Loading AI tools
11.-14. yüzyıllarda Doğu Avrupa, Balkanlar, Batı ve Doğu Anadolu, Kafkasya ve Orta Asya'da yaşamış bir Türk halkı Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Kıpçaklar veya Kumanlar (Rusça: По́ловцы Polovtsı ya da Кума́ны Kuman, Çince: 钦察, Qīnchá), eski Türk halklarından biridir. Dilleri Kıpçakça olup üç kol halinde gelişim göstermiş ve daha sonra da Kıpçak dillerine kaynaklık etmiştir.
En azından 8. yüzyıldan beri bilinen, kıbçak/kıpçak adı dışında, aynı Türk topluluğu için, üçü yerli (Türkçe) ve dördü de yabancı olmak üzere toplam yedi ad tespit edilmiştir:
Kıpçaklarda da diğer bazı Türk boylarında olduğu gibi bir “sarışın”lık ve açık renk göz durumu söz konusudur.[2][3] Ayrıca görüşlerden bazıları etnonimin Rusça versiyonu olan polovets adının Slav dillerinde hep sarı değil, bazen mavi rengi(göz) de bildirdiğini belirtir.[4]
Kıpçaklar, tarih sahnesine 9-11. yüzyıllar arasında, İrtiş boylarında Kimeklerle iç içe çıkmışlardır. Bunlar daha 8-9. yüzyıl civarında Orta Asya’dan Urallara geçmiş ve burada üstünlük kurmuşlardır. Sonra onları Siriderya boylarında, Oğuzlarla yan yana ve Orta Asya’ya dağılmış hâlde görüyoruz. Kıpçaklar, Moğol istilasından önce de Siriderya, İdil ve Don arasında, Kafkas ve Kırım dağlarında, Hazar’ın kuzey düzlüğü ile bugünkü Kazakistan’ın orta ve kuzeybatı kısmında yaşayıp pek çok Türk kavmi ile karışmışlar ve İran, Suriye, Rusya, Doğu Avrupa ve Bizans ile askerî, ticarî ve iktisadî ilişkiler kurmuşlardır. Önceleri “Mafazat Al-guz" (Oğuz bozkırı) diye bilinen topraklar da, artık XIII. asırda Deşt-i Kıpçak adıyla anılmaya başlanmıştır. Çin'den Don nehrine, Ural'dan Karadeniz'e kadar olan alana yayılan Kıpçaklar, bu devirden sonra da büyük bir hareketlilik içindedirler.
Daha ziyade Macar tarihçilerinden edinilen bilgilere göre, 1020 civarında, Batı Sibirya'da büyük bir Kimek-Kıpçak kavimler birliği vardır. Kuman (Macarca Kun) kavim yapısının, Kunlar ve Sarıkların yanı sıra en önemli üçüncü halkı olan Kıpçaklar bu devirde birleşmişler ve kaynaşmışlardır; sonraları çok meşhur olan Kuman kavim adı da, işte bu devirde ortaya çıkmıştır. Bu devirde görülen Kuman-Kıpçak kavimler birliğinden evvel, Kuman halkı daha doğuda yaşarken, Sarı Uygurları yenip ülkelerini işgal etmişler ve bu halkın bir kısmını kendilerine bağlamışlardır. İşte bu Kuman-Sarı Uygur birleşmesi, 10. yüzyılın ikinci yarısında, Kıtaylar ve komşuları Kayların sıkıştırmasıyla, batıya, Oğuzların ve Karlukların topraklarına yönelmişlerdir. Bu göçün devamıyla, yukarıda zikredilen Oğuz bozkırı, artık, tarih kaynaklarında Kıpçak bozkırı olarak yer almaya başlayacaktır. Onların tarihte az görülen bu yürüyüşleri, 11. yüzyılda Rus beyliklerine karşı kazandıkları bir dizi galibiyetten sonra, Karpatlar'a, Balkanlar'a kadar sürecektir. Böyle gelişen Kıpçak-Kuman varlığı, 13. yüzyılın sonlarına kadar, bu bölgenin tayin edici bir gücü olagelmiştir. Balkanlardaki Eflak-Boğdan Prensliğini Kıpçaklı Komutan Toktemirus'un oğlu Başbuğ Basarapa kurmuştur. Önemli Kıpçak Başbuğlarından biri olan Kopyak (köpek) sık sık Rus Knezlerine baskın yaparak Kırım sahil hattının yükünü hafifletmiş Rusları sibirya bölgesine hapsetmiştir.
Özellikle 13. yüzyılda, Moğol akınları önünde, Avrasya bozkırlarında çok geniş bir alana yayılan Kıpçaklar, dinamik bir güç olarak komşu devletlerin bazen korkulu düşmanı ve bazen de güvenilir müttefikleri olmuşlarsa da çok parçalanmışlar ve tarihte, kendi adlarıyla anılan bir devlet bırakamamışlardır.
Bölgeye Kumanlar’dan yadigar kalan bir isim de Kemençe’dir. Kemençe, Kumanlar da şahıs ismi olarak da kullanılmıştır. 1290 da Macar Kralı IV. Laszlo’yu öldüren Kumanlardan birinin adı Kemenche idi. Kemençe ismini Kumanların yayıldığı sahalarda da görmek mümkündür. Kırım yarımadasında Kemençe, Küçük Kemençe, Murzatar Kemençe isimli köyler bunlardan bazılarıdır. Gagauzlarda Kemençe kelimesinin anlamı Keman olup Kemençe çalıp oynanan oyunun adı da Horodur.
Anadolu coğrafyası içinde özellikle Gümüşhane, Bayburt ve Artvin'in ilçeleri olan ;Ardanuç, Şavşat, Yusufeli gibi bölgelerdeki Kıpçak unsurlar toponimi ve etnografya çalışmaları ile takip edilebilmektedir.[5]
1237'de Moğol İmparatorluğu'nun saldırısına uğramış ve 1239'da tamamen yenilgiye uğramışlardır. Bu yenilginin ardından Kıpçakların bir kısmı bugünkü Rusya, Ukrayna ve Kazakistan toprakları üzerinde kurulan Altın Orda'nın egemenlik sahasında kaldılar. Diğer kısımları ise Deşt-i Kıpçak topraklarından değişik bölgelere yayıldılar.
Kıpçakların esas sahalarının dışında Mısır bölgesi, onların savaşçı güç ve köle (Ar: memlûk) olarak geldikleri bir bölgedir. Zamanla bu bölgede hakimiyeti ele geçirip Memlûk Devleti'ni kurmuşlardır. Böylece, Mısır'da Bahriye Memlûkleri olarak bilinen hanedanı kurdular. Memlûkler'in en önemli hükümdarı olan Sultan Baybars, Kırım yarımadasında doğmuştur. Memlüklerde Mısır tarihinde önemli yeri olan; Kutuz, Aybek, Aktay, Kalavun gibi önemli Kıpçaklı askeri komutanlar yetişmiştir. Bu komutanların mukavemeti Mısır'ı Moğol istilasından korumuştur.
Kıpçak Diyarının Moğol istilasına uğramasıyla Başbuğ Köten komutasında Yaklaşık 40.000 haneli bir grup ise bugünkü Macaristan'a gitmiş ve Kunlar denilen etnik grubu oluşturmuştur. Kıpçak Beylerinden Kemenche Macar kralına suikast düzenleyerek öldürmüştür. Macaristan Kıpçakları Hristiyan olarak dil ve kültürlerini kaybetmişler zannediliyordu ama son yıllarda Macaristan'da kendilerinin Köten Han'ın torunu olduğunu söyleyen ve Büyük Kumanistan yani Nagykunsag'ın bir şehri olan Karsak civarında yaşayan 75.000 civarında bir Kıpçak Türk grubunun olduğu tespit edilmiştir. Bunlar Hristiyandırlar. Bu Kıpçakların dili olan Kıpçakçay'ı Macaristan'da son kullanan kişi 1804 yılında ölmüştür. Fakat bu dilden kalan son hatıra bir dua hâlen söylenmekte ve bilinmektedir. TRT yapımı Özütürk belgeseli bunları kayda almıştır.
Bizans Arazilerini ve Şehirlerini yağmalayan efrafta başıboş dolaşan Kıpçaklar Bizans arazilerine zarar vermelerini engellemek ve onların askeri yeteneklerinden faydalanmak isteyen İmparator III. İoannis, Bizans hizmetine aldığı bu Kıpçaklardan bir kısmını Trakya ve Makedonya'da bir kısmını da Anadolu'da Menderes Havzasına (Menderes nehri ve çevresine) bir kısmını ise Frigya ve Bitinya topraklarına (Günümüzde Ankara, Afyon, Eskişehir, Bolu, Düzce, Kastamonu, Sakarya, Zonguldak), İznik İmparatorluğu ve Latin İmparatorluğu topraklarına, Moğol ve Selçuklu tehlikesinden korunmak için yerleştirildiler.[6][7][8][9][10][11][12][13][14][15][16][17][18] Bugün bu illerdeki Kıpçak-Kuman asıllı köyler bu tarihte Anadolu'ya girmiştir.
Bazı araştırmacılar III. Ioannes Vatatzes'in bu uygulamasının pek işe yaramadığım ve Kumanların Türkmenlerle karışmasıyla bölgenin Türkleşmesinin hız kazandığını ileri sürerken II. Theodoros Laskaris "Sen Kuman'ı batı bölgelerinden buraya getirmek suretiyle onun cinsinden doğuda hizmet eden bir kavim yarattın ve Türklerin sınırlarına ikamet etmekle Türklerin batıya doğru durmadan ilerlemelerini önledin" ifadeleriyle babasının bu nüfus transferi politikası ile Balkanlardan Anadolu'ya kalabalık sayıdaki Kuman topluluklarının ikamet ettirilmesi sonucunda Anadolu'daki Türklerin Batı yönündeki yayılmalarının önüne geçildiğinden övgüyle söz etmektedir. Çağdaş Bizans yazarlarından Pakhymeres de III. Ioannes Vatatzes'in bu uygulamasını İznik İmparatorluğu'nun en önemli icraatı olarak yorumlamaktadır. Aynı şekilde bir diğer Bizans müellifi Akropolites'in ifadelerinden de Kumanların Anadolu'da yerleştirilmesinin çok mantıklı bir hareket olduğunu düşündüğü anlaşılmaktadır". Gerçekten de İoannes'in sınır savunmasını başarı ile sürdüren kuvvetlerini Kumanlar ile desteklemesi mevcut şartlarda akıllıca bir davranıştı.
Amasra'nın biraz doğusundan başlayan İznik imparatorluğu ile Selçuklular arasındaki sınır, Sakarya Nehri'ne paralel olarak bir yay şeklinde güneydoğuya doğru inerek Anadolu'nun güneybatı sahillerinden denize dökülen Dalaman Çayı'na kadar uzanıyordu. Sınırın İznik imparatorluğu tarafındaki hat boyunca çok sayıda kale bulunmaktaydı. Ayrıca iki devlet arasında herhangi bir yerleşimin olmadığı boş araziler (Selçuklu Uç bölgeleri) uzanmaktaydıki bu bölgelerde Türkmenler ve İznik sınır savunmacıları (Akritai) arasında sık sık çatışmalar yaşanmaktaydı. İznik İmparatorluğu'nun Karadeniz sahili boyunca sahip olduğu topraklar Amasra'dan batıya doğru uzanan dar sahil şeridinden ibaretti. İç kesimler Selçukluların denetimindeydi. Bununla birlikte İznik yönetimi açısından asıl sorunu XII. yüzyıldan itibaren Selçukluların akınlarının yoğunlaştırdıkları Menderes havzası ve Türkmenlerin yoğun olarak bulundukları güney sınırı teşkil etmekteydi. Özellikle Anadolu'nun güney batısındaki bölgelerde sürüleri ile dolaşan kalabalık Türkmen toplulukları büyük bir tehdit oluşturmaktaydı. Anadolu'daki soydaşları ile aynı savaş taktiklerini ve silahları kullanan Kumanların bu bölgede yerleştirilmesi hiç şüphesiz hareketli Türkmen atlılarına karşı yerleşik savunma hattından daha etkili bir yöntemdi. Kumanlardan çoğunlukla hafif süvari birlikleri olarak yararlanan Bizans yönetimi Kumanları aynı zamanda ordu içinde de kullanmaktaydı. III. Ioannes Vatatzes, bu Kumanlardan Anadolu'da yararlandığı gibi Balkanlardaki mücadeleler sırasında da faydalanmaktaydı. Nitekim 1242 yılındaki Selanik kuşatması sırasında Vatatzes'in ordusunda Kumanların da olduğunu bilmekteyiz".
III. Ioannes Vatatzes'in ardılları döneminde de Kumanların Bizans ordusundaki varlığı devam etmiştir. 1256 yılında II. Theodoros Laskaris'in Selanik valisinin yanında bıraktığı birlikte 300 Kuman bulunmaktaydı". 1259 yılında Epir Hükümdan II. Mikhail Dukas ve müttefikleri Sicilya Kralı Manfred ve Akhaia Prensi Guillaume Villahardouin'in ordusu ile Pelagonya Ovası'nda karşı karşıya gelen İznik ordusunda 1500 Macar, 300 Alman ücretli asker, 600 Sırp atlısı ve bir miktar Bulgar kuvvetinin yanı sıra 1500 Türk (Selçuklular kast ediliyor) ve İznik İmparatorluğu'nun doğu sınırı ile ilgili olarak, 2000 kişilik Kuman süvari birliği bulunmaktaydı. Savaş sırasında şiddetle düşmana saldıran Türk ve Kuman birlikleri sayesinde Bizans ordusu önemli bir zafer kazanmıştır. 1261 Temmuz'unda İstanbul'a girerek 57 yıllık Latin işgaline son veren VIII. Mikhail Palaiologos'un muzaffer komutanı Aleksios Strategopulos'un kuvvetleri içerisinde de 800 Kuman bulunmaktaydı.
Başkentin yeniden İstanbul'a nakledilmesinin ardından tüm dikkatin batıya çevrilmesi ile Anadolu'nun yerli askerleri gibi Kumanların da bu kez Avrupa'daki mücadelelerde kullanıldıkları göze çarpmaktadır. VIII. Mikhail'in 1263-1264, 1270-1272 ve 1275 yıllarındaki Avrupa seferlerinde ordusunda kalabalık sayıda Kuman askerinin varlığı bilinmektedir.
imparator III. Ioannes Vatatzes'in iktidarı döneminde Bizans hizmetine giren bu Kuman topluluğu ile ilgili son kayıt II. Andronikos'un Epir kuşatması sırasında sergiledikleri disiplinsiz davranışlar ile ilgilidir. 1291 yılında Epir Despotluğu ile Napoli Krallığı arasında bir ittifak kurulmasından endişelenen Bizans yönetimi 1292 yılında Epir üzerine sefer düzenledi. Otuz bin piyade ve on dört bin süvariden ibaret olan Bizans ordusunun ana gücünü Türkler ve Kumanlar oluşturmaktaydı. Başlangıçta birkaç başarı elde eden Bizans kuvvetleri daha sonra Akhaia Prensi'nin Epir'e yardım etmek üzere kuvvetleri ile bölgeye gelmesiyle geri çekilmek zorunda kaldı. Bu harekât sırasında Kuman birliklerinin ordunun disiplinini bozan düzensiz hareketleri sonucu geri çekilme bozguna dönüşmüş ve Bizans'ın Epir seferi büyük bir hayal kırıklığı ile son bulmuştu. Türk yayılışına engel olma yolundaki Moğol istilası sonrası Bizans hizmetine alınan Kumanlardan bir kısmının da imparatorluk sarayında görev yaptıkları ve zaman içinde yüksek mevkilere geldikleri görülmektedir. Nitekim Kuman beylerinden birisinin oğlu olan Syrgiannés (Sytzigan: Sıçğan: Sıçan) vaftiz edilerek Hristiyanlığı kabul ettikten sonra Palaiologos ailesinden bir kadınla evlenmiş ve daha sonra Megas Domestikos unvanını almıştı. Onun soyundan gelenlerin Bizans İmparatorluğundaki varlığı yaklaşık 100 yıl boyunca devam etmiştir. Bizanslaşmış bu Kuman ailesinin son temsilcisi de ailenin ilk üyesi gibi Syrgiannés adını taşımaktaydı. Makedonya ve Trakya valiliği yapılan Syrgiannés, yaşlı imparator II. Andronikos ve torunu arasında 1320 yılında başlayan mücadelelere katıldıktan sonra gözden düşmüş ve 1334 yılında imparatorun adamları tarafından öldürülene kadar sönük bir hayat sürmüştür.[19]
Güney-batı Anadolu bölgesindeki ikinci bir Kıpçak grubu ise, 1230'da Anadolu Selçuklu Devleti Sultanı Alaeddin Keykubat'ın Celâleddin Harzemşah'ı mağlup etmesinden sonra Anadolu'nun çeşitli bölgelerine yayılmış ve Batı Anadolu'da horzumlu ismiyle yaşamaya devam etmiş olan göçebe bir Oğuz-Kıpçak cemaatidir. Bu aşiret, bölgede Peçin, Muğla, Köyceğiz ve Bozöyük'te meskûndur H. 923'te (1517) bölgede yaşayan horzum oymağı, 1318 haneye ve 7590 nüfusa sahiptir Harzemşahlar'ın göçebe Kıpçak boylarıyla ilişkileri, Selçukluların Kıpçaklarla olan ilişkisinden daha fazla idi Bölge ağzındaki Kıpçakça unsurları bu oymak temsil etmektedir. Bizans İmparatoru John III Doukas Vatatzes (III. Ioannes Vatatzes) (1222- 1254) zamanında Selçuklu uç beylerine karşı Anadolu'nun özellikle batı bölgelerinde tampon oluşturmak amacıyla Balkanlardaki Hristiyan Kumanları yerleştirmiştir. Bu bölge, Sinop'un batısından Menderes vadisine kadar olan hattır. Batı Karadeniz bölgesindeki bir diğer Kıpçak etkisi de Kastamonu havalisinde hüküm sürmüş olan Çobanoğulları beyliği dönemine dayanır. Selçuklu emirlerinden Hüsameddin Emir Çoban, Karadeniz'i aşarak Kıpçak bozkırlarına bir sefer yapmış ve buradan sayısız ganimet ve köle ile dönmüştür 1223'te Rus ordusuyla birlikte Moğollara karşı koyan ve yenilen Kıpçaklar, Ruslardan ayrılarak Balkanlara ve Kırım'a yönelmişlerdir. Kırım'a gelenler, devam eden Moğol saldırıları yüzünden Suğdak üzerinde deniz yoluyla Sinop'a gelmişler ve Bolu, Düzce, Karabük, Kastamonu, Zonguldak ve Bartın yörelerine yayılmışlardır Ayrıca Candaroğulları beyliği döneminde Kırım ve Kıpçak bölgesi ile deniz ticareti artmıştır. Hatta Mısır ile Deşt-i Kıpçak bölgesinin ticaret merkezi Bartın yöresi olmuştur.[20][21][22]
Macaristan'a yerleşmiş 7 Kuman kabilesinden biri olan Olaş boyu, Oğuz-Kıpçak savaşı sonrası Oğuzlara katılmışlardır. Bunlardan Anadolu'ya göçen Ulaş kabilesinden olanlar, geleneklerinin ve halk sanatlarının bir kısmını korumayı başarmışlardır. Olaş adının mânâsı ise “Birleşmiş”, “İttifak yap” olan Olaştır.
Ulaşlar-Ulaşlı-Ulaş isimli yerleşim yerlerinin Bulunduğu iller ise : İçel, Ankara, Tekirdağ, Tokat, Muğla, Artvin, Sivas, Kocaeli, Nevşehir, Mardin, Gaziantep, Siirt, Bolu, Kütahya olmak üzeredir. Macar müzik adamı Béla Bartók 1936 yılında derleme yapmak amacı ile Toroslar'da Ulaş soyundan gelen Yörük köylerine gitmiş Ulaş Yörük köylerinde dinlediği türkülerin Macar Halk Müzikleri ile benzediğini fark etmiştir, dinlediği Türkülerin benzeri Slavlar'da,Yunanlar'da, Rumenler'de yoktur. Araştırmalara göre Macar Halk Müziğinin 1000 Yıldan daha genç bir Türk etkisi vardır, bu miras ise Macaristan'a göçen Kumanların mirasıdır.
Kumanların torunlarının kimler olduklarıyla alakalı çeşitli görüşler ileri sürülmüş olsa bile, Anadolu'ya yerleştirilen Kumanların akıbeti hakkında herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Kumanların asimile edilme amaçlı değil, kendi savaşçı özelliklerini muhafaza edecekleri şekilde yerleştirilmiş olmaları doğaldır. Yani Vatatzes bunları iyi ve uysal bir yurttaş yapmak için değil, kendi topraklarını doğudan gelecek istilalara karşı savunabilmek için yerleştirmiştir. Bu nedenle İznik İmparatorluğunun bu Kuman grubu üstünde herhangi bir asimile etme çabası içine girmediklerini düşünebiliriz. Bu dönemde Stratiotes olarak yerleştirilen Kumanların sayıları net olarak bilinmemektedir. Ancak sadece Büyük Menderes havzasına yerleştirilenler için 10.000 gibi bir rakam telaffuz edilmektedir. Kumanların bu şekilde yerleştirilmesi Roma savunma hattının güçlendirilmesi demek olduğundan ve doğudan gelen Türkmen ve Moğol akınlarına karşı da bir tür tampon görevi gördükleri için İznik İmparatorluğunun topraklarının güvenliği bu şekilde güven altına alınmıştır. İznik İmparatorluğu döneminde Kumanların yerleştirildikleri bölgeler ile günümüzde Manav olarak adlandırılan bir Türk grubunun yaşadıkları bölgeler birbirleriyle neredeyse örtüşmektedir. Manav adı verilen bu Türk grubu özellikle Çanakkale, Balıkesir, Yalova, Bursa, Bilecik, Sakarya, Düzce, Zonguldak ve Kocaeli illerinin köylerinde, ayrıca İstanbul'un Anadolu Yakasındaki köylerde, Bolu ve Eskişehir illerinde yaşamaktadırlar ki bu bölge İznik İmparatorluğunun Anadolu'da 13. Yy'daki topraklarının önemli bir bölümüne denk gelmektedir. Bahsi geçen bu grubun köyleri bölgedeki en eski yerli Türk köyleri olarak bilinmektedir. Manav Türkleri ile alakalı ne yazık ki fazla bir çalışma yoktur. Sadece dilciler ve dil bilimciler tarafından az sayıda ve lokal olarak dil çalışmaları yayınlanmıştır. Ancak bu bizce eksik kalmış, dil verilerinde görülen ve bu çalışmalarda dikkati çekilen Kuman (Kıpçak) ağız özellikleri dönemsel bir etki olarak görülmüştür. Ancak bundan sonra konuyla alakalı yapılacak olan çalışmalarda, yukarıda verdiğimiz tarihsel veriler ışığında, konunun farklı bir gözle yeniden incelenmesi gerektiğini düşünmekteyiz.[7][23][24][25][26]
Kıpçak askerleri genelde kargı kullanan Süvari birliklerinden oluşmuştur. Otorite sahibi askerler miğfere bağlı maskeler kullanırdı.[27]
Savaş yöneticisi olarak genelde Başbuğ'lar bulunurdu. Askerlerden farklı kıyafet giyerlerdi. Askeri olarak çok gelişen Kuman Devleti'nde Başbuğlar, ordu için çok büyük önem teşkil etmekteydiler.[28]
Daha önceki Türk devletleri gibi Hatun'lara önem vermişlerdir. Orduda birçok kadın asker yer almıştır.[28]
Gürcüler ile Kuman-Kıpçaklar arasındaki ilk temaslar, Kuman ve Kıpçaklar'ın Rusya'nın güney bozkırlarında göçebe bir konfederasyon kurduğu 11. yüzyıla kadar uzanıyor. Onların Gürcistan ile ilişkileri genellikle barışçıldı. Dahası dönemin Gürcü siyasetçileri Kuman ve Kıpçaklar'ı Selçuklu fetihlerine karşı potansiyel müttefikler olarak görüyorlardı. Gürcü vakayinamelerine göre, Gürcüler göçebelerin iyi dövüş becerilerinin, cesaretlerinin ve emrindeki büyük insan kaynaklarının farkındaydı.[29]
Gürcü-Kuman/Kıpçak birliğinin mimarı, on binlerce Kuman-Kıpçak savaşçısını kullanan ve onları 1118'deki hükümdarlığı sırasında Gürcistan'a yerleştiren Kral IV. Davit (1089-1125) idi. Davit'in Selçuklu işgalcilerine karşı mücadelede askeri reformlarının ana parçalarından biri olan bu etkinlik, aralarında kralın kendisi ve baş danışmanı ve hocası Giorgi Çkondidi'nin de bulunduğu üst düzey bir Gürcü heyetinin Kıpçak karargahına ziyaret düzenlemesi ile oldu. Göçebelerle olan bu ittifakı güçlendirmek için Davit, Kuman-Kıpçak prensesi, Atrak Han'ın (Gürcü vakayinamesinde Şaraga'nın oğlu) kızı Guranduht ile evlendi ve yeni akrabalarını Gürcistan'a yerleşmeye davet etti. Kral, Kıpçaklar ve Alanlar arasında bir ateşkese aracılık etti ve 1109'da Atrak'ı mağlup eden Kiev'in Rus Büyük Dükü Vladimir Monomah ile göçebe kabilelerin Gürcistan'a serbest geçişini sağlamak için bazı istişarelerde bulunduğuna inanılıyor.[kaynak belirtilmeli]
Bu diplomasi sonucunda, Atrak yönetimindeki 40.000 Kuman-Kıpçak ailesi Gürcistan'a yerleşti. Anlaşmaya göre, her Kuman-Kıpçak ailesi Gürcü ordusuna tam silahlı bir asker verecekti. Onlara toprak ve silah verildi ve kralın doğrudan kontrolü altında düzenli bir güç haline geldiler. Beş bini kraliyet muhafızlarının bir parçasıydı; geri kalanlar ise Selçuklu Türklerine karşı esas olarak sınır bölgelerine gönderildi. Gürcistan'ın orta Kartli ovalarını kışlak ve Kafkasya eteklerini yaylak olarak kullanarak yarı göçebe bir yaşam tarzına öncülük ettiler.[kaynak belirtilmeli]
Doğu Slav kroniklerinin Orta Çağ koleksiyonu, Vladimir Monomah'ın 1125'te ölümünden sonra Atrak Han'ın kardeşi Don Kıpçaklarından Sırçan Han'ın Atrak'a bir ozan göndererek eve dönmesini istediğini belirtir. Efsaneye göre han, ozanın sesini duyup onun getirdiği steplerin otlarını kokladığında, kırsaldaki göçebe hayatından dolayı vatan hasreti çekmiş ve sonunda Gürcistan'ı terk etmiştir.[30] Ancak yine de bir grup Kıpçak paralı asker Gürcistan'a yerleşti, Ortodoks Hristiyanlığı benimsedi ve hatta yerel halkla karıştı.[kaynak belirtilmeli]
Gürcüler tarafından "naqivchagari" (yani, asimile olmuş Kıpçak) olarak bilinen Hristiyanlaştırılmış (ve artık Gürcüleştirilmiş) Kıpçak subayları, zamanın aristokrasisinin isyanlarını bastırmada belirleyici bir rol oynadılar. Gürcü kraliyetine olan bağlılıkları prestijlerini artırdı ve III. Giorgi (1156-1844) döneminde Kıpçaklar, eski, bencil aristokrasinin tam tersi yeni bir askeri aristokrasi yarattı. Bu, Giorgi'nin halefi Kraliçe Tamara'yı (1184-11213) neredeyse tüm yüksek rütbeli Kuman-Kıpçakları kovmaya zorlayan aristokratik muhalefette büyük bir memnuniyetsizliğe neden oldu.[kaynak belirtilmeli]
Tamar'ın halefi IV. Giorgi (1213-1223), belki de on binlerce göçebe Türk paralı askerini kullanmaya devam etti. Gürcüler onlara "Kivçağni Ahalni", yani "yeni Kıpçaklar" diyorlardı. Ancak bazıları kraliyet ordusunda hizmet etmeyi reddetti ve modern Azerbaycan topraklarında bulunan Gence ve Arran'a taşındı. Daha sonra Gürcüler bu çeteleri yendi ve yok etti. Göçebelerin bir kısmı Gürcü saflarında hizmet vermeye devam etse de, bir dizi Kuman-Kıpçak müfrezesi 1225'te Gürcistan'a yaptığı seferde Celâleddin Harezmşah'ye katılarak zaferini sağladı. Kıpçaklar, 1230'ların sonlarında Moğolların Gürcistan'ı işgali sırasında her iki tarafta da savaşmış olsalar da çoğu daha sonra Moğollara karıştılar.[kaynak belirtilmeli]
Mayıs 2018'de Nature dergisinde yayımlanan bir genetik çalışmada, yaklaşık olarak MS 1000 ila 1200 yılları arasındaki zaman dilimine ait iki Kıpçak erkeğinin kalıntıları incelenmiştir.[31] Bir erkek bireyin kalıntısı, Baba tarafından Y-DNA Haplogrup C,[32] Anne tarafından ise MtDNA - F1b1b[33] taşıyıcısı olduğu ve Doğu Asya atalarına sahip olduğu belirlenmiştir,[34] diğer erkeğin ise MtDNA D4[35] taşıyıcısı olduğu tespit edilmiş ve Avrupa atalarına sahip olduğu gözlemlenmiştir.[34]
Kıpçaklar Şamanizm inancına bağlıydılar.[36] İslami merkezlerin yakınlarında Müslümanlığın kabul edilmesi meydana geldi.[36] Moğol istilasını takiben Altın Orda Kıpçakları arasında İslam inancının popülerliği artmıştır.[37]
Codex Cumanicus (Kodeks Kumanikus), Karadeniz'in kuzeyindeki Kıpçak Türklerinden (Kumanlar) İtalyanlar ve Almanlar tarafından 14. yüzyılda derlenmiş iki bölümlük bir eserdir.[38]
Sözlük-metinler derlemesi olarak sayılabilecek eserin adı Latincedir ve Kuman Kitabı olarak Türkçeye çevrilebilir.
Doğu Kıpçakları bir zamanlar hakimiyetleri altında bulundukları Kimek boyları ve Yenisey Kırgızları (Eski Kırgızlar) ile birleşerek Kırgız (eskiden Ruslarca Kara Kırgız) adı altında Altay, Yedisu ve Tanrı Dağlarında hayatlarına devam etmiştir.[39]
Karaçay-Balkar Türkçesi konuşan topluluğun temellerinde Kuban Bölgesine yerleşen Kara Bulgarların olduğu düşünülmektedir. Karaçaylar ve Balkarların atalarının 11. (Omeljan Pritsak'a göre) ya da 13. (Ufuk Tavkul'a göre) yüzyıldan sonra Kıpçaklaştıkları düşünülmektedir.[40]
András Róna-Tas'a göre bazı Kazan Tatarları Kıpçaklaşmış Volga Bulgarlarıdır.[41]
Orta Kıpçakça dönemine ait Ermeni Kıpçakçası adı verilen yazmaları bırakanların Kıpçaklaşmış Ermeniler olduğu ileri sürülür.[42]
Modern Türk akademisyenlerine göre, Gürcistan'daki Kuman-Kıpçak varlığının izleri Türk-Gürcü sınır bölgelerinde özellikle bulunabilir.[kaynak belirtilmeli] Mevcut yerel aile adlarından bazılarını, bir zamanlar Gürcistan'a hizmet etmiş olan Kıpçak boylarıyla ilişkilendirmektedirler.[43][kaynak güvenilir mi?] 1944'te Sovyet diktatörü Josef Stalin tarafından Gürcistan'dan sürülen büyük bir Müslüman topluluk olan Ahıska Türkleri, bazen Gürcistan'ın Orta Çağ Kuman-Kıpçaklarının olası atalarından biri olabileceğini iddia etmektedirler.[44]
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.