doğu Asya fosilleri tipik olarak Homo erectus cinsine yerleştirilir. Avrupa'da Alt Paleolitik döneme ait bilinen yerlerde çok az fosil kanıtı bulunmaktadır, ancak bu bölgelerde yaşayan homininlerin de aynı şekilde Homo erectus olduğuna inanılmaktadır. Bu dönemde Amerika'da, Avustralya'da ya da Okyanusya'nın hemen hemen hiçbir yerinde homininlere dair bir kanıt bulunmamaktadır.
Bu erken kolonistlerin kaderleri ve modern insanlarla ilişkileri hala tartışma konusudur. Mevcut arkeolojik ve genetik modellere göre, Avrasya'nın y. 2,000,000 – y. 1,500,000 MÖ'de insanlarla dolmasının ardından en az iki kayda değer genişleme olayı yaşanmıştır. MÖ 500.000 civarında, sıklıkla Homo heidelbergensis olarak adlandırılan bir grup erken insan Afrika'dan Avrupa'ya geldi ve sonunda Homo neanderthalensis (Neanderthaller) olarak evrimleşti. Orta Paleolitik dönemde, Neandertaller şu anda Polonya'nın bulunduğu bölgede bulunmaktaydı.
Homo erectus ve Homo neanderthalensis'in soyları Üst Paleolitik Çağ'ın başlarında tükenmiştir. Homo sapiens'ten türeyen anatomik olarak modern Homo sapiens sapiens, yaklaşık 300.000 MÇ'de doğu Afrika'da ortaya çıkmış, yaklaşık 50.000 MÖ'de Afrika'yı terk etmiş ve gezegen boyunca yayılmıştır. Birden fazla hominid grubu belirli bölgelerde bir süre bir arada yaşamıştır. Homo neanderthalensis, yaklaşık 40.000 yıl önce Avrasya'nın bazı bölgelerinde hala bulunmaktaydı ve Homo sapiens sapiens ile bilinmeyen bir derecede melezleşmeye girmişti. DNA çalışmaları da Homo sapiens sapiens ve Homo sapiens denisova arasında bilinmeyen bir derecede melezleşme olduğunu göstermektedir.[8]
Altay Dağları ve Endonezya'da bulunan "Homo neanderthalensis" ya da "Homo sapiens" türlerine ait olmayan hominin fosilleri, sırasıyla y. 30,000 – y. 40,000 MÖ ve y. 17,000 MÖ'ye radyokarbonla tarihlendirilmiştir.
Paleolitik dönem boyunca, özellikle ekvator bölgesi dışında insan nüfusu düşük kalmıştır. Avrupa'nın 16.000 ile 11.000 MÖ arasındaki tüm nüfusu muhtemelen ortalama 30.000 kişiydi ve 40.000 ile 16.000 MÖ arasında 4.000-6.000 kişi ile daha da düşüktü.[9] Bununla birlikte, Portekiz'deki bir mağara olan Lapa do Picareiro'da (pt) 41.000 ila 38.000 yıl öncesine ait binlerce kesilmiş hayvan kalıntısı ve Paleolitik insanlar tarafından yapılmış aletler bulunmuştur.[10]
Bazı araştırmacılar, o çağda astronomi (veya kozmoloji) hakkındaki bazı erken fikirlerle sınırlı olan bilimin Paleolitik teknoloji üzerinde sınırlı bir etkisi olduğunu belirtmişlerdir. Ateş yakmak bilgi sisteminin bir parçasıydı ve kimyasal süreçleri anlamadan da mümkündü, Bu tür pratik beceriler bazen zanaat olarak adlandırılır. Din, batıl inançlar ya da doğaüstüne yapılan çağrılar, yanma gibi olguların kültürel açıklamalarında rol oynamış olabilir.[11]
Paleolitik insanlar taş, kemik (özellikle geyik) ve ahşaptan aletler yapmışlardır. Erken paleolitik homininler, Australopithecus, taş aletlerin ilk kullanıcılarıdır. Etiyopya'daki Gona kazılarında binlerce eser bulunmuştur ve radyoizotopik tarihleme ve manyetostratigrafi yoluyla bu alanlar kesin olarak 2,6 milyon yıl öncesine tarihlendirilebilir. Kanıtlar, bu erken homininlerin kasıtlı olarak iyi yongalama özelliklerine sahip ham taşı seçtiklerini ve kesmek için keskin kenarlı aletler üretmek için ihtiyaçlarına uygun boyutta taşlar seçtiklerini göstermektedir.[12]
En eski Paleolitik taş alet endüstrisi olan Oldowan, yaklaşık 2,6 milyon yıl önce başlamıştır. Bu endüstride doğrayıcılar, burinler ve dikiş bızları gibi aletler üretilmiştir. Bu endüstri yaklaşık 250.000 yıl önce yerini, ilk kez 1,8-1,65 milyon yıl önce Homo ergaster tarafından tasarlanan daha karmaşık Acheulean endüstrisine bırakmıştır. Acheulean aletleri yaklaşık 100.000 yıl önce arkeolojik kayıtlardan tamamen kaybolmuş ve yerini Mousterian ve Aterian endüstrileri gibi daha karmaşık Orta Paleolitik alet takımları almıştır.[13]
Alt Paleolitik insanlar, el baltaları ve kesiciler de dahil olmak üzere çeşitli taş aletler kullanmışlardır. El baltalarını sıklıkla kullanmış gibi görünseler de, kullanımları konusunda anlaşmazlıklar vardır. Yorumlar, kesici ve doğrayıcı aletlerden kazma aletlerine, yonga çekirdeklerine, tuzaklarda kullanıma ve belki de kur yapma davranışında tamamen ritüel bir öneme kadar uzanmaktadır. William H. Calvin bazı el baltalarının bir su birikintisindeki hayvan sürüsüne fırlatılarak içlerinden birini sersemletmek amacıyla "öldürücü frizbi" olarak kullanılmış olabileceğini öne sürmüştür. Balta sapına dair hiçbir belirti yoktur ve bazı eserler bunun için çok büyüktür. Dolayısıyla, fırlatılan bir el baltası genellikle çok ciddi yaralanmalara neden olacak kadar derine nüfuz etmezdi. Yine de, yırtıcı hayvanlara karşı savunma için etkili bir silah olabilir. Doğrayıcılar ve kazıyıcılar muhtemelen leş hayvanlarının derisini yüzmek ve kesmek için kullanılıyordu ve keskin uçlu sopalar genellikle yenilebilir kökleri kazmak için elde ediliyordu. Muhtemelen ilk insanlar, akrabaları olan şempanzelerin Afrika Senegal'de yaptığı gibi, küçük hayvanları avlamak için 5 milyon yıl kadar önce tahta mızraklar kullanmıştır. Alt Paleolitik insanlar, Terra Amata'daki olası ahşap kulübe gibi barınaklar inşa etmiştir.[14]
Ateş, Alt Paleolitik homininler Homo erectus ve Homo ergaster tarafından 300.000 ila 1,5 milyon yıl kadar önce ve muhtemelen daha da önce erken Alt Paleolitik (Oldowan) hominin Homo habilis veya Paranthropus gibi güçlü Australopithecineler tarafından kullanılmıştır. Bununla birlikte, ateş kullanımı sadece takip eden Orta Taş Devri ve Orta Paleolitik toplumlarında yaygınlaşmıştır. Ateş kullanımı ölüm oranlarını azaltmış ve yırtıcı hayvanlara karşı koruma sağlamıştır.[15] Erken homininler yiyeceklerini pişirmeye Alt Paleolitik (y. 1. 9 milyon yıl önce) ya da en geç Orta Paleolitik dönemin başlarında (y. 250,000 yıl önce) başlamış olabilirler.[16] Bazı bilim adamları, homininlerin soğuk bölgelerde hayatta kalmalarına yardımcı olacak donmuş etin buzunu çözmek için yemek pişirmeye başladıklarını varsaymışlardır.[16] Arkeologlar, kafatası anatomisindeki morfolojik değişimleri pişirme ve gıda işleme teknolojilerinin ortaya çıkışına kanıt olarak göstermektedir. Bu morfolojik değişiklikler arasında molar ve çene boyutunda azalma, daha ince diş enamel ve bağırsak hacminde azalma yer almaktadır.[17] Pleistosen çağının büyük bölümünde atalarımız kavurma gibi basit gıda işleme tekniklerine güvenmişlerdir.[18] Üst Paleolitik, bitkisel gıdaları daha sindirilebilir hale getiren, toksisitelerini azaltan ve besin değerlerini en üst düzeye çıkaran gıda işleme teknolojisinde bir ilerleme olan kaynatmanın ortaya çıkışına tanık oldu.[19] Termal olarak değiştirilmiş kayalar (ısıtılmış taşlar) arkeolojik kayıtlarda kolayca tespit edilebilir. Taş kaynatma ve çukurda pişirme, büyük çakıl taşlarının ısıtılmasını ve ardından sıcak taşların suyu ısıtmak için bozulabilir bir kaba aktarılmasını içeren yaygın tekniklerdi.[20] Bu teknoloji Orta Paleolitik örneği olan Abri Pataud ocaklarında tipik olarak görülmektedir.[21]
Erken insan atalarından Homo erectus'un yaklaşık 840.000 ila 800.000 yıl önce sallar yapmış olabileceği öne sürülmektedir. Muhtemelen bu salları büyük su kütlelerini geçmek için kullandılar ve muhtemelen Homo floresiensis olarak bilinen daha küçük bir türe dönüştükleri Flores adasına ulaştılar. Ancak bu fikir antropologlar arasında tartışılmaktadır.
Alt Paleolitik çağda salların kullanılması, Homo erectus gibi erken insan atalarının daha önce düşünülenden daha gelişmiş olduğunu ima ediyor. Ayrıca temel bir dil formuna sahip olabilecekleri ihtimalini de gündeme getirmektedir.
Yaklaşık 300.000 yıl önce Akdeniz çevresindeki Coa de sa Multa gibi Neandertal ve modern insan yerleşimlerinden elde edilen ek ipuçları, hem Orta hem de Üst Paleolitik insanların Akdeniz gibi büyük su kütlelerinde gezinmek için yeni topraklara ulaşma ve kolonileşme aracı olarak sallar kullandığını göstermektedir.[22]
Yaklaşık 200.000 yıl önce, Orta Paleolitik çağda insanlar, hazır çekirdek tekniği olarak bilinen taş aletler yapmak için sofistike bir yöntem geliştirdiler. Bu teknik, daha önceki Acheulean yöntemlerinden daha ileri düzeydeydi ve hassas ve tutarlı taş yongaların oluşturulmasına olanak sağlıyordu. Bu gelişmiş aletler sayesinde Orta Paleolitik insanlar, keskin taş yongaları ahşap şaftlara takarak taş uçlu mızraklar yapabilmiş ve bu da en eski kompozit aletlere işaret etmiştir.
Ayrıca bu dönemde alet kalitesinde de ilerlemeler kaydedilmiş, bu da daha geniş bir yelpazedeki besin kaynaklarına erişimi mümkün kılmıştır. Örneğin, mikrolitler, küçük taş aletler veya uçlar, yaklaşık 70.000 ila 65.000 yıl önce icat edilmiş ve sonraki Üst Paleolitik dönemde yayların ve atlatlların (mızrak fırlatıcıları) geliştirilmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Zıpkınlar Orta Paleolitik Çağ'ın sonlarında (yaklaşık 90.000 yıl önce) kullanılmaya başlanmış ve insan beslenmesini balıkları da içerecek şekilde genişleterek daha güvenilir bir besin kaynağı sağlamıştır. Teknolojik ve sosyal gelişmişliklerine rağmen, Orta Paleolitik teknolojiye sahip Neandertaller gibi gruplar, potansiyel olarak mermi silahları kullanan büyük av hayvanlarının yetenekli avcılarıydı.
Üst Paleolitik dönemde, ağlar (yaklaşık 22.000 veya 29.000 yıl önce), bolalar, mızrak atıcılar (yaklaşık 30.000 yıl önce) ve yay ve oklar (yaklaşık 25.000 veya 30.000 yıl önce) dahil olmak üzere çeşitli icatlar ortaya çıkmıştır. Bu dönem aynı zamanda bilinen en eski seramik sanatı örneği olan Dolní Věstonice Venüsü'nün yaratılmasına da tanıklık etmiştir (yaklaşık 29.000 ila 25.000 yıl önce). Buna ek olarak, kanıtlar erken köpek evcilleştirmenin 30.000 ila 14.000 yıl önce, öncelikle avlanmaya yardımcı olmak için gerçekleştiğini ve bazı kanıtların bunun daha da önce gerçekleşmiş olabileceğini öne sürdüğünü göstermektedir.
Üst Paleolitik çağda, Avrupa'daki Aurignacian kültüründen insanlar, ayın evrelerini takip etmek için bir ay takvimi (yaklaşık 30.000 yıl önce) kullandılar ve bu da vahşi atlar ve geyikler gibi av hayvanlarının göçünü zamanlamalarına izin verdi. Bu beceri avlanmayı daha verimli hale getirdi ve daha geniş bir av yelpazesinden yararlanılmasını sağladı. Son araştırmalar, Neandertallerin bile avlarını ve av hayvanlarının hareketlerini zamanlama becerisini Üst Paleolitik Çağ başlamadan çok önce geliştirdiklerini göstermektedir.[23][24]
Uzak geçmişte insanlar, muhtemelen 120.000 yıl önce Orta Paleolitik çağda, aletler için taş gibi nadir kaynaklar için uzun mesafeli ticaret yapmışlardır. En eski Paleolitik toplumların, özellikle de Alt Paleolitik dönemin yapısı bilim insanları için büyük ölçüde gizemini korumaktadır. Bununla birlikte, Homo habilis ve Homo erectus gibi homininlerin şempanzelerden daha karmaşık sosyal yapılara sahip olduğuna inanılmaktadır.[25]
Alt Paleolitik insanların tek eşlilik mi yoksa çok eşlilik mi uyguladıkları konusunda tartışmalar devam etmektedir. Bazıları australopithecine toplumlarındaki iki ayaklılığın tek eşli yaşam tarzlarına bir adaptasyon olarak geliştiğini öne sürmektedir. Bununla birlikte, diğerleri Homo erectus gibi Alt Paleolitik insanlarda görülen belirgin cinsel dimorfizmin daha çok eşli bir yaşam tarzına işaret ettiğini savunmaktadır.[26]
Alt Paleolitik toplumlar, Orta ve Üst Paleolitik torunlarına göre daha hiyerarşik olabilir ve muhtemelen farklı gruplardan yoksundur. Ancak, Alt Paleolitik dönemin sonlarına doğru Homo erectus popülasyonları, daha sonraki Paleolitik toplumlarda ve modern avcı toplayıcılarda görülenlere benzer küçük ölçekli, potansiyel olarak eşitlikçi gruplar oluşturmaya başlamıştır.[27]
Orta Paleolitik toplumlar genellikle göçebeydi ve birkaç ailenin oluşturduğu 20-100 üyeli gruplardan oluşuyordu. Bu gruplar zaman zaman çeşitli faaliyetler için daha büyük "makrobantlar" halinde birleşiyordu. Paleolitik dönem sona yaklaştıkça insanlar yerleşik hayata geçmeye ve geçimlerini sağlamak için tarıma bel bağlamaya başladı. Kanıtlar, nadir kaynaklar için gruplar arasında uzun mesafeli ticaretin Orta Paleolitik dönemde, 120.000 yıl kadar önce gerçekleştiğini göstermektedir.[28]
Paleolitik toplumlar, hem Neandertallerin hem de modern insanların yaşlı üyelerine bakmasıyla, bir bütün olarak gruba bireysel bir itaat düzeyi sergilemiştir.
Bazıları Orta ve Üst Paleolitik toplumların çoğunun esasen eşitlikçi olduğunu ve gruplar arasında organize şiddetin yok denecek kadar az olduğunu savunmaktadır. Bununla birlikte, kaynak açısından zengin ortamlarda, muhtemelen savaşa girişen daha karmaşık ve hiyerarşik toplumlar var olmuş olabilir. Paleolitik Çağ'da liderlik, kalıcı yöneticiler yerine toplumsal uzlaşmayla karar verme şeklinde gayriresmi bir yapıya sahip olabilir. Grubun her üyesi hayatta kalmak için gerekli tüm görevlerde yetenekli olduğundan, resmi bir iş bölümü yoktu.[29]
Antropologlar geleneksel olarak kadınların bitki ve yakacak odun topladığını, erkeklerin ise avlandığını varsaymıştır. Ancak son araştırmalar, cinsel iş bölümünün Üst Paleolitik Çağ'a kadar var olmamış olabileceğini göstermektedir. Toplumsal cinsiyet rolleri bu dönemde muhtemelen daha esnekti, erkekler ve kadınlar çeşitli görevlere katılarak muhtemelen daha fazla cinsiyet eşitliğine yol açıyordu.[30]
Tan-Tan Venüsü ve Thüringen'deki Bilzingsleben'den fil kemikleri üzerinde bulunan desenler gibi erken sanatsal ifade örnekleri, Orta Paleolitik dönemi başlamadan önce Homo erectus gibi Acheulean alet kullanıcıları tarafından üretilmiş olabilir.Bununla birlikte, Paleolitik Çağ'da sanatın tartışmasız en eski kanıtları, bilezikler, boncuklar, kaya sanatı ve vücut boyası olarak ve belki de ritüellerde kullanılan aşı boyası şeklinde Blombos Mağarası-Güney Afrika gibi Orta Paleolitik/Orta Taş Devri alanlarından gelmektedir. Tartışmasız sanat kanıtları ancak Üst Paleolitik Çağ'da yaygınlaşır.[31]
Robert G. Bednarik'e göre Alt Paleolitik Acheulean alet kullanıcıları, milattan önce 850.000 lerde sanat gibi sembolik davranışlarda bulunmaya başladılar. Kendilerini boncuklarla süslediler ve egzotik taşları faydacı niteliklerden ziyade estetik nedenlerle topladılar.[32] Ona göre, geç Alt Paleolitik Acheulean arkeolojik alanlarındaki aşı boyası pigmenti izleri, Acheulean toplumlarının, daha sonraki Üst Paleolitik toplumlar gibi, kaya sanatı yaratmak için aşı boyası topladığını ve kullandığını göstermektedir.[32] Bununla birlikte, Alt Paleolitik alanlarda bulunan aşı boyası izlerinin doğal olarak oluşmuş olması da mümkündür.[33]
Üst Paleolitik insanlar mağara resimleri, Venüs figürinleri, hayvan oymaları ve kaya resimleri gibi sanat eserleri üretmiştir. Üst Paleolitik sanat iki geniş kategoriye ayrılabilir: hayvanları (veya daha nadiren insanları) açıkça tasvir eden mağara resimleri gibi figüratif sanat; ve şekil ve sembollerden oluşan nonfigüratif sanat. Mağara resimleri modern arkeologlar tarafından çeşitli şekillerde yorumlanmıştır. Tarih öncesi uzmanı Abbe Breuil tarafından yapılan en eski açıklama, resimleri başarılı bir av sağlamak için tasarlanmış bir büyü biçimi olarak yorumlamıştır. Ancak bu hipotez, yiyecek için avlanmayan kılıç dişli kediler ve aslanlar gibi hayvanların varlığını ve mağara resimlerindeki yarı insan, yarı hayvan varlıkların varlığını açıklayamamaktadır.[34] Antropolog David Lewis-Williams, Paleolitik mağara resimlerinin şamanistik uygulamaların göstergesi olduğunu öne sürmüştür, çünkü yarı insan, yarı hayvan figürlerinin resimleri ve mağaraların uzaklığı modern avcı-toplayıcı şamanistik uygulamaları anımsatmaktadır. Sembol benzeri imgeler Paleolitik mağara resimlerinde hayvan veya insan tasvirlerinden daha yaygındır ve benzersiz sembolik desenler farklı Üst Paleolitik etnik grupları temsil eden ticari markalar olabilir. Venüs figürinleri de benzer tartışmalara yol açmıştır. Arkeologlar ve antropologlar bu figürinleri tanrıça temsilleri, pornografik imgeler, sempatik büyü için kullanılan apotropaik muskalar ve hatta kadınların kendi portreleri olarak tanımlamışlardır.[22][35]
Paleolitik Çağ'da müziğin kökenleri bilinmemektedir. Müziğin en eski biçimlerinde muhtemelen insan sesi ya da kaya gibi doğal nesneler dışında müzik aletleri kullanılmamıştır. Bu erken müzik arkeolojik bir ayak izi bırakmamış olabilir. Müzik, taşlarla fındık kırmak gibi günlük işlerin çıkardığı ritmik seslerden gelişmiş olabilir. Çalışırken bir ritim tutturmak insanların günlük faaliyetlerde daha verimli olmalarına yardımcı olmuş olabilir. İlk olarak Charles Darwin tarafından ortaya atılan alternatif bir teori, müziğin homininlerin çiftleşme stratejisi olarak başlamış olabileceğini açıklamaktadır. Kuş ve diğer hayvan türleri eşlerini cezbetmek için çağrı gibi müzikler üretirler. Bu hipotez genellikle bir önceki hipoteze göre daha az kabul görmektedir, ancak yine de olası bir alternatif sunmaktadır.[36]
Üst Paleolitik (ve muhtemelen Orta Paleolitik) insanlar müzik aleti olarak flüt benzeri kemik borular kullanmıştır ve müzik Üst Paleolitik avcı toplayıcıların dini yaşamlarında büyük bir rol oynamış olabilir. Modern avcı-toplayıcı toplumlarda olduğu gibi, müzik ritüellerde ya da transa geçmeye yardımcı olmak için kullanılmış olabilir. Özellikle hayvan derisinden yapılmış davulların Üst Paleolitik şamanlar tarafından dini etkinliklerde kullanılmış olabileceği, bazı Üst Paleolitik şaman mezarlarında bulunan davul benzeri enstrümanların kalıntılarından ve çağdaş avcı-toplayıcı şamanik ve ritüel uygulamalarının etnografik kayıtlarından anlaşılmaktadır.[37]
.James B. Harrod'a göre insanoğlu ilk olarak Orta Paleolitik veya Üst Paleolitik döneminde dinsel ve ruhsal inançlar geliştirmiştir.[38] Tarih öncesi din ve antropolojinin tartışmalı akademisyenleri arih öncesi din ve antropolojinin tartışmalı akademisyenleri James Harrod ve Vincent W. Fallio, son zamanlarda din ve maneviyatın (ve sanatın) ilk olarak Paleolitik öncesi şempanzelerde veya Erken Alt Paleolitik (Oldowan) toplumlarda ortaya çıkmış olabileceğini öne sürdüler.[39][40] Fallio'ya göre, şempanzelerin ve insanların ortak atası değişmiş bilinç durumlarını deneyimlemiş ve ritüellere katılmıştır ve ritüeller toplumlarında sosyal bağı ve grup uyumunu güçlendirmek için kullanılmıştır.[39]
Orta Paleolitik insanların Krapina, Hırvatistan (yaklaşık 130.000 MÖ) ve Qafzeh, İsrail (yaklaşık 100.000 MÖ) gibi yerlerde mezarları kullanması, Philip Lieberman gibi bazı antropolog ve arkeologların Orta Paleolitik insanların öbür dünya inancına ve "günlük yaşamı aşan bir ölü kaygısına" sahip olabileceğine inanmalarına yol açmıştır. Fransa'daki Combe-Grenal ve Abri Moula gibi çeşitli bölgelerde bulunan Neandertal kemikleri üzerindeki kesik izleri, bazı çağdaş insan kültürlerinde olduğu gibi Neandertallerin de (muhtemelen) dini nedenlerle ritüel olarak deri değiştirme uygulamış olabileceklerini düşündürmektedir. Atapuerca'daki Homo heidelbergensis yerleşimlerinden elde edilen son arkeolojik bulgulara göre, insanlar ölülerini çok daha erken bir dönemde, Alt Paleolitik Çağ'ın sonlarında gömmeye başlamış olabilir; ancak bu teori bilim camiasında yaygın olarak sorgulanmaktadır.[41]
Benzer şekilde, bazı bilim insanları Neandertal toplumları gibi Orta Paleolitik toplumların da ölüleri (muhtemelen dini) gömme biçimlerine ek olarak totemizmin veya hayvanlara tapınmanın en eski biçimini uygulamış olabileceklerini öne sürmüşlerdir. Özellikle Emil Bächler (Orta Paleolitik mağaralardan elde edilen arkeolojik kanıtlara dayanarak) Orta Paleolitik Neandertaller arasında bir ayı kültünün yaygın olduğunu öne sürmüştür. Afrika Kalahari çölündeki Tsodilo Tepeleri'nde M.Ö. 70.000'lerde Orta Paleolitik hayvan tapınımına dair kanıtlar bulunduğu iddiası, alanın ilk araştırmacıları tarafından reddedilmiştir. Ayı kültü gibi Üst Paleolitik dönemdeki hayvan kültlerinin kökenleri bu varsayımsal Orta Paleolitik hayvan kültlerine dayanıyor olabilir. Üst Paleolitik Çağ'da hayvanlara tapınma avcılık ayinleriyle iç içe geçmiştir. Örneğin, sanat eserleri ve ayı kalıntılarından elde edilen arkeolojik kanıtlar, ayı kültünün bir ayının oklarla vurulduğu, ciğerlerine bir kurşun sıkılarak ya da itilerek öldürüldüğü ve ayının kafatası ile gövdesinin ayrı ayrı gömüldüğü, ayı kürküyle kaplı kilden bir ayı heykelinin yanında ritüel olarak tapınıldığı bir tür kurban ayı törenini içerdiğini ortaya koymaktadır. Barbara Ehrenreich tartışmalı bir şekilde Üst Paleolitik Çağ'ın kurban avı törenlerinin (ve buna bağlı olarak Paleolitik Çağ'ın işbirlikçi büyük hayvan avcılığının), takip eden Epipaleolitik ve Mezolitik ya da geç Üst Paleolitik Çağ'da savaşa ya da savaşçı akınlara yol açtığı teorisini ortaya atmıştır.[42]
Üst Paleolitik Çağ'da insan-hayvan melezi imgelerin varlığı, bu dönemdeki ilk insanların bir grup tanrıya veya doğaüstü varlığa inanmış olabileceğini düşündürmektedir. Alternatif olarak, bu imgeler çağdaş kabile toplumlarındakine benzer şamanistik uygulamalara işaret ediyor olabilir. Şamanik uygulamalara dair ilk kanıtı sağlayan, bilinen en eski şaman gömüsü, yaklaşık 30.000 yıl önce, günümüzde Çek Cumhuriyeti olan bölgede, Üst Paleolitik dönemin başlarına tarihlenmektedir. O dönemde, şamanlar, rahipler ve tıp adamları gibi dini otoritelerin ve uzmanların dini yaşamda daha yaygın hale geldiği daha sonraki dönemlerin aksine, topluluktaki herkesin dini törenlere katılması muhtemeldi.[43]
Dini pratikleri sempatik büyüyü de içeriyor olabilir; Üst Paleolitik arkeolojik alanlarda bulunan Venüs figürinleri bunun bir örneği olabilir. Bu figürinler başarılı avlanmayı sağlamak ve hem toprakta hem de kadınlarda doğurganlığı teşvik etmek için kullanılmış olabilir. Bazıları bu Venüs heykelciklerinin Gaia'ya benzer bir toprak tanrıçasını ya da hayvanlara hükmeden bir tanrıçayı temsil ettiğini öne sürmüştür. James Harrod, bunların hem kadınlar hem de şamanizm uygulayan erkekler için ruhsal dönüşüm süreçlerini sembolize ettiğini bile öne sürmüştür.[44]
Paleolitik avcı ve toplayıcı insanlar değişen oranlarda sebze (yumrular ve kökler dahil), meyve, tohum (fındık ve yabani ot tohumları dahil) ve böcek, et, balık ve kabuklu deniz ürünleri yemişlerdir.[46][47] Bununla birlikte, bitkisel ve hayvansal gıdaların göreceli oranlarına dair çok az doğrudan kanıt bulunmaktadır.[48] "paleolitik diyet" terimi, belirli bir zaman dilimine veya bölgeye atıfta bulunmadan, bazen çoğu insanın tüm dönem boyunca belirli bir diyeti paylaştığı imasıyla kullanılsa da, bu tamamen doğru değildir. Paleolitik dönem, birçoğunun insan beslenme yapısı üzerinde etkisi olan çok sayıda teknolojik ilerlemenin kaydedildiği uzun bir zaman dilimidir. Örneğin, insanlar muhtemelen Orta Paleolitik döneme kadar ateşin kontrolüne sahip değildi,[49] veya kapsamlı balıkçılık yapmak için gerekli araçlara.[kaynak belirtilmeli] Öte yandan, bu iki teknolojinin de Paleolitik Çağ'ın sonunda insanlar tarafından yaygın olarak kullanılabildiği kabul edilmektedir (sonuç olarak, gezegenin bazı bölgelerindeki insanların büyük ölçüde balıkçılık ve avcılığa dayanmasına izin vermiştir). Buna ek olarak, Paleolitik Çağ insan nüfusunun önemli ölçüde coğrafi genişlemesini de içermiştir. Alt Paleolitik dönemde, modern insanların atalarının Büyük Rift Vadisi'nin doğusundaki Afrika ile sınırlı kaldığı düşünülmektedir. Orta ve Üst Paleolitik Dönem boyunca insanlar yerleşim alanlarını büyük ölçüde genişleterek Yeni Gine ve Alaska gibi çok çeşitli ekosistemlere ulaşmış ve diyetlerini mevcut yerel kaynaklara göre uyarlamışlardır.
Tim White gibi antropologlar, Neandertal ve diğer Alt/Orta Paleolitik bölgelerde bulunan çok sayıda "kesilmiş insan" kemiğine dayanarak, Üst Paleolitik Çağ'ın başlangıcından önce insan toplumlarında yamyamlığın yaygın olduğunu öne sürmektedir. Alt ve Orta Paleolitik dönemdeki yamyamlık, yiyecek kıtlığı nedeniyle meydana gelmiş olabilir. Bununla birlikte, dini nedenlerle de gerçekleşmiş olabilir ve Üst Paleolitik dönemde gerçekleştiği düşünülen dini uygulamaların gelişimiyle aynı döneme denk gelebilir. Bununla birlikte, Paleolitik toplumların hiçbir zaman yamyamlık yapmamış olması ve bulunan insan kemiklerindeki hasarın ya dışkılama ya da kılıç dişli kediler, aslanlar ve sırtlanlar gibi etoburlar tarafından avlanmanın bir sonucu olması ihtimali hala mevcuttur.[50]
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.