Loading AI tools
Rus-Amerikan yazar ve filozof Vikipedi'den, özgür ansiklopediden
Ayn Rand (2 Şubat 1905 - 6 Mart 1982, ilk adı Alisa Zinovyevna Rosenbaum), kurduğu objektivizm felsefesi ve yazdığı Yaşamak İstiyorum (We the Living), Ben (Anthem), Hayatın Kaynağı (The Fountainhead) ve Atlas Silkindi (Atlas Shrugged) kitaplarıyla tanınan filozof-yazar.
Ayn Rand | |
---|---|
Kendi dilinde adı | Алиса Зиновьевна Розенбаум |
Doğum | Alisa Zinovyevna Rosenbaum 2 Şubat 1905 Sankt-Peterburg, Rus İmparatorluğu |
Ölüm | 6 Mart 1982 (77 yaşında) Manhattan, New York |
Defin yeri | Kensico Mezarlığı, Valhalla, New York, Amerika Birleşik Devletleri |
Mahlas | Ayn Rand |
Meslek | Yazar, Filozof |
Vatandaşlık | Rus İmparatorluğu (1905-1917) Rus Cumhuriyeti (1917) Rusya SFSC (1917-1922) Sovyetler Birliği (1922-1931) Amerika Birleşik Devletleri (1931-1982) |
Eğitim | Sankt-Peterburg Devlet Üniversitesi |
Konu | Felsefe |
Önemli eser | Hayatın Kaynağı Atlas Silkindi |
Etkin yılları | 1934-1982 |
Evlilik | Frank O'Connor (e. 1929–1979) |
İmza | |
Felsefesi ve kitapları kendi bireycilik, rasyonel bencillik ve kapitalizm mefhumlarını vurgular. Devletin özgür bir toplumda yasal ama minimal bir role sahip olduğuna inanan Rand sıkı bir minarşisttir. Liberteryenler ve Amerikalı muhafazakârlar arasında önemli bir etkisi olmuştur.
Romanları kendisine özgü oluşturduğu bir kahramanın tanıtımını merkez alır, kahraman kendi yeteneği özgünlüğü ve bağımsızlığı yüzünden toplumla çatışır, ama bu çatışmalar onun hataları yüzünden değil, rasyonel davrandığı ve yürekten gelen bir şekilde kendi çıkarı adına çalıştığı için olur. Rand'a göre rasyonel düşünen akıllar için çatışma söz konusu değildir. Kahraman yine de idealleri doğrultusunda devam eder. Rand bu kahramanı ideal insan olarak görür ve literatürünün bu tip insanlar için bir tanıtım yeri olmasını amaç edinir.
Ona göre,
Ayn Rand Rusya'da Sankt-Peterburg'da doğdu. Yahudi bir ailenin üç kızının en büyüğü idi. Ailesi agnostik ve dine karşı ilgisizdi. Küçük yaşlarından itibaren edebiyat ve sinemaya ilgi duydu. Yedi yaşındayken hikâyeler ve oyunlar yazmaya başladı. Annesi ona Fransızca öğretme görevini üstlendi ve çocuklar için hikâyelerin bulunduğu bir dergiye abone oldu. Bu dergilerde Rand ilk çocukluk kahramanını buldu: Rudyard Kipling tarzı bir hikâye olan Gizemli Vadi'de yerli bir subay, Cyrus Paltons.
Gençlik yılları boyunca Sir Walter Scott, Alexandre Dumas ve diğer romantik yazarların kitaplarını okudu ve genel olarak romantizm akımına karşı tutkulu bir sevgi besledi. 13 yaşında Victor Hugo'yu keşfetti ve romanlarına âşık oldu. Sonraki yıllarda Rand onu en sevdiği, dünya edebiyatının en büyük roman yazarı olarak adlandırmıştır.
Petrograt Üniversitesi'nde felsefe ve tarih okudu. Üniversite yıllarında yaptığı en büyük keşifler Edmond Rostand, Friedrich Schiller ve Fyodor Dostoyevski oldu. Rostand'a zengin, romantik hayal gücü, Schiller'e de büyük, kahramansı etkisi yüzünden hayranlık besledi. Dostoyevski'ye kurduğu drama ve yaptığı derin ahlâki analizler yüzünden hayrandı, ama felsefesine ve hayat anlayışına derinden karşıydı.
Kısa öyküler ve oyunlar yazmaya devam etti ve yoğun bir şekilde Anti-Sovyet fikirler içeren düzensiz bir günlük tuttu. Nietzsche ile de tanıştı, Böyle Buyurdu Zerdüşt'teki kahramanca ve özgür adamı yüceltişini beğendi, ama aynı zamanda felsefesine romanlarının önsöz kısmında haşince eleştirecek kadar karşı oldu.
Rand'ı açık ara en çok etkileyen isim özellikle Mantık adlı eseriyle Aristoteles'tir, onu gelmiş geçmiş en büyük filozof olarak gördü ve sonradan etkilendiği tek filozof olduğunu söyledi.
Sonradan 1924'te Devlet Sinema Sanatları Enstitüsü'ne girdi ama 1925'te kendisine Amerika'daki akrabalarını ziyaret etmek için bir vize verildi. Şubat 1926'da 21 yaşında ABD'ye geldi ve akrabalarıyla Chicago'da geçirdiği kısa bir süreden sonra bir daha hiçbir zaman Sovyetler Birliği'ne geri dönmemeye karar verdi. Senarist olma hayali ile Hollywood yollarına düştü.
Sonradan ismini Ayn Rand olarak değiştirdi. İsmini Remington Rand daktilosundan aldığına dair bir rivayet vardır ama o Ayn Rand ismini daktilo piyasaya çıkmadan önce kullanmaya başlamıştır. Ayn adını Finlandiyalı bir yazardan etkilenip aldığını söylemiştir. Bu Finlandiya-Estonyalı bir yazar olan Aino Kallas olabilir, ama Fince konuşulan ülkelerde bu isme ve varyasyonlarına sıklıkla rastlandığı için kesin olarak bilinmiyor.
Başlangıçta Hollywood'da bocaladı ve basit ihtiyaçlarını karşılayabilmek için tuhaf işlere girdi. Ek olarak Cecil B. DeMille'in King of Kings'inde çalışırken gözüne çarpan hırslı, genç bir aktörle tanıştı, Frank O'Connor. İkisi 1929 yılında evlendiler. 1931 yılında Rand Amerikan vatandaşlığına kabul edildi.
Edebi ilk başarısını 1932 yılında Red Pawn adlı senaryosunu Universal stüdyolarına satarak yakaladı. Ardından 1934'te 16 Ocak Gecesi (Night of January 16th) adlı eserini yayımladı ve bu eser büyük ölçüde başarılı oldu. Sonra 1936'da Yaşamak İstiyorum (We the Living), 1938'de de Ben (Anthem) adlı romanlarını yazdı.
Yaşamak İstiyorum Amerikalı eleştirmenlerden orta, İngiltere'de ise iyi bir tepki aldı, ama Anthem tuhaf yayımlanma hikâyesi yüzünden sadece İngiltere'de ama önemli bir beğeni kazandı. Rand Amerikayı o yıllarda etkisine alan kızıl dönem'e (the red decade) son derece karşıydı ve aslında Anthem Amerika'da yayıncı bile bulamadı, ilk baskısı İngiltere'de yapılmıştır. Bunun yanında, Rand hâlâ edebi üslunu tam olarak geliştirememişti ve romanları hâlâ gelişmesini tamamlamamıştı.
Roma'daki Scalara film şirketi tarafından 1942'de Ayn Rand'ın haberi olmadan Yaşamak İstiyorum kitabı üzerine 2 film yapıldı: Noi vivi ve Addio, Kira. Benito Mussolini yönetimindeki İtalyan hükûmeti ikisini de sansürledi fakat Anti-Sovyet içeriği yüzünden yayınlanmasına izin verdi. Filmler başarı kazandı ve halk çabucak filmlerin komünizm'e olduğu kadar faşizm'e de karşı olduğunu anladı, kısa süre sonra da hükûmet yasaklamaya karar verdi. Sonradan filmler elden geçirildi ve Rand'ın onayı ile We the Living adı ile 1986 yılında yayınlandı.
Rand'ın profesyonel anlamda ilk büyük başarısı yazımı 7 sene süren ve 1943 yılında yayınlanan Hayatın Kaynağı (The Fountainhead) romanı oldu. Roman 12 yayıncı firma tarafından "fazla entelektüel ve Amerikan düşünce tarzına karşı" olması gerekçesiyle geri çevrildi, "bu kitabı okuyacak bir kitle yok" 'tu. Sonunda kitap Archibald Ogden'in kitabı beğenmesi ve editörlük kurulunda kabul ettirmesi sayesinde Bobbs-Merrill Company yayınevi tarafından basıldı. İlk zorluklara rağmen Hayatın Kaynağı dünya çapında bir başarıya kavuşarak Ayn Rand'a ün ve ekonomik rahatlama getirdi.
Hayatın Kaynağı'nın teması "insanın ruhundaki bireycilik ve kollektivistlik"tir. Beş ana karakteri konu alır. Başkahraman Howard Roark, Rand'ın idealidir, yüce ruhlu, kendi fikirlerine ve ideallerine güçlü biçimde bağlı, hiç kimsenin bir başkasının tarzını herhangi bir alanda, özellikte mimaride kopya etmemesi gerektiğini düşünen bir mimar. Romandaki diğer tüm karakterler yoğunluğu değişmekle birlikte ondan değerlerinden feragat etmesini talep ederler ama o kararlılığını muhafaza eder. Roark'ın ilginç bir başka yönü de, bu savaşını alışılagelmiş diğer kahramanlar gibi özgünlüğü ve dünyanın adaletsizliği ile ilgili uzun ve tutkulu monologlara girerek değil, aksine kibirli, neredeyse küçümseyici bir suskunluk ve birkaç küçük söz ile yapar.
Rand'ın "magnum opus"u, en büyük eseri Atlas Vazgeçti'dir. (Atlas Shrugged) 1957 yılında yayımlanmış ve dünya çapında bir çoksatan kitap olmuştur. (Kitabın adının Türkçe karşılığı "Atlas Silkindi"'dir. Dünyayı sırtında taşıyan Atlas'ın artık vazgeçtiğine yapılan bir göndermedir. Türkçe çevirisinde "Atlas Vazgeçti" ismi kullanılmıştır.) Atlas Vazgeçti, Ayn Rand'ın objektivist felsefesini en iyi ve bütün şekilde anlattığı romanıdır. Kitapta yer alan şu sözleri düşüncesini özetler:
Atlas Vazgeçti'nin ana teması "insan aklının toplumdaki rolü" dür. Rand sanayiciyi tüm toplumlardaki en değerli organ olarak görür ve sanayicilere karşı duyulan genel kızgınlığı son derece sert bir biçimde eleştirir. Bu duyguları onu Amerikalı sanayicilerin greve gittiği ve dağlık bir alanda saklanmayı seçtiği bir roman yazmaya iter. Toplumun sömürücü olarak gördüğü, aşağıladığı ve suçladığı bu idealist, yaratıcı insanların kaçmasıyla Amerikan toplumu ve ekonomisi genel anlamda çöküşe girer. Hükûmet sanayi üzerindeki zaten boğucu olan kontrollerini artırarak tepki gösterir. Roman her ne kadar politik bir temayı merkez almışsa da seks, müzik, tıp ve insan yetenekleri gibi birçok farklı ve kompleks meseleyi irdeler.
Nathaniel Branden, karısı Barbara, Alan Greenspan ve Leonard Peikoff gibi başkaları ile birlikte Ayn Rand, Felsefesini tanıtmak ve yaymak üzere objektivist hareketi başlatır.
1950'de Rand New York'a taşındı ve 1951'de 19 yaşında genç bir psikoloji öğrencisi olan Nathaniel Branden ile tanıştı. 14 yaşındayken Hayatın Kaynağı'nı okuyan Branden Rand'ın açığa çıkan objektivist felsefesini kendisiyle tartışmaktan zevk alıyordu. Branden ve bazı arkadaşları ile birlikte bir grup oluşturdular ve ileride Birleşik Devletler Merkez Bankası başkanı olacak Alan Greenspan'ın da katılımından faydalandılar. Yıllar sonra her ikisi de evli olmasına rağmen Rand ve Branden'ın arkadaşlıkları romantik bir ilişkiye dönüştü. Eşleri tarafından kabullenilmesine rağmen bu ilişki Branden'ın önce eşinden ayrılmasına sonra da boşanmalarına sebep oldu. 60 ve 70'li yıllarda Rand objektivist felsefeyi kitaplarıyla ve çeşitli üniversitelerde yaptığı konuşmalarla geliştirip yaydı. Konuşmalarının çoğunu Nathaniel Branden'ın felsefeyi yaymak için kurduğu Nathaniel Branden Enstitüsü'nde (NBI) yaptı.
1968'de Karmaşık bir dizi ayrılma-birleşmeden ve Nathaniel Branden'ın Patrecia Scott ile olan ilişkisini öğrendikten sonra hem kendisi, hem de karısı Barbara Branden ile olan münasebetini kesin bir şekilde bitirdi. (Bu ilişki Rand-Branden ilişkisiyle çakışmamıştır.) Rand NBI ile ilişkisini bitirdi ve "The Objektivist" dergisinde yayımladığı bir mektupla Branden ile olan ayrılıklarını duyurdu. Bir daha bir araya gelmediler ve Branden objektivist harekette bir "persona non grata" oldu.
Sonradan başka ayrılıkların ve kocasının 1979'daki ölümünün de etkisiyle objektivist harekete yönelik aktiviteleri azaldı. Son projelerinden biri Atlas Vazgeçti'nin bir televizyon uyarlamasıydı.
Rand yakalandığı kanser hastalığını yendikten sonra 6 Mart 1982'de kalp krizinden öldü. Mezarı Valhalla, New York'taki Kensico Mezarlığı'ndadır.
1957 yılında yayınlanan "Atlas Silkindi," Ayn Rand'ın başyapıtı olarak kabul edilir. Bu roman, insanın varoluşundaki akılın rolünü ve yeni bir ahlaki felsefenin doğmasını temel alır: rasyonel kişisel çıkar ahlakı. Ayn Rand, Objektivizm felsefesinin temel ilkelerini savunur ve insan başarısını vurgular. Hikâye, en yaratıcı sanayicilerin, bilim insanlarının ve sanatçıların refah devleti hükûmetine karşı greve giderek bağımsız bir serbest ekonomi inşa ettikleri gizli bir vadide geçiyor. Romanın kahramanı ve grevin lideri John Galt, bunun ulusun zenginliğine ve başarılarına en çok katkıda bulunan bireylerin zihinlerini geri çekerek "dünyanın motorunu" durdurmak olarak tanımlar. Roman, Galt tarafından yapılan uzun bir monologda Objektivizm felsefesini açıklar.
Atlas Silkindi, uluslararası bir bestseller olmasına rağmen, entelektüellerin tepkisi Ayn Rand'ın moralini bozdu ve cesaretini kırdı. Bu roman, Ayn Rand'ın tamamladığı son kurgusal eserdi ve bir romancı olarak kariyerinin sonunu, popüler bir filozof olarak rolünün başlangıcını simgeliyordu.
1958 yılında Nathaniel Branden, Ayn Rand'ın felsefesini halka açık konferanslarla tanıtmak amacıyla daha sonra Nathaniel Branden Enstitüsü (NBI) adını alacak olan Nathaniel Branden Lectures'ı kurdu. Branden ve Rand, 1962'de Rand'ın fikirlerini tartıştıkları makaleler yayınlamak için birlikte The Objectivist Newsletter'ı (daha sonra adı The Objectivist olarak değiştirildi) kurdu. Rand, NBI öğrencilerini etkilemekte zorlandı ve bazen kendisiyle aynı fikirde olmayanlara soğuk veya öfkeli bir şekilde tepki gösterdi. Bazı eski NBI öğrencileri ve Branden'ın kendisi de dahil olmak üzere eleştirmenler, NBI kültürünü entelektüel uyumluluk ve Ayn Rand'a aşırı saygı olarak tanımladılar. Bazıları NBI'yi veya Objektivist hareketi bir tarikat veya din olarak gördüler. Ayn Rand, edebiyattan müziğe, cinsellikten sakala kadar pek çok konuda görüşlerini dile getirdi. Bazı takipçileri onun tercihlerini taklit etti, romanlarındaki karakterlere uygun kıyafetler giydi ve onun mobilyalarını satın aldı. Ancak bazı eski NBI öğrencileri, bu davranışların abartıldığına ve sorunun Ayn Rand'ın en yakın takipçileri arasında yoğunlaştığına inandılar.
1960'ların ve 1970'lerin tamamı boyunca, Rand, objektivist felsefesini geliştirmiş ve tanıtmıştı. Bu dönemde, kendi kurgusal olmayan eserleriyle ve kolej ve üniversitelerde öğrencilere verdiği konuşmalarla felsefesini yaymıştı. Yıllık olarak Ford Hall Forum'da konferanslar vermeye başlamış ve izleyicilerin sorularına yanıt vermişti. Bu görünümlerde, o dönemin siyasi ve sosyal meseleleriyle ilgili sıkça tartışmalı görüşler ileri sürmüştü. Bu görüşler arasında, kürtaj haklarını desteklemiş, Vietnam Savaşı ve askerlik zorunluluğuna karşı çıkmış (ancak birçok kaçak askeri "serseriler" olarak kınamıştı), 1973 Yom Kippur Savaşı'nda İsrail'i Arap ulusları koalisyonuna karşı desteklemiş ve Avrupa yerleşimcilerinin Amerika yerlilerinin yaşadığı toprakları işgal etme hakkına sahip olduğunu savunmuştu. Ayrıca homosekselliği "ahlaki olmayan" ve "iğrenç" olarak nitelendirmiş, ancak tüm bu konuda düzenlemelerin kaldırılmasını savunmuştu. Aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri başkanlığı için birkaç Cumhuriyetçi adayı desteklemiş, en güçlü desteklediği ise 1964'te Barry Goldwater olmuş ve bu adaylığı The Objectivist Newsletter için yazdığı birkaç makalede tanıtmıştı.
1964 yılında Nathaniel Branden, genç aktris Patrecia Scott ile bir ilişkiye başlamış ve daha sonra onunla evlenmişti. Nathaniel ve Barbara Branden, bu ilişkiyi Ayn Rand'dan gizli tutmuşlardı. Ancak Rand, bunu 1968'de öğrendiğinde, romantik ilişkisi zaten sona ermiş olmasına rağmen, ilişkisini her iki Branden ile de sonlandırmış ve NBI kapatılmıştı. Nathaniel Branden'ı dürüstlük eksikliği ve özel hayatında gösterdiği "irrasyonel davranışlar" nedeniyle The Objectivist'te kınamıştı. Sonraki yıllarda, Rand ve birkaç en yakın işbirlikçisi yollarını ayırmıştı.
Rand, ağır sigara içmesinin ardından 1974 yılında akciğer kanseri ameliyatı geçirmişti. 1976 yılında, bültenini yazmayı bırakmış ve başlangıçta itirazlarına rağmen, avukatının istihdam ettiği bir sosyal hizmet uzmanının Sosyal Güvenlik ve Medicare'ye kaydolmasına izin vermişti. 1970'lerin sonlarına doğru, Objektivist hareket içindeki etkinlikleri azalmıştı, özellikle de 9 Kasım 1979'da eşinin ölümünden sonra. Onun son projelerinden biri, asla tamamlanmayan "Atlas Silkindi"nin televizyon uyarlaması üzerinde çalışmak olmuştu.
6 Mart 1982'de Rand, New York City'deki evinde kalp yetmezliği nedeniyle öldü. Cenazesinde, bir dolar işareti şeklindeki 1.8 metrelik bir çiçek düzenlemesi tabutuna yakın bir yere yerleştirilmişti. Vasiyetnamesinde, Rand, Peikoff'u mirasçısı olarak belirlemişti.
Rand felsefesini "Objektivizm" olarak adlandırmış ve özünü "insanı kahraman bir varlık olarak, kendi mutluluğunu hayatının ahlaki amacı olarak, üretken başarıyı en asil faaliyeti olarak ve aklı tek mutlak olarak gören bir kavram" olarak tanımlamıştır.Objektivizmi sistematik bir felsefe olarak görmüş ve metafizik, estetik, epistemoloji, etik ve siyaset felsefesi üzerine görüşler ortaya koymuştur.
Metafizikte Rand, felsefi realizmi desteklemiş ve her türlü din de dahil olmak üzere mistisizm veya doğaüstücülük olarak gördüğü her şeye karşı çıkmıştır. Rand, fail nedenselliğin bir biçimi olarak özgür iradeye inanmış ve determinizmi reddetmiştir.
Estetik alanında Rand, sanatı "sanatçının metafizik değer yargılarına göre gerçekliğin seçici bir şekilde yeniden yaratılması" olarak tanımlamıştır.Ona göre sanat, felsefi kavramların kolayca kavranabilecek somut bir biçimde sunulmasını sağlayarak insan bilincinin bir ihtiyacını karşılamaktadır.Bir yazar olarak Rand'ın en yakından odaklandığı sanat dalı edebiyat olmuştur. Romantizmi, insanın özgür iradesinin varlığını en doğru şekilde yansıtan yaklaşım olarak değerlendirmiştir.
Epistemolojide Rand, tüm bilginin, geçerliliğini aksiyomatik olarak kabul ettiği duyu algısına ve "insanın duyuları tarafından sağlanan malzemeyi tanımlayan ve bütünleştiren yeti" olarak tanımladığı akla dayandığını düşünmüştür. Rand, "'içgüdü', 'sezgi', 'vahiy' veya herhangi bir 'sadece bilme' biçimi" dahil olmak üzere algısal olmayan tüm bilgi iddialarını reddetmiştir.Rand, Objektivist Epistemolojiye Giriş adlı eserinde bir kavram oluşumu teorisi sunmuş ve analitik-sentetik ikiliğini reddetmiştir. Epistemolojinin felsefenin temel bir dalı olduğuna inanmış ve akıl savunusunu felsefesinin en önemli yönü olarak görmüştür.
Rand etikte, yol gösterici ahlaki ilke olarak rasyonel ve etik egoizmi (rasyonel kişisel çıkar) savunmuştur. Bireyin "ne kendini başkalarına feda ederek ne de başkalarını kendine feda ederek kendi iyiliği için var olması" gerektiğini söylemiştir. Rand aynı adlı kitabında egoizmden "bencillik erdemi" olarak bahsetmiştir. Bu kitapta, ahlakı "insanın insan olarak hayatta kalması" ihtiyaçlarına dayandıran bir meta-etik teori tanımlayarak amaç-araç sorununa kendi çözümünü sunmuştur.Etik özgeciliği insan yaşamı ve mutluluğunun gereklilikleriyle bağdaşmadığı için kınamış, güç kullanmanın kötü ve mantıksız olduğunu savunmuş, Atlas Silkindi'de "Güç ve akıl birbirine zıttır" diye yazmıştır.
Rand'ın etik ve politikası, felsefesinin en çok eleştirilen alanlarıdır.Fikirlerinin ilk akademik eleştirilerinden ikisinde Robert Nozick ve William F. O'Neill dahil olmak üzere birçok yazar, Rand'ın varlık-yokluk problemini çözme girişiminde başarısız olduğunu söylemiştir.Eleştirmenler onun egoizm ve özgecilik tanımlarını önyargılı ve normal kullanımla tutarsız olarak nitelendirmiştir.Dini geleneklerden gelen eleştirmenler onun ateizmine ve özgeciliği reddetmesine karşı çıkmaktadır.
Rand'ın siyasi felsefesi mülkiyet hakları da dâhil olmak üzere bireysel hakları vurgulamıştır. Laissez-faire kapitalizmini tek ahlaki sosyal sistem olarak görüyordu çünkü ona göre bu hakları korumaya dayalı tek sistem buydu.Rand, komünizm, faşizm, sosyalizm, teokrasi ve refah devleti gibi birçok özel hükûmet biçimini içerdiğini düşündüğü kolektivizm ve devletçiliğe karşı çıkıyordu.Tercih ettiği hükûmet biçimi, bireysel hakların korunmasıyla sınırlı anayasal bir cumhuriyetti. Siyasi görüşleri genellikle muhafazakâr veya liberter olarak sınıflandırılsa da Rand, "kapitalizm için radikal" terimini tercih ediyordu. Siyasi projelerde muhafazakârlarla birlikte çalışmış ancak din ve etik gibi konularda onlarla aynı fikirde olmamıştır. Rand, anarşizmle ilişkilendirdiği liberteryenizmi kınamıştır. Anarşizmi, uygulamada kolektivizme yol açacak öznelciliğe dayalı naif bir teori olarak reddetmiştir.
Nozick de dahil olmak üzere bazı eleştirmenler onun bireysel hakları egoizm temelinde gerekçelendirme girişiminin başarısız olduğunu söylemiştir.Liberteryen filozof Michael Huemer gibi diğerleri ise daha da ileri giderek onun egoizmi desteklemesi ile bireysel hakları desteklemesinin tutarsız pozisyonlar olduğunu söylemiştir.Roy Childs gibi bazı eleştirmenler ise onun güç kullanımına karşı çıkmasının sınırlı hükûmet yerine anarşizmi desteklemesine yol açması gerektiğini söylemiştir.
Aristoteles, Thomas Aquinas ve klasik liberaller dışında, Rand bilinen çoğu filozofu ve felsefi geleneği keskin bir şekilde eleştirmiştir. Aristoteles'i en büyük etkisi olarak kabul eden Rand, felsefe tarihinde yalnızca "üç A "yı önerebileceğini belirtmiştir -Aristoteles, Aquinas ve Ayn Rand.1959 yılında Mike Wallace ile yaptığı bir röportajda, felsefesinin nereden geldiği sorulduğunda şu yanıtı vermiştir:"Aristoteles'e olan borcumu tanıyarak, kendi zihnimin dışında beni etkileyen tek filozof aristotelesdir."
Claremont Review of Books için yazdığı bir makalede siyaset bilimci Charles Murray, Rand'ın tek "felsefi borcunun" Aristoteles'e olduğu iddiasını eleştirmiştir. Murray, Rand'ın fikirlerinin John Locke ve Friedrich Nietzsche gibi önceki düşünürlerden türetildiğini iddia etmiştir. Rand, Nietzsche'den erken dönemde ilham almıştır ve akademisyenler Rand'ın özel günlüklerinde buna dair işaretler bulmuşlardır. 1928'de, kahramanı katil William Edward Hickman'dan esinlenen yazılmamış bir romanın notlarında Nietzsche'nin "süpermen" fikrine atıfta bulunmuştur.We the Living'in (Rand daha sonra revize etmiştir) ilk baskısından pasajlarda ve genel yazı stilinde Nietzsche'nin etkisine dair başka göstergeler de vardır. The Fountainhead'i yazdığında Rand, Nietzsche'nin fikirlerine karşı çıkmıştır ve ilk yıllarında bile onun üzerindeki etkisinin boyutu tartışılmıştır.
Rand, felsefi karşıtını "insanlık tarihinin en kötü adamı" olarak tanımladığı Immanuel Kant olarak görüyordu; Kant'ın epistemolojisinin aklın altını oyduğuna ve etiğinin kişisel çıkara karşı olduğuna inanıyordu. Filozoflar George Walsh ve Fred Seddon, Rand'ın Kant'ı yanlış yorumladığını ve aralarındaki farklılıkları abarttığını ileri sürmüşlerdir.Rand, Platon'u da eleştirmiş ve metafizik ve epistemoloji konularında Aristoteles ile olan farklılıklarını felsefe tarihindeki temel çatışma olarak görmüştür.
Rand'ın çağdaş filozoflarla ilişkisi çoğunlukla düşmanca bir karakter taşıyordu. Bir akademisyen değildi ve akademik söyleme katılmadı.Eleştirileri küçümsedi ve katılmadığı fikirler hakkında derinlemesine analiz yapmadan polemikçi bir şekilde yazdı.Buna karşılık, onu ciddi bir şekilde dikkate alınması gerekmeyen önemsiz bir figür olarak reddeden birçok akademik filozof tarafından çok olumsuz görülmüştür.
Rand'ın yaşamı boyunca, eserleri akademik bilim adamlarından pek ilgi görmedi.1967 yılında, John Hospers, An Introduction to Philosophical Analysis adlı ders kitabının ikinci baskısında Rand'ın etik fikirlerini tartıştı. Aynı yıl, Hazel Barnes, An Existentialist Ethics adlı kitabında Objectivism'i eleştiren bir bölüm ekledi. Rand'ın felsefesi hakkında ilk tam uzunluktaki akademik kitap 1971'de yayınlandığında, yazarı Rand hakkında yazmanın "ihanet dolu bir girişim" olduğunu ve onu ciddiye almanın "ortaklıkla suçlama" yoluna gidebileceğini açıkladı. Rand'ın fikirleri hakkında birkaç makale, ölümünden önce 1982 yılına kadar akademik dergilerde yayınlandı, bunlardan birçoğu The Personalist dergisinde yer aldı. Bu makalelerden biri, libertarian filozof Robert Nozick tarafından yazılan "On the Randian Argument" adlı makaleydi ve meta-etik argümanlarını eleştirdi. Aynı yayında yazan diğer filozoflar, Nozick'in Rand'ın duruşunu yanlış ifade ettiğini savundular.Nozick'e yanıt olarak Douglas Den Uyl ve Douglas B. Rasmussen tarafından yazılan bir makalede, Rand'ın pozisyonlarını savundular, ancak onun tarzını "edebi, abartılı ve duygusal" olarak tanımladılar. Ölümünden sonra, Rand'ın fikirlerine olan ilgi yavaşça arttı. Ayn Rand'ın Felsefi Düşüncesi, Den Uyl ve Rasmussen tarafından düzenlenen Objectivism hakkında yazılmış denemelerin bulunduğu 1984 tarihli bir derleme kitabı, onun ölümünden sonra yayınlanan ilk akademik kitaptı.Bir makalede, siyasi yazar Jack Wheeler, "sürekli öfkeli ve sürekli patlayan Randian öfkesine rağmen", Rand'ın etiklerinin "çağdaş düşünce içindeki diğer her şeyden çok daha verimli olan çok büyük bir başarı" olduğunu yazdı. 1987 yılında, Ayn Rand Cemiyeti, Amerikan Felsefe Derneği'nin bir şubesik olarak kuruldu.
1995 yılında, Jenny A. Heyl tarafından yazılan Contemporary Women Philosophers'daki bir makalede, farklı akademik uzmanlık alanlarının Rand'ı nasıl değerlendirdiği konusunda bir ayrışma olduğunu anlattı. Heyl, Rand'ın felsefesinin "akademik felsefeden düzenli olarak dışlandığını, ancak edebiyat akademisi boyunca Ayn Rand'ın bir filozof olarak kabul edildiğini" belirtti.1998'deki Routledge Encyclopedia of Philosophy'nin bir bölümünde, siyaset teorisyeni Chandran Kukathas, onun eserlerinin akademik felsefe tarafından nasıl karşılandığını iki ana bölümde özetledi. Kukathas, çoğu yorumcunun onun etik argümanını Aristoteles'in etiğinin ikna edici olmayan bir varyantı olarak gördüğünü ve politika teorisinin "çok az ilgi çekici" olduğunu belirtti, çünkü devlete karşı düşmanlığını anarşizmi reddetmesiyle uzlaştırmak için yapılan "düşünülmemiş ve sistemli olmayan" bir çabanın sonucu olarak bozulmuştu. Rand ve fikirleri üzerine odaklanan, çok disiplinli ve hakemli bir akademik dergi olan Journal of Ayn Rand Studies, 1999 yılında kuruldu.
"Muhafazakâr" ve "liberteryen" etiketlerini reddetmesine rağmen, Rand'ın sağ kanat siyaset ve liberteryenizm üzerinde devam eden bir etkisi olmuştur.Rand genellikle modern Amerikan liberteryenizminin erken gelişimindeki en önemli üç kadından biri (Rose Wilder Lane ve Isabel Paterson ile birlikte) olarak kabul edilir. Liberteryen Parti'nin kurucularından David Nolan, "Ayn Rand olmadan liberteryen hareket var olamazdı" demiştir. Gazeteci Brian Doherty bu hareketin tarihini yazdığı kitabında onu "yirminci yüzyılın kamuoyu üzerindeki en etkili liberteryeni" olarak tanımlamıştır.Siyaset bilimci Andrew Koppelman onu "en çok okunan liberteryen" olarak nitelendirmiştir.Tarihçi Jennifer Burns ondan "sağdaki hayata geçişin nihai ilacı" olarak bahsetmiştir.
Rand'dan etkilenen siyasi figürler genellikle muhafazakârlardır (genellikle Cumhuriyetçi Parti üyeleri),Rand'ın kürtaj yanlısı ve ateist olmak gibi bir muhafazakâr için alışılmadık bazı pozisyonlar almasına rağmen.William F. Buckley Jr. ve muhafazakâr National Review dergisine katkıda bulunan diğer yazarların yoğun muhalefetiyle karşılaştı ve yazıları ve fikirleri hakkında çok sayıda eleştiri yayınladı.Yine de, 1987'de The New York Times'ta yayınlanan bir makalede ondan Reagan yönetiminin "roman yazarı ödüllüsü" olarak bahsedildi.
Cumhuriyetçi kongre üyeleri ve muhafazakâr uzmanlar onun hayatları üzerindeki etkisini kabul etmiş ve romanlarını tavsiye etmişlerdir. Birleşik Krallık'ta Sajid Javid, Norveç'te Siv Jensen ve İsrail'de Ayelet Shaked gibi ABD dışındaki bazı muhafazakâr politikacıları etkilemiştir.
2007-2008 mali krizi Rand'ın eserlerine, özellikle de bazılarının krizin habercisi olarak gördüğü Atlas Silkindi'ye olan ilgiyi yeniden artırdı.Fikir yazıları gerçek dünyadaki olayları romanın konusuyla karşılaştırdı.Çay Partisi protestolarında Rand ve kurgusal kahramanı John Galt'tan bahseden pankartlar görüldü.Özellikle siyasi soldan Rand'ın fikirlerine yönelik eleştiriler arttı. Eleştirmenler ekonomik krizden Rand'ın bencilliği ve serbest piyasayı desteklemesini, özellikle de Alan Greenspan üzerindeki etkisini sorumlu tuttu. 2015 yılında Adam Weiner, Greenspan aracılığıyla "Rand'ın ABD ekonomisinin kazan dairesine etkili bir şekilde saatli bomba attığını" söyledi. Lisa Duggan, Rand'ın romanlarının neoliberal siyasi fikirlerin yayılmasını teşvik etmede "hesaplanamaz bir etkisi" olduğunu söyledi.2021'de Cass Sunstein, Rand'ın fikirlerinin Trump yönetiminin vergi ve düzenleme politikalarında görülebileceğini söyledi ve bunu Rand'ın kurgusunun "kalıcı etkisine" bağladı.
Seamless Wikipedia browsing. On steroids.
Every time you click a link to Wikipedia, Wiktionary or Wikiquote in your browser's search results, it will show the modern Wikiwand interface.
Wikiwand extension is a five stars, simple, with minimum permission required to keep your browsing private, safe and transparent.