Demir Çağı, demirin çeşitli alet ve silah yapımında esas malzeme olarak kullanıldığı bir arkeolojik devirdir.
Bu tür malzemenin kullanımı, zaman içinde toplumlardaki farklılaşan tarım teknikleri, dini inanç sistemleri ve sanatsal stillerle uyumlu hale gelmiştir. Arkeolojik bir tanımlama olarak Demir Çağı, toplumların ve uygarlıkların, esasen kesici aletler ve silah yapımında malzeme olarak ağırlıklı olarak demiri kullanıyor olmalarını ifade etmektedir.[1] Demir Çağı, Danimarkalı arkeolog Christian Jürgensen Thomsen tarafından, insan toplumlarının tarih öncesi ve antik gelişme süreçlerini sınıflandırmak için kullanılmıştır. Thomsen, bu sınıflandırmada Taş Çağı, Bronz Çağı ve Demir Çağı olmak üzere üçlü bir tasnife gitmişti.[2]
Demir Çağı kavramı kronolojik bir anlam ifade etmez. Dünyanın her bölgesinde bu üç devir eşzamanlı olmadığı gibi genel geçerli bir silsile değildir.[3] Zamanın akışı ve koşullar coğrafi bölgeye göre değişiklikler göstermektedir. Üç devrin birbirini izlemesi evrensel bir gereklilik olmamıştır. Örneğin Güney Pasifik Adaları, Afrika kıtasının iç bölgeleri ile Kuzey ve Güney Amerika kıtalarında toplumlar, kendi içsel dinamiklerinin bir sonucu olarak Taş Devri'nden doğrudan doğruya Demir Çağı'na geçiş yapmışlardır.[1] Diğer yandan bir toplumda demir malzemenin kullanılıyor olması o toplumu bir Demir Çağı toplumu yapmayacaktır. Örneğin Sicilya'da demir kullanımı MÖ ikinci bin sonlarında başlamıştı ama Sicilya Demir Çağı MÖ 9. yüzyılda başladı.[4] Formüle etmek gerekirse, bir toplumu Demir Çağı toplumu yapan şey, esas itibarıyla üretim araçlarının üretiminde kullanılan teknolojidir. Yani, o toplumun tarımda ve sanayide, mal ve hizmet üretiminde kullandığı techizatın üretildiği teknolojidir. Demir Çağı toplumları bu teknolojide, önceki Taş Çağı ve Bronz Çağı toplumlarından farklı olarak demir teknolojisini kullanan toplumlardı. Tarımda ahşap ya da bronz saban, çapa yerinde demir saban ve çapa, zanaatlerde örneğin ahşap işlemeciliğinde keza demir aletler kullanılmaya başlanmıştı. Üretim araçları imalinde kullanılan malzemenin daha elverişli olması kuşkusuz üretici güçleri geliştirmiştir.
Kuşkusuz günlük kullanım için üretilen alet-edavatta önceki dönemlerin malzemeleri de kullanılmaya devam edilmiştir. Hâlen obsidiyen bıçaklar günlük kullanımda yer almayı sürdürdü. Öte yandan Bronz Çağı toplumlarının ordularında fırınlanarak sertleştirilen ahşap malzemeden silahlar ve obsidiyen ve bronz temren yaygındı.
Genel değerlendirmeler
Sistematik olarak demir üretimi ve demir aletler kullanımı Anadolu'da yaklaşık olarak MÖ 2. bin civarında başlamıştır.[5] Hindistan'ın Ganj Vadisi'nde yapılan son arkeolojik araştırmalar en eski demir işçiliğinin MÖ 1.800 yılına ait olduğunu göstermiştir.[6] Ne var ki bütün bunlar, “Bildiğimiz kadarıyla…” diye başlamalıdır. Çünkü bu güne kadar ulaşılan arkeolojik kanıtlar bu yöndedir. Ancak, yeni arkeolojik buluntular ortaya çıkarsa, bu konudaki genel kabul görmüş olan bu tarihlendirme tümüyle değişebilecektir.
Dolayısıyla Demir Çağı'nın, demir işleme tekniğinin, Yakın Doğu'daki bir bölgede yeni ve ileri bir teknoloji olarak keşfedildiğini ve buradan civar bölgelere toplumlar arası temaslar yoluyla yayıldığını düşünmek, şimdilik yerinde olacaktır. Bununla birlikte Demir Çağı'ndan önceki binlerce yıl boyunca meteorik demir ya da demir-nikel alaşımları biliniyor ve kullanılıyordu. Belirgin ölçüde nikel içeren meteorik demir, MÖ 4 binde alet ve silah yapımında kullanılıyordu.[7] Bu şekilde doğal metal durumundaki demir, cevherin ergitilip ayrıştırılmasını gerektirmeden kullanılabilmektedir.[8][9] Bronz Çağı boyunca bu şekilde meteorik demirden işlenmiş demir ürünlerin kullanımı artmıştır. Meteorik demiri nikel oranının düşüklüğünden ayırt edebiliyoruz. Bu tür buluntular Orta Doğu'da, Güneydoğu Asya'da ve Güney Asya'da bulunmuştur.
Arkeolog Antony Snodgrass,[10][11] Bronz Çağı Çöküşü'nün Akdeniz civarında yol açtığı toplumsal alt-üst oluşların sonucunda ticaretin daraldığına dikkati çekerek, bunların sonucunda belirgin bir kalay sıkıntısı yaşandığını ileri sürmektedir. Bu bağlamda, metal endüstrisinin bronza alternatif metaller arayışına ittiğini açıklamaktadır. Gerçekten de bu dönemde birçok bronz eşyanın yeniden değerlendirilerek kullanıldığına, aletlerin ergitilerek silah yapımında kullanıldığına ilişkin kanıtlar bulunmaktadır. Demir kullanımın yaygınlaşmasıyla üretim teknolojisi geliştirildi ve fiyatlar düştü. Kalayın yeniden bollaşmasına rağmen alet ve silah yapımında esas olarak demir kullanılmaya devam edildi ve demir, bronzun yerini alacak ölçüde ucuzladı.[12] Demirin ucuz olmasının nedenleri metalurjideki gelişmeler ile yaygın talepti. Ayrıca, Toroslardaki ormanlık alanların işletmeye açılması da etkili olmuştur. Çünkü Antik Çağ'da demir ergitmesi odun kömürüyle yapılıyordu ve bir birim ağırlıkta demiri ergitmek için 8 birim ağırlıkta odun kömürü gerekmekteydi. Demirin ucuz olmasının bir diğer nedeni de bakıra oranla çok daha bol bulunan bir cevher olmasındandır. Demir cevherinin yerkabuğunda bulunabilen madenler içindeki payı % 7 ile bakırdan onbin kat fazladır.[13] Öte yandan, Dövme demir ürünler dökme bakır ürünlerin yerini aldı. Sonuçta demir, daha güçlü ve daha sert bir metal olmasıyla demir kullanan uygarlıklara belirgin bir üstünlük sağladı.
Son arkeolojik çalışmalar sadece bu gelişme çizgisi hakkındaki bilgilerimizi değil fakat aynı zamanda Bronz Çağı'ndan Demir Çağı'na geçişin nedenlerine ilişkin görüşleri de değiştirmiştir. Son araştırmalar demirin MÖ 1.800 dolaylarında Hindistan'da kullanıldığını göstermektedir. Afrika yerleşimlerinde ise bu tarih MÖ 1.200[14][15][16] dolaylarına gelmektedir. Bütün bunlar demir işleme tekniklerinin sıradan bir buluş ve basitçe yayılmayla insan topluluklarına ulaştığı fikrini tartışmalı kılmaktadır. Bu bağlamda Demir Çağı'nın Avrupa'da kendini göstermesi, Antik Yakın Doğu'da, Antik Hindistan'da, Antik İran'da ve Antik Yunanistan'da Bronz Çağı Çöküşü'nün bir evresi olarak görünmektedir. Avrupa'nın diğer bölgelerinde ise Demir Çağı MÖ 8. yüzyılda Orta Avrupa'da, MÖ 6. yüzyılda Kuzey Avrupa'da başladı.
Demir Çağı'nın yarattığı toplumsal ortam, aynı zamanda geleneksel elyazması metinler de dahil olmak üzere dönemin yazınını da korumuş, günümüze taşımıştır. Sanskrit ve Çin yazını bu dönem içinde gelişmiştir. Yine dönemin, günümüze ulaşan yazılı metinleri Hint Vedaları ve Hristiyanlığın ve Museviliğin kutsal kitaplarıdır. Demir Çağı'nı Bronz Çağı'ndan ayırt eden özelliklerinden biri de alfabetik karakterlerin ortaya çıkartılması, bunun giderek bir yazı dili haline getirilmesidir. Böylece bir edebiyat ve tarih yazını oluşabilmiştir.[1][17]
Nüfus hareketleri ve göçlerin MÖ 9. ve 12. yüzyıllar arasındaki durumu hakkında çok az bilgimiz vardır. Yine de önemli nüfus hareketleri olduğu bilinmektedir. Demir silahlı Dorlar'ın[18] Antik Yunanistan'ı istila etmelerinin Grek Karanlık Çağı'nın başlamasına neden olduğu düşünülmektedir. Çeşitli topluluklar Anadolu'da ve Antik İran'da Elam topraklarını ele geçirmiştir. Urartular, Armenyalı topluluklar tarafından topraklarından sürüldü ve Kimmerler, Meshetler, Kafkasya'dan Anadolu'ya göç ettiler. Orta Avrupa ile Karadeniz ve Kafkasya'nın kuzeyindeki halklar bu göçlerden etkilendiler ve demir kullanımını Keltler’e ulaştırdılar. Keltler ise Batı Avrupa ve Britanya Adaları’na yayılarak buradaki halklara demir işçiliğini tanıttılar.
Çağdaş arkeolojik kanıtlar, MÖ 1.200 yıllarında demir üretiminin Anadolu’da bilindiğini göstermektedir. Yine bazı arkeolojik kanıtlar daha önceki tarihlerde de demir kullanıldığını göstermektedir. Demir, MÖ 3. binlerde Yakın Doğu’da kıt bulunan ve dolayısıyla değerli bir madendi.[19] Bu değerlilik MÖ 2 binli yıllar için de geçerlidir. Yakın Doğu ve Antik Mısır kazılarında bulunan demir araç-gereç ve silahlar, değerli eşyalarla birlikte bulunmuştur. Örneğin Alacahöyük Prens Mezarları'nda, Mezopotamya Ur Kral Mezarları'nda, Antik Mısır'da firavun Tutankamun'un mezarında ve III. Amenhotep ile IV. Amenhotep'e hediye edilen (muhtemelen Hitit ve Mitanni yapımı) değerli eşyalar arasında demir silahlar bulunmuştur. Bütün bu buluntular, demirin günlük kullanım eşyası olmadığını ortaya koymaktadır.[20] Bu durumu Aristoteles de doğrulamakta, demirin altın kadar değerli olduğunu belirtmektedir.[21]
Demirin bronza göre daha üstün kullanım özellikleri bilinmiyordu. Hem demir işleme teknikleri hem de demirin üstünlükleri MÖ 1.200 – 1.000 yıllarında hızla ve uzun mesafelere yayıldı. Demir metalürjisi tarihinde demiri ergitmek –oksitlenmiş demir cevherinden kullanılabilir metalin elde edilmesi-, bakırın ergitilmesinden çok daha güç gerçekleştirilen bir teknoloji olmuştur. Bakır ve kalayın ergime sıcaklıkları, (sırasıyla 1.085 °C ve 232 °C) demire oranla daha düşük olduğundan bronz için görece basit fırınlar, örneğin seramik fırınları yeterlidir. Oysa demir ancak uygun biçimde tasarlanmış fırınlarda ergitilebilir ve ergime sıcaklığı (1.538 °C) çok daha yüksektir. Dolayısıyla demirin ergitilerek kullanılması teknolojisi, bronzdan birkaç bin yıl sonra geliştirilebilmiştir. Bu dönemde demirin söz konusu dereceye kadar ısıtılmasını sağlamak olanaklı değildi.[7]
Antik Yakın Doğu’da Demir Çağı “I” ve “II” olarak iki dönem içinde incelenir. I. Dönem MÖ 1.200 – 1.000 yılları arasında bronz çağını hem süreklilik gösteren hem de göstermeyen bir dönemdir. Neredeyse tüm Akdeniz'in doğu yarısında yaşanan Bronz Çağı Çöküşü özellikle Deniz Halkları'ndan grupların saldırıları ve yıkımları, geniş topraklarda hüküm süren krallıklardan bazılarının sonunu getirmiştir. Öte yandan uzun mesafeli ticaret büyük ölçüde kesilmiştir. İzleyen 400 yıl içinde günümüze ulaşan pek az yazılı metin vardır. Tüm bunlara karşın 13. ve 12. yüzyıllarda tüm bölgede yaygın olan kültürde bir kesinti belirgin değildir. Tersine Bronz Çağı kültürü ile belirgin bir devamlılık görülmektedir. Buna karşın daha sonra I. Dönem kültürü içinde daha önemli bir farklılaşma baş göstermiştir.
Demir Çağı süresince en iyi aletler ve silahlar çelikten yapıldı. Kullanılan çeliğin bir kısmı, ağırlık olarak yüzde 0,3 ile yüzde 1,2 karbon içermekteydi. Çelik silahlar ve aletler, bronzdan yapılan benzerleriyle hemen hemen aynı ağırlıkta fakat daha sert olurlar. Ancak bilinen yöntemlerle çelik üretmek güçtü ve üretimi daha kolay olan dövme demir ürünler daha yaygın ve daha ucuzdu.[22] Çelik üretmek için farklı bölgelerde birçok farklı teknik kullanıldı. Örneğin Akdeniz bölgesinde kullanılan teknikler, Afrika'dakinden oldukça farklıdır. Bazen ulaşılan ürün tümüyle çeliktir. Sementasyon ya da dövme kaynağı ile güçlü kesici kenarlı alet ve silahlar üretilmiştir.
Doğu Akdeniz ve Antik Yakın Doğu
Demir Çağı'nın, demir cevherinin ergitilmesinin ve demircilik yöntemlerinin keşfiyle yaklaşık olarak MÖ 1.300 dolaylarında Anadolu’da, Kafkasya’da ya da Balkanlar’da başladığı kabul edilmektedir.[23] Ancak bu kuram, Demir Çağı’nı teknolojinin gelişmesi olarak ele almasından dolayı tartışmaya açıktır. Gerçekte demir kullanımının yaygınlaşması teknolojiden çok fiyatlardaki ve piyasa şartlarındaki gelişmelere bağlıdır. Nitekim bölgede demirden yapılmış en eski ürün, bir Hatti mezarında bulunmuş olan, MÖ 2.500’e tarihlenen bir demir bıçakla bir hançerdir.[24] Zaman içinde fiyat ve piyasa koşullarındaki değişmeler sonucu bronz silahlar yerine demir silahların geniş ölçüde kullanımı, MÖ 10. Yüzyıl başlarından itibaren Antik Yakın Doğu’da hızla yayılmıştır. Demirin yaygın olarak kullanılmasına olanak verecek kadar ucuzlaması bu tarihlerde gerçekleşmiştir. Örneğin MÖ 12. yüzyılda tüm silahların % 3’ü, MÖ 11. yüzyılda % 20’si, MÖ 10. yüzyılda ise % 50’si demirden yapılmaktaydı.[25] En eski demir haddehanesi ise Ürdün Vadisi’nde Tell Hammeh’te (Hammeh Höyüğü) bulunmuştur. Bu buluntuda yapılan Radyokarbon tarihleme yöntemiyle saptanan tarih MÖ 930’dur. Sonuç olarak Yakın Doğu'da Demir Çağı'nın tam olarak başlaması MÖ 1.000 yılları olarak kabul edilmelidir. Bu döneme kadar demir tunçtan daha pahalı bir malzeme iken metalurjideki gelişmeler ve artan talep nedeniyle giderek ucuzlamıştır.[13]
Antik Yakın Doğu ve Grek dünyasında Demir Çağı’nın belirgin özelliği, Bronz Çağı Çöküşü ardından, diğer deyişle yaşanmasıdır. Bu istilalar bölgede büyük yerleşimlerin bir bölümüyle yakılıp yıkılmasına ve diğerlerinin de büyük ölçüde terk edilmesine yol açmıştı. MÖ 12. ve 11. yüzyıllarda bu topluluklarının yeniden bir araya gelmesiyle Demir Çağı için bir zemin oluşmuştur.[4] Bronz Çağı Çöküşü’yle Yunanistan, Anadolu ve Levant’da yaşanan bu geniş çaplı yıkımlar, ‘’Akdeniz Karanlık Çağı’'[26] olarak da bilinir. Akdeniz'in doğu yarısında Bronz Çağı'nın sonları ve Demir Çağı'nın başlarını belrileyen Bronz Çağı Çöküşü'nün bir sonucu olarak demir kullanımının bölge genelinde yayılması görece yavaş olmuştur. Yunanistan'da ise Grek Karanlık Çağı'nda demir silahlar alabildiğine yaygındı. Fakat bu konuda mevcut arkeolojik kanıtlarla uyumlu farklı açıklamalar vardır. Miken yerleşimleri ve civar bölgeleri MÖ 1.200'den itibaren terk edilmeye ya da imha edilmeye başlamıştı. Miken Kültürü'nün özgün göstergeleri, örneğin Linear B yazı dili gibi, MÖ 1.050 dolaylarına gelindiğinde ortadan kalkmıştı. Dolayısıyla demir kullanımı Miken uygarlığı ile ilintili olmamıştır. Dorlar'ın demir silahlı olduğu biliniyor[27] dolayısıyla Antik Yunanistan'a demir teknolojisi Dorlar'la gelmiştir.
Demir ergitmenin geliştirilmesi, Bronz Çağı sonunda Anadolu'daki Hitit Uygarlığı'na dayandıran, Hitit İmparatorluğu'nun demir işleme teknolojisinde bir tekel durumunda olduğuna ve İmparatorluk'un bu üstünlüğüne dayandığına yönelik görüşler vardır.[28] Buna göre Bronz Çağı Çöküşü'yle yaşanan yıkımlar, bu tekeli kırarak demir teknolojisinin diğer bölgelere yayılmasında önemli derecede etkisi olmuştur. Bu kuram akademik çevrelerde pek rağbet görmemiştir.[28] Çünkü, Hitit İmparatorluğu'nun demir teknolojisinde bir tekele sahip olduğuna ilişkin hiçbir kanıt olmadığı görüşü vardır. Yine de MÖ 13. Yüzyıla tarihlenen Hitit başkenti çıkışlı çivi yazısı bir mektupta, "bu metalden yayarlanmada tekel koşulları”nın geçerli olduğu görülmektedir.[29] Ancak, Bronz Çağı Anadolu'sunda arkeolojik kazılarda bulunan demir alet ve silahlarla karşılaştırılabilecek sayıda benzer demir ürünler, demir silahlar daha az sayıda olmakla birlikte Mısır'da ve başka civar bölgelerde de bulunmuştur.[30]
Sicilya'da demirin yaygın kullanımı 9. yüzyıla tarihlenirken[4] İtalya'da demir kullanımı Villanovan Kültürü tarafından geliştirilmiştir. Bu nedenle Villanovanlar bir Demir Çağı kültürü olarak görülmekte ise de Bronz Çağı Avrupa topluluklarında olduğu gibi ölülerini yakan ve külleri vazolar içinde gömen bir topluluktur.[31] Dolayısıyla iki çağ arasındaki geçişi simgeler. Villanovan Kültürü MÖ 7. yüzyıldan itibaren giderek artan ölçüde, Grek tacirlerin etkisiyle kültürel değişmeler yaşadılar. Bu kültürün yerini alan Etrüskler ise tam olarak bir Demir Çağı kültürüdür. Etrüks Demir Çağı, topraklarının Roma Cumhuriyeti tarafından istila edilmesiyle sona ermiştir. Son Etrüks kenti olan Velzna, MÖ 264'te Roma tarafından düşürüldü.[32]
Asur ve Güney Mezopotamya'da demirin kullanılması muhtemelen MÖ 4 binlere kadar uzanmaktadır.[3]
Avrupa
Avrupa ve yakın bölgelerde Demir Çağı başlarında alet-edevat, silahlar, kişisel takılar hatta çömlekçilik ve dekoratif motifler, bir önceki Bronz Çağı'na göre tümüyle farklılaşmaya başlamıştır. Bu farklılaşmalar Demir Çağı kültürleri ile Bronz Çağı kültürleri arasındaki belirgin farklılaşmalar olarak izlenebilmektedir.[1]
Avrupa'da demir kaplar tarihöncesi devrin sonlarında kullanılmaya başlanmıştı.[3] Demir işleme teknikleri Avrupa'ya MÖ 11. yüzyıl sonlarında[33] muhtemelen Kafkasya üzerinden ulaşmış, uzunca bir zaman diliminde beş yüz yıl içinde kuzeye ve batıya yayılmıştır. Demirin yaygın kullanımı Avrupa'da Asya'ya aynı dönemlerde gerçekleşti.
Kuzey Avrupa'da demirin kullanımı Sezar'ın istilasından çok önce başlamıştır. Fakat demirin yaygın kullanımı örneğin Danimarka'da MS 1. yüzyıla kadar gecikmiştir. İrlanda'da MS 1. yüzyıl, Kuzey Rusya ve Sibirya'da ise MS 800 gibi daha geç bir tarih görünmektedir. Diğer yandan Galya'da MÖ 500 iken Etrüsk topraklarında birkaç yüzyıl daha eskiye uzanır.[3] Demir ergitme ve işlemeyle ilgili tekniklerin Avrupa'da güneyden kuzeye doğru yayıldığı görülmektedir. Buna göre Demir Çağı'nın başlaması güney ülkelerinde çok daha erken olmuştur.
Avrupa'da Demir Çağı silah, alet ve kapları özenle işlenmiş ayrıntılarıyla dikkati çeker.[3] Döküm işleri çok yaygın değildi, ancak düzgün biçimde dövülmüş basitçe düz kenar yerine incelikle şekillendirilmiş eğik kenarlar kullanılıyordu. Bazı silahlardaki motiflerinin ögeleri ve biçimleri Roma silahlarındakileri andırmaktadır, diğer motifler ise Kuzey Avrupa sanatının özgün ve belirgin unsurlarıdır. Önceden Bronz Çağı'nda ölülerin yakılması gelenekken Demir Çağı'na geçişle birlikte gömülmeye başlamıştı.
Doğu Avrupa
Doğu Avrupa'da Demir Çağı MÖ 1. bin başlarında gelişmeye başlamıştır. Karadeniz kuzeyinden Ural Nehri'ne kadar uzanan geniş bozkırlarda ve Kafkasya'da Demir Çağı Kuban Kültürü ve Novoçerkassk Kültürü ile yaklaşık olarak MÖ 900 yıllarında başlamıştır. Çeçenistan'ın başkenti Grozni'nin güneydoğusundaki Serzhen-Yurt civarında yapılan kazılarda demir aletler bulunmuştur. Novoçerkassk Kültürü Doğu Avrupa'ya doğru, Tuna ile Volga arasında yayılarak ve Trak ve Kimmer kültürlerini etkilemiştir. Daha sonra MÖ 800 civarında Trak – Kimmer göçleriyle Orta Avrupa'daki Hallstatt kültürü'nü etkilemiştir.
Antik çağda Rusya ve Ukrayna'da Demir Çağı, MÖ 7. yüzyıldan itibaren bir demir kültürü geliştiren İskitler'le önemli ölçüde ilişkilidir. Nikopol yakınlarında bulunan ve MÖ 5. ve 3. yüzyıllara tarihlenen demir mamul ve haddehane aletleri, bu bölgenin İskit topraklarında oldukça gelişkin bir metalürji bölgesi olduğunu göstermektedir.[34][35]
Demir teknolojisi MÖ 6. yüzyıldan itibaren Hallstatt kültürü'nden Kelt yayılmasıyla batıya taşındı. Aynı tarihlerde Polonya'da Lusatian Kültürü'ne ulaştı ve bu kültürden gelişen Pomeranya Kültürü'ne geçti.
Orta Avrupa
Orta Avrupa'da Demir Çağı esas olarak Hallstatt kültürü (MÖ 800-450) ve La Tene Kültürü (başlangıcı MÖ 450) olarak birbirini izleyen iki dönem olarak ele alınır. Orta Avrupa'da Bronz Çağı'ndan Demir Çağı'na geçişin belirgin örneği, 1846 yılında Gmunden yakınlarında bulunan Hallstatt kültürü'ne ait büyük bir mezarlıktır. Bu mezarlarda, daha sonra benzerleri demirden yapılacak bronz alet ve silahlar bulunmuştur. İsviçre'nin La Tene Kültürü'nce üretilen alet ve silahlar yeniydi ve tam bir geçişi göstermektedir.[1] Orta Avrupa'nın büyük bir kısmına yayılan Galyalılar olarak da bilinen Keltler MÖ 279'da Balkanlar'ı istila etmişler, ardından istilalarını Galatya olarak da bilinen Orta Anadolu'ya kadar ilerletmişlerdi. Orta Avrupa'da tarihöncesi Demir Çağı Roma istilasına kadar sürmüştür.
Batı Avrupa
Demir teknolojisine sahip Kelt toplulukları Britanya Adaları'na ve Hispania'ya yayılmışlardır. Britanya Adaları'nda Demir Çağı, güney bölgelerde yaklaşık olarak MÖ 800 yılında, kuzey kısımda ise MÖ 5. yüzyılda başlamıştır. Bu Kuzey ve Güney ayrımı kabaca Hadrian Duvarı hattıdır.
Kuzey Avrupa
İskandinavya'da Demir Çağı işçiliğinde Roma etkisi görülmezse de ileriki dönemlerde belirgin bir etki görülmektedir. Bölgede Demir Çağı'nın başlangıcı konusunda net bir kanıt yoktur. Ancak Demir Çağı'nın son dönemlerinin Viking dönemi olduğu neredeyse kesindir. Bu ise MS 700 ile 1.000 yılları arası dönemdir.[1]
Alpler'in kuzeyinde Demir Çağı Roma öncesi ve Roma sonrası dönem olarak ikiye ayrılır. İskandinavya'da MS 1.100'e kadarki dönemler, Kavimler Göçü Dönemi ve Merovvingian Dönemidir. Kuzeybatı Almanya ve Yutland bölgelerinde Demir Çağı'nın en eski Jastorf Kültürü'nün dönemidir. En eski İskandinav demir çalışmaları bataklık demirinden elde edilen malzemeyle yapılmıştır. İskandinavya Yarımadası, Finlandiya ve Estonya MÖ 500'den itibaren özgün demir ürünleri ortaya koymuştur. Metal işleri ve asbestli seramik çanak çömlek, bir aşamaya kadar birlikte üretiliyordu. Diğer bir demir malzeme kaynağı da demir kumuydu. Demirin ergitilmesiyle ortaya çıkan cürufta yüksek fosfor içeriği tespit edilmektedir. Bu cüruflar bazen asbestle birlikte Ananjino Kültürü'ne ait savaş baltalarında bulunmuştur.
Asya
Demir teknolojisinin Asya'da yayılması Avrupa'ya eşzamanlı olmuştur.[36] Çin'de demir kullanımı elimizdeki bilgilere göre MÖ 4.000 yılına kadar uzanmaktadır.[3]
Orta Asya
Orta Asya'da Demir Çağı, demir ürünlerinin bugünkü Sincan'da Sakalar tarafından imal edildiği MÖ 10. yüzyılda yaşanmıştır.[37]
Kuzey Asya
Kuzey Asya'da Demir Çağı buluntuları Altay Dağları'nın kuzeyinde Sibirya'da insan elinden çıkmış tümülüslerde bulunmuştur. Mumyaların da yer aldığı bu mezar odaları MÖ 6. – 3. yüzyıllara tarihlenmektedir.
Hindistan
Hindistan'da demirin işlenmesi MÖ 2. binde başlamıştır. Günümüzdeki Uttar Pradeş eyaletinde bulunan arkeolojik yerleşimlerde demir işçiliği ürünleri MÖ 1.800 – 1.200 yıllarına yayılmaktadır. Haydarabad'da yapılan arkeolojik kazılar bir Demir Çağı gömü alanı ortaya çıkarmıştır.[6] Hint arkeologlar tarafından Ganj Nehri Vadisi'nin orta kesiminde yapılan kazılar, MÖ 1.800 yıllarına ait demir işçiliği bulgularına ulaşılmıştır.[6][38]
Kuzey Hindistan'da Demir işleme tekniğinde yaygın gelişme ve Demir Çağı kültürünün ortaya çıkması MÖ 1. bin başlarında başlamıştır. Bu dönemdeki Demir Çağı kültürü, kabaca MÖ 1.200-600 yılları arasında yer alan Painted Gray Ware Kültürü olarak adlandırılan kültürdür.[39][40] Bu konudaki teknolojik gelişme bu barışçıl dönem boyunca sürmüştür.
Güney Hindistan'da bugünkü Maisur kenti civarındaki buluntular demir işçiliğinin MÖ 12. Ve 11. yüzyıl kadar eski tarihlere dayandığını göstermektedir. Bu tarihlerde Hindistan'ın kuzeyiyle belirgin bir temas yoktu.[41] Güney Hindistan'daki Demir Çağı kentleri Hallur,[42] Karnataka[43] ve Yarımada'nın en güney ucunda Tamil Nadu eyaletindeki Adichanallur kentleri olup MÖ 1.000 dolayına tarihlenmektedir.
Upanişadlar metalürjiden söz eder[44] ve Mauryan İmparatorluğu döneminde bu teknolojide ilerlemeler gözlemlenir.[45] Güney Hindistan'da muhtemelen MÖ 300 kadar eski tarihlerden, fakat kesin olarak MÖ 200'den itibaren Pota çeliği olarak bilinen teknikle yüksek kalitede çelik üretilmekteydi. Bu yöntemle çelik yapmak için yüksek saflıkta dövme demir, kömür ve cam, bir potada karıştırılarak eriyinceye kadar ısıtılır ve demirin karbonu absorbe etmesi sağlanırdı.[46]
Doğu Hindistan'daki bir demir işleme merkezi de MÖ 10. yüzyıla tarihlenmektedir.[41]
Ahameniş İmparatorluğu Hükümdarı I. Darius döneminde imparatorluk sınırlarının Hindikuş Dağları'na dayanmasıyla İndus Vadisi ile Yakın Doğu arasında temas kurulmuş oldu.
Sri Lanka
Demir Çağı Sri Lanka'da MÖ 1.000 – 600 tarihleri arasında şekillendi. Adanın özellikle kuzey kesiminde bu konuda arkeolojik kanıtlar bulunmaktadır. Bölgedeki Anuradhapura yerleşimi MÖ 800'de 10 hektarlık bir alanı kaplarken MÖ 700-600 arasına kadar 50 hektara genişleyerek bir kent haline gelmiştir.[47] Adanın en kuzey ucunda Demir Çağı'nın başlarından kalma bir şef iskeleti bulunmuştur. Ko Veta adındaki bu şef, Brahmi yazıtı kazılı bir mühürle MÖ 3. Yüzyılda gömülmüştür. Tamilcede Kral anlamına gelen Ko, Güney Hindistan'daki Brahmi yazıtlarında geçen Ko Atan ve Ko Putivira gibi adlarla açık bir benzerlik göstermektedir.[48] Bu bağlamda Sri Lanka'nın diğer bölgelerinde Demir Çağı yerleşimlerinin olabileceğini varsaymak yanlış olmayacaktır.
Çin
Çin'de demir işçiliğinin gelişmesi MÖ 9. yüzyılda başlamıştı.[49][50] Yangzi Nehri Vadisi'ne ise MÖ 6. yüzyıl sonlarına doğru ulaştı.[51] Birkaç parça da Changsha'da ve Nankin'de bulunmuştur. Mezar buluntularına göre Güney Çin'de demirin ilk kullanılması MÖ 350 dolaylarını göstermektedir. Bu tarih, sonunda Çin'in Qin Hanedanı yönetiminde yeniden birleştirildiği Savaşan Devletler Çağı ortalarından sonra yer almaktadır.
Tibet Platosu'nda Demir Çağı, Tibet yazıtlarında belirtildiği gibi Zhangzhung Kültürü'yle etkileşimli olarak gelişmiştir.
Kore
Kore Yarımadası'na demir teknolojisi, Sarı Deniz üzerinden MÖ 4. yüzyılda ulaşmıştır. Kore'ye ticaret yoluyla gelen bu teknoloji, Çin'de Savaşan Devletler Çağı'nın sonlarına denk gelen yıllardır.[52][53] Demir işçiliğinin yayılması Sarı Nehir'e dökülen Kuzey Kore nehir vadileri boyunca yayılmıştır.[54] Güney Kore'de demir üretimi çiftçilere araç gereç üretimi için MÖ 2. yüzyılda hızla yaygınlaştı.[52] Güney Kore'de bilinen en eski dökme demir baltalar Geum Nehri havzasında bulunmuştur. Demir üretiminin başlatıldığı tarihler Kore tarihinde Samhan olarak adlandırılan karmaşık hükümranlık ilişkilerinin sürdüğü döneme denk gelmektedir. Bu karmaşık hükümranlıklar Silla, Baekje, Goguryeo ve Gaya krallıklarının öncülleridir.[53][55] Demir külçeler bu dönemde gözde gömüt eşyaları arasında görülüyor ve bir zenginlik, saygınlık belirtisi olarak kabul ediliyordu.[56]
Japonya
Demir aletler, silahlar ve diğer eşyalar, Japonya'ya Yayoi Dönemi sonlarında (MS 300) Kore Yarımadası ve Çin'le temaslar sonucu girmiştir.
Afrika
Bronz Çağı'nı kıta çapında yaygın bir şekilde yaşamamış olan Afrika'da Demir Çağı, Taş Çağı'nın hemen ardından başladı.[3] Metalürji, Bronz Çağı'nın hiç yaşanmamasıyla taş aletlerden doğrudan doğruya çeliğe geçişle karakterize olmuştur.
Kuzey Afrika
Kuzey Afrika'da Demir Çağı'nın Kartaca'dan yayıldığı kabul edilebilir. Tarihçiler, Kartaca'nın kurulduğundan itibaren (MÖ 814) bir Demir Çağı toplumu olduğu görüşündedirler, ancak arkeolojik bulgular MÖ 7. yüzyılı işaret etmektedir.[4]
Antik Mısır
Meteorik demir Antik Mısır'da MÖ 4 binlerde, yani Hanedanlık Öncesi Dönem'de biliniyor ve alet yapımında demir kullanılıyordu.[29][57] Nitekim Eski Krallık döneminden kalma Abusir arkeolojik bölgesinde arkeolog Gaston Maspero, bazı demir parçalar bulmuştur. Öte yandan I. Pepi'nin (MÖ 2.332-2.283) def'in töreniyle ilgili bir metinde demirden söz edilmektedir.[3] MÖ 1.203 – 1.213 yılları arasında hüküm sürmüş olan Firavun Merenptah'ın adı kazılı bir kılıç ve bir balta, demir bir bıçakla birlikte Ugarit kazılarında bulunmuştur. Ancak bu parçaların büyük bir kısmı meteorik demirden üretilmiştir.[57]
Ancak Antik Mısır'da Demir Çağı başlangıcı konusunda büyük görüş ayrılıkları vardır.[58]
Ancak demirin Antik Mısır'da hançer, balta ve kılıç olarak yaygın olarak kullanımı MÖ 14. yüzyıla denk gelmektedir. Onuncu yüzyıla gelindiğinde ise silahların yanı sıra tarım aletlerinde demir kullanımı yaygın hale gelmiştir.[29]
Mısır'la ilgili antik buluntular arasında demir oldukça enderdir. Bronz, Mısır'da MÖ 7. yüzyıldaki Asur istilasına kadar en çok kullanılan malzeme olmaya devam etmiştir. Bunun esas nedeni buluntuların büyük çoğunluğunun firavun mezarları, cenaze gemileri ve vazolar olmasıdır. Demir, saf bir malzeme olarak görülmediği için bu tür eşyaların yapımında kullanılmıyordu. Dini açıdan bir tabu idi ve Set'le ilişkendiriliyordu.[59] Dolayısıyla bu tür eşyaların üretiminde, özellikle de dini amaçlı olarak kullanılmıyordu.
Sahraaltı Afrika
Bakır ve bronz işleri Nijerya'da çok erken tarihlerde keşfedilmişti. Ancak demir işçiliğinin bu bölgede geliştirildiği ve yayıldığı kabul edilmektedir. Nijerya'da termitle demir ergitmenin en eski örnekleri MÖ 1.200 yılları civarında görülmektedir.[14] Sahraaltı Afrika'da demir işçiliğinin, Kamerun'dan başlayan ve Büyük Göller Bölgesi'ne uzanan Bantu yayılmasıyla geliştiği kabul edilmektedir. Bu büyük göçler Büyük Göller Bölgesine MÖ 3. Yüzyılda, Ümit Burnu civarına ise MS 400'lerde ulaştığı sanılmaktadır.[14] Afrika'nın Sahra güneyinden çok erken tarihlerde, neredeyse iki bin yıl önce bugünkü Tanzanya'nın güney batısında karbon çeliği üretilmekteydi. Bunlar oldukça karmaşık bir ön ısıtma yöntemiyle üretiliyorlardı.
Demir Çağı sonlarına doğru Nubiya önemli bir üretim ve demir ihraç bölgesi haline gelmişti. Nubiya'daki bu demir işçiliğinin gelişmesi, demir silahlı Asurluların Mısır'dan sürülmesinden sonraki tarihlerde gerçekleşmiştir.
Toplumsal dönüşümler
Demirin yaygın olarak, tüm toplumda kullanılır hale gelmesi özellikle zanaatler ve tarımda köklü değişikliklere yol açmıştı. Demirden yapılan iş ve tarım aletleri, hem mamul madde üretiminde hem de tarımda emeğin verimliliğini arttırmıştır. Üretici güçlerdeki bu gelişme toplumların üretim kapasitelerini son derece belirgin biçimde genişletti. Neolitik Devrimden itibaren toplulukların elde ettikleri gıda maddesi miktarını zaten artmıştı ve bu, sürekli bir nüfus artışına yol açtı.[60] Artan nüfusu beslemek, yeni toprakları tarıma açmakla sağlandı ama bunun da bir sınırı vardı. Bronz Çağı'nda dahi bronz aletler geniş halk yığınları için ulaşılması güç bir maldı.[19] Tam bu noktada üretici güçlerdeki belirtilen gelişme,[19] yani demir aletlerin kullanılması, artan nüfusu besleme olanağı sağladı ve nüfus artışını destekledi. Öte yandan artan üretim, ticaretin ortaya çıkmasını ve gelişmesini sağladı. Sonuç olarak demir kullanan toplumların ekonomisi diğerlerine oranla büyük ölçüde gelişme göstermiştir. Özellikle ticaretin sağladığı gelir, varlıklı bir zümrenin ortaya çıkmasını sağladı. Bu durum geri dönerek üretimi ve ticareti teşvik etmiştir.
Öte yandan toplumların büyüyen üretim kapasiteleri hükümdarların daha fazla sayıda asker beslemesine ve onları donatmasına olanak sağlamıştır. Dahası demir silahlarla donatılmış olan askerî gücün, bundan yoksun olan toplumların askerî güçleri karşısında kesin bir üstünlük sağlayacağı ortadadır. Dolayısıyla demir kullanımı bu toplumlara etki alanlarını genişletme olanağı sağlamıştır.
Kaynakça
Kaynakça
Dış bağlantılar
Wikiwand in your browser!
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.