Özbağışıklık
bağışıklık sisteminde aşırı duyarlıkla oluşan tepkiler / From Wikipedia, the free encyclopedia
Özbağışıklık, otoimmünite, otoimmunite, bağışıklık sisteminde aşırıduyarlıkla oluşan tepkilere genel olarak verilen genel addır. Olağan koşullarda organizma kendi hücrelerinin antijenik yapılarına karşı tepki göstermez; buna “immun tolerans” ya da “doğal hoşgörü” tanımı yapılır. Bu toleransın aksadığı olağanüstü koşullarda otoimmun hastalıklar belirir; bağışıklık sisteminin tüm savunma sistemleri kendi antijenlerine karşı savaşım konumuna geçer. Otoimmun hastalıklardaki doku zararları II, III ve IV tiplerde aşırıduyarlık reaksiyonlarının sonucu olarak belirir.[1][2][3]
Özbağışıklık |
---|
Bağışıklık sisteminin kendi öz antijenlerine karşı tepki göstermesinin temel nedeni, kendi öz antijenleri ile yabancı antijenlerin ayırdına varabilme yeteneğini yitirmesidir. Bağışıklık sisteminin düzenli çalışabilmesinde etkin olan faktörlerden biri de immunoglobulinlerin antijen bağlayan komponentlerine karşı oluşan antikorlardır; bunlara anti-idiotip antikorlar (anti-idiotype antibodies) adı verilir. Gerektiği kadar üretildiğinde immun sistem regülasyonuna önemli katkıları olan anti-idiotip antikorların aşırı düzeylerde üretimi ya da hücrelerin “kendinden olanı” tanıma yetisinin bozulması ve immun toleransın yitirilmesiyle otoimmun hastalıkların belirmesine neden olur.[1][2][3]
Sayıları 50’ye yaklaşan otoimmun hastalıklarda saptanan otoantikorlar hücresel ya da sıvısal reaksiyonları tetikleyerek doku zararlarına neden olurlar. Bu tür hastalıklarda meydana gelen zararlar organa-özgü nitelik gösterebilir; örnekler: Hashimoto tiroiditi, tip 1 Diabetes mellitus.
Otoimmunite olgusunun belirmesinde çeşitli görüşler vardır:
- (a) Kendi antijenlerini algılama: Organizmaya yönelik travmalardan zarar gören (parçalanan) hücrelerden açığa çıkan antijenlere karşı antikor oluşur. Ancak, çok düşük düzeyde ve yalnızca zarar gören dokulara karşı gelişen otoantikorların sistemik etkisinin olmadığı kabul edilir.
- (b) T-lenfositlerin işlevsel yanılgıları: Otoimmun hastalıkların büyük bölümünde T-lenfositlerinin önemli etkisi vardır; yabancı gibi gördükleri antijenlere karşı B-lenfositlerinin antikor üretmesini tetiklerler. Supressör T-lenfositlerindeki ve TH-lenfositlerdeki defektler otoimmun hastalıkların çoğunda (özellikle SLE, primer biliyer siroz, tiroidit, multipl skleroz, myasthenia gravis, romatoid artrit, skleroderma) izlenebilen bulgulardır; ancak, supressör T-lenfositlerinde defekt bulunan her bireyde otoimmun hastalık görülmez.
- (c) Moleküler yapı benzerliği: TH-lenfositlerinin kendi antijenlerine karşı antikor üretimini tetikleme çabası yoktur. Kendisine karşı antikor üretilen bir yabancı antijen söz konusudur. Ancak, yabancı antijeninin moleküler yapısı organizmanın kendi dokularından biriyle benzerlikler taşır. Yabancı antijene karşı oluşan antikorlar kendi dokularına otoantikor gibi davranır (çapraz reaksiyon). Örneğin, Romatizmal Kalp Hastalığında, streptokok antijenlerine karşı oluşan antikorlar vardır. Streptokok antijenleri ile kalp kası (myokard) hücrelerinin antijenleri moleküler yapıları açısından birbirlerine çok benzerler. Böylece, streptokok antijenlerine karşı oluşan antikorlar kalp kası hücrelerinin antijenlerine karşı da tepki gösterirler.
- (d) Poliklonal B-lenfosit aktivasyonu: Canlı etkenlerin neden olduğu infeksiyonların yol açtığı poliklonal B-lenfosit proliferasyonu ve bunların ürünleri olan antikorlar otoimmun hastalıkları tetikleyebilir. Örneğin, bir infeksiyon hastalığı sırasında beliren “romatoid faktör” Romatoid Artrit sürecini başlatırken, benzer bir nedenle beliren anti-DNA antikorları SLE tablosunu başlatır.