Hukukun üstünlüğü
Her vatandaşın yasalara tabi olduğu siyasi durum / From Wikipedia, the free encyclopedia
Hukukun üstünlüğü, temel olarak hukukun bir topluluktaki veya ülkedeki yayılmışlığını ve yetkisinin yüksekliğini ifade eder. Özellikle de devlet ve hükûmet yetkisini elinde tutanlara karşı üstünlüğünün altı çizilir.[2]
![]() | Bu madde, Vikipedi biçem el kitabına uygun değildir. (Ocak 2014) |
Kavram, her ne kadar Platon tarafından yapılan savunma sırasında üstü kapalı olarak geçse de,[3] ilk defa açıkça Aristo tarafından "hukuk yönetmelidir (hükmetmelidir)" şeklinde kullanılmıştır denilebilir.
Hukukun üstünlüğü kavramı, tarihsel süreçte Avrupa'nın atlatmış olduğu monarşi, feodalizm ve Katolik Kilisesi'nin imtiyazlı durumlarına (dokunulmazlıklarına) karşı önem kazanmıştır. Hukukun üstünlüğü ayrıca, her vatandaşın hukukun muhatabı olabileceği anlamına da gelir. Yani kimse imtiyazlı olamaz. Bu fikir, özellikle yöneticilerin hukukun altında olduğu ve hiç kimse ve hiçbir kurumun, hukukun üstünde olmadığı (örneğin ruhban sınıfının veya kralların üstünlüğü gibi) anlamına gelmektedir.
Her ne kadar hukukun üstünlüğü kavramı, politikacılar, yargıçlar ve akademisyenler tarafından yaygınca kullanılsa da, kavramın anlaşılmasının son derece güç olduğu da iddia edilmektedir.[4] Hukukun üstünlüğü kavramsal olarak şekilci ("ince") ve asli ("kalın") olarak iki yaklaşımla ifade edilebilir. İlk kavramsal yaklaşıma, yani şekilci (şekli veya usule yönelik) yaklaşıma göre, hukuk kavramının içerisindeki adalet önemli olmakla birlikte, belirleyici olan kurallar ve kanunlardır. Bu yaklaşımda adaletten çok kurallar ve kanunlar ön planda tutulur. Buna karşılık asli (veya esasa yönelik) yaklaşımda, esas olan adalettir ve kurallar ve kanunların ötesine geçilerek, gerçek anlamda adaletin (hakkın) sağlanıp sağlanmadığı sorgulanır.[5] Günümüzde kabul gören yaklaşım ise, gerçek anlamda hukuk (hak/adalet) üstünlüğüdür. Kuralcı ve şekilci anlayışa ise karşı çıkılmaktadır.