Adolf Hitler'in ölümü
Adolf Hitler'in ölümüne genel bakış / From Wikipedia, the free encyclopedia
Adolf Hitler, 1921'den 1945'e kadar Nazi Partisinin lideri, 1933'ten 1945'e kadar Almanya Şansölyesi ve 1934'ten 1945'e kadar Nazi Almanyası'nın Führer'i ('Lider') olan Avusturyalı-Alman bir politikacıydı. Adolf Hitler, 30 Nisan 1945'te Berlin'deki yer altı sığınağı Führerbunker'de kendini vurarak intihar etti. (Hitler'in çene kemiğinde hiçbir barut kalıntısı tespit edilmedi, bu da Hitler'in bir kurşun yarasıyla ölmediğini göstermektedir.[1]) Kendisiyle birlikte eşi Eva Braun da siyanür alarak kendini öldürdü. Hitler'in daha önceden vermiş olduğu talimatlar doğrultusunda cesetleri, aynı gün öğleden sonra sığınağın acil çıkışının merdivenlerinden dışarı çıkarıldı ve Reichskanzlei'nin bahçesinde üzerine benzin dökülerek ateşe verildi.[2] Sovyet arşivlerindeki kayıtlar, yanmış kalıntıların 1946 yılına kadar toparlandığını ve birbirini takip eden yerlere defnedildiğini göstermektedir.[lower-alpha 1] 1970 yılında yeniden mezardan çıkarılıp yakıldı ve külleri dağıtıldı.[lower-alpha 2]
Adolf Hitler'in ölümü | |
---|---|
Tarih | 30 Nisan 1945 |
Konum | Berlin, Nazi Almanyası |
Hitler'in ölüm nedeni konusunda açıklamalar farklıdır; bir versiyon, onun sadece zehirle öldüğünü belirtir[lower-alpha 3] ve başka bir görüş, siyanür kapsülünü ısırırken kendi kafasına bir kurşun sıkarak öldüğünü iddia etmektedir.[lower-alpha 4] Günümüz tarihçiler bu açıklamaları ya Sovyet propagandası[lower-alpha 5][lower-alpha 6] ya da farklı sonuçları uzlaştırmak için bir uzlaşma girişimi olarak reddettiler.[lower-alpha 4][lower-alpha 7] Bir görgü tanığı, Hitler'in cesedinin ağızdan vurulduğuna dair işaretler gösterdiğini söyledi; ancak bunun olası olmadığı kanıtlandı.[lower-alpha 8][lower-alpha 9] Hitler'in cesedinde bulunan diş kalıntıları, 1945'teki diş kayıtlarıyla eşleştirilmiştir.[3][lower-alpha 10]
Siyasi nedenlerle Sovyetler Birliği, Hitler'in kaderinin çeşitli versiyonlarını sunmuştur.[4][5] Savaşı takip eden yıllarda Hitler'in ölmediğini, kaçtığını ve eski Batı Müttefikleri tarafından korunduğunu savundular.[4]