Türk hamamı, Selçuklu Türkleri'nin 12. yüzyılda Anadolu'yu fethinden sonra ortaya çıkan hamam mimarisi ve hamamlar etrafında şekillenen gelenekleri ifade eder.
Anadolu'nun fethinden sonra Türkler, yerleştikleri şehirlerde gerek dinsel gerekse geleneksel nedenlerden dolayı çok sayıda hamam inşa etmiş ve kendilerine özgü bir hamam mimarisi geliştirmiştir. Hamamlar, temizlik işlevinin yanı sıra toplum yaşamında birçok sosyal işlev üstlemiştir.
Arkaplan
Selçuklu Türklerinin Anadolu’nun fethetmeden önce yaşadıkları bölgelerdeki yıkanma kütürleri ve yıkanma mekanlarına dair kaynaklar sınırlıdır. Ancak göçebe bir yaşam süren Türklerin "çerge" olarak adlandırılan çadır hamamları kullandığı ve Anadolu Selçuklu Devleti hükümdarı I. Alaeddin Keykubad Hamam-ı Seferî denilen bir çadır hamamı ile sefere çıktığı bilinmektedir.[1]
VII. yüzyılda Suriye'nin fethinden sonra Emeviler antik dönem hamamlarından esinlenerek Bizans hamamlarının bir benzeri olan ancak havuzların kaldırılıp kurna ile yıkanma usulünün konduğu hamam yapıları inşa etmişlerdi. Bu hamamlar, ilk müslüman hamamları idi.[2] Türkler de Anadolu'ya yerleşmeden önce yerleştikleri farklı coğrafyalarda kimi hamam yapıları inşa etmiştir ancak bu hamamlara dair fazla bilgi yoktur.[3] Büyük Selçuklu devri hamamlarından birisi, Kirman’ın güneyindeki Nigar kentinde bulunan hamamdır. Bu hamam, özellikle sıcaklık bölümünün düzeni bakımından Anadolu’daki Türk hamamları ile ortak nitelikler taşır; bu nedenle Orta Asya'daki ve Anadolu'daki Türk hamamları arasında bir bağlantı bulunduğu düşünülür.[1]
Türkler'in 12. yüzyılda fethettiği Anadolu'da çok eski tarihlerden beri kaplıcalardan bir sağlık tesisi olarak yararlanılmaktaydı. Daha eski devirlerde üstü açık havuzlar halinde olan bu mekânların bir çoğu Roma döneminde mimari yapılar içine alınmıştı. Her türlü hava şartında havuzda yıkanabilmek için yapılmış kaplıca yapıları, ısıtılmış su ile çalışan hamam yapılarına ilham olmuş; ancak suyun temini, ısıtılması, dağıtılması ile ilgili tesislerin varlığı nedeniyle hamam mimarisi kaplıca mimarisinden farklı bir şekilde geliştmişti.[2]
Tarihçe
Selçuklu Türkleri'nin Bizans ordusunu yendiği Malazgirt Savaşı'nın ardından Anadolu’ya kitleler halinde yerleşmeye başlayan Türkler, antik dönemden kalma tabii su ile çalışan kaplıca hamamlarını İslam dininin temizlik şartlarına uygun biçimde yıkanmayı sağlamak üzere uyarlayıp onararak kullanmıştır (örneğin Bursa Eski Kaplıca). Suni sıcak su ile çalışan hamamlar ise antik kalıntılar üzerine fakat değişik hacimler oluşturacak şekilde inşa etmişlerdir (örneğin Kayseri'deki Küllük Hamamı).[2]
İslamiyet'in getirdiği temizlik anlayışı sonucu Türkler, antik dönem hamamlarından farklı olarak duvarların içindeki künklerle taşınan suyu dökünerek yıkandılar ve gerek Orta Asya'dan gelen geleneklerini, gerek İslamiyet, gerekse Anadolu’daki yerel kültürlerle kaynaştıran bir hamam mimarisi yarattılar. Anadolu topraklarında Türklerin inşa ettiği en eski hamam yapısının Ani’de kalıntıları bulunan eserler olduğu düşünülür.[4] Ani’deki hamamın sıcaklık bölümü şeması, Türk hamamlarında ana plan olarak kullanılageldi.[3]
Hamam, 12. yüzyıldan itibaren Türklerin camilerden sonra en çok inşa ettikleri yapı türü oldu ve merkezî kubbeli bir mekân etrafında düzenlenmiş kendine özgü mimari tarzı olan yeni bir hamam şeması doğdu.[1] Hamamlar, temizlik işlevinin yanı sıra, Türk toplumunun yaşantısının pek çok alanında önemli bir yer tuttu. Osmanlı döneminde İstanbul'da Mimar Sinan'ın inşa ettiği 45 civarında hamamla hem hamam mimarisi gelişti, hem hamamların şehir hayatındaki rolleri arttı.[5] Hamamlar, Anadolu’yu ziyarete eden yabancı gezginlere, yazar ve ressamlara önemli bir esin kaynağı oldu.
Değişen hayat şartları sebebiyle hamam kültürü zamanla toplum hayatında kaybolmaya yüz tutmuştur.[3] Ancak Türk hamamları, turistik termal tesisler, sağlık ve güzellik merkezleri ve diğer konaklama işletmeleri bünyesinde açılan Türk hamamı üniteleri ile bir turistik unsur olarak sürdürülmektedir.[6]
Genel özellikler
Türk hamamları, dış görünüşleri sade ve mütevazi olmasına karşın içte ışık oyunları, yüksekliğin sağladığı ferahlık nedeniyle etkileyici yapılardır. Roma hamamlarına kıyasla daha küçük ölçekte inşa edilmişlerdir. Taş ve tuğla malzemeden yapılırlar; çatılar kurşun ve kiremit kaplamadır. soyunmalık bölümü bazı küçük mahalle hamamlarında ahşaptır.
Bir köşk, saray, tekke veya hanın içinde (örneğin Alanya İçkale Hamamı) veya bağımsız olarak (örneğin İznik İsmail Bey Hamamı) inşa edilen özel hamamlar, küçük boyutlardadır, az sayıda kimse yararlanır. Bu tür hamamların sıcaklık bölümünde bir veya iki halvet hücresi bulunur. Çarşı hamamları (genel hamamlar) ise geniş bir kitleye hizmet verir; genellikle bir külliyenin parçasıdır. Çifte hamam olarak inşa edilmiş yapılarda (örneğin Kayseri Kölük Hamamı) erkeklere ve kadınlara kendilerine özel bölümlerde aynı anda hizmet verilir, tek hamamlarda (örneğin İstanbul Beyazıt Hamamı) ise günün belirli saatlerinde kadınlara, diğer saatlerde erkeklere hizmet verilir.
Çarşı hamamları genellikle cami, medrese gibi vakıf mallarına gelir getirmek üzere inşa edilmiştir; ancak aynı zamanda fakirlerin parasız yıkandıkları hizmet yapılarıdır.
Türk hamamının birimleri
Türk hamamları, soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık gibi adlarla adlandırılan çeşitli birimlerden oluşur. Hamama girilen ilk bölüm, soyunmalık ile sokak arasına bulunan taşlıktır (giriş holü).
Hamam girişi doğrudan doğruya soyunmalık (soğukluk, camekân) bölümüne açılır. Burası, hamamın en geniş bölümüdür. Hamam müşterileri, bu bölümde soyunup yıkanmaya hazırlanırlar. İki ya da üç kenarında dinlenmeye uygun sekiler bulunur. Hamama girenler bu sekilere uzanarak dinlenip sohbet eder; meşrubat, çay, kahve içerler. Mekânın ortasında fıskiyeli bir mermer havuz bulunur. 15-16. yüzyıllardan itibaren duvarlarda müşterilerini eşyalarını bırakmak için kullandıkları nişler görülmeye başlamıştır. Soyunmalık bölümü daha önceki devirlerde tonoz (örneğin Kayseri Sultan Hamamı) ve ahşap örtülü iken (örneğin Konya Sahip Ata Hamamı ) 14. ve 15. yüzyıllardan itibaren kubbe ile örtülmeye başlamıştır.[1]
Eski Türk hamamlarında soyunmalık ile ılıklık arasında hela ve tıraşlık gibi mekanların bulunduğu, aralık denilen bir geçit yer alır. Bu bölüm, 16. yüzyılda ortadan kalkmış, doğrudan ılıklık bölümüne geçilmeye başlamıştır.[1] Aralık bölümü olmayan hamamlarda buhar çıkmasını sağlayıp soyunmalığın nemlenmesini önlemek üzere aradaki kapının soyunmalığa bakan cephesinin üstüne yaşmaklı (davlumbazlı) bir baca yerleştirilmiştir.
Ilıklık, hamam müşterilerinin vücutlarını sıcağa alıştırdıkları bir dinlenme bölümüdür. Duvar boyunca mermer sekiler yer alır. Duvarlar ve zemin mermer kaplıdır.
Sıcaklık, yıkanma işleminin gerçekleştiği yerdir ve hamamın en sıcak bölümüdür. Genel yıkanma yeri olan eyvan ve küçük boyutlu özel yıkanma yerleri olan halvetlerden olulur. Halvetler, üzeri kubbe ile örtülü, kare planlı, küçük boyutlu mekanlardır. Eyvanlar ise üzeri tonozla örtülü dikdörtgen planlı mekânlardır. Halvet ve eyvanların sayı ve dizilişlerine göre hamamamın tipi belirlenir.
Eyvan ve halvetlerin duvarlarında sıcak ve soğuk su muslukları, muslukların altında suyu biriktirildiği taş veya mermer kurnalar bulunur. Sıcaklığın tüm döşemeleri mermerdir; duvarları belli bir yüksekliğe kadar mermer kaplıdır. Orta kesimde yerden 45–50 cm yükseklikte mermer kaplı göbek taşı bulunur. Göbektaşı keselenme, terleme, dinlenme için kullanılır. Göbektaşının üzerinde yer alan kubbedeki fil gözü olarak adlandırılan ışık gözlerinden içeri ışık süzülür. Fil gözleri daire, yıldız, çokgen gibi şekiller ve gruplandırılmış motiflerle mimariyi zenginleştiren bir öğedir. Dışarıdan bakıldığında fener, tepe açıklığı ve filgözü, hamamları diğer kubbeli yapılardan ayırır.[5]
Sıcaklığın devamında su deposu ve onun gerisinde konunlandırılmış, külhan olarak adlandırılan yakıt deposu ve tesisat mahali bulunur. Külhana sokaktan ayrı bir giriş bulunur. Su deposundaki su, ocakta yanan odun ve benzeri maddelerle ısıtılır. Sıcaklık ve bazen ılıklık bölümünde taş ve mermer bloklarla yükseltilmiş döşemenin altında bulunan boşluk, cehennemlik olarak adlandırılır. Ocaktaki ateşin ısı ve dumanı cehennemliğe gider. Duman, duvardaki tüteklik (tüfeklik) denen duman bacalarından geçerek dışarı atılır, bu esnada hamam duvarları ısınır.[5]
Bazı hamamlarda keçelik denilen dikdörtgen bir bölüm bulunur. Sıcaklık ile ilişkili bu bölümde keçe, sıcak su ile pişirilerek dövülür. Tire Tahtakale Hamamı, Konya Sahip Ata Hamamı bu tür hamamların örneğidir.
Kaynakça
Wikiwand in your browser!
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.