Lupus
From Wikipedia, the free encyclopedia
Lupus, teknik adıyla Sistemik Lupus Eritematozus (SLE) (Systemic Lupus Erythematosus) veya Yaygın Lupus Kızarıklığı, Otoimmun, Kelebek Hastalığı kökenli multisistem hastalıklarının en sık görülen tipik örneğidir. Lupus sözcüğü, Latincede “kurt” anlamında olup ciltte çıkan yaraların yıkıcı özelliğini ifade eder. 1872 yılında Kaposi, hastalığın sadece cildi değil vücudun değişik organlarını etkileyen bir hastalık olduğunu fark etmiştir. Otoimmun antikorların büyük bölümü ANA (antinükleer antikor) niteliğindedir. Sessizce gelişebilir ya da akut olarak başlar. Ateşli ataklar biçiminde alevlenmeler gösterir. Organizmanın tümünü etkileyebilir, ancak deri, eklemler, böbrekler ve seröz zarlar zarar gören başlıca dokulardır.[1][2][3][4][5][6]
Sistemik Lupus Eritamozus | |
---|---|
Diğer adlar | Lupus, Kelebek hastalığı |
Genç bir kadında tipik kelebek-yarası görünümü. | |
Uzmanlık | İMmünoloji, Romatoloji, Dermatoloji |
İlaç | İmmünsüpresif ilaçlar |
SLE tip III aşırı duyarlılık reaksiyonları için çok iyi bir örnektir; oluşan immun kompleksler dokulara birikir. Damarlar, eklemler ve böbrekler en çok etkilenen dokulardır. Tip II (sitotoksik tip) aşırı duyarlılık reaksiyonu niteliğindeki tepkilerde eritrositlere, trombositlere ve lökositlere karşı oluşan sitotoksik antikorların varlığında rastlanır.[1][2][3][6]
Virüsler (EBV), genetik yatkınlık (class II DR ve DQ türü MHC antijenlerinin varlığı) ve bazı ilaçlar (prokainamid) gibi çeşitli tetikleyici faktörlerin yanı sıra yoksulluk ve etnik nitelikler gibi ikincil faktörler de önemlidir. SLE’yi tetikleyen faktör ne olursa olsun, süreç başlayınca immun tolerans yitirilir ve doku antijenlerine karşı tepkiler oluşmaya başlar. Otoreaktif CD4+ lenfositlerinin uyarmasıyla birlikte poliklonal B-lenfositleri otoantikor üretimine başlar. Otoantikorlar ve doku antijenlerinin oluşturduğu immun kompleksler dokulara birikir. SLE, sessiz dönemleri izleyen alevlenmeler gösterir. Hipertansiyon, santral sinir sistemi etkilenmesi ve böbrek patolojisi olmayan hastalar immunosupressif tedaviye çok iyi yanıt verirler.[1][2][3][6]