Loading AI tools
Osmanlı İmparatorluğu ile Mısır Eyaleti arasında 1831-1833 yıllarında süren savaş Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
1831-1833 Osmanlı-Mısır Savaşı, Birinci Osmanlı-Mısır Savaşı ya da İlk Suriye Savaşı, Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın Osmanlı Devleti'ne karşı Filistin, Lübnan, Suriye ve Anadolu'ya düzenlediği seferdir.
1831-1833 Osmanlı-Mısır Savaşı | |||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Osmanlı-Mısır Savaşları | |||||||||
Bölge'nin haritası | |||||||||
| |||||||||
Taraflar | |||||||||
Mısır Hidivliği |
| ||||||||
Komutanlar ve liderler | |||||||||
Kavalalı Mehmet Ali Kavalalı İbrahim |
II. Mahmut Ağa Hüseyin Paşa Reşid Mehmed Paşa | ||||||||
Güçler | |||||||||
1832: 100.000 |
1832: 145.000 |
1822'de Girit'teki Yunan isyanının bastırmak için Osmanlı Devleti hukuken devletin valisi ama gerçekte gayet bağımsız olan Mısır valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa'dan donanma desteği istemişti. Kavalalı Mehmet Ali Paşa bu destek verilirse kendisine Şam valiliğinin de verileceğini beklemekte idi. Girit'e gidip Osmanlı donanmasına destek sağlayan Mısır donanması ile bu isyan bastırılmıştı. Bundan sonra Kavalalı Mehmet Ali Paşa kendisine vadedilen Suriye valiliğinin sonradan kendine verilmemesinden dolayı Babıali'deki Osmanlı hükûmetine zaten kırgın idi.
1825'te çıkan Mora İsyanı'nı bastırmak için de Osmanlı devleti hukuken devletin valisi ama bağımsız olan Mısır valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa'dan donanma desteği istedi. Bu sefer Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın Mora Valiliği ve Kandiye (Girit) Valiliği isteği kabul edildi. Mısır valisi oğlu Kavalalı İbrahim Paşa komutasında Mısır donanması Mora kıyılarına geldive Osmanlı donanması ise İskenderiye'den taşınan takviye Mısır ordusu kara birlikleri Mora'daki Osmanlı ordusuna katildi. Bu ordu kullanılarak en sonunda Missolonghi kalesinin kuşatma ile alınmasından sonra isyancı Yunanlar yenildi. Fakat Britanya, Fransa ve Rusya'nın başı çektikleri ve 1815 Viyana Kongresi'nden sonra "Kongre Sistemi"ni uygulayan, "Büyük Güçler (Devlet-i Muazzama)" bu sistemin amacı olan meşru hükümdarların irsi haklarını halk hareketlerinden ve halk devrimlerinden korumak iken, Yunan isyanı karşısında prensiplerini değiştirdi ve Yunan isyancılarının tarafını tutup Osmanlı Devleti'nden Yunanistan'a bağımsızlık vermesini istedi. Britanya, Fransa ve Rusya'nın katıldıkları bir donanma Mora'ya gönderildi. Bu "Büyük Güçler" donanması ile Osmanlı ve Mısır donanması arasında 20 Ekim 1827'de yapılan Navarin Deniz Savaşı'nda Osmanlı-Mısır donanması yenik düştü ve Osmanlı-Mısır donanması tahrip edildi. Bu deniz savaşından sonra Rusya yine Ortodoks Hristiyanlarının ve Yunanistan'ın koruyucusu olarak 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı'nı başlattı. 1829'da Rus orduları Osmanlılara karşı galip gelerek Edirne önlerine kadar geldiler. 14 Eylül 1829'da imzalanan Edirne Antlaşması ile Yunanistan bağımsızlık kazandı ve Kavalalı Mehmet Paşa'ya valiliği vadedilmiş Mora yarımadasının egemenliği bu yeni devlete verildi.
Böylece Osmanlı-Mısır ilişkilerinde "Mısır Sorunu" adı verilen sorunlar ortaya çıktı.[1]
Osmanlı hükûmeti 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı için Kavalalı Mehmet Ali Paşa'dan Mısır ordusundan takviyeler göndermesi isteyince Kavalalı Mehmet Ali Paşa aşırı şartlar ve isteklerde bulunarak bu takviyeyi sağlamaktan çekinmişti.
1829'da Mora'nın bağımsız Yunanistan'a verilmesi üzerine Kavalalı Mehmet Ali Paşa'ya Mora valiliği verilmesi için 1816'da verilen vaadin gerçekleştirilmesi imkânsız olmuştu. Kavalalı Mehmet Ali Paşa bu sefer bu valiliğe karşıt bir diğer Osmanlı eyaleti olan Şam (Suriye) valiliğini istedi. Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın genişleme siyasetinden çekinen Osmanlı Hükûmeti bu isteği reddetti. Bundan sonra Kavalalı için Suriye'yi eline geçirmek bir amaç oldu ve bu bölgeyi ele geçirmek için bahaneler aramaya koyuldu.
İstanbul'da Koca Hüsrev Paşa tavsiyesi ile sadrazam Topal İzzet Mehmed Paşa azledildi ve 28 Ocak 1829'da Reşid Mehmed Paşa sadrazam yapıldı. Bu sadrazam Kavalalı Mehmet Ali Paşa ile "Mısır Sorunu"'na çözüm bulmakla görevlendirilmişti.
1831'de Osmanlı Devleti'nln Akka Valisi olan Abdullah Paşa, bu şehirde bulunan 6.000 fellahın askerlik etmemek nedeni ile Mısır'a kaçtığını ileri sürerek hukuken hâlâ Osmanlı Devleti'nin Mısır Valisi olan Kavalalı Mehmet Ali Paşa'dan bunların geri gönderilmesini isteyip, iki "eyalet" arasında bir anlaşmazlık ortaya çıkarttı. Bu anlaşmazlık Suriye'yi eline geçirmek için bir bahane arayan Kavalalı Mehmet Ali Paşa için tam zamanında çıkmıştı. Kavalalı Mehmet Ali Paşa anlaşmazlığı çözmek için Akka'ya Mısır askeri gönderdi ve Mısır Ordusu, bu kaleyi 3 Kasım 1831'de kuşatmaya aldı.
1831'de Kavalalı Mehmet Paşa, oğlu Kavalalı İbrahim Paşa komutası altında Mısır Ordusunu Suriye'ye hücuma yolladı. Mısır donanması da "İbrahim Yakan Paşa" komutasında Yafa'ya çıkartma yaptı ve Kudüs'e yürüyüp bu şehri işgal etti. Mısır Ordusu çok geçmeden Filistin ve Lübnan'ın Akdeniz kıyılarını, Akka hariç olmak üzere fethettiler. Sadece Osmanlı Valisi Abdullah Paşa komutasında bulunan Akka Mısır güçlerinin kuşatmasına direnmeye başladı. Nisan 1832'de İstanbul'da gayet nüfuzlu olan Serasker Koca Hüsrev Mehmet Paşa, Ağa Hüseyin Paşa'yı Anadolu Serdâr-i Ekremliği'ne tayin ettirdi ve onun emrine 45.000 kişilik bir ordu verildi. Bundan sonra Mısır ordusuna karşı yapılan mücadelenin genel hatları İstanbul'da Serasker olan Koca Hüsrev Mehmet Paşa tarafından planlanıp uygulanmaya koyulmaya başlandı.
Altı ay süren bir kuşatmadan sonra 27 Mayıs 1832'de Akka kalesi Mısır güçleri ellerine geçti. Kavalalı İbrahim Paşa ordusu sonra Şam'ı aldı. 8 Haziran'da Humus'da bir Osmanlı Ordusu ile yaptığı muharebede galip geldi ve bu şehri ele geçirdi. 17 Temmuz'da Halep Mısır Ordusu eline geçti. 29 Temmuz 1832'de Serdar-ı Ekrem Ağa Hüseyin Paşa'nın komutasında İstanbul'dan gönderilen Osmanlı Ordusu ile Kavalalı Ibrahim Paşa komutası altındaki Mısır Ordusu arasında Belen Geçidi'nde büyük Belen Muharebesi yapıldı. Bu muharebede de Mısır ordusu galibiyet elde etti. 30 Temmuz günü Belen Geçidi, Mısır Ordusu'nun eline geçti ve Mısır güçleri Çukurova'ya girdiler. 31 Temmuz'da Tarsus ve Adana Mısır Ordusu'nun eline geçti. Burada Mısır Ordusu Suriye'yi tümüyle eline geçirdiği için hedefine erişmişti. Kavalalı İbrahim Paşa, Kahire'de olan babası Kavalalı Mehmet Ali Paşa'dan gelecek emirleri beklemek için ordusunun harekâtını bir müddet durdurdu.
Fakat İstanbul'da Serasker Koca Hüsrev Mehmet Paşa yeni bir Osmanlı Ordusu'nu Serdar-ı Ekrem olarak Sadrazam Reşid Mehmet Paşa komutasında Anadolu'ya gönderdi. Çukurova'da bulunan İbrahim Paşa komutasındaki Mısır Ordusu'na bu haber erişince Mısır Ordusu, Toroslar'ı aşarak Anadolu'ya geçti. İki Ordu, 21 Aralık 1832'de Konya ovasında Konya Muharebesi'ne giriştiler.[2] Bu muharebe ortasında Osmanlı Serdar-ı Ekremi Sadrazam Reşid Mehmet Paşa yaralandı. Bu yaralanması yüzünden Mısır kuvvetlerine esir oldu ve komutası altındaki Osmanlı Ordusu yenik düştü. Osmanlı Ordusu'ndan kalanlar Kütahya'ya çekildiler.[3]
Kavalalı Mehmet Ali Paşa, Avrupalı "Büyük Güçler"in "Kongre Sistemi" prensiplerini uygulayıp duruma müdahale etmelerini önlemeye çok önem vermekteydi. Bu nedenle çok yavaş ve dikkatli hareket etmekte idi. Örneğin Mısır ordularının ellerine geçirdikleri Filistin, Suriye ve Anadolu'da Cuma hutbelerinde yine Osmanlı Sultanı II. Mahmud'un adı geçmekteydi. Bu yörelerde kendi adına ve kendi ismini taşıyan para bastırmayıp yine Osmanlı sikkeleri tedavülde bulunmakta idi. Ayrıca Kavalalı Mehmet Ali Paşa, ordularının Anadolu'da ilerlemesi sırasında İstanbul'a girerlerse, sadece Sultan II. Mahmud'un değiştirileceğini ve onun yerine daha çocuk olan oğlu Abdülmecid'in tahta çıkartılacağını, özellikle müttefiki olan Fransa'ya, duyurmuştu.
Mısır ordusuna sanki İstanbul yolu açıktı ama ordunun tedarik yolları gittikçe uzamıştı ve çetin kış şartları Mısır ordusunu durmaya zorlamıştı. Konya'da Osmanlı Devleti ise Mısır ordusunun tedarik yapınca İstanbul'a ilerlemesinden korkmakta idi. Buna karşı bir tedbir olarak Büyük Britanya ve Fransa'dan yardım istendi. Ama Fransa, Mehmet Ali Paşa'yı desteklemekteydi ve hatta Kavalalı İbrahim Paşa'nın baş erkan-i harbi bir Fransız subayı idi. Büyük Britanya, Kavalalı Mehmet Ali'nin hanedanı değiştirmeme vaatleri ve tutumunu kabul edip, Osmanlı Devleti'nin içişlerine karışmak istemediğini belirtip beklenen yardımı sağlamadı. Mart 1833'te Ruslar'dan yardım istendi. 8 Temmuz 1833'te Ruslarla karşılıklı yardımlaşma ve saldırmazlık antlaşması mahiyetindeki Hünkâr İskelesi Antlaşması imzalandı. Rus donanması İstanbul'a gelip Büyükdere'de demir attı.
Rusya'nın bu antlaşmayla kazandığı haklar ve bu antlaşmanın gizli maddeleri Büyük Britanya ve Fransa Hükûmetlerini çok kuşkulandırdı. "Büyük Güçler" devletleri, özellikle Britanya ve Fransa, doğrudan doğruya Osmanlı Devleti ile ona hâlâ hukuken tabi olan Mısır valisi arasında "dürüst arabulucu" rolü oynamaya başladılar. Kütahya'da yapılan müzakerelerden sonra 14 Mayıs 1833'te Kütahya Antlaşması imzalandı.[4]
1833 Kütahya Antlaşması'na göre Osmanlı Devleti Kavalalı Mehmet Ali Paşa’ya Mısır ve Kandiye (Girit) valiliklerinin yanı sıra Şam (Suriye) valiliği verilecekti. Oğlu Kavalalı İbrahim Paşa’ya ise Cidde (Hicaz) valiliği ve Adana muhassıllığı (vergi toplama hakkı) verilecekti. Mısır kuvvetleri Anadolu'dan çekilecek ama Kavalalıların vali olduğu bölgelerde bulundurulabileceklerdi.
Bu antlaşma her iki tarafı da memnun etmemişti. Osmanlı devleti yeniden bu valilikleri eline geçirmek istemekteydi. Suriye ve Filistin'de Mısır asıllı yönetimi bu yöreleri halkından istedikleri yüksek vergiler, zorunlu askerlik yükü ve zorunlu devlet angarya işleri dolayısıyla halkı içinde büyük hoşnutsuz yaratmışlardı. Bunlar ayaklanmalara dönüştü ve Kavalalıların özellikle Suriye'deki durumu kötüleşti. Bu durumdan istifade etmek isteyen Osmanlı Devleti ve II. Mahmut 1839'da yeni bir orduyu Suriye'ye üzerine gönderdi. Bu da ikinci kez 1839-1841 Osmanlı-Mısır Savaşı ortaya çıkarttı.
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.