Loading AI tools
İngiliz film yönetmeni (1899 – 1980) Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Sir Alfred Joseph Hitchcock CBE (13 Ağustos 1899 - 29 Nisan 1980), Birleşik Krallık doğumlu Amerikalı gerilim filmleri yönetmenidir. Londra'da dünyaya gelen ve mühendislik eğitimi gören Hitchcock; Psycho, North by Northwest, Vertigo, Rear Window ve The Birds gibi klasikleşmiş filmleriyle tanınır. Tüm zamanların en iyi yönetmenlerinden biri olarak kabul edilir. Gerilim ve cinayet filmleri ustasının 70'e yakın filmi mevcuttur.
Alfred Hitchcock | |
---|---|
Doğum | Alfred Joseph Hitchcock 13 Ağustos 1899 Leytonstone, Büyük Londra, Birleşik Krallık |
Ölüm | 29 Nisan 1980 (80 yaşında) Bel Air, Los Angeles, ABD |
Milliyet | Amerikalı |
Meslek | Yönetmen |
Etkin yıllar | 1921–1976 |
Boy | 1,7 m (5 ft 7 in) |
Evlilik | Alma Reville (1926-1980) |
Hitchcock 13 Ağustos 1899'da Londra'nın doğusundaki (sonradan Essex'in bir parçası olan) Leytonstone 517 High Road'da ailesinin kiraladığı bir manav dükkânının üstündeki dairede üç kardeşin en küçüğü olarak dünyaya geldi. Diğer kardeşleri William Daniel (1890-1943) ve Ellen Kathleen ("Nellie") (1892-1979) idi. Annesi Emma Jane Hitchcock (1863-1942) ile babası William Edgar Hitchcock (1862-1914) kısmen İrlanda kökenli katolik kilisesine bağlı kişilerdi.[1] [2] Babası William da kendi babası gibi manav idi.[3]
Hitchcock'ların Campion Road, Putney'deki beş yatak odalı Viktorya tarzı evi, ebeveyn ve çocuklar dışında amca John Hitchcock, hizmetçi, aşçı, şoför ve bahçıvanın da yaşadığı kalabalık bir evdi. Amca John her yaz aile için Cliftonville, Kent tarafında deniz kenarında bir sayfiye evi kiralardı. Hitchcock, turistler ve yerliler arasındaki sınıf farklılıklarına ilk olarak orada tanık olduğunu söyler.[4]
Hitchcock, iyi huylu bir çocuk olduğunu, babasının ona "ışık saçmayan küçük lambam" dediğini ve hiç oyun arkadaşı olduğunu hatırlamadığını söylemiştir.[5] Onunla röportaj yapanlara anlatmayı en sevdiği hikâyelerden birisi beş yaşındayken babasının eline kısa bir not tutuşturup bir polis karakoluna göndermesi idi. Polis şefi kağıdı okuyup Alfred'i beş on dakikalığına bir hücreye kapatmış ve "biz yaramaz çocuklara böyle yaparız" demişti. Bu deneyimin onda ömrü boyunca polis korkusu yarattığını 1973'te Tom Snyder'e şöyle ifade etmişti: "kanunla ilgili her şeyden o kadar korkardım ki, park cezası alırım diye araba bile süremezdim".[6]
Alfred altı yaşındayken aile Limehouse'a taşındı ve 130 ve 175 Salmon Lane'de fish and chips ve balık satışı için kullandıkları iki dükkân kiraladı; üst katlarında da kendileri oturdular.[7] Hitchcock muhtemelen 1907 yılında Howrah House Manastırı'ndaki ilkokula başladı.[8] Patrick McGilligan'a göre Howrah House'da en fazla iki yıl kaldı. Aynı zamanda evin yakınında ve "İsa'nın sadık dostları" adındaki bir dini cemaat tarafından çalıştırılan "beyefendilerin kızları ve küçük oğlanlar için" olan Wode Streer School'a gitti. 9 yaşında ise Battersea'deki Salesian kolejinde yatılı olarak kalmaya başladı.[9]
Hitchcock 11 yaşına geldiğinde aile bu kez Stepney'e taşındı ve Hitchcock 5 Ekim 1910'da Stanford Hill, Tottenham'da (şimdiki Haringey) sıkı disiplini ile tanınan bir cizvit dil okulu olan St. Ignatius Kolejine gönderildi.[10] Hitchcock'un anlatımına göre o zamanlar Cizvit rahipler sert lastikten yapılmış bir sopa kullanırdı ve ceza almış olan çocuğa dersten sonra başrahibi görmeye çıkması söylenirdi. Çocuk bütün bir günü bu cezanın infaz edilmesini bekleyerek geçirirdi. Hitchcock bu yüzden fiziksel cezalardan hep korkuğunu söylemiştir.[11] Okul kayıtlarına göre Hitchcock 1899 değil, 1900 doğumludur; Spoto'ya göre eğitiminden bir yıl geride olduğu için kasıtlı olarak 10 yaşında şeklinde kayda geçirilmiş olabilir.[12]
Biyografi yazarı Gene Adair, Hitchcock'un "ortalama veya ortalamanın biraz üstünde bir öğrenci" olduğunu yazarken,[13] kendisi "sınıftaki ilk beş öğrencinin arasında, genellikle de dördüncü ya da beşinci en iyi notu alan" öğrenci olduğunu söyler.[14] İlk yılın sonunda Latince, İngilizce, Fransızca ve din eğitimi derslerinde başarılı olduğu fark edildi.[15] Taylor'a göre en sevdiği ders coğrafya idi ve haritalarla, tren yolları ve otobüs zaman çizelgeleriyle çok ilgilenirdi, öyle ki Orient Express'in tüm duraklarını ezbere söyleyebilirdi.[16] Peter Bogdanovich'e şöyle demişti: "Cizvitler bana organizasyon, kontrol ve bir dereceye kadar analizi öğrettiler".[13]
Hitchcock ailesine mühendis olmak istediğini söyledi.[14] Ailesi bunu ciddiye aldı ve onu St. İgnatius'taki okuldan alarak 23 Temmuz 1913'te Poplar'daki Mühendislik ve Navigasyon okuluna kaydettirdi.[17] 1962'de Truffaut ile yaptığı ve sonradan kitap haline getirilen söyleşide "mekanik, elektrik, akustik ve navigasyon üzerine eğitim" aldığını söyler.[14] 12 Aralık 1914'te babası anfizem ve böbrek hastalığından dolayı 52 yaşında öldü.[18] Annesine ve evin ihtiyaçlarına destek olmak için (kendisinden büyük kardeşleri evden daha önce ayrılmışlardı) Londra duvarı yakınlarındaki Henley Telgraf ve Kablo Şirketi'nde haftalık 15 şilin karşılığında işe başladı.[19] Çalışırken bir taraftan da sanat tarihi, resim, ekonomi ve politik bilimler üzerine dersler aldığı akşam okuluna devam ediyordu.[20] Annesiyle birlikte Salmon Lane'de yaşamlarına devam ederken, aile dükkânlarını kardeşleri çalıştırıyordu.[21]
1914'te Birinci Dünya Savaşı patladığında Hitchcock askere alınamayacak yaştaydı, 1917'de 18 yaşına geldiğinde "ciddi organik rahatsızlıklarının olmadığı; ancak sadece hafif işleri yapabileceği, garnizondaki bazı hizmet işlerine dayanabileceği" şeklinde bir rapor aldı.[22] Kraliyet ordusunun mühendis alayına alındı ve bazı teorik brifinglere, hafta sonu tatbikatlarına ve talimlere katıldı. John Russel Taylor'ın aktardığına göre Hyde Park'ta yapılan bir talimde Hitchcock'tan ayaklarına dolak takması istendi. Ancak Hitchcock dolağı bir türlü ayağının etrafına sarmayı başaramadı ve sürekli yere düşürdü.[23]
Savaştan sonra Hitchcock yaratıcı yazarlık yapma fırsatları elde etmeye başladı. Haziran 1919'da çalıştığı şirketin iç yayını olan Henley Telegraph'a gönderdiği birkaç kısa öykü sayesinde bu yayının kurucu editörü ve işletme yöneticisi yapıldı.[24] Henley'de elektrik kabloları konusunda uzmanlaşmıştı ve Londra Üniversitesindeki sanat derslerinde devam etmeye başlayınca şirket Hitchcock'u reklam bölümüne transfer etti. Böylece elektrik kablolarıyla ilgili reklamların tasarımlarını ve çizimlerini yapma imkanı doğmuş oldu. İşini seviyordu ve bazen geç saatlere kadar ofiste çalışıyordu; daha sonra Truffaut'ya "bu çalışmalarım, sinemaya doğru ilk adımlarım olarak, bu alana kaymamda büyük yardım sağladı" demişti.[14][25] Yine Truffaut'ya aynı dönemde sık sık sinemaya gittiğini, özellikle Amerikan filmlerini çekici bulduğunu, Chaplin'in, D. W. Griffith'in ve Buster Keaton'un filmlerini izlediğini, Fritz Lang'in "Der müde Tod" filmini (1921) çok beğendiğini söylemişti.[14]
Hitchcock henüz Henley'de çalışıyorken, Paramount Pictures'ın yapım kolu olan Famous Players-Lasky'nin Londra'da bir stüdyo açacağını okudu.[26] Burada Maria Corelli'nin "The Sorrows of Satan" adlı filmini çekmeyi planlıyorlardı. Sessiz filmlerde kullanılan ara yazılar için hazırladığı bazı kartları ve çizimleri stüdyoya gönderdi.[27] İşe alındı ve 1919'da Hoxton, Poole caddesindeki Islington stüdyolarında [26] "Arayazı kartları tasarımcısı" olarak işe başladı.[28]
Donald Spoto'nun belirttiğine göre stüdyoda çalışan personelin çoğu hangi işleri yapacakları oldukça katı şekilde tanımlanmış olan Amerikalılardı ama İngiliz çalışanlar her konuyla ilgilenmeleri için teşvik ediliyordu; bu da Hitchcock'un yazar, sanat yönetmeni ve yapım yöneticisi olarak en az 18 sessiz filmde deneyim kazanmasına imkan tanıdı.[28] The Times, Şubat 1922'de "Mr. A. J. Hitchcock'un nezareti altında bulunan özel başlık sanatları bölümü"nden bahsediyordu.[29] Bu dönemde finansal nedenlerden dolayı çekilmesinden vazgeçilen, çekilmiş olan bölümlerinin de kayıp olduğu 13 Numara (1922) (Mrs. Peabody olarak da bilinir)[30] ve Seymour Hicks'in oynadığı "Always Tell Your Wife"ın (1923) yönetmenliğini yaptı.[26] Hicks filmin yönetmeni ile kavga edince Hitchcock'a "gel bu filmi birlikte bitirelim" demiş ve Hitchcock da filmin tamamlanmasına yardım etmişti. [26] Hicks daha sonra "malzeme odasından sorumlu olan şişman bir gencin yardımıyla (ki bu kişi Alfred Hitchcock'tan başkası değildi.) filmi bitirdiklerini yazmıştı.[31]
Paramount, Londra'da yaptığı filmler Amerika'da tutmadığı için stüdyoyu İngilizlere kiralamaya başladı ve 1922'de tamamen çekildi. Stüdyoyu Michael Balcon tarafından kurulan, daha sonra adı Gainsborough Pictures olacak olan şirket kiraladı ve Hitchcock bu yeni şirkette yardımcı yönetmen olarak işe başladı.[26][32] 1923'te Graham Cutts ile birlikte "Woman to Woman" filmi üzerine çalışmaya başladı, seti tasarladı, senaryoyu yazdı, sanat yönetmenliğini üstlendi ve yapıma yardımlarda bulundu. Daha sonraları bu film için "gerçekten elimden çıkan ilk filmdi" demiştir.[32] Filmin editörlüğünü ve script-girl'lüğünü ise daha sonra eşi olacak olan Alma Reville yapmıştı. Daha sonra Cutts'ın The White Shadow (1924) (Beyaz Gölge), The Passionate Adventure (İhtiraslı Serüven) (1924), The Blackguard (Siyah Muhafız) (1925) ve The Prude's Fall (İffetin Düşüşü) (1925) filmlerinde de yönetmen yardımcılığı yaptı.[33] Siyah Muhafız Postdam'daki Babelsberg Stüdyolarında çekilmişti ki Hitchcock burada daha önce F. W. Murnau'nun "Son Adam" (1924) filmini çekimini kısmen izlemişti.[34] Murnau'nun çalışmasından etkilenmiş ve daha sonra kendi çalışmalarında da ondan gördüğü birçok tekniği kullanmıştı.[35]
1925 yazında Balcon, Hitchcock'tan Virginia Valli'nin oynayacağı, bir Alman firması olan Emelka'nın Münih yakınlarındaki Geiselgasteig stüdyolarının ve Gainsborough stüdyolarının ortak yapımı olacak olan "Zevk Bahçesi"ni (The Pleasure Garden) (1925) çekmesini istedi. Hitchcock'un nişanlısı Alma Reville de yardımcı yönetmen ve editör idi. Film ticari bir başarısızlık yaşasa da,[36] Balcon Hitchcock'un çalışmasından memnundu; Daily Express onun hakkında "genç bir usta" diye manşet attı".[37] Balcon Hitchcock'tan ikinci bir filmi, "Fear o 'God" adlı bir hikâyeden Münih'te filme çekilecek olan Dağ Kartalı'nı (The Mountain Eagle) (1926) yönetmesini istedi.[38] Film kayıptır; Hitchcock bu filmi için "çok kötü bir filmdi" demiştir.[37][39]
Hitchcock'un talihi ilk gerilim filmi olan Kiracı (The Lodger: A Story of the London Fog) (1927) ile güldü. Film siyah palto giyen, siyan bir çanta taşıyan ve sadece salı günleri Londra'da sarışın genç kadınları öldüren bir katil üzerine idi.[40] Ev sahibi bir kadın, yeni kiracısının katil olduğundan şüphelenir ama kiracının masum olduğu anlaşılır. Hitchcock, henüz sesli filmin olmadığı bir dönemde, üst kattaki kiracının ayak seslerinin alt kattan duyulduğunu anlatabilmek için camdan bir döşemesi olan bir platform yaptırdı, böylece seyirciler odadaki avizenin de onunla birlikte hareket etmesine neden olan, kiracının ileri geri hareketlerini görebiliyordu.[41] Hitchcock aslında başrol oyuncusunun suçlu olmasını ya da filmin sonunun belirsiz kalmasını istiyordu ama başrol oyuncusu Ivor Novello o zamanlar bir matinée idol idi ve böyle bir "yıldız sistemi"nde Novello kötü adam olamazdı. Hitchcock Truffaut'ya şöyle demişti: "Açıkça ve büyük harflerle "masumdur" diye vurgulamanız gerekir. (Aynı filmi yıllar sonra Cary Grant ile çektiği Şüphe'de Suspicion (1941)' de yaşamış olduğunu da söylemiştir.)[42]
1927 Ocak ayında gösterime giren Kiracı hem ticari bir başarı kazandı, hem de olumlu eleştiriler aldı.[43] Hitchcock Truffaut'ya Almanya'da tanık olduğu Alman dışavurumcu tekniklerden yararlandığı ilk film olduğunu söylemiştir: "Kiracı, benim Almanya'daki dönemimden etkilenen ilk filmim.. Stilimi denediğim ilk filmimdi. Aslında Kiracı'nın ilk filmim olduğunu her zaman söyleyebilirsiniz."[44] Aynı zamanda ilk cameo'sunu da bu filmde kullandı, Truffaut'ya söylediğine göre bu cameo aslında tamamen yararcı bir zihniyetle yapılmıştı, zira fazladan perdeyi dolduracak bir görüntüye ihtiyaç vardı ve haber odasında oturan bir adam olarak gösterilmişti. Aynı filmdeki ikinci bir cameo ise kahramanın tutuklandığını seyredenler arasında başına bir kep giymiş ve parmaklıklara yaslanmış olarak görünüyordu.[45][46]
Evlilik gününde Hitchcock'lar, Brompton Oratoryum, 2 Aralık 1926. |
2 Aralık 1926'da Hitchcock İngiliz-Amerikan bir senaryo yazarı olan Alma Reville (1899–1982) ile South Kensington'daki Brompton Oratoryumunda evlendi.[47] Çift balayını Paris, Como gölü ve St. Moritz'de yaptı, daha sonra Londra'da 153 Cromwell Road, Kensington adresinde kiraladıkları dairede yaşamaya başladı.[48] Reville, Hitchcock'tan sadece birkaç saat önce doğmuştu,[49] muhtemelen Hitchcock'un annesinin ısrarı ile Protestanlıktan Katolikliğe geçti, 31 Mayıs 1927'de Westminster Kilisesinde vaftiz edildi ve 5 Haziran'da Kardinal Francis Bourne tarafından onaylandı.[50]
1928'de Alma'nın hamile olduğunu öğrendiklerinde, Hitchcock'lar £2,500 karşılığında Shamley Green, Surrey, Stroud Lane'de bir Tudor çiftlik evi olan 11 dönümlük "Winter's Grace"i satın aldılar.[51] Kızları ve tek çocukları olan Patricia Alma Hitchcock, aynı yıl 7 Temmuz'da doğdu.[52]
Reville kocasının en yakın çalışma arkadaşıydı; Charles Champlin 1982'de şöyle yazıyordu: "Hitchcock'un dört eli vardı, bunların ikisi Alma'nınkilerdi."[53] Hitchcock 1979'da AFI Life Achievement Award'ı aldığında onun hakkında şöyle dedi: "bana en çok şefkat gösteren, takdir eden ve cesaret veren, sürekli birlikte çalıştığım dört kişi vardır. Bu dört kişiden birincisi bir film editörü, ikincisi bir senaryo yazarı, üçüncüsü kızım Pat'in annesi ve dördüncüsü mutfakta mucizeler yaratan bir aşçıdır. Ve onun adı Alma Reville'dir."[54] Reville Hitchcock'un aralarında Shadow of a Doubt, Suspicion and The 39 Steps'in de bulunduğu birçok filmin ya senaryosunu yazdı ya da ortak yazar olarak yer aldı.
Çalıştığı yapım şirketi British International Pictures (BIP), Elstree stüdyolarını sesli film stüdyosuna çevirince, Hitchcock onuncu filmi olan Şantaj'a (Blackmail) (1929) başladı. Film ilk İngiliz sesli filmi idi; ABD'de ise kısa ses bölümlerinin olduğu ve ilk sesli film kabul edilen Caz Muganisi (The Jazz Singer, 1927 ilkbaharı) filminden tam sesli olarak yapılan "The Lights of New York"a (1928 yazı) kadar sesli filmler hızla artmıştı.[55] Hitchcock bu filmde ünlü yer işaretlerini gerilim sekansları için fon olarak kullanma geleneğini başlattı; filmin doruk noktası ise British Museum'un kubbesindeki kovalamaca sahnesi idi.[kaynak belirtilmeli] Ayrıca filmde Hitchcock'un en uzun cameo görüntülerinden biri yer alıyordu; bu sahnede Hitchcock Londra metrosunda kitap okurken küçük bir çocuk tarafından rahatsız ediliyordu.[56] PBS tarafından hazırlanan The Men Who Made The Movies serisinde Hitchcock daha sesli filmlerin bu erken döneminde sesi nasıl film anlatımının bir ögesi haline getirdiğini anlatıyordu.[57] Filmde kendisine tecavüz etmeye çalışan bir adamı öldüren genç kız ailesiyle kahvaltı yaparken, masada "bir adamı sırtından bıçaklayarak" öldürmekle ilgili konuşmalar yapılıyor. Konuşmalar kızın artık anlayamadığı hayal meyal sesler karmaşasına dönüşüyor, sonra aniden babasının normal bir sesle "Alice, yemek bıçağını verir misin?" dediğini duyuyor.[10]
Bu dönemde Hitchcock BIP için bir revü olan Elstree Calling (1930) ve kısa film An Elastic Affair'i (1930) çekti. An Elastic Affair kayıp filmlerinden biridir.[58] Hitchcock'un 1930'da çektiği "Juno ve Paycock" eleştirmenler tarafından göklere çıkarıldı; ancak kendisi Truffaut'ya bundan çok utandığını, çünkü aslında filmin filme benzer bir yanının olmadığını, eleştirmenlerin filmin sinemasal yönünden çok edebiyat yanına baktıklarını, bu yüzden kendisini sanki bir şey çalmış gibi hissettiğini söyledi.[59] Yine aynı yıl yaptığı Murder! ise yapmayı pek tercih etmediği "Kim Yaptı?" türünde bir cinayet filmi idi.[60] Film aynı zamanda Hitchcock'un İngilizce ve Almanca versiyonları olacak şekilde iki dilde yaptığı ilk filmdir.[61] 1931 yılında çektiği "Zengin ve Garip" ise Hitchcock tarafından severek yaptığı ve beğendiği bir film olmasına karşın eleştirmenlerden beğeni alamadı.[62] Sonraki filmleri 17 Numara ve Viyana'dan Valsler pek ses getirmedi, zaten Hitchcock da bu filmlerinin birincisi için "facia", ikincisi için "özensiz" tanımlaması yaptı.[63]
Viyana'dan Valsler'i çektiği günlerde Michael Balcon stüdyoya gelip çekimleri izledi ve Hitchcock'un bir sonraki projesi olan "Tehlikeli Adam"ın (The Man Who Knew Too Much) yapımcılığını üstlendi.[64] Tehlikeli Adam büyük bir başarı kazandı. Hitchcock 1956'da aynı filmin bir de ABD versiyonunu çekti. Hitchcock ilk filmin yetenekli bir amatörün, ikincisinin ise bir profesyonelin yapımı olduğunu söyler.[65] Ertesi yıl yaptığı 39 Basamak, Birleşik Krallık'ta beğeni kazanmayı başardığı gibi Hitchcock'un ABD'de de tanınmasını sağladı. Film John Buchan'ın 1915 tarihli aynı adlı romanından filme çekilmişti. (1959 yılında Ralph Thomas, 1978 yılında ise Don Sharp tarafından yeniden filme çekildi.) Bu filmde oynattığı Madeleine Carroll ile ileride bir şablon haline gelecek olan buz gibi soğuk, mesafeli, zarif ve zeki kadın tipi "Hitchcock sarışını"nı yaratmıştı. Senaryo yazarı Robert Towne "tüm çağdaş kaçış filmlerini 39 Basamak ile başlatmak abartılı olmaz" dedi. Bu film aynı zamanda, Hitchcock'un birçok filminin senaryosunu yazan İngiliz senarist Angus MacPhail tarafından icat edilen "MacGuffin" ögesinin ilk kullanıldığı filmdir.[66] MacGuffin kahramanın çok değer verdiği; ancak anlatıda hiçbir değeri olmayan bir ögedir; örneğin 39 Basamak'ta çalınan planlardır.[67]
Hitchcock 1936'da casus temalı iki gerilim filmi yaptı: Gizli Ajan ve Sabotaj. Gizli Ajan, W. Somerset Maugham'ın Ashenden: Or the British Agent (1928) adlı romanından alınmıştı. Bir casusu öldürmek üzere İsviçre'ye gönderilen ama onun yerine yanlışlıkla bir turisti vuran bir gizli ajanı anlatıyordu. Sabotaj ise Joseph Conrad'ın The Secret Agent (1907) adlı romanından yararlanılarak yapılmıştı. Filmde kocasının bir terörist olduğunu fark eden bir kadın anlatılıyordu. Film ABD'de "Yalnız Kadın" (The Woman Alone) adıyla gösterildi. [68] Hitchcock, Truffaut'yla yaptığı röportajda bu filmin birkaç sahne dışında hayli karışık olduğunu ve belirgin bir çizgisinin olmadığını söyler. Bir sonraki yıl yaptığı Genç ve Masum (1937) ise genç insanların karıştığı bir takip öyküsü idi. Hitchcock'un en sevdiği temalardan olan işlemediği bir suçtan dolayı suçlanan genç bir adamın kaçışı ve bir kızın ona yardım edişi, bu sefer bir çocuk partisi çerçevesine yerleştirilen bir gerilim filmi olarak işlenmişti.[69]
Hitchcock'un bir sonraki büyük başarısı "Kaybolan Kadın" (The Lady Vanishes) (1938), filmde mürebbiye kılığına giren yaşlı bir kadın olan Miss Froy'un bir tren yolculuğu sırasında hayali bir Avrupa ülkesi olan Bandrika'da ortadan kaybolması konu ediliyordu. Philip French'e göre film "bu türün altın çağında yapılmış en büyük tren filmlerinden biri"dir.[70] Bu filmi ile Hitchcock 1938 yılında New York Film Critics Circle'in en iyi yönetmen ödülünü aldı.[71] Benjamin Crisler, New York Times'da Haziran 1938'de şöyle yazdı: "İngilizlerin sahip olup da biz Amerikalıların sahip olmadıkları üç biricik ve değerli şey var: Magna Carta, Tower Bridge ve dünyanın en iyi film yönetmeni Alfred Hitchcock"[72]
Hitchcock, Kaybolan Kadın'ı çekerken David O. Selznick'ten bir telgraf aldı. Hollywood'a gidip Titanik'in batışı ile ilgili bir film çekmesini istiyordu. Kontratı 1939 Nisan'ında başlayacağı için İngiltere'de bir film daha çekmek için zamanı vardı ve "Jamaika Oteli"ni çekti.[73] Film Hitchcock'a göre bir takım saçmalıklar içeriyordu ama buna rağmen gişe rekoru kırdı.[74]
David O. Selznick, Hitchcock ile 1939 Mart'ında başlayan yedi yıllık bir sözleşme imzaladı ve Hitchcock Hollywood'a taşındı.[75] Haziran ayında Life dergisinde Hitchcock için "sinema tarihindeki en büyük melodram ustası" deniyordu.[76] Selznick o sıralarda 10 dalda birden Akademi ödülü alan "Rüzgar Gibi Geçti"nin yapımını bitirmişti. Selznick ile fazla uyumlu çalışabildikleri söylenemezdi. Selznick sürekli maddi sorunlardan yakınırken, Hitchcock da Selznick'in kendi film yaratım sürecine müdahale etmesinden rahatsızdı. Daha sonraki bir röportajında Hitchcock bu konuda şöyle dedi: "O büyük bir yapımcıydı... Yapımcı kraldı. Benim hakkımda söylediği en gurur verici şey bir filmi yaparken güvenebileceği 'tek yönetmen' olduğumdu, ki bu da size ne kadar çok kontrol etmek istediğini gösteriyordu."[77]
Selznick, sonraki yıllarda sık sık Hitchcock'u daha büyük stüdyolara kiraladı. Bağımsız bir film yapımcısı olan Samuel Goldwyn bunun nedeninin Selznick'in elinde sürekli projelerinin olmaması ve yılda sadece birkaç film üretebilmesi olduğunu belirtir. Goldwyn de Hitchcock'la sözleşme yapmak için müzakere etmişti ancak Selznick daha yüksek teklifte bulunmuştu. Hitchcock İngiltere'de sürekli mali sorunlar yaşamasına karşın, Amerikan stüdyolarının geniş maddi olanaklarından oldukça etkilenmişti.[78]
Selznick'in Rebecca'sı (1940) Hitchcock'un ilk Amerikan filmi idi ancak senaryosundan oyuncularına kadar her şey İngilizdi. Konu bir İngiliz yazar Daphne du Maurier'ın romanından uyarlanmıştı. Oyuncuları Laurence Olivier ve Joan Fontaine de İngilizdi. Genç ve naif bir kadının, dul bir aristokratla evlenmesi konu ediliyordu. Genç kadın büyük bir İngiliz kır evine gider ve yerini aldığı ve gizemli bir şekilde ölmüş olan kocasının ilk eşi Rebecca'nın ünü ve zarafeti ile mücadele etmeye başlar. Film 13. En İyi Film Akademi Ödülünü aldı. Oscar ödülü, filmin yapımcısı olan Selznick'e verildi. Hitchcock bu filmi ile En İyi Yönetmen Oscar'ına aday gösterildi. Daha sonra da beş kez aday gösterilmesine karşın Oscar'ı hiç kazanamadı.[79][80]
Hitchcock'un ikinci Amerikan filmi, yapımcılığını Walter Wanger'in üstlendiği, Vincent Sheean'in Personel History kitabından uyarlanan Foreign Correspondent (1940) idi ve Avrupa'da geçiyordu. Film en iyi film Oscar'ına aday gösterildi. Hitchcock ülkesi savaşta iken Hollywood'da yaşamaktan ve çalışmaktan rahatsızdı ve bu rahatsızlığı İngiltere'nin hedeflerini destekleyen bir film ile ortaya koydu.[81] II. Dünya Savaşı'nın ilk yılında çekilen film Koel McCrea'nın canlandırdığı Amerikalı bir gazete muhabirini anlatıyordu ve Avrupa'da hızla değişen politik ortamı fon olarak kullanıyordu. Avrupa'da çekilen sahneler ile Holywood'daki stüdyolarda çekilen sahneleri karıştıran film, Motion Picture Production Code yasasının getirdiği sansüre uymak için Nazizm, Nazi Almanyası ve Almanlara direk göndermelerden kaçınmıştı.[82][kaynak doğrulanamadı]
1940 Eylül'ünde Hitchcock'lar Kaliforniya'da Santa Cruz dağlarında Scotts Valley yakınlarındaki Cornwall Ranch'de 80 hektarlık bir arazi satın aldılar.[83] Asıl ikametgâhları ise Los Angeles'ta Bel Air'de 1942'de satın aldıkları İngiliz tarzı bir evdi. Hitchcock'un bu dönemdeki filmleri bir romantik komedi olan Mr. & Mrs. Smith''ten (1941) bir kara film olan Shadow of a Doubt'a (1943) kadar değişiyordu.
Suspicion (1941) Hitchcock'un hem yapımcı hem yönetmen olarak görüldüğü ilk film oldu. Olay İngiltere'de geçtiği için Hitchcock Santa Cruz'un kuzey sahillerini İngiltere sahil şeridi yerine kullandı. Bu film Hitchcock'un Gary Grant ile birlikte çalıştığı dört filmden ilki oldu ve Grant'ın kötü bir rolde oynadığı nadir filmlerden biridir. Gary Grant, davranışları şüphe ve endişe yaratan Johnnie Aysgarth adında bir playboyu oynuyordu ve zengin bir ailenin utangaç kızı Lina McLaidlaw (Joan Fontaine) ile evleniyordu.[84] Filmin bir sahnesinde Grant karısına bir bardak süt götürüyordu, sütün zehirli olabileceği seyirciye daha önce aktarılmıştı ve seyircinin dikkatini süt bardağına yoğunlaştırabilmek için Hitchcock bardağın içine bir ışık koymuştu. Film Francis Iles'in Olaydan Önce (Before the Fact) kitabından alınmıştı. Kitapta Grant'ın canlandırdığı Johnnie bir katildi; ancak stüdyo Grant'ın imajının zedeleneceğini düşündüğü için Hitchcock belirsiz bir finalle bitirmeye razı oldu. Truffaut'ya ise filmi karısının cinayetiyle bitirmeyi tercih edeceğini söylemişti.[85][lower-alpha 1] Yine Truffaut ile söyleşisinde filmi bitirdikten sonra RKO yapımcılarının Grant'ın katil olduğu izlenimini veren sahnelerin tümünü çıkardığını ve filmin 55 dakikaya düştüğünü ancak bu halini seyreden RKO'nun başkanının sonunun gülünç olduğunu anlaması üzerine kesilen sahnelerin yeniden filme konulduğunu anlattı.[86] Fontaine bu filmdeki performansıyla En İyi Kadın Oyuncu Oscar'ını kazandı.[87]
Sabotör, Hitchcock'un on yıl içinde Universal Stüdyoları için yaptığı iki filmden biridir. Universal stüdyoları Hitchcock'tan sözleşme yapmış olduğu oyuncu Robert Cummings ve komedi ve hafif dramalar yazan ve stüdyo ile tek filmlik bir anlaşma yapmış olan Priscilla Lane ile çalışmasını şart koştu.[88] Hollywood geleneklerini bozan Hitchcock, stüdyo dışında, özellikle New York'ta bolca çekim yaptı, hatta filmin bir sahnesinde sabotajcı olduğundan şüphe edilen kişi ile (Cummings) gerçek bir sabotajcıyı (Norman Lloyd) Özgürlük Anıtı'nın tepesinde karşı karşıya getirdi. [kaynak belirtilmeli] Aynı yıl Life dergisi için savaş sırasında yayılan söylentilerin yarattığı tehlikeler üzerine fotoğrafik bir dramatizasyon (Have You Heard?, 1942) hazırladı.[89] 1943'te Look adlı Amerikan dergisine "The Murder of Monty Woolley" adında, okurları bir dizi altyazılı fotoğraf üzerinden katilin kimliğine dair ipuçlarını bulmaya çağıran bir gizemli öykü yayınladı.[90] Hitchcock'un kadrosu kendisi dışında Woolley, Doris Merrick ve makyajcısı Guy Pearce gibi kişilerdi.[kaynak belirtilmeli]
Shadow of a Doubt (1943) Hitchcock'un Universal için yaptığı ikinci filmdi. Filmde Charlotte "Charlie" Newton (Teresa Wright), çok sevdiği amcası Charlie Oakley'in (Joseph Cotten) gerçekte bir seri katil olduğundan şüphelenir. Hitchcock bu filmde de yine yoğun şekilde dış mekanlarda çekim yapmıştı, bu sefer mekan Kuzey Kaliforniya'da Santa Rosa şehri idi.[91]
20th Century Fox'da çalıştığı sırada John Steinbeck'e bir Alman denizaltısının saldırısından kurtulanların deneyimlerinin anlatıldığı bir film fikrinden söz eder ve işi Steinbeck'e verir. Ancak tretman'ı eksik olduğu için daha önce senaryo üzerinde çalışan MacKinlay Kantor'u devreye sokar. Senaryoyu yine yeterli bulmayınca bu sefer Jo Swerling'i kiralar. Filmin çekim aşamasına gelindiğinde öykünün anlatılışında şekilsizlikler olduğunu düşünerek son kez senaryoyu kendisi gözden geçirir.[92] Filmde Hitchcock'un görüleceği Cameo rolüne nasıl ilginç bir formül bularak çözmüş olduğunu Truffaut'ya şöyle anlatır:
Bir zamanlar son derece zorlu bir diyete girerek 150 kilodan 100 kiloya düşmüştüm. Sonunda kilo kaybımı ölümsüzleştirmeye ve küçük rolümü "önce" ve "sonra" resimleriyle gerçekleştirmeye karar verdim. Bu fotoğraflar, Reduco adlı hayali bir ilacın gazete reklamında kullanılmış olacaktı. William Bendix, kayığa koymuş olduğumuz gazeteyi açtığında o fotoğrafları -dolayısıyla beni- görmüş olacaktı. Bu rol büyük bir başarı oldu. Reduco'yu nerede ve nasıl bulabileceklerini bilmek isteyen şişman kişilerden gelen mektuplar arasında adeta boğulmuştum. [93]
Hitchcock'un kilo vermeden önceki tipik bir akşam yemeği kızarmış tavuk, haşlanmış jambon, patates, ekmek, sebze, çeşniler, salata, tatlı, bir şişe şarap ve biraz brendi idi. Kilo verebilmek için içkiyi bıraktı, kahvaltı ve öğle yemeğinde sadece siyah kahve içti, akşam yemeğinde ise biftek ve salata ile yetindi; ancak bunu sürdürmek çok zordu. Spoto kilosunun sonraki 40 yıl içinde sürekli değiştiğini söyler. 1943'ün sonunda kilo vermiş olmasına rağmen Los Angeles'taki Occidental Insurance Company hayat sigortası yapmayı reddetti.[94]
— Alfred Hitchcock (1967)[95]
Hitchcock 1943 sonu ve 1944 başlarında Birleşik Krallık'ı ziyaret etti. Orada olduğu dönemde, savaş döneminde kurulan, tanıtım ve propagandadan sorumlu olan Enformasyon Bakanlığı için iki adet kısa propaganda filmi yaptı: Bon Voyage (1944) ve Aventure Malgache (1944). Enformasyon Bakanlığı film şubesinin başkanı Hitchcock'un arkadaşı Sidney Bernstein idi ve ondan Fransızların direnişini övecek iki kısa film istedi. İyi Yolculuklar (Ben Voyage) direnişçilerin koruması altında Fransa dışına çıkarılan bir RAF görevlisini anlatıyordu. Malgache Serüveni ise Özgür Fransız Kuvvetlerinin aralarındaki bölünmüşlükleri ve çatışmaları konu ediniyordu.[96]
Savaşın sona ermesinden sonra Haziran ve Temmuz 1945'te de Müttefik Devletlerin Nazi toplama kamplarının temizlemesi görüntülerini kullanan Holocaust belgeselinde "geliştirme danışmanlığı" yaptı. Başlangıçta bu filmlerin Almanlara dönük olarak yayınlanması düşünülüyordu; ancak İngiliz hükûmeti savaş sonrasında şoke olmuş bir topluma gösterilemeyecek kadar travmatik olduğuna karar verdi. Bu yüzden film 1952'de İngiliz Savaş Ofisi (Savunma Bakanlığı'nın 1964'ten önceki adı) tarafından İmparatorluk Savaş Müzesi'nin deposuna konuldu ve 1985 yılına kadar yayınlanmadı. 1985 yılında kısmen değiştirilmiş haliyle PBS kanalında yayınlanan Frontline programında müzenin verdiği isimle "Kampların Anısı" adı altında yayınlandı. Tam versiyonu ise müzedeki bilim adamları tarafından 2014 yılında "Alman Toplama Kampları Olgusal Araştırması" adı altında restore edildi.[97][98][99][100]
Hitchcock David Selnizk ile yeniden birlikte çalışmaya başlayınca önce Öldüren Hatıralar'ı (Spellbound, 1945) çekti. Psikanaliz üzerine kurulu olan filmdeki rüya sekansı Salvador Dali tarafından tasarlandı.[101] Rüya sekansı başlangıçta çekilen halinden 10 dakika daha kısadır, çünkü Selznick daha etkili olabilmesi için bu bölümü kesmişti.[102] Filmde Gregory Peck hafızasını kaybedip Dr. Edwards'ın yerine geçen John Ballantine'yi, Ingrid Bergman da John'un bastırılmış geçmişini çözümleyip tedavi etmeye çalışırken ona âşık olan Dr. Constance Peterson'u canlandırır.[103] Filmin sonundaki silah ile yapılan intihar sahnesinde kamerayı intihar eden kişinin bakış açısıyla gösterebilmek için büyük bir tahtadan el yaptırılmıştı, benzer bir başka sahne ise John'un süt içme sahnesinde süt bardağı kova büyüklüğünde gösterilmişti. Orijinal müzikleri Miklós Rózsa tarafından theremin kullanılarak yapılmıştı, daha sonra besteci tarafından piyano ve orkestra için Rozsa's Piano Concerto Op. 31 (1967) adıyla yeniden uyarlandı.[104][kaynak doğrulanamadı]
Öldüren Hatıralar'ı Aşktan da Üstün (Notorious, 1946) izledi. Hitchcock François Truffaut'ya Selznick'in yapımcısı olduğu başka bir filmin (Duel in the Sun, 1946) maliyetinin çok yükselmesinden dolayı, kendilerinin, yani kendisi, Ingrid Bergman, Cary Grant ve senaryo yazarı Ben Hecht'in bir paket halinde 500.000 dolara (2019 yılında yaklaşık 6,5 milyon dolar) RKO Radio Pictures'a satıldığını söyler. Ayrıca Hitchcock, o yıllarda atom bombasının öykünün ana teması olmasını yapımcıların komik bulduklarını (henüz atom bombası kullanılmamıştı) anlatır. Filmde bir Nazi ajanının kızı olan Alicia (Ingmar Bergman), ABD hükûmeti için karşı casusluk yapmakla görevlendirilir ve sorumlusu olan Devlin (Cary Grant) ile birbirlerine aşık olurlar. Alicia'nın görevi Rio'daki Nazi göçmenlerinin arasına sızıp Nazilerin gizli silahları hakkındaki bilgileri edinmektir. Nitekim filmdeki McGuffin şarap şişeleri içinde saklanmış olan uranyumdur. Hitchcock'un uranyumu bir komplo aracı olarak filmde kullanacak kadar ileri görüşlü olması, kısa bir süre FBI tarafından takip edilmesine bile yol açtı.[105] McGilligan'a göre, 1945 Mart'ında Hitchcock ve Ben Hecht, California Institute of Technology'den Robert Milikan'a uranyum bombasının geliştirilmesi konusunu danışırlar. Selznick filmdeki uranyum fikrinin bir "bilimkurgu" olduğunu söyler ancak aradan bir yıl geçmeden Ağustos 1945'te Hiroşima ve Nagasaki'ye atom bombası saldırısı gerçekleşir. [106]
1947'de Selznick için Celse Açılıyor'u (The Paradine Case) çekti. Senaryonun ilk taslağını Robert S. Hickens'in bir romanından Alma Reville hazırladı, sonra Selznick, Hitchcock'un önerisi ile senaryoyu geliştirmesi için James Bridie ile anlaştı, ama sonuçtan yine memnun olmayınca kendisi yazmaya karar verdi, iki günde bir çekilecek sahneleri yazıp sete gönderiyordu. Selznik Alida Valli ve Louis Jourdan ile kontrat imzalamıştı ve filmde onların oynaması gerekiyordu. Hitchcock hem filmdeki oyuncu seçimlerinin yanlış olduğundan hem de senaryoda gözle görülür yanlışlar olduğundan yakınıyordu.[107] Selznick film için hiçbir masraftan kaçınmadığını belirtiyordu.[108] Film 4.258.000 dolara mal olmasına rağmen, ticari bir başarı elde edemedi ve ancak maliyetinin yarısını karşılayabildi.[109]
Hitchcock, arkadaşı Sidney Bernstein ile birlikte kendi yapım şirketi olan Transatlantic Pictures'u kurdu. Bu şirket için iki film yaptı: Ölüm Kararı (Rope, 1948) ve Kapri Yıldızı (Under Capricorn, 1949). Ölüm Kararı Hitchcock'un ilk renkli filmi idi. Hitchcock, Truffaut'ya filmin bir tür hüner gösterisi olduğunu, sonradan yaptığı şeyin oldukça saçma olduğunu fark ettiğini, kesmenin ve montajın önemi konusunda kendi teorilerini yok etmiş olduğunu söyledi. Filmde oldukça uzun, 10 dakikaya varan sekanslar kullandı ki bu da bir film bobininin alabileceği maksimum uzunluktu. (O zamana kadar kural olarak bir film sekansı 5 ile 15 saniye arasında değişen çekimlerden oluşuyordu. 1 ile 1,5 saat süren bir film 600 kadar çekimden oluşurdu. Hitchcock'un Kuşlar'ında 1360 çekim vardı.) Bu uzun çekimleri gerçekleştirebilmek ve renkli filmin getirdiği sorunları çözebilmek için birçok çözüm bulmak zorunda kaldı.[110]
Kapri Yıldızı (Under Capricorn, 1949) 19. yüzyıl Avustralya'sında geçiyordu, önceki kadar olmasa da bir miktar uzun süreli çekim tekniği kullanılmıştır. Hitchcock bu filmde tekrar Technicolor'u kullansa da sonraki yıllar boyunca yeniden siyah-beyaz film yapmaya döndü. Transatlantic Pictures bu iki filmden sonra atıl hale geldi.[111][sayfa belirt] Hitchcock 1950'de yaptığı Sahne Korkusu (Stage Fright, 1950) filmini yıllar önce çalıştığı British International Pictures'ın İngiltere'deki Elstree stüdyolarında çekti.[112] Filme bir Transatlantic yapımı olarak başlandı ancak Warner Bros. ürünü haline geldi. Transatlantic mali güçlükler yaşamakta olduğu için Ölüm Kararı ve Kapri Yıldızı'nın dağıtımını yapmış olan Warner Bros. filmin yapımını üstlendi ve Hitchcock'un Warner Bros'taki ilk filmi oldu.[113] Bu filmde Jane Wyman, ünlü Alman yıldız Marlene Dietrich dışında Michael Wilding, Richard Todd and Alastair Sim gibi Warner Bros.'un en ünlü popüler yıldızlarıyla karşılaştı.[114]
Trendeki Yabancılar (Stranger on a Train, 1951), Patricia Highsmith'in aynı adlı romanından uyarlanan bir filmdi. Hitchcock bu filmde önceki filmlerinde kullandığı birçok ögeyi bir araya getirmişti. Diyalogları yazması için önce Dashiell Hammett'e teklifte bulundu, işi daha sonra Raymond Chandler devraldı ancak onunla da anlaşmazlıklar yaşadı ve projeyi ancak Ben Hecht'in asistanlarından Czenzi Ormonde ile tamamlayabildi. Filmin ilk sahnelerinde bir trende tesadüfen karşılaşan iki adam kusursuz bir cinayet üzerine sohbet eder ve birisi en iyi yolun her birinin öldürmek istediği kişiyi diğerinin ortadan kaldırması olacağını, zira ortada bir cinayet nedeni olmadığını ileri sürer. Sanki bir anlaşma yapılmış gibi cinayeti işler ve diğerinden kendi cinayetini işlemesini ister. Farley Granger plandaki masum adamı canlandırırken, daha önce kapı komşusu genç çocuk rollerine çıkan Robert Walker kötü adamı oynuyordu.[115] Filmin sonunda atlıkarıncada kısa boylu bir adam son sürat dönmekte olan atlıkarıncayı kapatmak için altından sürünerek ilerler. Hitchcock, Truffaut'ya şu itirafta bulunur: "O sahneyi düşündükçe bugün bile hâlâ avuçlarım terliyor. Bildiğiniz gibi adam gerçekten de atlıkarıncanın altından sürünerek ilerledi. Kafasını birkaç santim bile kaldırsa ölürdü, böyle bir sahneyi bir daha asla yapmayacağım."[116]
İtiraf Ediyorum (I Confess, 1953), Quebec'de geçiyordu ve cinayetle suçlanan Katolik rahip rolünde Montgomery Clift oynuyordu.[117] Rahip Michael'e rahipliğinden önceki günlerine ait bir aşk ilişkisi yüzünden avukat Vilette tarafından şantaj yapılmaktadır. Bir Alman mültecisi tarafından avukat öldürülünce suç rahibin üstüne kalır. Katil suçunu günah çıkarma sırasında rahibe söylemiş olmasına rağmen, rahip kutsal yeminini bozup kendisine yapılan itirafı açıklayamaz. Tema Trendeki Yabancılar'ın temasına çok benzer, ayrıca Hitchcock'un masum olduğu halde suçlanan kahraman temasına uyar.[118]
İtiraf Ediyorum'un bir sahnesinde rahip mahkeme salonundan ayrılırken linç etmeye hazır düşmanca bir kalabalık etrafını sarar. Arkada oldukça üzgün görünen gerçek katilin karısının yanında elma yiyen ve kin dolu bir ifadeyle bakan iğrenç görünümlü şişman bir kadın vardır. Bu tür ayrıntılar üzerine Truffaut'nun sorusuna Hitchcock şu cevabı verir:
Böyle şeyleri yapmamız gerek, filmin tüm örgüsünü bir kanaviçe gibi doldurmalıyız. İnsanlar bu nedenle, tüm ayrıntıları farkedebilmek için filmi tekrar tekrar izleme ihtiyacını hissederler. Bazıları boşa harcanan çaba gibi görünse de aslında filmi sağlamlaştırırlar. İşte bu nedenle bu filmler yıllar sonra yeniden gösterime giriyor, zamana karşı ayakta kalıyor ve modası geçmiyor. [119]
İtiraf Ediyorum'u Grace Kelly'nin başrolde oynadığı üç renkli film takip etti: Cinayet Var (1954), Arka Pencere (1954) ve Kelepçeli Aşık (1955). Cinayet Var'da Ray Milland zengin ve sadakatsiz karısını öldürmeye çalışan bir kocayı oynuyordu. Ancak kadın kocasının tuttuğu kiralık katili öldürür, Milland da olayı karısının işlediği bir cinayete dönüştürmeye çalışır. Kadının aşığı Mark Halliday (Robert Cummings) ve polis komiseri Hubbard (John Williams) kadını idamdan kurtarmaya çalışırlar.[120] Hitchcock bu filmi ile üç boyutlu film denemesinde bulundu.[121]
Hitchcock bir sonraki filmi olan Arka Pencere ile Paramount Pictures'a geçti. Arka Pencere'de (1954), James Stewart ile Grace Kelly başrolleri alırken, Thelma Ritter ve Raymond Burr onlara eşlik etti. Stewart bir kazadan dolayı geçici olarak tekerlekli sandalye kullanması gereken bir fotoğrafçıyı (Robert Capa'dan esinlenilmişti) canlandırıyordu. Steward can sıkıntısı içinde, avluya bakan penceresinden komşularını gözetler ve onlardan birinin (Raymond Burr) karısını öldürdüğü sonucuna ulaşır. Stewart polis arkadaşı (Wendell Corey) ile sevgilisini (Grace Kelly) ikna etmeyi başarır. Lifeboat ve Ölüm Kararı'nda olduğu gibi ana karakterler dar bir alanda, örnekte Steward'ın stüdyo dairesinde tasvir edilmektedir. Hitchcock karakterinin tepkilerini göstermek için "komşularına yönelik röntgencilik yapmasından kötü adam karakteri Burr ile sevgilisinin karşılaşmalarına kadar" birçok sahnede Steward'ın yüz ifadelerini yakın çekimlerle gösterir.[122]
Hitchcock 1955'ten 1965'e kadar bir televizyon dizisinin sunuculuğunu yaptı ve bazı bölümlerini kendi çekti.[123] Komik konuşma tarzı, idamlar üzerine bile mizah yapabilmesi ve bir sembol haline gelen görüntüsü ile dizi Hitchcock'u bir şöhret yaptı. Dizinin başında Hitchcock'un profilini gösteren birkaç çizgi ekrana gelirdi (bu karikatürü kendisi çizmişti ve 9 çizgi vuruşundan oluşuyordu) ve ardından Hitchcock'un görüntüsü bu karikatürü doldururdu.[124] Dizinin tematik müziği olarak Fransız besteci Charles Gounod'in (1818–1893) Funeral March of a Marionette'si kullanılmıştı .[125]
Giriş konuşmaları her zaman alaycı bir mizah içerirdi, örneğin son zamanlarda çok sayıda kişinin idamını tek bir elektrikli sandalyenin engellemesine "iki sandalye - beklemek yok!" şeklinde esprileri. Dizinin 1955'ten 1965'e kadar yayınlanan 267 bölümünden 18'ini kendisi yönetti. Dizinin adı 1962'de The Alfred Hitchcock Hour oldu ve son bölümü 10 Mayıs 1965'te NBC'de yayınlandı. 1980'de Alfred Hitchcock Presents'ın televizyon için yeni bir versiyonu üretildi. Bu versiyonda Hitchcock'un orijinal girişleri renkli hale getirilmişti.[123]
Hitchcock 1955'te ABD vatandaşı oldu.[126] Aynı yıl üçüncü Grace Kelly filmi olan Kelepçeli Aşık'ı Fransız Riviera'sında çekti. Kelepçeli Aşık dış çekimleri Fransa'da yapılan ilk Hitchcock filmi oldu. Kelly'ye eşlik eden Cary Grant eski bir sosyete hırsızını canlandırıyordu, film işi bıraktıktan sonra Nice'de yapılan mücevher soygunlarından sorumlu olmadığını ispatlayabilmek için gerçek hırsızın peşine düşmesini anlatır. Kelly ise macera arayan bir Amerikalı mirasyedidir, Grant'ın gerçekte hırsız olduğunu tahmin eder ve onu baştan çıkarmaya çalışır. "Aralarındaki bariz yaş farkına ve olay örgüsünün basitliğine, espri bir senaryo ve başarılı oyunculuklar filmin ticari bir başarı yakalamasını sağladı." [127] Buna karşın Hitchcock, Truffaut'ya ciddiye almaya değmeyen bir film olduğunu söyler. Grace Kelly'yi tercih etmesinin (hatta bir genelleme yaparak filmlerinde görmüş geçirmiş sarışınları tercih etmesinin) nedeninin aşırı biçimde göze çarpmayan ve belirgin olmayan bir cinsel çekicilik olduğunu söyler. "Biz ancak yatak odasına girdikten sonra fahişeleşmeye başlayan, gerçek hanımefendilerin peşindeyizdir." der.[128] Bu Hitchcock'un Kelly ile yaptığı son film oldu. Kelly 1956'da Monaco prensi Rainer ile evlendi ve film kariyerini sonlandırdı.
Hitchcock, 1956'da yapmış olduğu "39 basamak" filminin bir Amerikan versiyonunu yaptı: "Tehlikeli Adam" (The Man Who Knew Too Much). Bu versiyonda James Stewart ve Doris Day oynuyordu. Doris Day'in filmde söylediği "Que Sera, Sera" adlı parça En İyi Özgün Şarkı Akademi Ödülünü aldı ve büyük bir başarı kazandı. İkili filmde bir suikastı önlemeye çalıştıkları için çocukları kaçırılan bir çifti canlandırıyorlardı. Filmin zirve noktası aynı 1934'teki filmde olduğu gibi Londra'nın ünlü konser salonu Royal Albert Hall'da geçiyordu.[129]
Lekeli Adam (The Wrong Man,1957), Hitchcock'un Warner Bros. için yaptığı son film oldu. Film 1953 yılında Life dergisine konu olan gerçek bir öyküden alınmaydı ve yanlış teşhis sonucu yapılan bir tutuklamaya dayalı siyah beyaz bir filmdi. Hitchcock'un Henry Fonda ile yaptığı tek film oldu. Fonda New York'un ünlü kulübü Stork Club'te müzik yapan bir müzisyendir ve bir içki dükkânını soyduğu iddiası ile suçsuz yere tutuklanır. Karısı (Vera Miles) bundan kendisini sorumlu tutarak duygusal bir çöküntü yaşar ve içine kapanır. Hitchcock Truffaut ile röportajında ömrü boyunca polisten korkmuş olmasının onu bu temaya çektiğini ve bunun birçok sahnede görüldüğünü söyler.[130]
Yıl | İsim | Yapım Şirketi | Notlar |
---|---|---|---|
1922 | No. 13 | Wardour & F. | tamamlanmamış; kayıp olduğu sanılıyor |
1923 | Always Tell Your Wife | Seymour Hicks Productions | jeneriksiz |
1925 | The Pleasure Garden | Gainsborough Pictures/ Münchner Lichtspielkunst AG (Emelka) | |
1926 | The Mountain Eagle | Gainsborough Pictures/ Münchner Lichtspielkunst AG (Emelka) | kayıp |
1927 | The Lodger | Gainsborough Pictures/ Carlyle Blackwell Productions | |
1927 | Downhill | Gainsborough Pictures | |
1927 | The Ring | British International Pictures | |
1928 | Easy Virtue | Gainsborough Pictures | |
1928 | The Farmer's Wife | British International Pictures | |
1928 | Champagne | British International Pictures | |
1929 | The Manxman | British International Pictures |
Yıl | İsim | Yapım Şirketi | Notlar |
---|---|---|---|
1929 | Blackmail | British International Pictures | The first British talkie. |
1930 | Juno and the Paycock | British International Pictures | |
1930 | Murder! | British International Pictures | |
1930 | Elstree Calling | British International Pictures | |
1931 | The Skin Game | British International Pictures | |
1931 | Mary | Süd-Film AG | |
1932 | Number Seventeen | British International Pictures | |
1932 | Rich and Strange | British International Pictures | |
1933 | Waltzes from Vienna | Gaumont British Picture Corporation | |
1934 | The Man Who Knew Too Much | Gaumont British Picture Corporation | |
1935 | The 39 Steps | Gaumont British Picture Corporation | |
1936 | Secret Agent | Gaumont British Picture Corporation | |
1936 | Sabotage | Gaumont British Picture Corporation | |
1937 | Young and Innocent | Gaumont British Picture Corporation | |
1938 | The Lady Vanishes | Gainsborough Pictures | |
1939 | Jamaica Inn | Mayflower Pictures Corporation Ltd. |
Yıl | İsim | Yapım Şirketi | Notlar |
---|---|---|---|
1940 | Rebecca | Selznick International Pictures | En İyi Film dalında Oscar aldı |
1940 | Foreign Correspondent | Walter Wanger Productions Inc./ Selznick International Pictures | |
1941 | Mr. & Mrs. Smith | RKO Radio Pictures | |
1941 | Suspicion | RKO Radio Pictures | |
1942 | Saboteur | Universal Pictures/ Frank Lloyd Productions | |
1943 | Shadow of a Doubt | Universal Pictures/ Skirball Productions | |
1944 | Lifeboat | 20th Century Fox | |
1944 | Aventure Malgache | Ministry of Information | French language propaganda short. |
1944 | Bon Voyage | Ministry of Information | French language propaganda short. |
1945 | Spellbound | Selznick International Pictures/ Vanguard Films | |
1946 | Notorious | RKO Radio Pictures/ Vanguard Films | |
1947 | The Paradine Case | Vanguard Films | |
1948 | Rope | Warner Bros. Pictures/ Transatlantic Pictures | |
1949 | Under Capricorn | Warner Bros. Pictures/ Transatlantic Pictures | |
1950 | Stage Fright | Warner Bros. Pictures | |
1951 | Strangers on a Train | Warner Bros. Pictures | |
1953 | I Confess | Warner Bros. Pictures | |
1954 | Dial M for Murder | Warner Bros. Pictures | |
1954 | Rear Window | Paramount Pictures/ Patron Inc. | |
1955 | To Catch a Thief | Paramount Pictures | |
1955 | The Trouble with Harry | Paramount Pictures/ Alfred J. Hitchcock Productions | |
1956 | The Man Who Knew Too Much | Paramount Pictures/ Filwite Productions | |
1956 | The Wrong Man | Warner Bros. Pictures | |
1958 | Vertigo | Paramount Pictures/ Alfred J. Hitchcock Productions | |
1959 | North by Northwest | Metro-Goldwyn-Mayer/ Loew's Incorporated | |
1960 | Psycho | Shamley Productions | |
1963 | The Birds | Universal Pictures/ Alfred J. Hitchcock Productions | |
1964 | Marnie | Universal Pictures/ Geoffrey-Stanley Productions | |
1966 | Torn Curtain | Universal Pictures | |
1969 | Topaz | Universal Pictures | |
1972 | Frenzy | Universal Pictures | |
1976 | Family Plot | Universal Pictures |
Alfred Hitchcock'un 1948 ve 1958 yıları arasında çektiği beş filmi telif hakları ile ilgili sorunlar yüzünden onlarca sene seyirci ile tekrar buluşamadı. Yıllar sonra Hitchcock bu filmlerin telif haklarını tekrar üzerine aldı ve 1980'deki ölümünden sonra da miras yoluyla bu haklar kızı Patricia Hitchcock'a geçti. 30 yıllık bir aradan sonra ancak 1984 yılında tekrar ortaya çıkan ve gösterime sunulan bu filmler "5 kayıp Hitchcock filmi" olarak anılırlar. Bu ünlü 5 film şunlardır:[131]
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.