Loading AI tools
Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Uygur diasporası, günümüz Çin Halk Cumhuriyeti Devleti'nin yönetimi altındaki toprakların (özellikle de Sincan Uygur Özerk Bölgesi) haricinde yaşayan etnik Uygurları kapsayan bir diasporadır. Uygurların dış göçü tarih boyunca birbirini izleyen dalgalar şeklinde gerçekleşmiştir. Bu dalgalar genel olarak ya Uygurların yaşam koşullarının kötüleştiği ya da Uygurların Çin'den çıkmasının kolaylaştığı durumlarda yer almıştır.[1]
1930'ların ortasında, İlk Doğu Türkistan Cumhuriyeti kuruluşundan kısa zaman sonra yıkıldıktan sonra, bazı Uygurlar yurtdışına göç etti; bunların çoğu Türkiye ve Suudi Arabistan'a gitmiştir.[1]
1949 yılında komünist Çin Halk Cumhuriyeti devleti kurulduktan sonra birçok Uygur kendi memleketini terk etti. İkinci Doğu Türkistan Cumhuriyeti yıkıldıktan sonra çok sayıda Han Çinlisi Sincan'a göç etti; bu da Sincan'daki Türk halklarının yürüttüğü ayrılıkçı hareketlerin ve antikomünist, Rus karşıtı ve Çin karşıtı isyanların başarılı olma ihtimalinin giderek azalmasına yol verdi.[2] 1949 yılının sonunda komünistlerin Çin'de başa gelmesinden sonra birkaç yüz daha Uygur Sincan'ı terk etti. Bu Uygurlar ilk olarak Hindistan'ın Cemmu ve Keşmir eyaletine yerleşti, sonra buradan Türkiye'ye göç etti ve Türkiye Hükûmeti'nin yardımıyla Uygur diaspora örgütlerini kurdular.[1] Komünist hükûmetin iktidara gelmesinden sonra bazı Uygur aileler Tayvan'a da taşınmıştır[3] (ör. Sincan Eyaleti Valisi Yulbars Han). Görgü tanıklarına göre, 1950'ler boyunca yeni Çin rejimi Müslüman ayrılıkçılara zulüm etmiştir.[4][5] 1962 yılında çok sayıda Uygur dahil olmak üzere 60.000 insan, Sincan'ın İli bölgesinden o dönemde Sovyetler Birliği'ne ait Kazakistan'a kaçtı. Bu insanlar, Büyük İleri Atılım'ın getirdiği zorluklardan kaçtılar.[1] 1966'da tüm Çin çapında yer alan Kültür Devrimi kampanyası kapsamında Çin'de tüm dinlere ait eski gelenekler yasaklandı; bu konuda Sincan bölgesine de istisna yapılmadı. Kur'an nüshaları ve İslamî içeriği olan kitaplar yakıldı, camiler imha edildi ve kapatıldı ve dinî liderler Kızıl Muhafızlar'ın zulümlerine uğradı. Bu tedbirler Müslümanları fena çilelere uğrattı. Bu dönem boyunca binlerce Müslüman Orta Asya, Ortadoğu ve Hint altkıtasındaki Müslüman ülkelere sürgün edildi.[4][5] Deng Şiaoping'in 1970'li yılların sonunda uyguladığı reform ve açılma politikalarının sayesinde, eşi görülmemiş sayıda Uygur Sincan'ı terk etme şansını elde etti. 1980'lerden beri binlerce Uygur, bazıları Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin yardımıyla Dünya'nın birçok farklı yerlerine yerleşmiştir.[1] Çok sayıda Uygur mülteci Suudi Arabistan'a yerleşti. 1989 yılı itibarıyla Tayvan, Cemmu ve Keşmir bölgesine bağlı Srinagar şehri, ABD ve Pakistan'a yerleşmiş Uygur mülteci grupları da vardır.[6]
1990'ların başında sömürgecilik karşıtı kesimler de yurtdışına göç etmeye başladı.[7] Bu zaman boyunca Uygurlar, gelişmiş Batı ülkelerine göç etmeye başladı.[1] En etkin seküler milliyetçi aktivistler ya Çin'de tutuklandı ya da diasporaya kaçtı.[8] Diasporanın esasen seküler milliyetçi bir karakteri vardı ve bu dönemde diasporadaki İslamcı milliyetçi akımlar marjinaldı. Bu dış göçü dalgasının çeşitli Uygur diaspora topluluklarında aktivist akımların ortaya çıkması veya yeni hayat kazanmasına sebep olduğu düşünülmektedir.[7]
2019 yılı itibarıyla bile Avrupa'daki Uygur diasporası birkaç bin mülteciden oluşmak üzere hâlen nispeten küçük bir grup teşkil etmektedir.[9] Birkaç bin diğer Uygur da 1960'lardan beri Türkiye'ye gelip yerleşmiştir.[9][10] Bazı Uygurlar ise öğrenci vizesiyle Fransa, Macaristan ve Nordik ülkelere gitmiş ve bu ülkelerde kalmış ve diğerleri de insan kaçakçıları kullanarak Avrupa'ya yolculuk etmiştir.[9]
Çin devletinin Uygur sorunu konusundaki müdahaleleri 21. yüzyılın ilk yılları boyunca 1990'lardan daha sessiz şekilde yer alsa da Uygur diasporası üyeleri yine kendi aralarındaki uyumsuzlukların üstesinden geçmeyi çabalayıp 2004'te Münih şehrinde Dünya Uygur Kurultayı'nı (DUK) kurdular.[11] Uygur diasporası, 21. yüzyılda Batı'daki kendi etkisini yaydırmaya çabalamaya başladı.[12] Rabia Kadir ve Dolkun Isa gibi yurtdışında yaşayan liderler, Batı'daki politik şartlara gitgide uyum sağladı ve yurtdışındaki vatandaşlar ve hükûmetlerden destek kazanmak üzere kendi yürüttükleri siyasi faaliyetleri Tibet diasporasının şiddetsiz lobicilik çalışmalarından örnek alarak şekillendirdiler. Bu strateji DUK'nın ön plana çıkmasını sağladı.[8] DUK İslamî olmaktan çok seküler bir örgüttür.[12] Sözde Çin Hükûmeti'ne yönelik yıkıcı faaliyetlerde bulunmak gerekçesiyle 1997'de hapsedilmiş,[1][8] serbest bırakıldıktan sonra da Washington, DC'ye kaçmış başarılı iş insanı Kadir, 2006'da DUK'nın başkanı oldu[11] ve uzun bir dönem boyunca DUK'yı temsil etti.[8] Rabia Kadir sorunu, tüm Dünya çapındaki Uygurları bir araya getiren bir sorun haline geldi.[1]
Uygurlar, etnik azınlıkların kendi kimliklerini ve kültürlerini küreselleşmenin ve kültür emperyalizminin etkilerinden koruma isteğinin net bir şekilde politikleştirilebildiğinin ve uluslararasılaştırılabildiğinin bir örneğini teşkil ederler. Bu durum özellikle Çin'deki iyi örgütlenmiş diaspora topluluklarına sahip olan etnik azınlıklar için geçerlidir. Uluslararası alanda Tibet kültürü bunların arasındaki en fazla tanınan örnek olsa da Uygurlar, 21. yüzyılda kendi uluslararası profillerini de ön plana getirmeye becermiş durumdalar.[12]
Çin Hükûmeti, bu sürgündeki Uygur temsilcileriyle ciddi müzakerelerde bulunmadı;[13] bunun aksine, bu temsilcilere kişisel ve karalayıcı şekilde saldırdı.[12][13] Çinli yetkililer, kısa zaman içerisinde Rabia Kadir'i Tibetli Dalai Lama ile karşılaştırdı ve Kadir'i Temmuz 2009 Urumçi başkaldırılarını körüklemekle suçladılar. DUK Başkanı Kadir'i terörist olmakla suçladılar, fakat bu suçlama Batılı yorumcuların çoğu tarafından reddedildi.[12]
Yurtdışında yaşayan Uygurlar kendi toplumsal, kültürel ve tarihî miraslarını korumakta etkin çabalar sürdürmektedirler. Birçok Uygur işletme sahibi olmanın yanı sıra bilim, teknoloji, tıp, ekonomi ve hukuk gibi birçok farklı dalda nitelikler kazanmıştır.[1]
Diaspora Uygurlarının bulundukları toplumlardaki kuvvet ve görünürlükleri, bu Uygurların kurdukları örgüt ve derneklerde görülebilir. Bu örgütlerin vasıtasıyla memleketlerindeki ve Dünya çapındaki Uygurlarla ailevi ve sosyoekonomik ağları muhafaza edebilmektedirler.[1]
Komünistler Çin İç Savaşı'nı kazandıktan sonra 1949 yılında Çin Halk Cumhuriyeti devletini kurdular ve bundan önce Çin'i yöneten Milliyetçi Çin Cumhuriyeti Hükûmeti ve Milliyetçi kesiminin birçok destekçisi Tayvan adasına geri çekilmeye zorunda kaldılar. Komünistlerin Çin anakarasında iktidara gelmesinden sonra bazı Uygur ailelerinin Tayvan'a göç ettikleri bilinmektedir.[3] Yulbars Han ile Abdullah Timen gibi Milliyetçi Çin Cumhuriyeti Hükûmeti için çalışmış ya da bu hükûmete taraftar olmuş şahıslar, Tayvan'a yerleşmiş bu Uygurların arasındadır.
2010 yılı itibarıyla Tayvan'da 200 civarında Uygurun bulunduğu tahmin edilmiştir,[1] ancak günümüz Tayvan'daki Uygurlara dair ne kesin ne de resmî nüfus rakamları mevcuttur. Buna rağmen, Tayvan hâlen Çin Komünist Partisi karşıtı ve eleştirmeni Uygurlar için güvenli bir bölge teşkil etmektedir. 1989 yılında Pekin'de demokrasi ve insan hakları adına sürdürülmüş Tiananmen Meydanı protestolarının liderlerinden biri olan Örkeş Dölet ("Wu'erkaixi"), Çin'den kaçtıktan sonra Tayvan'a yerleşti. Tayvan'da iki kere Yasama Yuanı milletvekilliği için seçilme teşebbüslerinde bulunmanın[14][15] yanı sıra demokrasi ve insan hakları aktivizminde etkin bir rol oynamaya devam etmektedir. Bunun dışında Tayvanlı pop yıldızı Angela Zhang kısmen Uygur kökenlidir.[16]
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.