Loading AI tools
Yahudi kral Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Süleyman,[not 1] Tanah ve Eski Ahit'e göre eski İsrail hükümdarı ve Kral Davut'un oğlu ve halefidir. Birleştirilmiş İsrail ve Yahuda'nın sondan bir önceki hükümdarı olarak tanımlanır. Süleyman'ın hükümdarlığının varsayılan tarihleri MÖ 970-931 arasındadır. Ölümünden sonra oğlu ve halefi Rehav'am kuzey kabilelerine karşı sert bir politika benimseyecek ve sonunda İsrailoğullarının kuzeydeki İsrail Krallığı ile güneydeki Yehuda Krallığı arasında bölünmesine yol açacaktır. Bölünmenin ardından onun soyundan gelenler Yahuda'yı tek başlarına yönetti.[1]
Süleyman | |
---|---|
İsrail kralı | |
Hüküm süresi | MÖ 970–931 |
Önce gelen | Davud |
Sonra gelen | Rehav'am |
Doğum | y. MÖ 990 |
Ölüm | y. MÖ 930 |
Eş(ler)i | 700 asil eş ve 300 cariye |
Babası | Davud |
Kitâb-ı Mukaddes Süleyman'ın Kudüs'te Birinci Tapınağı inşa ettiğini ve tapınağı Yahova'ya ya da Yahudilikteki adıyla Tanrı'ya adadığını söyler.[2] Süleyman zengin, bilge, güçlü ve 48 Yahudi peygamberden biri olarak tasvir edilir. Kendisi aynı zamanda daha sonraki birçok referans ve efsaneye konu olmuştur. Bunların en dikkat çekeni, birinci yüzyıla ait apokrif Kutsal Kitap metinleri arasında yer alan Süleyman'ın Ahdi'dir.
Süleyman'ın tarihsel varlığı hararetle tartışılan bir konudur. Mevcut genel kanı, Süleyman'ın tarihsel bir figür olduğunu kabul etse de, MÖ onuncu yüzyılda İsrail ve Yahuda üzerindeki krallığının kesin olmadığı ve kutsal kitaplarda anlatılan imparatorluğunun ihtişamının büyük olasılıkla abartılı olduğu görüşündedir.[3][4]
Yeni Ahit'te, bilgeliği İsa tarafından aşılmış bir öğretmen ve ihtişamlı bir kral olarak tasvir edilir ancak sadeliği "kır zambakları"na kıyasla sönüktür.[5] Kur'an'da ise büyük bir İslam peygamberi olarak kabul edilir. Kutsal kitaplar dışındaki çevrelerde ise Süleyman, adına yazılmış muskalar ve mühürlerle Helenistik dönemden beri büyücü ve şeytan çıkaran biri olarak da bilinir.[6]
Eski Ahit'te Süleyman'ın öyküsü 1. Krallar kitabının ilk 11 bölümünde ve 2. Tarihler kitabının ilk 9 bölümünde anlatılır.
1. “Kral Süleyman firavunun kızının yanı sıra Moavlı, Ammonlu, Edomlu, Saydalı ve Hititli birçok yabancı kadın sevdi.
2. Bu kadınlar RAB'bin İsrail halkına, "Ne siz onların arasına girin, ne de onlar sizin aranıza girsinler; çünkü onlar kesinlikle sizi kendi ilahlarının ardınca yürümek üzere saptıracaklardır." dediği uluslardandı. Buna karşın, Süleyman onlara sevgiyle bağlandı.
3. Süleyman'ın kral kızlarından yedi yüz karısı ve üç yüz cariyesi vardı. Karıları, onu yolundan saptırdılar.
4. Süleyman yaşlandıkça karıları onu başka ilahların ardınca yürümek üzere saptırdılar. Böylece Süleyman bütün yüreğini Tanrısı RAB'be adayan babası Davut gibi yaşamadı.
5. Saydalılar'ın tanrıçası Aştoret'e ve Ammonlular'ın ilahı Molek'e taptı.
6. Böylece RAB'bin gözünde kötü olanı yaptı, RAB'bin yolunda yürüyen babası Davut gibi tam anlamıyla RAB'bi izlemedi.
7. Kudüs'ün doğusundaki tepede Moavlılar'ın ilahı Kemoş'a ve Ammonlular'ın ilahı Molek'e tapmak için bir yer yaptırdı.
8. İlahlarına buhur yakıp kurban kesen bütün yabancı karıları için de aynı şeyleri yaptı.”[7]
Dini kaynaklara göre Süleyman, Kudüs yakınlarındaki Gazze şehrinde doğdu. Davud'un on dokuz kadar oğlu vardı ama Tanrı, Davud'un oğulları arasından Süleyman'ı kendisine varis kıldı. Ayrıca kutsal kitaplara göre dünyaya gelmiş en zengin insan ve peygamberdir. Eski Ahit'te Süleyman döneminde altın ve gümüşün çok bulunmalarından sebep, bir taş parçası kadar değersizleştiği söylenerek Süleyman ve serveti tasvir edilmektedir. Süleyman'ın bilgeliğinden faydalanmak isteyen, diğer ülke kral ve kraliçelerinin, Kral Süleyman'a ödül mahiyetinde altın ve değerli eşyalar getirmesi ise serveti artırıcı etmenlerdendir.
İslam kaynaklarına göre Süleyman'ın kuş dilini bildiği, rüzgara, hayvanlara ve cinlere hakim olduğu ifade edilir. Kur'an'da Neml[8] ve Sebe[9] surelerinde kıssası anlatılır. Anlatıma göre Saba Melikesi Belkıs'ın Süleyman'ı ziyaret edip Müslüman olduğu, Hüdhüd[10] adlı bir kuş ile haberleştiklerinden bahsedilmiştir. Yine çok ciddi bir hastalık geçirerek tahtı üzerinde ceset gibi kalarak sınandığı; güzel atların sunulduğu, kendisi için erimiş bakır madeninin sel gibi akıtıldığı, Cinler'in Süleyman'ın emriyle heykeller, havuzlar ve Süleyman Tapınağı'nı yaptığı, Belkıs'ın tahtını Süleyman'ın ehli kitap alimi olan baş veziri Asaf, ilim yoluyla göz açıp kapayıncaya kadar getirmiştir. Birçok şairin şiirlerinde kullandığı "Asaf'ın miktarını bilmez Süleyman olmayan" sözüde buradan gelir.[11] Kur'an'a göre Süleyman peygamber, asasına dayanır halde ölmüş, uzun süre öldüğü anlaşılamamış, ancak kurtların kemirmesi ile bastonunun düşmesi sonucu öldüğü anlaşıldıktan sonra defnedilmiştir. Bu ayetle cinlerin gaybı bilemeyecekleri anlatılmak istenir.
Rivayetlere göre Süleyman'ın yeşil yakuttan yüzüğü cennetten getirilmedir. Süleyman'ın mührü, edebiyatta kullanılan bir alegoridir. Mühründe İsmi azam yazılıdır. Pers ve İran folklöründeki pek çok kuş figürünün kullanıldığı masalda, sırrı bilge ve kuş dilinden anlayan Süleyman çözer.
İsrail toplumunun orta dönemindeki çoğu Kutsal Kitap şahsiyeti gibi, Süleyman'ın tarihselliği de hararetle tartışılmaktadır. Mevcut genel kanıya göre, M.Ö. onuncu yüzyılda Yahudiye tepelerinde Süleyman adında bir adam gerçekten hüküm sürmüş olsa da olmasa da, Kutsal Kitap'ın onun imparatorluğunun ihtişamına ilişkin anlatımı neredeyse kesinlikle abartılıdır.[12][13]
Eski Ahit arkeolojisinde hem minimalist hem de maksimalist görüşü benimseyen uzmanlar, Süleyman'ın tarihsel bir figür olarak var olduğu konusunda genelde hemfikir. Ancak Davut soyundan gelen bu kralın doğru bir tarihsel portresini çıkarmak zorlu bir görev olmaya devam ediyor. Bazı arkeologlar, Süleyman'ın yalnızca Yahuda'yı yönettiğini, kuzeydeki krallığın ise ayrı bir oluşum olarak ortaya çıktığını ileri sürüyor. Bu görüş, MÖ 10. yüzyılda birleşik bir krallığın var olduğunu savunan diğer arkeolog ve bilim insanları tarafından eleştiriliyor. Yine de, bu uzmanlar kutsal metinlerdeki anlatının abartılı olduğunu kabul ediyor.[14][15][16][17][18]
Kral Süleyman'ın kutsal kitaplar dışındaki tarihi kayıtlara bakıldığında, hükümdarlığına dair çok az bilgi bulunması, bazı tarihçilerin bu dönemi bir "Karanlık Çağ" olarak nitelendirmesine neden olmuştur (Muhly 1998). Birinci yüzyıl Yahudi tarihçisi Josephus, Surlu Menander'in kayıtlarına dayanarak, Sur Kralı I. Hiram'ın Süleyman'a Tapınak inşası için malzeme sağladığı tarihi net bir şekilde belirtse de, Süleyman'ın hükümdarlığına kesin olarak bağlanabilecek hiçbir arkeolojik kanıt bulunamamıştır.[19] Yigael Yadin'in Hazor, Megiddo, Beit Shean ve Gezer'de yürüttüğü kazılarda ortaya çıkarılan yapıları, kendisi ve diğer bazı araştırmacılar Süleyman dönemine atfetmişlerdir. Ancak İsrail Finkelstein ve Neil Silberman gibi diğer uzmanlar, bu yapıların bir asır sonrasına, yani Omriler dönemine ait olması gerektiğini savunmaktadır.[20]
The Bible Unearthed kitabının yazarları Finkelstein ve Silberman, Davut ve Süleyman zamanında Kudüs'ün yalnızca birkaç yüz kişilik nüfusa sahip küçük bir şehir olduğunu, bu nedenle Fırat'tan Eilat'a uzanan geniş bir imparatorluğun başkenti olamayacağını öne sürerler. Arkeolojik kanıtların, İsrail krallığının Süleyman döneminde küçük bir şehir devleti olmaktan öteye geçemediğini ve yıllık 666 talent altın vergisinin gerçekçi olmadığını gösterdiğini belirtirler. Finkelstein ve Silberman, Davut ve Süleyman'ın MÖ 10. yüzyılda Yahuda'da yaşamış gerçek kişiler olduğunu kabul etmekle birlikte, İsrail ve Yahuda Krallığına dair en eski bağımsız referansların sırasıyla MÖ 890 ve 750 yıllarına kadar uzandığını ileri sürerler. Kutsal kitap yazarlarının dini önyargılarla hareket ederek Omrilerin (çok tanrılı oldukları için) başarılarını küçümsediklerini ve bunları Yahudiliğin ve tek tanrıcılığın sözde altın çağına atfettiklerini savunurlar. Thomas L. Thompson gibi bazı minimalistler daha da ileri giderek, Kudüs'ün ancak 7. yüzyılın ortalarında bir devlet başkentine hizmet edebilecek bir şehir haline geldiğini iddia ederler. Benzer şekilde, Finkelstein ve diğerleri, Süleyman'ın tapınağının iddia edilen boyutlarının gerçekçiliğini sorgulamaktadır.[20][21]
Tarihçi André Lemaire, Kral Süleyman'ın hayatındaki temel olayların Kutsal Kitap'ta anlatıldığı gibi tarihsel bir temele sahip olabileceğini öne sürer. Ancak, Saba Melikesi'nin Kral Süleyman'ı ziyaretine dair Kutsal Kitap'taki anlatıyı doğrulayacak herhangi bir arkeolojik kanıt bulamamıştır. Özellikle, Saba ile Orta Doğu arasındaki en eski ticaret yollarının MÖ 750 civarına, yani Kral Süleyman'ın tahmini saltanatından yaklaşık 250 yıl sonrasına dayandığını belirtmektedir.[22]
Bununla bağlantılı olarak, 2001 yılında arkeologlar, MÖ 1000 civarına tarihlenen eski Fenike kil şişelerinde tarçın kalıntıları keşfettiler. Bu durum, Güney Asya ile ticaret bağlantılarının daha önce düşünüldüğünden daha erken var olmuş olabileceğini gösteriyor.[23]
Tarihçi Kenneth Kitchen ise Kral Süleyman'ın krallığının küçük bir şehir devleti olmaktan ziyade oldukça müreffeh ve güçlü bir "mini imparatorluk" olduğunu savunuyor. Kutsal Kitap'ta bahsedilen 666 altın talentinin mütevazı bir miktarı temsil ettiğini ve krallığın 30 yıllık bir süre içinde 500 tona kadar altın biriktirebileceğini öne sürüyor. Bu miktar, Büyük İskender'in Susa'dan ele geçirdiği 1.180 ton altın gibi diğer antik imparatorlukların ganimetlerine kıyasla nispeten azdır.[24]
Kitchen ve diğer tarihçiler ayrıca, Kral Süleyman tarafından inşa edilen tapınağın o dönemde bölge için tipik bir boyut ve tasarıma sahip olduğunu ileri sürüyor. Hatta, arkeolog Dever, son keşiflerin Süleyman'ın tapınağının Kutsal Kitap'taki tanımına uyan Bronz ve Demir Çağı'ndan benzer tapınakları ortaya çıkardığını belirtiyor.[25]
Bazı bilim insanları, Kral Süleyman'ın tamamen hayali olduğunu savunan minimalist görüş ve kutsal metinlerdeki anlatımların tamamının doğru olduğunu savunan maksimalist görüşün her ikisine de karşı çıkarak, daha dengeli bir yaklaşım benimsemiştir. Örneğin, arkeolog Avraham Faust, kutsal metinlerin Süleyman'ın serveti, yapıları ve krallığı abartmış olabileceğini, ancak onun Kudüs'ten daha geniş bir alanda hüküm sürdüğünün ve surlarla çevrili bir şehir merkezine sahip olduğunun muhtemel olduğunu öne sürer. Faust'un Kudüs yakınlarındaki Şaron gibi bölgelerde yaptığı araştırmalar, önemli ticari faaliyetlere dair kanıtlar bulmuştur ve bu da bu ticareti desteklemek için yönetici bir otoritenin varlığını gerektirir. Faust, Kudüs'ün muhtemelen bu bölgeler üzerinde gevşek bir kontrole sahip olduğuna inanıyor.[26]
Lester Grabbe gibi diğer bilim insanları da bu dönemde Kudüs'te bir hükümdarın var olması gerektiği ve şehrin nispeten küçük olmasına rağmen bir tapınak inşa etmiş olmalarının muhtemel olduğu konusunda hemfikirdir.[27] William G. Dever da benzer bir görüşe sahiptir ve Süleyman'ın İsrail'e hükmettiğini ve bir tapınak inşa ettiğini, ancak savurgan yaşam tarzı ve askeri fetihlerle ilgili anlatımların büyük ölçüde abartıldığını savunur.[28]
Kral Süleyman dönemine ait arkeolojik bulgular, Kenan kültürünün önemli bir değişiklik yaşamadan varlığını sürdürdüğünü göstermesi bakımından şaşırtıcıdır. Kutsal kitaplarda anlatılan güçlü bir imparatorluğun aksine, ne görkemli bir yapıya ne de kültürel ilerlemeye dair bir kanıt bulunmamaktadır. Hatta, İsrail'in parçası olduğu düşünülen bölgelerdeki çanak çömlekler, Filistinlilere ait olanlarla karşılaştırıldığında, Filistinlilerin daha gelişmiş olduğu görülmektedir.[20]
Süleyman'ın imparatorluğuna ait fiziksel kanıtların olmaması, bölgenin Babilliler de dahil olmak üzere çeşitli fatihler tarafından defalarca yıkılıp yeniden inşa edildiği düşünüldüğünde şaşırtıcı değildir. Bu yıkımlar, imparatorluğun varlığına dair birçok işareti yok etmiş olabilir.[24]
Ancak, 2014 yılında Profesör Jimmy Hardin liderliğindeki bir ekip, Gazze'nin doğusunda, Hirbet Summeyli adlı bir alanda önemli bir keşifte bulunmuştur. MÖ 10. yüzyıla ait nadir eserler olan altı adet mühür bulmuşlardır. Bu mühürler, o dönemde bölgede güçlü bir siyasi varlığın olduğunu düşündürmekte ve kutsal kitaplarda anlatılan Kral Davut ve Süleyman'ın gerçek olaylara dayanıyor olabileceği fikrini desteklemektedir.[29]
Süleyman Mabedi'nin temeli olduğu düşünülen Tapınak Dağı olarak bilinen bölgede çok az arkeolojik kazı yapılmıştır, çünkü bu yöndeki girişimler Kudüs Vakıfları'nın Müslüman yetkilileri tarafından protestolarla karşılanmaktadır.[30][31]
Tarşiş'i Kral Süleyman'ın büyük metal zenginliğinin kaynağı olarak anlayan Kutsal Kitap pasajları -özellikle gümüş, aynı zamanda altın, kalay ve demir (Hezekiel 27)- 2013 yılında Fenike'de bulunan gümüş ambarlarından elde edilen arkeolojik kanıtlarla ilişkilendirilmiştir. Tarşiş'ten gelen metallerin Süleyman tarafından Fenikeli Sur Kralı Hiram (Yeşaya 23) ve Tarşiş filoları ve onların hizmetinde yelken açan gemilerle ortaklaşa elde edildiği bildirilmektedir. Gümüş hazineleri, Süleyman'ın krallığı ve servetiyle ilgili eski metinlerle uyuşan ilk maddi kanıtları sunmaktadır.
Süleyman'ın ve krallığının tarif edilen zenginliğine dair olası kanıtlar, İsrail ve Fenike'de bulunan ve 2003 yılında önemleri kabul edilen antik gümüş hoards'larda keşfedilmiştir. Yığınlardan elde edilen kanıtlar, Levant'ın Süleyman ve Hiram dönemlerinde değerli metaller açısından bir zenginlik merkezi olduğunu göstermekte ve ticaretin Asya'dan Atlas Okyanusu'na kadar uzandığını söyleyen metinlerle örtüşmektedir.[32]
Eleştirel bir bakış açısıyla, Süleyman'ın Yahve için bir tapınak inşa etmesi, Yahve'ye özel bir bağlılık eylemi olarak görülmemelidir çünkü Süleyman'ın başka tanrılar için de ibadet yerleri inşa ettiği anlatılmaktadır.[33] Bazı akademisyenler ve tarihçiler, Süleyman'ın Yahve'ye olan ilk bağlılığını anlatan adanma duası gibi bölümlerin çok daha sonra, Kudüs krallığın dini merkezi haline geldikten ve Şilo ve Bethel gibi yerlerin yerini aldıktan sonra yazıldığını savunmaktadır. Daha önceki tarihçiler, Krallar'daki bu pasajların Süleyman dönemindeki resmi mahkeme kayıtlarından ve Krallar'ın kanonik kitaplarına dahil edilen o dönemin diğer yazılarından türetildiğine dair kanıtlar olduğunu savunurlar.[34][35][36] Daha yeni araştırmacılar Krallar Kitabı'ndaki bu gibi pasajların metnin geri kalanını yazan yazarlar tarafından değil, muhtemelen Tesniyeci tarafından yazıldığına inanmaktadırlar.[37]
Binbir Gece Masalları külliyatındaki ünlü bir hikâyede, Kral Süleyman'ı kızdırdığı için cezalandırılan bir cin anlatılır. Cin bir şişeye hapsedilerek denize atılır ve yüzyıllar sonra bir balıkçı tarafından bulunur. Hikâyeye göre şişe Süleyman'ın mührüyle mühürlenmiştir ve cinin kendisini kurtarması imkansızdır.
Külliyattaki diğer hikâyelerde, bilinmeyen yerlere seyahat eden kahramanlar, Süleyman'ın daha önce orada bulunduğuna dair işaretler bulurlar. Bazen, kaybolan ve yasak ve ıssız yerlere rastlayanlara yardım etmek için yazılmış Süleyman'ın sözlerini keşfederler.[38]
Rabbinik literatüre göre Süleyman'ın bilgelik için mütevazı isteği, zenginlik ve meleklerin yaşadığı üst dünya ile tüm yeryüzünü kapsayan görkemli bir krallıkla ödüllendirilir. Cinler, ruhlar ve hayvanlar üzerindeki kontrolü ihtişamına katkıda bulunur ve onlara istediğini yaptırabilir.
Süleyman'ın sarayı, hayvanların ve kuşların kralın yiyeceği olarak kullanılmak üzere kendi istekleriyle mutfağa girdiği bir harikalar diyarı olarak tasvir edilir. 700 karısı ve 300 cariyesi onun için her gün şatafatlı yemekler hazırlar ve o gün kendi evlerinde ziyafet çekmesini umut ederlerdi.
Süleyman'ın Mührü, Orta Çağ mistik geleneklerinde Süleyman'a atfedilen efsanevi bir mühür yüzüğüdür. Süleyman'a doğaüstü varlıkları yönetme ve hayvanlarla konuşma gücü verdiği söylenir. Yüzük genellikle pentagram veya heksagram şeklinde tasvir edilir ve Süleyman'ın bilgeliği ve gücünün bir sembolü olarak kabul edilir.
Bir efsane, Süleyman ile iblis Asmodeus'un hikâyesini anlatır. Hikâyeye göre, Süleyman, Asmodeus'a cinlerin insan üzerinde nasıl güçlü olabileceğini sorar ve Asmodeus, serbest bırakılıp yüzüğü kendisine verilmesini, böylece gösterebileceğini ister. Süleyman kabul eder, ancak Asmodeus yüzüğü denize atar ve bir balık tarafından yutulur. Asmodeus daha sonra Süleyman'ı yutar, bir kanadı cennete, diğeri yere değecek şekilde ayağa kalkar ve Süleyman'ı 400 mil uzağa tükürür.
Süleyman, sonunda bir Ammonit şehrine varana kadar şehirden şehire dolaşmak zorunda kalır ve burada kralın mutfaklarında çalışmaya zorlanır. Ancak sonunda sihirli yüzüğü bir balığın karnında keşfederek tahtını geri kazanır ve Asmodeus'u kovar.[39]
Süleyman'a atfedilen diğer büyülü eşyalar arasında anahtarı ve Sofrası bulunur. Sofra'nın İspanya'nın Toledo kentinde olduğu ve İspanya'nın Müslümanlar tarafından fethi sırasında Tarık bin Ziyad tarafından alınan ganimetlerin bir parçası olduğu söylenir.
Süleyman'ın anahtarı, çerçeve hikâyesi Süleyman'ın yüzüğünü kullanarak cinleri yakalaması ve onları kendisine açıklamaya zorlaması olan bir Hristiyan büyü kitabı olan "Süleyman'ın Küçük Anahtarı"nın başlığında yer alır.
Tapınağın inşasında Süleyman'a melekler de yardım eder, ancak kendi istekleriyle değil. Yapı mucizevi bir şekilde baştan sona inşa edilmiş, büyük ağır taşlar kendiliğinden yükselip yerlerine oturmuştur. Rabinik efsaneye göre Süleyman, sadece dokunuşuyla kayaları yarabilecek efsanevi bir solucan olan şamir yardımıyla taşları yontmuştur.
Kabala'nın ilk taraftarları, Süleyman'ı, onu hem cennet kapılarının yakınına hem de düşmüş melekler Uzza ve Azzazel'in zincirlendiği karanlık dağlara getiren bir kartalın üzerine yerleştirilmiş bir ışık tahtında havada süzülürken tasvir ederler.
Bir efsaneye göre Süleyman, sihirli bir şekilde seyahat ederken girişi olmayan muhteşem bir saray fark eder. Cinlere çatıya tırmanmalarını ve binada yaşayan bir varlık olup olmadığını görmelerini emreder, ancak sadece 700 yaşında olduğunu ve hiçbir zaman bir giriş görmediğini söyleyen bir kartal bulurlar.[40]
Süleyman'ın tahtı, üç farklı kaynaktan derlenen Targum Sheni'de ve daha sonraki iki Midraş'ta ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Bunlara göre tahtın basamaklarında, her biri altın bir kartala bakan on iki altın aslan vardı. Tahtın altı basamağı vardı ve bu basamaklarda, tamamı altından yapılmış hayvanlar belirli bir düzende yerleştirilmişti.
Tahtın, Süleyman'ın gitmek istediği yere onu takip etmesini sağlayan mekanik bir düzenekle yapıldığı söylenirdi. Kral tahta oturduğunda tekerlekler dönmeye başlar ve hayvanlar ve kuşlar kendi seslerini çıkarmaya başlar, bu da yalancı şahitlik yapmaya niyetlenenleri korkuturdu.
Süleyman'ın ölümünden sonra taht Firavun Şişak tarafından alınır ve Sanherib bu ülkeyi fethedene kadar Mısır'da kalır. Daha sonra Perslere geçer ve Pers kralı Darius, Süleyman'ın ölümünden sonra tahtına başarıyla oturan ilk kişi olur.[40]
Wikimedia Commons'ta Süleyman ile ilgili çoklu ortam belgeleri bulunur.
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.