En İyi Sorular
Zaman Çizelgesi
Sohbet
Bakış Açıları

Hacıabdullah, Niğde

Niğde ilinin Merkez ilçesine bağlı bir belde Vikipedi'den, özgür ansiklopediden

Hacıabdullah, Niğdemap
Remove ads

[1][2][3][4][5][6][7]

Pratik Bilgiler Ülke, İl ...
Remove ads

Hacıabdullah, Niğde ilinin Merkez ilçesine bağlı bir beldedir.

Niğde ili merkez ilçe sınırları içinde yer alan kasaba yerleşimi. 38.175777 enlem ve 34.637665 boylam koordinatlarında 1532 Rakımda yer almakta olup, kasaba merkez yerleşimi, Doğu, Güney ve Güneydoğu yönlerinde, 15-47 derece eğimli yapıya sahiptir. Kasaba merkez, afet evleri, zanapa, kayabağı ve TOKİ evleri yerleşimi olarak beş farklı kümelenmeye sahiptir. Niğde il merkezine 41km uzaklıkta, Niğde ilinin kuzey doğu yönünde konumlanır. Niğde il merkezi, İstanbul, Bursa, İzmir, Antalya gibi şehirlerde ikamet eden ve çalışan dağınık bir gurbetçi nüfus yapısı vardır. İstanbul (50. Yıl, 2000. Sk. No:16/C, 34265. Sultangazi/İSTANBUL) ve Bursa (Kazım Karabekir Mah. 4. Kavaklı Sok. 20 16270 Yıldırım, Bursa) illerinde örgütlü Kasaba adına kurulmuş dernek ve iktisadi işletmesi (50. Yıl, 2000. Sk. No:16/C, 34265 Sultangazi/İSTANBUL adresinde aktif Toplantı/Düğün Salonu) bulunmaktadır. [8]

Remove ads

Tarihçe

Özetle
Bakış açısı


Beldenin adı, 1476 ve 1500 yılı kayıtlarında Andırlos olarak geçmektedir.[9]

[10] Kasaba yerleşimi ve çevresinde bulunan antropolojik buluntu ve yerleşim izlerinden, hem bölge hem de kasaba için ilk yerleşimin Hitit (Hatti/Eti/Luvi) kültürüne ait olduğu antropolojik bulgularla sabittir. Kasabanın bulunduğu coğrafyadaki dönem çağdaşları olan, Geç dönem Hitit Medeniyeti olan Tabal Krallığı yerleşimi olan kömürcü köyündeki Göllüdağ Tabal şehri ile, Niğde Kemerhisar yakınlarındaki Tiyana şehir yerleşimi ve Konya/Ereğli bölgesindeki İvriz Tuwana yerleşimleri esas alındığında, Milattan Önce 8. yüzyıla tarihlenmektedir. Kasabanın Güneydoğu yönünde Karaçakıl Höyük mevkiinde Yukarı Koç yolu (Halk dilinde göç yolu) kıyısında üçgen planlı, takriben 600 m2 alana sahip bir geç hitit dönemi yerleşkesi bulunmakta olup, O dönem geç Hitit Tabal Krallığı sınırları içende yer alır. Bu yerleşim ve kasabanın güneyindeki Zanapa (Z^an’na^pağs^u) kelimesi, Hitit ve Luvi dilinde “Tanrının bahşettiği kutsal su” anlamına gelmekte olup, bölgedeki nekropol (Mezar ve yerleşim) bu medeniyetin izlerini taşır.[11]

 Kömürcü Köyü sınırları içindeki volkanik Göllüdağ krater gölünü çevreleyen ve dağ zirvesinde yer alan,Tabal Krallığı geç Hitit Krallıklarından olup, Orta Anadolu'dan Malatya ve Suriye'ye uzanan bir alanda yayılmış olduklarını gördüğümüz Geç Hitit Devletlerindendir. Anadolu'da ilk kez geniş kapsamlı siyasal birliği sağlayan ve bu topraklarda yüzyıllarca egemen olduktan sonra MÖ 7. yüzyıl başlarında yıkılan Hitit Devleti'nin kültürel ve siyasal açıdan mirasçısıdırlar. Bunların içinde en batıda olanı Tabal'dır. Tabal ile, daha baştan kabaca söylersek, Kayseri, Nevşehir ve Niğde illerini kapsayan bölge kastedilmektedir. Tabal'ın tarihi, diğer Geç Hitit Devletleri'nde olduğu gibi, daha çok Asur kaynaklarına dayalı olarak incelenebilmektedir. Karaçakıl Höyük garnizonu Tabal yerleşke alanı, o dönem Kayseri Kültepe’deki Kaniş-Karum şehri ile, Tabal şehri ve daha batıdaki Hitit ve Frig şehirlerini birbirine bağlayan ticaret yolu üzerindeki bir çeşit kontrol ve pazar yerleşkesidir. Bugün yerleşim duvarları nedeyse sağlam durmaktadır. Höyük kısmı kaçak kazılar ile tahrip edilmiştir. Bölge arkeolojik sit alanı ilan edilmesine rağmen henüz bir resmi kazı yapılmamıştır. Yine kasabanın güney yönünde zanapa mevkiinde, yerel ismi şenlik yeri olan yamaç üzerinde de geç Hitit dönemine ait nekropol yer almakta olup, bölge Tabal Krallığının meyve ve sebze temin bölgesidir. Zanapa Şenlik yeri bölgesi Kültür Bakanlığı-Kayseri Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kararı ile 1.Derece Arkeolojik sit alanı ilan edilmiş, ancak kazı çalışmaları başlatılmamıştır. Bu nekropol alanı, kasaba sınırlarında yer alan en eski yerleşim birimidir ve Milattan Önce 800-750 Yıllarına tarihlenmesi kuvvetle muhtemeldir. Kesin tarih kazı çalışmaları sonrasında belirlenecektir. 
 Milattan önce 730 yılında Asur Karalı Salmanassar, Tabal ülkesine saldırarak, o dönemde "Büyük Kral" unvanını kullanan ve vergi ödemeyi reddeden Tabal hükümdarı Wassusarma’yı (Uaşşurme) tahttan indirmiştir. Tabal ülkesi, Tevrat’ta "Tubal" olarak geçmektedir. Bölge dönem dönem (MÖ 700-600) Asur hakimiyetine girmiş olsa da, bu medeniyete özgü bir yerleşim veya kalıntıya rastlanılamamıştır. Geç Hitit krallıkları, MÖ 600 Yılına kadar bölgede hakimiyetlerini aralıklarla sürdürmüş ve nihai olarak Bölge MÖ 540-333 Yılları arasında Pers Hakimiyetine geçmiştir. Kasabanın da içinde bulunduğu bölge, önce, Roma ve Pers ve Roma-Sasani Krallıkları arasında (MÖ 96-MS 627) karşılıklı akın ve savaşlara ev sahipliği yapmış, sonrasında ise Roma ve Araplar arasında (MS 780 - 1180) mücadeleleri konu olmuştur. Bölge daha sonra Büyük İskender’in doğu seferleri ile, Roma hakimiyetine girmiş olup, o dönemde, Roma’lıların adeta yeniden kurdukları ve bölgenin en önemli yerleşkesi olan Tiyana (Kemerhisar) şehrinin sınırları içinde yer alır. TİYANA ismi, Niğde ismi verilinceye kadar, Tüm Niğde şehri bölgesini temsil eder. Büyük İskender’in ölümü ile, Roma içinde Şehir ve Bölge Valilikleri kurulduğundan, Tüm bölge Tyana merkezli Roma valileri tarafından yönetilegelmiştir. Roma Çağı, Niğde bölgesinin önemli dönemlerinden birisidir. Bu dönemde bugünkü Kemerhisar Kasabasında Antik Tyana Şehri bulunmaktaydı. Burası Orta Anadolu’nun en önemli Roma Kenti durumundadır. Halen, Roma Havuzu ve Su Kemerleri ayaktadır. MS 53 yıllarında Hıristiyanlığı yaymak üzere yola çıkan Havari St. Poul Kapadokya içlerine kadar ulaşmış, Tyana (Kemerhisar), Andaval (Aktaş), Sasima (Hasaköy), Limnai (Gölcük), Karballa (Güzelyurt) ve Ihlara ve Aksaray yörelerinde Hıristiyanlığın yayılmasını ve tutunmasını sağlamıştır. MS 4. yüzyıldan itibaren Niğde Bölgesi Hıristiyanlığın Toroslar ötesinde yayılıp tırmandığı ve tutunduğu bir il haline gelmiştir. Bu durumda Kapadokya Krallığının rolü önemlidir Bölge Malazgirt Savaşı’na kadar Bizans içinde adeta ayrı bir iç devlet olarak varlığını sürdürmüş ve tüm hristiyanlarca da kutsal sayılmıştır. Karadan yapılan haçlı seferlerinin neredeyse tamamında Haçlı orduları mutlaka Kapadokyaya uğramışlardır. Bölge Hristiyanlık adına önemli bir dini merkez olmuştur.
 Roma İmparatorluğunun ikiye bölündüğü dönemde, MS 330 yılından itibaren Bizans hâkimiyetine giren Niğde çevresinin en önemli yerleşimi olarak yine, Tyana şehri öne çıkmaktadır. Bölgenin VII-IX. yüzyıllar arasında Arap akınlarına maruz kaldığı, akınların en yoğun olarak gerçekleştiği yerleşimi biriminin yine Tyana ve çevresi olduğu görülmektedir. Bu akınlar sırasında bölge zaman zaman Araplar tarafından fethedilmiştir. Arap akınları kalıcı olmamış ve bölge sürekli olarak İslam-Bizans kuvvetleri arasında el değiştirmiştir. Bu değişikliklerde bölgede büyük tahribatlar söz konusu olmuştur. Saldırılar Sonucunda, Tyana (Kemerhisar) şehri kullanılamaz hale gelmiş yerine Niğde ve Bor yerleşimleri kurulmaya ve gelişmeye başlamıştır.
 Kasabanın bulunduğu bölgede, Hitit döneminde Orta Sırt (Teravun), içeri köy (Andalus) bölgelerinde yerleşim yoğunlaşmıştır. Roma-Arap çekişmeleri döneminde (MS 780-1180) Yerleşimdeki Roma/Bizans tebaası (Peçenek-Uz kökenli Türk Hristiyan Karaman’lar) aslen Romanya veya Bulgaristan'dan Roma’nın doğu sınırlarını korumak için savaşçı Türklerden buraya getirilerek iskan edilmiş ve sonradan Karaman adı verilen halktır. Orta Sırt bölgesinde de özellikle yer altına kazılmış yerleşimlerde bulunan bu tebaanın bir kısmı, Arap akınlarından korunmak üzere, Murtaza kalesi ve içeri köy’e (Andurlus) taşınmıştır. Arap akınları sonrası Bizans-İslam Devleti sınırı, daha önce Sivas İli Gürün İlçesi iken, akınlar sonucu bu sınır, Kasabanın da bulunduğu dağ silsilesine kadar geri çekilmiştir. (MS 780-1100). Kasabanın da bulunduğu coğrafya daha sonraları Kapadokya Krallığı, Selçuklu Devleti, Eretna Beyliği, Osmanlı Beyliği, Karamanoğlu Beyliği ve en son Osmanlı İmparatorluğu topraklarına dahil olmuştur. Arap akınları sonrası bölgede daha önce hiç bulunmayan yeni yerleşimler de kurulmuştur. Selçuklular döneminde, bugünkü yalçı mevkii sırtlarında, Kasabanın Kuzey Doğu yönünde, HUBREMİT (Halk Dilinde Huram-Çınar Düzlüğü anlamına gelmektedir.) yerleşkesi (1531 Nüfus sayımına göre 63 Hane ve 234 Kişi) ve yine bugün Kayabağı ve Cami Yanı (Yıkık Cami) olarak bilinen bölgede kurulmuş MELİK REVA (“Melekruz” Feridun Nafiz Uzluk bu şekilde okumuştur. 1531 Nüfus Sayımına göre 384 Hane ve 1231 Kişi) yerleşkesi, Zanapa, Yaylan Gaz Tümülüsü (Tümbülü) ve Teravun (Orta Sırt) yerleşimlerinden sonra kasaba sınırları içinde kurulan ilk yerleşim yerleridir. Melik Reva yerleşiminde yer alan Yalavaç Camii, Selçuklu ve Osmanlı Devleti dönemlerinde kullanılmış olup, Bu cami için Divrin Ovasının önemli bir kısmı (Has tipi sultan toprakları) 1570 yılına kadar vakfedilmiştir. Bu camiye ait vakıf kayıtları Tüm Niğde İli içinde kurulmuş en eski beş cami vakfından birisidir. Hubremit (Huram) ve Melik Reva (Melekruz*Uzluk bu şekilde okumuştur) tebaası, Balkanların (1355-1683) ve Kıbrıs adasının (MS 1571) Osmanlı Devleti tarafından fethi sonrası Kıbrıs ve Balkanlara, devlet eli ile göç ettirilmiş ve uç beyliği olan yeni topraklara ve Kıbrıs Adasına göç ettirilerek yerleştirilmiş Türk ve Müslüman tebaa olduğundan, bugün bu iki yerleşim yeri, batal ve harap olmuştur. Kasabanın merkezindeki (Andurlus) Rum tebaa ise bu topraklarda kalmıştır. Orta sırt bölgesinin adı o dönemlerde Teravun (Rum’ca Canavar-Canavarlık veya (Trivun - üç tepe)) iken, sonraları bu isin tiravun, tivrin ve nihai Divrin olarak Türkçede yer edinmiştir. Bugün Yıldıztepe kasabasının bulunduğu yerleşim sonraları Divrin ismi ile zikredilmiştir. Rumca Teruvun veya Trivun olarak bilinen Orta sırt bölgesi 1950’li yıllara kadar çok sayıda kurt populasyonuna ev sahipliği yapmış ve bölgenin Rum’ca, bölge halkı (Peçenek-Uz asıllı Hristiyan Türkler veya diğer adı ile Anodolu Rumları- Karamanlar) tarafından Canavarlık olarak anılması da bu nedenle muhtemel ve doğaldır. 
 Kasabanın da bulunduğu dağ yamaçları, Roma-Bizans yurdu iken, daha aşağı düzlükler ise, bazen Sasani Krallığı, Bazen Kapadokya Krallığı, bazen Arap İslam Devleti ve bazen de Selçuklu toprağı olmuştur. Murtaza Köyü sınırları içindeki Andulus Kalesi, diğer çağdaşları olan, Altunhisar İlçesi Keçi Kalesi ve Kasaba sınırları içinde yer alan Ferizli kalesi ile aynı döneme tarihlenir. Kale’nin dere ile yer altından tünel bağı ve kale tabanında yer altı yerleşkesi mevcuttur. Kalenin arka kısmında orijinal ROMA KRAL YOLU bulunmakta olup 600-700metre kısmı halen görülebilmektedir. Diğer kısımları tarla yapmak amacı ile sökülmüş veya sürülmüştür. Kaleyi sağına alarak Gözyeyen (Gözleğen) kayalığı yönüne ilerler. O dönemde müstahkem mevki kalesi olan ve bugün neredeyse yok olan, ancak halen izleri mevcut "Dede" bölgesindeki kale de aynı dönem eseridir. Roma-Asur mücadelesi, Roma-Sasani mücadelesi ve Roma-Arap mücadelesi, dönemlerinde, kasabanın bulunduğu Melendiz/Ramat Dağı etekleri, tüm bu savaş ve mücadelelerde, Roma veya Bizans’ın elinde kalmıştır. Ova kesimler ise farklı tarihlerde, Asur, Sasani, Kapadokya ve Arap hakimiyetine girmiştir. Karşılıklı akınlar ile, iki taraf arasında kalan ve bir türlü huzur bulamayan Kapadokya ve bölge halkı, çareyi, yer altına sığınak yapılar ve yapı kompleksleri kazarak yer altı yerleşimlerini oluşturmuştur. Orta Sırt (Teravun), Derinkuyu yer altı şehri (Melegobi/Melegub-Melevgü), Kaymaklı yer altı şehri (Enegüp) ve Gümüşler manastırı bu yerleşimlere örnek teşkil etmektedir. Kasabanın da bulunduğu bölge, Selçuklu Devleti döneminde Süleyman Şah’ın komutanlarından ve Kayseri emiri Ebul Gazi veya diğer adı ile Emir Hasan (Hasan Dağı Savaşlarında Bizans ile savaşırken Şehit olmuş ve Hasan Dağı üzerinde kabri bulunmaktadır) tarafından (MS 1042) fethedilmiştir. Fetih döneminde, bugünkü Dede mevkiinde bulunan Bizans müfreze kalesinin zaptı sınasında şehit olan bir asker, Dede tepesinde medfun olup, yağmur dualarında şehit kabri ziyaret edilmektedir. Şehit Kabrinin aslen taş kitabesi bulunmakta iken, zihin özürlü bir kasaba sakini tarafından hem türbe, hem de kitabe taşları, yerinden sökülerek, bina yapımı için başka yerlere taşındığından, kimliği konusunda çeşitli rivayetler vardır. En baskın görüş Murtaza köyündeki kaleyi de fetheden Seyyid Battal olduğu yönündedir.
 Kasabanın, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde yapılan, 1906 Nüfus sayımına göre 158 Hane ve 790 kişi civarındadır. Bu dönemde nüfusun Rum (Hristiyan Türk-Karaman) ve Türk (Müslüman Türkler) tebaa olarak iki ayrı yapıya ayrıldığı bilinmektedir. O tarihte Andurlus olan kasabamızın tebaasının kabaca %60 kısmı Rum ve %40 Kısmı Türk tebaadır. Bu sayıma konu Türk tebaa Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemi göç ve iskan politikası ile, kasabaya başka illerden getirilerek devlet eli ile iskan edilen Türklerden oluşmaktadır. 

Zira Selçuklu Devletinin bölgeyi fethi esnasında kurulan yerleşimler daha evvelden yine devlet eli ile boşaltıldığından, kasabada, kabaca 1730 yılı öncesi Müslüman Türk nüfus bulunmamaktadır. Kasabamıza ilk iskan edilen aile, o zamanki Andurlus köy merkezi (İçeri Köy) dışına yerleştirilmiş aile olan Yıldırım soy adlı sülale olup, Sonrasında İse diğer ailelerin toplam iki yıl içinde Karaman’dan bölgeye iskan edildikleri, Soyadı kanunu ile bazı ailelere 3 hatta 4 soyadı verildiği bile olduğu, ilk iskanda 11 ailenin Konya Karaman -Taşkale, Yeşildere, Akpınar, Sarıkaya köylerinin bulunduğu KARAKEÇİLİ oymaklarından getirildiği (Demiray- Demir, Temur, Akkaş (Aktaş) -Dalar, Özkaymak, Avcı, Tatar, Ecemiş, Çoban, Tekin, Öztekin, Birtek, Göksel, Türkan, Doğmuş, Almalı, Çelik, Çınar, Altay vb...) 4 ailenin Köyün yerlisi olduğu (Tekeli, Göktepe, Kazanç, Öztemur) ve mübadele veya göçe katılmayıp köyde ikamete ve yaşamaya devam ettikleri, bir ailenin Aksaray’dan önce Germiyan Köyüne (Pınarbaşı) geldiği, köyde bu bölgede iskan edilen Türkmenlerle anlaşamayarak, Ferizli bölgesine yerleştiği ve sonra ailenin ikiye ayrılması sonucu, bir kolunun kasabamıza bir kolunun da, Divrin’e (Yıldıztepe) taşındığı (Caymazlar) bilinmekte olup, kasaba halkının Peçenek, Türkmen, Tatar, Arap (Temur soyadlı aile (teymür-hurma dalı) ve UZ’lardan (Oğuz) meydana geldiği bilinmektedir.

 Bu gün Murtaza Köyü sınırları içindeki kale yerleşkesi, Roma ve Bizans döneminin kasaba tarihine etki eden önemli tarihi eserlerden olup, takım kaleler zincirinin parçası ve bir dönem Roma ve Bizans’ın doğu yönünde en uç sınır noktasıdır. Kale zinciri, Hasan Dağı eteklerinden başlayarak, Kasaba içinde, Ferizli, Gözleğen (Gözleyen, gözcü), İlbiz, Karasivri ve kasaba dışında kalan Kömürcü köyündeki kaleler ile son bulur. 
 Kasabanın Bizans, Selçuklu ve Osmanlı kayıtlarına ANDİRLOS/ANDURLUS olarak geçen ismi hakkında iki ayrı detay bulunmakta olup, Rumca Andurlus kelimesinin anlamı ADAM veya ADAMLAR anlamına gelmektedir. Bu yorum kasabanın eski tebaasının Rumca konuşmuş olması nedeni ile daha uygundur. Diğer köken Andalus/Andalucia ise, İspanyol kökenli bir kelime olup dilimizdeki Endülüs İslam Devletinin vücut bulduğu İspanyadaki Endülüs bölgesine verilen bir isimdir. İspanya ve Katalan bölgesinden Malazgirt savaşı öncesi ve sonrasında Bizans Krallığı tarafından getirtilen, İspanyol kökenli bir uç beyi veya lejyonere (paralı asker) ait olması muhtemeldir. Bu lejyonere/Komutana ithafen Andalus’lu, Endülüs’lü anlamında kullanılmış olması muhtemeldir ve nihai olarak kayıtlara geçen andirlos ismi kasabanın Cumhuriyet devrine kadar ki ismi olmuştur
Remove ads

Coğrafya

Özetle
Bakış açısı

Belde, Niğde il merkezine 41 km uzaklıktadır. 38.175777 enlem ve 34.637665 boylam koordinatlarında 1532 Rakımda yer almakta olup, kasaba merkez yerleşimi, Doğu, Güney ve Güneydoğu yönlerinde, 15-47 derece eğimli yapıya sahiptir. Yerleşimin kuzey batı yönünde Melendiz Dağları, Güney batı yönünde, Ramat (Taynus) dağı bulunmakta olup, Rum Ark'ı (dere yatağı) deresi üzerinde Murtaza sulama göleti ihdas edilerek, sel ve su baskınları nispeten önlenmiştir. Gölet rezervi yaz boyunca Murtaza, Hacıabdullah, İnli arasında paylaşılarak tarım sulamasında kullanılmaktadır. Bölge coğrafyası Melendiz Dağları ile Budak Ovası(Yeni adı Misli Ovası) arasında şekillenmektedir olup, dağlar çoğunlukla Hasan Dağı ve Melendiz Dağları volkanik lavlarının yeryüzüne çıkışı ve soğuması ile oluşan kayalıklardan oluşmakta olup, yüzey bitki örtüsü, yer yer, meşe, ahlat, çağla, alıç, çalı ağaçları, ezel tere, geven gibi ağaçsı makiler den ve bir kısmı endemik tam step bitkileri ve çiçeklerden oluşmaktadır. Bölgenin neredeyse tüm tepe ve yamaç bölgelerinin yüzey altı, volkanik lavların yakması sonucunda yanmış ve taşlaşmış yumuşak kaya dokusu (Say) ile kaplıdır. Bu yapı, yer altına kazılan yerleşimler, ahır, ağıl, depo, kiler, samanlık vb. insan eli ile yapılan yapılara imkan tanır. Hasan Dağı ve Melendiz Dağı'nın yer altı suları, Güney Doğu-Kuzey Doğu yönünde, Pınarcık (Germiyan) - Bağlama düzleminde karstik akıntı yapar. Ova zeminlerde ortalama 50-250 metre derinlikte söz konusu sular elektrikli pompalar vasıtası ile çıkarılarak, sulama veya içme suyu amaçlı kullanılmaktadır. Bölge genelinde buğday, arpa, mısır, çavdar, yonca, patates, soğan, pancar, fasulye, nohut, elma, kayısı ve vişne tarımı yapılmaktadır. ([12]

Remove ads

Nüfus

Daha fazla bilgi Yıllara göre belde nüfus verileri ...

Yönetim

Loading content...

Dış bağlantılar

Loading content...
Loading related searches...

Wikiwand - on

Seamless Wikipedia browsing. On steroids.

Remove ads