Fideizm
From Wikipedia, the free encyclopedia
Epistemolojide, fideizm, inancın akıldan bağımsız olduğunu veya akılla çatıştığını ve belirli gerçeklere ulaşmada akıldan üstün olduğunu savunan teori. Latince "inanç" anlamına gelen "fide" kelimesinden türetilmiştir.[1]
Bu maddedeki bilgilerin doğrulanabilmesi için ek kaynaklar gerekli. (Mayıs 2020) |
Bu madde, Vikipedi biçem el kitabına uygun değildir. (Mayıs 2020) |
Agnostisizm, kuramsal açıdan anlaşılır ve hatta rasyonel bir tutumu temsil etmekle birlikte, pek çok düşünür ve araştırmacı agnostik olma veya yaşamanın pratikte neredeyse imkânsız olduğunu öne sürmüştür. Bu yüzden, pratikte agnostisizmi tamamlayan tavrın fideizm olduğunu söylenir. Nitekim dinî hakikate erişmenin tek yolu olarak imanı gören, bir bilgi kaynağı olarak imanın, akıl ya da bilimden üstün olduğunu iddia ederken aklın ve bilimin değerini yadsıyan, yadsımadığı zaman da onun imana tabi olması ve inancı desteklemesi gerektiğini savunan öğreti olarak fideizm terimi felsefe literatürüne 19. yüzyılın ortalarında girmiştir.[2] Başlangıçta, Roma Katolik düşüncesi içinde, gelenekçilik olarak bilinen ve akılcılığa karşı, vahyin iletilme ortamı veya aracı olarak geleneğin önemine vurgu yaparken, sosyal ve politik yönden zaman zaman muhafazakâr bir bakış açısıyla birleşen bir harekete gönderimle kullanılmıştır.[2]
Burada da anlaşılacağı üzere, esas itibarıyla bir 19. yüzyıl hareketi olarak fideizm, hakiki dine yüklü bir değer, Tanrı'nın varoluşu inancına büyük bir önem verir. O, dinin özünün, temel öğretisinin felsefi ve rasyonel ölçütlerle yargılandığında pek anlamlı olmadığı düşüncesinden ve zaman zaman "saçma olduğu için inanmıyorum" tezinden hareketle, dinî hakikatlerin akla dayanan doğrulara karşıt olduğunu, bu doğrulara rasyonel faaliyetlerle ulaşılamayacağını savunur. Bu aslında, fideizmin, dinî hakikatlerin bilgisine ancak iman ya da daha çok mistik bir tecrübeyle erişilebileceğini savunan aşırı versiyonunu temsil eder. Bağdaşmazcılık kapsamı içinde ele aldığımız bu türden aşırı fideizm, bazen kuşkucu argümanlardan da yararlanarak, aklın kesin hiçbir doğruya erişemeyeceğini belirtir; gerçekte saçma ya da akla aykırı olan öğretilerin inanç yoluyla kabul edilmesini ister.
Fideizmin nispeten daha ölçülü bir versiyonu ise kesinliğin akla değil de tamamen imana dayandığını savunmak yerine, belli dini doğruların ifadesi ve kabulü açısından, inancın temel olup akıldan önce geldiğini fakat akıl yürütme ve ampirik araştırmanın büsbütün değersiz olmayıp söz konusu dinî hakikatlerin anlaşılması ve açıklanmasında belli bir rol oynadığını öne sürer. Fideizm, örneğin Blaise Pascal'da rastladığımız bu ılımlı versiyonunda, dine ve dinî hakikate, insan hayatının en temel belirleyicisi olmak anlamında yine yüksek bir değer yükler fakat imanla aklı karşı karşıya getirmekten sakınır ve bazı durumlarda akla, ya imana işaret etme ya da inanç yoluyla kabul edilmek durumunda olanı aydınlatma görevi yükler.