Loading AI tools
Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Avustralya yerlileri[1] ya da Avustralya Aborjinleri, j kıtası yerlilerine verilen ad. Aborjinler, Avustralya'ya Güneydoğu Asya'dan gelmişlerdir.[kaynak belirtilmeli] Bir göçebe hayatı sınırları boyunca hareket halinde yaşamışlardır. Avlanırken mızrak ve bumerang, balık avında ise kanolar kullanmışlar, meyve ve sebze toplamışlardır. Yazılı bir dilleri olmamasına rağmen şarkılar yoluyla ağızdan ağza birçok bilgi aktarılmıştır.
Aborjinler ifadesi genel olarak tüm bir Avustralya, Tasmanya ve çevre adalarda yaşayan yerlileri tanımlamakta kullanılmakla birlikte bu isimlendirmenin dil ve yaşayış biçimi olarak ortak noktalarıyla birlikte farklılıklar da taşıyan geleneksel toplulukları işaret ettiği de unutulmamalıdır". İsim, Latince "ab" ve "origine" sözcüklerinin birleşiminden oluşur. "Ab" İngilizcede "from", Türkçede "-den, -dan" ekine karşılık gelir. Misyoner rahipler tarafından kabilelere verilen bu genel isim "kökenli, köklü, kökene dair" anlamlarına gelmelidir.[kaynak belirtilmeli]
Yerli kabilelerden bazıları; New South Wales ve Viktorya'da Koori, Queensland'da Murri, Güney Avustralya'da Noongar, Merkezi Batı Avustralya'da Yamatji; Güneybatı Avustralya'da Nunga, Kuzey Avustralya'da ve Kuzey bölgelerine komşu bölgelerde Anangu; orta Kuzey bölgede Yapa, Doğu Arnhem topraklarında Yolngu ve Tazmanya'da Palawah kabileleri gibi.
En büyük gruplardan Anangu (Çölden gelen kişi anlamına gelmektedir) kabilesinin Luritja ve Antikirinya şeklinde alt toplulukları bulunmaktadır.
İngilizler 18. yüzyılda Avustralya'ya yerleştiklerinde 300.000'den fazla aborjin yaşamaktaydı. Ancak birçoğu İngilizler tarafından öldürülmüş ya da topraklarından sürülmüştü. 1900'lerin ortasında Aborjin nüfusu 45.000'e düşmüştü. 1960'larda hükûmetin Aborjinlerin toprak haklarını tanımaya başlamasıyla birlikte bu rakam yükselmiş ve bugün 250.000'in üzerine çıkmıştır.
2001 yılında Avustralya İstatistik Bürosu toplam yerli nüfusunu 458,521 olarak vermiştir (bu rakam Avustralya'nın toplam nüfusunun %2.4'üdür). Bu nüfusun %90'ı Aborjin olarak, %4'ü Torres Strait Islander, geri kalan %4'ü hem Aborjin hem Torres Strait Islander olarak tanımlanmaktadır.
2001 nüfus sayımına göre Aborjin Nüfusu:
Avustralya kıtasında Avrupalılar gelmeden önce farklı dillere sahip pek çok kabile barındığı için tek bir kültürden ziyade birbirleriyle benzerlikleri de olan farklı kültürlerden bahsedilebilir. Pek çok büyük ve birbirlerinden farklı grupların kendi kültürleri, inanç yapıları ve dilleri bulunmaktadır. Bu kültürler zaman içinde birbirleriyle az veya çok çakışmışlardır.
Bkn. Düşzamanı
Avustralya yerlilerinin toprağa saygı ve Düşzamanı inancı üzerine kurulu şifahi gelenekleri ve manevi erdemleri bulunmaktaydı. Rüyalar, düşler hem yaradılışın antik zamanı hem de günümüz gerçeğini ifade etmektedir.
Düş zamanı hikâyelerinden bir parça:
Tüm dünya uykudaydı. Her şey sessiz, hareketsizdi ve hiçbir şey büyümüyordu. Hayvanlar yer altında uyumaktaydı. Bir gün gökkuşağı yılanı uyandı ve dünyanın yüzeyinde süründü. Her şeyi bir kenara itti ve bu onun tarzıydı. Tüm bir diyarı gezdi ve yorulduğunda kıvrılıp uyumaya başladı. Böylece her yere izini bıraktı. Sonra geri döndü ve kurbağalara seslendi. Onlar da su dolu kocaman mideleriyle ortaya çıktılar. Gökkuşağı yılanı onları gıdıklayıp güldürdü. Sular ağızlarından çıktı ve gökkuşağı yılanının izlerini doldurdu. Göl ve nehirler böyle yaratıldı. Daha sonra çimenler ve ağaçlar büyümeye ve yeryüzünü yaşam doldurmaya başladı.
1996 nüfus sayımında Aborjinlerin %72 oranında Hıristiyanlığın çeşitli formlarını uyguladıkları %16'sının ise herhangi bir dini işaretlemediği bildirilmiştir. 2001 yılı nüfus sayımında Aborjin nüfusunun yüzde 0.03 kadarının Aborjin dini pratiklerini uyguladıkları tespit edilmiştir. Son zamanlarda İslam dinine geçişler başlamıştır.
Aborjinler suyla çeşitli kaya pigmentlerini karıştırarak elde ettikleri boyalarla kayalıklara veya ağaç kabuklarına ilkel fırçalar, çubuklar ve parmaklarını kullanarak veya ağızlarına aldıkları boyayı püskürterek boyama yapmışlardır.
Aborjin sanatında temalar Aborjinlerin mitolojik Düşzamanı ile ilişkilidir, öyle ki günümüzde temasını aborjin maneviyatından almayan sanatların hakiki aborjin sanatı olmadığını söyleyenler bulunmaktadır. Aborjinlerin önde gelen sanatçılarından Wenten Rubuntja manevi anlamdan yoksun herhangi bir aborjin sanatı ile karşılaşmanın zor olduğunu söylemektedir.
Müzik ve dansın da Aborjin kültüründe önemli bir yeri vardır. Aborjinlerin hemen her durum için yazdıkları şarkıları bulunmaktadır; av şarkıları, cenaze şarkıları, atalarla ilgili şarkılar, mevsim şarkıları, hayvan ve arazi ile ilgili şarkılar ve Rüyazamanı efsaneleriyle ilgili şarkılar. Aborjin müzikleri de kıtaya özgü enstrümanlarla (örneğin didgeridoo) icra edilirler.
Aborjinler, geleneksel olarak; açıkta ya da dallardan ve ağaç kabuklarından yapılmış barınaklarda yaşamaktaydılar. Vücutlarının boyanmış kısımları sayılmazsa Aborjinler pek fazla örtünmezlerdi. Süsler, kemerler ve paltolar kanguru derisinden yapılmaktaydı. Bugün, az sayıda Aborjin ülkenin iç kısımlarında, atalarının yaşadığı gibi yaşamaktadır. Büyük çoğunluğu ise kasaba ya da şehirlere göç etmiş durumdadır.
Aborjin sanatı, esas olarak mağara duvarlarının ve ağaç kabuklarının boyanması, şiir ve şarkıların söylenmesi ve bu sayede dinsel inançların betimlenmesi biçimindedir. Bugün kimi Aborjin sanatçıları toprak boyalarla ve kömür kullanarak yaptıkları eserlerini satarak geçimlerini sürdürmektedirler. Aborjin müziği bir didgeridoo (uzun ve odundan yapılmış bir çeşit kaval) ve birbirine vurulan iki çubuk (aynı zamanda bu çubuklar bumerang olarak kullanılmaktadır.) ile yapılmaktadır.
Avustralya yerlileri kendilerinin hep Avustralya kıtasında bulunduklarına inanırlar. Yerlilerin kökeni ile ilgili elde hiçbir bilimsel kanıt bulunmamaktadır. Güneybatı Asya'dan bu kıtaya gelmiş olmalarına rağmen hiçbir Asya halkıyla herhangi bir bağlantıları olduğuna dair kanıt bulunmamaktadır.
İlk Avrupalı yerleşimcilerin kıtaya gelişinden önce Avustralya'da 250 bin ve 1 milyon arası bir nüfusun olduğu tahmin edilmektedir. Nüfus düzeyi muhtemelen binlerce yıldır aynı kalmaya devam etmiştir. Avustralya yerlilerinin çoğunlukla çöl sakinleri olduğu şeklindeki genel kanı aslında yanlıştır çünkü en yoğun yerli nüfusun olduğu bölgeler sahil bölgeleridir. En büyük nüfus yoğunluğu kıtanın güney ve doğu bölgelerinde özellikle de Murray Gölü vadisinde yer almaktadır. Bununla birlikte Avustralya yerlileri, Tazmanya'nın soğuk ve nemli platolarından kıtanın kurak iç bölgelerine kadar tüm Avustralya'da doğa ile başarılı bir uyum sağlamışlardır. Yerlilerin kullandıkları teknikler, yiyecek türleri ve avlanma biçimleri yerel koşullara uyum sağlamıştır.
Kıtanın Avrupalı yerleşimciler tarafından sömürgeleştirilmesi sonrasında sahil bölgelerindeki yerli nüfus hızla topraklarından edildiler ve geleneksel Aborjin yaşam biçimini terk etmeye zorlandılar. Avrupalıların yerleşmekten kaçındıkları kurak bölgelerdeki yerli topluluklar ise yaşam biçimlerini daha fazla korudular. Fakat Avrupalı istilacılardan kaçarak iç bölgelere sığınan Aborjinler daha fazladır. Çünkü yeni gelenler onları çöle sürdüler. Oysa yeni gelen Avrupalılar, tanrılarının geri döndüğüne inanan Aborjinleri bir soykırım diyebileceğimiz bazı durumlara maruz bıraktılar. Kıyı şeridini terk edip çöle gitmek zorunda kaldılar. Sonun başlangıcı başlamıştı artık!
1770 yılında Kaptan James Cook, Avustralya'nın doğu sahillerini Büyük Britanya adına ele geçirdi ve burayı Yeni Güney Galler (New South Wales) olarak isimlendirdi. Avustralya'daki İngiliz sömürgeciliği 1788'de Sidney'de başladı ve kıtaya ilk gelen Batılı yerleşimciler çiçek, suçiçeği, grip, kızamık gibi rahatsızlıkları da beraberlerinde getirdiler. Bünyeleri bu hastalıkları hiç tanımayan Avustralya yerlileri bu hastalıklara yakalanarak büyük ölçüde kayıplar verdiler ve nüfusları önemli ölçüde düşüş gösterdi.
İngiliz yerleşimcilerin ikinci etkisi arazi ve su kaynaklarını kendilerine ayırmaları olmuştur. Beyaz yerleşimciler avcı-toplayıcı olan yerli halkın kendi topraklarına sahip olma gibi bir kavrama sahip olmayan ve sürülecekleri herhangi bir yerde de mutlu yaşayabilecek göçmenler olarak görmüşlerdi. Oysa geleneksel arazilerini, yiyecek ve su kaynaklarının kaybı yerliler üzerinde ölümcül etki yapmış ve hastalıklarla güçsüz düşmüşlerdi. Aynı zamanda beyaz adamlar Avustralya yerlilerinin arazileriyle derin ruhsal ve kültürel bağlara sahip oldukları gerçeğini görmemiş veya görmezlikten gelmeyi tercih etmişlerdi. Geleneksel dini pratiklerinden uzaklaştırılan bu halklarda doğum oranları hızla düşmüş alkol gibi yerlilere yabancı içkilerin kullanımı artmıştı. 1788 yılı ile 1900 yılları arasında yerliler, maruz kaldıkları hastalıklar sonucu nüfuslarının yaklaşık %90'ını kaybettiler. Tasmanya adasında Britanya sömürge döneminde 1803-1847 yıllarında işlenen Tasmanya Soykırımı sırasında Tasmanya yerlilerinin soyları tüketilmiştir.
Avrupalı sömürge güçleri Avustralya yerlilerini farklı zamanlarda soykırım uygulamalarına tabi tutmuşlardır. Ancak soykırımlarla ilgili bilgi çoğunlukla hükûmetin tuttuğu kayıtlardan edinildiği için sayılarının belirtilenden çok daha fazla olabileceği düşünülebilir. Tasmanya Soykırımı en iyi bilinen örneğidir.
Northern Territory Legislative Assembly'nin üyesi olan John Ah Kit 9 Ekim 2003 tarihli bir tartışmada şunları söylemektedir:
1920'lerin sonlarının büyük bir kuraklık zamanı olduğu ve bu yüzden de bu ortamda Avustralya'da siyah/beyaz ilişkilerinin öncülerinin aralarından pek çok şey geçtiği unutulmamalıdır. Doğal kaynaklar üzerinde yoğun bir mücadele yaşanmaktaydı. Bir arazi ve onun halkı arasında; sığırlar ve beraberlerinde silahlar ve hastalıklar getirenler arasındaki bir çatışmaydı bu. Genellikle yanlış anlaşılan şey şu ki Coniston Katliamının tek bir olay değil polis gruplarının ayrım gözetmeden haftalarca öldürdüğü bir seri cezalandırıcı baskınlardan biri olduğudur."
Aşağıda bunlardan birkaçı yer almaktadır:
1910 ve 1970 yılları arasında uygulanan devlet politikasıyla, yerli çocukların 3'te 1'i ila 10'da 1'i ailelerinden zorla alındı.[2] 1997 yılında Avustralya İnsan Hakları Komisyonu tarafından yürütülen ulusal bir soruşturma kapsamında, yerli çocukların ailelerinden zorla ayrılıp asimile edilerek, ayrı bir ırk olan Aborjinleri yok etmenin amaçlandığı ve soykırım uygulandığı sonucuna varıldı.[3]
1999'da Avustralya Anayasası'nın değiştirilmesi kabul edildi. Bu anayasanın giriş bölümünde Avustralya'da İngiliz yerleşiminden önce yerli Avustralyalıların kıtada yaşadığı kabul edilmekteydi.
2004 yılında Avustralya Hükûmeti Avustralya'nın en büyük yerli organizasyonu olan ATSIC'i (The Aboriginal and Torres Strait Islander Commission) kamu fonlarının ATSIC'in başkanı tarafından kötüye kullanıldığı gerekçesiyle feshetti ve yerlilerle ilgili programlar başka hükûmet bölümlerine aktarıldı ve hükûmetle beraber çalışan "Department of Immigration and Multicultural and Indigenous Affairs" altındaki "The Office of Indigenous Policy Coordination" kuruldu.
Avustralya Aborjin nüfusunun büyük bir kesimi şehirleşmiş ancak küçük bir kesimi eskiden kilise misyonu olan bölgelerdeki iskânlarda yaşamaktadır. Aborjin gençleri genel nüfusa oranla 11 kat daha fazla hapse giriyor ve polis gözetimi altında işlenen intihar oranları oldukça yüksek. İşsizlik, sağlık ve yoksulluk problemleri aynı şekilde genel nüfusa oranla oldukça yüksek, okul bırakma ve üniversiteye giriş oranları ise düşük seyretmektedir.
Eski hükûmetler beyazların Aborjin topluluklarına yaptıklarından dolayı kendilerinden özür dilemeyi sürekli reddetmişlerdir. Ayrıca ATSIC gibi Aborjinlerin en büyük teşkilatlarından birini yolsuzluk gerekçesiyle kapatmışlardır. Fakat başbakan Kevin Rudd'un tüm Avustralyalılar adına Aborjinlerden özür dilemesini öngören önerge oy birliğiyle kabul edilmiştir. Rudd'un parlamentoda okuduğu bu önergede “Avustralya’da birbiri ardına gelen hükûmetlerin, derin üzüntü, acı ve kayıplara neden olan yasaları ve politikaları nedeniyle bu Avustralyalı vatandaşlarımızdan özür diliyoruz” ifadeleri yer almış, özür kelimesinin sıkça kullanıldığı bu konuşmada Kevin Rudd ayrıca "çalınmış nesil"den de özür dilemiştir. Yaklaşık 20 dakika süren konuşma oturumu izleyen Aborjinler tarafından ayakta alkışlanmıştır.
Avustralya yerlilerinin hapishaneye girme oranı yerli olmayan kesimden 11 kat daha fazla olduğu belirtilmektedir. Yerlilerin küçük suçlardan dolayı yerli olmayan kesimlerden daha fazla suçlandıkları da iddialar arasındadır. Yerlilerin suça itilme sebepleri arasında şunlar gösterilmektedir:
Avrupalıların gelişinden önce, Aborjinler yalnızca sözlü edebiyat ürünleri vermekteydi ve yazma sistemleri yoktu. Avustralya Aborijin dillerinin transkripsiyonundan sonra kısıtlı da olsa bir yazılı kültür oluştu.
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.